Günümüzde herkesin yoğun bir yaşam trafiği var, mâlum. İş-güç bir yandan, çocukları olanlar için okul vesaire koşuşturması öte yandan, herkes için en kıymetli şey; zaman. Güçlükle ayarlanan 3-4 günlük zaman dilimlerini seyahate ayırmak isteyenler, sıkıştırılmış zamanda en keyifli anıları biriktirmek istiyor haklı olarak. Hele bir de çoluk-çocuk bir program ise planlanan, gidilecek yerin seçimine doğru karar vermek ayrı bir önem taşır. Eğer sömestrin ikinci haftası için “üç günlük bir kaçamak” niyetiniz varsa ve hala karar veremediyseniz, yurt dışına çıkabilme ihtimaliniz de varsa size kesinlikle ailece mutlu olacağınıza inandığım bir önerim var: Barselona.
Aslını sorarsanız, ben geniş zamanların insanıyım. Seyahat söz konusu olduğunda da “hayat koşuşturmacası” filan tanımam ve ne yapar eder, uzun geziler için zaman ayırmaya özen gösterir, hatta kızmayın ama bunun biraz da insanın elinde olduğunu düşünürüm. Hele maddi durumu yerinde olup da, gezmeye vakit bulamamaktan yakınanları hiç anlamadığım gibi, onlar için biraz da üzülürüm hatta. Ama benim bile gezi için vakte sıkıştığım zamanlar oluyor elbette. Bu yıl dizi çekimleri filan derken, Ada ile her sene sömestr için yaptığımız uzun tatiller “yalan” oldu! Ben yine de tüm imkansızlıklara rağmen, üç günlük bir kaçamağı kafama koydum ve Barcelona’ya uçtum.
Ne zaman üç gün için bir yerlere kaçmak istesem, genellikle Barselona’yı seçtiğimi fark ettim. “Kardeşim” dediğim Aslı ile birlikte, yıllar önce, eşlerimizi de alıp gitmiştik ilk kez. Sonra, çocuklarımız çok küçükken bunalıp kaçamak yaptığımızda bu kez kız-kıza gitmiştik, yine üç gün. Ve geçen hafta, onun iki kızı ve benim kızımla birlikte toplam beş kız, üç gün için bir yerlere kaçalım dediğimizde, yine seçimimiz aynı oldu: Barselona. Özellikle kadın kadına ve çocuklarla gitmek için ideal bir yer Barselona. Derli-toplu, güvenli (sadece çantalara hakim olmak önemli, ben bir kere her şeyimi çaldırmıştım mesela), karmaşadan uzak ve sakin olup buna karşılık yakın mesafeler içinde gezilecek ve eğlenilecek çok yeri olması büyük avantaj... Hele bir de boğazınıza düşkünseniz ve de deniz mahsülü seviyorsanız, siz de çok keyif alacaksınız demektir. Elbette, on gün de kalsanız, yapacak çok şey bulursunuz bu küçük ama çok renkli kentte. Yine de üç gün sonra dönerken belli başlı her yerini görmüş olmanın doyumu ile “yetti” diyebileceğiniz nadir şehirlerdendir. Doğru bir planlamayla, “ah yetiştiremedik” demeden dönmeniz için işte size gezi notlarım:
BİRİNCİ GÜN:
Tatilimizi üç gece planladık. Cumartesi öğle saatleri gidiş ve salı akşam üstü uçağı ile dönecek şekilde organize olduk. Özellikle, çocuklarla seyahat ediyorsanız, uçuş saatleri önemlidir. Her ne kadar yolculuk üç saat sürse de bagaj, otele geçiş, işlemler derken odaya yerleşmek epey zaman alıyor. Bizim de ilk günümüz bu teferruatlarla geçti, ama işin güzel yanı tam akşam yemeği vakti Barselona’nın kesinlikle gidilmesi gereken tarihi bir lokantası olan “7 Portes”deki yerimizi almıştık. İspanyollar geç yediği için, akşam saat 20:00 civarı lokantanın kapısında olup, 45 dakika bekledikten sonra yer bulabildik, ama yine de rezervasyon yaptırmanızı öneririm. Bu mekana, kurulduğundan beri müdavim olan dünyaca ünlü starların isimlerinin masalara verildiğini göreceksiniz. İspanyolların milli yemeği “Paella”nın en güzelini burada yiyebilirsiniz. Midyesi de muhteşem. Fiyatlar, bizim ülkemizdeki balık lokantalarından uygun olmakla birlikte, son dönemde Euro’nun yükselmiş olması Avrupa seyahatlerinde insanı epey zorluyor. Bu gidişimde, marketten su alırken bile pahalı geldiğini itiraf etmeliyim. Gece, yemeği fazla kaçırdığımız için biraz yürüyüş yaptık. Sonra evimize gittik. Evimize diyorum, çünkü bir apartman dairesi kiraladık. Avrupa’da gittikçe yaygınlaşan bu sistem İspanya’da çok uzun zamandır var. Ben, uzun yıllardır, İspanya’nın çok yerine yaptığım seyahatlerimde konaklamak için bir “apartmentos” seçiyorum. Özellikle aileler için çok konforlu ve avantajlı olduğunu garanti ederim. Dikkatli seçim yapmak önemli. Ben Barcelona için “Bonavista Apartments”ı kesinlikle tavsiye ederim.
Paris’in en ünlü caddesi nasıl Champs-Elysees (Şanzalize) ise, Barselona’nınki de “La Rambla” ve onun da en güzel kısmı “Passaig de Gracia”dır. Bizim evimiz de işte bu caddedeydi. 2 oda, 1 salon, 1 banyo-tuvalet, 1 misafir tuvaleti, yemek alanı ve mutfaktan oluşan dairemiz, yepyeni ve pırıl pırıldı. Beş kişi bu evi paylaştık. Hem çok rahat ettik hem de yarı yarıya kâr ettik. Unutmayın, bu dairelerde oda servisi gibi hizmetler olmaz. Her gün oda temizliği yapılmaz. Ek temizlik istediğiniz zaman (20 Euro gibi) ek ücret ödeyerek odanızı istediğiniz zaman temizletebilirsiniz. Rezervasyonlarınız için, www.booking.com sitesini güvenle kullanabilirsiniz.
İKİNCİ GÜN:
Sabah pek erken kalkamadık. Sabah kahvaltısı, hele ki yurt dışında çocuklar için bir problemdir. Üstelik, Avrupa’da pastane ürünleri çok fiyatlı olduğu için, yarım yamalak bir sabah atıştırması için öğle yemeği parası ödenir. Biz, akşamdan bir markete uğrayarak, ekmek-peynir-süt filan gibi temel yiyecekleri almıştık. Sabah evde çocuklara bir şeyler yedirdikten sonra, “hop on-hop off” adı verilen, iki katlı üstü açık turistik otobüslere iki günlük bilet aldık (1 kişi 20 Euro civarı). Mâlum bu otobüslerle istediğiniz yerde inip, istediğiniz yerde tekrar binerek aynı biletle dilediğiniz kadar seyahat edebiliyorsunuz. Turuncu ve yeşil iki ayrı güzergâh var. Turuncu daha çok kentin çevresini, yeşil ise merkezini gezdiriyor. Yeşil elbette daha keyifli ama turuncu ile de “Olimpiyat köyü” gibi değişik yerlere gidebiliyorsunuz. Biz ilk gün turuncu, ikinci gün yeşil hattı seçerek, tüm Barcelona’yı katetmiş olduk. Çoğu durakta hiç inmedik. Ama Olimpiyat Köyü’nde çok güzel vakit geçirdik. 1992 Olimpiyatları’na ev sahipliği yaptığı dönem için, tarihi İspanya’yı yaşatan bir köy kurulmuş. Bugün, sanat galerileri, el işleri ve küçük dükkanlara ev sahipliği yapıyor.
Çin malı ürün satışı yasak. Hediyeliklerin, şalların, yelpazelerin en kalitelilerini ve değişik tasarım objeleri burada bulabilirsiniz. Barselona’nın en güzel flamenko eğlencesi de yine bu köyde. Yemek için 74 numaralı lokantayı öneririm. Akşamüstü yeniden La Rambla’ya döndüğümüzde mumya müzesine gittik. Çocuklar çok etkilendiler ve içinden çıkmak istemediler.
ÜÇÜNCÜ GÜN:
Gaudi. Benim ve çocuklar için de en keyifli gezi Barcelona’ya hayat veren ve bu kenti masal kitaplarındaki şehirlere dönüştüren mimar Gaudi’nin yaptığı “Park Guell” turumuzdu. Anlatılmaz yaşanır. Kendinizi, Alice’in Harikalar diyarında hissedeceğiniz, nefis bir park. İçinde yaşamı hissedeceğiniz bir sanat eseri. Çocuklar için unutulmaz bir deneyim. Biz yeşil hat ile Gaudi’nin Battlo Evi, Casa Mila ve en ünlü yapıtı “La Sagrada Familia”yı gördükten sonra Park Guell’de inerek, 2-3 saat çocuklarla birlikte güneşli havanın keyfini çıkararak geçirdik. Öğleden sonra, Barselona’nın nerdeyse bir başka sanat eseri sayılabilecek pazarına gittik.
Bu mevsimde kiraz, kayısı ve erikle karşılaşmanın mutluluğunu yaşadık. Çikolatadan, ete her şeyi bulabileceğiniz bu pazarda ayrıca ayak üstü atıştırmalık deniz mahsülleri de pişiren küçük yerler var. Akşam olunca, daha önceden bilet aldığımız, Bellini’nin La Sonnambula (uyurgezer) operasının, Büyük Tiyatro’daki ilk temsiline gittik. Muhteşem salonun atmosferi ve eserin güzelliği karşısında hepimiz büyülendik.
DÖNÜŞ
Uçağımız 18:40’ta olduğu için günden kazandık. Saat akşam üstü 16:00 civarı alana gitmek üzere hareket ettik. O saate kadar ise, çocukları, favori mekanları olan Akvaryum’a götürdük. Çocuklar da daha önce gitmişlerdi ama yine de hepimiz çok keyif aldık. Hele, henüz kesesinden çıkmış bebek denizatını görmek paha biçilmezdi. Marina’da yürüyüş yaptık, hemen Akvaryum’un yanındaki küçük alışveriş merkezinin içindeki marinaya bakan ve kilo ile deniz mahsülü sipariş edebileceğiniz lokantada nefis bir yemek yedik. Bol bol fotoğraf çektik. Ve keyifli bu küçük tatilimizi yine tadı damağımızda ama yine de gezmeye doymuş olarak tamamladık.
Eğer siz de 3-4 gün fırsat bulur da bir kaçamak yapmak isterseniz, tarihi, şıklığı, samimiliği, güzel yemekleri, her daim güneşli ve ılık iklimiyle sizi bekleyen bu çekici kenti mutlaka ziyaret edin. Sizi yormayan ama dolu dolu vakit geçirmenize olanak sağlayan bu şehri çok yakında İspanya’dan ayrılmış ve bağımsızlığını ilan etmiş görebilirsiniz. İspanya tarihinden çok daha eskiye dayanan Katalonya halkı, bağımsızlık için çoktan başvuruda bulundu. Katalan Bölgesi’nin başkenti Barselona’da her 11 Eylül, Katalanlar kendi yenilgilerini bir bayram havasında kutluyor. Barselona gerek mimarisi gerek hayata bakışı gerekse kültürü, hatta yenilgiyi bayrama dönüştürebilmesiyle gerçekten de başka hiç bir yere benzemiyor. Kim bilir, bu 11 Eylül Barcelona’ya seyahat edecek olanlar, olası bir bağımsızlık hakkıyla, gerçek bir bayrama da şahit olabilir.