Üçüncü çeyrekte milli gelir
Piyasa dün yayınlanan iki kritik göstergede iyimser kaldı. CNBC-e anketi geçen yılın aynı dönemine kıyasla üçüncü çeyrek büyümesini ve Ekim sanayi üretimi artışını yüzde 2.6 ve yüzde 2.5 öngörüyordu. Daha karamsar olduğumu yazdım. Yüzde 1.6 ve yüzde 5.7 çıktı.
Sanayi üretiminde sert düşüş Bayram etkisini aşıyor. Takvim ve mevsim etkisi arındırıldıktan sonra da Eylül’e kıyasla toplam sanayide yüzde 2.5, imalat sanayiinde yüzde 2.4 gerileme var. Büyüme açısından üçüncü çeyrek de kötü başladı.
Bugün Ekim ödemeler dengesi yayınlanıyor. Piyasa cari işlemler açığını Ekim’de 2.1 milyar dolar, yıl sonunda 54.2 milyar dolar öngörüyor. Ben ikisini de daha küçük hesaplıyorum. Normaldir; büyümede karamsar, dış açıkta iyimser demektir.
Yavaşlamanın kökenleri
Ekonomideki yavaşlama milli gelir verilerine yansıyor. Üçüncü çeyrekte büyüme yüzde 1.6 oldu. Küresel kriz döneminin (2008-09) hariç, 2001 sonrasının en düşük üçüncü çeyrek büyüme hızıdır.
Yılın ilk üç çeyreğinde büyüme yüzde 2.6’ya geriledi. Örneğin geçen yıl yüzde 9.8 olmuştu. Yıllık (dört çeyrek) büyüme yüzde 3.2’ye indi. Geçen yıl yüzde 9.7 idi. İkisi de 2009 hariç 2001 sonrasında üçüncü çeyrek için en düşük büyüme hızlarıdır.
2011 ve 2012’de ana talep kalemlerinin büyümeye katkısı aşağıdaki tabloda özetleniyor. Bir yılda gerçekleşen değişimi ifade eden son sütuna odaklanıyorum.
Özel kesim hem tüketim hem yatırım harcamasını kısıyor. Özel kesimin daralmaya etkisi 11.1 puan çıkıyor. Yarısı tüketimden yarısı yatırımdan geliyor (5.6 ve 5.5 puan). Buna karşılık kamu kesimi harcamaya devam ediyor. Daralmaya cüzi (0.1 puan) katkı yapıyor. Neticede iç talebin daralmaya katkısı 12.2 puan oluyor.
İhracat artışının olumlu etkisi sınırlı kalıyor: 0.4 puan. Buna karşılık ithalattaki düşüş 2.5 puan artı katkı yapıyor. Dış talep ekonomiye 2.9 puan büyüme getiriyor. Bu yıl stok değişimi de 1.5 puanlık iyileşme gösterince bir yılda büyüme 6.8 puan geriliyor.
Ne oluyor?
Yakın geçmişi kısaca hatırlatalım. Küresel krizden çıkışı banka kredisi alıp gelirinin üzerinde tüketen vatandaş tetikledi. İktisat politikası da destekledi. Artan satışlar firmaları yatırıma yöneltti. Büyüme rekorları kırıldı.
Ancak değerli TL artan talebi ithalata yönlendirdi. Üstüne dış koşullar ihracatı köstekledi. Oluşan dev dış açık hükümeti harekete geçirdi. İç talebi dizginlemek ve TL’ye değer kaybettirmek için yeni politika belirlendi. “Yumuşak iniş” dendi.
Ne demek? İç talep yavaşlayacak, dış talep güçlenecek, böylece ekonomi büyürken dış açık makul düzeylere çekilecekti. Politikanın iki riski vardı. Kur denetim dışına çıkarsa enflasyonu zıplatırdı. Ya da iç talep fazla sıkılırsa büyüme çok düşerdi.
Yayınlanan veriler ikincisinin gerçekleştiğine işaret ediyor. Doğal olarak, geri planda son dönemlerin iktisat politikası tercihleri yatıyor. İktisat politikasında “ince ayar” daima zor iştir. Ayrıntılarına gireceğim.