Şampiy10
Magazin
Gündem

Avrupa için karar haftası

Piyasalara Almanya’nın baskısıyla ECB’den para desteği gelmedi. Şimdi sırada Kırım referandumu var. AB’nin ‘Kırım’ı ver, Ukrayna’yı al’ stratejisi nasıl sonuçlanacak? Avrupa için karar haftası olacak.

Putin’in; Obama liderliğindeki Batı dünyasının uyarıları ve özellikle de “yaptırım tehditleri” sonrasında Ukrayna’daki askeri birliklerine “çekil” emrini vermesiyle Ukrayna krizi kısa bir süre için “buzdolabına” konmuştu.


Bu fırsattan istifade varlık piyasaları, geçtiğimiz hafta sakin/yukarı yönlü bir seyir izledi. ABD’de hisse sentleri yukarı giderken, S&P 500 endeksi tarihi zirvelerini yeniledi! Gelişen ülkeler de bundan payını alırken BIST de sınırlı da olsa yükseldi, TL değer kazandı!

İşler zorlaşıyor

Bu hafta seyrin aynı tempoda devam etmesi zor görünüyor. Zira önümüzdeki Pazar günü Kırım’da referandum yapılacak. Rus birliklerinin tam olarak Ukrayna’yı terk etmediği bir ortamda Kırım Parlamentosu, Rusya’ya katılmayı oylayarak kabul etmiş durumda.

Kırım’daki referandumdan Rusya’ya katılma kararı çıkar ise Ukrayna ve Batı bu konuda nasıl bir tavır takınacağı merak konusu. Görünen o ki Avrupa Birliği “Kırım’ı ver, Ukrayna’yı al” stratejisi izliyor. Ancak bu stratejinin beraberinde Rusya’ya yeni katılım taleplerini getirip getirmeyeceği, Kırım’ı aldıktan sonra Rusya’nın bununla yetinip yetinmeyeceği henüz net değil.

Geçtiğimiz haftanın başı kadar piyasaları etkilemeyecek olsa da Kırım’daki referandum; bu hafta piyasaları bir yandan meşgul ederken, diğer yandan da önemli bir verinin açıklanmayacağı bu haftanın yönsüz seyretmesine neden olacak gibi!

Fed umudu bitiyor mu?

Geçtiğimiz Cuma günü ABD’de Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi açıklandı. Şubat ayında 151 binlik bir artış beklenirken, artış 175 bin olarak açıklandı! Ocak ayı verisi de yukarı yönde revize edildi. Soğuk hava koşullarının ekonomiyi olumsuz etkilediği varsayımıyla hareket eden piyasalar bu veri sonrasında Fed’in “daraltma” stratejisine ara vereceği umutlarını da yavaş yavaş terk etmeye başladılar. Yine de verinin beklentilerden “güçlü” gelmesi piyasalar zerinde önemli bir etki yapmadı.

10 yıllık tahviller

ABD 10 yıllık tahvilleri... Belki de en önemli etki geçtiğimiz Pazartesi günü yüzde 2.59 seviyesine kadar gerileyen ABD 10 yıllık tahvil getirilerinde görüldü. Hafta boyunca yükselen tahvil getirileri TDİ verisi sonrasında; 50 günlük basit hareketli ortalamasının (yüzde 2.78) da üzerine çıkarak; yüzde 2.80’den haftayı kapattı.

ABD’de hisse senetleri için kullanılan kredilerin 2007 rekorunu kırdığı son haftalarda ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin yükseliyor olması; bir yandan Fed’in politikalarında bir değişiklik yapması umudunun azaldığını, diğer yandan da ABD hisse senetlerinde kısa süreli de olsa bir düzeltme yaşanması olasılığını artırdığını söylemek hatalı olmaz.

Euro 1.40’ı görecek mi?

Geçtiğimiz hafta ECB’nin toplantısı vardı. Toplantıdan; bankaların ECB nezdinde tuttukları mevduatlara negatif faiz vermesi (ECB’de para tutan bankaların faiz almak yerine, üste para vermesi) veya KOBİ’lere yönelik yeni bir “parasal genişleme paketi” çıkabileceği konuşuluyordu. Almanya’nın baskısıyla olsa gerek, ECB hiç birini yap(a)madı! Yeni bir parasal genişleme gelmeyince euro bundan destek alarak 1.3915’e kadar yükselirken, haftayı 1.3835’tek kritik eşiğin üzerinde 1.3875’ten kapattı. ABD’deki TDI verisi biraz zayıf çıksaydı euronun 1.3960’a kadar çıkması işten bile değildi. Bu hafta için bu ihtimal halen daha var. Hatta bu seviye hızlı geçilecek olur ise (Ukrayna’daki gelişmeler etkili olacaktır!) 1.4075 seviyesi bile görülebilir! 1.3835’in altında birkaç günlük kapanış görülecek olursa euronun önce 1.3750 ardından da 1.3660 seviyelerine kadar gerilediğini görebiliriz.

Türk Lirası değer kazanır mı?

‘Euro’daki hareketlere bağlı olarak TL’nin bu hafta içinde değer kazanması olasığı sınırlı da olsa var! İç politikada “sürpriz gelişmeler olmaz ise!” euronun değer kazandığı bir ortamda dolar/TL kurlarının 2.1450 seviyelerine kadar olmasa bile hafta içinde 2.1730 seviyelerini test etme olasılığı bulunuyor. Bunu da dolar/TL kurunun geçtiğimiz haftayı 2.2105’ten geçen 50 günlük Basit Hareketli Ortalaması’nın altında bir kapanış yapmasına bağlıyorum. Bu haftayı görece olarak “sakin” geçirsek de önümüzdeki haftanın bu haftadan daha hareketli olacağını hatırlatmakta fayda var!

Yazının devamı...

B-20 Zirvesi’nde Türkiye’nin temsili

Bu yıl 15-16 Kasım tarihlerinde Avustralya’nın Brisbane kentinde yapılacak G-20 toplantısı ile ilgili olarak “G-20’nin öncelikleri ne olacak?” başlıklı yazımda Avustralya’nın yapmış olduğu ön çalışmalara Aralık’ta değinmiştim. Avustralya’daki görüşmeler sırasında sadece G-20 ile yetinilmediğini; liderler toplantısının gündemini belirlemek için işdünyası (B-20), sivil toplum (C-20), düşünce kuruluşları (T-20, Think Tank), gençlik (Y-20) konularında çalışan alt gruplar olduğuna değinmiştim. Bir de kadın sorunları ile uğraşmak üzere Avustralya W-20 kurulmasını önermeyi düşünüyor.

Bu alt gruplar liderler toplantısının gündeminde yer alması gereken konuları görüşüyor ve liderlerin tartışmaları, karar vermeleri beklenen konularda gündemi hazırlıyorlar. Her alt grubun da “sherpa ” adı verilen “sekreterleri” var ve Avustralya adına çalışmalara onlar önderlik ediyor. Bu çalışma gruplarının G-20 ülkeleri arasında nasıl oluşturulduğu da ilginç. G-20 alt çalışma grubu doğal olarak bürokratlardan oluşuyor. Ancak diğerleri sherpa’ların çabalarıyla oluşturuluyor. Diyelim ki “Sivil toplum (CivilSociety) alt grubu tüm G-20 ülkelerinin önde gelen sivil toplum örgütleriyle temasa geçiyor ve kendi çalışma grubunu oluşturuyor. Benzer şekilde B-20, T-20 ve Y-20 de kendi grupları için ilgili ülkelerdeki muhataplarıyla devlet dışında temasa geçiyorlar.

Avustralya’daki görüşmeler sırasında Gençlik hariç diğer sherpa’lar ile tanışma şansım oldu. Benim açımdan en ilginci B-20 yani iş dünyası alt grubunun sherpa’sıRobert Millinerile yapılan toplantı oldu. Türkiye’den kimlerle görüştüklerini sorduğumda TOBB, TİSK ve TÜSİAD’ın adlarını verdi. İlgili muhatabın kim olacağına karar vermeye çalıştıkları sırada Türk Hükümeti’nin kendileri ile temasa geçtiğini ve B-20 için kimlerin Türkiye adına toplantılara katılacağını “bildireceklerini” söylemiş. Biraz garipsenmiş bu durum. Beni çok da şaşırtmadığını, zira Türkiye’de iş dünyası da olsa farklı grupların olduğunu söyleyince; muhatap tespiti konusunda en fazla zorlandıkları ülkenin Türkiye olduğunu belirtti. Milliner dün İstanbul’daydı ve bu durumun halen devam ettiğini söyledi. Önemsiz gibi görünün bu durum aslında “troyka”nın üçüncü üyesi olmamız hasebiyle aslında önem arz ediyor. Zira biz Avustralya’dan sonraki dönem başkanı ülkeyiz! Troyka; dönem başkanı, bir önceki dönem başkanı ve bir sonraki dönem başkanı olan üç ülkeden oluşuyor. G-20’de alınan kararların takibi, devamlılığın sağlanması amacıyla kurulan bu yapı içindeki ülkeler; hem önceki ülkenin tecrübesinden yararlanıyorlar, hem de alınan kararların hayata geçirilmesi için “takip” çalışmasını yapıyorlar. Makul ve mantıklı bir yapı!

Ancak bu yapılardan sadece G-20 olarak anılan “üst yapı” hükümetlere ait. Diğerleri ilgili alt grupların kendi aralarındaki iletişimlerle oluşturuluyor. İş dünyasına ait olan alt grup için kamunun devreye girmesi ne derece akılcı? İş dünyası, bağımsız olarak taleplerini dünya liderlerine iletebilecek mi? Sahi, Türkiye’yi B-20 alt grubunda kimler temsil edecek, hangi kriterlere göre “seçilecekler” merak ediyorum...

2015 Anzak Yılı

Avustralya’nın tarihinde Çanakkale Savaşı (onlar için Gelibolu Savaşı) çok önemli. 2015 bu savaşın 100’üncü yılı. Tanıştığım her 10 Avustralyalı’dan birisi Türkiye’ye gelmiş, bir çoğu da gelmek istiyor. 2015’teki”Anzak yılı” ve G-20’nin Türkiye’de yapılacak olması Avustralya ile bağların güçlendirilmesi için büyük bir fırsat. Bu fırsatı iyi değerlendirmekte fayda var!

Yazının devamı...

Kırım hem Ukrayna’yı hem gelişenleri vurabilir!

Rus askerleri oldukları kabul edilen güçler Kırım’da kamu binalarını kontrol altını almış durumda. Kırım’da yaşananlar, tüm gelişmekte olan ülke piyasaları açısından çok kritik.

Rus parlamentosu Duma, Putin’e “etnik Rusların” yaşadığı Ukrayna’ya asker gönderme konusunda yetki verdi. Dikkat edin “tezkere” sadece Kırım ile sınırlı değil. Üniformalarında Rus askeri olduklarına dair işaret taşımayan ancak Rus askeri oldukları net bir şekilde kabul edilen ve sayılarının 10 bine ulaştığı söylenen silahlı güçler Kırım’daki parlamento binası başta olmak üzere kamu binalarını kontrol altına almış durumdalar.



Gerginlik hemen bitmez

Sochi 2014 Kış Olimpiyatları sırasında Kiev’deki Euromaidan’da başlayan ayaklanma Rus yanlısı Yanukoviç’in ülkeyi terk etmesi ile sonlanmıştı. Daha sonra Rusya’nın Rostov-on-Don kentinde yaptığı açıklama ile Kiev’deki iktidarı tanımadığını açıklasa da açıklamanın bir Rus şehrinde yapılmış olması Rusya’nın muhtemel müdahalesinin habercisi gibiydi. Nitekim son 2 gün içinde “işaretsiz” Rus birlikleri Kırım’a girdiler. Tabii ki AB ve ABD derhal devreye girdi, Obama ile Putin 90 dakikalık bir telefon görüşmesi yaptılar. Ancak Batı’nın hamleleri Putin’i geri döndürecek gibi değil. Duma’nın “tezkeresine bakıldığında meselenin Kırım ile de sınırlı kalacak gibi durmuyor.

Ukrayna’daki gelişmelerin kısa zamanda yatışması zor görünüyor. Gürcistan’dakine benzer bir çatışma olur mu? Hapisten çıkan Timoşenko’nun Moskova yapmakta olduğu ziyaretin sonuçları beklenecek. Ancak görünen o ki Ukrayna’daki “savaş hali” bu haftanın en önemli “göstergesi” olacak. Rusya’nın başlatmış olduğu hamle, büyük olasılıkla Rus piyasalarını bugünden itibaren olumsuz etkileyecektir.

Ruble değer kaybediyor

Yılbaşından bu yana yüzde 11.5 civarında değer kaybederek 36.05 seviyelerine kadar değer kaybeden Ruble’nin haftanın ilk günlerinde değer kaybetmeye devam etmesi sürpriz olmayacak. Rus Borsası da 17 Şubat’taki 1.907 seviyesinden 1.736 seviyesine kadar geriledikten sonra 1.769 seviyesinden haftayı kapattı. (Ruble’nin değer kaybı ya da borsanın düşmesi Putin’in pek umurunda olmayacaktır. Kaldı ki Ruble için Rus Merkez Bankası da devreye girebilir!)

RTX’de 1.740 seviyesi önemli. Bu seviyenin altına doğru inilmesi gelişen ülkelerdeki piyasaları da etkileyecektir. Bileşik kaplar gibi birbirine bağlı olan gelişen ülke piyasalarında (Ukrayna’da durum netleşmeden mali yardım ya da IMF paketi de tartışılamayacağını eklemek lâzım) böylesi bir “bulaşma” kaçınılmaz gibi görünüyor.

Buna bir de Venezuela ve Taylan’da yenilenecek 5 eyalet seçimini de eklersek gelişen piyasalar için zorlu bir hafta olacağa benziyor.

Yurt içinde de artan seçim tansiyonu ile birlikte sertleşen söylemler de finansal piyasaları için hiç de iyi haber değil. ‘Akşam yeni bir tape çıkar mı’ endişesi kalıcı bir düzelmeyi engelliyor.

Bonoda yüzde 10.47 kritik

Geçtiğimiz hafta Hazine ihalelerine gelen talep piyasalar açısından iyi haber. Hele ki gelişen ülkelerin içinde bulunduğu durumu göz önüne aldığımızda. Buna karşın ikinci el bono piyasasındaki “likidite kuruluğu” yani ikinci el işlem hacimleri “eski normallerinden” düşük seyretmeye devam ediyor. Bu hafta için gösterge bono bileşik faizlerinde bileşik yüzde 11 (düz) seviyesi önemli. Ola ki bir gevşeme yaşanır ise bu durumda da yüzde 10.47 seviyesi önemli bir eşik olacaktır. Ukrayna ile birlikte gerilimin artması durumunda ise bono bileşik faizlerinde bir yükseliş yaşanabilir...

Kritik ECB zirvesi

Bu hafta, Avrupa Merkez Bankası’nın (ECB) toplantısı var.

Daha önceden uygulanan kısaca LTRO adı verilen kamu tahvilleri karşılığı ECB’nin borç vermesi şeklinde hayata geçirilen parasal genişlemenin KOBİ kredilerine dayalı menkul kıymetler için yeniden devreye alınması söz konusu ki bunun daha büyük olasılık olduğunu düşünüyorum. Bu hafta için euroda 1.3830-45 bandı önemli. Bu seviyenin kırılması 1.3960 ve ardından da 1.4075’leri gündeme getirecek. Ancak ECB’nin yukarıdaki muhtemel kararlarından herhangi biri hayata geçecek olur ise euro yeninden 1.3650’ye kadar gerileyebilir.

Yazının devamı...

Çizgiler kalınlaştıkça gerilim tırmanıyor!

Ukrayna'da yaşananlar piyasalar için kritik. 25 Mayıs’taki seçimler öncesi AB veya IMF’nin bir yardım paketi açıklaması hayli zor. Ülkenin Rusya ve AB yanlısı olarak ikiye bölünmesi durumunda işler çok farklı boyut alacak.

Ukrayna’da hafta sonu önemli gelişmeler oldu. Eski Başbakan YuliyaTimoşenko serbest bırakılıp, “Euromaidan”da konuşma yaparken, eski Başbakan VikyorYanukoviç azledildi. Yanukoviç’in nerede olduğu netlik kazanmazken, ikametgâhı “devlet malı” haline geldi. Ülkenin Rusya yanlısı “doğusundaki” bazı vilayetler merkezi hükümeti tanımadığını açıkladı.



Sochi Kış olimpiyatları dün sona erdi. Putin artık mesaisini Ukrayna’ya verebilir hale geldi! AB ile serbest ticaret anlaşmasının Yanukoviç tarafından imzalanmamasıyla başlayan gösterilerin ülkenin “karpuz gibi ortadan ikiye” bölünmesine kadar vardıran bu sürecin kısa vadede “suhuletle” sona ermesini beklemek hata olacaktır.

Gösteriler sırasında 77 kişinin öldüğü Ukrayna’nın “iflâs (default)” noktasına hayli yaklaştığı bu dönemde 25 Mayıs’ta yapılacağı açıklanan seçimler öncesi AB’nin veya IMF’nin bir yardım paketi açıklaması hayli zor. Yine de finansal piyasalar seçimi bekleyecekler, seçim sonrasındaki hükümetin (Bu arada doğu bölgesi bu seçimlere katılacak mı o da ayrı bir tartışma konusu) nasıl bir politika izleyeceğine bakarak bir yol çizecektir. Çok büyük olasılıkla yeni hükümet (eğer ülke halen daha tek parçaysa) IMF ile bir anlaşma yoluna gidecek ve gelişen ülkelere sirayet edecek yeni bir kriz yaratmayacaktır. Bu “ideal senaryo”!

Ancak ülkenin Rusya yanlısı ve AB yanlısı olarak ikiye bölünmesi durumunda işler çok daha farklı olacaktır.

Ukrayna neden bu kadar önemli derseniz, bir yanda Rusya, diğer yanda AB (ve devamında tün “Batı dünyası”) olduğundan dolayı gelişmeler bizi yakından ilgilendiriyor. Ukrayna, Türkiye için bir “ayna” olabilir.

Gündemi yoğun bir hafta

Önceki hafta da belirttiğim üzere gelişen ülkelerdeki “hareketlilik” geçtiğimiz hafta da devam etti. Üstelik can kayıpları da artmaya başladı. Venezuela ve Tayland bu konuda öne çıkan ülkeler oldu. İnternet düzenlemesi ve gündemde olan HSYK ve MİT düzenlemeleri Türkiye’nin algısını da etkiliyor. Bu haftaya da gelişen ülkelerdeki gerginlikler damga vuracak.

ABD ve AB’deki konut satışları, PMI verileri de bu haftanın önemli göstergeleri olacak. Ancak gelişen ülkeler yine de “öncü gösterge” olmaya devam edecek. Ukrayna’daki gelişmeler ise bizim için daha fazla izlenmesi gerekenlerin başında gelecek!

Altın 1.300 doların altına iner mi?

Altın fiyatlarında 1.324 ons/dolar bu hafta önemli bir seviye. Aşılmasını beklemiyor, 1.297-1.302 bandının test edilmesini bekliyorum! Olaki 1.324 aşılacak olur 1.361 dolar seviyesi gündeme gelecek ki bu durumda altının, Ekim 2012’den bu yana gelen düşüş trendi kırılmış demektir. Bu trendin henüz kararlı bir şekilde kırıldığına inanmıyorum. Yanılıyor da olabilirim. İyisi mi bu hafta; ve kararlı bir trend oluşmamışsa önümüzde hafta da; kenarda durup bir süre izlemekte fayda var.

Doğalgaz fiyatlarına dikkat

Bizde kuraklık, “yağmur duasına” çıkılacak denli ciddi boyutlara ulaştı. Umarım Nisan yağmurları bereketli olur. Aksi takdirde kuraklığın etkilerini yılın ikinci yarısında enflasyon ve “zorunu ithalat” olarak göreceğiz. Bizde kurak bir kış geçerken, ABD’de sert bir kış hüküm sürüyor. Hatta ABD ekonomik verilerini bozacak denli sert geçiyor kış Kuzey Amerika’da! Bu durum şimdilik en fazla ABD’deki doğalgaz fiyatlarını etkiliyor. Her ne kadar Ukrayna’daki “erkin el değiştirmesi” bu yükseliş için “mazeret” olarak kullanılsa da işin aslı pek öyle değil. Zira doğalgaz boru hattı olmaksızın öyle kolaylıkla “taşınabilir” bir meta değil. Bu nedenle ABD’deki soğuk hava ve buna bağlı olarak artan doğalgaz talebi ile Ukrayna’dan kaynaklanabilecek operasyonel risklerin aynı kefeye konmaması daha doğru olacaktır.

ABD’deki doğalgaz kontratlarının fiyatları Ocak ayının ortasından bu yana yüzde 60’a yakın arttı. Kahve ile birlikte son birkaç ay içinde en fazla yükselen emtiadan birisi. Geçtiğimiz hafta görülen 6.40 (kübik feet/dolar) seviyesi önemli bir eşik. Kısa vadede aşılması zor görünüyor. Aşılacak olur ise 7.80 seviyesi yeni hedef olacak ki bunu şimdilik beklemiyorum!

Yazının devamı...

Kaos bizi de vurabilir!

Ukrayna ve Tayland’da yaşanan gerginlik gelişmekte olan ülke piyasalarını da tehdit ediyor. Bu ülkelerdeki çalkantı nedeniyle bir çok gelişen ülke para birimi değer kaybediyor. Krizin derinleşmesi dalganın boyutunu büyütebilir.

Ukrayna’da yaşananlar adeta bir iç savaş görünümünü almış durumda. Avrupa Birliği’ne üye olmak isteyen ülkenin batısı ile Rusya’yla birlikte yaşamak isteyen ülkenin doğusu çatışıyor. Çatışmalarda son gelen bilgilere göre biri gazeteci olmak üzere 26 kişi hayatını kaybetmiş. Başkent Kiev’in Euro Maidan(Bağımsızlık Meydanı) savaş alanına dönmüş durumda.

Ukrayna para birimi olayların şiddetlenmeye başladı 8 Ocak’tan bu yana yüzde 8.3 değer kaybettiww. AB bugün Ukrayna başlığında acil toplantı yapma kararı aldı ve “yaptırımlar” konuşulup, karar bağlanacak. Bu arada ülkenin batısında yer alan Lviv bölgesinin “bağımsızlık” ilan ettiği haberleri geliyor. Sochi’deki olimpiyatları kazasız belâsız atlatmaya çalışan Putin; bağımsızlık ilânı ve zirve yapan olaylar karşısında, tutumunu büyük olasılıkla sertleştirecektir.

Bu arada dün “uygun” teklif gelmediğinden, Rusya’daki iki bono ihraç ihalesi iptal edildi. Ruble değer kaybederken Rus bono (OFZ) gösterge faizleri de yükseldi, Rus borsası yüzde 2.8 değer kaybetti. Ukrayna ve Rusya’daki gelişmeler Macaristan ve Polonya para birimlerini de olumsuz etkiledi. Forint ve Zloty değer kaybetti.

Mesele sadece Ukrayna ve yakın “çevresi” değil. Venezuela ve Tayland’da da olaylar tırmanıyor. Her iki ülkeden de sokak gösterilerinin şiddetlendiği yönünde haberler var.

Zincir genişliyor

Kargaşa yaşanan ülkelere aslında Mısır’ı da eklemek gerek. Komşumuz Suriye’de 2 yılı aşan iç savaşın motifleri farklı da olsa bizi çok yakından ilgilendiriyor ve doğal olarak etkiliyor. Yurt dışında yaşananlar bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülkeler grubunu doğrudan ilgilendiriyor. Dışırıdan gelen bu etkilerin üzerine bir de içerideki yüksek politik tansiyonu ve Mart seçimlerini göz önüne aldığımızda finansal piyasalarımızı zor günler bekliyor. Salı günü öğleden sonra Borsa İstanbul’a gelen sert satış dün de sürdü, dolar 2.19’u aştı. Umarım bu dönemde başta hükümet olarak politika yapıcılar aklıselim davranırlar da Ukrayna başta olmak üzere gelişen ülkelerdeki kaos bizi de vurmaz...

Merkez faizlerin seviyesinden memnun

Ocak ayında yapılan ara Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında sert faiz artırımına giden Merkez Bankası, önümüzdeki dönemde de piyasayı 1 haftalık repo ihalesi faiz oranından fonlamaya devam edecek ve ortalama fonlama maliyetini mevcut yüzde 10’da tutacak.

Merkez Bankası’nın dün ekonomistler ile gerçekleştirdiği toplantıya katılan bankacılar, Merkez Bankası’sı yetkililerinin önümüzdeki dönemde ortalama fonlama maliyetinin mevcut yüzde 10 seviyesinde yatay kalacağını söylediğini ancak gerektiği takdirde likidite adımlarının ve daha fazla sıkılaştırmanın her zaman masada olabileceğini söylediğini belirtti.

Merkez Bankası yetkililerinin yaptığı sunumda enflasyon görünümünde belirgin bir iyileşme sağlanana kadar para politikasındaki sıkı duruşun sürdürüleceği ifade edildi.Bankacılar ayrıca Merkez Bankası yetkililerinin yakın gelecekte zorunlu karşılıklarda bir indirim öngörmediklerini, indirimin ancak kredi büyüme oranının “sağlıklı bir seviyenin” altına düşmesi halinde olabileceğini söyledi.

1271 puan

Ukrayna’nın 5 yıl vadeli CDS’leri 89 baz puan artarak 1271 puanla 5 yılın zirvesine çıktı.

Yazının devamı...

‘Kara Liste’ye girmedik şimdi dinlenebiliriz!

Geçtiğimiz hafta Türkiye piyasalarının bir anlamda dünyadan “ayrışmasına” neden olan Paris’teki Financial Action Task Force (FATF- Finansal Eylem Görev Gücü) toplantısı Cuma günü sona erdi. Toplantı sonrasında yapılan açıklamada İran ve Kuzey Kore “Kara Listede” kalırken, Kenya ve Tanzanya’nın çıktığı “Gri Listede” Türkiye yerini “korudu”!

6 Şubat’ta Vatan Gazetesi’nde yayınlanan ABD Hazinesi’nin İstihbarat Şefi David Cohen’in açıklamaları sonrasında, Türkiye’nin de “Kara Listeye” girmesi ihtimalinin arttığı konuşuluyordu. Neyse ki korkulan olmadı ve en azından 1 yıllığına bu ihtimal ortadan kalktı. Kalktı, kalkmasına da Türkiye’nin içinde bulunduğu durum çok da iyi değil. 34 FATF üyesi arasında Gri Liste’de bulunan tek üye Türkiye. Aynı zamanda Gri Liste’de yer alan tek NATO üyesi ülke de Türkiye.

Son alınan karar ile Türkiye dışında; Cezayir, Ekvator, Etiyopya, Endonezya, Myanmar, Pakistan , Suriye ve Yemen bu listede. Böylesi bir listede yer alan Türkiye, nasıl olacak da bir “Finans Merkezi” olacak o da ayrı bir soru...

Neyse tehlike geçti!

Kara Liste’ye girmedik ve bu durum en azından 1 yıl (aksi bir uygulama yapmazsak!) devam edecek. Sakın yanlış anlaşılma olmasın, bu durum bizim için bir “zafer” değil! Aksine, işlerin çok daha kötü olmasına yol açmayacak bir durum. Ne ekonomimizi, ne de günlük hayatımızı daha iyi hale getirmeyecek. “Kara Listeye” girmiş olsaydık o zaman işimiz çok zordu. Şimdi eskisi gibi durum devam edecek. Piyasaların da fiyatladığı gibiÖ Piyasalar “Kara Listeye” gireceğimizi hemen hiç fiyatlamadılar. Ancak geçtiğimiz hafta boyunca, ‘Kara Liste’ye girilirse riskimiz daha da artmasın’ diyerek kenarda beklemeyi tercih ettiler, “oyuna” girmediler.

Bu hafta “oyuna” girerler mi?

Pek sanmıyorum. Daha doğrusu “Kara Listeye” girmedik diye büyük bir coşku yaşanmasını beklemiyorum. Girseydik, büyük bir olumsuzluk dalgası hemen her cepheye hakim olacaktı. Girmedik diye de piyasaların halay çekmesini beklemiyorum. Yine de geçtiğimiz haftanın FATF geriliminden sonra bu hafta bir “dinlenme”, bir sakinleşme haftası olacaktır. Ancak fazla abartıya kaçılırsa dikkatli olmakta fayda var. Kara Liste’de olmamak büyük başarı değil. Hepi topu İran ve Kuzey Kore ile aynı yerde değiliz. Ama küresel finans sisteminin “arzu ettiği” yerlerden halen daha çok uzağız!

Dolar bu hafta gevşeyebilir

FATF kararının getireceği kısa vadeli rahatlama ile dolar/TL kurlarının bu hafta gevşemesi ihtimali artmış durumda. Geçtiğimiz hafta için 2.1920 seviyesi kritik idi. Haftalık kapanış bazında 2.1825 ile bu seviyenin altında kapatmayı başaran dolar/TL için bu hafta 2.1700 (düz!) seviyesi (50 günlük basit hareketli ortalama) önemli bir “destek” seviyesi olmaya aday.

Aşağı yönde kırılması için yarın yapılacak PPK toplantısı beklenecektir. MB’nin son “şok” faiz artışı TL’ye olan “güveni arttırıcı” bir hamle olmuştu. Yarınki toplantıdan herhangi bir faiz artışına gerek kalmadı. Belki zorunlu karşılıklar ile ilgili bir karar çıkabilir ancak bunun hem olasılığı düşük, hem de etkisi bir “şok faiz artışı” kadar olmayacaktır.

PPK’dan faiz artışı gelmese de faizlerin kısa dönemde aşağı yönde “revize” edilmesi yönünde bir ipucu gelmez ise dolar/TL kurlarının 2.1700’ın da altına inildiğini 2.1450-75 seviyesinin de test edildiğini görebiliriz. Ancak bu seviyenin aşağı yönde kırılması hayli zor.

BIST’in bu hafta içinde ilk aşamada 65.700 seviyesini test etmesi, ardından da 67.100’lü seviyelerdeki 50 günlük Basit Hareketli Ortalamasına (HO) kadar yükselmesi ihtimali hayli yüksek.

Yazının devamı...

‘Kara liste’ tehdidi S&P’den de önemli!

S&P’nin Cuma günkü görünümü düşürme kararının fazla etkili olmasını beklemiyorum. Ancak FATF’nin bu hafta yapacağı toplantıda vereceği karar Türk piyasaları için çok daha önemli olabilir.

AB’nin getirmiş olduğu kurallar gereği S&P; Cuma günü piyasalar kapandıktan sonra,Türkiye’nin görünümünü, “negatife” indirdi. S&P “Sıfırcı Hoca” olarak Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” seviyeye yükseltmediğinden, Cuma günü kapanışı itibarıyla piyasaları çok da sarsmamış göründü. Dolar/TL kuru 2.19’lu seviyelerden 2.22’li seviyelere çıktı.

Açıklamanın etkisi ilk aşamada sınırlı kalsa da önümüzdeki 3 ay içinde not konusunda da bir indirim olasılığının önünü açması açısından zamanla tedirginliği artıracaktır.

12-14 Şubat çok kritik

Piyasalar için asıl tehdit, bu hafta 12-14 Şubat tarihlerinde Paris’te yapılacak FATF toplantısı. “Finansal Eylem Görev Gücü (Financial Action Task Force -FATF) kara para aklama ve terörün finansmanı konularında uluslararası eşgüdüm ve işbirliğini sağlamaya çalışan bir örgüt.

Türkiye’nin de üye olduğu bu kuruluş her yıl yapmış olduğu toplantılarda “listeler” yayınlıyor. Son olarak 18 Ekim 2013’te yayınlanan açıklamaya göre İran ve Kuzey Kore; FATF’ın prensiplerine uyumlu hareket etmediği gibi bunlara aykırı adımlar atanların olduğu “Kara Listedeler”. Bunun yanı sıra FATF tarafından konulan prensiplere tam olarak uymayan ve bunlara uyum için yeterli gelişim göstermeyen ülkelerin yer aldığı bir de “Gri Liste” var ki bu listede Türkiye’de var! Gri listede Türkiye ile birlikte Cezayir, Ekvator, Etiyopya, Endonezya, Kenya, Mynmar, Pakistan, Suriye, Tanzanya ve Yemen yer alıyor.

ABD Hazine Bakanlığı Terör ve Finansal İstihbarattan Sorumlu Müsteşarı David S. Cohen adına geçtiğimiz günlerde yapılan açıklamadaki şu cümle önemli: “ABD Hazine Bakanlığı, ilk kez Suriye’ye giden El Kaide unsurları ve para yardımından dolayı Türkiye‘nin rolüyle ilgili çarpıcı bir açıklama yaptı.”

Türkiye’nin “Kara Liste’ye” alınması ihtimalinin arttığı bu toplantı öncesinde ABD’den böylesi bir haber gelmesi hiç de hayra alamet değil. Pek konuşulmuyor olmasa da Türkiye’nin “kara listeye” alınması yönünde bir karar çıkması ekonomimizi ve finansal piyasalarımızı neredeyse notumuzun düşmesi kadar olumsuz etkileyebilir. Birçok fon ülkemize yatırım yapamaz ya da yapmaktan imtina eder. Böylesi bir listedeyken istediğimiz kadar not “yatırım yapılabilir” olsun!

Not indirimi riski doğar

İran ile birlikte “Kara Liste’de” yer alıyor olmak Türkiye’ye fon akışının kesilmesine yol açabilecek ki bu da diğer derecelendirme şirketleri için “ani duruş (sudden stop)” ihtimalini artıracak. Diğer iki şirketin de “not indirimi” ihtimallerini gündeme getirecek. Kara Liste’ye girmesek bile; Türkiye’nin üyeliğinin dondurulması veya Türkiye’ye has bir “Çok Koyu Gri” liste oluşturulması gibi seçeneklerin de masada olabileceğini unutmayalım. Hemen hepsi; Kara Liste kadar olmasa da ülkemize gelebilecek fonların bundan vazgeçmelerine ya da gelmek için çok daha fazla “risk primi” talep etmelerine neden olabilecek.

İran’ın Batı ile “uzlaşma” adımları attığı hatta hatta“Kara Liste’den” çıkabileceğinin konuşulduğu bir ortamda bizim bu listeye girmemiz bence, S&P’nin görünüm indiriminden daha önemli bir gelişme. Umarım diplomatlarımız meselenin bu denli ciddi hale gelmeden halledilmesi konusunda gerekli ve yeter çabayı gösterirler. Zira böylesi bir listeye girdik mi çıkması en azından 2-3 yılımızı alacaktır!

Dolarda yön yukarı dönecek mi?

FATF açıklamasına kadar bu hafta dolar/TL’nin yatay/yukarı bir seyir izleyeceğini düşünüyorum. Geçtiğimiz hafta için 2.1920 kritik bir seviye idi. 2.1895’e inilse de S&P’nin açıklaması sonrasında haftayı 2.2200 seviyesinden kapattı. Bu hafta içinde 2.1920-2.2590 bandının korunacağını tahmin ediyorum. Euro/dolar’ın seyri bu hafta bir çok piyasa açısından önemli. Beklentilerin altında gelen ABD Tarım Dışı İstihdam (TDİ) verisi sonrasında Fed’in “daraltmayı” erteleyebileceği, yavaşlatabileceği umuduyla dolar değer kaybederken, gelişmiş ülke borsaları toparlandı. Bu hafta için euro/dolar paritesinde 1.3660 seviyesi önemli. Bu seviyenin üzerine çıkılması durumunda Fed endişelerinin azalır gibi yaptığı (!) bir ortamda dolar sınırlı da olsa değer kaybetmeye devam ederken, gelişmiş ülke borsaları da biraz daha toparlanmaya çalışacaklardır. Ancak her ikisinin de kalıcı olması ihtimali zor!

Yazının devamı...

“Paralel TÜİK” kurulmalı mı?

Önceki gün Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) sigara fiyatlarının hesaplamalara yanlış girildiğini ve bu nedenle Ocak ayı enflasyonunun yüzde 1.72’den yüzde 1.98’e düzeltildiğini açıkladı ve özür diledi! Bu “düzeltme” ile son bir yıllık enflasyon da yüzde 7.48’den yüzde 7.75’e yükselmiş oldu.

Hata yüzde 7.45 artış yaşanan “Alkollü içecekler ve Tütün” kalemindeki artışın “sehven” yüzde 2.72 olarak hesaba dahil edilmesinden kaynaklanmış. Bu TÜİK’in ilk hatası olsa belki affetmek daha kolay olacaktı. Kurumun; geçen yıl enflasyon verilerinin 15 dakika önce internet sitesine girilmesi, işsizlik verilerinin SMS ile kamuoyundan önce abonelere yollanması gibi “sabıkaları” var!

Önceki hataları belki affetmek mümkündü ancak önceki günkü düzeltmeyi bazılarının affetmesi hayli zor olacak. Zira bu açıklamanın yapıldığı saatlerde borsa açıktı. Hisse senetleri ve tahviller işlem görmeye devam ediyordu. Hatta BIST de günün yüksek seviyelerindeydi. Enflasyon oranının yükseltilmesi özellikle borsadaki banka hisselerini düşürdü. Banka hisselerini verinin doğruluğuna güvenerek almış olanlar, enflasyon verilerinin yukarıya doğru düzeltilmesi ile kayba uğradılar. Enflasyon seviyesinin “bilinenden” daha yüksek olduğunun anlaşılması faiz oranlarında bir artış olasılığını veya var olan seviyenin umulandan daha uzun süre korunacağını düşünenler satınca, daha önceden almış olanlar zarar ettiler.

TÜİK’in özrü bu zararları karşılar mı bilmek zor ancak TÜİK’in en azından bundan sonra bu ve benzeri hataları yapmamak için gerekli önlemleri almasında fayda var. Gerekirse kurum içinde ikinci bir alt yapı kurularak “çifte kontrol” mekanizması geliştirilebilir.

Böylelikle kuruma karşı olan güven kaybı yeniden tesis edilebilir, ileride açıklanacak verilere güven artırılabilir. Bazı piyasa katılımcılarının da gereksiz yere (borsa dün yükseldi diye bu zararların kâra döndüğü garanti değil, haber çıkar çıkmaz satmış olanlarınkiler baki olabilir!) zarar etmelerinin önüne geçilmiş olur. Kurum da kredibilite kaybetmez.

ECB kararı ve Dolar/TL

Dün ECB, faiz oranlarında “beklendiği üzere” herhangi bir değişikliğe gitmedi. ABD dış ticaret verilerinin de beklentilerden daha fazla “açık” vermesi euronun, dolar karşısında yükselmesine yardımcı oldu 1.3520 seviyesindeki eski destek/yeni direnç seviyesi yukarı kırıldı ve parite 1.3610’lara kadar çıktı.

ECB kararı öncesinde gevşemeye başlayan gelişen ülke piyasaları, bu karar sonrasında biraz daha rahatladılar. Para birimleri değer kazandı, borsaları yükseldi! Bizim “kuru” bono piyasamızda fazla bir yankı bulmasa da BIST tarafı yüzde 3.37 yükselişle günü kapatırken, dolar/TL kurları 2.2050 seviyelerine kadar geriledi!

Geçtiğimiz hafta büyük stres yaşayan gelişen ülke piyasalarının bu hafta biraz “dinleneceklerini”, sakinleşeceklerini bekliyordum. Ancak bu denli hızlı bir hareket olmasını da beklemiyordum doğrusu!

Dolar/TL kurlarında sırada 2.1920-60 seviyesi var! Bu seviyenin bugün kapanış bazında altına inilmesini beklemiyorum.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.