Bono piyasası bilinçli mi kurutuluyor?
Bir okurumun sorusundan çıkan bir başlıktı bu.
Sorunun tamamı şöyleydi:
“Hep bu dış mihraklar demiştim; siz de bu fikre katılamadığınızı... Neyse bunun önemi yok...Doktor neden hasta olduğunuza değil nasıl düzeleceğinize odaklanır misali somut bir sorum var: 2. el bono piyasasının kurutulması bilinçli bir tercih olabilir mi?Asıl para çıkışı bonoda kol kes dedikten sonra olacağı düşüncesiyle...” şeklindeydi.
Ben de şu cevabı verdim ve sizlerle de paylaşmak istedim.
“Dış mihraklar” işin kolaya kaçma tarafı, her zaman kolay “suçlu” ya da “günah keçisi” bulma işi oldu. Bu konuda iki noktayı belirtmek isterim:
İlki;
Önce iğneyi kendimize batıralım: Biz her şeyi doğru mu yapıyoruz?
Madem “kapitalist sistem” içinde var olmayı kabul ediyoruz, o zaman gereklerini yapmalıyız. Nedir bunlar derseniz kısaca ;
- Sağlam bir hukuki altyapımız olmalı,
- Politika yapıcılar hem yaptıklarından, hem de yapmadıklarından hesap verebilmeli,
- Kamu maliyesi şeffaf olmalı, adamına göre muamele yapılmamalı,
- Sağlam bir vergi altyapımız olmalı, vergi tabana yayılmalı, vergi kuralları sık sık değişmemeli,
- Demokratik, insan haklarına saygılı, uluslararası sözleşmelere uyan bir ülke olmalıyız!
İkincisi;
Dış mihrakların hiç işi gücü yok da hep bizimle mi uğraşıyorlar?
Neden Norveç’le hatta İtalya veya Endonezya ile uğraşmıyorlar? Stratejik konumumuz diyebilirsiniz, sağlam ekonomimiz olmadı mı, yukarıdakileri yapmadınız mı ülkemiz zaten “yolgeçen hanı” olmaya aday...
Kısacası biz önce kendi evimizin önün süpürelim. Sonrasında AB de bizi seve seve kabul eder, dış mihraklar da ülkemizde at oynatamaz...
Gelelim bono piyasasındaki “likidite kuruluğuna”...
Yukarıdakilere inanan birisi olarak bunun “dış mihraklar” tarafından planlanmış olması mümkün mü? Ta m tersine onlar (eğer varlarsa) dövizlerini satıp, bono aldılar. Piyasada likidite kuruyup da onlar bonolarını satıp, zararlarını “durduramadıklarından” mecburen döviz alma (TL kredi kullanabiliyorlarsa) ya da türevler yoluyla (Forward, opsiyon) döviz risklerini azaltma yoluna gittiler.
Türevler de eninde sonunda spotta bir “talep” yarattığından bonodaki “likidite kuruluğu” dönüp dolaşıp döviz talebi yarattı. Demiyorum ki döviz talebinin tamamı onlardan kaynaklandı. Ancak onların talebi hızlı hareketi başlattı, diğerleri takip etti.
Bono piyasasında yapılan hata; “kriz tecrübesi yeterli olmayan” MB’nin dövize aşırı konsantre olup, sorunun kaynaklarından birini “kurutma” yoluna gitmemesiydi. Halbuki bono piyasasında; gerekiyorsa Fed gibi alım yapılarak; ya da uzun vadeli “reverse repo” yapılarak piyasaya hem likidite hem de güven verilebilirdi.
Bu atlandı ve şimdi bunun bedelini ödüyoruz.
Ne “likidite kurumasında” ne de kura yapılan “ataklarda” her seferinde bir “dış mihrak” aramanın çok da fazla bir mantığı olmadığını düşünüyorum.
(Not: Bu yazı dün Finansonline.com’da yayınlandı, sizlerle de paylaşmak istedim.)