Suriye ile yaşanan gerginlik gündemin ana maddesi. Yaşananların ekonomik yansımalarının olması da kaçınılmaz. Türkiye’nin Suriye ile olan dış ticaret hacmi yıllık 2 milyar doların altında. 2011 yılında Suriye’ye 1.6 milyar dolarlık ihracat yapılırken ithalat 336.6 milyon dolar olarak gerçekleşti. Bu yılın ilk 5 aylık rakamlarına bakıldığında da tablo değişmiyor: 265.3 milyon dolar ihracat, 36.9 milyon dolar ithalat. Yaşanan gerginlik ihracat rakamlarında bir miktar gerilemeye neden olabilir. Suriye’nin dış ticaret içerisinde çok fazla bir paya sahip olmaması nedeniyle Türkiye yaşanacak kayıpları çok rahat başka pazarlardan telafi edebilir. İşin bir de bankacılık boyutu var. Hem de yaşananlar dolaylı yönden sektörü olumlu etkiyecek gibi. Konuyu biraz açayım. 2004 yılında yabancı bankaların faaliyet gösterdiği Suriye’de şu an 12 özel banka bulunuyor. Özel sektör tarafından kullanılan kredilerin büyük kısmı tüketici kredilerinden oluşuyor. KOBİ’ler ise daha çok yüksek faiz ve kur riskine rağmen çoğunlukla Lübnanlı bankaların off-shore birimlerinden borçlanma yapıyor. Bölgenin en güçlü bankalarının bulunduğu Lübnan’ın Suriye’de çok ciddi büyüme planları vardı; ta ki iç savaş çıkana kadar. Lübnan Bankalar Birliği Başkanı Makram Sader de Suriye’de yaşananların Lübnan ekonomisi ve bankacılık sektörünü olumsuz etkilemeye başladığını söylüyor. Dolayısıyla Suriye yatırımlarını mecburen ertelemek zorunda kalan Lübnanlı bankalar Türkiye’nin yolunu tutabilir. Geçen yıl bankacılık lisansı alan Bank Audi’nin Türkiye’deki iştiraki Odea Bank’ın 300 milyon dolarlık sermayesini 600 milyon dolara çıkaracağını açıklaması da bunun bir göstergesi. Odea Bank ve Hariri Ailesine ait T-Bank’tan sonra sektörde Lübnanlı banka sayısı önümüzdeki dönemde artabilir. Geçtiğimiz yıllarda Lübnanlı işadamı Adnan Kassar’ın sahibi olduğu Fransabank’ın Türk bankalarıyla ilgilendiği ancak kriz nedeniyle bu planlarını ertelemek zorunda kaldığı iddia edilmişti. Türk bankacılık sektörünün cazibesi ve bölge bankalarından artan ilgi nedeniyle Fransabank’ın adını bundan sonra daha sık duyabiliriz...*****Yapı Kredi, sigorta şirketleri için 4-5 yabancıya davet gönderdiYapı Kredi Bankası, Haziran ayı sonunda Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik hisselerinin satışı için çalışmalara başladığını açıklamıştı. Banka aslında sigorta şirketlerini ilk olarak 2008 yılında satış vitrinine koymuştu. ABD’de patlak veren ve tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz nedeniyle Yapı Kredi Sigorta’ya talip olanlar bir bir tekliflerini geri çekmişti. O dönemde en fazla adı geçen şirket ise Zurich Sigorta’ydı. Her ortamda Türkiye’de büyümek istediklerini açıklayan ve yeni satın almalara açık kapı bırakan Zurich Sigorta’nın yine yarışın içine girmeye hazırlandığı söyleniyor.Yapı Kredi’nin 27 Haziran’daki açıklamasının ardından şirket birleşme ve satın almalarına aracılık eden en büyük 4-5 yatırım bankasına sigorta şirketlerini incelemeleri için davet mektubu göndermiş. Türk sigorta sektörüne her dönem büyük ilgi gösteren yabancıların Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik’in satış sürecine dahil olacağı konuşuluyor. Yapı Kredi Sigorta ve Yapı Kredi Emeklilik’i satın alacak yabancılar, Yapı Kredi Bankası şubeleri ile en çok ihtiyaç duydukları dağıtım ağı kanallarına ulaşmak isteyecektir.*****Acıbadem’e Kuveytli ortak geliyor!Acıbadem Sağlık’ın çoğunluk hissesini satın alan Malezyalı IHH Healtcare, Kuala Lumpupr ve Singapur’da 2 milyar dolarlık halka arza hazırlanıyor. Çok sayıda yatırımcının merakla beklediği halka arz, Kuveyt devlet fonu Kuwait Investment Authority’nin (KIA) de radarında. Piyasalarda konuşulanlara göre KIA, halka arzdan yaklaşık 150 milyon dolarlık hisse alma hedefinde. Bu tutar KIA’nın 2010’dan bu yana yapacağı en büyük yatırımlardan biri olacak. KIA, 2010 yılında Agricultural Bank of China’nın 21 milyar dolarlık halka arzından 800 milyon dolarlık hisse almıştı.
Perakende sektörünün önemli oyuncularından Uyum Gıda, Tesco ile flört ediyor. 2003 yılında Kipa’yı alarak Türkiye’ye adım atan Tesco, şimdi de 2011’de hisselerinin yüzde 30’u halka arz edilen Uyum Gıda’nın çoğunluk hisselerini alarak sektörde güçlü bir hamle yapmayı hedefliyor. Uyum Gıda’nın Türkiye genelinde 50’nin üzerinde mağazası bulunuyor.Yıllık iznimin bir kısmını kullanmak için eşimle Çeşme’ye geldik. Yola çıkarken “Ohh! İş stresinden uzak 1 hafta beni bekliyor” düşüncesindeydim. Otele girip, sahile inene kadar da aynı duygular hakimdi. Ta ki tanıdık bir yüzün yüzme aktivitesinden sonra şezlonguna ilerdiğini gördüğüm ana kadar. Onu görünce ilk aklıma gelen şu oldu: “Yandık! Tatilde de çalışacağım galiba...”Çünkü gördüğüm kişi, uzun yıllar tanıdığım ve bana çok güzel haberler veren bir ağabeyimdi.Biraz havadan sudan konuşup bir el tavla attıktan sonra konu uzmanlığı olan perakende sektörüne geldi. Carrefour CEO’su Georges Plassat’ın geçtiğimiz günlerde Türkiye’den çıkış sinyali verdiğini hatırlattım. Plassat, Haziran ayı ortasında Türkiye’deki faaliyetleri yönetmek için en iyi konumda olmadıklarını söylemişti. CarrefourSA’daki ortaklıktan Sabancı Holding tarafı da memnun değildi. Sabancı Holding CEO’su Zafer Kurtul da bu yıl yaptığı açıklamada, “CarrefourSA’daki mevcut durumu değiştirmek istiyoruz” demişti.Haber kaynağım bunun üzerine CarrefourSA’daki ortaklığın kesin değişeceğinin üstüne basarak, “Ok yaydan çoktan çıktı. Benim tahminim Carrefour’un paylarını Sabancı tarafının alacağı yönünde. Ama ondan sonra hissedarlık yapısında yeni değişiklikler de olabilir. Zaten perakende sektöründe bu tür değişikliklere hazırlıklı olmakta yarar var” dedi. Son cümlesi ağızından çıkarkenki imalı gülümsemesi bende “Yeni bir haber geliyor” hissini oluşturdu. “Acaba söyleyeceklerini tatil dönüşü mü yazsam?” diye düşünürken otelde yalnız olmadığımı farkettim. Benim dışında başka ekonomi gazetecileri de vardı. Eee su uyur, ‘şirket doktoru’ uyumaz! Neyse... “Sektörde yeni bir gelişme mi var?” sorum üzerine “Evet” yanıtını aldım. Sektördeki önemli oyunculardan Uyum Gıda yabancı bir şirket ile flört halindeymiş.2011’de hisselerinin yüzde 30’u halka arz edilen Uyum Gıda (piyasa değeri 161.4 milyon TL), geçen yıl Ağustos ayında, finansal ve operasyonel konumuna katkı sağlayacağına inandığı yabancı bir yatırım fonu ile çeşitli potansiyel opsiyonların analiz edilebilmesi amacıyla 12 ay süreli gizlilik sözleşmesi imzaladığını açıklamıştı.Bu açıklamanın ardından Avrupalı yatırım fonu Permira’nın adı geçmişti. Ancak şimdi görüşmelerin son aşamaya geldiği şirket Tesco’ymuş.2003 yılında Kipa’yı alarak Türkiye’ye adım atan Tesco’nun yetkilileri her ortamda Türkiye’de büyümek istediklerini dile getiriyor. Tesco, 50 civarında mağazası bulunan Uyum Gıda’nın çoğunluk hissesini alarak sektörde güçlü bir hamle yapmak istiyormuş.Perakende sektöründe önümüzdeki dönemde gelenleriyle gidenleriyle çok hareketli günlerin yaşanacağı kaçınılmaz gözüküyor.Özyeğin, faktoring şirketlerini satıyorNORMAL bir günde aradığım haberler tatildeyken beni buluyor. Uyum Gıda ile ilgili kulisten sonra bir başka kulis haberi de telefondan öğrendim. Telefondaki ses Hüsnü Özyeğin’in faktoring şirketlerini satışa çıkardığını söylüyordu. Çoğul ekini kullandım; çünkü Özyeğin’in 2 faktoring şirketi var: Girişim Faktoring ve Fiba Faktoring.Her iki şirket ile ilgili teklifleri alan ve görüşmelere devam eden Özyeğin’in en iyi fiyatı bulmak istediği söyleniyor. Görüşme yapılan son talipli ABD’den gelmiş. 1997 yılında Fiba bünyesinde faaliyete başlayan 29 kişinin çalıştığı Girişim Faktoring, 2010 yılında 676 milyon dolarlık işlem hacmi gerçekleştirdi. Grubun bir diğer faktoring şirketi Fiba Faktoring ise 1992 yılında kuruldu. 125 kişinin istihdam edildiği Fiba Faktoring’in 2011 yılının ilk yarısı itibarıyla işlem hacmi 1.2 milyar dolara ulaştı.Finansbank’ı NBG’ye dönemin en yüksek çarpanı ile satan, yurtdışındaki bankası Credit Europe’u Rusya’da ilk 20’ye sokan, yine Rusya’daki Marks&Spencer mağazasına metrekare başına satış rekoru kırdıran Hüsnü Özyeğin, faktoring şirketlerini sattıktan sonra yepyeni yatırımlara imza atacaktır.
Yunan EFG Eurobank’ın Türkiye’deki bankası Eurobank Tekfen’i Burgan Bank’a satmasının ardından bir başka ‘EFG’ Türkiye’yi radarına aldı. Mısır merkezli Ortadoğu’nun en büyük yatırım bankalarından EFG Hermes, Türkiye’ye yatırım kararı aldı. 320 milyar dolarlık varlığı yöneten Schroders de yolda.Yunanistan’ın en büyük bankalarından EFG Eurobank, sermaye ihtiyacı nedeniyle Türkiye’deki birimi Eurobank Tekfen’i Kuveytli Burgan Bank’a satmak zorunda kalmıştı. Taraflar Nisan ayında açıkladıkları anlaşmayı sonlandırmak için BDDK’dan çıkacak izni bekliyor. Gerekli izinlerin alınmasının ardından Burgan Bank özellikle ticari bankacılıkta atağa kalkmayı hedefliyor. EFG Eurobank’ın dışında Citibank, Akbank’ta sahip olduğu yüzde 20’lik payı yüzde 10’un altına çekmiş, Dexia da Denizbank’ı Rus Sberbank’a satma konusunda el sıkışmıştı. Bazı yabancı bankalar her ne kadar Türkiye’den çıkıyor gibi gözükse de daha önce Türkiye’yi radarına almayan başka yabancıların ilgisi canlanmış durumda. Mısır merkezli EFG-Hermes de bu bankalardan biri. Ortadoğu’nun önde gelen yatırım bankalarından EFG-Hermes’in adındaki “EFG”nin Yunan EFG Eurobank ile bir ilgisi yok. Yani iki grup arasından herhangi bir hissedarlık ilişkisi bulunmu-yor. Bölgede 9 ülkede faaliyet gösteren EFG-Hermes özellikle portföy yönetimi, sermaye piyasası işlemlerine aracılık ve özel girişim sermayesi alanında iddialı. Arap Baharı sonrasında bölge ülkelerde yaşananlar EFG-Hermes’i farklı pazar arayışlarına itti. Katarlı QInvest’ın çoğunluk hisseyi almasıyla EFG-Hermes gözünü Türkiye’ye dikti. EFG-Hermes son dönemde yabancı yatırım bankalarının gözdesi haline gelen Türkiye’ye iddialı bir giriş yapabileceği söyleniyor. Mısır merkezli şirketin özellikle girişim sermayesi ile Türk şirketlerine yatırım yapabilir. Hem EFG-Hermes’in kendisi, hem de ortaklığa giren QInvest, Türkiye’yi yakından tanıyan, fırsatları radarına alan finans kurumları olarak dikkat çekiyor. EFG-Hermes, geçtiğimiz aylarda Limak Holding’in işletmesini üstlendiği İskenderun Limanı’na dolaylı olarak ortak oldu. İskenderun Limanı’nın yüzde 20’sini alan InfraMed’in 5 kurucusu arasında Avrupalı fon ve bankaların dışında EFG-Hermes’de bulunuyor.QInvest ise Türk firmalarını yakından takip ediyor. Qatar Islamic Bank’ın iştiraklerinden olan ve Emirliğe bağlı QInvest, Koton’a teklifte bulunan fonlar arasındaydı. Mısır’da yaşanan belirsizliklere bir de Katarlı bankaların Türkiye’ye yönelik umutları eklenince pazarın önümüzdeki günlerde hareketleneceğine işaret ediyor. Schroders de yoldaDünyanın en büyük varlık yönetim şirketlerinden İngiliz Schroders’in de Türkiye’ye gelmek için yola çıktığı konuşuluyor. Dünya genelinde yaklaşık 320 milyar dolarlık bir varlığı yöneten Schroders; varlıklık kurumsal ve bireysel yatırımcılara hizmet veriyor. Schroders, 26 farklı ülkede 33 ofisi ve 3 bin civarında çalışanı var.EFG Hermes ve Schoroders gibi şirketlerin Türkiye’ye gelmeleri İstanbul’un Finans Merkezi olması yolunda çok önemli destek sağlayacak. ***Türkiye Rusların, St. Petersburg Türklerin gözdesi Sberbank’ın Denizbank’ı almasıyla Türkiye’de Rus yatırımların artması bekleniyor. Rusya’da Credit Europe Bank’la faaliyet gösteren Fiba Holding’in patronu Hüsnü Özyeğin, bu alımla ilgili olarak “Diğer Rus yatırımcılar da Sberbank’ı takip eder” yorumu yapmıştı. Sberbank’ın Rusya’daki en büyük rakibi olan VTB’nin Türkiye’ye gelmek için nabız yokladığı hatta Finansbank’a talip olduğu iddia edilmişti. Rusların Türkiye ilgisi yeni yeni canlanırken Türklerin Rusya’daki yatırımlarına her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Geçen hafta İbrahim Çeçen Holding (IC) İçtaş ve İtalyan Astaldi’nin St. Petersburg’da inşa edeceği Yüksek Hızlı Batı Çevreyolu Projesi’nin imza töreni St. Petersburg’da yapıldı. Projeyle St. Petersburg şehri uluslararası transferler için bir bağlantı noktası haline gelecek ve Rusya sınırları içerisinde ilk ücretli otoyol inşa edilmiş olacak. 2.2 milyar euroluk bu proje, Rusya’da kamu-özel ortaklığıyla hayata geçirilen en büyük proje.Rusya’da inşaat sektöründe faaliyet gösteren Türk şirketlerinden Rönesans da yine dev bir yatırıma imza atmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz günlerde Rönesans, Rus Terra Nova ile yine St. Petersburg’ta Vasilyevsky Adası’nda yaklaşık 2 milyar dolara mal olacak 1 milyon metrekarelik konut ve ticari gayrimenkul projesini hayata geçirecek. 1 hafta içerisinde peşpeşe gelen bu anlaşmalar, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in hem doğduğu hem de politikaya adım attığı şehir olan St. Petersburg’un (kentin eski belediye başkanıydı) turizm merkezi haline getirilmesi hedefinde Türk şirketlerinin önemli işlere imza atacağının en önemli göstergesi.
81 ilin 64’ünde kişi başına düşen ortalama kredi, mevduatın yani tasarrufun çok çok üzerinde çıktı. Mevduata oranla kredi borcu en yüksek il Gaziantep. Gaziantep’te kişi başına düşen mevduat ortalama 2 bin 864 TL seviyesindeyken kredi borcu 6 bin 597 TL. Kredi borcunun mevduata oranı en düşük il ise Tunceli.. Tasarrufun düşük olduğu illerde borçluluk oranının da bir o kadar yüksek olduğu görülüyor. Türkiye Bankalar Birliği’nin (TBB) yayımladığı verilere göre, 2011 yılında kişibaşına en yüksek mevduat 23 bin 130 TL ile Ankara’da. Bu ili 21 bin 996 TL ile İstanbul ve 9 bin 549 TL ile İzmir takip ediyor. Kişi başına en yüksek kredi ortalama 18 bin 441 TL ile İstanbul’da bulunurken, bu ili 13 bin 401 TL ile Ankara ve 10 bin 111 TL ile Antalya izliyor. Kişi başına kredinin en düşük olduğu il, ortalama 1.031 TL ile Ağrı’da yer alırken, Muş’ta kişi başına kredi 1.034 TL, Şırnak’ta ise 1.086 TL olarak bulunuyor.Mevduatın kişibaşına en düşük olduğu iller sıralamasında ortalama 758 TL ile Muş ilk sırada iken Ağrı ve Şanlıurfa’da kişi başına mevduat sırasıyla 873 TL ve 887 TL olarak yer alıyor.İllerdeki kişi başına düşen kredinin mevduata oranına bakıldığında 81 ilin 64’ünde kişiler tasarrufundan daha fazla borcu bulunuyor. Mevduat tutarına göre kredi borcu en yüksek il Gaziantep. Gaziantep’te kişi başına düşen mevduat ortalama 2.864 TL seviyesindeyken bu oran kredilerde 6.597 TL. Kredi borcu mevduatından 2 kat fazla olan bir başka il ise Osmaniye. Osmaniye’de kişi başına ortalama 1.430 TL mevduat düşerken kredi tutarı 3.078 TL düzeyinde. Adıyaman, Tokat, Bitlis, Mardin, Şanlıurfa, Rize ve Kilis yine kredilerin mevduata oranı en yüksek iller olarak dikkat çekiyor. Tunceli güvenceyi seviyorTasarruf eğilimi en yüksek illere bakıldığında ilk sırada Tunceli geliyor. Tunceli’de kişi başına ortalama 6.058 TL mevduat düşüyor. Bu ilde kişi başına düşen kredi miktarı ise neredeyse mevduatın yarısı yani 3.139 TL düzeyinde. Yine Ankara, Uşak, Aksaray, Zonguldak, Bartın, Muğla, İstanbul, Erzincan, Isparta, Kırklareli’nde kişi başına düşen mevduat kredilerden daha yüksek. Türkiye genelinde geçen yıl sonu itibariyle ortalama olarak kişi başına 8 bin 714 TL mevduat ile 8 bin 108 TL kredi düşüyor.Bölgelere göre kredi/mevduat oranına bakıldığında en yüksek oran yüzde 196.8 ile Güneydoğu Anadolu’da. Bu oran Kuzeydoğu Anadolu’da yüzde 138.9, Akdeniz’de yüzde 129, Doğu Karadeniz’de yüzde 127.1 seviyesinde. Kredi/mevduat oranı en düşük bölge yüzde 62.3 ile Batı Anadolu. Kredilerde aslan payı İstanbul’un2011’de şube başına en yüksek kredi 88.7 milyon TL ile İstanbul’da verildi. Bu rakamın en düşük gerçekleştiği il ise 19.1 milyon TL ile Tunceli. Şube başına en yüksek mevduat 115.8 milyon TL ile Ankara’da. Bu ili 105.8 milyon TL ile İstanbul ve 64.4 milyon TL ile Uşak izledi. Şube başına mevduatın en düşük olduğu il 15.9 milyon TL ile Kilis oldu. Bitlis ve Artvin’de bu rakamlar sırasıyla 16.9 milyon TL ve 17.1 milyon TL olarak yer aldı. Şube başına ortalama mevduatın en yüksek olduğu bölge 105.8 milyon TL ile İstanbul’da bulunuyor. Kişi başına en fazla şube Muğla’daMuğla’da her 4 bin 763 kişiye bir şube düşüyor. Bu sayı İstanbul için 4 bin 809, Ankara için ise 5 bin 6 olarak yer alırken şube başına en fazla nüfusun düştüğü il 34 bin 559 kişi ile Muş oluyor. Bu sayı Şanlıurfa’da 29 bin 591, Hakkari’de ise 27 bin 217 olarak yer alıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 30’una sahip olan 3 büyük ilde, toplam mevduatın yüzde 69’u ve toplam kredilerin yüzde 58’i bulunuyor. İstanbul, Ankara ve İzmir illerinin mevduat ve krediden aldıkları pay, nüfus paylarına oranla yüksek, diğer illerde nüfusa oranla kredi ve mevduat payları düşük bulunuyor.En fazla şubeye sahip ilçe Çankaya Türkiye’de geçen yıl sonunda en fazla banka şubesinin bulunduğu ilçe, 450 şube ile Ankara’daki Çankaya ilçesi oldu. Daha sonra sıralamada, 313 şube ile İstanbul Kadıköy ve 278 şube ile İstanbul Şişli ilçeleri geliyor. Toplam 405 ilçede tek bir banka şubesi faaliyet gösteriyor. İstanbul, Ankara ve İzmir’de 4 bin 530 adet şube, toplam yurt içi şubelerin yüzde 46’sını oluşturuyor. Bankaların 81 ilde ve 911 ilçede şubesi yer alıyor. 3 banka 81 ilin tamamında faaliyet gösteriyor. Bu bankalardan 2’si kamu bankası, biri de özel banka olarak hizmet veriyor. Bir banka 910 ilçede faaliyet gösterirken, 2 banka sırasıyla 458 ve 433 ilçede faaliyet gösteriyor. 50’den fazla ilde faaliyet gösteren banka sayısı 13 iken toplam 44 bankadan 14’ü ise sadece bir ilde/ilçede faaliyet gösteriyor. İstanbul 2 bin 833 şube ve yüzde 29 pay ile en çok şubeye sahip olan bölge olarak yer alıyor. İstanbul’u bin 445 şube ve yüzde 15 pay ile Ege Bölgesi, bin 207 şube ve yüzde 12 pay ile batı Anadolu bölgesi izliyor. En az şubeye sahip olan bölge 158 şube ve yüzde 2 pay ile kuzey doğu Anadolu bölgesi, orta doğu Anadolu bölgesi 191 şube ile yüzde 2 paya, doğu Karadeniz bölgesi ise 298 şube ile yüzde 3 paya sahip olarak yer alıyor.
Hindistan’dan Azerbaycan’a Kanada’dan Almanya’ya bir çok ülkede bankaların kredi kartları Türk bankacılara emanet. Ödeme sistemleri alanındaki tecrübelerini yurtdışına taşıyan çok sayıda Türk bankacı, çalıştıkların bankaların bu alandaki gelecek stratejilerini belirliyor. Türk bankaları kredi kartı ve ödeme sistemlerinde hayata geçirdiği yeniliklerle dünyanın bir çok ülkesini geride bırakmış durumda. Türkiye’deki ödeme sistemleri Avrupa’da 2 milyon POS sayısı ile birinci, 52.5 milyon kredi kartı ile ikinci, 86 milyon banka kartı ile üçüncü en büyük pazar konumunda. Avrupa’da İngiltere’den sonra kredi kartında chip&Pin uygulamasını hayata geçiren ikinci ülke olan Türkiye, çevre ülkelere de deneyimlerini anlatıyor. Ödeme sistemlerinde gelinen bu nokta yurtdışından da yakından takip ediliyor. Örneğin nakite savaş açan Bankalararası Kart Merkezi (BKM) bu yıl, “Bay Bay Nakit” kampanyası ile “Kartların Oscarı” olarak bilinen ödülü aldı. Geçen ay yapılan ödül töreninde BKM Genel Müdürü Soner Canko ile sohbet etme fırsatı bulmuştum. Soner Canko, bu esnada çok ilginç bir bilgiyi paylaştı: Ödeme sistemlerinde Türk bankaları gibi Türk bankacılar da yurtdışında çok başarılı. “Nasıl ?” sorum üzerine Canko, çok sayıda ülkede bankaların ödeme sistemlerini Türk yöneticilere teslim ettiğini söyledi. Bu bilginin ardından araştırmaya koyuldum. Soner Canko’nun da yardımı ile yurtdışında ödeme sistemleri alanında üst düzey görevlerde bulunan 17 Türk bankacıyı tespit etmeyi başardık. Bu isimlerden ilki ve çok sayıda kişinin tanıdığı Mehmet Sezgin. Garanti Ödeme Sistemleri Genel Müdürü Mehmet Sezgin, Nisan ayı ortasında İspanyol bankacılık devi BBVA’nın Global Ödeme Sistemleri’nden Sorumlu Başkanı olarak atanmıştı. Şimdi gelelim yurtdışında görev yapan diğer Türk bankacılara. Dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi Hindistan, yabancı bankaların aslanın ağızında olan pazar payını kapmak için “savaştığı” bir yer. ABD’li Citibank’ın böyle bir pazarda kart işinin başında Müge Yüzüak var. 1995 yılından bu yana Citi bünyesinde çalışan Müge Yüzüak, Citibank’ın Hindistan’daki kredi kartı ve banka kartı alanındaki stratejilerini belirliyor. Yine Citibank Türkiye’de görev yapan Yiğit Üreten de son 7.5 yıldır bankanın yakın bölgedeki Dolandırıcılık Risk Yönetimi’nin direktörlüğünü yapıyor.Almanya Bankalar Birliği’nin yönetiminde yer alan İbrahim Karasu da bireysel bankacılık ve Banka Teknolojileri alanından sorumlu. Avrupa’nın önde gelen bankalarından Erste Bank, kart yönetimini Burak Bilge’ye emanet etmiş durumda. Berna Ülman Visa Europe’un Bölge Genel Müdürlüğünü yaparken Can Bayındır ise Visa’nın Londra’daki merkezinde şirketin yeni ürün geliştirmesine yardımcı oluyor. Dünyanın önde gelen kart yönetim sistemlerine yazılım hizmeti veren CoreCard Software’de ön ödemeli sistemler bölümü Berke Baydu’ya bağlı. Esat Sibay da bankalara ödeme sistemleri alanında danışmanlık hizmeti veren Corvus Advisors’un genel müdürü. Daha önce Fortis Bank, Akbank, Garanti Ödeme Sistemleri, K Leasing ve Faktoring’te kredi riski ve analiz birimlerinde çeşitli görevlerde bulunan Tufan Sezgin Işık, bilgi teknolojileri alanında dünyanın önde gelen kuruluşlarından Experian’ın Türkiye ve Ortadoğu’dan sorumlu danışmanı. Barış Çetinok da yurtdışında ödemeler sistemlerinde önemli görevlerde bulunan Türk bankacılarından bir diğeri. American Express’in (AmEx) Ürün Yönetimi ve Geliştirme bölümünde Kıdemli Başkan Yardımcısı görevinde olan Barış Çetinok, daha önce amazon.com’un digital ödemeler genel müdürüydü.Kısacası Türk bankacılar dünyanın dört bir yanında yönetilmesi en zor risk alanlarından biri olan ödeme sistemlerine yön veriyor. Bir çok ülkenin yeni tanıştığı ekonomik krizlerle yıllarca mücadele eden Türk bankacılar şimdi bu deneyimlerini dünyaya aktarıyor.
1995'te kurulmasına rağmen son günlerde Egan-Jones adlı kredi derecelendirme kuruluşu oldukça popüler. Fransa gibi büyük ülkelerin notlarını kırmaktan çekinmeyen Egan-Jones’un güven kaybeden notçuların yerini doldurmaya çalıştığı görüşü hakimSon yıllarda yaşanan ekonomik kriz nedeniyle eleştirilerin merkezine oturan 3 büyük kredi derecelendirme kuruluşuna şimdi bir yenisi daha eklendi: ABD’li Egan-Jones. Egan Jones her ne kadar 1995 yılında kurulmuş olsa da son günlerde popüler olmaya başladı. Bazı uzmanlar Egan Jones’un agresif not kararları ile kredi derecelendirme şirketleri arasında yeni bir rekabet yaratacağını düşünürken, bazı uzmanlara göre ise Egan Jones’un adının daha sık duyulmasının altında siyasi bir tutum yatıyor. Egan Jones’un krizde büyük yara alan ABD menşeili S&P ve Moody’s’e bir alternatif olarak yaratılmak istendiğini düşünenlerin sayısı da oldukça fazla. Egan-Jones’la ilgili Türkiye’de de farlkı bir beklenti var. Büyük ülke ekonomilerinin notlarını kırmaktan çekinmeyen Egan-Jones’un diğer 3 notçudan önce Türkiye’ye “yatırım yapılabilir” kredi notu verebileceği konuşuluyor. Egan-Jones, Fransa’nın kredi notunu BBB+’ya düşürerek görünümünü negatif olarak açıkladı. Egan-Jones Fransa’nın notunun aşağı çekilmesinde ülkedeki fonlama maliyetlerinin, Euro Bölgesi borç krizi piyasalarda etkili olmaya devam ettikçe daha fazla baskı altında kalacağı beklentisinin etkili olduğunu belirtti. Fitch ve Moody’s tarafından verilen notu “AAA” olan Fransa’nın Standard&Poor’s’tan aldığı not AA+ ve 3 kuruluşun bu ülkeye ilişkin açıkladığı görünüm de negatif.Egan-Jones’un kurucu ortağı ve Yönetim Kurulu Başkanı Sean Egan, geçtiğimiz günlerde, İspanya ve İtalya’nın 6 ay içinde çok büyük kurtarmalara ihtiyaç duyacağını açıklamıştı.Geçtiğimiz haftasonu bankalarını yeniden sermayelendirmek için Avrupa Kurtarma Fonu’ndan 100 milyar euroluk kurtarma kredisini kabul eden İspanya’da yükselen borçlanma maliyetleri, ülkenin daha büyük kurtarma paketinin de yolda olduğunun sinyalini veriyor.Bankaların kredi kalitesinin, hükümetin kredi kalitesinden ayrı tutulamayacağını, çünkü bu iki sektörün birbirini desteklediğini belirten Egan, İspanya’nın 100 milyar eurodan daha fazla talep ederek yeniden gündeme geleceğini, İtalya’nın da 6 ay içinde masada belireceğini söyledi.Kimdir bu Egan-Jones Rating?Kimdir bu Egan-Jones Rating? Egan-Jones Ratings Company (EJR), ABD’de 1995 yılında kurulan bir kredi derecelendirme kuruluşu. 2000’in üzerinde yüksek getiri sağlayan ABD’li kurumsal borç verenin kredi verilebilirlik düzeyini ölçmekle yükümlü olan EJR, tamamen yatırımcıların desteğiyle besleniyor. Bunun da temel nedeni, kredi verilebilirlik derecesinin belirlenmesi esnasında herhangi bir çıkar çatışması yaşanması ihtimalini en aza indirgeyebilmek. 21 Aralık 2007 tarihinden bu yana EJR, Ulusal Düzeyde Tanınmış İstatistiksel Derecelendirme Kuruluşları (Nationally Recognized Statistical Rating Organizations-NRSRO) arasında yer alıyor. NRSRO, ABD’de derecelendirme kuruluşları tek bir çaltı altında toplamak üzere 1975’te kuruldu. 2006’da da bu çatı yasal bir çerçeveye kavuşturularak CRA Reform Act (Derecelendirme Kuruluşları Reform Yasası) yürürlüğe girdi. WorldCom ve Enron gibi şirketlerin notunu ilk düşüren kredi derecelendirme şirketi olma özelliği taşıyan EJR, ABD’nin notunu 2011’de AAA’dan AA+’ya, 2012’de de AA’ya düşürdü. Moody’s Hollandalı 5 bankanın notunu indirdiKredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, 5 Hollandalı bankanın kredi notunu indirdi ve Yunanistan’ın euro bölgesinden çıkması halinde not indirimlerinin süreceğini belirtti. Bankaların notlarının indirilmesiyle, Moody’s’in Avrupalı finans kuruluşların üzerinde yapacağı beklenen gözden geçirme çalışması da başlamış oluyor. ING, ABN AMRO, Rabobank ve LeasePlan’ın kredi notunu 2 kademe indiren Moody’s, SNS Bank’ın kredi notunu da bir kademe düşürdü. ING’nin kredi notu görünümünü “negatif”te tutan Moody’s, diğerlerinin görünümünü ise “durağan” olarak belirledi.
Sberbank da Dexia da sonunda muradına erdi. Dexia mali yapısını güçlendirmek için satış vitrinine koyduğu Denizbank’ı Türkiye pazarına girmek için ‘can atan’ Rus Sberbank’a satma konusunda anlaştı. Türkiye’de genel olarak Sberbank’la ilgili olarak bilinenler şu aşamada birkaç rakamdan ibaret: 350 milyar doların üzerinde aktif büyüklüğü var, Rus Merkez Bankası ana hissedar, 20 bin şubesi var, Rusya’nın en büyük Avrupa’nın ikinci büyük bankası, 140 milyon nüfuslu Rusya’da 70 milyon müşterisi var, 240 bin kişiyi istihdam ediyor, piyasa değeri 55 milyar dolar...Peki Sberbank, yeni girdiği pazarlarda nasıl bir strateji izliyor? Bu sorunun yanıtını Hüsnü Özyeğin’in Rusya’daki bankası Credit Europe Bank’ın kuruluşunun 15. yıldönümü nedeniyle gittiğim Moskova’da aldım. Bu ülkede çalışan hem Rus hem de Türk bankacılar, Sberbank’ın çok güçlü bir mali yapıya sahip olduğuna ve girdikleri her yeni pazarda agresif büyüme stratejisi uyguladığına dikkat çekiyor. Yani tabir yerindeyse Sberbank, faaliyet gösterdiği ülkelerde üst sıralara çıkmak için ‘para musluklarını’ sonuna kadar açıyor. Hisse devir anlaşması için geçen hafta düzenlenen törende konuşan Sberbank CEO’su German Gref, Denizbank’ı inovasyon merkezi yapacaklarını söyledi. Rusya’da çalışan bankacılar, şu an Sberbank’ta teknolojik altyapıdan şubelerine kadar yeniden yapılanma sürecinin yaşandığını söylüyor. Türkiye’deki hem kamu hem de özel bankaların 2000’li yılların başında yaptıkları gibi. Yani Denizbank satış sonrasında Sberbank’taki dönüşümün sürmesi anlamında gerçekten de Ruslar için bir inovasyon merkezi olacak.German Gref, izinlerin alınmasının ardından ilk olarak Rusların yoğunlukta bulunduğu yerlerde Denizbank’ın yoğun şekilde şubeleşeceğini ifade etti. Özellikle mütekabiliyet ile ilgili gelişmeler Sberbank’ın Güney bölgelerde daha agresif büyümesine neden olabilir. Çünkü çok sayıda Rus zenginin Türkiye’de konut alabilmek için Mütekabiliyet Yasası’nı dört gözle beklediği söyleniyor.*****Pakistanlı hostes de THY’yi protesto etti!Türk Hava Yolları’nın (THY) geçen ay sonunda ‘iş yavaşlatma’ eylemi nedeniyle işten çıkardığı çoğu kabin memuru 305 kişinin eylemi sürerken THY’ye benzer bir tepki Pakistan’dan geldi. Pakistan Uluslararası Havayolları (PIA) çalışanları, THY ile yapılması planlanan “ortak uçuş” anlaşmasını protesto ediyor. Yapılan eylemler nedeniyle Islamabad Havalimanı’nda rötarlar yaşanıyor. Eylemlerin temelinde PIA çalışanlarının anlaşma sonrasında işsiz kalmak istememeleri yatıyor. Ortak uçuş anlaşmasının hayata geçirilmesi durumunda eylemciler, 20 bin çalışanı olan PIA’nın maliyeti azaltmak için eleman azaltacağını düşünüyor.
Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), Citibank’ın Akbank’taki hisse satışı açıklamasından önce VOB’da ve hisselerde yaşanan hareketler için ön inceleme başlattı. Citi’nin Akbank’taki hisse satışı öncesinde VOB’da kısa vadeli açık pozisyonlarda çok hızla artış yaşanmıştı. Citibank’ın Akbank’taki yüzde 20’lik payını yüzde 10’nun altına düşürme kararını açıklamadan önce VOB’ta yaşanan fiyat hareketleri Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından incemeye alındı. Citi’nin hisse satışıyla ilgili açıklamasından önce VOB’da kısa vadede düşüşün olacağına yönelik taşınan pozisyonlarda ciddi artış yaşanmıştı. Artan açık pozisyonların İMKB’yi de etkilediği ve endeksin yurtdışı piyasalardan negatif yönde ayrışmasına neden olduğu belirtilmişti.Kısaca VOB’ta yaşananları hatırlatmakta fayda var: Citibank 23 Mart’ta Akbank’taki yüzde 20 hissesinin Basel III’e uyum için yüzde 10’nun altına indirme kararı aldığını kamuoyuna duyurmuştu. BDDK’dan çıkan izin sonrasında Citi, 24 Mayıs’ta piyasalar kapandıktan sonra hızlandırılmış talep toplama yöntemiyle Akbank’taki yüzde 10.1’lik payının (404 milyon adet hisse) 5.2-5.5 TL fiyat aralığından satışına başladığı bildirdi. Ertesi gün hisselerin 5.24 TL fiyattan satışının tamamlandığı açıklandı. Endekste ağırlığı yüksek olan Akbank hisseleri güniçinde en yüksek 5.96 TL’ye kadar çıktığı 24 Mayıs’ta günü 5.80 TL’den tamamladı. Citi’nin yaptığı satış fiyatının İMKB’deki fiyatın altında olması Akbank hisselerinde sert fiyat hareketlerine neden oldu 28 Mayıs’ta 5.28 TL’ye kadar geriledi. Ancak satış açıklamasının yapıldığı 24 Mayıs’tan önce VOB’ta yaşanan hareketler o tarihte dikkatleri çekmiş, ancak “Nedenini birkaç gün sonra anlarız” yorumlarına neden olmuştu.VOB’da ortalama 200 bin civarında açık pozisyon varken 21 Mayıs Pazartesi günü alışılmamış bir şekilde 30 bin yeni açık pozisyon yaratıldı. Salı günü buna 10 bin adet yeni açık pozisyon eklendi. Yani bu şu demek: “Bazıları borsa kısa vadede sert düşüşün olacağından neredeyse emin ve pozisyon alıyor.”İşte SPK, VOB’ta yaşanan ve İMKB’yi de etkileyen bu hareketlerin arkasında bir insider trading (içeriden öğrenenlerin ticareti) suçu olup olmadığını anlamak için ön inceleme başlattı. Başlatılan bu ön inceleme sonrasında SPK’nın bir “suç unsuru”na ulaşması konusunda piyasaların ümidi oldukça az. Çünkü geçmişte yaşanan benzer hareketler için yapılan incelemelerden şimdiye kadar bir ceza verilmedi.Bu arada Citi’den Cuma günü yapılan açıklamada, Akbank’taki payının hâlâ yüzde 10’un üzerinde olduğu görülüyor. Citi açıklamasında, 384 milyon 663 bin 544 adet hissenin 5.24 lira fiyat üzerinden satıldığı ve Citi’nin payının işlem sonrası yüzde 10.38’e gerilediği belirtildi. Herhalde satışa konu olan diğer hisselerle ilgili yeni bir açıklama yapılır. SPK için Azerbaycan’da ümitler tükenmedi! Şubat ayı sonunda SPK’nın Azerbaycan’ın sermaye piyasasını yeniden kurmaya talip olduğunu yazmıştım. SPK ve İMKB, Azerbaycan’ın sermaye piyasasının yeniden oluşturulması için açılan ihaleye teklif vermişti. İhale sonrasında SPK’nın teklifi ikinci sırada yer aldı. İhale sürecinin henüz tamamlanmadığını söyleyen SPK yetkilileri, “İhale sonuçlanmış değil. Karar Haziran ayı içerisinde verilir. Ancak bu tür ihalelerde herşey olabilir. Bir anda ilk sırada yer alan gerekli şartların bazılarını karşılayamaz ve sıra ikinciye geçer” dedi. Bu sözlerden umutların tükenmediği anlaşılıyor. Son 2 ayda sisteme 45 ton altın daha girdi Merkez Bankası’nın döviz rezervindeki altın miktarı her geçen gün artıyor. Mart ayı sonunda, Türk Lirası yükümlülükler için tesis edilmesi gereken zorunlu karşılıkların altın olarak tesis edilebilecek kısmını yüzde 10’dan yüzde 20’ye yükseltmesiyle rezervlerdeki altın miktarı 18 Mayıs itibarıyla 241 tona ulaştı. Bu tutar Nisan ayı başında 195.7 ton seviyesinde bulunuyordu. Yani Merkez Bankası’nın aldığı karar sonrasında rezervlerdeki altın tutarında yaşanan artış 45 tona ulaştı. Altın rezervlerindeki son 1 yıllık artış ise 125 tona ulaştı. Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, Türkiye altın rezervi artışında bir çok ülkeyi geride bıraktı. Geçen ay Ukrayna’nın altın rezervi 1.4 ton, Meksika’nın 2.9 ton, Kazakistan’ın ise 2 ton yükseldi. Dünya Altın Konseyi’nin tahmninleri, geçen yıl 456.4 ton altın alan merkez bankalarının bu yıl 400 ton daha altın alacağı yönünde.