Gençlere iş dünyasının duayenlerinden gelecek dersi

25 Kasım 2017

Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Koç ve Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu gibi iş dünyasının duayenleriyle gençlerin buluştuğu YGA Zirvesi bugün yapılıyor.Gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakacak liderler yetiştirmek için 2000 yılında kurulan Young Guru Academy (YGA) her yıl on binlerce gencin hayatını değiştiriyor. Her yıl 50 binin üzerinde lise ve üniversite öğrencisi bir sosyal sorumluluk fikri geliştirip YGA’ya bu fikri hayata geçirmek için başvuruyor. Başvuru arasından seçilen proje ve kişilerse, iş ve bilim dünyasının duayenleriyle bir araya gelerek projelerini gerçekleştiriyor.Bu yıl 16’ncısı düzenlenecek olan zirve bugün Zorlu PSM’de gerçekleşecek. Gençler bu zirvede Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ali Koç, Harvard-MIT Profesörü Mehmet Toner, Turkcell CEO’su Kaan Terzioğlu, TAV CEO’su Sani Şener, FIBA Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özyeğin gibi iş dünyasının duayenlerini dinleme fırsatı yakalayacak. Zirvenin önemli konuşmacılarından biri de 2014 yılından beri YGA’nın başkanlığını yürüten Asude Altıntaş Güray… YGA’nın ilk kadın başkanı olan Güray ile YGA’nın yeni projeleri üzerine konuştuk.250 saat eğitim alıyorlarYGA’da sistem nasıl işliyor?YGA’ya her yıl 50 binin üzerinde lise ve üniversite öğrencisi başvurur. 5 aşamalı mülakatla 50 kişi seçilir. Seçilen YGA’lılar bilim insanı, akademisyen ve uluslararası tecrübesi olan üst düzey yöneticilerden oluşan; aralarında Aziz Sancar, Prof. Kristi Raube, Doğan Cüceloğlu, Faruk Eczacıbaşı, Ali Koç gibi isimlerin olduğu YGA Hayal Ortaklarından yılda 250 saatin üzerinde eğitim alırlar. Bu eğitimlerde öğrendiklerini YGA’nın sosyal inovasyonları için gönüllü olarak çalışırken içselleştirirler. YGA’nın global partnerleri Harvard, MIT, Duke ve UC Berkeley ile yapılan stratejik ortaklık kapsamında bu üniversitelerden gelen öğrenciler de sahada YGA’lılarla birlikte çalışır.YGA’da dünya çapında ödül alan HayalOrtağım ve WeWalk gibi sosyal inovasyonlara imza attınız. Son dönemdeki projelerinizden bahseder misiniz?Türkiye’nin ilk yüzer güneş enerjisi sistemi olan Hydrosolar’ı ve bilimi sevdiren TWIN Bilim Setini son dönemdeki önemli projelerimizden… Yenilenebilir enerji alanında dünyanın ilk “Hibrit Jeotermal Güneş Enerji Santrali”ni kuran YGA mezunlarının MIT Innovators Under 35’ta yılın Öncü Yenilikçisi ödülüne layık görüldü. Bu arada biz sadece buluş ve projelerle değil aynı zamanda çalışma atmosferiyle öne çıkan bir STK’yız. 2016 ve 2017 yıllarında “Great PlacetoWork” anketinde yüzde 100 güven endeksiyle Avrupa’da listeye giren ilk ve tek STK olduk. Yüksek güven iklimi ile dünyaya ilham olması için GPTW Ambassador seçildi.Faaliyetlerinizi sadece Türkiye’de mi sürdürmeyi planlıyor?Hayır, Ocak ayında Londra ofisimizi açtık. Londra ofisi,YGA’nın özgün inovasyon modelini uluslararası alanda yaygınlaştırma çalışmalarına ilk adımı temsil ediyor. Bu hamleinin önümüzdeki dönemde hızlanarak sürmesini umuyoruz.YGA Hayal Ortakları ile YGA’lı gençler nasıl bir formatta buluşuyor?YGA Danışma Kurulu üyeleri YGA’lıların vicdanlı hayallerine ortak oluyor; bu yüzden onlara Hayal Ortağı diyoruz. Hayallerimizi projelendirirken ve hayata geçirirken hayal ortaklarımızın uluslararası tecrübesinden besleniyoruz. Bizlere zaman, bilgi ve enerjilerini paylaşıyorlar. Hayal Ortaklarımız aynı zamanda YGA İcra Kurulu üyelerinin mentorları. Onlarla projeler üzerinde, sahada birlikte çalışırken zamanlarını ve enerjilerini nasıl yönettiklerine tanıklık ediyoruz.

Devamını Oku

40-50-60’lı yaşlarda sağlıklı ve mutlu kalma sırları

19 Kasım 2017

Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte 40-50 hatta 60’lar orta yaş olarak kabul ediliyor. Peki uzun ve sağlıklı yaşamak için neler yapmak, nelerden uzak durmak gerekiyor. Konunun uzmanlarına sorduk. İşte yapılması gerekenler.KALP-DAMAR SAĞLIĞI - Prof. Dr. Yavuz YörükoğluHaftada bir gün oruç tutarak kendinizi yenileyinYıllar içinde kötü beslenme, hareket eksikliği ve bazı kötü alışkanlıklar ileride karşımıza obezite, insülin direnci, şeker hastalığı ve kalp-damar hastalıkları olarak çıkıyor. Günümüzde insanların büyük çoğunluğunda, kilolu olmasalar dahi karaciğer yağlanması ve insülin direnci (Gizli Şeker Hastalığı) var. Metabolizmamızın bozukluğuna işaret eden bu durum erken ve hızlı yaşlanmanın en önemli nedenlerinden biri.Metabolizmayı canlı tutmak için- Günlük aktivitemizin dışında orta tempoda 30-40 dakika yürüyüş (10 bin adım )- Rezistans egzersizleri: kollar için hafif ( 1-2 kg lık ) ağırlıklar kaldırmak, bacaklar için merdiven çıkmak veya otur-kalk hareketi.- Haftada 1-2 gün hafif terlemeye neden olacak bir spor aktivitesi yapın veya yüzün.Oruç tutun!Oruç kan şekeri, insülin ve kolesterol seviyelerinin düşmesini sağlamanın ötesinde eskimiş ve DNA’sı bozulmuş hücre elemanlarını yiyerek yok eder. Benim programımda haftada bir gün akşam saat 8’den sonra bir şey yenilmiyor, kahvaltı edilmiyor ve ilk öğün öğlen 12’de yeniyor. Bu süre içinde su-şekersiz çay-kahve içilebiliyor.BEYİN SAĞLIĞI - Prof. Dr. Işın Baral Kulaksızoğlu50 yaşından sonra yeniden üniversiteli olunBeynimizi korumanın birinci yolu sağlıklı beslenmeden geçiyor. Özellikle Akdeniz diyeti dediğimiz sebze ve meyveden küçük balıklardan zengin, zeytinyağının kullanıldığı beslenme programlarını uygulayın. Haftada 3-4 defa 40 dakika kadar yürüyüş yapın. Tıpkı kaslarımız gibi beynimiz de zorlanmaktan hoşlanır. Folklor kursu, yeni bir dil öğrenmek gibi faaliyetlerle beynimiz daha fazla gelişir.Depresyonunuz varsa tedavi olunYüksek eğitimli olanlar Alzheimer’a daha geç yakalanır. 50’li yaşlara gelirken yeniden üniversiteye gidin. 40-50’li yaşlardan itibaren bu eğitimi devam ettirmek çok önemlidir. Anskiyete, depresyon gibi psikiyatrik hastalıklar konusunda duyarlı olunmalı. Tekrarlayan depresyonlar Alzheimer riskini artırır...Bulmaca yerine sudoku çözünBulmaca çözmek hep aynı sorular sorulduğu için faydalı değil. Sudoku gibi beyni daha fazla çalıştıran oyunları oynayın. Bulmacaya ayıracağınız vakti kitaba, filme, eş dostla sohbete harcayın. Emekliler kendilerini çuval gibi TV karşısında koltuğa bırakttıklarında Alzheimer dışında pek çok hastalığa, davet çıkardıklarını unutmasın.CİNSELLİK - Prof. Dr. Halim HattatHaftada üç gün seks 10 yaş gençleştirirSeks, erkeklerin de kadınların da uzun süre kaliteli bir yaşam sürmesini sağlar. Yapılan araştırmalar erkeklerde cinsel ilişki sıklığının ömrü uzattığını, seks yaşamı erken biten erkeklerin, ömrünün de kısaldığını gösteriyor. Orta yaş erkekleri için seksin ağrı kesici, mutluluk verici, gençleştirici pek çok yararı bulunuyor.Sarılmak da önemliHaftada iki gün seks yapmak bir erkek için 80 kilometre koşmaya eşdeğer. Haftada üç gün seks yapanlar 10 yaş genç gösteriyor. İyi bir seks hayatı için yalnızca seks yetmez. Sarılmak, öpmek, el ele tutuşmak da tatmin için çok önemli. Araştırmalara göre 55 yaşın üzerinde erkekler 15 yıl, kadınlar 11 yıl aktif bir cinsellik yaşayabiliyor.Cinselliği bir yarış olarak görmeyinSeks hayatınızı canlandırmak için cinsel isteği yöneten hormonları kontrol ettirin. Diyet yapın, belinizi inceltin. Alkolü sınırlayıp, iyi uyuyun. Egzersiz yapın. Cinselliği bir yarış olarak görmeyin. Kendi istek ve duygularınızla birlikte partnerinizin istek ve duygularını tatmin edecek yönde bir cinsellik hedeflemek daha doğru. Önemli olan sayılar değil, çifti mutlu edecek bir beraberliktir. Partnerinizle seks konuşun. Sorununuzu önce onunla paylaşın.BESLENME - Selahattin DönmezAyda bir kırmızı et, günde 700 gram meyve yiyinAz kalori almak yani az yemek kişiyi uzun yaşatıyor. Sağlıklı yaşlanmanın ve hastalıklardan korunmanın en önemli adımı yiyeceklerden doymuş yağları kesinlikle kaldırmak. Etin görünür yağlı kısımları, tavuk balık hindinin derisi, kuyruk yağı ve tereyağından uzak durmak felsefeniz olmalı. En önemlisi kırmızı eti kesinlikle ayda birden fazla yememek gerek. Yaşlandırmayı hızlandıran riskli yiyeceklerden gelen kötü yağları; zeytinyağı ve yağlı tohumlar dediğimiz ceviz, badem, fındık ve fıstık çeşitlerinden gelen bitki özlü yağlarla değiştirin. Kansere karşı kalkan oluşturunBazı çalışmalarda şekerli yiyecekler yerine taze sebze, meyve ve yağlı tohumları tüketenlerin zayıflama sürecinde ve sağlıklı yaşamda ciltte oluşan kimyasal reaksiyonları önleyerek daha canlı bir doku onarımına neden olduğu gösterilmiştir. Günde toplam 700 gram taze sebze ve meyve yiyin. Bu oranı 500 gram taze sebze, 200 gram taze meyve ile çeşitlendirin. Farklı taze sebze, meyve ve otlardan alınacak farklı türdeki antioksidanlar hücrelerin ölmemesi yani yaşlanma sürecinin de hızlanmaması için oldukça önemli. Ayrıca bu miktar sebze ve meyve yemek; akciğer, yutak, ağız boşluğu, pankreas, mide, kolon, rektum ve yemek borusu kanserinden korur.EGZERSİZ - Murat BürAğırlık çalışarak yağlanmanın önüne geçinEgzersize başlayacak kişilerin öncelikle detaylı bir check-up’tan geçip doktor tavsiyesi ve kendi spor geçmişine göre egzersiz seçimini yapabilir. Kuvvet egzersizleri; merkezi sinir sistemlerini, iskelet ve kas sistemini güçlendirici egzersizlerdir. Özellikle kadınlarda kemik erimesi problemi riski üzerine kuvvet egzersizleri çok önemli. Kuvvet egzersizlerini ağırlık çalışma, denge egzersizleri, pilates ve yüzme olarak sıralayabiliriz.Haftada 2 antrenman stresi % 60 azaltıyorHarvard Halk Sağlığı Okulu’nun 12 yıl boyunca 40 yaş üzeri, 10 bin 500 erkek üzerinde yaptığı araştırmaya göre; haftada üç kez 20 dakika yapılan ağırlık egzersizlerinin yaşa bağlı karın bölgesindeki yağlanmalarını önleyen en etkili yöntem olduğu kanıtlandı. Haftada iki kez ağırlık çalışan kadınların sadece altı haftada kaygı ve endişe oranlarında yüzde 60 düşüş oldu ve stres seviyeleri azaldı.Esnemeyi unutmayınKardiyo ve kuvvet egzersizlerinden sonra kısalan kas gruplarını antrenmandan önceki haline getirebilmek için her zaman esnetme egzersizlerini yapın. Bu aynı zamanda kas ve kanda biriken artık maddeleri uzatmak, sakatlık riskini azaltmak için de gerekir.

Devamını Oku

Çocuklara risk almayı öğretmenin 5 yolu

18 Kasım 2017

Günümüz çocuklarının en çok bocaladığı durumlardan biri karar verememek, herhangi bir konuda sorumluluk, risk alamamak. Sanıyorum anne babaların bazen aşırıya kaçan korumacı tavrı bebeklikten itibaren çocukların bu yönlerinin gelişmesinin önünde bir engel oluyor. Peki çocuklara sorumluluk sahibi olmayı, risk almayı nasıl öğretebiliriz? Ebeveynlere çocuklarını yetiştirirken ve hayat yolculuğunda yol gösterici hikayelerden oluşan Kırmızı Anahtar adlı kitabı Alfa Yayınları’ndan yeni çıkan Uzm. Pedagog Soner Koşan, “Risk almak Türkçemizde negatif olarak algılanır çünkü risk almayı mantıksız hareket etmekle bir tutarız. Aslında güven, cesaret, atılım bir risktir” diyor.“Çocuklarımız anneye bağımlı doğar ama bağımsız olmak için yaşar” diyen Koşan şunları söylüyor: “Her çocuk nev-i şahsına münhasır olarak doğar ve ailesinden öğrendikleriyle beraber bir kombinasyon yapar. Karakteri yavaş yavaş belirmeye başlar. Annenin abartılı temkinli yaklaşması veya anaçlığı çocuğun anneye veya bakıcısına olan bağımlılığını artırır. Bu bağımlılık, özgüven eksikliğine yol açabilir. Özgüven eksikliği, güvende olmamayı, yeteneklerini geliştirememeyi ve hatta yeteneklerine güvenmemeyi öğretir.”Çocuklarımızda güven, cesareti nasıl geliştirmeliyiz?Öğrenme sürecini sabırla destekleyinHer çocuk meraklı doğar, soru sormayı ve öğrenmeyi çok ister. Biliş birkaç yıl sonra yavaş yavaş geliştiğinden ebeveynlerin anlattığı birçok basit olgu onlara çok karmaşık gelir bu yüzden defalarca soru sorarlar. Bebeklerin laboratuvarı ağızlarıdır. Bebekler nesneleri tanımak için ağızlarına götürür, gözleri ile görür, elleriyle tutar, sizi dinler, kullanır sonra karar verir. Aslında en doğru yaklaşımdır. Çocuklarımızın bu yaklaşımlarını dikkatlice izleyip onlara zarar veren ve onların zarar vereceği materyalleri ve canlıları onlardan itina ile uzaklaştırırsak ve denemelerine sabırlı gülümseyerek davranırsak çocuklarımızın özgüvenini desteklemiş oluruz. Hata yapmasına izin verinÇocuklarınızla oynarken onların hayal dünyalarına saygı duyun ve tekrar tekrar denemeleri için teşvik edin. Hata ve yanlış yapan çocuk her zaman daha başarılı olur. Defalarca hata yapmasına izin verin. Hata yapan çocuk ebeveyninden gereken sabır ve toleransı görüyorsa mücadele hırsı gelişir.Açık uçlu sorular sorunÇocuklarınızı dinleyin ve söyledikleri size ne kadar basit veya saçma gelirse gelsin dinlediğinizi hissettirin ve sorular sorun. Sorularınız açık uçlu olsun ve çocuklarınızı çeşitli perspektiflerde düşündürmeye çalışsın. Oyun oynamak çocuklar için çok önemlidir. Çünkü ebeveynler oyunlarda çocuklarla aynı seviyede olurlar. Düzenli, gülümseyerek, çocuğun aktif olduğu oyunları oynayan ebeveynlerin çocukları, ebeveynlere daha sevgi, saygı temelli ilişkiler geliştirir. Oyun oynarken aynı boyda ve çocuğunuzun yaşıtı gibi davranın. Çocuğunuzun düşünmesini sağlayacak oyunları seçin. Bunları bol kahkaha, gülümseyerek yapın. Bu oyunları oynarken çocuğunuzu devamlı onaylamayın, pohpohlamayın veya tam zıttını da yapmayın. Siz karar verici veya jüri üyesi değilsiniz, yalnızca oynayın ve çocuklarınız algılandığını, yargılanmadığını fark etsin. Tehlikeden koruyun ama korkutmayınKarşıdan karşıya geçtiğimizde dikkatli olmayı, sağına soluna bakmayı öğretmek ayrı, caddeleri, arabaları öcü olarak anlatmak ve onları bu şekilde korkutmak ayrı şeylerdir. Dikkatli olmayı öğretirseniz çocuğun özgüveni gelişir sosyal ve dikkatli olur, korkutursanız çocuk bağımlı, asosyal, önyargıları olan bir çocuğa dönüşür.Öğrenmek süreç işidir sonuç değildirBizi öğrenmeye teşvik eden olgu merakımız. Çocuklardaki merakı devamlı aktif edebilmek için, çocuklarımızın yaptıklarını, vardıkları sonuçlarını değerlendirmeyin o yolda deneyimlerini kucaklayın. Risk almak Türkçemizde negatif olarak algılanır çünkü risk almayı mantıksız hareket etmekle bir tutarız. Aslında güven, cesaret, atılım bir risktir. Çocuklarımıza aklını, öngörüsünü, tecrübesini kullanmayı öğretmek istiyorsak bu kavramları içini doldurmayı öğretmeliyiz. İçi boş olan akıl, öngörü, tecrübe her daim (kişi, madde, teknoloji) bağımlılıklara davetiye verir.

Devamını Oku

Manyak Anne ile kendinizi yalnız hissetmeyeceksiniz

11 Kasım 2017

Gazeteci, blogger ve 8 yıllık anne Şebnem Şeçkiner’in bloğunun da adını taşıyan Manyak Anne adlı kitabı geçen hafta çıktı. Gazeteci, blogger ve 8 yıllık anne Şebnem Şeçkiner’in bloğunun da adını taşıyan Manyak Anne adlı kitabı geçen hafta çıktı. Bloğunu takip edenlerin bildiği ve seçtiği isimden de anlaşılacağı üzere Şebnem, nev-i şahsına münhasır bir anne. Bazıları için gerçek üstü gelebilecek olaylar onun için sıradan... Bu nedenle de Şebnem’in kitabı diğer anne - çocuk kitaplarından farklı. Kendi deyimiyle; “Her anne, her kadının okurken kah kendini göreceği, kah ‘Nasıl yani, böyle anneler mi varmış’ dedirten ve okurken eğleneceğiniz türden bir kitap.” Klasik anne-çocuk kitaplarından sıkıldıysanız, Manyak Anne’yi bir çırpıda okuyacağınızı söyleyebilirim. “Bu kitapta sen varsın, ben varım, bir de hormonlarımız var... Hormon denen illetin bir kadını nasıl ele geçirebildiğini okuyunca, fantastik film izlemekten vazgeçeceksiniz çünkü gerçekler çok daha inanılmaz” diyen Şebnem kitabın ortaya çıkış hikayesini şöyle anlatıyor: “Senin de bildiğin gibi eski gazeteciyim. Hatta bence blogger olarak görülsem de hâlâ gazeteciyim çok yere yazdığım için. Bir derginin yazı işleri müdürüydüm, 2009 yılında dergi kapandığında hamileydim ve başka bir bölümde çalışmak istemedim. Dedim ki çocuğumu kendim büyüteyim, kimseye emanet etmeyeyim 2012 yılında tam zamanlı çalışmayı denediğim ama tökezlediğim bir dönemde içimi döktüğüm bir blog açmıştım, manyakanne.com adıyla. Adının manyak olmasının nedeni, hem anlamlarından birinin çılgın olması hem de ironi yapmak istemem. Sosyal medya hesapları da açtım (manyakanne ya da Şebnem Seçkiner diye aratınca çıkıyor hepsi). Derken yollarımız Destek Yayınları ile kesişti. Yaptığım tüm delilikleri sansürsüz yazdım ben de. Daha önce cesaret edemediklerimi kaleme aldım.” Aynı hataları yapıyoruzŞebnem’in kitabı gerçekten sansürsüz, bazen insanın kendine itiraf edememeyeceği şeyleri anlatacak kadar da cesur. Bu nedenle anne adaylarına, annelere farklı bir bakış açısı kazandırıp rahatlacağı kesin: Şebnem deneyimlerini anlatırken, “Hepimiz anne olunca aynı hatayı yapıyoruz” diyor ve ekliyor: “Kendimizi başkalarıyla kıyaslıyoruz. Bir de sırf biz yaşıyoruz zannediyoruz bu sorunları. Kimse kocasıyla ilişkisine gelen darbeden söz etmiyor ya da aynaya baktığında tanıyamadığı kadından. Hepimiz elimizden gelenin en iyisini yapıyoruz. Kusurlarımızla güzeliz. Bunu söylemek istedim. Normalde hiçbir erkek izin vermez karısının bunları yazmasına ama Arkın da paylaşmak istedi. Kitaptaki kimi olaylar çok komik, kimileri hüzünlü.”Her şey hormonların suçu Peki diğer anne - çocuk kitaplarından farklı olarak Manyak Anne’de neler var: “Daha cesur söylemler var. Mesela, elimde yumurtlama çubuğu Arkın’ın peşinde koşuyordum ‘Hadi bugün yapmamız lazım’ diye. Adam kendini banyoya kilitledi ‘Ben damızlık değilim peşimi bırak’ diye. Ben bunu yazdım, sonra herkes ‘Aaa bizde de böyleydi’ dedi. Ya da Irmak’a ne zaman ilaç versem tadına bakıyordum, meraktan. Kafasını çarpsa ben de çarpıyordum. İşte bunların hepsini yazdım. Bir Alo Zehir ve yangın maceramız var ki, ilk duyduğunda korkunç gelse de ikisi de evlere şenlik! Bakıyorum bakıyorum, ‘Bunları ben yapmış olamam’ diyorum. Ama yapmışım işte. Hepsi hormonların suçu. Okuyanlar ‘Aaaa’ diyecek, ‘Ben de bunu yaptım, yalnız değilmişim.’ Sadece anneler için de değil. Anne olmak isteyenler hatta doğum yapanları anlamak isteyen aile büyükleri eşler de okumalı.”Kendinizi kimseyle kıyaslamayınŞebnem’in Şeçkiner’in anne olacaklara ilk tavsiyesi şöyle: “Lütfen kendinizi kimseyle kıyaslamayın. Kendinizi kıyaslamadığınız gibi kimsenin bunu yapmasına da izin vermeyin. Aslında bu bir ilişki kitabı aynı zamanda. Eşimle yaşadıklarımızı yazdım uzun uzun. Kitabın sonunda da okuyucular için boşluk doldurmacalı bir bölüm var. Doldurup bana gönderiyorlar. O kadar beraberiz ki aslında hepimiz…”

Devamını Oku

İkinci doz su çiçeği aşısını yaptırın!

4 Kasım 2017

Uzmanlara göre tek doz su çiçeği aşısı yeterli değil. 4-6 yaş arasında ikinci doz aşı yapılmalı!Anaokuluna giden oğlumun öğretmeni hafta başında yan sınıfta birkaç kişide su çiçeği döküntüleri görüldüğü ve bu nedenle de çocukların evlerine gönderildiğini haber verdi. Yan sınıftaki minikler için üzülsek de virüsler bizim sınıfa uğramadığı için şükrettik. Ama salı akşamı whatsapp grubuna yazan bir veli kızında su çiçeği başladığını söyleyince tüm anne babalar telaşlandı. Hastalıktan korunmak için neler yapılabilir diye konuşulurken ikinci doz su çiçeği aşısı yaptırılmalı mı yaptırılmamalı mı tartışmaları başladı. Birçok anne doktorlarına danıştığını ve ikinci doz aşının yaptırmalarını tavsiye ettiğini yazdı.Geçtiğimiz mayıs ayında da Türkiye’nin birçok ilinde görülen su çiçeği salgınında yine en çok tartışılan konu su çiçeği aşısının tek dozunun yeterli olup olmadığıydı. Sağlık Bakanlığı tarafından çocukluk çağı aşı takvimine 2013 yılının Şubat ayından itibaren eklenen su çiçeği aşısı 12 aylık bebeklere tek doz olarak uygulanıyor. Ancak uzmanların çoğu su çiceği salgınlarının tekrarlanması nedeniyle tek doz aşının yeterli olmadığını belirtiyor. Bu nedenle de 4-6 yaş arasında ikinci doz aşının yapılması gerektiğini söylüyor. ABD’de yapılan aşı kongresinde de su çiçeği aşısının ikinci dozunun yapılması önerildi. Amerika ve Almanya başta olmak üzere birçok ülke su çiçeği aşısında ikinci doza geçti. Sağlık Bakanlığı da ikinci dozun da zorunlu aşılar arasına almayı planlıyor.Salgın başladıktan sonra en geç üç gün içinde aşı yapılmalı Hastane Derindere Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ali Alkan, ikinci doz su çiçeği aşısını yaptırmamış olanların, en geç salgının başlamasından itibaren 72 saat içinde (3 gün) aşının yaptırılması gerektiğini belirtiyor. Mart 2012’den önce doğan çocuklara devlet tarafından su çiçeği aşısı yaptırılmadığı için, bu çocukların da mutlaka aşılanması gerekiyor. Dr. Ali Alkan hastalıkla ilgili bilinmesi gerekenleri ise şöyle anlatıyor:Suçiçeği, varisella-zoster virüsünün neden olduğu çok bulaşıcı bir enfeksiyon. Çoğunlukla çocukları etkiliyor ancak yetişkinlerde de görülebilir. Suçiçeği için kuluçka süresi 10 ile 21 gün arasında değişir. Belirgin göstergesi, kırmızı kabarcıklarla kaplanmış ve kaşınan deri görünümü, düşük dereceli ateş, baş ağrısı ve halsizlik. Hastalığın kuluçka süresi yaklaşık 10-21 gündür. İlk belirti genel rahatsızlıktır. Sonrasında; vücut ağrıları, ateş, yorgunluk, iştah kaybı ortaya çıkar. 1-2 gün içerisinde döküntüler başlar. İlk aşamada, pembe veya kırmızı lekeler görülmeye başlar. Hastalığın son döneminde ise bu kabarcıklar kabuklanarak kurur ve döküntüler azalmaya başlar. Vücudun her bölgesinde çıkabilen bu döküntüler ağır vakalarda, ağız, göz, burun hatta genital bölgede de görülebilir. Çoğu kişi yaklaşık 2 hafta içerisinde iyileşir. Aşağıdaki şikayetlerden biri oluşursa hemen hekime başvurmak gerekir. Kimler risk altında?2 yaşın altındaki çocuklar suçiçeği riski altındadır. Tüm vakaların yüzde 90’ı küçük çocuklarda görülür. Ama yetişkinler de bu hastalığa yakalanabilir. 4 haftanın altında yenidoğan bebekler, hamileler, suçiçeği aşısı yaptırmayanlar, kreşe gidenler de yüksek risk altında yer alıyor!

Devamını Oku

Nane ve maydanoz anne sütünün kalitesini düşürüyor

28 Ekim 2017

Doğumdan hemen sonra başlayan emzirme dönemi anneler için cevabı bulunması gereken birçok soruyu beraberinde getiriyor. Central Hospital’dan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Öznur Yılmaz Gondal, yeni annelere bilmesi gerekenleri anlattı. Anne sütü ile beslenen bebeğin D vitamini dışında su dışında ilk altı ay hiçbir et gıdaya gereksinim duymaz. Anne sütü alan bebekler, başta ishal olmak üzere çeşitli mikroplu hastalıklardan korunurken, ilerleyen dönemlerde de daha az hastalanır.Anne bebek iletişimi için önemliAnnenin bebeğini benimsemesi ve bebeğin sağlıklı bir kişilik kazanması da emzirme ile kolaylaşır. Anneden gelen ilk sütün miktarının az olması kimi zaman endişelere neden olabiliyor. Fakat gelen sütün bebeğin beslenmesinin ve bağırsaklarının çalışmasının desteklenmesi için yeterli olduğu bilinmeli. Ayrıca sağlıklı her annenin, bebeği için yeterli miktarda süt üretebildiği unutulmamalı.Turşu ve sirke sütü azaltırEmzirme döneminde annelerin uzak durması gereken yiyeceklerin başında nane ve maydanoz gibi sebzeler geliyor. Çünkü emzirme döneminde nane ve maydanoz tüketmek sütün kalitesini olumsuz yönde etkiliyor. Ayrıca nane ve maydanoz kokusu süte geçebildiği gibi, bebeğin sütü reddetmesine de yol açabiliyor. Nişasta unu, arpa unu, mısır ve şeker karışımı ile yapılan yiyeceklerden de uzak durulmalı. Aşırı tuz tüketimi, şalgam, salamura ve turşu, limon suyu ve sirke de anne sütünü azaltabiliyor.Uykunuza dikkat edinAnnenin uykusuz kalması, süt üretimini destekleyen prolaktin hormonunu olumsuz etkiler. Bu nedenle bebeğiniz uyurken siz de uyuyun. Stresteh uzak durun. Neşeli olan annenin melatonin hormonu yükseltir. Bu da bebeklerdeki alerjik problemleri azaltır.Bu besinleri tüketin!Su: Anne sütü üretimini destekleyen besinlerin başında su geliyor. Emziren anneler normale oranla daha fazla miktarlarda su tüketmeli.Havuç: Anne sütünü arttırabilmek için anneler sık sık havuç yemelidir.Rezene: Anne sütü için gerekli olan östrojen ve prolaktin üretimini teşvik eder.Baklagiller: Annenin süt miktarının artışını sağlarken, kalitesini de yükseltir.Dereotu: Rezene ile yakın ilişkisi olan dereotu, sağlıklı anne sütü üretimini destekler.Ceviz, fındık ve badem: Bu yağlı tohumlar, içeriğinde barındırdığı bazı aminoasitlerle süt oluşumunu destekler.Bebekler, Molfix 3D Teknolojisi ile Keşfe Çıkıyor!Molfix, yeni nesil annelerin beklentilerini yeni ürünüyle karşılıyor. Bebek bezinin sadece altı kuru tutmasıyla yetinmeyen Molfix, Türkiye’de ilk kez kullanılan 3D teknolojisi ile esnek yan ve bel bantlarına ek olarak elastik gövde sistemini sunuyor. Bu sistemle, bez ıslandığında sıvıyı emerken sarkma yapmıyor, bebeklerin vücuduna mükemmel uyum sağlıyor ve bebeklere hareket özgürlüğü tanıyor. Yeni Molfix’le bebekler, özgürce keşfederken, annelerin içi rahat ediyor. Elastik yan bantlar, çift katlı sızdırmaz bariyerler, rahat ve esnek gövde sistemi bebeklerin daha rahat hareket etmesini sağlarken, 2 katlı yeşil emici bölge, yumuşacık nesef alan iç ve dış yüzeyi ile Yeni Molfix, tam koruma sağlıyor. Dünyayı özgürce keşfeden bebeklerin bezi: Yeni Molfix, renk değiştiren ıslaklık göstergesiyle de annelerin işini kolaylaştırıyor.

Devamını Oku

Keşfederek öğrenen daha mutlu oluyor

13 Ekim 2017

Anneler olarak hepimiz özgüveni yüksek, başarılı ve öğrenmeyi seven çocuklar yetiştirmek istiyoruz. Ama çoğu zaman bunu nasıl yapacağımızı ya da uyguladıklarımızın doğru olup olmadığı konusunda endişeye kapılıyoruz. Onlara doğru oyuncakları almak, doğru giysileri giydirmek, doğru mekanlara götürmek tüm ebeveynlerin gündemini meşgul ediyor.Bebek bezi markası Molfix de, Türkiye’de ilk kez 3D teknolojisini kullanarak ürettiği bebek bezleri için “Keşfeden bebekler”den ilham almış. Marka “Hareket özgürlüğü yoksa, keşif de yoktur” mottosuyla yeni üretilen bezlere esnek yan ve bel bantlarına ek olarak bezlerine elastik gövdeyi de eklemiş. Molfix’in yeni ürünü tanıttığı toplantıya katılan Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Hilal Mocan’ın çocuk gelişimi ile ilgili anlattıkları anne babalara bir rehber niteliğinde. İşte Hilal Mocan’ın anlattıkları...İlk ay en etkili oyuncak insan yüzü Bebeklerde keşif yolculuğu doğduğu andan itibaren devamlı gelişim gösterir. Burada ebeveynlere düşen görev, keşfi destekleyici, farkındalığı artıracak oyunlar, sesler, hareketlerle onlara rehberlik etmektir. - Doğumdan sonraki ilk ay içinde en etkili oyuncak insan yüzüdür. Ona yakınlaşıp, sakin bir ses tonuyla konuşmak, onun el ve ayaklarını hareket ettirmek keşifteki ilk adımdır. Annenin bebeğini emzirirken onunla sevgi dolu kelimelerle konuşarak, onu okşayarak yaklaşımı, ten teması bebeğin gelişmesinin temellerini oluşturur. - Altı haftalık olduğunda annesine, babasına gülümser. Bu dönemde bebekler öten, çınlayan, tıkırdayan şeyleri çok sever, bebek karyolasının üzerine asılabilen bir dizi renkli, ilginç nesnelerin sallandığı dönenceler görsel gelişimine yardım eder.- Üçüncü ayda annenin dizleri üzerinde oturtarak, şarkılar eşliğinde hoplatılması keşif sürecini hızlandırır. Bebek bu dönemde yumuşak kumaşlara ve yumuşak oyuncaklara dokunmaktan çok hoşlanır.- Dördüncü ayda, eline bir çıngırak ve oyuncak verilirse onu kavrayarak tutar. Tekrarlanan hareketlerden hoşlanır, ‘’fış fış kayıkçı’’ gibi şarkılı oyunlar sever. Parmak kuklaları bu dönem için onu oyalar.- 6-9 ay arasında hareketli bir nesneyi yakalayabilirler, desteksiz oturabilirler. Bebekle ‘‘bebekçe’’ değil düzgün konuşarak iletişim kurmak, ses tonunun eğlenceli olmasına özen göstermek onu geliştirir.- 9-12 aylık bebeklerin yer değiştirme çabalarını sabırla desteklemek gerekir. Yabancı ortamlara girerken bebekle yakın temasta olmak ona kendini güvende hissettirir.- 15-18 aylar arasında onun yaratıcılığını arttıracak çay takımları, tabaklar, legolar parmaklarını güçlendirir, keşif sürecini hızlandırır.- 18-24 ayda, ikili oyunlar, kitaplar, masal anlatma ve onu sabırla dinleme çok önemlidir.Okul öncesi dönemde, çocukla birlikte yapılacak aktivitelerde beraber kaliteli zaman geçirip eğlenmek birinci hedef olmalı. Çocuğun merak ve öğrenme isteği beslenmeli, ona değişik oyun ortamları hazırlanmalı, doğaya sevgisi artırılmalı; kitap okuma sevgisi aşılanmalı. Çocuk bu dönemde önce oyun şeklinde, sonra eğitmenler eşliğinde yaşına uygun spor ve aktiviteler yapmalı.Tablete günde 1 saat izin verilmeliOkul döneminde çocuklarla yine kaliteli vakit geçirmeli, onlara yaşlarına uygun kitaplar seçilmeli, spor yapmalarına ortam hazırlamalı. Doğa yürüyüşleri yapılarak çevre hakkında bilgilendirmeli. Sevdiği aktiviteler desteklenmeli, spor, müzik, resim gibi özel yatkınlıklar fark edilmeli, onlara sağlıklı, mutlu ortam sunulmalı. Bilgisayar, tablet ve TV’de izledikleri yayınlar takip edilmeli, günde bir saatten fazla bu tarz aktiviteler önerilmemeli, arkadaşları ve arkadaşlarıyla oynadığı oyunlar izlenmeli. Sağlıklı beslenme konusunda bilinçlendirilmeli, sorularına cevap verilmelidir. Çiçeği burnunda anneler buluşuyor!Hamilelik, doğum sonrası süreçler konusunda bilgilenmek, bebek bakımı ve çocuk gelişimi konusunda uzmanlardan görüş almak, deneyimlerini paylaşmak isteyen genç anneler ve anne adayları bu hafta sonu Beşiktaş Belediyesi’nin Annebilirse.com ile birlikte düzenlediği “Çiçeği Burnunda Anneler Buluşuyor” etkinliğinde bir araya gelecek. Açılışını Beşiktaş Belediye Başkanı Av. Murat Hazinedar’ın gerçekleştireceği ARPR İletişim’in organizasyonunda Etiler Sanatçılar düzenlenen etkinlik bugün saat 12:00’de ziyaretçilere açılacak, yarın saat 17:00’ye kadar devam edecek.

Devamını Oku

Sağlıklı nesiller için hayvan sevgisi şart

7 Ekim 2017

4 Ekim Dünya Hayvan Haklarını Koruma Günü’ydü. Taa 1931’den bu yana yeryüzündeki tüm hayvanların haklarına dikkat çekmek, korunmalarına yardımcı olmak için bu gün vesilesiyle birçok yardım kampanyası ve etkinlik düzenleniyor. Sadece senede bir gün hayvanları sevmek yeterli değil ama farkındalık yaratılması için bu etkinliklerin önemi büyük. Özellikle de çocuklar için... Çünkü hayvan sevgisi çocukların gelişiminde tahmin edilenin de ötesinde rol oynuyor. Sürekli eve bir köpek almak için beni ve babasını ikna etmeye çalışan 5.5 yaşındaki oğlum da artık hayvan sevgisine farklı bir boyutta bakıyor. Sadece onları sevmek değil, onların ihtiyaçlarını karşılamayı da düşünüyor. Bu yıl ana sınıfına başladığı Evrim Okulları’nın da bu konudaki katkısı büyük. Hafta başından beri de sınıfa götürdükleri kedi ve köpek mamalarını arkadaşlarıyla birlikte her sabah okulun önündeki kaldırıma sokak hayvanları için bırakıyorlar. Ahmet Alp artık apartmanın önüne de kediler ve köpekler için mama bırakmak istiyor. Onların geceleri ne yaptığını, soğukta kar yağdığında nereden mama bulacaklarını anlamaya çalışıyor.Hayvan sevgisinin çocuğun duygusal ve sosyal gelişiminde önemli rol oynadığını belirten uzmanlar, bu sevginin küçük yaşlardan itibaren aşılanması gerektiğini söylüyor. Yapılan araştırmalara göre; hayvanlarla büyüyen çocuklar dışa dönük oluyor. Çocuğun kendine saygısı ve özgüveni artıyor.Kendi kararlarını verebilmeyi başarıyor. Sosyal becerileri gelişiyor ve çocuklar empati kurmayı öğreniyor.Hayvanlara zulm eden çocuklar suça yatkın yetişkinler oluyorHayvanlara zulm eden çocukların gelecekte suça yatkın olduklarını ve tüm şiddet suçlularının çocukluklarına bakıldığında hayvanlara karşı zulüm öyküsü yer aldığını belirten Psikiyatri Uzmanı Tanju Sürmeli, gelecekte daha önemli sonuçlar doğurmaması adına hayvanlara şiddet uygulayan çocuklarda hangi yaşlarda ne gibi önlemler alınması gerektiğini sıralıyor.1-6 yaş arası çocuklar: Hayvanlara oyuncak gibi davranılmayacağını ve onların duygularının olduğunu anlamak için bilişsel olgunluğa sahip olmayan çocuklardır.Ne Yapmalı: Çocuğa bir hayvana vurmanın ya da kötü muamele yapmanın uygun bir davranış olmadığını, başka bir çocuğa vurmak gibi bir şey olmadığını açıklayın. Hayvan suiistimalinin kabul edilemeyeceğini anlatmak yeterli olabilir.6/7 12 yaş grubu çocuklar: Entelektüel olarak hayvanlara zarar vermeyeceğini anlayacak yaştadır. Burada, eğitim eksikliğinin değil, hayvan istismarının daha derin bir psikolojik problemin belirtisi olma olasılığı daha yüksektir. Bir dizi çalışma, çocuklukta görülen hayvan suistimalini evde aile içi şiddete ve çocuklukta fiziksel veya cinsel istismara bağlamıştır.Ne yapılmalı: Profesyonel yardım isteyin. Bir hayvana bilerek kötü muamele etmek bu yaştaki bir çocuk için “normal” değildir.12 ve üstü yaş çocuklar: Hayvanları kötüye kullanan gençler, her zaman diğer antisosyal davranışlara (kötü madde kullanımı, çete faaliyetlerine) gireceklerini unutmayalım. Can sıkıntısını azaltmak ya da kontrol hissi elde etmek için kullanılabilir.Ne yapılmalı: Hemen profesyonel yardım alın. Aile üyelerinin ve hatta öğretmenlerinizin desteğini isteyin. Dürtü ve agresyon kontrolü için ilaçsız neurofeedback tedavisinden yararlanılabilirsiniz.Getir, binlerce hayvanı doyurduYüzlerce ürünü ortalama 10 dakikada kullanıcılara ulaştıran akıllı telefon uygulaması Getir, #barınakhayvanlarıdoysun temalı sosyal sorumluluk kampanyasının üçüncüsünü gerçekleştirdi. HAYTAP desteğiyle gerçekleşen projede Getir kullanıcıları 2-4 Ekim tarihleri arasında sadece “Mama Gönder” butonuna basarak Türkiye’nin dört bir yanındaki hayvan bakımevlerine ücretsiz mama bağışladı. Getir, geçtiğimiz yıllarda da mama ihtiyacını karşılamaya yönelik gerçekleştirdiği çalışmalar kapsamında 20 ton mamayı Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki mama ihtiyacı olan hayvan bakımevlerine götürmüştü.

Devamını Oku