Kontinans Derneği, mesane pedi üreticisi Canped “Hayatı Kaçırma Sen, Bir Yolu Var İstersen” projesi için bir araya geldi.Türkiye’de 40 yaş ve üzeri her 4 kadından biri, yani 2,7 milyon kadın idrar kaçırma sorunu ile karşılaşıyor. Ama kadınların yarısından çoğu utandıkları için doktora başvurmuyor. Bazıları da böyle bir sorunu olduğunu kabul etmiyor. Oysa tedavi ile başarı şansı çok yüksek. İdrar kaçıran kadınları bilgilendirmek ve farkındalık yaratmak amacıyla Kontinans Derneği, mesane pedi üreticilerinden Canped “Hayatı Kaçırma Sen, Bir Yolu Var İstersen” projesi için bir araya geldi. Proje temsilciliğini ise ünlü oyuncu Nergis Kumbasar yapıyor. Kadınlar sorununu kabullenmiyorKontinans Derneği Başkanı Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Oktay Demirkesen, idrar kaçırma sorununun bir kader olmadığını belirtirken bu konuda özellikle kadınların farkındalığının artması gerektiğinin altını çizdi. Prof. Dr. Oktay Demirkesen, “İdrar kaçırma problemini yaşayan kadınlar depresyon ve sosyal hayattan çekilme gibi sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Burada ilginç olan nokta ise kadınların idrar kaçırma sorunlarına tahmin edilenden düşük oranda çare aramalarıdır” diyor.Ontex Türkiye Genel Müdürü Burak Kayahan şunları söylüyor: “Yaptığımız araştırmaya göre , Türkiye’de idrar kaçıran kadınların yüzde 87’si özgüven eksikliği, yüzde 75’i ise sokağa çıkma korkusu yaşıyor. İdrar kaçırma sorunu günden güne artış gösteriyor. 2020 yılında Türkiye’de idrar kaçırma problemi yaşayan 4 milyon kişi olacağını öngörmekteyiz”Nergis Kumbasar ise “Proje ile bu konuyu utanılacak bir durum olmaktan çıkarıp, bunun herkesin karşılaşabileceği bir sorun olduğunu ve çözüm yollarının olduğunu anlatabilmeyi hedefliyoruz” diyerek, “Hayatı Kaçırma Sen, Bir Yolu Var İstersen” projesi kapsamında, tüm Türkiye ile birlikte bir kitap yazacaklarını açıkladı. Kumbasar, birçok meslek grubunun desteğiyle bu kitapta keşke kaçırmasaydım denilen anları birleştireceklerini anlattı.Sanat camiası “Merhamet Ortaklığı”nda buluşuyorŞarkıcı Fatma Polat, yeni single’ı Tütü’nün heyecanını yaşarken, bir yandan da Merhamet Ortaklığı Dayanışma Platformu adında önemli bir sosyal sorumluluk projesine imza atmaya hazırlanıyor. Merhamet Ortaklığı projesi Fatma Polat’ın kurduğu bir sivil yardımlaşma platformu ve 1 Ekim Dünya Yaşlılar Günü ’nde Bakırköy Şevkat Evi ile iş birliği içerisinde ilk etkinliğini hayata geçirecek. Fatma Polat, “Merhamet Ortaklığı’nın misyonu ‘Fayda sağlamak’ olacak. Bu çorbada benim de tuzum olsun diyen ama şansı kendisinden daha az yaver gitmiş insanlara destek olmak isteyenleri ‘merhamet’ ortak paydasında buluşturacak bir proje. Bir nevi köprü vazifesi göreceğim’’ diyor.Bu proje yaşlıların özellikle sosyal hayata kazandırılmasının önemine değinen etkinlikler düzenlenecek. İlk olarak yarın yaşlılarla bir araya gelerek bir yemeğe çıkmaya hazırlanan Polat, bu ve benzeri projeleri için sanatçı arkadaşlarından da destek bekliyor. Polat, sanatçı arkadaşlarının desteği ile platform üzerinden kimi zaman fon aktaracak, kimi zaman onların kampanyalara katılımını sağlayarak sosyal sorumluluk bilincini yaygınlaştıracak.
Anne-babalar çocuklarını yetiştirirken çoğu zaman neyin doğru neyin yanlış olduğuna karar veremiyor. Prof. Dr. Acar Baltaş’a göre çocuklarda hayat başarısına giden yol, özgüven değil, özsaygının gelişmesinden geçiyor.Prof. Dr. Acar Baltaş, psikolog, akademisyen, eğitimci, yazar ve yönetim danışmanı. 35 yıldır Türkiye’de geniş kitlelere, psikolojinin insan ihtiyaçları ve iş hayatının sorunları için bir çözüm olduğunu gösteriyor. Psikoloji ve insan davranışları konusunda yol gösteren kitapları var. Ama birçok kişi onun adını geçen hafta sosyal medyada çok paylaşılan, orta ve üst gelir seviyesindeki Türk ailelerinin çocuklarını yetiştirme konusunda yaptığı eleştirilerle tanıdı. Türkler’in çocuklarını, acı, üzüntü ve hayal kırıklıklarından uzak tutarak, “Kızarak yöneten ve her şeye hakkı olan patron çocukları” gibi yetiştirdiklerini söyledi. Yaz okullarıyla ilgili anlatımları da dikkat çekti. Prof. Dr. Acar Baltaş ile başarının ne demek olduğunu ve dünyaya faydalı iyi çocuk yetiştirmenin yollarını konuştuk.Başarılı çocuk yerine iyi insanlar yetiştirilmeliTüm anne babalar başarılı çocuklar yetiştirmek istiyor. Sizce başarının tanımı nedir?Günümüzde başarıdan anlaşılan, meslek sahibi, para kazanan, varlıklı, pozisyon sahibi, tanınan bir insan olmak. Şöhret, servet ve paranın getirdikleri yani. Aileler başarıyı böyle tanımlamadıklarını söyleseler de çocuklarından beklentileri çocuğa eğitim sırasında verilen mesajlarla, “En iyi sen olmalısın” şeklinde yansıyor. Çocuklar için başarı tek ölçü olunca, “Ne yaparsan yap insanların önüne geç” durumu ortaya çıkıyor. Başarısızlığı eşittir değersizlik olarak algılıyor. Başarısız olduğunda kendine değer verilmeyeceğini düşünüyor. Başarılı olmak için yalan söyler ve fırsat bulduğunda hile yapar. Anne babalar olarak özgüveni yüksek çocuklarımız olsun istiyoruz...Özgüven, başkaları beni nasıl görüyor sorusunun cevabıdır ve başarı endekslidir. Dolayısıyla başarısız olunca yerle bir olur. En yüksek özgüven ise psikopatlar ve manyaklarda olur. Daha değerli olan “Başkaları beni nasıl görüyor değil, ben kendimi nasıl görüyorum?” sorusudur. Bu da özsaygısı yüksek olan insanların özelliğidir. Özsaygısı olan insanlar başarısızlık halinde ne yapması gerektiğini düşünür. Kendisiyle ilgili “Başarısız olduğum zaman da değerliyim, değerim başarıma bağlı değil” fikrine sahiptir. Sizce doğru olan ne?Dünyanın en başarılı çocuğunu yetiştirmek yerine, dünya için iyi bir insan, çocuk yetiştirmek gibi daha gerçekçi bir hedefin arkasından gidilmeli. Çocukların vicdani gelişimleri desteklenmeli. ‘Bugün ne başardın’ yerine ‘kime yardım ettin’ diye sorulmalıBunu nasıl yapacağız?Birinci olarak çocukların akşamları aile sofrasında tanık oldukları konuşmalar bu konuda rehber olacaktır. “Ödevlerini yaptın mı?, “Sınavdan kaç aldın?” gibi sorular bu çocukları en başarılı olma idealinin peşinde koşturur. Ama böyle başarılı olunmaz. Ebeveynler ancak çocuğun, kendi yapabileceğinin en iyisi olmasını sağlayabilir. Bunun için de, “Bugün hangi arkadaşına yardım ettin?”, “Bu hafta hangi arkadaşının başarısına katkıda bulundun?”, “Senden daha az şanslı insanlar için bir şey yaptın mı?”, “Sahip oldukların arasından kendini ayrıcalıklı, mutlu hissettiren ne var?” gibi sorular sorulmalı. Böylece ortaya iki şey çıkartırız. Başka insanlara yardım etmenin kendi sorumluluk çerçevesi dahilinde olduğunu anlatmak, sadece kendi başarısıyla yetinen değil, başkalarının başarısına katkıda bulunmanın da bir değer olduğunu hatırlatabiliriz. Bunun yaşı 3,4,5 ve devamıdır.Hayattan hep alacaklı olduğuna inanan çocuklar yetişiyorGittikçe etrafımızda sorumluluk sahibi olmayan çocuklar yetişiyor. Nerede yanlış yapılıyor? Çünkü çocuklar ailelerin hayatına değil, refahına ortak. Böyle olunca da hayattan hep alacaklı çocuklar yetiştiriyoruz. Sahip olduklarına sahip olmak için hiçbir katkısı ve çabası olmayan, sadece ve sadece sahip oldukları, olmadıkları her şeye hakları olduğuna inanan çocuklar oluyorlar. Bu da ilerideki yaşamlarında ciddi bir boşluk doğuruyor. Bu sonunda deniz suyu için susuzluğu gidermeye benziyor.Çocuklarda sorumluluk bilinci nasıl geliştirilebilir?Ailenin hayatına katkıda bulunmak çocuğun görevleri arasında olmalı. Bu ödül karşılığında yapılmamalı. Bugün orta-orta üst ailelerde çocuklardan beklenen tek şey dersine çalışması. Kırsal bölgede çocuklar 3 yaşından itibaren ailenin hayatına katkıda bulunmayı kendileri için bir ayrıcalık kabul ederler. Karadeniz’e çay toplama mevsiminde bakın. Ufak çocukların sırtında küçük küfeler görürsünüz. Bu, onlara ailenin hayatının bir parçası olduğunu hissettiren bir şeydir.Ebeveynlere yol haritası- Çocuğunuzun güçlü yönlerine odaklanın. Onun her konuda mükemmel olmasını beklemeyin. Zayıf taraflarının ancak önlerindeki büyük engeli aşacak kadar güçlendirilmesi yeter.- Çocuğunuzun doğru yaptıklarını yakalayın ve o konularda ona olumlu geri bildirim verin.- Her yaptığını övmeyin. Küçüklükten başlayarak oynadığı her oyunu o kazanmasın. Başarısızlığın doğal olduğunu öğrenmenin ilk adımı budur.- Mümkün olduğu kadar az müdahale edin. Ortalama bir ailede yapılan 10 müdahalenin 8’i gereksizdir. Müdahale çocuğun yaptığına “yapma”, yapmadığına “yap” şeklinde ortaya çıkar. Doğrudan ve hemen müdahalenin gerekli olduğu durumlar “tehlike” olan durumlardır.- Arkadaşlığın önemini vurgulayın. Arkadaşlık hoşgörü ve bağışlayıcılık gerektirir. Bu da ortak geçmiş yaratmaya imkan verir.- İnsanlara iyilik yapmak, kendisinden daha az şanslı olanlara karşı kendini borçlu hissetmek empati ve şefkat duygusu geliştirir. Hafta sonları “Bu hafta kime iyilik yaptın/yardım ettin?” sohbeti yapın.- İnsanlara kendisini iyi hissettirmek için ona örnek olun. Samimi ilgi gösteren sorularla, yeni tanıştığı insanlar dahil, konuşmaktan çok dinlemeye yöneltin. İnsanlardan ayrıldıktan sonra arkalarından iyi konuşun.- Yaşadığı olumsuz duyguları kabul edin. Duygularının yatışmasını bekleyin. Olumsuz duyguyu yaşadığı sırada yargılamaktan ve akıl vermekten uzak durun.Anne-baba sabırlı olmalıÖzsaygılı çocuk sınırları bilir, değerli olduğuna inanır. Çocuk bunu nasıl kazanacak? İşte bu değeri, anne babanın sabrından ve şefkatinden kazanır. Annelerin sabrı az, babaların hiç yok. Annelerin şefkati var, babaların ise çoğunlukla şartlı. Çocuk bu sabrı görmediğinde yanlış yaptım duygusuna düşüyor ve müdahale görüyor.Yaz tatilinde bir işte çalışsınlarSorumluluk sahibi çocuklar yetiştirmek için 13 yaşından itibaren çocuklarınızın yaz tatillerinde en az 1-2 ay çalışmasını sağlayın. Hem de bunu babasının işine giderek değil, tercihen AVM’deki bir yerde çalışarak yapmalı. “Paranın kıymetini bilir” düşüncesi en az önemli olan şeydir. Çocuk her şeyden evvel yetişkin dilini öğrenir. Bir yerde çalışmak, hizmetini birilerine beğendirmek demektir. Dolayısıyla ezilmeden, ezmeden ilişki nasıl kurulur öğrenir. Üçüncüsü aldığı kararların sonuçlarıyla karşılaşır.
Türkiye’de her 11-12 kadından birinde görülen meme kanserine yakalanma yaşı giderek düşüyor. Liv Hospital Ulus Meme Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Ertuğrul Gazioğlu ile meme kanseriyle savaşta yapılması gerekenleri konuştuk.Meme kanseri ülkemizde ne sıklıkla görülüyor? Türkiye’de her 11-12 kadından birinde görülen meme kanseri, kadınların ölüm nedenleri arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor. Meme kanseri, meme dokusunu oluşturan hücre gruplarından birinin değişime uğrayıp kontrolsüz olarak çoğalmaya başlayarak tümör oluşturmaları sonucu ortaya çıkan bir hastalık. Kanserli doku önce yakın çevresine, sonra memeye yakın lenf bezlerine yayılıyor. Zamanında tanı konup tedavi edilmeyen hastalarda kanser diğer organlara yayılarak tedavisi olanaksız evreye geçerek hastanın ölümüne neden oluyor.Kilo alımı ile hastalık arasında nasıl bir bağlantı var? Meme kanserine yakalanma riski de obeziteye paralel olarak artıyor. Özellikle menopoz dönemi sonrasında alınan kilolar ve vücutta oluşan fazla yağ miktarı meme kanseri açısından risk teşkil ediyor. Menopoz sonrası dönemde obez kadınlarda östrojen seviyesi, normal kilodaki kadınlara göre 1.5-2 kat daha fazladır. Menopoza giren kadınlarda yumurtalıklar işlevlerini yitirir ve östrojen salgısını durdurur. Bu dönemden sonra kadınlarda yağ dokusunda aromatizasyon yöntemi ile vücut, östrojene benzer bir hormon üretmeye başlar ve bu hormonun fazlalığı meme kanseri gelişiminde etkiye sahiptir. Menopoz sonrası dönemde bir kadının vücudunda ne kadar fazla yağ dokusu varsa meme kanserine yakalanma riski o kadar fazladır.Menopoz dönemindeki kadınların mutlaka kilolarından kurtulması gerekiyor o zaman.Özellikle menopoz sonrası dönemde fazla kilolardan kurtulan kadınlar bu riski azaltma şansına sahipler. Menopoz sonrası dönemde meme kanseri açısından risk oluşturan östrojen hormonu seviyeleri fiziksel aktivitesi en fazla olan ve vücudunda en az yağı barındıran kadınlarda en düşük seviyede tespit ediliyor. Dolayısıyla bu kadınlarda kanser riski daha azalıyor. Lifli beslenin, meyve sebze tüketinKadınlara nasıl beslenmelerini tavsiye edersiniz?Diyetlerinde yağ ve şeker tüketimini azaltan, meyve sebze tüketimini artıran ve bolca lifli gıdalarla beslenen kadınlarda meme kanseri riski azalır. Meme kanserine yakalanıp da tedavi olan kadınlarda bu türlü beslenme hastalıksız yaşam süresini de uzatır.Hastaların çoğu risk grubunda değil Hastalığa yakalananların çoğu risk grubunda mı bulunuyor?Her ne kadar bazı etkenlerin meme kanserine yakalanma riskini arttırdığı bilinmekteyse de, hastalığın gerçek nedeni henüz net olarak belirlenemedi. Meme kanseri tespit edilen kadınların üçte ikisi bu risk faktörlerinin hiçbirini taşımadıkları halde bu hastalığa yakalanıyor. Birçok hastalıkta ve kanser türünde olduğu gibi meme kanserinden kurtulmak ancak hastalığın erken dönemlerinde tanı konması ve doğru tedavi yöntemlerinin uygulanması ile mümkün. Erken evrede yakalanıp modern yöntemlerle tedavi edilen meme kanseri hastalarında tam iyileşme sağlama şansı var. Kurtulma şansları iki kat artıyorHastalıklarla savaşta kilolardan kurtulmak ve egzersiz önemli bir yere sahip. Peki kanser karşısında durum nedir? Yapılan araştırmaların sonuçlarına göre günde 30 dakikalık yürüyüş bile kadınlarda meme kanserine yakalanma riskinde yüzde 20 azalma sağlıyor. Meme kanseri tanısıyla tedavi edilen kadınlar sağlıklı beslenerek, fazla yağlarından kurtulduğunda ve düzenli egzersiz yaptığında meme kanserinde kurtulma şansını iki kat artırmış oluyor. Günlük olarak sebze ve meyveyle beslenen ve haftada 6 gün ortalama 30 dakika yürüyüş veya ona eşdeğer fiziksel aktivite yapan kadınlarda meme kanserine bağlı ölüm oranlarında düşüş görülüyor. Yüzde 20’si 40 yaş altıAmerika ve Avrupa ülkelerinde çok sık rastlanan meme kanseri olgularının ancak yüzde 7-8’i 40 yaş altındayken, ülkemizde 40 yaş altı meme kanseri olguları tüm meme kanseri olgularının yaklaşık yüzde 20’sini yani beşte birini oluşturuyor. Buna ek olarak ülkemizde meme kanseri hastalarının yarısı 50 yaşın altında.40 yaşından sonra her yıl mamografiHiçbir şikâyeti olmayan sağlıklı kadınlarda meme kanseri amacıyla mamografi ile taramaya başlama yaşı Dünya Sağlık Örgütü’nce 40 yaştan sonrası olarak belirlenmiş. Ancak, özellikle ailesinde meme kanseri olguları olan genç kadınların ergenlikten itibaren üç yılda bir meme muayenesi ve gerekirse meme ultrasonu ile kontrol edilmesi gerekir. Risk neden 50 yaşın altına indi? - Endüstriyel gıdaların daha çok tüketiyor olması.- Gereksiz ve kontrolsüz hormon, ilaç ve benzer ürünlerin kullanılması.- Genç kadınların stresli iş yaşamları. - Hiç doğum yapmamış olmak. - İlk doğumunu 30 yaşından sonra yapmak.- Doğum yapmış olmak fakat bebeğini emzirmemek. - Yüksek sosyo-ekonomik düzeyde yaşam sürdürmek- Modern şehir yaşamının stresli ortamında yaşamak- Şişmanlık: özellikle menopoz sonrası fazla kilo almak ve doymuş yağlardan zengin gıdaları fazla miktarda tüketmek.İlk belirtileri atlamayın!- Memede elle hissedilen bir sertlik veya kitle- İki meme arasında son dönemlerde ortaya çıkan asimetri- Meme başında veya meme cildinde içe doğru çekinti - Memede kızarıklık, yara, egzama, kabuklanma, çatlama- Meme cildinde portakal kabuğuna benzer görünüm - Meme başında şekil veya yön değişikliği- Memede olağan dışı şişlik veya boyut artışı- Adet dönemlerinde memede rastlanabilenden farklı karakterde ağrı- Meme başından akıntı: özellikle pembe, kırmızı renkte- Koltuk altında sertlik, şişlik veya kitleAşırı kilo tanıyı geciktiriyor!Obez kadınlarda meme kanserine yakalanma riski normal kilolu kadınlara göre 1.8 kat daha yüksek. Yine obezite, memede büyüme ve yağlanmaya neden olacağından meme içinde oluşan kitlelerin fark edilmesi de gecikebilir ve bu nedenle geç tanı riski oluşur. Genel kural olarak bir kadın ne kadar aşırı kiloluysa o kadar daha büyük tümör gelişme riski var.
Doğal ve sağlıklı ürünler tüketmek için her geçen gün alternatifler artıyor.Slow Food’un Balkanlarda yürüttüğü Essedra Projesi içinde yer alan, koruma altına alınması gereken ürünlerin envanterinin tutulduğu Nuh’un Ambarı listesine Türkiye’den giren 49 türden biri olan Karayaka koyunu da Nebyan’ın yaylalarında üretiliyor.Yiyip içtiklerimizin sağlığımızla direkt ilişkisi var. Durum böyle olduğu için de çocuklarımızın beslenmesi ve bu besinlerin nereden geldiği daha çok önem kazanıyor. Neyse ki ülkemizde özellikle meyve ve sebze konusunda sağlıklı doğal yiyecekler yetiştiren çiftlikler çoğaldı. Doğal et konusunda da Samsun’un Bafra ilçesinin yaylalarında yetişen hayvanları tüketiciyle buluşturan Nebyan Doğal’ın et ve et ürünleri anneler için bir alternatif olabilir. Nebyan Doğal’ın kuruluş hikayesinde Samsunlu Koç Üniversitesi mezunu iki kardeş girişimci var. İbrahim Uyanık İstanbul’da üniversiteyi bitirdikten sonra babası İsmail Bey’in “Buradaki doğallığı, saflığı ve lezzeti insanlarla tanıştırmalı, bunu yaparken de buradaki insanlara istihdam oluşturmalıyız” demesi üzerine Bafra’ya dönüyor. Ablası Nazlı Uyanık Yıldız ile Nebyan Doğal’ı kuruyor. Endüstri mühendisi olan Nazlı Hanım kızının doğumundan sonra ürünlerinin daha çok kişiye uluşmasını önemsiyor. Nebyan Doğal, tüketiciye doğal et ulaştırmanın yanı sıra bölge hayvancılığının ve insanın kalkınmasına da ön ayak oluyor.Hikayeniz nasıl başladı?İbrahim: Samsun Bafra’da kendi yaylamız var. Bizim bölgede Orta Karadeniz’de yaylacılık yapılır. Akrabalarımız bu işi sürdürüyor nesillerdir. Belki 400 yıl diyebiliriz. Yazları gittiğimizde yaylaya çıkarız, orada yetişen havyanların etlerini yeriz. O tadı İstanbul’da bulamıyoruz. Babamın “Köyden kente göçü durdurmak için bu eti İstanbul gibi düzgün ürüne muhtaç bir pazara ulaştırmak gerekir” fikri ile yola çıkıp 2014’te de şirketi kurduk.Hayvanlar nerede yetişiyor?İbrahim: Samsun, Giresun, Tokat, Orta Karadeniz yaylalarında yetişiyor. Kesilip Beykoz Riva’daki tesislerimize getiriliyor. Burada işleniyor ve soğuk hava araçlarıyla dağıtılıyor. Şirketi kurarken tarımsal kalkınma modelleri üzerine çalıştık. En doğal ve en düzgün üretim modeli üzerine eğildik. Büyük sermayeye sahip dev bir şirket değiliz. En büyük gücümüz bölgedeki üreticilerimiz ve itibarımız. Bu üreticilerimiz bize bizim için hayvan yetiştiriyor. Bazılarını ortak ediyoruz, çobanlığını yapıyor mesela. Aynı zamanda kendisi yetiştiren üreticilerimiz var.İbrahim ve Nazlı Uyanık kardeşler yaylada üretilen eti müşterilerin kapısına kadar götürüyor. Alerjik bebeği olanlar, kronik hastalar bizi tercih ediyorSizi kimler tercih ediyor?Nazlı: Sağlıklı ve doğal et yemek isteyenler sipariş veriyor. Soğuk zincir ile et kapılarına teslim ediliyor. Alerjik bebekleri olan anneler bizi çok tercih ediyor. Bebek iki yaşında, dana alerjisi var mesela. Kuzu eti özel hazırlanıyor bu insanlara. Mide, bağırsak hastalığı olan insanlar ulaşıyor bize. Bağırsaklarında problem olup bütün vücut işleyişini etkileyen şeyler var. İhtiyaç duydukları etler bizimkilerle çok uyuşuyor. O hastalar bizi takip ediyor. Sakatat, paça da dahil. Etimiz insanların da şifa bulacağı bir ürün.Daha çok hangi etler sipariş ediliyor?Eti sıfır ziyanla kullanılıyoruz. Endüstriyel kesimhanede bir bölümü gidiyordur ama burada hiç zayiat yok. Biz tüketicimizi de bilinçlendirmek, doğal hayvancılığın sürdürülebilir olduğunu göstermek istiyoruz. Koskoca danadan en fazla 3 kilo bonfile çıkıyor. İnsanlar bonfile, pirzola yemek istiyor. Biz diyoruz ki, “Bakın bir kuzunun pirzolası kadar paçası da, ciğeri de değerli vs” İnsanlara bunları anlatmaya çalışıyoruz.Büyük restoranlara gönderiyor musunuz?Nazlı: Daha ziyade şef, niş restoranlar bizi tercih ediyor. Ürünün kalitesinden dolayı bu tercih. Büyük etçi olma hayalimiz yok. İstiyoruz ki insanlar eti doğallığından tercih etsinler. Dürüst, doğal, sağlığı ön planda tutan bir şirketiz. Hayvan, suni bir şey yemiyor, otluyor yalnızca.
Çocuklarda güneş gözlüğü seçerken dikkat edilmesi gerekenleri Prof. Dr. Tuğrul Altan anlattı.Sağlıklı bir yaşam için gerekli olan güneş ışığına aşırı miktarda ve uygun olmayan koşullarda maruz kalındığında sağlığı ve hatta yaşamı tehdit eden sorunlar ortaya çıkabilir. İleriki yaşlardaki cilt ve göz sorunlarının ortaya çıkmasında çocukluk ve gençlik döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınların rol oynadığını söyleyen Liv Hospital Göz Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Tuğrul Altan özellikle çocuklarda güneş gözlüğü seçerken dikkat edilmesi gereken noktaları anlattı.Siperli şapka da önemliYapılan çalışmalarda ileriki yaşlardaki cilt ve göz sorunlarının ortaya çıkmasında çocukluk ve gençlik döneminde maruz kalınan ultraviyole ışınlarının önemli olduğunu göstermiştir. Gözle ilgili en önemli iki hastalık grubu katarakt ve yaşa bağlı maküla dejeneresansıdır. Çocuklar ve gençler erişkinlere göre zamanlarının daha büyük kısmını açık havada geçirir. Yaşamı boyunca maruz kalınan ultraviyole ışınlarının yüzde 50’ye yakın kısmının ilk 18 yaşta olduğu ifade edilir. Bu nedenle çocuklarda cildin olduğu kadar gözlerin de güneş ışınlarından korunması önemlidir. Direkt güneş ışınlarından korunmanın en iyi yolu siperli şapka kullanmaktır. Geniş siperli şapka göze ulaşan ışınların yarısını engeller. Fakat ışınların yoğun olduğu, yansıyan ışın miktarının fazla olduğu sahillerde ve karlı ortamlarda mutlaka güneş gözlükleri kullanılmalıdır. Ayrıca güneş ışınlarının dik olarak geldiği 10 ve 16 saatleri arasında güneşe maruz kalmamak istenmeyen etkileri en aza indirecektir.Kızarıklık ve yanma yapabilirGüneşin göz üzerindeki etkilerini göz kapağı cildi ile inceleyerek başlayabiliriz. UVB göz kapaklarında kızarıklık ve yanmaya neden olabilir. İleri yaşlarda güneş lekeleri, cilt kırışıklıkları gibi iyi huylu değişiklikler veya kanseröz yapılar da görülebilir. Korneayı geçen, lens ve retina üzerine etki eden UVA’dır. UVB’ye uzun süre maruz kalmak kornea yüzeyinde hasara ve geçici de olsa ağrılı görme kaybına neden olur. Bu durum korumasız kayak yapan kişilerde ve kaynakçılarda sık görülür. UVA ise korneadan geçerek göz merceği (lens) ve gözün sinir tabakası (retina) üzerine etki gösterir.ÇOCUKLARA GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ ALIRKEN BUNLARA DİKKAT EDİN- Camı kırılmaya dirençli olmalı. Polikarbonattan yapılmış camlar diğer organik reçinelerden kırılmaya 10 kat daha dayanıklıdır.- Yüzde 100’e yakın UVA filtreli olmalı. Polikarbonat yapısı gereği UVA’yı yüzde 100’e yakın bloke ederken diğer organik camlarda kaplama gereklidir.- Çerçeve de kırılmayan metaryelden üretilmiş olanları tercih edin.- Çerçeve yüzü tamamen saran tipte olmalı.- Gözlüğün düşmesini engellemek için menteşesi yaylı olmalı veya arkadan elastik bir bantla tutturulmalı.- ‘Ucuz’ gözlüklerden kaçının. Çocuk cildinin ince olduğunu ve toksik maddeleri kolay emebileceğini unutmayın.16. Kadıköy Belediyesi Çocuk Tiyatro Festivali başlıyorKadıköy Belediyesi’nin gelenekselleşen Çocuk Tiyatro Festivali 7 Temmuz Cuma günü başlıyor. Bu yıl 16.sı düzenlenecek olan festival 15 gün sürecek ve 21 Temmuz Cuma akşamı son bulacak.Çocukları tiyatro ile tanıştırıp, açık havada oyun seyretme keyfini yaşatacak olan festivalde, 15 gün boyunca her akşam farklı bir çocuk oyunu ücretsiz izlenebilecek.Uzun kuyruklar oluşmaması için davetiye uygulamasına geçilen festivalde, izleyiciler davetiyelerini Özgürlük Parkı’nda bulunan Açık Hava Tiyatro gişesinden ve Kadıköy Belediyesi Kültür Merkezleri’nden temin edebilecek. Kadıköy Belediyesi Selamiçeşme Özgürlük Parkı Anfi Tiyatro’da 7 Temmuz-21 Temmuz tarihleri arasında yapılacak olan Çocuk Tiyatro Festivali’ndeki oyunlar her akşam saat 21.00’de başlayacak.
Bayramların tadı bir başkadır. Küçüklerin sevinci başka büyüklerin mutluluğu farklıdır. Bu bayramı çocuklarınızla çoşkuyla kutlayın. Herkesin en güzel hatıralarında bayramlık elbisesini, ayakkabısını, çorabını başucuna koyduğu bir sahne vardır... Biz büyüdük ve bayramlar da değişti... Bayram sevinci birçok aile için tatil heyecanına dönüştü. Eğer bir tatil planınız yoksa bu bayram çocuklarınıza coşkusunu yaşatın. Yarın bayram ve benzer sahnelerin çocuklarımızın da hafızalarında yer etmesi için büyüklerimizi ziyaret edelim. DBE Davranış Bilimleri Enstitüsü’nden Uzman Klinik Psikolog Ece Eryılmaz, her bayram ailece yapılan ritüellerin, çocuklara güven ve aidiyet hissi verdiğine dikkat çekerek şunları söylüyor: “Bayramda, küçüklerin büyükleri ziyaret etmesi, büyüklerin kendi bayram deneyimlerini paylaşmaları, hep birlikte geçirilecek özel zaman-ların yaratılması gibi gerçekleş- tirilecek örf ve adetler; çocukların görgü kurallarını, gelenekleri öğrenmeleri ve bir sonraki kuşağa aktarmalarıiçin olanak sağlıyor.”Şehirde kalacaklar için bayram alternatifleriİstanbul AkvaryumTürkiye’nin ilk kutup penguenlerinin yanı sıra 17 bin kara ve deniz canlısına ev sahipliği yapan İstanbul Akvaryum’da çocuğunuzla birlikte sualtı dünyasını keşfe çıkabilirsiniz. Kasırga simülatörü, köpek balıklarıyla dalış ve aynalı labirent gibi macera dolu aktiviteler de sizi bekliyor. Legoland Discovery Centre Bayrampaşa Forum AVM içerisinde yer alan Legoland Discovery Centre İstanbul ‘da ailecek katılacağınız “Küçük Mimarlar” atölyesi var. Uzay temasına uygun olarak hazırlanan sticker’ları boyayıp uzay mekiği üzerine yapıştıran çocuklar, kendi uzay araçlarını tasarlarken ekip çalışmasını öğreniyor ve keyifli vakit geçiriyor.Xtrem Aventures Macera Parkı UNIQ İstanbul’da yer alan ve her yaşa uygun eğlence sunan Xtrem Aventures İstanbul’da, 4-8 yaş grubuna özel koruyucu ağla çevrilmiş 20 oyun parkuru, 8 yaş üstü ve yetişkinler için adrenalini yükselten ip parkurları ve halat kaydıraklar bulunuyor. Tarzan Sarmaşığı, Fare Tüneli ve Paten Köprüsü heyecanlı noktalardan birkaçı. Vialand Tema Park Türkiye’nin ilk tema parkı olan Vialand, açık alanda hem çocuklara, hem de büyüklere hitap eden eğlenceli ve heyecanlı çok çeşitli aktiviteler sunuyor.36. Uluslararası Pınar Çocuk Resim Yarışması’nda 22 yetenekli çocuğa ödül Pınar’ın, ilköğretim çağındaki çocuklar sanata ilgilerini artırmak amacıyla bu yıl 36’ncısını gerçekleştirdiği Uluslararası Pınar Çocuk Resim Yarışması’nın ödül töreni, Şile Doğa Tatil Köyü’nde yapıldı. Yarışmaya Türkiye’nin yanı sıra KKTC, Almanya, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve sosyal medyadan 32 bin 206 adet resim katılırken, 22 çocuk ödüle layık görüldü. Ödül törenine katılan Pınar Süt Yönetim Kurulu Başkanı İdil Yiğitbaşı, “Çocukları önemsiyoruz. Pınar olarak bundan sonra da çocuklarımızın sağlıklı gelişimleri ve mutlulukları için çalışacağız” dedi.
Oyun oynamak çocuklar için en temel ihtiyaç. Hem fiziksel hem de duygusal gelişimleri oynadıkları oyunlar ile güçleniyor. Toplumsal kuralları da oynadıkları oyunlar ile öğreniyorlar. Özellikle aileler ile oynanan oyunlar anne-baba-çocuk ilişkisinin gelişimi ve sağlamlaşması açısından önem taşıyor. Ama evde çocukla hem eğlendirici hem de eğitici oyunlar bulmak her zaman kolay olmuyor. Neyse ki son yıllarda üyelik sistemiyle kargoyla eve gönderilen aktivite kutuları ebeveynlerin imdadına yetişiyor. Oğlum artık 5 yaşını geçtiği için Pakolino'nun aktivite kutuları onunla birlikte geçirdiğimiz zamana bilim ve eğlence katıyor.Pakolino aktivite kutularının hikayesi de aslında bir anne olan Pınar Gül Ramsay'ın kızı Ece'nin doğumundan sonra onun gelişimini desteklemek için neler yapabileceğini araştırması ile başlıyor. Sonuçta da 3-7 yaş arası çocuklar için hazırlanan, her ay farklı temaya ait, pedagog onaylı 3 farklı aktivite, aktiviteler için gerekli tüm malzemeler ve tema dergisini üyelerinin evine ulaştıran aktivite kutuları Pakolino doğuyor. Çocukların motor ve kas gelişimlerinin oyunla geliştiğini anlatan Pınar Hanım, "Çocuklarda motor gelişimi ince ve kalın motor gelişimi olarak ikiye ayrılır. Çocuklarda kalın-motor gelişimini, koşma, zıplama, tırmanma, top oyunları, bisiklete binme gibi aktiviteler desteklerken, ince-motor gelişimini ise; hamur ve kil ile oynama, ipe boncuk dizme, çizgi ve boyama etkinlikleri, yırtma, yapıştırma, kesme gibi aktiviteler destekler. Bizler de Pakolino kutuları için, çocukların özellikle küçük parçaları bir araya getirerek farklı düzenekler kurdukları aktiviteler hazırlıyoruz. Örneğin bu ayki Fizik Karnavalı temamızda, çocuklar bir mancınık düzeneği kuracak ve bu mancınık ile kendi hazırladıkları hedef tahtasını isabet alacaklar.”Oyunla kendilerini ifade ediyorlarPınar Hanım, aktivite kutularını 3-7 yaş dönemi çocukların motor gelişimlerinin yanı sıra; keşfetme, yaratıcılık, araştırma, dil yeteneklerini de desteklemek için tasarladıklarını belirterek bu dönemdeki çocukların oyun alışkanlıklarını şöyle anlatıyor: 3-4 yaş döneminde kurallar çocuğun hayatına girmeye başlar. Dolayısıyla saklambaç, yakalamaç, çeşitli kutu oyunları gibi kurallı oyunlar faydalı olur. Bu nedenle biz de kutularımızda kurallı oyunlara yer vermekteyiz4-5 yaşta ise masa başı faaliyetlerinden de büyük zevk aldıkları bir dönem bu. Boyama, kesme, yapıştırma, resim yapma, artık materyallerle şekiller yapma gibi aktiviteleri çok severler. Ayrıca bizim de kutularımızda sık sık yer verdiğimiz eşleştirmeli oyuncaklar, resimli dominolar, yap-bozlar kurallı oyunların yanı sıra hem zihinsel hem de psiko-motor gelişimlerini destekleyen en sevilen aktivitelerimiz arasında.5-6 yaş grubu: Hayali oyunlar, bu dönemin en önemli ve öncelikli oyunlarından. Dolayısıyla evcilik, doktorculuk, tamircilik gibi taklite dayalı oyun ve oyuncakları seçmekte yarar var. Gölge tiyatrosu, kukla, hareketli tiyatro, hikaye küpleri gibi aktivitelerimizle çocukların hem zihinsel, hem de sosyo-duygusal gelişimine destekliyoruz. Oyun seçimi konusunda çocuklara güvenmemiz gerektiğini düşünüyorum. Çocuk bir oyuncağı seçiyorsa veya sürekli olarak aynı oyunu oynuyorsa bunun mutlaka bir anlamı vardır. Oyun çocukları hem gerçek hayata hazırlar hem de onlar için bir koruyucu mekanizmadır. Aynı zamanda oyunun iyileştirici gücü var. Bu yüzden çocuklar seçtikleri oyunlarda mümkün olduğunca özgür bırakılmalı.Aile bağlarını da güçlendiriyorRamsay özellikle 3 yaşından sonra çocukların tek başlarına oyun oynamaktan, birlikte oyun oynamaya geçiş yaparlar, bu nedenle anne babalar olarak çocuklarımızla birlikte oyun oynamak bu yaştan sonra daha da önemli hale geliyor. Çocuklar oyunla bir yanda dünyayı deneyimlerken bir yandan da iç dünyalarını yansıtırlar. Çocuğunuzla oyun oynayarak geçirdiğiniz birebir zaman, çocuğunuzun kendini değerli ve sevildiğini hissettirir. Birlikte oynayacağınız oyunlar aranızdaki bağın güçlenmesine, çocuğunuzun sosyal becerilerinin, problem çözme yetisinin ve sabrının gelişmesinde çok ama çok önemli katkıda bulunur. Aynı zamanda çocuğunuzla oyun oynamanın anne ve baba açısından faydalarında biri de, çok çalışan ve günlük koşturma içinde stresle boğuşan anne baba için de bir mola ve terapi olması.
TEOG’da tercih yaparken aileler her çocuğun farklı yetenek ve kişilik özelliğini olduğunu göz önünde bulundurmalı. Binlerce öğrenci ve ailenin heyecanla beklediği 2017 TEOG sınav sonuçları açıklandı. Şimdi sıra tercihlere geldi. Endişeli ebeveynler çocukları için en iyisi yapayım derken, belki de aileleri için maddi manevi en zor olanı seçiyor. İz Koçluk'un kurucusu Eğitim, Öğrenci DEHB Koçu Elgiz Henden tercih yaparken öncelikle her çocuğun farklı kişilik özellikleri ve yetenekleri olduğunun göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguluyor. Devlet okulları veya yabancı okul tercihinde nelere dikkat edilmesi gerektiğini aktaran Elden, kabul şartlarında okullar arası farklılıkları belirterek, yerleştirme puanı hesaplamaları hakkında detaylı bilgi veriyor. Okul seçimi konusunda dikkat edilmesi gerekenleri belirtiyor. Henden'in anlattıkları tercih yapmanızı kolaylaştırabilir.Özel okul mu devlet okulu mu? Öncelikle “Özel okul mu, devlet okulu mu?” bu kararı vermek gerekiyor. Eğer devlet okulu kararı verdiyseniz, devlet ve yabancı olmayan özel okullar Milli Eğitim Bakanlığı'nın açıkladığı Yerleştirmeye Esas Puanı (YEP) dikkate alarak öğrenci alacaklar. Yerleştirmeye esas puan hesaplamasında okul notları önemli. 6, 7 ve 8’inci sınıf yıl sonu başarı puanları ile 8’inci sınıf ağırlıklandırılmış ortak sınav puanı toplanıp, elde edilen toplam ikiye bölünerek yerleştirmeye esas puan hesaplanır. Kabul puanı 500 tam puan üzerinden yapılır. Puanların eşitliği durumundaki, genelde çok zor oluyor, çünkü virgülden sonra 4 hane hesaplanıyor.Geçen yılın en çok tercih edilenleriÖğrenciler tüm okul türleri içinde 25 okul tercihi yapacaklar. Geçen yıllarda en yüksek puanlı öğrencilerin tercih ettiği okullar Galatasaray Lisesi, İstanbul Lisesi, Kabataş Erkek Lisesi, İstanbul Atatürk Fen Lisesi, Çapa Fen, Cağaloğlu Anadolu Lisesi, Hüseyin Avni Sözen Anadolu Lisesi, Kadıköy Anadolu Lisesi, Beşiktaş Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi oldu.Yabancı özel okullar farklılık gösteriyorEğer yabancı özel okul kararı verdiyseniz, okul kabul şartlarını bilmek gerekiyor. Özel okullar için tercih listesi olmayacak. Ön kayıt ile öğrenci alınacak ve puan üstünlüğüne göre kayıt yapılacak.Robert Kolej: Öğrencilerin Türkçe Matematik, Fen ve Teknoloji, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük derslerinden aldıkları TEOG 1 puanı yüzde 30, TEOG 2 puanı yüzde 70 etkili olacak. e-okul sisteminde yer alan en son puan üzerinden bu hesaplamalar yapılacak. Üsküdar Amerikan, Tarsus Amerikan, İzmir Amerikan: Öğrencilerin Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji, İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük derslerinden aldıkları TEOG1 sınav sonucu ve TEOG2 sınav sonucu toplanıp ikiye bölünecek, elde edilen puan öğrenci kayıtlarında esas alınacak. Her iki sınavın ağırlığı eşit olacak. Puan hesaplanırken 4 dersinde ağırlıkları aynı hesaplanacak ve kayıt puanı 400 puan üzerinden hesaplanacak.Alman Lisesi: Öğrencilerin Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji, Yabancı Dil derslerinden elde ettiği TEOG1 veTEOG2 sınav sonucu toplanıp ikiye bölünecek, elde edilen puan öğrenci kayıtlarında esas alınacak. Her iki sınavın ağırlığı eşit olacak. Kabul puanı 900 üzerinden hesaplanacak. İtalyan Lisesi: Milli Eğitim Bakanlığı'nın (MEB) açıkladığı Yerleştirmeye Esas Puanı (YEP) dikkate alacak. Yerleştirmeye esas puan hesaplamasında okul notları önem kazanıyor. 6, 7 ve 8’inci sınıf yıl sonu başarı puanları ile 8’inci sınıf ağırlıklandırılmış ortak sınav puanı toplanıyor. Elde edilen toplam ikiye bölünerek yerleştirmeye esas puan elde ediliyor. Kabul puanı 500 üzerinden hesaplanıyor.Fransız Liseleri: Milli Eğitim Bakanlığı’nca yapılan merkezi orta öğretim geçiş sınavlarından, her iki dönemde yapılan Türkçe, Matematik, Fen ve Teknoloji dersleri ile T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük derslerinin sınav sonuçları kullanılarak hesaplanacak. İki sınavın da etkisi yüzde 50 olacak, kabul puanı 900 üzerinden hesaplanacak. Derslerin katsayıları Türkçe 3, Matematik 2, Fen ve Teknoloji 2 ve İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük 2 olarak alınacak. Galileo Galilei, Sankt Georg Avusturya Lisesi ve Ticaret Okulu, Özel Koç Lisesi, Şişli Terakki Lisesi, Galatasaray Lisesi YEP puanı ile öğrenci alacak. Okul kararını verirken, size ve çoğunuza iyi gelecek olan okulu tercih etmeyi önde tutun.