Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de bir ilk gerçekleşti ve 8 yaşında bir çocuğun hayallerini kaleme aldığı öykü, tiyatro sahnesine taşındı.Hayal kurmak bilgiden önemlidir” diyor Einstein. Hayaller olmasa sanıyorum hepimiz için hayat daha zor ve çekilmez olurdu. Büyüdükçe azalan bu alışkanlık çocuklar için ise hayati önem taşıyor. Gelişim uzmanları hayal kurmanın önemine şöyle dikkat çekiyor: “Çocukların hayal dünyasının zenginliği, onların gelişimlerini desteklediği gibi gelecekte karşılaşacakları problemlere daha kolay çözüm bulmalarını sağlar.” Bu nedenle çocuklarımızın hayal gücünü geliştirecek her şeye kapımızı açmalıyız. “Hayallerine Hayat Ver” projesiyle bugüne kadar binlerce genç ve çocuğun hayatına dokunan Zorlu Holding yine çok anlamlı bir tiyatro oyunuyla çocukları kucakladı.Zorlu Çocuk Tiyatrosu aracılığıyla bugüne kadar 1000’in üzerinde oyun ile 700 bin çocuğa erişen Zorlu Holding, geçen yıl çocukların yeteneklerini fark etmelerini sağlamak ve özgüvenlerini artırmak amacıyla düzenlenen “Bir Hayal Bir Oyun Yarışması“ düzenledi. Bu yarışmada Karton Şehir isimli hikâyesi ile birinci olan 8 yaşındaki Gökhan Kızıklı’nın hayalleri, tiyatro oyunu olarak, Dünya Tiyatrolar Günü‘nde Zorlu PSM’de izleyicisiyle buluştu.5 yaşındaki oğlum salondaki diğer çocuklar gibi, Türkiye’de ilk kez çocukların kaleme aldığı hikâyeler arasından seçilerek sahnelenen tiyatro oyunu olma özelliğini taşıyan Karton Şehir’i heyecan ve mutlulukla izledi. Oyun öncesinde hikayenin küçük yazarı Gökhan Kızıklı ile tanışmak ise onun için ayrı bir mutluluk kaynağı oldu. Bilgi Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencileri tarafından sahnelenen, kostüm ve dekor tasarımlarını Mimar Sinan Üniversitesi öğrencilerinin yaptığı oyun herkesten tam not aldı.Hayal kurmaya devamÇocukların hayallerini gerçeğe dönüştürmeye devam edeceklerini söyleyen, Zorlu Holding Yönetim Kurulu Üyesi Olgun Zorlu, ”Zorlu Çocuk Tiyatrosu ile 14 yılı aşkın bir süredir çocukların yanındayız. Sahip olduğumuz tecrübe ile çocuklarımız için daha fazlasını yapmak istedik. ‘Bir Hayal, Bir Oyun’ yarışması da bu düşünceyle ortaya çıktı. İstedik ki çocuklarımız yeteneklerini fark etsinler. Cesaretleri ve özgüvenleri artsın. Türkiye’nin dört bir yanından 347 çocuğumuz hikâyelerini bize iletti. Yapılan değerlendirme sonucunda Gökhan Kızıklı’nın ‘Karton Şehir’ isimli hikâyesi sahnelenmek için seçildi. Yarışmamıza gösterilen ilgi; proje ile ilgili tutkumuzu, heyecanımızı artırdı. Yarışmada ilk 10’a giren küçük kardeşimizin öykülerini kitap olarak yayınladık. ‘Bir Hayal, Bir Oyun’ yarışmamızı gelecek yıl da geliştirerek devam ettireceğiz” diyor. Çocukların hayallerine destek olduğu için Zorlu Holding’e teşekkürler.Anneler ilk 100 günün önemini biliyorHer yıl daha çok anne ve bebeğin hayatına dokunmak ve sağlıklı nesiller yaratma amacıyla Hayaller Fabrikası tarafından düzenlenen “Geleceğin Ayak İzleri İlk 1000 Gün Zirvesi”nin ikincisi geçtiğimiz Salı günü yapıldı. Bebeklerin gelişiminde en önemli dönem olan 0-3 yaşı kapsayan ilk 1000 güne dikkat çekilen zirvede, DORinsight tarafından Türkiye genelinde gerçekleştirilen “İlk 1000 Gün Araştırması”nın sonuçları da açıklandı. Araştırma sonuçlarına göre Türkiye’de yaşayan annelerin yüzde 35’i ilk 100 günün çocuk gelişimindeki önemini biliyor. Geçen yıl bu oran yüzde 25’ti.Anket sonuçlarına göre yüzde 41 oranla bebeklerin 19-24 ay arasında emzirilmesi anneler tarafından en çok tercih edilen süre. Diğer oranlara bakıldığında ise annelerin yüzde 20’sinin bebeklerini 13-18 ay arası emzirmeyi tercih ettikleri görülüyor. Annelere bebeklerine anne sütüyle birlikte ya da anne sütünü bıraktıktan sonra hangi ek gıdaları tercih ettikleri sorulduğunda, annelerin yüzde 30’u yoğurdu tercih ederken, yüzde 22’sinin meyveyi tercih ettiği görülüyor. Bu oranların dışında çorba yüzde 10, sebze püresi yüzde 9, bebek ve bisküvi maması yüzde 8’le annelerin tercih ettiği diğer ek gıdalar olduğu ortaya çıkıyor. Bebeklerinin sağlığı için aşıların çok önemli olduğu söyleyen annelerin oranı yüzde 97. Bununla birlikte, bebek sağlığı için organik gıda tercih etmenin önemini belirten annelerin oranı da yüzde 88.
İnsan yaşamının süresinin uzadığı günümüzde en büyük ilgili alanlarından biri de hastalıklardan korunma ve yaşam kalitesini artırabilmenin yollarını aramak oldu. Bu bağlamda da doğru beslenme üzerine tıp dünyası çok geniş araştırmalar yapmaya devam ediyor. Daha sağlıklı yaşama deyince nedense insanların aklına hep vejeteryan beslenme gelir. Acaba vejeteryan beslenme gerçekten sağlıklı mı ya da sağlıksız mı? İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayça Kaya vejetaryen beslenmenin artı ve eksilerini anlattı.Hiçbir hayvansal gıdanın alınmadığı beslenme biçimi vücudumuzu nasıl etkiliyor?Bir insanın hiç hayvansal gıda almamasının vücutta ne gibi değişiklikler ya da hasarlar oluşturduğuna bir bakarsak, karşımıza en büyük sorun Vit B12, Demir, kalsiyum ve Omega -3 eksikliği olarak çıkar. Bu mikroelementelerin hepsinin ortak noktası ise hafıza, konsantrasyon ve sinir sistemi üzerine olan yapıcı ve onarıcı etkileridir. Daha sağlıklı bir sinir sistemi için bu mikroelementler elzemdir.Vejetaryenlerin kalbi daha sağlıklıVejetaryen beslenenler karışık beslenenlere özellikle eti çok tüketenlere göre daha az tansiyon ve kalp hastalığı riski ile karşı karşıya. Vejetaryen beslenenler et gurubu tüketmedikleri için doymuş yağ ve kolesterol oranı düşük beslenirler. Yapılan araştırmalarda kalp hastalığının et yiyenlerde yemeyenlere göre yüzde 30 daha fazla bulunduğu gösterilmiştir. Daha az kanser riski ile karşı karşıyadırlar. Vejetaryen diyetler düşük yağlı yüksek posalı diyetler oldukları için de bağırsak sistemi için çok faydalıdır. Kabızlık yaşamazlar aynı zamanda bu bireylerde böbrek taşlarının ve safra kesesi taşlarının daha az olduğu rapor edilmiştir.En sağlıklısı az yağlı Akdeniz beslenmesi22. Avrupa Obezite Kongresinde en sağlıklı beslenme hangisi diye bütün beslenme akımları tek tek incelendiğinde ortaya çıkan sonuç şu oldu; Kuşkusuz vejetaryen beslenmenin sağlık yararlarını da göz önünde tutarsak daha sağlıklı kalp damar sağlığımız olması açısından haftada 5 gün yağı kısıtlı Akdeniz beslenmesi ve haftanın iki günü süt ürünlerinin dahil olduğu bir kısmi vejetaryen beslenmenin en sağlıklı beslenme şekli olduğu kanaatindeyim.Vegan beslenmeyi benimseyenlerin ise mutlaka doktor kontrolünde olmalarını ve eksik olan vitaminler ve mineraller açısından düzenli kontrollerini yaptırarak gerekli takviyeleri almalarını tavsiye ederim.Demir eksikliği unutkanlığa yol açıyor-Demir, kırmızı et ürünlerinin en önemli kaynağı. Eksikliğinde kansızlık ortaya çıkar. Kansızlıkta halsizlik, yorgunluk, saç dökülmesi, tırnaklarda kırılma, ağızda yaralar ortaya çıkması, unutkanlık ve çocuklarda büyüme gelişme geriliği ve zekada gerilik ortaya çıkabilir. Klinik bulgu olarak da çarpıntı, toprak yeme, kil yeme buz yeme bulgular ortaya çıkar.-Omega-3’ün en önemli kaynağı balıklardır. Haftada iki gün hayvansal olarak balık yemeyenlerde omega-3 eksikliği gelişir. Omega-3 eksikliği klinik olarak kişide unutkanlık, hafıza kusurları ve damar kireçlenmesine yatkınlık olarak kendini gösterir.-B12 vitaminin en önemli kaynağı yine kırmızı et. B12 vitamini vücutta sinir sisteminin en elzem vitamindir. Eksikliğinde sinirler kendini onaramaz ve yine başta unutkanlık, konsantrasyon eksikliği, el ayakta uyuşma, yanma, görme problemleri ortaya çıkar.Vejetaryenler 6'ya ayrılıyor-Balık yiyebilen vejetaryenler (Pesketeryan): Kırmızı ve tavuk eti yemez, süt, süt ürünleri, yumurta ve balık yenebilir.-Kırmızı et yemeyen vejetaryenler (Semi-Vejetaryan): Sadece hayvansal gıda olarak kırmızı et yenmez. Süt, süt ürünleri, yumurta, tavuk ve balık yenebilir.-Yumurta ve süt tüketen vejetaryenler (Lakto-Ovo Vejetaryen): Hayvan eti yenmez, süt, süt ürünleri ve yumurta yenebilir.-Yumurta yemeyen ama süt tüketen vejetaryenler (Lakto Vejetaryenler): Hayvan eti ve yumurta yenmez. Süt ve süt ürünleri yenebilir.-Süt tüketmeyen ama yumurta yiyen vejetaryenler (Ovo Vejetaryenler): Hayvan eti,süt ve süt ürünleri yenmez. Yumurta yenebilir.-Sadece sebze ve meyve yiyen vejetaryanlar (Vegan): Her tür hayvansal gıdanın (et, süt, yoğurt, yumurta, peynir, balık, tavuk ..) tamamen yasaklandığı beslenme biçimidir.
Bahar geldi... Yaza sayılı günler kala herkesi yeniden kilo verme telaşı sardı. En önemli gündem maddesi diyet listeleri oldu. Bazen gözümüze masum görünen yiyecekler istenmeyen kiloların sebebi olabiliyor. “Yediğimiz yiyecekleri nasıl yakıldığını bilmenin fazla kalori alımını engelleyen en önemli unsur olduğunu” söyleyen uzmanlar yiyecek içecek paketlerinin üzerine alınan kalorilerin yakılması için yapılması gereken egzersizlerin de yazması gerektiğini savunuyor. Peki yediklerimizi nasıl yakmalıyız? Beslenme ve Diyet Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Sema Gübür, yediklerimizi yakmak için hangi egzersizden ne kadar süre yapmamız gerektiğini anlattı.Hamburger mönü 1000 kalori1 adet hamburger yediniz 380 kalori vücunuza aldınız. Yanında kola ve patates tükettiğinizi düşünün kaloriler 1000’lere yaklaştı. Sizi orta tempoda 30 dakikalık koşu bekliyor. 30 dakika koştuğunuz zaman 450 kalori harcarsınız.İskender kebap 580 kalori300 gramlık bir porsiyon İskender kebap 580 kalori ediyor. Bunun size yağ olarak dönüşünü engellemek için yaklaşık 2 saat bisiklet çevirmek gerekiyor.Kumpir 350 kaloriSade kumpir yiyorsanız 350 kalori alırsınız. Aldığınız kaloriyi oturarak yakmak yerine 60 dakika yani 1 saat boyunca yüzerek hem kilolardan hem de vicdan azabınızdan kurtulabilirsiniz.1 porsiyon chialı puding 120 kalori1 porsiyon chialı puding içerisine konulan meyveye göre 100-120 kaloridir. Sağlıklı ve güzel bir alternatif olan chialı puding yediğiniz zaman 15 dakika merdiven çıkarak aldığınız kaloriyi yakabilirsiniz.Filtre kahve + cookies 350 kaloriFiltre kahve sadece 1 kalori eğer sütlü içersek 12 kalori ama yanında 1 cookies geldiği zaman 350 kalori. Bunu yakmak için yarım saat bisiklete binmeniz gerekiyor. Yarım saat bisiklet sürmeniz yaklaşık 300 ile 400 kalori yaktırıyor.2 dilim pizza 520 kaloriİki dilim pizza yediniz eyvah 520 kalori. Yakmak için 1 saat basketbola ne dersiniz? Basketbol oynarken durmaksızın hareket etmek yarım saatte 288 kalori civarında bir kayıp sağlıyor. Ya da 1 saat tenis oynayın.Kinoa salatası 320 kaloriKinoa salatasından yaklaşık 320 kalori alırsınız. Aldığınız kaloriyi yakmak için yarım saat yüzmeniz gerekiyor. Yüzmek bütün kaslarınızın ve eklemlerinizin hareketini sağlayan mükemmel bir kardiyo spordur.1 adet elma 50 kalori1 adet elma 50 kalori demek. 15 dakika bulaşık yıkarsanız 89 kalori yakarsınız. 35 dakika dans demek 75 kalori yakmak demek. 1 adet elma deyip geçmeyin!1 lahmacun 160 kalori1 lahmacun (80gr) yemek bize 160 kaloriye mal oluyor. Bunu yakmak için 30-45 dakika basketbol oynamak gerekiyor.Domatesli makarna 286 kaloriBu kaloriyi yakabilmek için 2 buçuk saat aktif bir şekilde ev temizliği yapmak gerekiyor.1 porsiyon dondurma 360 kalori1 porsiyon dondurmanın yaklaşık kalorisi 320-360’dir. 45 dakika kürek sporu yapabilirsiniz. Böylelikle yarım saatte 280 kalori yakabilir, fazla enerjinizi atabilirsiniz...İçecekler-250 ml portakal suyu - 120 kalori21 dakika yüzün-250 ml yarım yağlı süt - 98 kalori 26 dakika bahçede uğraş-330 cl kola1.87 kilometre koşun-2 kadeh beyaz şarap - 160 kalori51 dakika köpeğinizi gezdirin-50 cl fıçı bira - 250 kalori2.88 km koşun
Annelerin en büyük sorunlarından biri bebeklerini nasıl uyutacakları. Özellikle ilk aylarda çocuğun yeni dünyaya adaptasyonu sırasında bu süreç anne babalar için zorlayıcı olabiliyor. Biz oğlumu uyuturken kullanmadık ama birçok arkadaşım bebeğini saç kurutma makinesi, elektrik süpürgesi gibi aletleri çalıştırıp sesleri eşliğinde uyuttu. Bir arkadaşım o günleri “Hayatımdan silmek istediğim 4 yıl” diye hatırlıyor. 4 yıl biraz abartılı mı oldu diyeceksiniz ama hayır, uzmanlar bu seslerle uyuyan bebeklerde bağımlılık oluştuğunu hatta bu sürecin ergenliğe kadar uzayabileceği konusunda uyarıyor. Evlilik ve Aile Terapisti Psikolog İlkim Öz, bu konuda kendisine danışanların da son dönemde arttığını belirtiyor: Son yıllarda saç kurutma makineleri, elektrik süpürgeleri, annelerin bebeklerini uyutma materyalleri oldu. Bunun yanı sıra davlumbaz kullananlarda var. Bunu neden yaptıklarını sorduğumda, “avaz avaz bağırarak ağlayan bebeğim saç kurutma makinesini açtığımda ya da elektrik süpürgesini çalıştırdığımda mışıl mışıl uymaya başlıyor“ diye yanıt veriyorlar. Hatta bu makineleri, bebek uyutmada öneren internet siteleri de mevcut. Blogger anneler de birbirlerine tavsiye ediyorlar. “Ben elektirik süpürgesi çalıştırarak bebeğimi beş dakikada uyutuyorum. Size de öneririm” diyen anne sayısı epeyce fazla.Bu tür seslerin, bebekleri uykuya daldırdığı doğru. Rutin bir ses var orada ve çevredeki diğer sesleri bastırarak hem ortamı hem de bebeği bir nevi sakinleştiriyor. Çünkü diğer uyaranları maskeliyor. Bu sesleri doğadaki yağmur ve dalga seslerine benzetebiliriz. Onlar da rutindir, tekrar eden seslerdir ve biz yetişkinleri de dinginleştirir. Doğadaki tüm frekansları içine barındıran bu ses Beyaz Ses olarak adlandırılıyor.Beyin gelişimini geciktiriyor!Ancak burada fön makinası, elektrik süpürgesi ya da davlumbaz sesi doğal değildir teknoloji tarafından oluşturulmuştur. Bu yüzden de Beyaz Ses yerine Beyaz Gürültü olarak adlandırılıyor. Bebekleri “beyaz gürültü” ile uyutmak ise son derece sakıncalı. Sience dergisinin yayınladığı bir makalede, beyaz gürültü makinelerinin bebeklerin beyin gelişimini geciktirdiği belirtilmiş. Yine saç kurutma makinelerinin, elektirik süpürgelerinin bebeklerin işitme ve dil gelişiminden sorumlu beyin korteksine zarar verdiği saptanmış. Bu bebekler işitme bozukluğu riski de yaşıyor. Anneler saç kurutma makinesini açıp bebeğin yanına koyuyor. Bebek uyuyana kadar makine çalışıyor. Bebek uyuyunca makineyi kapattığında bebeğin uyanıp ağladığını bu yüzden de tekrar fön makinesini açtığını anlatan bir çok anne var. Ülkemizde yapılan araştırma sonuçlarına baktığımızda da saç kurutma makinalarının yoğun ve doğrudan elektromanyetik radyasyon yaydığı ve bağışıklık sistemini olumsuz yönde etkilediği sonucuna varıyoruz.Çocuklarda bağımlılık yaratıyorİlkim Öz kendi karşılaştığı vakalarda ise çocuklarda psikolojik bağımlılığın birinci sırada olduğunu anlatıyor: Elektrik süpürgesini, fön makinesini yanına almadan kreşe gitmek istemeyen çocuklarla çalışıyorum. Çocuk tutturuyor, kendi cüssesinden büyük elektirik süpürgesini kreşe götürücem diye. Ağlıyor, kendini yerlere atıyor ya da fön makinası ile yapışık geziyor. Bu çocuklar 3 ile 6 yaş grubunda. Ergenlik döneminde 14, 15 ,16 yaşlarındaki çocuklar yatağın içine fön makınesini alıp çalıştırarak uyuyabildiklerini söylüyorlar. Yani bebeğim yeni doğdu anlamaz demesin anneler. Beyin bu sese alışıyor ve uzun yıllar bu bağımlılıktan kurtulamıyor.Anneleriyle çatışan çocuklar oluyorElektrik süpürgesi, saç kurutma makinesi gibi Beyaz Gürültü makineleri farklı frekansları üst üste ekleyerek oluşturuluyor. Böylece beyin bütün frekanslarda eşit dağılıma sahip bir sese maruz kalıyor. Bu bebekler ne yazık ki annelerinin sesi ile huzur bulamıyor. İlerleyen yıllarda anneleri ile iletişimlerinin de zayıf, anneleriyle çatışan çocuklar olduklarını gözlemliyoruz. Oysa ki sevgi dolu anne sesi bebekte mutluluk hormonlarının salgılanmasına ve rahatlamasına neden olur.BUNLARI DENEYİN!Karnı doyup, altı temizlendikten ve gazı çıktıktan sonra tek ihtiyacı sizin sevginizdir.Bebeğinize dokunun, sarılın. Ten temasınız bebeğinize iyi gelecektir.Bebeğinize ninniler söyleyin. Sesiniz onu rahatlatıcaktır.
Korkular... İnsanoğlunun tanıştığı en eski duygulardan biri. Çocuklukta yaşanan korkulara doğru müdahale edilmezse bir ömür süren travmalara da zemin hazırlanıyor.Beş yaşındaki oğlumu uyutmak her gece adeta kabusa dönüşüyor. Uzmanların söylediklerine kulak kesilerek, oğlumla birlikte uykudan önce bir ritüel geliştirdik; dişlerin fırçalanması, pijamaların giyilmesi, kitap okunması... Her gece 1-1.5 saat süren ritüelin sonunda uyumak istemeyen oğlum "çok korkuyorum" demeye başlıyor. "Neden korkuyorsun" sorumun cevabı ise hep hayaletler oluyor. Ona uykudan önce güzel şeyler düşünmesini böylece güzel rüyalar göreceğini anlatsam da durumda bir değişiklik olmuyor. Genellikle cevabı, "Güzel şeyler düşünemiyorum" oluyor. Bu defa evimizin duvarları ve kapısının hayalet geçirmeyen malzemeden yapıldığını, onu çok sevdiğimizi ve babasıyla birlikte yanında olduğumuzu söyleyerek sakinleştirmeye çalışıyorum. Şimdilik durumu böyle kurtarıyoruz...Çocukların duygusal gelişimleri sırasında çeşitli korkuların ortaya çıkmasının doğal olduğunu söyleyen uzmanlar, onların korkularını yenmesinde en büyük yardımcının anne-babayla kurulan güvenli bağ olduğunu vurguluyor. Korkuların genellikle yaşa paralel arttığını belirten Psikolog Ayşen Evliçoğlu Şimşek, çocuklarda görülen korkuları yaşa göre ayırarak yapılması gerekenleri şöyle anlatıyor.Hangi yaştaki çocuk neden korkuyor?2 yaş: En çok seslerle ilgili korkular söz konusu. Özellikle tren, kamyon, gök gürültüsü, sifonun çekilmesi, elektrik süpürgesinin çıkardığı sesler. Karanlık, büyük eşyalar ve şapkalar da korku unsuru.2.5 yaş: Oyuncağın veya yatağın yer değiştirmesi, annenin uykuya geçişte yanından ayrılması, alışagelmişin dışında yapılan hareketler çocuğu korkutabilir.3 yaş: En çok görsel korkular; karanlık, hayvan, polis, anne babanın gece sokağa çıkması.4 yaş: Gene seslerle ilgili korkular, özellikle motor gürültüsü. Ayrıca karanlık, yabani hayvanlar, annenin evden ayrılışı.5 yaş: Fazla korkulu bir yaş değil. Daha çok görsel korkular var. Ayrıca daha somut korkular, düşme, bir yerini incitme gibi.6 yaş: Hayalet, cadı korkusu, yatak altında birinin saklanabileceği korkusu. Su, ateş, fırtına, anneyi eve gelince bulamama korkusu.7 yaş: Karanlık, bodrum, tavan arası korkusu. Gölgeleri hayalet, cadı gibi algılama. Okuduklarından, televizyondan, sinemada gördüklerinden fazlasıyla etkilenme.8-9 yaş: Endişe ve korkular daha az. Sudan ve karanlıktan daha az korku. Daha gerçekçi korkular var. Örneğin; bir şeyi yapamamak, okulda başarısızlık vb. gibi kişisel endişeler.10-13 yaş: Korkular bu yaşta çocuk üzerindeki etkisini yitirir.Nasıl başa çıkılır?-Korkuları yok saymayın, asla küçümsemeyin, alay etmeyin.-Korkuları olan çocuğa sabırlı davranın ve korkularını yenmesi için zaman tanıyın.-Çocuğa “Aman düşersin!”, “Sen tek başına karşıya geçemezsin” vb. sözlerle çevrenin tehlikelerle dolu bir yer olduğu duygusunu aşılamayın. -Ona sarılın. Bu korkusunu kontrol altına almasında yardımcı olur.-Çocuk korkuları konusunda, konuşmaya hazır olduğu zaman onunla açıkça konuşulmalı.-Çocuklara korkulu masallar anlatmayın, korkulu filmler izletmeyin.-Korkuyu hafifletmek amacıyla “Erkek adam hiç korkar mı?”, “Sen artık kocaman oldun” gibi sözlerden kaçının.-Korkuyu asla disiplin amacıyla kullanmayın. “Yaramazlık yaparsan ışıkları kapatırım” v.s.Spastik çocuklar için el ele...Muzipo Kids, Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı çocuklar için el ele vererek, Metin Sabancı Okulları'nda eğitim gören çocukların ihtiyaç duydukları ışıklı ve sesli oyuncakları onlara ulaştırmak için bir kampanya başlattı. Türkiye Spastik Çocuklar Vakfı'nın amacı başta Cerebral Palsy ile yaşayan çocuklar olmak üzere özel gereksinimi olan bireylerin ihtiyaç duydukları özel eğitim ve rehabilitasyon hizmetleri sunarak toplumda daha aktif olmalarını sağlamak. Siz de çalışır durumdaki ışıklı oyuncakları Muzipo Kids ya da vakıf merkezine bırakabilirsiniz.
Çocuklarla birlikte vakit geçirmek anne babalar için keyifli olsa da zaman zaman sıkıcı hale gelebiliyor. Bu durumlardan biri de çocuk filmi izlemek.Anne baba olmak bazı konularda hayatın konforlu alanlarından vazgeçmek anlamına geliyor. Eşinizle birlikte keyif alarak yaptığınız şeylerin bir kısmına veda ediyorsunuz. En basitinden evde birlikte bir film izlemek bile imkansız hale gelebiliyor. Sinemaya gitmek ise çocuğunuza bakacak birini bulamazsanız yıllarca ertelenebiliyor. Çocuklar büyüdükçe de sinemaya ayıracağınız zamanda kendi izlemek istediğiniz filmin yerine küçük prens ve prenseslerin tercihleri alıyor. Çocuklar için hazırlanan animasyon filmleri anne babaları bıktırırcasına izleniyor. Animasyonlarla bir sıkıntınız olmasa da sinema salonunda oturmak yerine yaşadığımız zaman darlığında arkadaşlarımızla sohbet etmek tartışmasız daha keyifli bir alternatif oluyor.Ama hafta sonu programlarından sinemayı çıkarmak pek de mümkün olmuyor. Çocuk kanallarında yayınlanan fragmanlar evde bir coşkuya neden oluyor. Oğlum vizyon tarihlerini ezberleyerek, “4 Mart’ta sinemalarda” diye evde koşuşturmaya başlıyor. İlk tiyatro izleme deneyimini 3.5 yaşında yaşayan oğlum sinema salonuyla da 4.5 yaşında tanıştı. Artık bir çocuk animasyonunu başından sonuna kadar keyifle izleyebiliyor.Sinema ve tiyatronun çocukların gelişimine katkısının büyük olduğunu söyleyen uzmanlar ise üç yaşından itibaren çocukların sinema salonunda film izleyebileceğini söylüyor. Tabii izlenecek filmin çok iyi belirlenmesi gerekiyor. Hatta gidilecek filmin fragmanının evde izlenmesi ve çocuğun vereceği tepkiye göre sinemaya gitme kararı alınması da öneriler arasında. Çünkü üç yaşında bir çocuğun film boyunca oturması mümkün olmayabilir. Hem kendi sinir sisteminiz hem de sinema salonundaki diğer izleyicilerin rahatı için biletleri almadan önce iyice düşünün.Çocuklar düşünülmüşBu haftada iki animasyon filmi vizyona girdi. Süper Yetenek ve Neşeli Dalgalar: DalgaManya. Eminim birçok aile yine soluğu alacak. Seçeceğiniz sinema salonu da önemli tabii ki, çoçuğunuzla birlikte animasyon izlemek istemiyorsanız yeni adreslere bir bakın. “Sinemaların artık sadece film izlenen mekanlar olmaktan çıkıp başlı başına deneyim yaşanılan yerler haline geldiği” düşüncesinden yola çıkan Özak Global Holding, Ataşehir’deki Bulvar 216’da yer alan Cinemo Sinemaları‘nda hem çocukları hem ebeveynleri düşünmüş. Çocuğunuz sinema salonunda film izlerken siz de arkadaşlarınız ile sinemanın tek çıkış kapısının açıldığı kafede keyifli vakit geçirebilirsiniz.Akyön Tesis Yönetim Hizmetleri Genel Müdürü İhsan Salar, ebeveynlerin çocuklarla film izleme zorunluluğunu ortadan kaldırmak için film girişlerinde bir aksilik halinde ailelere ulaşmak için telefon numaralarının kaydedileceğini söyledi. 20 kişilik VIP sinema salonunda da çocuklar için doğum günü partileri düzenlendiği belirten Salar, bu salonun ilginç evlilik tekliflerine de sahne olduğunu anlatıyor.Kitap saatiÇocuklara kitap okuma alışkanlığı aşılamanın yolu küçük yaşlardan itibaren onlara kitap okumaktan geçiyor. Neyse ki çocuklara sevecekleri kitaplar bulmak için sayısız alternatif var. Resimli, kulakçıklı kitaplar küçüklerin dikkatini toplamak ve okuma saatini keyifli hale getirmek için birebir. Her akşam uykudan önce oğlumla kitap okumaya çalışıyoruz. Yeni tanıştığımız Redhouse Kidz’in kitapları bizim için güzel heyecan verici ve mutlu bir deneyim yaşatıyor. Kitaplar görsellikleri kadar konularıyla da çocukların ilgisini çekiyor ve merak uyandırıyor. Paylaşmanın değerini keşfeden ikizlerin öyküsü ve Stella Hiçbir Şeyi Paylaşamıyor, karanlığı çocuklar için korkutucu olmaktan çıkaran Orion ve Karanlık, gözlük takmak istemeyen çocukları bu kararlarından vazgeçirecek Sakar Kral’ı çok sevdik. Bu arada kalın kitaplar da okumaya başladık. Neredeyse her sayfası çizimlerle hazırlanmış 160 sayfalık Kurukafa Ailesi ve Canavarın Hikayesi’nin her gece birkaç bölümünü okuyoruz. Kitap geriye dönük olarak oğlumun özetleme yeteneğini de katkı sağlıyor.
Birçok kadının en büyük hayali olan evlilik, bazen çiftlerin hayatını kabusa çevirebiliyor. Evlilik kadar çocuk kararı vermek de büyük bir probleme dönüşüyor. “İyi bir koca ve iyi bir baba” seçtim diye yola çıkan kadınlar kendilerinin ayrılmanın eşiğinde bulabiliyor. Peki kadınlar nerede hata yapıyor, gerçekten iyi bir kocadan iyi bir baba olur mu ya da iyi bir baba iyi bir koca mıdır? Psikolog Evlilik ve Aile Terapisti İlkim Öz bakın neler anlatıyor.Erkek soyunun devamı için ürer, bakmak için değilHer iyi koca, iyi bir baba mıdır?Erkeklerde baba olmak bir içgüdü değil. Kadınların annelik içgüdüsü var ancak erkeklerde babalık içgüdüsü diye bir güdüsel hareket söz konusu değil. Soyunun devamı için ürer erkek, çocuk bakmak için değil.Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki erkeğin kişilik yapısı, koca ve baba sorumluluğunu nasıl yerine getireceğini belirliyor. İkinci olarak da erkeğin kendi babasının kişiliği, eşine yaklaşımı ve baba rolü son derece önemli.Çünkü erkekler baba olmayı önce kendi babalarından sonra aile içindeki diğer baba modellerinden dede, amca gibi ve sonra da toplumdaki diğer baba modellerinden öğreniyorlar.En çok hiperaktifler ve narsistler aldatıyorGörüldüğü üzere “tüm iyi”lerin bir arada olduğu bir erkek ve insan yok. Bu noktada risk taşıyan erkekleri elemek en doğru olanı. Ama bir de aşk durumu var. Aşık olan kadının gözüne, aklına, mantığına perde iniyor. Ve günün birinde perde kalkınca gerçekler acıtıyor. Erkekler baba olmadan önce öyle enine boyuna düşünmezler. Ama toplumların modernleşmesiyle beraber erkekler de eşleriyle beraber hamilelik okullarına ve egzersizlerine katılıyorlar. Bize terapistlere gelen çift sayısı da giderek artıyor. Anne baba olmadan önce gelerek, danışmanlık alıyorlar. Doğru erkek, iyi koca kavramlarının içine iyi bakmak gerek.Göreceli olan bu kavramlarda her kadın kendi “doğru eş”ini bulabilir. Nasıl derseniz; kadın kendi beklentilerini oluşturmalı ve var olan beklentilerine göre beraber olduğu kişiyle evlenme kararı almalı ya da almamalı. Kimi kadın eşinin toplumda statülü biri olmasını ister, kimisi zengin olmasını ister, kimi de romantik bir eş ister. Ama hiç kuşkusuz her kadın sevilmek, saygı duyulmak ister ve yine her kadının asla istemediği durum ise aldatılmaktır. Bu noktada bir ipucu vereyim: Araştırmalara göre eşini en çok aldatma kapasitesi olan erkekler; hiperaktifler, narisitler.Erkeklerin kişiliği esnek değildir, değiştiremezsiniz!Kadınların evleneceği erkeği seçerken yaptığı hatalar neler?Kadınların evlenmeden önce yaptığı en belirgin hata, “evlenince ben onu değiştiririm” düşüncesidir. Oysa hiç kimse kendi istemediği sürece değişmez. Erkeklerin kişiliği esnek değildir, davranışlarını çok çok zor değiştirirler. Kadınlar bilsin ki sevgilisi evlenince eşi olduğunda içinden başka bir adam çıkmayacak. Tabii ki zamanla insan değişir ama radikal bir değişim beklenmemeli. Karşı tarafı olduğuı gibi kabul edebiliyorsa evlenme kararı almalı çiftler. Kadınlar doğal olarak hem iyi koca hem de iyi baba olacak bir erkekle evlenmek istiyor. Karşınızdaki erkek sizin bu beklentilerinizi yerine getiremeyecekse, donanımı yeterli değilse, rasyonel düşünüp değerlendirin. Armut ağacı elma verir mi hiç?Kişilik özelliğine göre 7 erkek tipi1- Lover erkekler;Romantik, sürprizler yapan, hediyeler alan, minik detaylara önem veren, kadının ruhunu iyi okuyan bu erkekler kadınların ayaklarını yerden keserler. Çok iyi "sevgili" olan bu erkeklerden ne yazık ki iyi bir koca ve baba olamıyor. Neden derseniz, bu erkekler ciddi sorumluluklardan kaçarlar. Evlilik ve çocuk sahibi olmak ise sorumluluk ister. Oysa onlar için hayat eğlenmek ve sorumsuz yaşamaktır. Kadını sadece sevgili olarak gören bu erkekler, partnerlerinden evlilik ve çocuk konusunu duyunca hemen ortadan kaybolurlar. Mükemmele yakın sevgilisi tarafından terk edilen kadın ise şoka girerek duruma hiç anlam veremez.2- Çocuk erkekler;Fiziksel olarak büyümüş ama ruhu çocuk kalmış bu erkekler de neşeli ve cıvıl cıvıl olurlar. Sevgililerine bolca kapris yapan bu erkekler annelerine aşırı bağımlı olduğundan literatürde "peterpan sendromu" dediğimiz sendroma sahiptirler. Evlenince iyi eş olabiliyorlar ama iyi baba olamıyorlar. Bu erkekler eşlerinden de annelik beklerler ve onlar için çocuk demek baba olmak değil, eve yeni doğan kardeş anlamını taşır neredeyse. Asla çocuk istemezler. Çocuk olunca evliliklerinin bozulacağını eşlerine sık sık söylerler. Eşlerinin tüm ilgisinin kendilerinde olmasını isterler. Eğer çocukları olursa, iyi giden evlilik birden ters yüz olur ve eşine sık sık küsen, sinirli kocalar haline gelebilirler. Çocuklarıyla çatışan, onlara küsüp yıllarca konuşmayan, babalar olurlar.3- Narsist erkekler; Fazlasıyla ben merkezci olan bu erkekler partnerini ya da eşini sürekli eleştiren ve suçlayan erkeklerdir. Her şeyi kendilerinin bildiğine inanan bu erkekler eşlerini sık sık aşağılarlar. Kadının psikolojik, duygusal ve hatta fiziksel şiddete maruz kaldığı bu evlilikler çocuk için de sağlıksız bir ortamdır. En belirgin özellikleri empati kuramamak yani karşı tarafı anlayamamak olan bu erkekler baba olduklarında aynı eşlerine davrandıkları gibi çocuklarına da eleştirel, suçlayıcı ve aşağılayan davranışlarda bulunurlar. Kısacası ne iyi eş ne de iyi baba olamazlar.4- İşkolik erkekler;Sorumluluk duyguları ve egoları yüksek olan bu erkeklerin zekaları da yüksektir. Eşine ve çocuğuna nasıl davranacağını bilir ancak onların da ciddi bir zaman sorunu vardır. Aşırı çalışmaktan dolayı aileye zaman ayıramazlar. Maddi olarak eşini ve çocuğunu ihmal etmeyen bu erkekler, ilgi ve zamana ayırma konusunda eksik ve yetersiz kalabilirler. Bu erkeklerin eşleri, kocalarının önceliğinin iş olduğunu söyleyerek ihmal edilmekten yakınırlar.5- Paylaşımcı erkekler;İyi eş ve baba olmanın gereklerini olabildiğince yerine getirmeye özen gösteren bu erkekler, empatik, duygu bağı kurar, aile kavramına önem verir, toplumda kadın ve çocuğa saygı duyarlar. İşkolik olmadıkları için ekonomik olarak eşlerini hayal kırıklığına uğratabilirler. Eşlerinin söylemi şöyledir; Çok iyi bir eş çok iyi bir baba ama gelin görün ki adamın hiç hırsı yok. İkinci bir iş yap daha çok gelirimiz olsun ya da terfi et diye söyler dururum ama bir kulağından girer diğerinden çıkar”.6- Obsesif erkekler: Aşırı korumacı ve takıntılı olan bu erkekler, çocuk sahibi oluncaya kadar iyi bir eş olma davranışı gösterirken çocuk olduktan sonra tüm ilgi ve dikkatlerini çocuğa yönlendirirler. O güne kadar karısını başının tacı yaparken, çocuk olduktan sonra eşin pabucu dama atılır, çocuğu taçlandırır. Aşırı ilgili, alakalı, korumacı babalar olurlar. Ama duygusal anlamda kocalık sorumluluklarından genellikle sınıfta kalırlar.7- Hiperaktif erkekler; Yerinde duramayan, ele avuca sığmayan, zeki, sorun çözücü, sempatik, yaratıcı ve hafif de çocuksu tavırlarıyla bu erkekler kadınların kalplerini en çok fetheden erkekler arasında yer alıyor. "Hadi şunu yapalım, hadi şuraya gidelim"e asla hayır demezler. Kadınlar onların enerjilerine ve yaratıcılıklarına hayran kalır. Aile kurmak isterler, çok sayıda çocuk isterler. Ama evlenince de “çok”ları bitmez. Çok eşlidirler. Hem eşlerini hem çocuklarını hem de sevgililerini yönetmekte becerikli olurlar.İyi sevgili mi iyi koca mı?Pek çok kadın danışanım gözyaşları içinde şunu sorar; “Arkadaşlarımın hepsi evlendi. Çoğu da mutlu. Benim de pek çok sevgilim oldu ama evlenecek bir erkek bulamadım. Benim neyim eksik?” Ben de şunu söylerim; “Sen hep iyi sevgililer seçmişsin, arkadaşların ise aile babası olan erkekleri seçmiş. ”
Şubatın bitmesine az kaldı. Marta güvenmesek de bahar da geliyor... Şimdi yeni hikayelerle tanışmak zamanı.Yüzünü güneşe dön…"Ben Güneş… Peki bu aynada gördüğüm kim? Senden nefret ediyor, seni sevmiyorum! Yaşlı ve çirkinsin! Bir zamanlar güzeldin sanırım ama şimdi gözlerinin etrafında kırışıklıklar var, kilolusun! Bedenin de ruhun da eski! Estetik cerrahı ve güzellik uzmanı da işe yaramadı. ”Bir akşam elime geçen o kitabın ve yazarı Şebnem Işılay'ın hayatımı değiştireceğini tahmin edemezdim. Okuduklarımı hayata geçirdikçe kendimi yeniden yarattım. Bugün ilk defa kendimi gerçekten seviyorum. Şermin Yılmaz Güneş Sarısı adlı kitabında bir kadının orta yaşların başındaki yolcuğundan, kendini yeniden keşfetmesinden söz ediyor. Kadın olmanın, genç kalmanın önemini vurguluyor. Kendimizi yenilemeye ve yeniden keşfetmeye en hazır olduğumuz yepyeni bir aya yaklaşırken mutlaka okunması gereken bir kitap…Yeni bir polisiye anlayışıGerilim sever misiniz bilmiyorum, ben bu tür kitaplara hep temkinli yaklaşırım. İnandırıcı olmasını beni sanal değil, hakiki bir gerginliğin içine sokmasını beklerim. Bu bende hem okuma azmi, hem de kitabın sonunu görme merakı uyandırır.Sandrine Celette’nin Çelikten Düğümler’i böyle gerçekçi bir polisiye ve psikolojik roman karışımı…Yabacı basın şöyle söz etmiş kitaptan: "Okuyucuyu baştan uyaralım: Bu romanı bugüne kadar okuduklarınızla karşılaştırmayın. Klasik Fransız edebiyatı, psikolojik roman ve polisiye roman karışımı bu harika eserin eşi benzeri yok.” - L’Express Bu muhteşem (Amerikalıların tabiriyle) captivity thriller, tarzın klasiklerini ve Stephen King’in Sadist’ini hatırlatıyor.” Le Figaro Magazine Farklılığı her dilde fark edilen romanın başarılı çevirisi Z.Canan Özatalaya’a ait.İnsan bedeninin kara kutusu…Bizi düşündüren, bedenimize hayat veren, aklımızın , zekamızın ev sahibi beynimiz hakkında düşündünüz mü hiç? Beyin insana dair hangi sırları barındırır? Bilinçaltımız bizi nasıl etkiliyor? Beyin kapasitemizin ne kadarını kullanıyoruz? Her yaşta daha zeki olmak için ne yapmalıyız? Her insanın beyni parmak izi gibi eşsiz mi? Kişiliğimizi beynimiz mi belirler? İnsanoğlu neden şiddete meyilli? Linç nasıl bir ruh hali yaratıyor? Psikopatlar nasıl bir beyin yapısına sahip? Soruları siz soruyorsunuz; Beynin Sırları adlı kitapta Pelin Çift ve Prof. Dr. Sinan Canan birlikte cevaplıyor. Kitabı okurken şaşıracak ve insanın yaratılış mucizesini bir kere daha düşüneceksiniz.