Dünyanın en büyük eğlence içerik fuarı olan MIPCOM, 5 Ekim’de Cannes’da başladı. Bu yıl onur konuğu Türkiye. O nedenle şehrin yer yerinde Türk yapımlarını görüyorsunuz. Cannes’da yürürken her an karşınıza Türkler çıkıyor. Çünkü televizyon sektörünün neredeyse tüm çalışanları burada. Konferanslarda Türkler başarı öykülerini anlatıyor. İlk gün Ay Yapım CEO’su Kerem Çatay, Kanal D Genel Müdürü Pelin Diştaş Yaşaroğlu, ITV-Intermedya CEO’su Can Okan, Moses Production CEO’su Kim Moses ve Megavision Genel Müdürü Juan Vicente’nin konferansı vardı. Türk yapımlarının Amerika’daki yankıları konuşuldu. Moses, yeni dizilerin tanıtımlarından etkilendiğini ve Türk yapımlarla ilgilendiğini söyledi. Vicente ise Şili’nin en büyük televizyonunu yönetiyor. Onun kariyerini yükselişe geçiren Türk dizileri olmuş. O nedenle neredeyse her bölümü ezbere biliyor.Ne ara bu kadar yetenekli olduk?İkinci gün Türk senaristleri içerik konuşmak için bir araya geldi. Karadayı, Kara Para Aşk dizilerinin senaristleri Sema Ergenekon-Eylem Canpolat, Kuzey Güney, Fatmagül’ün Suçu Ne dizilerinin senaristi Ece Yörenç, Paramparça, Binbir Gece dizilerinin senaristi Ayfer Tunç, Ezel, Suskunlar dizilerinin senaristi Pınar Bulut konuşmacıydı. Uzun süreler ve bir haftada senaryo yazma konusunu merkezine alan söyleşide Eylem Canpolat, “Bir haftada 120 sayfa yazmak adrenalin ve kıvrak zeka katmanızı gerektiyor. Bu da her an 40 karakterle yaşamak demek. Ben bunun mucize olduğunu düşünüyorum” dedi.Pınar Bulut, “Bunun tek pozitif tarafı dünyanın en esnek yazarlarıyız” derken, Ayfer Tunç “Ne vakit bu kadar yetenekli olduk anlamadım. Sektörün hızı bizi de hızlandırdı” diye cevap verdi. Sema Ergenekon’un “11 yıl önce Gümüş’ü 60 sayfa yazardık” demesi üzerine, Ece Yörenç “22 sene önce 45 sayfa yazardım” diye karşılık verdi. Bunun üzerine Canpolat, “22 sene de 100 sayfa arttıysa 10 sene sonrasını düşünmek istemiyorum” dedi. Ece Yörenç Amerika’da iki dizisiyle ilgili iyi gelişmeler olduğunu da söyledi. Yakında Türk yazarlarının Amerika’daki dizilerini izleyebiliriz.
Kiraz Mevsimi yeni sezon çekimlerine başladığında ben de Roma’ya gittim. Nemi’ye ilk vardığımızda da yönetmen Eda Teksöz’e “Buraya kadar geldiniz, sizden seyirciye turistik tur yaptığını hissettirecek sahneler bekliyorum” demiştim. O da bölümün açılışını izletmişti. Cumartesi akşamı ekrana gelen bölümde tamamını izleyince gerçekten çok sevindim. Türkiye’deki diziler arasında çekilmiş en iyi yurt dışı sahneleriydi. Kara Para Aşk’ta da İtalya sahneleri izlemiştik ama Kiraz Mevsimi’nin prodüksiyonuyla kıyaslanamazdı. O nedenle yapımdan rejiye herkesin emeğine sağlık! Gelelim dizinin yeni sezon hikâyesine... Öncelikle Öykü’nün Ayaz’ı terk edip İtalya’ya kaçma bahanesi son derece inandırıcılıktan yoksundu. Ama İtalya resimleri ve müzikler durumu kurtarmış. O güzel resimlere bakmaktan Öykü’nün kaçma sebebini unuttuk. Avni Yalçın ve Jale Arıkan konuk oyuncuydu ama diziye çok yakışmışlardı. Yeni sezon ilk bölümünü Öykü ve Ayaz’ın barışmasına, Öykü’nün Atlantis’in başına geçişine ayırmıştı. Hikâye yönünü gelin-kaynana savaşına çeviriyor. Öykü ve Önem’in arasında da Ayaz kalacak gibi görünüyor. Gerilim bağırarak yaratılmazTatlı Küçük Yalancılar cumartesi akşamı veda etti. Sonunda A.’nın Açelya’nın ikiz kardeşi Akasya olduğu ortaya çıktı. Ama bölümün final sahnesinin kurulumu ve oyunculuklar 13 bölüme yazık edilmesine sebep olmuştu. Zira; Cesur, Akasya, Selin, Hande, Aslı ve Ebru sanki bir tiyatro sahnesindeydi. Hoş tiyatro sahnesi de bu kadar büyük ve altı çizilen oyunculuğu kaldırmazdı. Cesur’a hayat veren Alperen Duymaz, önce Akasya’nın yanında gibi davrandı. Ama öyle bir oyunculuk sergiledi ki, “Bu çocuk iki günde nasıl delirdi?” dememe neden oldu. Sonra onun bir oyun kurduğunu öğrendik. Bu defa “Bu kadar abartılı ve altını çizerek oynamasaydı” demeye başladım. Çünkü seyircinin gözüne sokulan bir oyunculuk performansı vardı. Aynı durum Akasya’yı oynayan Beste Kökdemir için de geçerliydi. Kabul ediyorum, çok zor sahneydi. Keşke iyi bir oyuncu koçuyla çalışıp bu sahneleri öyle oynasalarmış. Gerilim sadece bağırarak, fazla mimik yaparak ve titreyerek yaratılmaz. Ayrıca finalin “Bitti mi, sonunda kurtulduk mu?” diyaloğuyla yapılması işin doğasına uymamış. Tatlı Küçük Yalancılar Türkiye’ye uyarlanması zor ve riskli bir işti. Yapımcı ve kanal bu riski göze aldı. Dizi, yepyeni yüzler kazandırdı sektöre. Ama bu emeğin karşılığında final bölümünde daha çok özen beklerdim.
İki sezonun şampiyonu Karagül, cuma akşamı yeni sezonun ilk bölümüyle ekrana geldi. Yazın birincisi Kiralık Aşk’ın zirveyi Karagül’e devredeceği en büyük iddiaydı. Aslında Tüm Kişiler’de Karagül’ün zirveye oturmasına çok az kalmıştı. Ancak bölümün tamamının Melek’in kaçışı ve herkesin onu kovalayışı üzerine kurulması Karagül’e ciddi anlamda kan kaybettirdi. Sezon finalinde Ebru Baran’ın oğlu olduğunu öğrenmişti. Yeni sezonun ilk bölümü de bu hesaplaşmaya ayrılsaydı, iki sezonun hesabı verilseydi bambaşka bir sonuç olurdu. Ne yazık ki, bu kadar büyük bir sırrın ortaya çıkışının kaymağını yiyemediler. Çünkü sırrı köpürtmediler. Melek ve Sabri’nin kaçışı, Baran’ın onları tek başına kovalayışı, Ebru ve Narin’in Baran’ın peşinde oluşunu izledik. Diğer taraftan kaçırılan Sibel’in peşinden koşan Ayşe vardı. Kendal’da kaçan Melek’in peşindeydi. Oğuz kaçan kızı Deniz’in peşindeydi. Bu arada Emine’de kaçtı. Anlayacağınız, Şanverdi konağında kaçan kaçana... Ama sır ortada kaldı. Karagül evden kaçanları kovalamaca dizisine dönünce, izleyici aşktan kaçan ve kovalayanları seçti. Kiralık Aşk’taki Defne’nin Ömer’i, Sude’nin Sinan’ı kovalayışı reyting’te karşılığını verdi.Türkler dünyayı dizileriyle fethedecekEğlence dünyasının kalbinin attığı, sinema, dizi ve formatların alınıp satıldığı dünyanın en büyük organizasyonu olan Cannes MIPCOM Fuarı yarın başlıyor. Ben de hem Türk dizilerine olan ilgiyi gözlemlemek, hem de yurt dışında değişen televizyonculuk anlayışını daha iyi anlamak için İTV İnter Medya şirketinin CEO’su Can Okan’ın davetlisi olarak Cannes’da olacağım. İTV İnter Medya, Türk dizilerinin dünyaya satılmasında rol alan en büyük aktörlerden biri. Şu anda Kara Sevda, Kara Para Aşk, Fatih Harbiye, Filinta, Karagül, Kurtlar Vadisi ve daha birçok diziyi dünyaya tanıtıyor. Bu yıl Türkiye onur konuğu. O nedenle tüm gözler Türk yapımlarında olacak. Bakalım, bu yıl hangi dizi yabancıların gönlünü fethedecek? Cannes’dan bildirmeye devam edeceğim.MIPCOM’un yüzü bir Türk olduYarın başlayacak ve 8 Ekim’de sona erecek olan dünyanın en büyük eğlence sektörü fuarı olarak bilinen MIPCOM Cannes’ın reklam yüzü de bir Türk oldu. Türk dizilerinin Cannes sokaklarının billboardlarını süslediği fuarın yüzü, Muhteşem Yüzyıl’ı dünyaya satan adam olarak tanıdığımız, Global Agency’nin CEO’su İzzet Pinto, “Yeni başarı hikâyeleri bu fuardan çıkar” sloganını belirleyen MIPCOM Fuarı’nın tanıtım filminde de rol aldı. Pinto, “Bu teklif bugüne kadar aldığım en güzel hediye oldu. Böylesine büyük bir fuarda Türkiye’nin başarı hikâyesini anlatacak olmaktan dolayı gururluyum. Türk dizileri 7 yıldır dünyada gösteriliyor ve giderek artan bir ilgiyle karşılanıyor” dedi.İzmir Fuar Açık Hava Tiyatrosu’nda sahneye çıkan Sıla, sahnede hem göze hem kulağa hitap etti.3 saat boyunca sahnede kalan sanatçı 3 farklı elbise ile hayranlarının karşısına çıktı. Eski ve yeni parçalarını seslendiren güzel popçu zaman zaman hayranları ile sohbet etti.“Memleketim gibisi yok” diyen şarkıcı, “İzmir’i ve insanlarını seviyorum. Ne de olsa memleketim. Rahat oluyorum, acayip mutlu oluyorum” dedi.
Limon Yapım-Hayri Aslan’ın yapımını, Ethem Özışık’ın senaryosunu, Çağrı Vila Lostuvalı’nın yönetmenliğini üstlendiği Poyraz Karayel yeni sezonunu çarşamba akşamı açtı. İlker Kaleli, Burçin Terzioğlu, Musa Uzunlar, Ali İl, Şebnem Hassanisoughi, Kanbolat Görkem Arslan, Ali İl, Celil Nalçakan, Emel Çölgeçen, Cem Cücenoğlu, Fırat Çelik, Ata Berk Mutlu, Ece Özdikici, İsmail Düvenci, Gülçin Hatıhan, Emir Çiçek ve Emirhan Akbaba’nın rol aldığı Poyraz Karayel öyle bir sezon açtı ki hem nefesimizi tuttuk, hem de gözyaşlarına boğulduk. Bahri Baba ve ekibi hapishanede, Ayşegül Sakız Adası’nda, Poyraz bir topun ağzında karşımıza çıktı. Herkesin yeni hayatını izlerken her ne kadar ritmi fazlasıyla kaybettiği anlar olsa da, finale giden yolda nefesimizi tuttuk. Malum, hepimiz Poyraz’ın en büyük takıntısının Sinan ve Ayşegül olduğunu biliyoruz. Karayel, 2. Poyraz dönemine Sinan ve Ayşegül’süz başladı. Pusulasını kaybetmiş Poyraz gibiydi. Ayşegül’ü bulup, Sinan’a kavuştuğundaysa dengesini sağlayacağını zannettik. Ama dizi son anda büyük bir hamle yaptı. Ahmet Kaya’nın türküsü ve Sinan’ın doğum gününde vurulma sahnesi hem büyük bir sürpriz, hem de hikâyeyi başka bir yöne taşıyan hamleydi. Kısacası izleyiciye 100 dakika yeni hayatlar turu attıran hikâye tam uykumuz geldiği anda öyle bir hamle yaptı ki, uykumuz kaçtı.Notebook Poyraz Karayel’e esecekİkinci sezonunu açan dizilerde ciddi bir kan kaybı olur. Hikâye savrulur, ne de olsa iyiyiz duygusu hâkimdir. Poyraz Karayel’de eleştirilecek çok yer olmasına rağmen rakiplerine kıyasla özenle çalışılmış bir sezon başlangıcıydı. Poyraz için yeni bir intikam hikâyesi başlıyor. Sinan’ı vuranlardan intikam alınacak. Bahri Baba ve ekibi Adil’e karşı savaşa çıkıyor. Geçen sezon bize Adil’in Poyraz’ın babası olduğu bilgisini de verdiler. Sadrettin baba olduğu için çok mutlu ama bölüm finalinde kısır olduğunu öğrendi. Songül’ü zor günler bekliyor. Sema ve Sefer mutlu sona doğru gidiyor ama Sema’nın hastalığı yaşanan anıları silince hepimizin içini yakan büyük bir aşk hikâyesi doğacak. Aşk filmlerinin hası Notebook, Poyraz Karayel’e doğru esecek gibi görünüyor. Zülfikar tek aşkı Çiğdem’in evlendiğini öğrendi. Bundan sonra aşkı yok sayışını izleyeceğiz. Onun aşkı da küresel sermayeye bağlayacağı anları merakla bekliyor olacağım. Ayşegül hikâyenin en kaybeden insanı. Çünkü o hem güvenini, hem de umudunu kaybetti. Adaletsizliğe uğradı. Şimdi adaleti savunan iki adam onun için savaşacak. Bir yanda avukat Mete, diğer yanda Poyraz Karayel. Mete ne yazık ki, bu savaşa çok ezik girdi. Şimdiden kaybeder diye düşündürüyor.Reytingi artabilirSinan öldü mü? Tabii ki hayır. Ama ölürse dizi efsane olur. Poyraz Karayel, yeni sezonunu Tüm Kişiler’de 5.03 reytingle 3’üncü, AB’de 6.07’yle 2’nci, ABC1’de 6.11’le 2’nci oldu. Reytingi daha da yükseltme potansiyeli var. Yeter ki, doğru izin peşinden gitsin. Bu arada senaristin, yönetmenin ve oyuncuların sezon açılışına gönlünü koyduğu çok belliydi. Herkesin emeğine sağlık...
Malum son üç sezondur karışan çocuklar konusu prim yapıyor. Paramparça’da patlayan meselesinin özü aslında O Hayat Benim’e dayanıyor. Zira O Hayat Benim’de de Efsun Bahar’ın yerine geçerek onun hayatını yaşadı. Yani bu defa bilerek çocuklar karıştırıldı. Bahar fakir, Efsun zengin oldu. Dizi üçüncü sezonunda bu konunun hâlâ ilgi çektiğini gösteriyor. Çünkü pazar akşamı ekrana gelen bölümde büyük sır ortaya çıktı. Bahar tüm gerçekleri öğrendi ve Efsun’la tüm ailenin önünde yüzleşti. Tabii ki, üç sezondur bu anı bekleyen izleyici bu hesaplaşmayı kaçırmadı ve diziyi zirveye taşıdı. Ezgi Asaroğlu ve Ceren Moray’ın bu yüzleşme anındaki performansı takdire şayandı. Peki, şimdi ne olacak? Mehmet Emir ve Hasret, Bahar’ı sahiplenmeye çalışacak. Bahar, Ateş’e çok güveniyor ama Ateş bir oğlu olduğunu öğrendi. Önce Bahar’a söylemeye karar verdi ama dizinin heyecanını kaybetmemesi için bu sırrı saklaması gerekecek. Yani dizinin yeni sırrı Ateş’in çocuğunun olması. Bahar şimdi yeni hayal kırklığını en çok güvendiği insanla yaşayacak.Yaz’ın Öyküsü yazda kaldıBaşrollerini Vildan Atasever, Tansel Öngel, Çağdaş Onur Öztürk ve Ece Çeşmioğlu’nun canlandırdığı Yaz’ın Öyküsü dizisi pazar akşamı ekrana gelen bölümle veda etti. Tabii ki mutlu sonla bitti. Yaz ailesiyle sonsuza kadar mutlu yaşadı. Ama beni en çok etkileyen Ekim’in Yaz mektubuydu. Aslında o mektup sadece bir kardeşin diğerine mektubu değildi. Dizinin bitişine de bir gönderme yaptı: “Yaz, sen hep aydınlığı barındırdın içinde, ismin gibi... Ben de kara kışın habercisi oldum hep. Işığından, aydınlığından, güneşinden çalıp ferahlamak istedim aslında. Ama olmadı, bu defa seni de kaybettim.” Evet, Ekim Yaz’ın ışığını da alıp iyi reytinglerle tüm kış devam edebilirdi. Ama olmadı, ekime birkaç gün kala bitti. Yaz’ın Öyküsü yazda kaldı. Tüm ekibin emeğine sağlık...Bir diziden üç yüz çıktıTatlı Küçük Yalancılar dizisi sektöre üç iyi yüz kazandırdı. Selin’e hayat veren Büşra Develi, Hande’yi canlandıran Melisa Şenolsun ve Toprak’ı oynayan Burak Deniz. Melisa dizi final yapmadan Kiralık Aşk’a katıldı. Yani bu cuma Star TV’de Kiralık Aşk’la merhaba diyecek, cumartesi yine Star TV’de yayınlanan Tatlı Küçük Yalancılar’la veda edecek. Büşra Develi ise özel bir yüz. Onun da çok iyi bir diziyle ekrana döneceğine eminim. Yeter ki, iyi bir seçim yapsın. Burak Deniz’in gelecek yaz dizisi projeleri için başrol teklifi alacağına şüphe yok.
İlişki Durumu Karışık dizisi bayramda ara vermedi ve cumartesi akşamı ekrana gelen bölümde zirveye oturdu. Dizide Ayşegül’e hayat veren Seren Şirince’ye bayılmamak mümkün değil. Çünkü doğal, yalansız, yaramaz ve masum... İnsan onun yanında çocukluğuna dönebilir. Zaten dizide Can Tekin’in Ayşegül’le birlikte olduğu zamanlarda çocuklaştığını görüyoruz. Aynı durum Salih Dede için de geçerli... Murat ise masumiyetinden etkileniyor Ayşegül’ün... Ancak son bölümde işler iyice karıştı. Elif’le ilişkiye başlayan Can, bir yandan da Ayşegül’ün kendisi için savaşmasına izin verdi. Murat her kötü anında Ayşegül’ün yanında belirerek kahraman rolünü üstlendi. Elif, yalnız kalmamak için ilgi sömürmeye devam etti. Dikkat edin, etrafımız bizi sevmeyen ama sevgimizi sömüren yalnız bencillerle dolu. Elif işte onlardan biri. Ayşegül ise yine savaşçı çıktı. Dizinin bölüm finali sahnesinde ciddi ciddi sinirlendim. Ayşegül’ü üzmemek için ondan uzak duran ve ona kötü davranan Can, Elif ve Murat’ın da olduğu yemekte çirkinleşmenin kitabını yazdı. Ayşegül’e her zaman sataşırdı ama Murat ve Elif’in yanında işini aşağılaması korkunçtu. Ne yazık ki, Can gerçek... Aşktan korkup hoşlandığı kadınlara iğrenç davranan erkeklerin ülkesi burası. Sonuç olarak Murat yine kahramanlık yaptı. Tek gerçek olmayan Murat... Hayatta kahraman rolünü üstlenen kimse kaldı mı?Bu hafta 7 dizi başlıyor Bugünden itibaren yoğun bir hafta başlıyor bizlere. Çünkü bu hafta tüm eski diziler geri dönüyor. Çarşamba akşamı Poyraz Karayel, çarşamba yarışına katılıyor. Perşembe akşamı ise Kurtlar Vadisi Pusu ve İnadına Aşk’ın savaşına Kocamın Ailesi, Asla Vazgeçmem ve Maral dizileri ekleniyor. Cuma Karagül yeni sezonunu açıyor. Zirveyi senelerdir kimseye kaptırmayan Karagül’ün Kiralık Aşk karşısında ne yapacağını merak ediyorum. Cumartesi Kiraz Mevsimi yeni sezonunu Roma’dan açıyor. Ben de Roma’da çekimleri izleme fırsatı buldum. Şahane Roma görselleri izleyeceğimizi biliyorum. Aşka zaten değinmiyorum. Aşıklar şehrinde olduklarına göre izleyiciyi mest edecek bir aşk geliyor demektir. 4 Ekim’de Acil Aşk Aranıyor yeni sezon bölümlerine başlıyor. Baksanıza, 7 eski dizi dönüyor. Bakalım, onlar zirveye oturacak mı yoksa yerlerini çoktan yazın başlayan dizilere mi bıraktılar?Aydan Taş’a çok güldümTatlı Küçük Yalancılar cumartesi akşamı final yapacak. Dizi ne yazık ki, istenilen reytinglere ulaşamadı ama ben 12 bölüm boyunca severek izledim. Hatta finalini çok merak ediyorum. Çünkü Pretty Little Liars’la birebir ilerlemedi. Bu hafta ekrana gelen bölümde Aydan Taş konuk oyuncuydu. Güven’in gözetim altında tutulduğu Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde kaçmasına yardımcı olan, hayali amcasının oğlu Samet’le olan bir hastayı canlandırdı. Dizinin onca gerilimi arasında nefis, eğlenceli ve çok dişi bir karakteri canlandırmış Aydan. Özellikle son zamanların popüler karikatürüne gönderme yapıp “O zaman dans, renk” diye Samet ve Güven’i harekete geçirmeye çalışmasına çok güldüm.
Aşka ne kadar aç kalmışız. Eskiden Hint fakiri diye bir tabir vardı. Anladığım kadarıyla son zamanlarda herkes aşk fakiri. Zira, nereye baksam, kiminle konuşsam, hangi köşe yazarını okusam herkes Kiralık Aşk dizisinin Ömer’inden bahsediyor. Yalnız tüm konuşanların ve yazanların kadın olduğunu belirtmeliyim.Peki, Ömer neden herkesin ideal erkeği oldu? Bazı tezlerim var. Öncelikle yakışıklı... Bir kadın için ilk bakışta dış görünüş önemlidir. İkinci sebep güçlü ve zengin... Ömer kendi ayaklarının üzerinde duruyor, hatırı sayılır zengin. Üstelik bunu tek başına yapmış. Ne ailesinden kalan mirası istemiş, ne de dedesinden yardım almış. Bir atölyede yatarak iş öğrenmiş ve genç yaşta kendi imparatorluğunu kurmuş. Bu fazlasıyla takdir görmesini sağlıyor. Üçüncü sebep gizemli olması. Gizem her zaman kazanır. Neredeyse hiç arkadaşı yok, tüm zenginler gibi çok çalışıyor, gizli bir odası var ve çaktırmamasına rağmen gizli romantik. Dördüncü sebep, travmasının olması. Annesiyle babasını küçük yaşta kaybetmiş. Bu duygu kadınların doğuştan doktorluk isteğini güdülüyor. Çünkü genellikle kadınlar travmalı adamları iyileştiren kadın rolünü oynamayı severler. Daha doğrusu doğaları gereği o role bürünürler. Bunu sevdiklerinin farkında bile değildirler. Beşinci sebep Ömer’in oyuncu olması... Sabah asık suratlı bir işadamıyken, öğlen tutkulu bir aşığa, öğleden sonra kıskanç bir adama, akşam üstü eğlenceli birine, akşam bunalım bir adama, gece romantik bir prense dönüşüyor. Bir günde altı farkı adam olunca daha cazip hale geliyor. Bir adam yerine çok adam her zaman kadınların dikkatini çekiyor.Yalnız değilsin Deniz Seki!Yıllar önce yaptığımız bir röportaj vesilesiyle tanışmıştık Deniz Seki’yle. Hani kalbinin güzelliği yüzüne yansıyan insanlar vardır ya, röportajın sonunda öyle bir insanla vakit geçirdiğimi hissetmiştim. Samimiyet kelimesinin anlamını karşılıyordu Deniz Seki. Cuma günü Cengiz Semercioğlu’nun Seki’yle cezaevinde yaptığı röportajı okurken de aynı şeyi hissettim. Haksızlığa maruz kaldığını anlatırken bile çok güçlü ve hâlâ affediciydi. Kendimi onun yerine koymaya çalışıyorum. Büyük ihtimalle öfke beni çoktan ele geçirmiş olurdu. Röportajın çok dikkat çeken bölümleri vardı. Özellikle “10 adım enine, 21 adım boyuna... Ben sadece dikdörtgen bir gökyüzü görüyorum” dediği bölüm çok vurucuydu. Semercioğlu’nun söylediği gibi bunu denedim. Hapsolmanın dikdörtgen halinin ne demek olduğunu anladım. Seki’nin kadınlıktan ve umuttan vazgeçmediğini söylediği yerlerde takdir ettim. Dört duvar arasında solmamak için bakımlı geziyormuş Seki. Üstelik koğuş arkadaşlarını da elleriyle süslüyormuş. En büyük dileği 29 Ekim’de özgürlüğüne kavuşmuş olmak ve doğacak yeğeninin yanında olmak. İnşallah bu dileğine kavuşur. Cezaevinde Kiralık Aşk ve Güneşin Kızları dizilerini izliyormuş. Eminim oradaki aşklar da onun yeni sözler yazmasına neden olacaktır. Tıpkı kendisinin söylediği gibi Deniz Seki cezaevinden çok daha güçlü bir kadın olarak çıkacak. Haksızlık bazılarını öfkelendirir, bazılarına da sebat etmeyi öğretir. Deniz Seki, özgürlüğe kavuştuğunda eminim haksızlığa uğrayanların baş savunucusu olacak. Bir de yalnız değilsin Deniz Seki, fiziken yanında olamasalar bile kalben iyiliği yansıttığını gören milyonlar var.
Eskiden kanalların yeni yayın dönemi tanıtım filmlerini merakla beklerdim. Özellikle Kanal D’nin mutfak ve karaoke konseptli filmlerini unutamam. Ama onlarda işin kolayına kaçmışlar. Eskiden tanıtım filmlerinde yaratıcılık vardı, şimdiyse yapıştır-gitsin mantığı tanıtımlara da yansımış. Neredeyse tüm kanallarda oyuncuların habercilerle birlikte oradan oraya zıpladığı, herkesin mutluluktan deli olduğu filmler izliyoruz. Kanal D, tanıtım filminde Müslüm Gürses’in “Hangimiz Sevmedik” şarkısını kullanmış. “D’li gibi sevmek ruhumuzda var” sloganını kullanıyorlar. Kim kimdir ve hangi projede yer alıyor anlamak zor. Poyraz Karayel’i ve Güneşin Kızları’nı bildiğimiz için anlıyoruz. Kısacası tanıtım filmi de seyirciye bulmaca çözdürüyor.Neden Kösem Sultan yok?Star TV, geçen sene olduğu gibi son derece itici slaganı “Starsan Star’dasın”ı kullanmaya devam ediyor. Logosundaki renkliliği tozlara ve yüzlere yansıtan kanalın tüm oyuncularının siyah fonda siyah kıyafetlere bürünmesi büyük hata olmuş. Seda Sayan Gökçe Bahadır, Hatice Şendil beyaz giymiş. Ama onlarda çok hızlı geçtiği için anlaşılmıyorlar. Elçin Sangu, Neslihan Atagül, Demet Özdemir, Nurgül Yeşilçay, Ebru Özkan’ı tanımak ise oldukça zor. Sanırım bu kurala sadece Meryem Uzerli uymamış. Giydiği siyah-beyaz tulumla ve arkasındaki kırmızı tozlar fonuyla parlamış. Bu arada kanalın en iddialı işi Kösem Sultan dizisiyken yeni sezon tanıtım filminde neden Kösem Sultan yok?Rakiplerine pışık yapıyorFox TV, “Şimdi Fox Zamanı” şarkısıyla dizi oyuncularını ve habercileri bir stüdyoya kapatıp kırmızı zeminde siyah kıyafetlerle dans ettirmiş. Ama ortada ne bir koreografi var, ne de derdini anlatan bir içerik. Kanalların tanıtım filmleri arasında dizilerini ve programlarını gösterip “Olan var olmayan var, kıskanırlar” diye bir şarkıyla kanalının yeni sezonunu görücüye çıkaran atv’ye şaşkınım. 2015 yılında koskoca bir kanalın rakiplerine “Olan var olmayan var, kıskanırlar” diye meydan okuması yakışmadı. Zaten atv hem pazartesi, hem de salı akşamıyla iyi içerikler sunarak zirvede. Sanırım buna kapılıp rakiplerine pışık yapıyor şu anda.Cihan Ali Kaptan’a dönüştüGeçen sezon Paramparça dizisinde Cihan’ın babalığını sorgulayıp Ali Kaptan gibi bir babadan sonra, çocuklarına karşı aşırı sevgi dolu davranan Cihan’ı oynayan Erkan Petekkaya’yı “Yılın Babası” seçmiştim. Çünkü Cihan ne yaşarsa yaşasın çocuklarına karşı anlayışlı ve nazik tavrından ödün vermiyordu. Oysa yeni sezonda her şey allak bullak oldu. Cihan’da arada kaldı. Pazartesi akşamı yayınlanan bölümde Ozan’a resmen Ali Kaptan gibi davrandı. Cansu’ya karşı gaddardı. Sadece Hazal’ın karşısında Cihan olabildi. Karakter tamamen bozulmaya başladı. O nedenle Paramparça yaratıcılarına küçük bir tavsiyem var. Biz Ali Kaptan’ı iki sezon izleyip veda ettik. Kendisinden nefret ettik. Ama Cihan’ı da babalığına duyduğumuz saygıdan bağrımıza bastık. O nedenle karakteri bozarken özellikle çocuklarıyla olan ilişkisine dokunmayın. Çünkü yarattığınız Cihan güçlü, agresif ama çocuklarıyla kurduğu ilişkide baba kelimesinin karşılığını dolduruyordu. Farkı da buydu. Onu bozduğunuzda diğerlerinden farkı kalmayacak.