Başrollerini Özge Gürel ve Serkan Çayoğlu’nun oynadığı, inatçı Öykü’yle ve romantik prens Ayaz’ın aşkı anlatan Kiraz Mevsimi yeni sezonun ikinci bölümüyle cumartesi akşamı ekrana geldi. Öykü’ye Nazmi Bey’den kalan Atlantis’in yınvalidesi Önem’in iş dünyasındaki kapışmasını merkezine alan yeni sezon ne yazık ki, pek tatlı başlamadı. Çünkü bu dizinin geçen sezon merkezinde Öykü’nün inadı, Ayaz’ın romantizmi vardı. Onların fındık kabuğunu doldurmayan sebeplerden kavgaları, ayrılıkları ve arkadaşlarının onları barıştırma çabaları dizinin tutunmasını sağlıyordu. Fakat ikinci sezon bir gerçeği daha ortaya koydu. Kavuşamayınca aşk, kavuşunca evlilik oluyor. Mutlu evlilik de insanların ilgisini çekmiyor. O nedenle Kiraz Mevsimi’ne küçük bir tavsiyem var. Öykü ve Ayaz kavuşmak için çok çabaladı ama evliliğin de güllük gülistanlık devam etmesi pek mümkün görünmemeli. Zira, şu anda ekranda başrolünde genç evlilerin olduğu tek dizi Kiraz Mevsimi. Yani değişik bir şey deniyorlar. Evlilik sorunlarına değinmeleri hem izleycilerin diziye tekrar bağlanmasını, hem de reytingi artıracaktır. Aksi taktirde dizinin çatışmasını sadece Öykü ve Önem’in Atlantis kapışmasına bağlamak seyirciye yetmeyecek gibi görünüyor.GÜLLERİN SAVAŞI’NIN TEK KAHRAMANI CİHANGüllerin Savaşı yeni sezonunu hepimizin tahmin edebileceği şekilde açmıştı. Cihan ölmemiş, Gülru Ömer’den hamile ve Gülfem Gülru’dan kurtulmuştu. Güllerin Savaşı acıyla bitti derken, Cihan yine yaptı yapacağını... Gülru’yu bırakmadı, çocuğunu sahiplendi. Böylece Gülfem ve Gülru savaşını yeniden başlattı. Cumartesi akşamı ekrana gelen yeni bölümde ise Ömer Gülru’nun hamile olduğunu ve çocuğun kendisinden olduğunu öğrendi. Üstelik 4 aylık hamile olan Gülru’nun çocuğunun kendisinden olmadığını iddia etti. 4 ay önce Cihan’ın hastanede olduğunu bilmesine rağmen... Güllerin Savaşı’nda Ömer tüm karizmasını kaybetti. Her geçen bölüm o kadar çirkinleşiyor ki, Ömer’den kahraman olması mümkün değil. Çocuğa DNA testi yaptıktan sonra daha da çirkinleşecek. Şu saatten sonra izleyicilerin Gülru ve Ömer aşkını desteklemesi imkânsız. Dizinin tek erkek kahramanı Cihan. Güllerin Savaşı’nda da bundan sonra sevginin tutku mu yoksa emek mi olduğunu izleyeceğiz. Umarım kazanan emek olacaktır.GÖNÜL GÜÇLÜ, DUYGUSUZ DEĞİL...Başrollerini Gökçe Bahadır, Onur Saylak ve Engin Öztürk’ün paylaştığı Hatırla Gönül, pazar akşamı ikinci bölümüyle ekrana geldi. İkinci bölümün dramatik yapısı kesinlikle birinci bölümden daha iyiydi. Ancak izlerken çok ama çok takıldığım bir şey var. Gönül’ün duygusuzluğu beni rahatsız ediyor. İkinci bölümde öyle sahneler izledik ki, benim gözüm doldu ama Gönül’de tık yok. Özellikle yetiştirme yurduna gidip merdiven altında uyuduğu sahne inanılmaz duygusaldı. Ancak Gönül’ün o güçlü duruşu sahnenin duygusuna seyircinin de girmesini engelledi. Sanırım aynı durumdan benim kadar Hatice karakteri de rahatsız. Tekin’in kendisini dövmesine aldatması kadar tepki göstermeyen Gönül’e “Adam sana vurup, yüzünü eline verdi, seni aldatması kadar takılmadın” dedi. Güçlü kadın karakterlerine tabii ki karşı değilim. Ama Gönül’ün de bir canı var. Babasını buluyor, annesinin kim olduğunu öğreniyor, yetiştirme yurduna gidip anne diye sayıklıyor, nişanlısı dövüyor, onu aldattığını öğreniyor ama Gönül bir damla gözyaşı dökmüyor, acı çekmiyor. Yeni tanıştığı Yusuf’un omzunda uyuyor, peynirli yumurta yapıyor. Bu da Gönül karakterini duygusuz hale getiriyor. Güçlü olmakla duygusuz olmak aynı şey değil. Gönül bu duygu çağlayanı karşısında yıkılmaz değil, terminatör gibi görünüyor.
14-15-16 Ekim tarihlerinde Maslak Uniq’te Kristal Elma Festivali gerçekleşti. Reklam ve pazarlama dünyasının duayenlerini buluşturan festivalin bu yılki teması “Fame” yani şöhretti. Değişen reklam ve pazarlama dinamikleri tartışıldı. Twitter iş ortakları yöneticisi Tom Fox, Türkiye’de gerçekleşen terör saldırıları ve güvenlik sebebiyle panele katılmadı ve “Şimdinin Gücü” paneli iptal olmak zorunda kaldı. Kendi adıma çok şey öğrendiğim bir üç gün geçirdim festivalde. Universal Music Group, global iş geliştirme başkanı Olivier Robert Murphy’in panel başlığı “Markalar, hayranlar ve şöhret”ti. Murphy konuşmasında müziğin gücüne de değindi ve “İçerik bir nehirse, kaynak sanatçının kendisidir. Bugün bir markayı devam ettirmek için tüketiciyi fana çevirmek gerekir. Müzikle de duyguları harekete geçirir ve özel bir bağ kurulmasını sağlarsınız. Bir şey ürettiğinizde neden sattığınızı düşünün. Mesela bir içecek markası müşteriye sadece kola satmaz, mutluluk satar. Biz müzik satmayız, duygu ve an satarız. Eskiden bir şeyi pazarlarken dört şeye dikkat ederdik. Ürün, ücret, yer ve tanıtım. Bugün onun yerini ilişki, deneyim, aykırılık ve his aldı. Bu dört şeyi dikkate almak lazım” dedi.Seks olmasın, aşk olsun!Osman Sınav, Açelya Topaloğlu ve Can Yaman Fox TV’nin düzenlediği oturumda “Uluslararası pazarlarda Türk markalarının tanıtımına TV dizilerinin katkısı” içeriğinde konuşmacıydı. “Madem devir hikâye anlatma devri, ben size bugün dünyaya satılan Türk dizilerinin yolculuğu nasıl başladı onu anlatıp gideceğim” dedi. Sınav, “Deli Yürek’i yaparken bir hikâyeyi anlatacağım ve hikâyemle star yaratacağım. O Türkiye’nin bir numaralı starı olacak demiştim. Bugün o isim Kenan İmirzalıoğlu oldu. Deli Yürek Türkiye’nin yurt dışına satılan ilk dizisi oldu. Kazakistan’a sattık. Yurt dışına satılan dizilerimizi konuşuyoruz ama geriye doğru gittiğimizi düşünüyorum. Çünkü bizden aşk anlatmamızı istiyorlar. Seks olmasın, aşk olsun diyorlar. Seks olmadan aşk olmaz ki... Ayrıca ortak yapımlara girmemiz gerekiyor. Yapacağımız bir işin dünya yankısını düşünemiyoruz. Çok yerel düşünüyoruz” dedi. Perşembe akşamı Kurtlar Vadisi Pusu ve İnadına Aşk’ın reyting savaşında İnadına Aşk AB grubunda Kurtlar Vadisi’ni geçti. Sektörde dizi sürelerini ilk uzatan, dizi özetlerini ilk çıkaran, yeni bölüm tanıtımlarını dizinin sonuna ilk koyan Osman Sınav, kendi yarattığı diziyi yeni dizisinin reytinglerde geçmesi üzerine “İnsanın 13 yıl önce kendi yarattığı bir diziyi, yeni romantik komedi dizisiyle geçmesi çok güzel bir hismiş. Bir ilk daha oldu” dedi. Perşembe savaşı kızışıyor Malum yıllardır perşembe akşamına ambargo koyan dizi Kurtlar Vadisi Pusu. Zirveyi kimselere bırakmıyor. Son haftalarda onu İnadına Aşk, Asla Vazgeçmem takip ediyor. Ancak önümüzdeki perşembe akşamı yarış kızışacak. Başrollerini Sinem Kobal, Hazar Ergüçlü, Okan Yalabık, Binnur Kaya, Metin Akdülger ve Ulaş Tuna Astepe’nin oynadığı “Analar ve Anneler” atv’de başlayacak. Ancak asıl rekabet kasımın ikinci haftası Muhteşem Yüzyıl: Kösem Sul- tan’ın gelişiyle zirveye taşınacak. Bakalım, yarışı Polat Alemdar mı, Kösem Sultan mı kazanacak?
Ay Yapım’ın yapımını, Kerem Çatay’ın yapımcılığını, Özlem Yılmaz, Anıl Eke, Burcu Görgün’ün senaristliğini, Toygar Işıklı’nın müziklerini ve Hilal Saral’ın yönetmenliğini üstlendiği Kara Sevda, çarşamba akşamı Star TV’de görücüye çıktı. Burak Özçivit, Neslihan Atagül, Kaan Urgancıoğlu, Kürşat Alnıaçık, Orhan Güner, Neşe Baykent, Zeyno Eracar, Rüzgar Aksoy, Barış Alpaykut, Hazal Filiz Küçükköse, Burak Sergen ve Zerrin Tekindor’un rol aldığı dizi; maden mühendisi Kemal’le ressam Nihan’ın bir günde başlayan ve bir haftada kara sevdaya dönüşen aşkını konu ediniyor. Zaten asıl sorun da orada başlıyor. İlk görüşte aşk hikâyesine artık seyirci inanmıyor. Zira, bugünün gerçeğini yansıtmıyor. Kimse sadece bir kez gördüğü birisini bir ay düşünüp çevresine anlatmıyor. Üç kez oturduğu birisine de “Ben senin için her şeyi bırakıp Zonguldak’ta gecekonduda otururum” demiyor. Dizilerde bile olsa iki gönül bir olunca samanlık seyran olmuyor. O nedenle keşke adı Kara Sevda olan bir dizide sevda meselesinin nasıl işleneceğine daha fazla çalışılsaymış.Dizinin türü yoktuÖncelikle iyi işlendiği sürece klişeyi sevdiğimi belirtmeliyim ama Kara Sevda klişeler konusunda fazla cömert davrandığı, çok uzun ve yorucu bir ilk bölümle karşımıza çıktığı için klişe zehirlenmesine maruz kaldık. Birbirini tekrar eden sahneler, karakterleri tanıtmak için gösterilen fazla gayret ve sürekli altının çizilmesi diziyi asıl derdinden yani ne anlattığından fazlasıyla uzaklaştırmış. Bir bölümde çok şey anlatma derdi ise işleri iyice arapsaçına döndürmüş. Çünkü dizinin türü kalmamış. Romantik komedi gibi başlayan dizi, yarım saat sonra melodrama, bir saat sonra toplumsal gerçekçiliğe, finalde de intikam hikâyesine dönüşüyor. Kendi içinde tutarsız bir ritim sergilemesi, süreyi uzatmak için tekrar eden sahneler ve sonucu tahmin edilebilir klişeler nedeniyle Kara Sevda izleyiciyi hikâyesiyle ilk bölümde doyurmadı. İzleyiciye “Önünüzde bir açık büfe var. Üzerinde de birkaç çeşit meze... Hepsinden biraz alırsanız doyarsınız ama ana yemek ikinci bölümden sonra gelecek” demiş oldu. Bu da dizinin Tüm Kişiler’de 4.59 reytingle 3’üncü, AB’de 3.52’yle 6’ncı, ABC1’de 4.33’le 5’inci olmasına neden oldu. Tartışmasız bu kadro ve beklentiyle çok daha yüksek başlayabilirdi. Gelelim oyunculuklara... Neslihan Atagül inanılmaz güzelleşmiş. Ekran enerjisi muazzam. Son yıllarda star çıkmamasından şikâyetçiydik. Eğer bu dizi ikinci bölümden itibaren yükselişe geçerse Türkiye’nin çok konuşacağı yeni jönfi olacaktır. Dizide her ne kadar Fatih Harbiye’deki gibi yine ressam olsa ve Kemal’le tıpkı Macit’le olduğu gibi tekneden denize düşerek aşkı başlasa da oyunculuk performansını ben beğendim. Özellikle aşkla güzelleşen kadının, bir iki sahnede mutsuzlukla çirkinleşmeye başlaması çok hoşuma gitti. Aynı durum Burak Özçivit geçerli... Dizide üç farklı tiple karşımıza çıktı. Öğrenci Kemal, maden mühendisi acılı Kemal ve işletme sahibi güçlü Kemal. Tek tek ikisinin performansı başarılıydı. Ancak ikili sahnelerde aralarındaki uyumdan şüpheliyim. Özellikle öpüşme sahnelerinde her iki oyuncunun da tedirginliği hissediliyordu. İkisi de özel hayatlarındaki birlikteliklerinin zarar görmesinden endişe ediyor gibiydi. Dizinin tartışmasız en dikkat çeken ismi Kaan Urgancıoğlu oldu. Emir Kozcuoğlu gibi istediğini almaya alışmış, öfke kontrolü olmayan ve her şeyi mubah sayan zor bir karakterin sorumluluğunu almış. Biraz daha doğallaşacaktır ama ilk bölümdeki performansıyla Emir’e sinir olmamızı sağlayarak amacına ulaştı.İki farklı üslup vardıZonguldak maden sahneleri kesinlikle muhteşemdi. Üstelik o hikâyeden bir bölümlük konu çıkardı. 2 dakikada maden çöktü, Kemal televizyona çıktı. Keşke merak duygusunu sağma yolunu seçselermiş. Nihan’ın iki kez denize düşmesi de fazla kabak tadı verdi. Üstelik düşmeden önce “Şimdi düşeceğim” diye not düşmesi seyirciyi iyice aptal yerine koymaktı. Ezcümle; yönetmen Volkan Kocatürk Zonguldak sahnelerinden sonra diziden ayrıldı. Hilal Saral diziyi devraldıktan kısa bir süre sonra Burak Özçivit hastalandı ve ameliyat oldu. Sete ara verildi. Verilen bu aralar ve değişim ekranda iki farklı üslubun olmasına, oyuncuların birlikte çok vakit geçirememesinden dolayı özellikle aşk sahnelerinde kimya oluşamamasına, rakiplerin önüne geçmek için süreyi uzatma kaygısı da hikâyenin sarkmasına neden olmuş. İkinci bölümden itibaren dizi derdini ortaya koyduğu için ben izlemeye devam edeceğim ama izleyicinin buna tahammülü var mı onu da haftaya göreceğiz.
Süreç Film’in yapımını, Ali Gündoğdu’nun yapımcılığını, Deniz Dargı’nın hikâyesini, Cem Görgeç’in senaryosunu ve Nisan Akman’ın yönetmenliğini üstlendiği Evli ve Öfkeli ikinci bölümüyle büyük çıkış yakaladı. Birce Akalay, Sarp Akkaya, Ebru Cündübeyoğlu, Ayça Erturan, Yıldız Çağrı Atiksoy, Serkan Altunorak, Sinan Eroğlu, Yıldırım Fikret Urağ, Gamze Topuz, Kemal Pekser, Elif Atakan, Yunus Güner, Burak Sevinç, Nişan Şirinyan, Gizem Koçak, Bengü Şen, Levent Ünsal ve Alisa Sezen Sever’in rol aldığı diziyi ilk bölümünde izleyememiştim. Ama tanıtımlarını izlediğimde ilk bölüm düşük reyting alsa da, ikinci bölüm yükselişe geçecektir diye bir tespitte bulunmuştum. Çünkü iş samimi ve eğlenceli duruyordu. Pazar günü iki bölüm üst üste izledim. Gerçekten ikinci bölüm çok daha iyiydi. Çünkü artık karakterler tanıtılmış ve olay başlamıştı. Arkadaşlığın, kardeşliğin, evliliğin sorgulandığı bölüm Tüm Kişiler’de 4.73 reytingle 3’üncü, AB’de 5.09’la 1’inci, ABC1’de 5.81’le 2’nci oldu.Hem güzel hem oynuyorDizinin en dikkat çeken tarafı kesinlikle oyunculuk performansları... Birce Akalay, aileyle olan bağını koparmış ama Dilek’i ailesi yerine koymuş, erkeksi, inatçı Esra karakterini öylesine giyinmiş ki, gerçekten öyle bir kadınla oturduğunuzu düşündürüyor. Ebru Cündübeyoğlu hem bu kadar güzel olup, hem de bu kadar iyi oynamayı nasıl başarıyor dememi sağlıyor. Güzel oynayamaz demek istemiyorum. Sadece bizim ülkemizde oyuncu güzelse oyunculuğa fazla yatırım yapmıyor. Ama Cündübeyoğlu’nu izlerken sadece oyunculuğuna takılıyorsunuz. Seray’ı da tam kıvamında canlandırıyor. Çünkü biraz abartsa karikatüre kaçabilir.Dilek denge unsuruAyça Erturan’ı zaten çok yetenekli buluyorum. Evli ve Öfkeli’de de denge unsuru Dilek’i canlandırıyor. Etrafındaki tüm karakterler o kadar inatçı ki, pozitifliğiyle hepsini o dengede tutuyor. Ben Dilek’in hikâyesini de merakla takip ediyorum. Zayıflayıp etrafını yaktığını görmeyi bekliyorum. Yıldız Çağrı Atiksoy, bu üç eğlenceli kadın arasında en mantıklı ve dertli kadını canlandırıyor. Anne olmak için bir haftası olan ve kocasının çocuğunu doğurtmak zorunda kalan Mine’ye insan ne diyeceğini bilemiyor. Bir kadının onu anlamaması mümkün değil. Sonuç olarak erkeklere gelemiyorum bile... Çünkü bu birbirinden farklı gibi görünen ama tüm marazlarıyla birbirinin geçmişi olan dört kadının hikâyesi. Ben işi sevdim, umarım reytingi de bol olur.ÜÇ FORMAT GÖRÜCÜYE ÇIKTIITV Inter Medya şirketinin CEO’su Can Okan Türk dizilerini ve formatlarını dünyaya pazarlayan en önemli aktörlerden biri. Can Bey’le sık sık bir araya gelip dünyaya satılan içerikleri tartışırız. Bu yıl Cannes’da düzenlenen dünyanın en büyük televizyon içerik fuarı olan MIPCOM’a da onun davetlisi olarak gittim. Haliyle sık sık standlarına uğrayıp hangi projelere ilginin olduğunu bizzat gözlemledim. Kara Para Aşk ve Kara Sevda’ya yoğun talep olduğunu baştan söyleyeyim. Can Okan, konuşmacı olarak katıldığı bir konferansta Türk yapımlarının kalitesine vurgu yaparak, uzun yıllar boyunca Latin Amerika dizilerinin Türk televizyon kanallarında gösterildiğini ancak şimdi Türk yapımlarının Latin Amerika’daki birçok ülkede izleyicilerin vazgeçilmez TV programı haline gelmesinin gurur verici olduğunu söyledi. Ayrıca bu yıl üç yeni yarışma formatını görücüye çıkardı ITV Inter Medya. Daha Türkiye’de tanıtılmayan yarışmaların adı Sıkıysa Cevapla, Ünlüler Mutfakta ve Lig. Okan, “Türkiye’nin bu yıl onur konuğu ülke olması sebebiyle ayrı bir önem taşıdığı bu fuarda ülkemizi ve ürünlerimizi en iyi şekilde tanıtmış olmaktan büyük memnuniyet duymaktayız. Fuar süresince organize ettiğimiz farklı etkinlikler ve neticesinde aldığımız geri dönüşler son derece sevindirici” dedi.
Most Production’ın yapımını, Gül Oğuz’un yönetmenliğini, Berkun Oya’nın senaryo danışmanlığını, Deniz Yeşilgün ve Esra Çetek Yılmazer’in senaryosunu üstlendiği Hatırla Gönül, pazar akşamı görücüye çıktı. Gökçe Bahadır, Engin Öztürk, Onur Saylak, Selen Öztürk, Turgay Kantürk, Cahit Gök, Perihan Ünlücan, Özcan Tekdemir, Tuğrul Tülek, Biğkem Karakuş, Ezgi Tombul, Berrin Şeker Civil, Süleyman Felek, Kaya Akkaya, Nedim Suri, Lila Gürman ve Ali İpin’in rol aldığı dizi, hafızasını kaybeden Gönül’ün Jülide olarak hayatını anlatmaya başlayıp “Neden hatırlamıyorum?” sorusuyla başladı. Dizinin tam da Ankara’da barış mitinginde patlama olmasından bir gün sonrasında başladığını düşünürsek, öyle günlerden ve acılardan geçiyoruz ki eminim “Keşke hatırlamasak bu acıları” diyoruzdur.Onur Saylak muhteşemdiHatırla Gönül’de yetiştirme yurdunda büyüyen hemşire Gönül’ün kalp cerrahı Tekin’le evlilik hazırlıkları yapmaya hazırlanırken Tekin’in gerçek yüzüyle tanışmasını ve kaçışını anlattı bize... Öncelikle yönetmen Gül Oğuz inanılmaz akıcı bir dünya kurmuş. Dizi ne zaman başladı, nasıl bitti anlamadık. İki saat su gibi akıp gitti. Özellikle barda kavga sahnesi muhteşemdi. O kadar gerçek bir sahne olmuş ki, ev ahalisiyle izlerken gerildik. Oyunculuklar muazzam. Söyleyecek söz yok. Onur Saylak, sinemada gösterip televizyonda bir türlü nasip olmayan oyunculuk kalibresini göz önüne sermiş. Tekin’i nefes almadan takip ettim.Gönül’le empati kuramadıkAma işte kocaman bir AMA diyerek dizinin neden Tüm Kişiler’de 2.78 reytingle 10’uncu, AB’de 2.32’yle 16’ncı, ABC1’de 3.00’le 11’inci olduğunu ve neden başlıkta “Hatırla Tekin” dediğimi anlatacağım. Dizinin ilk bölümdeki en büyük sorunu adı Hatırla Gönül olan bir işin aslında Tekin’i anlatmasıydı. Kahramanımız Gönül, o kadar güçlü ve duygularını belli etmeyen bir kadın ki, onun ne geçmişinde yetiştirme yurdunda büyüdüğü için acısıyla empati kurabildik, ne Tekin’e olan aşkına inanabildik, ne de gördüğü şiddet nedeniyle acı çekişine... Gönül ne hissettiyse içinde yaşadı, bize empati kuracağımız bir duygu kırıntısı vermedi. Konuşmalarda ailesiz büyümüş bir kadın vardı ve gerçek hayatta yırtmıştı. Güzel bir evde, iyi meslekte, zengin bir nişanlıyla, kimseye muhtaç olmadan ayakta duruyordu. Hal böyle olunca, yüzde 80’i bunu başaramayan kadınlara ulaşması çok zordu.Şiddet bu kadar mı normalleşti?Gönül ve Tekin arasındaki aşka inanmak mümkün değildi. Çünkü ikili arasında öyle bir kimya yoktu. Tekin’in hastalıklı aşkına inandık ama Gönül’de bir aşk göremedik. Zaten ortaya İlknur çıktığı anda Gönül sanki nişanlısından bunu bekliyormuş gibi hemen teslim oldu şüpheye... Gönül Tekin’den şiddet gördükten sonra da aşka dair acı, pişmanlık izlemedik. Üstüne üstlük şiddet gördüğü gece Yusuf diye birisinin arabasına binip ertesi gününü onunla geçirdi. Ben mi abartıyorum, yoksa Gönül her gün şiddet gören bir kadın mı? Şiddet bu kadar mı normalleşmiş hayatında... İnsan aşık olduğu nişanlısından şiddet gördüğünde dünyası başına yıkılır. Sabah gülümseyerek “Günaydın bana börek mi yaptın Hatice Anne?” deyip gece tanıştığı yabancıyla kahvaltı masasında cilveleşmez.Kısacası Hatırla Gönül iyi bir bölüm ama derdini anlatamamış bir birinci bölümdü. Türk toplumu dizileri sadece eğlenmek için değil, izlediği şeyin içinde kendi hayatıyla empati kuracağı şeyleri izlemek için de seyreder. Karakteri içselleştirir. Karakteri anlar, hak verir, tarafını tutar, onunla ağlar, onunla kızar ve onunla bir yolculuğa çıkar. Ona acır. Ne yazık ki, ilk bölümde Gönül izleyiciye bunu veremedi. Ancak Tekin, tüm gel-gitli kişiliğine rağmen o kadar derin yazılmış ve oynanmıştı ki, onun hikâyesi merak uyandırdı ve ben kendimi Tekin’e acırken buldum. Dikkatinizi çekerim, anti-kahramana, kötüye acıdım. Ona “Hatırla Tekin, sen iyi bir insansın” derken, Tekin neler çekti de, bu hale geldi diye düşünürken buldum kendimi. Oysa bunu belki 3 ya da 4’üncü bölümde söylemeliydim.Kusursuzluk yansımamalıydıÖzetle, Hatırla Gönül yurt dışına satış şansı oldukça yüksek bir kurguyla sahneye çıktı. Ben kendi adıma çok beğendim. Ama keşke Türk toplumunun “Neden dizi izliyorlar?” sorusuna cevap veren bir bölümle başlasaydı. O zaman reyting sonuçlarının çok yukarıda olacağına adım kadar eminim. Çünkü eldeki hikâye, reji, oyunculuk performansları, müzik ve sanat yönetimi çok iyiydi. Keşke bu kusursuzluk isteği karakterlerin yolculuğuna yansımasaydı. Hatırla Gönül, umarım gelecek bölümde reytingini artırır. Çünkü üzerine çok çalışılmış bir iş var ortada...
4-8 Ekim tarihleri arasında Cannes’da düzenlenen MIPCOM, eğlence içerik fuarındaydım. Bu yıl Türkiye onur konuğu olduğu için medya sektörüne hizmet veren neredeyse herkes oradaydı. Kısacası Cannes sokaklarında gördüğüm her 10 kişiden 8’i Türk’tü. MIPCOM, dünyada üretilen her şeyin görücüye çıktığı bir market. Eski projelerden, önümüzdeki sene dünyaya damgasını vuracak işlere kadar her türlü içerik mevcut. Ayrıca sektör liderlerinin konferansları ciddi anlamda kafanızı açıyor. Peki, Türk dizileri Cannes’da nasıl karşılandı?- Dünya gerçekten küçük. Eğer elinizde iyi bir fikriniz varsa, iyi İngilizce konuşuyorsanız, iletişime ve girişimciliğe açıksanız dünyaya açılabilirsiniz. Bu hepimizin sandığından çok daha kolay... Çünkü sizin kim olduğunuzdan çok yarattığınız içerik önemli.- Türkiye sanılanın aksine dünyanın gözünü çevirdiği bir ülke haline gelmiş. Muhteşem Yüzyıl, Fatmagül’ün Suçu Ne gibi diziler Türkiye’ye olan önyargıyı silmiş.- Dünyada ciddi bir içerik sorunu var. Virginia Mouseler düzenlendiği Fresh TV’de hem format, hem de dramada seçtiği projeleri yayınladı. Ancak bu sene çok zorlandığını da ekledi.- Türkiye özelinde bakarsak, şu anda Türk dizileri çok popüler. Ancak hâlâ Fatmagül’ün Suçu Ne, Binbir Gece gibi dizilerimizi konuşuyorlar. Türkiye’de son 4 yılda çıkan projelerde ciddi sorunlar var. Sürelerin uzaması içeriğin kötüleşmesine ve kısa sürede yayından kalkmasına neden oluyor. Kısacası sebep her ne olursa olsun içerik Türkiye’de karşılığını bulmuyor. Böyle devam ederse birkaç yıl sonra Türkiye dizilerini dünyaya satmaya çok zorlanır.- Fuarda Kara Para Aşk çok fazla dikkat çeken dizilerden biri oldu. Aşk Yeniden 17 ülkeye satıldı. O Hayat Benim en çok ilgi çeken dizilerden biriydi. Kösem görücüye çıkmadan fuarın en çok konuşulan dizisi oldu. Filinta’ya olan ilgi büyüktü. Maral 5 ülkeye satıldı.- TRT, ITV-Inter Medya ve Global Agency parti düzenlendi. TRT’de Athena, ITV’de DJ ve dansözler, Global’de Brezilya ve Almanya’dan sanatçılar vardı. Hepsi eğlenceli geçti ama ITV partisinde çok eğlendim.- Türk dizilerine olan ilginin sadece dramalar için geçerli olduğunu söylemek doğru olur. Çünkü komedi dizileri, üstelik 120 dakikalık komedi dizileri hiç satılmadı. Esprilerin çok yerel kaldığı eleştirisi yapıldı.- Reaksiyon’un senaryosu Amerika’ya satıldı.- Kanal D Genel Müdürü Pelin Diştaş Yaşaroğlu konferansların dikkat çeken ismiydi. Fuarın açılış günü hem Türk dizilerini anlattı, hem de medyada kadın gücü yemeğinde konuşmacıydı.- Kısacası ben Cannes’dan sektör adına bir umutla döndüm. Eğer burada içeriğe verilen önem artarsa uzun yıllar dünya Türkiye’yi konuşur. Yeter ki, biz hem Doğu’yu hem de Batı’yı iyi bildiğimizi anımsayıp içerik zengini bir ülke olduğumuzu hatırlayalım ve kötü gidişe dur demeyi bilelim.
Tim’s Production’ın yapımını, Timur Savcı’nın yapımcılığını üstlendiği, Beren Saat, Ekin Koç, Hülya Avşar, Anastasia Thsilimpou’nun başrollerini oynadığı Muhteşem Yüzyıl-Kösem Sultan Cannes’da çıkarma yaptı. Dünyanın en büyük eğlence içerik fuarı olan ve Cannes’da düzenlenen MIPCOM’da ilk kez görücüye çıkan Kösem Sultan için çok özel bir parti düzenlendi. Belediye tarafından koruma altına alınan ve sadece özel organizasyonlar için açılan Villa Domergue isimli tarihi şatoda düzenlenen partiye 1200 kişi katılmak istemesine rağmen sadece 650 davetli içeri alındı. Şatoda Leonardo Di Caprio da her yıl özel partiler veriyor.Koç kadınların ilgi odağı olduPartiye katılan her davetliye kapıda Kösem kutularında özel kolyeler dağıtıldı. Saat 22.00’de başlayan partide Brezilyalı bir ekip popüler şarkılara kemanıyla eşlik etti. Almanya ve Rusya’dan gelen bir ekip sahne aldı. Geceye Hülya Avşar, Ekin Koç, Beren Saat ve Anastasia Thsilimpou 23.15’de Muhteşem Yüzyıl’ın jenerik müziği eşliğinde geldiler. Hülya Avşar Timur Savcı’yla salona giriş yaptı.. Hülya Avşar ve Beren Saat arasındaki yakınlık gözlerden kaçmadı. İkili yabancı hayranlarıyla bol bol fotoğraf çektirdiler. Geceden ilk ayrılan kişi yarım saat sonunda Hülya Avşar oldu. Beren Saat yaklaşık bir saat fotoğraf çektirdikten sonra partiden ayrıldı. Ekin Koç gecenin en çok fotoğraf çektiren oyuncusu oldu. Neredeyse partiye katılan tüm kadınların ilgi odağıydı.80 ülke rezerve ettiMuhteşem Yüzyıl-Kösem Sultan MIPCOM’da daha yayına girmeden 80 ülke tarafından rezerve edildi. Fuarda VIP alıcılar için özel bir odada dizinin 35 dakikalık gösterimi yapıldı. Dizinin yurt dışı pazarlamasını yapan Global Agency CEO’su İzzet Pinto, “Bu yıl MIPCOM’da Türkiye’nin onur konuğu olması büyük bir avantajdı. Türk dizileri çok daha fazla öne çıktı. Kösem’e inanılmaz yoğun bir ilgi vardı. İlk defa yayınlanmamış bir dizi için İtalya, İspanya, Almanya ve Fransa’dan talep gördük. Timur Savcı iyi ki bu işi bana verdi” dedi. Gecede en çok dikkatimi çeken ise oyuncular arasındaki uyumdu. Bir işte oyuncular anlaşırsa başarı şansı artar. Kasım ayında başlayacak dizinin yolu dünyaya açıldı, umarım Türkiye’de de reytingde karşılığını bulur.
Türkiye’nin onur konuğu olduğu MIPCOM 2015’e Türkler çıkarma yaptı. Açılış gecesini üstlenen TRT’nin düzenlediği partiye Diriliş ve Filinta dizilerinin oyuncuları Onur Tuna, Nur Fettahoğlu, Wilma Elles, Engin Altan Düzyatan, Kaan Taşaner katıldı. Yabancı basının ilgisi Türk oyunculardaydı. Gecede Athena verdiği konserle hem Türkleri, hem de yabancı katılımcıları coşturdu.“Yöntemim duygularım”Fuarın ikinci gününde Halit Ergenç, Tuba Büyüküstün, Kerem Deren, Hilal Saral ve Selin Arat konuşmacıydı. Tim’s Production uluslararası satış sorumlusu Selin Arat Muhteşem Yüzyıl ve Kösem Sultan’a dünyanın ilgisini anlattı. Halit Ergenç, işini çok sevdiğini ve yönteminin duyguları olduğunu söyledi. Ergenç, “Oynayacağım karakterin bana açacağı duygusal kapıya ve yolculuğa bakarım” dedi. Tuba Büyüküstün hem Asi, hem 20 Dakika, hem de Kara Para Aşk’ın yurt dışındaki başarısının nedenlerindenbirinin güçlü kadın karakterlere sahip olmamızla açıkladı ve “Uluslararası başarı kendi ülkendeki başarıdan sonra geliyor. Sen karakteri merak edip peşine düşersen zaten o iş oluyor” dedi.“Bıçak kemiğe dayandı”Konferansın en samimi açıklaması yönetmen Hilal Saral’dan geldi. Gücümü duygularımdan ve ekibimden alıyorum diyen Saral, “En önemlisi kendi iç çatışmalarımdan besleniyorum. Biz bir duyguyu ıskalamamak için saatlerce oyuncularla konuşuyoruz. Açıkçası hikayeleri yavaş anlatmayı ama durmadan yavaş anlatmayı öğrendik” demesiyle salon alkışlarla inledi. Cannes’da da 140 dakikaya çıkan dizi süreleri gündemdeydi. Şimdilik her şey yolunda gözükse bile dünyada hala eski dizilerimiz konuşuluyor. Bugün Amerika’dan sonra dünyaya en çok dizi satan ülke Türkiye. Rekabetin ağır, sürelerin akıl kaçırtıcı olduğu Türkiye televizyon sektörü bu duruma bir çözüm bulmazsa önümüzdeki yıllarda bu parlak günleri yaşaması zor görünüyor. Zira Türkiye’nin başarılı senaristleri “Artık bıçak kemiğe dayandı” diyor.