Şebnem Burcuoğlu’nun aynı adlı kitabından sinemaya uyarlanan Kocan Kadar Konuş filmini mart ayında izlemiştim. Çağımızın hastalığı; 30 yaşına gelip evlenmeyen genç kızlara yapılan baskı. Efsun’un aile bireyleri tarafından kuşatma altına alınması, 14 yıl önceki eski aşkı Sinan’ın gelişi ve evlenme baskıları ortaya bir komedi çıkarmıştı. Ama ben o aşka inanmamıştım. Burcuoğlu’nun devam kitabı Kocan Kadar Konuş Diriliş de beyazperdeye uyarlandı. BKM’nin yapımını, Necati Akpınar’ın yapımcılığını, Kıvanç Baruönü’nün yönetmenliğini üstlendiği filmde; Ezgi Mola, Murat Yıldırım, Gülenay Kalkan, Nevra Serezli, Nilgün Kasapbaşoğlu ve Hümeyra rol alıyor. Kadro şahane...Hümeyra çok şey katmışHikâye; bu filmde evlenmeye çalışan Efsun ve Sinan’ın aile baskısıyla mücadelesine dönüşüyor. Filmi pazartesi akşamı gerçekleştirilen özel gösterimde gazeteci arkadaşlarımla birlikte izledim. Bu defa; başından sonuna başrolde hikâye vardı. Ezgi Mola ilk filmde de muhteşem performansıyla beğenilmişti ama bu defa zirve yapmış. Ben ilk filmde Murat Yıldırım’ın geride kaldığını düşünmüştüm. Bu filmde; ikisi arasında şahane bir kimya yaratılmış. Dolu dolu aşk sahneleri izledik. Bugüne kadar dramada izlediğimiz Murat Yıldırım’ı bir de komedi de izleyin derim. Kesinlikle Hümeyra kaknem babaanne olarak filme çok şey katmış. Ezcümle; Kocan Kadar Konuş Diriliş film olmuş. Üstelik Türkiye’de çok beceremediğimiz romantik komedi türünün örnek işlerinden biri haline gelmiş.Senin İçin Seni AnlattımMalum yarın yılbaşı. Şimdi hepimizde hummalı bir sevdiklerimize ne hediye alacağımız telaşı var. Size şahane bir önerim var. Televizyon sektöründe uzun yıllardır çalışan, yazar Ülkem Gürbüz, işte tam bu anlar için şahane bir hediye kitap hazırlamış. İçinde aşka, arkadaşlığa dair harika bir masalın anlatıldığı, aynı anda boyama kitabı olan ve ilişkinizi istediğiniz renge dönüştürebileceğiniz bu kitabın adı “Senin İçin Seni Anlattım.” Kadından Aşk, Erkekten Aşk, Erkekten Arkadaş, Kadından Arkadaş diye dört farklı renkte ve konseptte satılan kitap yeni yılda yeni başlangıçlar yapmak isteyenler için bulunmaz ve özel bir hediye. Ben birkaç tane aldım, en sevdiklerime hediye edeceğim. Bakalım, bizim ilişkilerimizin rengi ne olacak?
Tartışmasız Türk dizileri arasında her bölüm ne olacağını en çok merak ettiğim, oyunculuk performanslarıyla harika yemeklerin yapıldığı bir sofraya oturuyormuş gibi hissettiğim ve rejisinde her hafta yeni bir şeyin denendiğini izlediğim proje Poyraz Karayel. Çarşamba akşamı ekrana gelen bölümünde de, çıkmazlara gebe bir bölüm izledik. Yıllar sonra aradığı aşkı, Despina’yı bulan ve Adil Topal’ın kim olduğunu öğrenmesiyle aşktan vazgeçen Bahri Baba, saldırıya uğradı. Alzheimer olduğunu öğrendiği için Sefer’i nikâh masasında bırakan ve acı çeken Sema’ya “Dur” demek için gelen Mete vuruldu.Asıl mesele kiralık aşkDafne’nin ilgisini kabul eden ve Sema’yı unutamayan Sefer saldırıda Sema’nın sevgilisi zannettiği Mete’yi korudu. Küresel aşıklar Zülfikar ve Meltem aralarındaki Adil Topal gerçeğini unutup yakınlaşmaya başladı. Evli olduğunu öğrendikten sonra aşkını kalbine gömen Taş Kafa, Ümran’ın kocasını hırpaladı. Songül’ün tuttuğu İpek Sadettin’e aşık oldu ve zenginlik yalanı ortaya çıktı. Ancak orada asıl mesele kiralık aşk. Sadrettin İpek’i Songül’ün kiraladığını öğrendiğinde büyük olay kopacak.200 metre yaklaşmama kararıPoyraz ve Ayşegül öyle çılgın bir çift oldu ki, onların başına bir günde gelen bizim başımıza gelse şu anda aklımızı kaçırmıştık. Eski kocasının kendisini dövdüğünü iddia eden Begüm mahkemeyi kazandı ve Poyraz’ın Sinan’a 200 metre yaklaşmaması kararı çıktı. Ama dizinin en güzel sahnesi canlı yayındaki İsmail Karayel’e çocuklarının oynadığı oyundu. Mikrofonu açık kalan ve sesi canlı yayına verilen İsmail Karayel, tüm Türkiye’ye cinayetlerini, uyuşturucu taciri olduğunu ve Adil Topal’ı itiraf etmiş oldu.Üç intikam kurşunu attıKaçtığında da oğluyla karşı karşıya geldiler. Adil Topal oğluna silah çekti ama vuramadı. Poyraz Karayel ise birkaç uyarıdan sonra üç el ateş etti. Çocukluğunun, kardeşinin ve Ayşegül’ün intikamıydı o üç kurşun. Bölüm finalinde Topal yere düştü. Peki, öldü mü? Bence öldü. Bir bölümde onlarca olay işleyen dizide; Adil Topal’ın ölümü ortalığı karıştıracak. Babasını öldüren Poyraz’ın yarım aklının nasıl gittiğini hep beraber izleyeceğiz.GÜLRU NE ZAMAN KÖTÜ OLDU?Gülfem ve Gülru’nun savaşı tam gaz devam ediyor. Ama bu defa en büyük, en kirli, en acımasız hamleleri Gülru yapıyor. Üstelik vicdan azabı bile çekmiyor. İnsan düşünmeden edemiyor. Gülru ne zaman bu kadar kötü oldu? Babasının ölümünden sonra intikam meleğine dönüşen Gülru bir türlü doğru yolu seçemedi, hatalarından ders almadı ama en önemlisi kötülükten vazgeçemedi. Çünkü kötülük bulaşıcı bir hastalık. Bir defa ona yakalandığınızda, ondan kurtulmayı kafaya koymazsanız ruhunuzdan gitmesi hayli vakitalıyor. Bu hafta ekrana gelen bölümde de Gülfem’in Sipahi olmadığını tüm Türkiye’ye ilan ederken yüzündeki mutluluk korkutucuydu. Damla Sönmez’in bir bölümde ritmi bozmadan merhametli, meraklı, aşık, kıskanç, hırslı ve intikamcı bir karakteri canlandırıp bana bu yazıyı yazdırmasına ise alkışlar. Bölüm finalindeki melek yüzlü şeytan ifadesi akılda kalacak kadar iyiydi.
Yılın en iddialı dizisi olarak başlayan, yayınlanmadan 25 ülkeye satılan Muhteşem Yüzyıl Kösem ilk bölümün ardından beklentileri karşılamamış ve hızla düşüşe geçmişti. Aşkın geç başlaması, partnerler arasındaki uyumsuzluk, Sultan Ahmed’in güçsüzlüğü her hafta reytingleri düşürmeye devam etti. Dizide Yunan oyuncu Anastasia Thsilimpou, Anastasia karakterini canlandıracak ve daha sonra Beren Saat dahil olacaktı.Ani değişikliği yadırgamadıkReytinglerin her bölüm düşüşü Beren Saat’in gelişini hızlandırdı. Anastasia olarak koridorda yürüyen oyuncu 7’nci bölümde Beren Saat oldu. Bir dizide izlediğimiz en hızlı oyuncu değişimiydi. İşin ilginç yanı; ben dahil hiç kimse bu değişikliğe takılmadı. Zaten hepimizin beklentisi dizide Saat’in rol almasıydı.Beren Saat, Muhteşem Yüzyıl Kösem’in kurtarıcısı olarak perşembe akşamı sarayın koridorunda yürümeye başladı ve iddiasını ortaya koydu. “Geliyorum, kaderleri değiştirmeye, istikbali yazmaya ve cihana adımı bırakmaya geliyorum” diyerek Kösem dönemini başlattı.Keşke bu bölümle başlasaydıÖyle bir 7’nci bölüm izledik ki; gücü de, aşkı da, çaresizliği de, entrikayı da yaşadık. Tıpkı Muhteşem Yüzyıl’da olduğu gibi... Bu bölümü izledikten sonra insan düşünmeden edemiyor; madem böyle bölüm yazılabiliyor, zaten Beren Saat’le anlaştınız neden birinci bölümünüze böyle başlamadınız. Beren Saat’in koridorda yürüyüşü ve “Geliyorum” monoloğuyla başlayıp geçmişe dönen bir Muhteşem Yüzyıl Kösem emin olun diziyi bambaşka yere götürürdü. Bize önce Kösem’in ve Ahmed’in kudretini, aşkını gösterip sonra geçmişe götürüp nasıl yükseldiklerini gösterselerdi bugün 4-6 reyting bareminde olan dizi 9 reytingin üzerinde yer alırdı. Ama asla Muhteşem Yüzyıl olmazdı.Saat’in ortalama 1 reytingi varGelelim Beren Saat’in diziye nasıl bir katkı sağladığına... İzleyici olarak Kösem karakterine çok yakıştığını söyleyebilirim. Keşke Anastasia Thsilimpou hiç rol almasaydı. Saat başından beri dizide olsaydı. Reytinge katkısına gelince; Muhteşem Yüzyıl Kösem geçen hafta Tüm Kişiler’de 4.04 reyting almıştı. Beren Saat’in gelişiyle bu bölüm 4.65 oldu. Yani Saat Tüm Kişiler’de 0.61’lik bir artışa neden oldu. Ancak dizinin sıralamasını değiştirdi. Geçtiğimiz hafta 15’inci olan dizi, Saat’in gelişiyle 6’ncılığa yükseldi. AB’de geçen hafta 6.50 reytingle zirveydi Kösem. Bu hafta yerini korudu ama reytingini 1.63 artırdı. 8.13 reyting aldı. ABC1 yani bir dizinin devam edip etmeyeceğini gösteren, reklamverenin baktığı reyting de geçen hafta 5.73 reytingle 4’üncü sıradaydı dizi. Bu hafta reytingini 1.09 artırarak 6.82’yle zirveye oturdu. Anlayacağınız, Beren Saat’in ortalama 1 reyting katkısıyla dizi nefes aldı.Aralarında 8 yaş varBunda sonra Kösem’in reytingi daha da artar mı bilinmez. Ancak aşkın, kudretin ve entrikanın artması kesinlikle yükseltecektir. Bir tarafta Safiye Sultan, diğer yanda sultanlığa ilerleyen Kösem hikâyesinde Ahmed arada harcanmazsa dizi daha keyifli bir hale gelir. Ayrıca Hülya Avşar ve Beren Saat’in karşılıklı atışması çok ses getirecektir. Ezcümle; bilgim Beren Saat ve Ekin Koç arasında 8 yaş var dese de, ekranda ikisini partner olarak yadırgamadım. Umarım, ilerleyen bölümlerde yükselişe geçen bir Muhteşem Yüzyıl Kösem izleriz. Kösem de böylece tüm dünyaya satılarak cihana adını bırakır.
TMC-Erol Avcı’nın yapımcılığını, Çağatay Tosun’un yönetmenliğini üstlendiği, Sema Ali Erol, Figen Şakacı, Mahir Erol’un senaryosunu kaleme aldığı, Kıraç ve Nevzat Yılmaz’ın müziklerini yaptığı Acı Aşk dizisi pazar akşamı ilk bölümüyle ekrana geldi. Seçkin Özdemir, Selin Şekerci, Sezgi Sena Akay, Alperen Duymaz, Hüseyin Avni Danyal, Nerminan Uğur, Erkan Can, Nazan Diper, Mutlu Güney, Türkü Turan, Çağla Özavcı, Tolga Mendi, Umur Yiğit Vanlı’nın rol aldığı dizi Tüm Kişiler’de 2.26 reytingle 21’inci, AB’de 1.54’le 33’incü, ABC1’de 2.11’le 23’üncü oldu. Acı Aşk’ın ilk bölüm için çok hatası vardı ama bu kadar acılı bir sonucu hak etmiyordu. Acı Aşk, Melek ve Bulut’un ilk karşılaştıkları anda başlayan aşklarını, daha üçüncü görüşmede birlikteliğe ve büyük bir aşka dönüştürmüş. İşte asıl sorun burada başlıyor. Bu devirde kimse kimseye ilk görüşte, üstelikte hakkında hiçbir şey bilmeden bu kadar aşık olmuyor. Eğer aşık oluyorsa da bunu altında seyirciyi ikna eden tarafları oluyor. O nedenle işin inandırıcılıktan en uzak tarafı bu aşktı. Ama dizinin ana omurgasını da bu aşk oluşturuyor. Bulut’un yalnızlığını ve sahte dünyadan kaçışını anladık ama Melek gibi ailesine bağlı bir kızın sadece adını bildiği bir adam Sığacık’a geldi diye boynuna atlayıp onunla birlikte olmasını, Avrupa Gençlik Orkestrası’na sırf Bulut’la konuşmak için gitmemesini ben kendi adıma anlamadım. Daha doğrusu inandırıcı bulmadım.Bölüm finali heyecan yaratamadıDizinin neredeyse yarısından sonra adamın evli olduğunu öğrenmemiz, karısı Sude’nin kendisini aldatan kocasını önce normal karşılayıp sonra çıldırması da hiç Türk kadınına uygun bir davranış değildi. Özellikle birinci bölüm finalinin Bulut ve Melek’in sarılmasını yakalayan Sude olması da sahneyi büyütmedi. Sude olayı bilmese ve o anda öğrense bölüm finali olabilirdi. Ama dizinin yarısında annesine hiç umursamadan “Kocam beni aldatıyor” diyen bir kadının aşıkları yakalaması heyecanlı bir final olmadı. Dizinin en samimi karakteri Ali’ydi. Annesini babasının ölüme terk ettiğine inanan, babasının servetini reddeden ve bağımlı sevgilisi Eylül’e deli gibi âşık olan Ali’yi sanırım izleyen her kadın sevmiştir. Çünkü sevdiğini yaşatmak tek arzusu. Kısacası, Acı Aşk’ın en büyük sorunu derdini birinci bölümde anlatamayan, olayı akışını kuran ama sahneleri büyütemeyen bir iş olmasıydı. Çağatay Tosun’un rejisini her zaman severim.İlk bölümün günahı olurGelelim oyunculuklara; Sezgi Sena Akay ekrana çok yakışmış. Harika gülüyor. Tecrübesizliği fark edilir olsa da sırıtmamıştı. Eğitim alırsa uzun süre onu konuşuruz. Alperen Duymaz’a bayıldım. O da ekran için yeni bir keşif. Selin Şekerci’yi zaten ekranda görmeyi özlemiştim. Bu defa kötü bir karakterle karşımıza çıkmasının da doğru bir karar olduğunu düşünüyorum. Seçkin Özdemir, iyi işlenmiş Bulut karakterinin yalnızlığını, sıkışmışlığını ve hırsına bize inandırdı. Hüseyin Avni Danyal, Erkan Can, Neriman Uğur’a diyecek söz yok. Üçü de canlandırdıkları karakter olmuşlardı. Konuk oyuncu Türkü Turan’ın ilk bölümde ölmesini değil, birkaç bölüm ortalığı karıştırmasını beklerdim. Dizinin ikinci bölümü çok daha heyecanlı bir tanıtımla çıktı. Kanalı Show TV’nin bu hafta hem gündüz, hem de gece tekrar yayınlamasıyla ikinci bölümde daha fazla dikkat çekecektir. Ama söylemeden duramayacağım, önünüzde bu kadar vakit varken neden ilk bölümün senaryosu için daha fazla vakit harcanmadı? Türkiye dizi sektörünün artık ilk bölümün günahı olmaz klişesinden, ilk bölümün günahı olur klişesine geçmesi gerekiyor. Çünkü bu seyircinin bir diziye bölümlerce şans verecek tahammülü yok.
Türkiye’de kız çocuklarının babasıyla genellikle mesafeli bir ilişkisi vardır. Çocukken babaya aşık olan kız çocuğu büyüdüğünde anneyle yakınlaşmaya, daha doğrusu babadan alamadığı izinleri anneden almaya başlar. Bu da anneyle yakın, babayla mesafeli bir ilişki kurmasını sağlar. Ama bir kız çocuğunun ilk karşılaştığı erkek, ilk aşkıdır babası... Belki de o nedenle kızların evlendikleri adamlar hep babalarına benzer. Baba-kız ilişkisini anlatan işler de ekranda hep izlenir. Çünkü televizyon izleyicisi kadındır. Kadın ekranda erkek izler. Kendi babasıyla olan ilişkisini görmek veya hayal ettiği baba-kız ilişkisini görmek istiyor. İyi anlatılan baba-kız ilişkisi de ekranda karşılığını görüyor. Süper Baba, Yaprak Dökümü, Aşk-ı Memnu, Paramparça ilk aklıma gelenler... Bu dizilerdeki babalar ve kızlar arasındaki ilişkinin reytinge çok katkı sağladığına eminim. O nedenle 2016 için sektöre önerim, güzel bir baba kız hikâyesi yapan kazanır.Kösem’i Beren değil, senaryo kurtarırYaklaşık iki aydır nereye gitsem, kimi görsem Kösem dizisini konuşuyoruz. Herkesin bu konuda söyleyecekleri var. Hatta geçen gün Muhteşem Yüzyıl’da Kanuni Sultan Süleyman’ı canlandıran Halit Ergenç’i yolda çevirip diziyi şikayet eden izleyicileri bile okuduk. Şimdi diziye kurtarıcı olarak Beren Saat giriyor. Perşembe akşamı yani 7’nci bölümde diziye dahil olacak. Yeni çıkan iki tanıtımda da Beren Saat’in diziye yakıştığını söyleyebilirim. Ama ben Saat’i dizinin kurtarıcısı olarak görmüyorum. Çünkü bir oyuncu tek başına koca bir projeyi toparlayamaz. Kösem’in kurtuluşu senaryosuyla olur. Eğer Anastasia’nın Kösem’e dönüşme hikâyesi izleyiciyi kendisine çekerse dizinin reytingleri artar. Aksi taktirde diziye kim katılırsa katılsın sonuç değişmez.
Sezar’ın hakkını Sezar’a vermek lazım! Ben sık sık eleştirsem de Karagül dizisini bugün başka bir yere koymak gerekiyor. Çünkü ara sıra tökezlese de zirvedeki yerinden asla vazgeçmiyor. Dizide ne öyle büyük bir aşk hikâyesi var, ne de aşk uğruna intikam almaya çalışan insanlar! Annelerin dramı, erkeklerin zaafı var aslında ve kocaman bir sır... Dizinin dört sezon önce birinci bölümü Baran’ın Ebru’nun oğlu olduğunu ve artık onları kavuşturacağını söyleyen babası Murat ve amcası Kendal’ın kavgasıyla başlamıştı. Kendal Baran’ı vermeyeceğini, kendi oğlu gibi olduğunu söylemiş ve sonunda Murat’ı Fırat’ın sularında boğmuştu. İşte birinci bölümün açılış sahnesindeki bu sırrın cevabı için 4 sezon bekledikten sonra bu cuma ortaya çıktı. Ebru’nun oğlu olduğunu öğrenen Baran’ın ev ahalisi ve mezardaki babasıyla hesaplaşması vardı. Üstelik dizi “Dalya” diyordu yani 100’üncü bölümü ekrana geliyordu. Baran geçmişini, 20 yılını kendisinden çalan herkese hesap sordu ama cevaplarını alamadı. Sonunda soluğu amcası Kendal’ın yanında aldı ve “Senin ederin bu fıstıklar kadar” cevabını alınca da fabrikayı ateşe verdi. Bölüm tamamen Baran’ın yani Mert Yazıcıoğlu’nun üzerine kuruluydu. Kendi adıma sakinliği yerine deli fişek ve tüm bedeniyle bize çektiği acıyı yaşatan bir Baran izlemek isterdim ama Yazıcıoğlu hayli zor sahnelerin altından kalmıştı. Bu bölümün starı tartışmasız senaryoydu. Olay örgüsü ve özellikle diyalogları muhteşemdi. 100 bölüm dile kolay ve Tüm Kişiler’de dizi hâlâ zirvede. Tüm ekibin emeğine sağlık!Hayat Şarkısı derdini anlattıYönetmenliğini Cem Karcı’nın üstlendiği, Burcu Biricik, Birkan Sokullu ve Ahmet Mümtaz Taylan’ın başrolünü paylaştığı, Kanal D’nin yeni dizisi Hayat Şarkısı’nın ilk tanıtımı cuma akşamı yayınlandı. O kadar doğru, sıcak, hikâye odaklı bir tanıtım izledik ki, “Oh be” dedim, sonunda güzel bir dizi izleyeceğiz. Hayat Şarkısı’nın yolu açık olsun, çünkü bizi eski dizilerin sıcaklığına götürdü. Umarım görüntü kadar içeriği de izleyicilere aynı duyguyu hissettirir.Kördüğüm’ün Türkleşmesi gerek!Kördüğüm ikinci tanıtımıyla ekrana geldi, ben tanıtımı kendi adıma sevdim. Ancak yine dizinin ne anlatacağına dair çok az ipucu verdi. Kahramanımızın çocuğunun öldüğünü ve intikam hikâyesine dönüşeceğini, bir de hayallerinden vazgeçmediğini anladık. Onun dışında lüks mücevherler, mekânlar, evler, arabalar, jetler izliyoruz. Tanıtım tüm kusursuz görüntüleri karşısında seyirci de merak uyandırmıyor ve soğuk! Hatta bir Türk dizisine benzemiyor. Dünya standartlarını yakalamak güzel ancak bu işi Türk işine çevirdiğinizde izlenirsiniz. Aksi takdirde seyirci kendisine üstten bakıldığını hisseder ve izlemeyi reddeder. En kısa zamanda hikâye odaklı bir üçüncü tanıtım izlersek sanırım Kördüğüm izleyici için kördüğüm olmaktan kurtulacak.
Göç Zamanı’nın ikinci tanıtımı önceki akşam yayınlandı. İlkine göre izleyiciyi daha fazla işin içine dahil ediyordu. Mümin Sarıkaya’nın “Hayat” şarkısı çok doğru bir seçim olmuş. Bu defa oyuncuları da gördük. Vahide Perçin, Talat Bulut, Tilbe Saran, Ali Erkazan ve Arzu Gamze Kılınç’ı bir arada izlemek kesinlikle harika olacak. Herkesin iyi oyuncu olduğu bir dizide inandırıcılık cepte demek. Özellikle Tilbe Saran’ı Mardinli bir kadın olarak görmeyi merakla bekliyorum. Cansu Tosun, Engin Benli, Elif Ceren Balıkçı işin genç tarafı. Hikâye; bir annenin, zulümden kaçırdığı çocuklarını bilmeden bir cehenneme sokuşunun ve gözlerinin önünde her birinin dağılıp gidişini konu alıyor. Anne tabii ki, onlara sahip çıkmak için çırpınıyor. Limon Yapım-Hayri Aslan’ın yapımcılığını üstlendiği diziyi Veli Çelik yönetiyor. Dizinin yönetmeni, oyuncuları, yapımcısı iyi. Eğer senaryoda izleyeciyi içene çekerse bu dizi tutar! Çünkü Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri; çocuklarını fark etmeden bir cehennemden başka cehenneme atan ebeveynlerin sonraki kurtarma mücadelesidir. Göç Zamanı, ocak ayında Star TV’de başlayacak. Bakalım, bu soruna nasıl parmak basacak?Seni seviyorum Burçin!Poyraz Karayel dizisini mesleki olarak değil tamamen severek izlediğimi itiraf etmeliyim. Senaristinden yönetmenine, yapımcısından oyuncularına ciddi bir gönül koymuşluk var bu işte. Herkes taşın altına elini sokuyor ve üstüne düşen görevin fazlasını yapıyor. Pek çok dizinin süresinden şikâyet ederken Poyraz Karayel’i sıkılmadan izliyorum. Bu hafta da Adil Topal’ın kim olduğunun ortaya çıkmasını nefesimi tutarak izledim. Ama tartışmasız dizinin en eğlenceli tarafı Poyraz’ın uykusunda “Burçin çok güzelsin, seni seviyorum Burçin” demesiydi. Gerçek hayatta da birlikte olan Burçin Terzioğlu ve İlker Kaleli’nin aşkı da böylece dizide yer aldı. Bize de aşkınıza sağlık demek kalıyor. Babanın adı varBiz bugüne kadar hep annenin dramına şahit olduk. Bir evlilikte sorun varsa hep kadının tarafından baktık. Erkeğin, babanın arkasından söylendik. Erkek konuşmadığı için de hep laneti ona okuduk. Geçenlerde elime bir kitap geçti. Chiviyazıları Yayınları’ndan çıkan kitabın adı “Babanın Adı Var.” Talip Emiroğlu’nun kaleme aldığı kitap, “Ağıtı kadınlar yakar, babalar içine atar. Kadınlar söyler, babalar susar. Ve suçlu hep babalardır. Babanın sadece adı var” diyor. Kitap, bir babanın mücadelesini, hayata tutunmasını ve çocuklarının mutluluğu için verdiği savaşı anlatıyor. Bugüne kadar kadın hikâyelerine odaklanan biri olarak “Babanın Adı Var”ı cesur, samimi ve ters köşe buldum. Hatta bu hikâyeden iyi bir film ya da dizi bile çıkabileceğini düşünüyorum.
Deniz Seki’nin Eşkiya Dünyaya Hükümdar Olmaz dizisinde rol alması olay oldu. Buna fazlasıyla karşı çıkan da oldu, destekleyen de... Ben bu hafta ekrana gelen bölümde hem ağladım, hem de mutlu oldum. Çünkü Deniz Seki, halkın önünde savunmasını yaptı. Salı akşamlarının reyting şampiyonu olan bir dizide hem yaşadığı hayatı, hem hatalarını, hem umudunu, hem de adalet beklentisini dile getirebildi. Cezaevinde ilk uyandığı gün hissettiği duygu için Hallac-ı Mansur’un “Cehennem aslında acı çektiğimiz yer değildir, cehennem acı çektiğimizi kimsenin duymadığı yerdir” sözünü kullandı ve hepimizi ağlattı. Yeni şarkısını söyledi. Ama sanırım beni çok etkileyen ve herkesin kulağına küpe olan sözü “Kamera ışıkları var. Sonra bir sabah uyanıyorsun ne yürüyecek bir yolun var, ne şarkını duyan var, ne şarkı söyleyecek nefesin var, ne de bir umut ışığı!” oldu. Cezaevinde herkesin ihtiyacı olan şey umut ve adalet! Deniz Seki’nin de bir an önce özgürlüğüne kavuşması dileğiyle! Bu arada şubat ayının başında İnkilap Kitabevi’nden Deniz Seki’nin kitabı çıkıyor. Onu da merakla bekliyorum.Nadide Hayat, “Aşkın yaşı yoktur” diyorTAFF Pictures’ın yapımını, Timur Savcı ve Cemal Okan’ın yapımcılığını üstlendiği Nadide Hayat filmi yarın vizyona giriyor. Demet Akbağ, Yetkin Dikinciler, Sevil Akı, Efecan Şenolsun, Ümit Erlim, Irmak Örnek, Burak Can, Gizem Erdem ve Sadi Celil Cengiz’in rol aldığı, Emre Özdür, Volkan Sümbül ve Ali Demirel’in senaryosunu yazdığı Nadide Hayat’ı Çağan Irmak yönetiyor. Film, eşini kaybeden Nadide Hanım’ın ikinci hayatını anlatıyor. Kendini eve kapatmayan, yaşamak için her zaman bir sebep vardır diyen Nadide, evlendiği için bıraktığı üniversiteye dul kalınca yeniden dönüyor ve hayata kocaman bir tokat atıyor. Demet Akbağ, bu filmde tüm varlığını ortaya koymuş. Muhteşem performansıyla alkışı fazlasıyla hak ediyor. Yönetmen Çağan Irmak, bu defa rotasını komediye kırmış. Senaryonun özellikle diyalogları çok başarılı ve bu senaryoyla çok daha komik bir film çıkarmış. Ezcümle, yarın vizyona girecek Nadide Hayat, 115 dakikada sizi hiç sıkmayan ve çıkışta yüzünüzde bir tebessüm bırakan bir film. Unutmadan, size “Aşkın yaşı yoktur” umudunu da aşılıyor!