Jane The Virgin dizisinden uyarlanan ve yedi hafta önce Kanal D ekranında başlayan Hayat Mucizelere Gebe, pazar akşamı final yaptı. Hande Ataizi, Işıl Yücesoy, Damla Colbay, Yiğit Dikmen, Erkan Sever ve Burcu Binici’nin başrollerini paylaştığı dizi ne yazık ki, ekranda mucizelere gebe olamadı. Jane The Virgin’in birkaç bölümünü izlemiş biri olarak, bu dizinin ana çatışma konusunun Türkiye’ye uygun olmadığını zaten düşünüyordum. Ancak tahminimden iyi uyarlandı. Türkiye’de en iyi uyarlama işlerini Med Yapım yapıyor.Ataizi şahaneydiGelelim, dizinin bize kazandırdıklarına... Özellikle Hande Ataizi’ye karşı önyargılıydım. Ancak şahane bir performans sergiledi. Damla Colbay’a dikkat diyorum. İnanılmaz masum bir yüzü var. Ekran için yepyeni bir yüz olacaktır. Alacağı oyunculuk eğitimiyle ekranda aranılan yeni kadın oyuncu boşluğunu doldurmaya aday. Aynı durum Yiğit Dikmen için de geçerli. Yeni yüzlere ihtiyacımız var. Yiğit Dikmen de yeni jön adayı olabilecek potansiyel yüksek ama eğitim alması lazım. Rolünü daha çok sahiplenir ve giyinirse onu da uzun yıllar konuşuruz. Erkan Sever’e bu dizide çok güldüm. Kendini star zanneden oyuncuları ti’ye aldığı bu performansı unutulmazlar arasına girdi. Burcu Binici’yi ilk kez kötü kadın olarak izledik. Masum yüzlü birini kötü olduğunu da bize göstermiş oldu. Melek yüzlü şeytanlara selam olsun. Işıl Yücesoy, tartışmasız dizinin en iyi oyuncusuydu.Yeni yüzler kazandıkDizinin son iki bölümünü Serdar Gözelekli çekti. Daha önce iki defa Antalya Film Festivali’nde filmlerini izlediğim genç bir yönetmen. Hayat Mucizelere Gebe’yle o da dizi dünyasına “Merhaba” dedi. Hayat Mucizelere Gebe arkasında bize iki yeni yüz, bir yeni yönetmen bırakarak ekran yolculuğunu tamamladı.Hayat Şarkısı Sarı Melek olmuşHAYAT Şarkısı’nın tanıtımları oldukça dikkat çekici. Beni eski günlere götürüyor. Aslında fazlasıyla çocukluğumun bir dizisinin duygusunu hissettiriyor. Sanem Çelik’in oynadığı ve müziğini bile hala ezbere söyleyebildiğim Kara Melek’i hatırlatıyor bana... Ancak bu defa Sarı Melek izleyecekmişiz gibi hissediyorum. Sanırım Kara Melek’i bu ülkede izlemeyen kimse yoktur. Dizi, hepimizi ekrana bağlamış ve entrikanın her türlüsüyle yüzleştirmişti. Birkan Sokullu, Burcu Biricik, Tayanç Ayaydın, Ahmet Mümtaz Taylan, Ahmet Saraçoğlu’nun rol aldığı dizi, şubat ayında Kanal D’de ekrana gelecek. Diziyi Cem Karcı yönetiyor. Rejisini çok beğendiğim bir yönetmen Cem. O nedenle yeni Kara Melek’i, yani Sarı Melek’i heyecanla bekliyorum.
Cuma akşamı ekrana gelen Kiralık Aşk dizisinde başrol oyuncusu Barış Arduç’u izleyemedik. Çünkü zatürre teşhisiyle tedavi gören Arduç’un çalışabilmesi mümkün değildi. Zaten geçen hafta ekrana gelen bölümde hastalığı çok belli oluyordu. Ayakta durmakta zorlandığı açıktı. O nedenle Barış’ın ara vermesine ve tedavisine odaklanmasına sevindim. Biz, hastaneden çıkarılıp sahne çekmeye götürülen oyuncular da gördük bu sektörde... Barış hem başarılı bulduğum bir oyuncu, hem de çok sevdiğim bir arkadaşım. Ciddi bir hastalıkla mücadele etti. Çok geçmiş olsun arkadaşım! Hastalığının iyiye gitmesi de çok sevindirici. Zaten bu hafta ekrana gelen bölümde de yapılan internet görüşmesinde tüm sevenlerine ilan ettin. Bomba gibi dönmeni bekliyoruz.Ara vermek zor mu?Gelelim, bu haftaki bölüme... Defne ve Ömer’in tüm karakterlerle beraber geçmişine yolculuk yaptığı ve bugün neden böyle olduklarını açıklama iddiası taşıyan bölümde keşke Barış Arduç oynayabilseymiş. Durumu kurtarmak için böyle bir bölüm yapılması ve yerine başka bir oyuncunun konulması bence olmamıştı. Çünkü Ömer’in karizmasını, sessizliğini, takıntılarını Barış Arduç’un duruşunda, yürüyüşünde, konuşmasında, tonlamasında sevdik. Koray’ın geçmişini Onur Büyüktopçu’dan başka biri oynasa inanır mıydık? Hayır. Ömer’e de inanmadım işte. Neden hep şov devam etmeli anlayamıyorum. Ekrana bir hafta ara vermek bu kadar zor muydu?‘Ömer nerede’ bölümü olsaymışAsla ara verilmeyecekse keşke “Ömer nerede?” diye bir bölüm yazılsaymış. Tüm karakterlerin ve seyircilerin Ömer’i aradığı, merak ve gizem duygusunun tavan yaptığı ve sonunda Sinan’la yine internetten görüşme yapıp haftaya geleceğini açıkladığı bir bölüm eminim daha fazla dikkat çekerdi. Üstelik kaybolmasının sebebini de geçmişinde bir iz bulmasına bağlayıp bu hafta yayınlanan bölümü de haftaya bağlayabilirlerdi. Böylece geçmişten bir sırrın öğrenilmesiyle dizi daha büyük ivme kazanırdı. Dizi, ekibinin hayaliyle başlar ama seyircinin aslında hiç yapılmayanları zihninde canlandırmasıyla devam eder ve izlenir. Bu da benim hayalim işte! Keşke büyü hiç bozulmasa, Barış Arduç’un yokluğu da diziye dahil edilseydi. Geçmişin anlatıldığı bölümde; Defne’nin annesinin gösterilmemesini ilerleyen bölümlerde dönme ihtimaline bağlayabilirim. Ancak Ömer’in anne ve babasını göstermemesinin nedenini de merak ediyorum. Birisi bana açıklayabilir mi?Defne’ye arkadaş lazım!Bir de son zamanlarda çok takıldığım bir mesele var. Defne’yi her geçen gün kaybediyoruz. Gitgide kendi kendine konuşan birisine dönüşüyor. Bu da karakteri absürtleştiriyor. Bu sorunu çözmek çok kolay. Eğer Defne’nin şirkette bir arkadaşı olabilirse kendi kendine konuşmak yerine onunla konuşur. Böylece karakter gerçeğe dönüşür.
Başrollerini Belçim Bilgin, İbrahim Çelikkol ve Alican Yücesoy’un paylaştığı Kördüğüm dizisi perşembe akşamı 3’üncü bölümüyle Fox TV’de ekrana geldi. İlk bölümün tüm anlaşılmazlığına karşın, üçüncü bölüm bize derdini anlatabildi. Ancak üçüncü bölümden sonra anladığımız bir dizi olması büyük risk. Neyse ki, kanal dizinin ilk bölüm tekrarını bulduğu her boşlukta yayınladı. İster istemez her izleyici Kördüğüm’e maruz kaldı. Hatta bir arkadaşım diziyi beşe bölerek izlediğini söyledi. Her gün kaldığı yerden tekrarını izleyerek takip etmiş. Yani bizi ekrana bağlayamayan bir bölümdü. Oysa üçüncü bölümde; kaskatı izlediğimiz Ali Nejat’ın Kaan’la birlikte çözülmesini, Umut’un hırslarıyla birlikte kirlenmesini, Naz’ın Kaan’la annelik sevgisini tatmasını, Feyza’nın tutunduğu acılarının hesabını, Tarık’ın evlat sevgisinden üstün olan şirket sevgisini, İbrahim’in geçmişini izledik. Bundan sonra Didem’in vasiyeti gibi Ali Nejat’ın gizlediği en büyük hazinesi yani sevgi dolu yüreği ortaya çıkacak. Sevgisi de tüm dengeleri birbirine karıştıracak. Evlatla “iyileşen” ve parayla “kötüleşen” iki adamın Naz üzerindeki etkisini izleyeceğiz. Yine altını çizerek söylüyorum; keşke ilk bölümü böyle kursalardı. O zaman reytinglerde tüm kategorilerde zirvede oturan bir dizi olurdu.En saçma evlilik teklifiAh Poyraz öyle evlilik teklifi mi olur? Resmen Ayşegül’ün yüreğine indirecektin. Poyraz Karayel’in son bölümünde Ayşegül hamile olduğunu öğrendi. Babasına söylemek için de Poyraz’dan bir evlilik teklifi bekledi. Poyraz çok iddialı konuştu. Finalde de “Mutluluk nedir?” ödeviyle yine bilirkişi gibi tiradını attı. Mutluluğun yasaklanmasını ve mutluluk diye bir şey olmadığını savunan Poyraz, balkondan aşağıya atladı.Zaten atlaması saçmaydı. Sonunda da bunun bir evlilik teklifi olduğu ortaya çıktı. Tabii Ayşegül bayıldı. Zaten kim olsa bayılırdı. Ekran tarihinin en saçma evlilik teklifiydi. Bu saçmalık Poyraz Karayel’e yakıştı mı? Hayatı saçmalık haline gelen Poyraz bundan sonra ne yapsa yakışır.DİRİLİŞ’İN REYTİNGİ BİZE NE SÖYLÜYOR?Muhteşem Yüzyıl Kösem’in aldığı düşük reytingler sebebiyle sektörde dönem işlerine olan ilginin azaldığı, halkın Osmanlı dizilerine doyduğu konuşuluyor. Ancak TRT 1’de ekrana gelen Diriliş bu ezberi bozuyor. Dizi her hafta reytingini yükseltmeye devam ediyor. Üstelik zirvedeki yerini kimseye kaptırmaya niyeti yok. Geçtiğimiz çarşamba Tüm Kişiler’de 9.86, AB’de 14.88, ABC1’de 13.24 reyting aldı. AB’de neredeyse 15 reytinge imza atan Diriliş, Osmanlı dizilerine ilginin bitmediğini çok net kanıtlıyor. O nedenle Diriliş ekibine kocaman alkış. Bu devirde reyting aslanın midesindeyken çift haneli reytinglere imza atmak büyük başarı. Ancak bu sonuçlardan çıkan sonuç; biz tarihi öğrendiğimiz şekilde izlemek istiyoruz. Okuldaki tarih kitaplarımızda zaferlerimizi okuduk. Başarısızlıklarımızı da iki cümleyle geçerek öğrendik. Ekranda da müfredatımız gibi kahramanın erkek olduğu ve zaferlere giden yolu izlemek istiyoruz.
İddialı olan şeylere karşı sempatim vardır. Çünkü herkes korkup arkadan iş çevirirken iddialı insanlar herkesin gözünün içine baka baka ne yapacaklarsa yaparlar. Dürüsttürler. Çünkü kendilerinden başka kimseye güvenmezler. Hayatta da en çok kendilerine inanırlar. Zaten iddialı olmaları kendilerine ve işlerine olan güvenlerinden gelir. Ancak bu özgüvenin altı doludur. Bu kadar kelamı neden ettiğime gelince; tabii ki Gecenin Kraliçesi nedeniyle... O3 Yapım-Onur Güvenatam’ın yapımcılığını, Yağmur-Durul Taylan’ın hem yönetmenliğini, hem de yaratıcı yapımcılığını, Meryem Uzerli ve Murat Yıldırım’ın başrolünü oynadığı dizi; ikinci bölümüyle Tüm Kişiler’de 5.19 reytingle 7’nci, AB’de 4.20’yle 8’inci, ABC1’de 5.61’le 5’inci oldu.Seyirci Meryem’i affetti mi?İlk bölümüne göre reytingler artmış artmasına ama bu kadar iddialı bir işin merak uyandırmaması sadece beni değil tüm sektörü şaşırtıyor. Zira, dizinin ilk bölümü her ne kadar eleştirilecek çok şeye sahipse de, zaten seyirci gelip izlememiş. “Muhteşem Yüzyıl’dan sonra Meryem Uzerli’nin yeni dizisine bakarım. En azından kendi dizim özetteyken gelip izleyeyim” dememiş izleyici. Bu da araştırılması gereken başka bir konu. Dizi başlamadan önce “Meryem Uzerli’yi seviyor musunuz?” sorusuyla araştırma yaptıran kanal ve yapımcı, keşke “Meryem Uzerli’nin şu konulu dizisini izler misiniz?” diye araştırma yaptırsaymış. Ama şu saatten sonra asıl soru “Konusunu bile bilmediğiniz diziyi neden izlemediniz?” olmalı. Türkiye’de izleyici bir gecede baş tacı eder yıldızları ama bir kere kırıldığında da kolay affetmez. Belki de Muhteşem Yüzyıl’ı yarıda bırakıp giden Meryem Uzerli’yi seyirci affetmemiştir. Bunu da araştırmak lazım!Teknik kısmına takılmışlarNeyse gelelim ikinci bölümü detaylarına... Dizinin ilk dikkat çeken kısmı değişen senaristleri oldu. Ozan Aksungur ve Cüneyt Aysan’dan sonra Errtan Kurtulan ve Hasan Başoğlu devralmış diziyi. İtiraf etmeliyim, ikinci bölümün hem olay akışı, hem de diyalogları çok daha iyiydi. Ancak bu kez göz tırmalayan reji ve oyunculuklar oldu. Maalesef ne yapacağına karar verememiş bir reji var ortada... Dizi gibi başlayıp tam sizi hikâyenin içine çekeceği sırada bir anda Hollywood filmlerinden esinlenilmiş sahnelerle işten yabancılaştırıp uzaklaştırıyor sizi reji. Üstelik Taylan Biraderler işin teknik kısmına o kadar takılmışlar ki, mizansenleri es geçmişler. Oysa dizi mantığı; iyi tekniği doğru mizansenlerle birleştirdiğinde ve sahneleri sağdığında seni başarıya götürür. İş bu haliyle; kebap restoranında salyangoz ikram ediliyormuş gibi görünüyor.Gizemi, görmeden patlattılarHaliyle kebabın iyi olmasından çok salyangozun iyi görünmesine takılan bir durumda da ortaya oyun takip etmekte zorlandığımız performanslar çıkıyor. Tek tek değerlendirdiğimizde her biri iyi olmasına rağmen, sahnelerde fazlasıyla abartıya kaçan oyunculuklar izledik. Senaryoda ilk 30 dakika övgü almasına rağmen sonrasında birkaç bölüm saklansa ve iyi gizem yaratılsa ilgi çekebilecek Kartal ve Selin aşkının geçmişini saniyede, üstelik de bizim görmediğimiz bir şekilde patlattı. Selin Emre’ye sanırım arabada anlattı ve Selin Kartal’a koştu.Masum değillerMeğer hepsi bir intikam içinmiş. Çünkü Aşk-ı Memnu’ya bağlayacak diziye Ezel de kopyalanacakmış. Neden Ezel diziyorum, çünkü dizinin tema müzikleri Ezel’e o kadar benziyordu ki, ister istemez bilinçaltımı harekete geçirdi. Zaten finalde Selin’in intikam planını açıkladı. Ezel’in kadın versiyonuna dönüşeceğini gördük. Aziz’le olup Kartal’dan intikam alacak. Bir de gizemli erkek sesi girdi devreye... Ama Ezel’in de, İntikam’daki Yağmur’un da gerçek sebepleri vardı intikam almak için... Selin neden intikam alacak? Sebebi önemli bile olsa bize bu hiç hissettirilmedi. Eee ben artık hiç merak etmiyorum diziyi. Daha ikinci bölümde bize Selin’in hiç masum olmadığını gösterdiniz. Sözde sevdiği kadının hayatını kurtarmak için aşkından vazgeçen adama hiç acımadı. Üstelik daha fazlasını yapacağını vaat etti. Bu durumda biz kimi seveceğiz? Bir yanda intikama teslim olmuş ve gerçek bir sebebi olmayan Selin, diğer tarafta Aziz’in bir lafıyla aşkından vazgeçen korkak Kartal var. Bu saatten sonra ikisi de masumiyetini kaybetti geçmiş olsun!Buzlanmasına rağmen belli olduSon olarak; saat tam 21.30’da, Mert’in uyuşturucu madde kullanmaya kalkması ve o maddenin gösterilmesi kimse kusura bakmasın ama olmadı. Üstelik o sahnede ekranda “İyi uykular çocuklar” yazdı. Keşke yaşadığı travmayla geçiştirilseydi ama maddeyi göstermeselerdi. Buzlamalarına rağmen net olarak ne olduğu anlaşılıyordu. Bu da bu yapıma yakışmadı.
Başrollerini Canan Ergüder, Damla Sönmez ve Barış Kılıç’ın paylaştığı, iki sezondur Kanal D’de ekrana gelen Güllerin Savaşı’nda sona yaklaşıldı. Son bölümde Cihan’ın ölümüyle fırtına öncesi sessizlik yaşandı. Ardından da fırtına geldi. Senaryoda yavaş yavaş finale gidiyor. Hatta oyuncuların şimdiden başka dizilerle görüşmeye başladığını duymaya başladık bile. Bir sezonluk iş olarak kurgulanmış ama aldığı reytinglerle ikinci sezonuna taşınan Güllerin Savaşı Cihan’ın da ölümüyle artık yolculuğunu tamamlayabilir. Umarım, bu hafta alınan yüksek reytingler nedeniyle yeniden uzatılma kararı alınmaz. Çünkü o zaman senaristlere çok iş düşecek. Baştan kurdukları hikâyeyi değiştirmek zorunda kalınca da ortaya kötü bir sonuç çıkacak. Güllerin Savaşı’nda iyi oyunculuk performansları ve iki kadının ölümler pahasına savaşını izledik. Her karakterin iyiyle kötü arasında seçimler yaptığını ve seçimlerinin sonuçlarında başlarına gelenleri gördük. Sadece entrika değil, psikolojik dramada izledik. Siyah ve beyazın değil, grinin dizisi Güllerin Savaşı dimağımda güçlü kadınlar üzerine kurulan bir dizi olarak kalacak.Survivor 2016’yı merakla bekliyorumOCAK ayının ortasına geldik, hava buz gibi ve yaza olan özlemimizin arttığı bir dönemdeyiz. Neyse ki, Survivor’ın başlayacağı haberi geliyor ve içimiz ısınıyor. Neden böyle bir laf ettiğime gelince; bilinçaltı farklı işliyor. Survivor sadece bir yarışma demek değil izleyici için… Aynı zamanda yaz yaklaşıyor demek, yakında sıcağa kavuşacağız demek, hayaller kurmak demek… O nedenle Survivor başladığında ekran güneşe kavuşuyor ve karanlık işler karşılığını bulamıyor. Çünkü meteoroloji hayallerle birleştiğinde izleyicinin televizyon izleme alışkanlığını etkiliyor. Bu sene Yılmaz Morgül, Tuğba Özay, Yunus Günce, İbrahim Yattara, Çağan Atakan Arslan Survivor kadrosunda… Yeni isimler belirlenmeye devam ediyor. Eminim yine iddialı, bol entrikalı bir Survivor bizi bekliyor. Üstelik güzel bir adada, eğlenceli oyunlarla ve şahane müziklerle…
TRT 1’in mini dizisi Seddülbahir 32 Saat, perşembe akşamı ilk bölümüyle ekrana geldi. Dizinin tanıtımlarını çok beğendiğimi zaten daha önce yazmıştım. İnanılmaz oyuncu kadrosuyla zaten dikkat çekmişti. O nedenle perşembe akşamı ilk tercihimi TRT 1 izlemekten yana kullandım. Okur Film’in yapımını, Funda Çetin’in senaristliğini, Yasin Uslu’nun yönetmenliğini üstlendiği dizide; İbrahim Çelikkol, Murat Ünalmış, Okan Yalabık, Ahmet Mekin, Dolunay Soysert, İlker Aksum, Uğur Güneş, Deniz Celiloğlu, Hakan Kurtaş, Osman Akça, Kadir Özdal, Gülsüm İlhan Ali gibi oyuncular rol alıyor. Anlayacağınız, Türkiye’nin en pahalı oyuncu seçimini (castını) izledik. Seddülbahir 32 Saat’in ilk bölümünde; 5 yıldır ailesinden uzak kalan Mehmet Çavuş’u ve cepheyi izlerken, bir yandan da kasabadaki bekleyişe ve hayata tanıklık ettik. Dizide şahane resimler, iyi oyuncular, yüksek bir prodüksiyon izledik. Senaryosu biraz daha akıcı olsa, rejisi ritmi hızlandırsa, müzik kahramanlığı değil özlemi hissettirse, top atışlarının efektleri daha gerçekçi olsa, aşkı daha hakiki kılsalar dört dörtlük bir işe imza atılırdı. Dizi, Tüm Kişiler’de 3.26 reytingle 16’ncı, AB’de 2.02’yle 20’nci, ABC1’de 4.42’yle 6’ncı oldu. Muhteşem Yüzyıl Kösem’in de önüne geçti. Bazı dizileri çok tanıtım yaptığı için eleştiriyoruz ama Seddülbahir 32 Saat’i de hiç tanıtım yapmamakla eleştirmek lazım. Çünkü bu kadar iyi bir oyuncu kadrosunu bir araya getirmek bile başlı başına başarıyken diziyi daha fazla duyursalardı eminim çok daha yüksek reyting alırlardı.Enerjisi yüksek rollerde dikkat çekiyor Perşembe akşamı hem Fox TV’de İbrahim Çelikkol vardı, hem de TRT 1’de... Bir tarafta Kördüğüm dizisinde Karasu Ailesi’nin zengin oğlu Ali Nejat, diğer yanda Seddülbahir 32 Saat’te çavuş Mehmet olarak izledik onu. İki diziyi de izledim. İkisini kıyasladığımda tartışmasız İbrahim Çelikkol’un çavuş Mehmet olarak şahane bir performans sergilediğini söyleyebilirim. İç enerjisi kuvvetli, çatışmalar yaşayan karakterleri canlandırdığında fark yaratıyor İbrahim. Merhamet dizisinde de, İffet’te de çok dikkat çekmişti. Ama onu sert duran, az konuşan bir jön yaptığınızda olmuyor. Enerjisi içine akan karakterlerle değil, dışarıya taşan karakterlerde ise ortaya bambaşka bir sonuç çıkarıyor.
Meryem Uzerli ve Murat Yıldırım’ın başrolünü oynayacağı dizi için yaklaşık 1.5 yıl senaryo arandı. Türkiye’de ikilinin oynayacağı diziyi sanırım yazmayan senarist kalmadı. Sonunda ortaya çıkan iş için diğer yapım şirketleri ve senaristler ayağa kalktı. Çünkü bu senaryo birkaç senaristin işinin birleşmiş haliydi. Hatta Acı Aşk dizisiyle çok benzediği için TMC Yapım ve O3 Yapım arasında ciddi bir kriz yaşandı. Bir Kore formatı olan Acı Aşk’ı TMC’nin satın aldığını belirtelim. Ay Yapım’ın Beyaz Geceler projesi de benzerliği sebebiyle bir süre rafa kalktı. Bu kargaşalar sırasında Gecenin Kraliçesi dizisinin senaryosu elime geçti ve okuma fırsatım oldu. Senaryoyu okuduğumda ilk sözüm “Dağ fare doğurmuş” oldu. Bu işin bu hikâyeyle yüksek iddiasına da bir türlü anlam veremedim.Kralsız ülkede kraliçesiz kaldıkHer şeye rağmen çekimler başladı. Acayip bir oyuncu kadrosu kuruldu. Yayın tarihi yaklaştığında yine çok büyük bir hataya imza atıldı. Kurt Seyit ve Şura’da yapılan pazarlama ve tanıtım hatası tekrarlandı. Star TV, “Starsan Star’dasın” sloganını cömertçe kullandı. Dağlara taşlara Meryem yazıldı. Ekranda sayaç kullanıldı, Meryem belgeseli yapıldı. Yapımcı ve kanal konuştu. Herkes yüksek iddiasını ortaya koydu. Seyirciye “Meryem’i seviyor musunuz?” diye soruldu. Sonuç pozitifti. Oysa Gecenin Kraliçesi bir diziydi, Meryem yani bir oyuncu değil... Sapla saman orada birbirine karıştı. Sonunda beklenen gün gelip çattı. Salı akşamı saat 20.00’de hepimiz kralsız ülkenin kraliçesini seçmek için ekran karşısına oturduk. Tek plan gördük ki, dizi 12 dakika reklama gitti. Kanalın bu özgüveni şaşırttı. Yaratılan beklenti ve beklemek hepimizi germek üzereyken dizi sonunda başladı. Açılış sahnesi ve yağmur efekti ilk bölümüne 10 milyon lira harcandığı söylenen bir iş için son derece kötü görünüyordu. Ardından Grasse’ye yani Fransa’ya geçtik. Kartal ve Emre’nin yurt dışına gidince yabancı kızlarla gezme konulu çiğ diyaloglarından sonra karşımıza Selin çıktı. Emre’nin tüm sulu zırtlak hallerine rağmen Kartal ilk görüşte aşık oldu Selin’e. Neyse ki, benim okuduğum senaryodaki haliyle çekmemişler. O nedenle Kartal’ın aşkı daha inandırıcı olmuş.Alt yazı hatalı bir karardıBir defa gördüğü bir kız için Grasse’yi alt üst eden Kartal, sonunda çareyi Selin’in hasta annesine çorba yapmakta buldu. O çorbayı nerede yaptı bir muamma. Ama benim en çok merak ettiğim şey Grasse’da kara lahanayı nasıl bulup çorbasını yaptığı... Biz 57 dakika boyunca Grasse’da Selin ve Kartal’ın bir gecelik aşkını izledik. Üstelik bu sahneler Fransızca’ydı. Alt yazılı o kadar çok sahne vardı ki, zaten dizi ilk golü orada yedi. Bu ülkenin en büyük sorunlarından biri eğitim. Okuma yazma bilmeyen kişi sayısı sandığımızın çok üstünde...Hollywood taklidi sahnelerKaldı ki, ben bile o kadar yorulduktan sonra televizyon ekranında o küçücük alt yazıyı okumak da zorlandım. Oysa Muhteşem Yüzyıl bunun formülünü bulmuştu. Fransızca konuşmaya başlanıp üstüne dublaj yapılabilirdi. Selin’in gecenin kraliçesini anlattığı serada gerçekleşen sevişmeyle Aşk-ı Memnu’ya da selam çaktılar. Buraya kadar aşkı hep erkeğin gözünden izledik. Açıkçası o sahneleri sevdim. 57 dakika ünlü Hollywood filmlerinin taklidi sahneler ve müziklerinden sonra Kartal İstanbul’a geldi. Benim için dizi orada bitti ve yeni bir dizi başladı. İlk 57 dakika romantik komedi türündeydi.Bir dizide üç dizi izledikİstanbul’da Kartal’ın evli olduğunu öğrendik. Ondan sonra iş dram-aksiyona dönüştü. Esra’nın Kartal aşkı Hatırla Gönül’deki Tekin’in Gönül tutkusuna benziyordu. Esra’nın Kartal’ı kimseye yar etmemek için yaptığı kaza, Aziz Bey’in Kartal’dan canını istemesi ve Kartal’ın Selin’i terk edişiyle 50 dakikalık ikinci dizimiz de sona erdi. Fransa’da 4 yıl sonra bir gecelik aşktan doğan Osman’ın doğum günüyle başlayan ve Karadeniz’e uzanan yeni bir dizi başladı. Kardeşiyle tanışmak için Karadeniz’e giden ve Aziz Bey’le tanışan Selin’in yeni aşk macerası romantik türündeydi. Her saniye aslan parçası diyen Aziz Bey’le Reaksiyon’a da gönderme yapıldı. Malum, dizinin senaristlerinden biri Reaksiyon’un eski senaristi. 46 dakikalık üçüncü dizimizle yeniden İstanbul’a gelip Selin ve Kartal’ın karşılaşmasıyla finale bağlandı dizi. Kısacası 153 dakikalık dizide üç dizi izledik. Üç türle karşımıza çıkarak ne kadar kafası karışık bir iş yaptıklarını ortaya koydular. Sonuç çok yorulmuş ve bir an önce dizinin ne anlattığını öğrenmek isteyen bir seyirci vardı ekran karşısında... Sonunda anladık ki, bütün bu hikâye Aşk-ı Memnu’ya bağlanacakmış. Selin- Aziz-Kartal üçgeninde, bir konakta yaşanan olayları izleyeceğiz. Gelelim, dizinin reytinglerine... Gecenin Kraliçesi Tüm Kişiler’de 3.91 reytingle 9’uncu, AB’de 3.39’la 8’inci, ABC1’de 4.22’yle 7’nci oldu. Demek ki neymiş, bir oyuncu tek başına reyting değilmiş. Elinizde iyi bir hikâyeniz yoksa Taylan Biraderler bile çekse ancak bu kadar düzeltebiliyormuş. Dağlara taşlara Meryem yazmakla bu iş olmuyormuş. Koca dizide güzel sahneler izledik ama hikâye bütünlüğü yoktu.Saçları konuşulduBir de Meryem’in saçları var ki, sosyal medyanın en çok konuşulan konusu oldu. Bir şampuan markasının reklam yüzü olan Meryem Uzerli’nin bakımsız saçları herkesin diline dolandı. 153 dakikalık dizide 4 kez renginin değişmesi de devamlılığa zarar verdi. Sonunda anladık ki, o bakımsızlığın nedeni saçlarının bir bölümde dört kez boyanmasıymış. Sanırım aşırı kimyasaldan Meryem Uzerli’nin saçları yanmış.Acı Aşk’a çok benziyorGecenin Kraliçesi, tartışmasız Acı Aşk’a olan benzerliğiyle dikkat çekti. Hatırlayalım, Acı Aşk’ın ilk bölümünde Bulut ve Melek ilk görüşte birbirilerine aşık oluyor ve beraber oluyorlardı. Gecenin Kraliçesi’nde Kartal ve Selin aynı durumu yaşıyor. Bulut Melek’e beraber olana kadar evli olduğunu söylemiyordu. Kartal da söylemedi. Bulut, Ferman Bey’in yanında yetiştiği için oğlu gibi ve kızıyla zorla evlendirilmiş damadıydı. Kartal da Aziz’e baba diyor ve tüm işler onun sorunluluğunda... Kartal da Aziz’in kızı Esra’yla zorla evlendirilmiş. İki dizide de vefa onları sevmedikleri bu kadınlara bağlıyor. Sude’de histerik bir kadın, Esra da... İkisi de kocalarını başkalarına yar etmemek için her şeyi yapıyor. Tek gecede hamile kalan bir Melek var Acı Aşk’ta... Tesadüfe bakın, Gecenin Kraliçesi’nde de...Dağ fare doğurduSanırım Türk televizyoncularının bir şeyi yeniden anlaması gerekiyor. Yurt dışına sattığımız dizileri oyuncularla değil, hikâyelerimizle sattık. Binbir Gece’yi dünyaya Halit Ergenç ve Bergüzar Korel sattırmadı. Hikâyedeki rolleriyle sevildiler. Meryem Uzerli şahane bir oyuncu, özel bir ışığı var. Ama sadece oyuncu, tek başına kahraman değil... Bir dizinin tutup tutmayacağını onun omuzlarına bırakmak da ona büyük haksızlık. Çünkü bu iş ekip işi. Önce hikâyeyle başlıyor her şey, ondan sonra yönetmene, sonra oyuncuya gidiyor. Özellikle Murat Yıldırım ve Meryem Uzerli muhteşem oynamış ve üstlerine düşen görevi fazlasıyla yerine getirmişler. Ama başta da dediğim gibi, bu işle baştan sona bize bir Kaf dağı yarattılar. İlk bölümün sonunda gördük ki, dağ fare doğurdu.Çatışma sağlamPeki, bundan sonra ne olur? Acı Aşk’a benzese de; çatışma üçgenleri sağlam! Aziz-Selin Kartal arasında bir çatışma var. Esra-Kartal-Selin arasında da... Mert ve Kartal arasındaki mücadele, Hümma ve Hakan’ın saf değiştirmesi güzel işlenirse dikkat çeker. Kartal’ın babasını Aziz ve Selin’in babası Osman’ın öldürmesi de güzel sır! Bu çatışma eğer iyi işlenirse dizinin reytingi artacaktır. Ama bundan sonra daha mütevazı bir tanıtım şart! İster kabul edin, ister etmeyin yüksek iddia antipati yaratıyor.
TRT 1’in 4 bölümlük mini dizisi Seddülbahir 32 Saat’in tanıtımını ilk defa MIPCOM Cannes’da izlemiş ve çok beğenmiştim. İbrahim Çelikkol, Murat Ünalmış, Uğur Güneş, Dolunay Soysert, İlker Aksum, Gülsüm Ali İlhan, Deniz Celiloğlu, Timur Ölkebaş, Ahmet Mekin ve Okan Yalabık’ın rol aldığı yapım yarın ilk bölümüyle görücüye çıkıyor. Okur Film’in yapımını üstlendiği dizi, 25 Nisan sabahı yani Çanakkale Kara Savaşları’nın başladığı gün, Binbaşı Mahmut Sabri komutasındaki 1200 kişilik Mehmetçik’in 32 saat Seddülbahir’de kimseden destek almadan kendisinden kat be kat fazla olan düşmanı durdurmasının hikâyesini konu ediniyor. Senaryosunu Funda Çetin’in kaleme aldığı diziyi Yasin Uslu yönetiyor. Gelelim dizinin detaylarına... Çanakkale’de 5 ayrı lokasyonda kurulan film setinde çok sayıda figüran görev almış. 750 adet kostüm dikilmiş, 750 adet silah ve 16 adet top yapılmış, tabya ve siperlerin yeniden tasarlandığı yapım süreci yaklaşık 8 ay sürmüş. Zaten tanıtımlar prodüksiyon kalitesini ortaya koyuyor. Yarın akşam 20.00’de TRT 1’de Seddülbahir 32 Saat’i ekrana gelecek. Tarihe meraklılar, 4 bölümlük diziyi kaçırmamak lazım.Hatırla Gönül’den Onur Saylak geçtiHATIRLA Gönül’ün ilk bölümünü izledikten sonra “Hatırla Tekin, sen iyi bir adamsın” diye başlık atmıştım. Sanırım, Tekin 13. bölümde yani finalde hatırladı. Hatırla Gönül de ekrandan geldi, geçti. Senaryo zaafları, bazı karakterlerin inandırıcılık sorunu ve kanal değiştirmemek için kendimi zor tuttuğum içimi dağlayan müziklerine rağmen bu sezon ekrana gelen iyi işlerden biriydi. Ancak en önemli yararı Onur Saylak için oldu. Takipçileri zaten iyi bir oyuncu olduğunu biliyordu. Ama bu proje onu bambaşka bir noktaya taşıdı. Hepimize bir psikopatı sevdirdi. İyi ve kötü mitlerine inanmadığını kanıtladı ve bizi bir kötünün de içindeki iyilikle tanıştırdı. Kısacası Hatırla Gönül’den bir Onur Saylak geçti. Dizinin son bölümdeki açılış sekansını keşke birinci bölümde kullansalardı. Eminim o zaman daha anlaşılır bir iş yapmış ve sanırım halen yayında olurlardı. Neyse olan oldu, Hatırla Gönül benim dimağımda 2015’in cesur projelerinden biri olarak kaldı. Tüm ekibin emeğine sağlık!Elçin Sangu da tükenmiş!Meryem Uzerli’nin hayatımıza kattığı en önemli kavramlardan biri “Tükenmişlik sendromu.” Dün Milliyet Gazetesi yazarı Sina Koloğlu, yeni bir tükenmişlik sendromuyla karşı karşıya olduğumuzu yazmış. Kiralık Aşk’ın Defne’si Elçin Sangu tükenmiş. Öncelikle Elçin’e geçmiş olsun diyorum. Yıllar önce programıma konuk ettiğimde tanıştığım, biraz utangaç ama acayip yetenekli biri Elçin Sangu. Kiralık Aşk’ta oyunculuğuyla harikalar yaratıyor. Tükendiğini duyunca önce “Hoppa, daha 28 bölüm yayınlanmış bir dizide biraz erken olmadı mı?” diye düşündüm. Sordum soruşturdum. Meğer Elçin ciddi bir sağlık sorunu atlatmış. Şükür atlatmış! İnsan sağlığıyla uğraşırken, bir yandan da hiç düşmeden rolünü canlandırması çok zor. Üstelik sadece rolüyle uğraşmıyor. Yoğun set saatleri, hayranların özel hayatına yoğun baskısı, sıkışmışlık hissi de cabası. Ama eminim Elçin Sangu bu durumun altından kalkar. Zaten her şey daha iyiye gitmeye başlamış bile. Tekrar çok geçmiş olsun!