Bu haftanın en çok konuşulan olayı Muhteşem Yüzyıl ve Çalıkuşu dizilerinin yapımcısı Timur Savcı’nın sektöre iki yıl ara vereceğini açıklaması oldu. Bu haber televizyon sektörüne bomba gibi düştü. Özellikle Star TV şoke oldu. Çünkü haziran ayında final yapacak Muhteşem Yüzyıl’ın ardından Savcı kanala hem Kösem Sultan dizisini hem de Meryem Uzerli’yle dizi yapacaktı.Mayıs ayında final yapması beklenen Karadayı uzadı. Atv, reytingleri yükselen diziyi bir sezon daha devam ettirme kararı aldı. Karadayı, önümüzdeki sezon pazartesi akşamları yayınlanmaya devam edecek.Ay Yapım'ın yazdan beri başrol kadın oyuncu aradığı Kara Para Aşk dizisine sonunda Tuba Büyüküstün onay verdi. Engin Akyürek ve Tuba Büyüküstün'ün başrolleri paylaşacağı dizinin ilk tanıtımı yayınlandı. Ahmet Katıksız'ın yönettiği dizinin tanıtımı izleyicilerden geçer not aldı. Kara Para Aşk bu ay başlayacak. Çarşamba akşamları Muhteşem Yüzyıl'a rakip olacak.Başrollerini Erkan Petekkaya ve Hatice Şendil'in paylaştığı Dila Hanım bir kez daha yayından kaldırıldı. Dizi daha önce de yayından kaldırılmış ama seyircilerden gelen tepkiyle yayın hayatına devam etmişti. Dila Hanım üç bölüm sonra final yapacak.İlker Aksum’un başrolünü oynadığı Ne Diyosuun dizisi başlamadan yayın saati değişti. Dizi pazartesi 22.30’da start verecekti ama Star Işığı X Factor’ün süresi uzatılınca dizi haftaya pazartesi saat 23.15’e alındı. Kanal D’nin bu politikası izleyicileri şaşırttı. Çünkü kanal yayınlandıktan sonra düşük reyting alan dizilerini önce 23.15’e alıp sonra yayından kaldırıyor. Bu tavır, “Ne Diyosuun başlamadan gözden çıkarılan projeler arasına girdi” yorumlarına neden oldu.Ekrana küçüklerin zaferiBu sezon aşktan entrikaya, kayıp çocuklardan yırtma hikâyesine her konu ekranda denendi. Fakat ne yazık ki, reytinglerde istenilen başarıya ulaşamayıp çoğu reyting mezarlığındaki yerini aldı. Ancak bu sezon başlayan ve çift haneli reytinglere ulaşan iki dizi oldu. Ne tesadüf ki, ikisinin de adı küçük ama işlevi büyük. Küçük Gelin ve Küçük Ağa’dan bahsediyorum. Küçük Gelin, 13 yaşında zorla evlendirilen bir çocuğun dramını anlatırken, Küçük Ağa 9 yaşında ailesi boşanan ve Şanlıurfa’ya ağa dedesinin yanına giden bir çocuğun başına gelenleri konu ediniyor. Küçük Gelin ekranda ağlatırken, Küçük Ağa tebessüm ettiriyor. Fakat ikisi de reyting almayı başarıyor. Masumiyetimizi o kadar kaybettik ki, bana kalırsa izleyiciler ekranda masumiyet görmek istiyor. Çağla Şimşek ve Emir Berke Zincidi ekranın masumiyet boşluğunu tamamlıyor.
Show TV’de sular durulmuyor. Pis Yedili’nin yapımcısı Gani Müjde geçtiğimiz günlerde diziyi bu sezon bitireceğini açıkladı. Daha bu haber soğumadan dün sabah Dila Hanım’ın yayından kaldırıldığı haberi geldi. Başrollerini Erkan Petekkaya ve Hatice Şendil’in oynadığı diziyi kanal daha önce de yayından kaldırmıştı. Ancak izleyicilerinin baskısı sonucunda devam kararı vermişti. Cuma akşamı yayınlanan bölüm Tüm Kişiler’de 3.93, AB’de 2.98 reyting alınca sabah kanal diziyi yayından kaldırdı. Reytingleri önceki haftaya göre biraz düştü. Yapım şirketinin elinde üç bölüm stok var. O nedenle ek sahnelerle bir finale bağlanıp üç hafta sonra final yapacak. Bana kalırsa, Show TV’yi anlamak mümkün değil. Dila Hanım’dan daha az izlenen dizileri var. Üstelik Dila Hanım, Star TV’deki izleyici kitlesini de Show TV’ye taşımış bir dizi. Birkaç hafta daha reytinglerin gidişatına bakılıp karar verilebilirdi. Açıkçası bir defa reytingi düşünce diziyi yayından kaldırmak doğru değil. Bu agresif kararları uygulamaya devam ederlerse yeni yeni sempatisini kazandıkları izleyicileri de kaybedecekler. Yayın akışı bomboş bir kanalı alıp izlenir kılmak emek ve sabır gerektirir. Bir hafta olmadı, hemen kaldıralım demek ise izleyici kaybettirir.Timur Savcı’nın gidişi iyi olacakBu hafta dizi dünyasına bomba gibi bir haber düştü. Cengiz Semercioğlu’nun kaleme aldığı yazıyla Muhteşem Yüzyıl’ın yapımcısı Timur Savcı’nın dizinin haziran ayında final yapmasının ardından sektöre iki yıl ara vereceğini öğrendik. Açıkçası hepimiz için yeni ve şaşırtıcı bir karar oldu. Çünkü Timur Savcı, yeni sezon için Star TV’ye iki yeni dizi hazırlıyordu. İlki, Kösem Sultan. Diziyi yine Yağmur ve Durul Taylan kardeşler kuracaktı. O nedenle Amerika’dan dönmüş ve çalışmaya başlamışlardı. Ön hazırlık çoktan başlamıştı. Oyuncu seçmeleri yapılıyordu. İkinci dizi ise Meryem Uzerli’ye yapılacaktı. Uzerli doğum yaptıktan sonra İstanbul’a gelecek ve yeni dizi için hazırlıklara başlayacaktı. Ama Savcı, bir sabah uyandı ve her şeyi bırakıp gitme kararı aldı. Bana kalırsa, eğer bu gidişin ardında başka bir şey yoksa Timur Savcı çok doğru bir karar veriyor. Muhteşem Yüzyıl gibi efsanevi bir iş yaptıktan sonra Kösem Sultan büyük risk olabilirdi. Zaten bu sezon hiçbir dizi beklenen etkiyi göstermedi. Yeniden iki diziye başlamak, onları tutturmak bu siyasi ve ekonomik koşullara karşı mücadele etmek çok zor. Ama iki yıl ara verdikten sonra döndüğünde kaybettiği hiçbir şey olmayacak. Aksine çocuklarıyla vakit geçirmiş, yurt dışında yaşamış, dinlemiş ve yeniden şarj olmuş bir yapımcı olarak dönecek. Timur Savcı’yı uzun yıllardır tanırım. Tüm yaşadıklarından sonra bu iki yıl ona iyi gelecek. Meryem Uzerli’ye ne olacak?Muhteşem Yüzyıl’ın Hürrem Sultan’ı Meryem Uzerli geçtiğimiz yıl tükenmişlik sendromuna yakalanarak Türkiye’yi terk etmişti. Daha sonra hamile olduğunu öğrendik. Bu ay doğrum yapacak. Yeni sezonda Star Tv’de ekrana gelecek bir dizi için de bu ay Türkiye’ye dönecekti. Ancak Timur Savcı’nın sektöre ara vermesiyle bu proje de rafa kalktı. Uzerli’nin Timur Savcı’yla 5 yıllık sözleşmesi var. Bu sözleşmenin bitişine ise 3.5 yıl… Dolayısıyla Uzerli’nin sektöre dönüp dönmemesi de Savcı’ya bağlı. Eğer sözleşmeyi fesh ederse Uzerli’yi bir dizide izleyebiliriz. Aksi taktirde Uzerli’yi izlemek için Savcı’nın sektöre dönmesini bekleyeceğiz.
Başrollerini Birce Akalay, Sarp Levendoğlu, Emir Berke Zincidi ve Zeki Alasya’nın paylaştığı Küçük Ağa, salı akşamı ikinci bölümüyle ekrana geldi. İlk bölümden zaten tutacağının sinyalini vermişti ama bu kadar yüksek reytinglere ulaşacağını kabul ediyorum tahmin edemezdim. 15 dakikalık dilimlerde 15 reytinglere ulaştı Küçük Ağa. Peki, Küçük Ağa başarıya nasıl ulaştı? Öncelikle O Ses Türkiye bittikten sonra yayına girmesi en büyük avantajı oldu. Reyting listesinde boşalan zirveye hemen yerleşti. Dizinin başrolünü Öyle Bir Geçer Zaman ki’nin Osman’ı olarak gönül sazımızı titreten, bağrımıza bastığımız Emir Berke Zincidi üstleniyor. Zincidi, Havuç’tan sonra ekranın en sevilen çocuk kahramanı. Furkan Kızılay büyüyünce tahtını ona bıraktı. Dizi drama ve komediyi harmanlıyor. Bir taraftan annesi ve babası boşanan bir çocuğun dramını izlerken, diğer taraftan yaramazlıklarıyla ortalığı birbirine katışını kahkahalarla izliyoruz. Dizide basit konuları karmaşıklaştırmıyorlar. Sonuçta da izleyicinin kalbini kazanıyorlar. Bundan sonra da yüksek reytingler almaya devam edecektir. Ama dizinin dikkat etmesi gereken bazı konular var. Öncelikle saat 20.00’de yayınlanan bir dizide bir çocuğun evden kaçıp Şanlıurfa otobüsüne binişini izledik. Ne acayiptir ki, hiç kimse çocuğa “Tek başına nereye gidiyorsun” diye sormadı. Çocuğun silahların olduğu odaya girmesi de gereksizdi. Sonunda dedesi “Silah kötüdür” dedi ama bu sahne olmasa da olurdu. Sünnetten kaçma sahnesi de fazla uzatılmıştı. Sürekli yamuk kesildi diyaloğunun vurgulanması da bence yanlıştı. Çünkü bu diziyi çocuklar da izliyor. Ne yazık ki, bu üç sahne çocuklar üzerinde olumsuz etki yaratıp, kaçmaya özendirebilir. O nedenle Küçük Ağa ekibinin başarılarından dolayı tebrik edip, çocuklar için biraz daha dikkat etmelerini öneriyorum.Kardeş Payı 13 Şubat’ta başlıyorAhmet Kural, Murat Cemcir ve Seda Bakan’ın başrollerini oynadığı Kardeş Payı’nın uzun süredir tanıtımlarını izliyoruz. Senaryosunu Selçuk Aydemir, Çağlar Yurt ve Onay Durgun’un kaleme aldığı, Selçuk Aydemir’in yönetmenliğini üstlendiği Kardeş Payı 13 Şubat Perşembe akşamı başlıyor. Aramızda Kalsın’ın ardından ekrana gelecek dizinin konusuna gelince; Metin, Ali, Feyyza orta halli bir mahallede büyümüş aynı evde aileleri ile yaşamak zorunda olan üç kardeştir. Koyu Beşiktaşlı emekli mühendis Tahsin, efsane üçlüyü hayatının sonuna kadar yaşatmak için üç çocuk yapıp Metin, Ali ve Feyyaz isimlerini koymaya yeltenir. Üçüncü çocuk kız olunca adı Feyyza olur… Tahsin her yaz Metin ve Ali'yi "Okumazsan kolunda bir altın bileziğin olsun" gizli tehdidiyle su tesisatçısında çırak olarak çalıştırır, iyi kötü de para kazanınca okumayıp hakikaten tesisatçılık yapmaya başlarlar. Yazları bir yere çırak vermediği tek çocuğu Feyyza ise okur ve şu an evin temel geçim kaynağıdır. Metin ve Ali eve zerre para getirmezler ama "Dünya'ya barış ve mutluluk getirecek" diye iddia ettikleri bir icada imza atarlar. Kimsenin ciddiye almadığı icadın zamanla gerçekten çalıştığını göstermeleriyle, tüm dengeler değişir. Selçuk Aydemir son yılların en yetenekli isimlerinden biri. O nedenle yeni dizisini de merakla bekliyorum.
Adını ve jenerik müziğini Nilüfer’in şarkısından alan, başrollerini Nik Xhelilaj, Elif Atakan, Devrim Evin, Cemal Hünal, Melisa Aslı Pamuk, Civan Canova, Engin Benli ve Uğur Karabulut’un paylaştığı Her Sevda Bir Veda pazartesi akşamı görücüye çıktı. Tanıtımını ilk izlediğimde “Klip gibi olmuş” demiştim. Dizi karmakarışık görünüyordu. Pazartesi akşamı o karmaşıklığı çözmek üzere ekran karşısındaki yerimi aldım. Proje tasarımını Tomris Giritlioğlu’nun yaptığı, senaryosunu Gökhan Horzum ve Murat Koca’nın yazdığı, yönetmen koltuğunda Dilek Keser ve Ulaş Güneş Kocargil’in oturduğu dizinin yapımını C Yapım üstleniyor. Gelelim dizinin bize ne anlattığına… Dizide ne ararsanız var. Zengin kız fakir oğlan aşkı, üvey kardeşler rekabeti, eski eşlerin savaşı, babası öldürülen çocuklar, annesi kaçan çocuklar, neden İtalyanca konuştuğunu anlamadığımız insanlar, en yakın arkadaşının kardeşiyle aşk yaşayan arkadaşlar, kuzeninin âşık olduğu adama yan gözle bakan kızlar, hapishaneden çıkıp intikam peşine düşen kardeşler, atarlı-giderli hafif meşref kadınlar, kara kalem çalışan katiller, hafızasını kaybedip çocuklarından ayrı düşen anne… Say say bitmiyor. Her Sevda Bir Veda türlü çorbası gibi olmuş. İçinde her çeşit malzeme var. Aslında dizi Asi, Gönülçelen, Bir İstanbul Masalı, Kayıp Şehir, Kuzey Güney’in çorbası olmuş.İlk 15 dakika hatalarla doluyduHer Sevda Bir Veda, esas kız Filiz’in duştan çıkıp hazırlanmasıyla başladı. Tüm aşamalarını tek tek izledikten sonra onu tarihi binaları fotoğraflarken gördük. Filiz, Yusuf’un çalıştığı binayı görür görmez büyülenmiş gibi elini kolunu sallayarak içeri girdi. Tarihi bina restorasyonuna öyle girilmez ama neyse bu dizi deyip geçelim. Üst katta tavandaki oymaları fotoğraflarken ayağı kaydı ve üst kat üstüne yıkıldı. Yusuf da onu kurtardı. Tüm bu gelişmeler sırasında nasıl olduysa ambülans gelmiş kapıda bekliyor. Ama içeri girip Filiz’i kurtarmıyor. Çünkü sahne Yusuf’un onu kucaklayarak çıkarmasına hizmet ediyor. Keşke yönetmenler ambülansı orada bekleteceklerine sonradan gelmesini sağlasalardı. Daha inandırıcı olurdu. Yusuf hastaneden sonra sanki koluna bir kalas düşmemiş gibi inşaat alanına geri dönüyor. Hayır, tarihi bina çöküyor ve mühür vurulmuyor. Üstelik altında kalan kişiye yardım etti diye çalışan kovuluyor. Böyle bir mantık hatasını anlamak mümkün değil. Tabii amaç Yusuf’un gidip Filiz’in babasının yanında çalışması. O nedenle önce kovulması gerekiyor, burayı anlıyorum da keşke önce biraz araştırma yapsalardı. Yusuf, yiğitlik yapıyor ama bazı yerlerde keşke acısı varmış gibi davransaydı. Bu halde Superman olmuş. Bize çok basit hatalar gibi görünen bu ilk 15 dakikalık bölümde bile eminim insanlar zap yaptılar. Çünkü ilk 15 dakikadır seyirciyi ekrana çeken… Devamında yapılan hataları yazmaya sayfalar yetmez.Dizi Tüm Kişiler’de 25’inci olduAçıkçası beni hem Tomris Giritlioğlu hem de Gökhan Horzum çok şaşırttı. Keşke Giritlioğlu bu aşk dizilerinden vazgeçip bize Salkım Hanımın Taneleri gibi filmler ya da Hatırla Sevgili, Bu Kalp Seni Unutur mu gibi diziler yapmaya devam etse… Gökhan Horzum, Güneşi Beklerken’in de senaristi. Ama Her Sevda Bir Veda’nın senaryosunu onun yazdığına inanmak mümkün değil. Çünkü Horzum’un üslubunu da hissedemedim. Açıkçası ben bu diyaloglar, bu karmaşıklaştırılan çatışmaları o kuramaz diye düşündüm. Hikâye çok basit, bu kadar karmaşıklaştırmanın anlamı yokmuş. Çünkü sonunda hepimiz ne olacağını anlıyoruz. Bilmem anlatabildim mi? Oyunculuklara gelirsek, Civan Canova, Güliz Şirinyan, Engin Benli dışında kimseye inanamadım. Kimse rolünü üstüne giymemişti. Özellikle Nik Xhelilaj ve Elif Atakan arasındaki aşka inanmak mümkün değil. Bence bu eleştirimi yönetmenler üstüne alınmalı. Zira yönetmendir oyuncuyu oynatan… Her Sevda Bir Veda reytinglerde de beklenen etkiyi yaratmadı. Dizi Tüm Kişiler’de 2.41 reytingle 25’inci, AB’de 2.35’le 20’nci oldu. Demek ki, 5-6 diziyi karıştırıp çorba yaparken hem senaristlerin, hem yönetmenlerin hem de oyuncuların kafası karışmış. Dizi bize ilerleyen bölümlerde babalarının katilinin kızına âşık olan iki kardeşin hikâyesini anlatacak gibi görünüyor. Bakalım, seyirci bu hikâyeyi ilerleyen bölümlerde satın alacak mı?
Güneşi Beklerken setinden son kez bildiriyorum. Dün öpüşme sahnesi çekiminde kalmıştık. Hande ve Kerem sahne için hazırlanırken ben soluğu yönetmen Altan Dönmez’in yanında alıyorum. Dönmez, seyircilerden aldıkları tepkileri anlatmaya başlıyor: “İzleyici bizi çok şaşırtıyor. Zeynep ve Kerem sahnelerinde taleplerini bize yazıyorlar. En çok öpüşme sahneleri için yorum geliyor. Bize ‘Öpüşme sahneleri sabit, yakın, aydınlık olsun. Öyle karanlıkta, kameranın döndüğü çekimler olmasın’ diye yazıyorlar.”O nedenle Dönmez, yakınlaşma sahnelerine özel bir ihtimam gösteriyor. Sahnenin ardından Kerem ve babasının çekimlerine geçiliyor. Son haftalarda Kerem ve babası yakınlaşmaya başladı. Bundan Hasan Şahintürk de memnun. Onlar sahnelerini çekerken Hande internette neler olmuş diye takip ediyor. Onların sabaha kadar çekimi var ama benim yolun uzun. Tüm ekibe veda ediyorum. Tabii ki aklımda diğer oyuncuların da olduğu sahneler var. O nedenle sete bir kez daha konuk olma sözünü alıp ben yola koyulurken, Güneşi Beklerken ekibi Zeyker’i kavuşturmak için canhıraş çalışmaya devam ediyor.-SON-Eyyvah Eyvah 3 naifliğini kaybetmemişAta Demirer’in yazdığı ve başrolünü oynadığı, Demet Akbağ’ın her filminde olduğu gibi harikalar yarattığı Eyyvah Eyvah 3 filmi cuma günü vizyona girdi. Ben de ilk akşam soluğu sinemada aldım. Yer bulmakta zorlandım, çünkü tüm seanslar tıklım tıklımdı. Eyyvah Eyvah 1’i beğenmiştim. Eyyvah Eyvah 2’ye gerçekten çok gülmüştüm. O nedenle serinin üçüncü filmine de çok güleceğime emin bir halde gittim. Bir de Eyyvah Eyvah serisinin naif dilini seviyorum. Hikâye yine Geyikli’de, bu kez Hüseyin ve Müjgan’ın evlendikten sonraki hayatını anlatıyor. İşin içine Firuzan girince de cümbüş başlıyor. Filmin yeni oyuncuları Serra Yılmaz, Cengiz Bozkurt, Hazım Körmükçü, Uğur Biçer, Beyti Engin, Onur Buldu ve Hakan Karsak. Hepsi de tabir-i caizse filme çok sağlam omuz atmışlar. Eyyvah Eyvah’lar her filmde yeni bir şarkı patlatıyor. Bu filmin şarkısı Haydi Sev Sev, yani Çikolata Çikita insanı oturduğu koltuktan kaldırıp oynatmaya teşvik ediyor. Ben filmi beğendim ve eğlendim. Eminim siz de serinin üçüncü filminden mutlu ayrılacaksınız. Zaten sadece oyunculuk performansları için bile izlemeye değer Eyyvah Eyvah 3.Haftaya çarşamba ekranda büyük yas olacakSezonun başından beri Muhteşem Yüzyıl’da en çok merak ettiğim bölüm Şehzade Mustafa’nın vedası. İşte hepimizin içini sızlatacak, geçmişle bir kez daha hesaplaşmamızı sağlayacak o vedaya sadece 2 bölüm kaldı. Gelecek hafta yani 12 Şubat Çarşamba akşamı Kanuni Sultan Süleyman, ilk çocuğu Mustafa’nın canını alacak. Bunu yazarken bile tüylerim diken diken oluyor. Ama ne yazık ki, tarihte bu yaşandı, yani sadece bir diziden ibaret değil. Bakalım, Muhteşem Yüzyıl ekibi Şehzade Mustafa’ya nasıl veda edecek? Merakla bekliyorum. Muhteşem Yüzyıl’dan kimler geldi, kimler geçti. Ama gözlerim hâlâ Pargalı’yı yani Okan Yalabık’ı arıyor. Aynı hissi Mehmet Günsur için duyuyorum. Günsur’u ve Mustafa’yı özleyeceğimize eminim.
Emre Kınay, Kerem Bürsin, Hande Doğandemir, Yağmur Tanrıseven ve İsmail Ege Şaşmaz’ın başrollerini oynadığı Güneşi Beklerken setinden bildirmeye devam ediyorum. Dün kahve muhabbetinin ardından Kerem’i sahneye aldıklarını söyleyip topu bugüne atmıştım. Kahveleri içip falları kapattık ve soluğu Altan Dönmez’in yanında aldık. Altan Hoca monitörün yanında bana da bir sandalye ayarladı. Monitör masası kalabalık. 2 bölüm senaryo, bir tablet, 6 şişe su ve meyva var. Yönetmen Dönmez, Twitter’da hayli aktif. Sahne aralarında gündemi sosyal medyadan takip ediyor. Kerem ve Hande kostümlerini giyerken biz de onların dedikodusunu yapmaya başlıyoruz. Öncelikle tüm ekipte gördüğüm en büyük şey, herkes Zeynep ve Kerem çiftinin, fanların tabiriyle Zeyker’in fanı. Yönetmenden oyuncuya, reji asistanında kostümcüye herkes Zeyker’in kavuşmasını istiyor. Yani sette iş dizi çekmekten çıkmış, herkes birleşmesini istediği bu çift için itinayla çalışıyor. Bence diziyi samimi kılan en önemli şey de bu.“Şanslı bir yönetmenim”Altan Dönmez, kendisini şanslı hissettiğini söylüyor: “Ben şanslı bir yönetmenim. ‘Hadi işimizi bitirip gidelim’ diyen oyuncularım yok. Herkes işin daha iyi olması için uğraşıyor. Üstelik kimyaları da tuttu. Böyle bir set insana beş yıl da bir nasip olur.” Bence haklı. Hande ve Kerem arasında müthiş bir kimya var. Zaten birbirilerini de çok seviyorlar. O sırada Hande ve Kerem geliyor. Benim için oyuncuyla sahneyi tartışan, ne istediğini anlatan, detayları oya gibi işleyen yönetmen önemlidir. Altan Dönmez, değil sahne tartışmak, küçücük bir ıslık planı için oyuncuları öyle bir motive ediyor ki, sanki hayatlarının rolünü oynayacaklar… Provalar bitince Kerem’in odasına geçiyoruz. Işık hazırlanırken Kerem, Hande ve bana boks yapmayı öğretiyor. Kerem’in odasındaki koltuğa geçiyorlar. Kameralı prova yapacakken reji asistanı Hande ve Zeynep’in başına gelip içinden bir şeyler söylüyor.“Lütfen Zeyker’i ayırma”Merakımı cezbediyor. Reji asistanının adı Ali Balcı. Ben “Ne yapıyor ?” diye sorunca sette herkes kahkahayı basıyor ve fotoğrafçı Tuğba Kavlakoğlu “Zeyker Duası ediyor” deyip benim için o anda deklanşöre basıyor. Bu güzel fotoğrafları da Kavlakoğlu çekti. Ali’ye “Bize de öğret bu duayı” diyorum. Biraz çekiniyor ama sonunda duayı paylaşıyor. İşte size Zeyker Duası: “Allah’ım sana şükürler olsun, Zeynep ve Kerem sonunda kavuştular. Lütfen onları bir daha ayırma.” Dua edildikten sonra çekim başlıyor. Sahne öpüşmeyle son bulacak. Ama bugünlük bana ayrılan sayfanın sonuna geldik. Devamı yarına…
Her hafta kaçırmadan “İzlemem lazım” dediğim bir gençlik dizisi olacağını söyleseler “Hadi canım” derdim. Ama oyunculuklarından mıdır, rejisinden mi bilinmez Güneşi Beklerken’i kaçırmadan izliyorum. Hatta kendimi “Barış, Melis çekilin aradan, Kerem’le Zeynep mutlu olsun” derken bulduğum bile oluyor. Haliyle kamera arkasını da çok merak ediyordum. Geçen hafta D Yapım’ın D Yapım Kurumsal İletişim Müdürü Aslı Başar, “Hadi sete gidiyoruz” deyince soluğu Kerem’in Reşadiye’deki evinde aldık. İnanın, yol git git bitmedi. Artık şehir içinde çekim yapmak zor olduğu için şehrin dışında sessiz mekânlar tercih ediliyormuş. 1.5 saatin sonunda sete vardık. Şansımıza tam da öğle yemeği arası verilmişti. Bizi sette ilk karşılayan yönetmen Altan Dönmez oldu. Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam’da fark etmiştim onun rejisini… Gerçekten dünya kurmak meselesinde çok yetenekli. Güneşi Beklerken’i sevmemin çok büyük bir kısmı da açıkçası onun başarısı. Biz ayaküstü hoşgeldin muhabbeti yaparken Kerem Bürsin geliyor yanımıza. Amerika’dan gelmiş, genç, yakışıklı ve popüler olduğu için ukalalık yapacak mı diye bekliyorum. Ama inanılmaz misafirperver karşılıyor beni ve yemeğe geçiyoruz. Ben normalde sette oyuncuların yemek sırasına girmesine pek alışık değilim. Ama yönetmen ve oyuncularla sıraya girip yemek alıyoruz. Sonra ekibin yanına tüneyip başlıyoruz muhabbete…“Fermuarım açık zannettim”Tabii ki her sette olduğu gibi beni görünce muhabbet “Ne olacak sektörün bu hali?” sorusuyla başlıyor. Kısa bir süre sonra bize Hande Doğandemir’de katılıyor. Hande’yi yıllardır tanırım. Hep güler yüzlü ve sempatikti, hiç değişmemiş. Kerem Bürsin bir önceki gün Etiler’de kuzeniyle buluştuğunda başına gelenleri anlatıyor: “Bu tanınma durumuna alışamadım. Biz sürekli sette olduğumuz için nasıl bir şeyle karşılaşacağımı bilemiyorum. Dizinin ilk başladığı zamanlar bir alışveriş merkezine gittim. Herkes bana bakıyordu. Acaba fermuarım mı açık kaldı diye bakmaya başladım.” O anlattıkça biz kahkahayı basıyoruz. Kerem Bürsin, sporcu olduğu için yemeği ayrı geliyor. Aslında Hande, Kerem ve Altan Hoca aynı yemeği yiyor. Çorba, salata ve ızgara tavuk. Yemeğimizi bitirip çekim alanına geçiyoruz. O sırada geçen hafta yayınlanan bölümün fragmanı internete düşüyor. Hande elinde tabletiyle yanımıza geliyor. Ben, Altan Hoca, Aslı, Kerem ve Hande gözlerimiz dolarak izliyoruz. Ardından da “Galiba yaşlanıyoruz. Artık diziye bile ağlamaya başladık” diye espriyi patlatıyor Altan Hoca. Kerem, babasıyla yani Hasan Şahintürk’le provaya başlarken ben soluğu çaydan sorumlu Dilek’in yanında alıyorum. Dilek, “Kerem çok güzel Türk kahvesi yapar. Hatta ikimize yapar, beraber içeriz” deyince Kerem’in yanına gidip “Kahve” diyorum.Kahveyi beklerken sohbetKerem mesajı hemen alıyor ve hiç ikiletmeden mutfağa girip başlıyor Türk kahvesi yapmaya… Başında Hande, ben ve Aslı bekliyoruz. Yapamayacağına çok eminiz. Tek cezvede bana ve kendisine sade, Hande ve Aslı’ya orta şekerli kahve yapıyor. “Kahveyi beklerken” adını verdiğimiz bu sahnede de o güzel gülüşünü hiç eksik etmiyor. Biz keyifle lezzetli kahvelerimizi içmek için terasa geçiyoruz ama set durmaz. Kostüm gelip Kerem’i sahneye almak istiyor. Sonra mı? Onu da yarın anlatacağım.
Başrollerini Birce Akalay, Sarp Levendoğlu, Emir Berke Zincidi ve Zeki Alasya’nın paylaştığı Küçük Ağa dizisi salı akşamı ilk bölümüyle görücüye çıktı. Açıkçası işin tanıtımlarını izlediğimden beri sempatik ve eğlenceli bir iş geleceğini düşünüyordum. Kanal D’nin bu sezon dizileri arasından da öne çıkacağına emindim. Yanılmadım, dizi ilk bölümüyle Tüm Kişiler’de 8.76 reyting, AB’de ise 8.21 reytingle zirveye oturdu. Fakat diziyi izlerken tanıtımlarının üstüne çıkamadığını gördüm. Küçük Ağa, aristokrat ailenin kızı Sinem ile aşiret oğlu Ali’nin aşkını anlatarak başladı. Evlendikleri için aileleri tarafından reddedilen doktor Sinem ve grafik tasarımcısı Ali’nin hayata tutunma ve oğulları Mehmet Can’ı yetiştirme kaygılarını izledik ilk bölümde… Böyle anlatınca ne kadar naif bir iş gibi duruyor değil mi? Ama böyle değildi… Bu küçücük ve bana kalırsa sempatik hikâyeye Doğu, batı, nostalji, Yeşilçam sosuna o kadar bulanmıştı ki, izlerken bazı sahnelerden irrite oldum.Yeni star ZincidiBirce Akalay, Emir Berke Zincidi ve Sarp Levendoğlu yani hikâyenin Batılı mağdur tarafı çok güzel olmuş. Acar Ailesi çok bizden, bugünden bir portre çizdi. Annenin ameliyatı çıkınca, babanın toplantısı uzayınca evde yalnız kalan çocuk size de fazlasıyla şehirli insanı çağrıştırmadı mı? Fakat aileler için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Hem Sinem’in ailesi hem de Ali’nin babası Mehmet Ağa’nın aşireti son derece karikatürdü. Kamera her Urfa’ya döndüğünde altta Urfa’nın etrafı türküsü çalması, sahne sonlarında zılgıt atılması ve o kötü şiveler beni şoke etti. Küçük Ağa, yani Emir Berke Zincidi tüm sempatikliğiyle karşımızdaydı. Sanırım hepimize Ömercik, Sezercik ve Yumurcak’ları hatırlattı. Özellikle Zincidi’nin sahnelerini izlemekten çok keyif aldım. Yeni dönemin çocuk starı da kesinlikle Zincidi’dir. Umarım ailesi bu sektörde onu starlaştıracak diye hayatını mahvetmesine izin vermez. Sezercik’i hatırlamalarını öneririm.Urfa ayağı karikatürYeni denek düzeninin kim olduğunu anlamaya çalışan bir sektör var ortada. Erler Film’de bunu çok iyi başarıyor. Baksanıza Kanal D’nin gün birinciliği alabildiği iki yapımda Erler Film’in; Arka Sokaklar ve Küçük Ağa… İkisi de öncelikle çocukları hedefliyor. Çünkü bir evde çocuk varsa kumanda asla ebeveynlerin elinde olmaz. Özellikle Küçük Ağa, gündemin yoğunluğunda, ekonominin bu zor günlerinde izleyiciye bulmaca çözdürmeyen, nostalji etkisi yaratan ve tebessüm ettiren bir iş olmuş. O nedenle bu dizi tutar. Keşke Urfa ayağını da karikatürden gerçeğe dönüştürseler. Şivelere de mutlaka el atılmalı. O zaman Küçük Ağa her kesime hitap eden bir iş olur.