Her hafta kaçırmadan “İzlemem lazım” dediğim bir gençlik dizisi olacağını söyleseler “Hadi canım” derdim. Ama oyunculuklarından mıdır, rejisinden mi bilinmez Güneşi Beklerken’i kaçırmadan izliyorum. Hatta kendimi “Barış, Melis çekilin aradan, Kerem’le Zeynep mutlu olsun” derken bulduğum bile oluyor. Haliyle kamera arkasını da çok merak ediyordum. Geçen hafta D Yapım’ın D Yapım Kurumsal İletişim Müdürü Aslı Başar, “Hadi sete gidiyoruz” deyince soluğu Kerem’in Reşadiye’deki evinde aldık. İnanın, yol git git bitmedi. Artık şehir içinde çekim yapmak zor olduğu için şehrin dışında sessiz mekânlar tercih ediliyormuş. 1.5 saatin sonunda sete vardık. Şansımıza tam da öğle yemeği arası verilmişti. Bizi sette ilk karşılayan yönetmen Altan Dönmez oldu. Bir Zamanlar Osmanlı Kıyam’da fark etmiştim onun rejisini… Gerçekten dünya kurmak meselesinde çok yetenekli. Güneşi Beklerken’i sevmemin çok büyük bir kısmı da açıkçası onun başarısı. Biz ayaküstü hoşgeldin muhabbeti yaparken Kerem Bürsin geliyor yanımıza. Amerika’dan gelmiş, genç, yakışıklı ve popüler olduğu için ukalalık yapacak mı diye bekliyorum. Ama inanılmaz misafirperver karşılıyor beni ve yemeğe geçiyoruz. Ben normalde sette oyuncuların yemek sırasına girmesine pek alışık değilim. Ama yönetmen ve oyuncularla sıraya girip yemek alıyoruz. Sonra ekibin yanına tüneyip başlıyoruz muhabbete…
“Fermuarım açık zannettim”
Tabii ki her sette olduğu gibi beni görünce muhabbet “Ne olacak sektörün bu hali?” sorusuyla başlıyor. Kısa bir süre sonra bize Hande Doğandemir’de katılıyor. Hande’yi yıllardır tanırım. Hep güler yüzlü ve sempatikti, hiç değişmemiş. Kerem Bürsin bir önceki gün Etiler’de kuzeniyle buluştuğunda başına gelenleri anlatıyor: “Bu tanınma durumuna alışamadım. Biz sürekli sette olduğumuz için nasıl bir şeyle karşılaşacağımı bilemiyorum. Dizinin ilk başladığı zamanlar bir alışveriş merkezine gittim. Herkes bana bakıyordu. Acaba fermuarım mı açık kaldı diye bakmaya başladım.” O anlattıkça biz kahkahayı basıyoruz. Kerem Bürsin, sporcu olduğu için yemeği ayrı geliyor. Aslında Hande, Kerem ve Altan Hoca aynı yemeği yiyor. Çorba, salata ve ızgara tavuk. Yemeğimizi bitirip çekim alanına geçiyoruz. O sırada geçen hafta yayınlanan bölümün fragmanı internete düşüyor. Hande elinde tabletiyle yanımıza geliyor. Ben, Altan Hoca, Aslı, Kerem ve Hande gözlerimiz dolarak izliyoruz. Ardından da “Galiba yaşlanıyoruz. Artık diziye bile ağlamaya başladık” diye espriyi patlatıyor Altan Hoca. Kerem, babasıyla yani Hasan Şahintürk’le provaya başlarken ben soluğu çaydan sorumlu Dilek’in yanında alıyorum. Dilek, “Kerem çok güzel Türk kahvesi yapar. Hatta ikimize yapar, beraber içeriz” deyince Kerem’in yanına gidip “Kahve” diyorum.
Kahveyi beklerken sohbet
Kerem mesajı hemen alıyor ve hiç ikiletmeden mutfağa girip başlıyor Türk kahvesi yapmaya… Başında Hande, ben ve Aslı bekliyoruz. Yapamayacağına çok eminiz. Tek cezvede bana ve kendisine sade, Hande ve Aslı’ya orta şekerli kahve yapıyor. “Kahveyi beklerken” adını verdiğimiz bu sahnede de o güzel gülüşünü hiç eksik etmiyor. Biz keyifle lezzetli kahvelerimizi içmek için terasa geçiyoruz ama set durmaz. Kostüm gelip Kerem’i sahneye almak istiyor. Sonra mı? Onu da yarın anlatacağım.