Bize çocukluğumuzdan beri geleceğe odaklanmamız öğretildi ve hep gelecek merak edildi. Hatta Geleceğe Dönüş filmleri bile çekildi. Zaman hızla geleceğe doğru ilerlerken, Türk televizyonları geçmişe geri dönüyor. Nasıl mı? Malum bu sezon yapılan dizilerin büyük bir kısmı hayal kırıklığı yarattı ve kısa sürede yayından kaldırıldı. Çok büyük prodüksiyonlu işler bir türlü izleyicisini bulamadı. Hal böyle olunca, yapımcılar ve kanallar çareyi geçmişe dönmekte buldu. Hatırlarsınız, Çiçek Taksi bir dönemin en çok izlenen dizilerinden biriydi. Daha sonra Akasya Durağı olarak karşımıza gelmişti. Cennet Mahallesi de çok izlenen diziler arasındaydı. Şimdi Erler Film, Cennet Mahallesi ve Çiçek Taksi’yi birleştirerek yeni bir dizi hazırlıyor. Herhalde çok severek izlediğimiz dizilerin arasına Ayrılsak da Beraberiz’i koymasak olmaz. Aldığım duyumlara göre Mint Yapım diziyi yeniden çekmek için hazırlıklara başlamış bile… Diğer yapımcıların da geçmişte tutmuş dizilerini yeniden uyarladıklarına dair duyumlar alıyorum. Yumurcak ve Sezercik tadındaki Küçük Ağa tuttu ama bakalım, geçmişe dönüş televizyonları kurtaracak mı?Yeni bölümleriyle nisanda Show’daBenim dilimde tüy bitti ama Show TV yanlış politikalarından vazgeçmedi. En çok reyting alan iki dizisini yayından kaldırdı. Hatta kaldırmakla kalmadı ve son dört bölümlerini mart ayında yayınlamadı. Şimdi nisan ayında her iki dizinin de son dört bölümünü yayınlayacağını açıkladı. Benim İçin Üzülme ve Adını Kalbime Yazdım dizilerinden bahsediyorum. Biri Karadeniz’de, diğeri Güneydoğu’da geçen iki dizinin de izlenme oranı yüksekti ama ikisi de kanal kurbanı oldu. Neyse ki, nisan ayında finallerini görebileceğiz. İki diziye de hem geçmiş olsun, hem de ekibinin emeğine sağlık…Şehzade Mustafa TRT Türk’teTRT Türk’te ekrana gelen Tarihin İzinde programı bu hafta rotasını Amasya’ya çeviriyor. Amasya’da sancakbeyliği yapmış şehzadelerin hayatının anlatılacağı programın büyük bir kısmını Şehzade Mustafa oluşturacak. Talha Uğurluel'in anlatımıyla gerçekleşecek program cuma saat 22.00’de ekrana gelecek. Muhteşem Yüzyıl’da geçtiğimiz haftalarda idam edilen Mustafa’nın dramını izlemiştik. Hatta türbesine ziyaretçilerin akın ettiği haberini okumuştuk. Umarım hayatına olan ilgi de fazla olur.Kaçak’ın setine girdimBaşrollerini Gürkan Uygun, İnanç Konukçu, Hasan Küçükçetin, Berk Hakman, Özlem Yılmaz, Begüm Birgören ve Mustafa Avkıran’ın paylaştığı Kaçak dizisinin setine konuk oldum. Büyük bir çatışma sahnesinin ortasında kaldığım gün ben de bir çılgınlık yaptım. Barut kokusunun ağaç kokusunu bastırdığı günün detaylarını ve çılgınlığımı cumartesi yazacağım.
Yabancı dizileri takip edenler bilirler, büyük projelerin yürütücü yapımcılıklarında hep başrol oyuncuları vardır. Kevin Spacey House of Cards’ın, Tim Roth Lie to Me’nin, Matthew Mcconaughey True Detective’in, Michael Sheen Masters of Sex’in yürütücü yapımcısıdır. Örnekleri çoğaltabiliriz. Bu dizilerin kalitesi de ortada… Açıkçası uzun süredir neden Türk oyuncular dizi ve sinema sektöründe elini taşın altına sokmuyor diye düşünüyorum. Çok yüksek kaşelerle dizilerde birkaç sezon rol alan oyuncularımız var. Daha sonra kendilerine iyi bir proje gelmesi için bekliyorlar. Malum, Türkiye’de son yıllarda hep yabancı diziler uyarlanıyor. O nedenle iyi bir proje olmadığından şikâyet ediyorlar. İşte bu açıklamaları okurken aklımdan hep şu cümleler geçiyor: “Madem iyi bir proje bekliyorsunuz. Neden kendi projenizi oluşturmuyorsunuz?”İki bölüm kaşesi bile etmezÜstelik bu o kadar zor bir şey değil. Türkiye’nin star isimlerinden birisi iyi bir senaristle anlaşacak. Birlikte proje geliştirecekler. Dizi ise birkaç bölüm, film ise birkaç versiyon yazılacak. Bu star oyuncumuzun iki bölüm dizi kaşesi bile etmez. Daha sonra ister kendisi yapımcı olur, isterse projesini herhangi bir yapımcıya götürür. Herhalde o star isme dizi ya da film yapmayacak yapımcı yoktur bu ülkede… Böylece sektörden kazandığını yine sektöre kazandırabilir. Üretir ve taşın altına elini sokar oyuncu. Aksi takdirde bir köşede kendisine iyi bir proje gelmesini bekler, durur. Türkiye’de bunu yapan oyuncularımız yok değil. Engin Günaydın, daha önce Vavien filmini yaptı. Bu yaz Barakuda Film’le yeni bir film yapacak. Buğra Gülsoy, Serhat Teoman ve Emre Erkan, Bi Hayalim Var diye bir film yazdılar. Twitter’dan da duyurdular. Üretiyorlar. Umarım, uzun süre bu sektörde olmak isteyen ve ülkede iyi senaryo çıkmadığından şikâyet eden diğer oyuncularımızda sektöre üretim yaparlar.Bir Milyon Canlı Para başlıyor Daha önce Engin Altan Düzyatan’ın sunumuyla izledik Canlı Para’yı. Şimdi hem adı, hem kanalı, hem de sunucusu değişti. Bir Milyon Canlı Para, pazartesi akşamı Kanal D’de, Mesut Yar’ın sunumuyla başlıyor. Yarışmada katılımcılara 1 milyon lira programın başında verilecek ve sekiz soruya doğru cevap vermeleri beklenecek. Yarışmada bu kez bir yenilik var. Yayın sırasında izleyiciler, www.canliparafacebook.com’a girerek sorulara yarışmacılarla aynı anda cevap verebilecek, sıralamada dereceye girenler, yarışmacı olmak için öncelikli başvuru hakkı kazanacaklar. Bir Milyon Canlı Para, 54 ülkede yayınlanan bir format. Hatta 2011 yılında BAFTA ödülünün sahibi oldu. Yarışmanın yapımcısı Endemol. Daha önce yayınlandığında çok ilgi görmüştü. Bu defa Survivor ve Karadayı karşısında reyting mücadelesine girecek. Ama bilgi yarışmalarına ilgili bir toplumuz. Bir Milyon Canlı Para’yla da kendimizi yarıştıracağımıza eminim.
Charles Dickens’in Oliver Twist adlı eserinden ekrana uyarlanan Düşler ve Umutlar cumartesi akşamı ilk bölümüyle görücüye çıktı. Başrollerini Berkehan Tüter, Çağdaş Onur Öztürk, Denise Capezza, Avni Yalçın, Berke Üzrek, Ayberk Pekcan ve Zeynep Gülmez’in paylaştığı dizinin yönetmen koltuğunda Serdar Akar oturuyor. Senaryo ise Oya Yüce’nin de ekibinde yer aldığı Yeni Senaryo’ya ait. Yapımını Limon Yapım, yapımcılığını Hayri Aslan’ın üstlendiği dizi reytinglerde ne yazık ki, kötü bir başlangıç yaptı. Düşler ve Umutlar, Tüm Kişiler’de 1.62 reytingle 24’üncü, AB’de 1.49’la 28’inci oldu. Peki, neden? İtiraf ediyorum, Oliver Twist’in dizi olacağını duyduğumdan beri tutmama ihtimalini çok düşük görüyordum. Çünkü bir çocuğun yetimhaneden bir hırsızlık çetesinin eline düşmesine kadar her türlü acı, entrika mevcuttu. Başrole seçtikleri Berkehan Tüter ise çok sempatikti. Oya Yüce’nin yazacağını duyduğumda da sevinmiştim. Ancak önce yönetmen, sonra oyuncu kadrosunda değişiklikler oldu ve yeni gelen ekip hızlıca bir birinci bölüm çekerek yayına verdi.Farklı dünyalar yaratılamamışÖncelikle senaryonun beni çok büyük bir hayal kırıklığına uğrattığını söylemeliyim. Koca bölümün sırtını bir yüzük ve maça dayaması işin akmamasına sebep oldu. Bölümün yarısı yüzük, yarısı maç oldu. Üç farklı dünya kurulması gereken bir iş Düşler ve Umutlar. Bir tarafta yetimhanedeki çocuklar ve onlara zülüm eden Hicran’la Cabir, diğer yanda prenslerin prensi Çakı, Musa, Asya ve çete elemanı çocuklar, son taraf ise Emre’nin ailesi… Üç farklı dünyanın birbirine bir cinayet ve çocukla bağlandığı bu hikâyedeki olay örgüleri ve karakter konumlandırmaları ilk bölüm çok zayıf kaldı. Rejide, bu hikâyeyi daha inandırıcı kılabilirmiş. Özellikle çocukların olduğu sahnelerde duygunun peşinden gidilebilirmiş. Eğer duygular sağılsaydı eminim hikâyeyi daha çok sahiplenebilirdik.Çocuk oyuncu oynayabilmeliDizinin oyuncu kadrosuna gelirsek… Bence şahane bir oyuncu seçimi yapılmış. Özellikle Çağdaş Onur Öztürk, Kuzey Güney’deki Barış’ı bir an bile hatırlatmadı bize… Oynadığı tüm sahnelerde karakterin kim olduğunu ve zaaflarını bize çok net gösterdi. Mustafa Uğurlu’da Musa olarak keyifli bir performansla karşımızdaydı. Oyunculuklar adına Berkehan Tüter dışında kimseye lafım yok. Şahane bir çocuk oyuncu bulmuşlar. Çok sempatik, çok tatlı ama biraz oynayabilmeli. Bir oyuncu koçuyla çalışmalı ve yönetmen Serdar Akar’ın onunla biraz daha ilgilenmesi gerekiyor. Çünkü bu ülkede çocuk reyting demek. Küçük Ağa bunun en net göstergesi. Düşler ve Umutlar, kötü bir başlangıç yaptı ama Fox TV ilk bölümün tekrarını bu hafta sürekli yayınlarsa ve ikinci bölümden itibaren senaryoda üç farklı dünya birbirine bağlanır, rejide duygular sağılır ve Berkehan Tüter öne çıkarılırsa şansı yok değil… Hatırlarsanız, O Hayat Benim dizisi de ilk bölümüyle düşük bir başlangıç yaptı ama daha sonra hatalarını toplayarak yükselişe geçti.
Dün Boynu Bükükler setinin çekim aralarında neler olduğunu anlatmış ve Ömer Uğur’un yanına giderken topu bugüne atmıştım. Uygulayıcı yapımcı Ayşegül Taşkıran’la soluğu koridordaki çekimde aldık. Sahnede Bensu Soral, Ahmet Olgun Sünear, Gün Koper ve Çağlar Ertuğrul var. Beşinci bölüm çekiliyor. Ben de usulca Ömer Uğur’un yanına geçiyorum. Geniş Aile setine yaptığım ziyaretlerden tanışıyoruz Uğur’la… Sette güler yüzünü eksik etmeyen yönetmenlerden Uğur. Çekimde de sakinliğini hiç eksik etmiyor. “Farkında mısınız, hep gençlik ve komedi işlerinde karşılaşıyoruz?” diyorum. Ömer Uğur, “Çünkü gençlerle çalışınca kendimi onlardan daha genç hissediyorum. Gülmeye de ihtiyacımız yok mu?” diyor gülümseyerek… Bu arada çekim devam ediyor. Ersen ve Selim bu defa aynı amaç için çalışıyor. Upuzun bir sahne ama yakını, geneli derken göz açıp kapayıncaya kadar bitiyor. O gün iki çekim ekibi var. Ömer Uğur yeni sahneyi hazırlarken biz vedalaşıp, bahçedeki çekimi gözetlemeye gidiyoruz. Konuk oyuncu Umut Oğuz...İki dizide oynuyorÇekim devam ediyor ama yönetmen her “Kestik” dediğinde kahkaha kopuyor. Orman Bölge Müdürlüğü’nün içindeyiz. Her yer yeşil, her yer oksijen… Havada mis olunca, bahçede bir Türk kahvesi söyleyip oturuyorum. Barış Başar ve Uğur Bilgin’de bana eşlik ediyor. Barış Başar, aynı zamanda Galip Derviş’de rol alıyor. “İki çekime yetişmek zor olmuyor mu?” diye soruyorum. İki setinde çok iyi olduğunu söyleyerek söze başlıyor Başar ve devam ediyor: “Galip Derviş dizisini çok seviyorum. Oradaki ekiple aile gibi olduk. Bu dizi başlayacağı zaman onu bırakmak istemedim. Bu dizide de başka bir karakteri oynayacaktım ama Galip Derviş devam edecek diye bekçiyi oynuyorum. Ama rolüm çok arttı. İkisinde de severek oynadığım için yetişebiliyorum.” Bu arada Barış Başar bir de Ünal Yeter’le birlikte tiyatro oyununa hazırlanıyor. O sırada Sedef Avcı yanımıza geliyor. Bebeğin büyüdüğünü ve çok tatlı olduğunu konuşuyoruz. Kalabalık bir sahne için herkes hazırlanırken gidiş saatim geliyor. Provada ekiple vedalaşıp ben evime yol alırken, onlar sabaha kadar sürecek çekime devam ediyor.Köksüz duygu dünyanızı karıştırıyorDeniz Akçay’ın yazıp yönettiği Köksüz filmini Antalya Film Festivali’ndeki özel gösteriminde izlemek istemiş ancak yer bulamamıştım. Mecbur vizyona girmesini bekledim. Ama izleyen herkesten övgü dolu sözler dinliyordum. Geçtiğimiz hafta Köksüz vizyona girdi. Ben de soluğu sinemada aldım. 82 dakikalık film boyunca o kadar çok duyguyla yüzleştim ki, çıkışta gözyaşlarıma hâkim olamıyordum. Deniz Akçay, bir genç kızın köksüz kalmasını, ailesine sahip çıkmasını ve kendi hayatını feda etmesini o kadar yalın, o kadar gerçek bir yerden anlatmış ki, etkilenmemeniz mümkün değil. Ahu Türkpençe filmde harikalar yaratıyor. Köksüz’ü mutlaka izlemenizi öneriyorum. Film, Başka Sinema’da oynuyor. O nedenle www.baskasinema.com adresini inceleyin. Hem Köksüz’ü hem de festival filmlerini takip edebilirsiniz.
Kanal D’nin bir ay önce başlayan gençlik dizisi Boynu Bükükler’in ilk bölümünü izlediğimde Pis Yedili’nin tersi gibi hissettiğimi yazmıştım. Cüneyt İnay’ın kaleminden çıkan esprileri beğendiğimi ama zamanlama sorunu yaşadığını da söylemiştim. Ama dizi öyle güzel bir üçüncü bölümle geldi ki, benim için artık sete gitmek ve ekibin ruhunu koklamak farz oldu. Ömer Uğur’un yönetmen koltuğuna oturduğu Boynu Bükükler genç ve ruhu genç bir oyuncu kadrosuna sahip. Ahmet Saraçoğlu, Sedef Avcı, Ünal Yeter, Barış Başar, Murat Akkoyunlu, Ali Tutal, Ahmet Olgun Sünear, Çağlar Ertuğrul, Bensu Soral, Bora Akkaş, Güven Murat Akpınar, Gün Koper, Uğur Bilgin, Öznur Serçeler, Barış Aytaç, Cüneyt Çeliksoy, Barış Küçükgüler, Bengi İdil Uras, Nihan Tarhan, Anıl Altan, Kadir İlter, Mine Şenhuy Teber, Sevilay Şimşek, Özüm Arkan, Damla Debre ve Tatiana Marinescu’nun rol aldığı dizi okuduğunuz gibi hayli kalabalık bir ekipten oluşuyor. Dizinin çok büyük bir kısmı okul ve yatakhanede geçiyor. Dizi Ayazağa’daki Orman Bölge Müdürlüğü’nde çekiliyor.Oyun odaları varSetten içeri girdiğimde beni Barış Başar karşılıyor ve “Bugün tüm ekip burada. Çok yoğun bir çekime denk geldin” diyor. Benim canıma minnet, tüm ekibi gözlemleyebileceğim. Az sonra uygulayıcı yapımcı Ayşegül Taşkıran’ın davetiyle üst kattaki dinlenme odasına alınıyorum. İçeride Barış Aytaç ve Gün Koper gazete okuyor. Bana “Hoşgeldiniz” dedikten sonra Gün Koper odadan ayrılıyor. Ama yerine Bora Akkaş, Güven Murat Akpınar ve Bensu Soral geliyor. Masanın üzeri bisküvi, çikolata, kek dolu… Ardından içeriye güler yüzüyle Meral Hanım giriyor. “Ne içerisiniz güzel kızım” diye söze giriyor. Bir çay istiyorum ama ikram bitmiyor. Çay, kuruyemiş, tost, meyve geliyor odaya… Bora Akkaş’ı önceden tanıdığım için soruyorum: “Ben buradayım diye mi bu hürmet? Çünkü ben hangi sete gitsem sınırsız ikram yapılıyor.” Akkaş, “Hayır, her gün böyleyiz. Melek Abla bizi inanılmaz besliyor” diye cevap veriyor. Akpınar, “Keyfimiz yerinde, gel sana etrafı gezdireyim” diyor. Yan odaya girdiğimizde Ahmet Saraçoğlu ve Barış Küçükgüler’i oyun oynarken buluyoruz. Meğer ekip boş vakitlerinde sıkılmasın diye bir de oyun odaları varmış. Suratlarına bakarsanız gayet ciddiler. Maçı kimin kazanacağını bekleyemiyorum ama Barış sonra “Ben kazandım” diyor. Ben onun yalancısıyım.Espriler havada uçuşuyorÇağlar Ertuğrul, Öznur Serçeler diğer dinlenme odasındalar. Serçeler kitap okuyor, Ertuğrul’un elinde telefonu bir strateji oyunu oynuyor. Bir yandan iki ekip çekime devam ediyor. Ama odalar hiç boşalmıyor. Değişmez kural olarak herkesle dizi sektörünün durumunu ve yeni başlayan dizileri çekiştiriyoruz. Ahmet Olgun Sünear ve Bensu Soral’da ellerinde telefonlarıyla oyun oynuyor. Ama sohbete bir yerden dahil oluyorlar. Ben de soluğu Ali Tutal’ın yanında alıyorum. Tutal’la oyunculuğu, seti, sektörü ve yeni sinema filmi Dursun Çavuş’u konuşuyoruz. Oyunculuğu ne kadar sevdiğinden bahsediyor ve “Bana setiniz 15.00’te deseler bile ben 12.00’de gelirim. İşimi çok seviyorum ve disiplinliyim” diyor. Yönetmen Ömer Uğur’u yerlere göklere sığdıramıyor. Ben de “Yeteri kadar oturduk, artık çekimi izleyelim” deyip yan binaya çekim alanına yol alıyorum. Ama ne yalan söyleyeyim aklım odada… Ben çıkarken odaya Murat Akkoyunlu, Barış Başar, Uğur Bilgin, Sedef Avcı geliyor. İçeride herkes o kadar iyi anlaşıyor ki, dizideki gibi espriler havada uçuşuyor. Çekimden detayları da yarın anlatacağım.
Başrollerini Birce Akalay, Sarp Levendoğlu, Emir Berke Zincidi ve Zeki Alasya’nın paylaştığı, salı akşamları Kanal D’de ekrana gelen Küçük Ağa reytinge doymuyor. Salı akşamı ekrana gelen bölüm, Galatasaray-Chelsea maçıyla yarışmasına rağmen çok iyi bir reyting aldı. Maç, Tüm Kişiler’de 16.16 reytingle zirveye otururken, Küçük Ağa 11.77’yle ikinciliğe oturdu. AB’de maç 19.76’le yine zirvedeydi. Küçük Ağa ise 11.93’le yine ikincilik koltuğundaydı. Çok ciddi bir reyting aldı Küçük Ağa. Buna karşın Kurt Seyit ve Şura’nın ilk iki bölüm kolajı Tüm Kişiler’de 2.14’le 23’üncü, AB’de 2.66 reytingle 17’nci oldu. Sonuçlar ortada, Küçük Ağa adını aşan bir işe imza atıyor. Ama işte kocaman bir AMA diyeceğim. Öncelikle işin samimi olduğunu kabul ediyorum. Fakat oyuncuların biraz daha rollerine inanması gerekmiyor mu? Ayrıca bu yıl başlayan hiçbir dizi Küçük Ağa’nın reytinglerine ulaşamamışken, Kurt Seyit ve Şura gibi yüksek prodüksiyonlu işler karşısında 10 reytingin üzerinde sonuç alırken Küçük Ağa’ya hatalar yakışmıyor. Her hafta mutlaka en az bir devamlılık hatası yapılıyor. Salı akşamı ekrana gelen bölümde de Mehmetcan’ın yaşı sorun oldu. Hastaneden kaçan Mehmetcan’ın babası Ali bir sahnede hemşireye “Benim oğlan yok. 8 yaşında gördünüz mü?” derken, bir sahne sonra güvenlikte “9 yaşında çocuğu nasıl bulamazsınız?” diye bağırıyordu. Çocuğun babası kaç yaşında olduğuna bir türlü karar veremedi. Belki küçük ama bence önemli hatalar bunlar. Üstelik her hafta oluyor. Biraz daha dikkati hak etmiyor mu Küçük Ağa’nın izleyicisi?Burçin ve Mustafa yeniden…Pazartesi günü Merhamet dizisinde Deniz ve Sermet’in aşkına doyamadığımızı yazmıştım. Keşke Burçin Terzioğlu ve Mustafa Üstündağ’ın iki aşığı canlandıracağı bir dizi izlesek diye de eklemiştim. Yazının yayınlanmasının ardından Most Production’ın sahibi Mustafa Oğuz aradı ve müjdeyi verdi. Ekibin uzun süredir üzerinde çalıştığı bir proje varmış ve Burçin Terzioğlu ve Mustafa Üstündağ’la bu projeyi gerçekleştirmeyi düşünüyorlarmış. Yani anlayacağınız, bu ikili tekrar ekranda olacak. Ama bu dizi işleri belli olmaz. Her an her şey olabilir. Most Production iki oyuncuyla bir dizi yapmayı düşünüyor. Eğer oyuncular ve kanalda kabul ederse önümüzdeki sezon tatlı-sert bir aşk hikâyesi izleyeceğiz.Burak Sağyaşar Muhteşem Yüzyıl’daKüçük Kadınlar dizisinde canlandırdığı Utku karakteriyle tanıdık Burak Sağyaşar’ı. Daha sonra Karadağlar dizisiyle çıktı karşımıza… Geçtiğimiz yaz Sudan Bıkmış Balıklar’la sesinin de çok güzel olduğunu öğrendik. Bu yıl ne yazık ki, ölü doğan Saklı Kalan dizisinin kadrosuna katıldı. İlk bölümde en çok dikkat çeken isimlerden biriydi. Ancak dizi uzun süre ara verdi. Pazar akşamı yayınlanan bölümde varla yok arasında bir yerdeydi. Zaten cumartesi Ali Eyüboğlu Milliyet TV ekinde yazdı. Sağyaşar, Saklı Kalan dizisiyle anlaşmasını feshetmiş ve Muhteşem Yüzyıl’la anlaşmış. Burak Sağyaşar’ı uzun süredir tanırım ve duruşunu çok beğenirim. Hep çok mütevazı ve saygılıdır. Açıkçası talihsiz Saklı Kalan projesinden sonra onu Muhteşem Yüzyıl’da izleyeceğim için de mutluyum. Sağyaşar, dizide Pedro isimli bir İspanyol’u canlandıracak. Haftaya onunla tanışacağız.
Malum, bu sezon hangi dizi ne zaman başladı, hangi ara final yaptı anlamak da çok zorlandık. İlk bölümü yayınlandıktan sonra kaybolan da oldu, beş bölüm sonra biten de… Hal böyle olunca, “Diziler bitti, artık insanlar dizi izlemek istemiyor” iddiası ortaya atıldı. Bu fikrin hep karşısında durdum. Çünkü insanlar dizi izlemeyi seviyor. Yeter ki, onların merakını cezbedecek ve arkasından gitmelerini sağlayacak bir diziniz olsun. Bir de ne olursa olsun, kanal o diziye inansın ve arkasında dursun. Mesela iki sezondur Star ve atv arasında bir mücadele yaşanıyor. Pazartesi akşamları atv’de Karadayı ekrana geliyor. Star’da ise Yetenek Sizsiniz, O Ses Türkiye ve Survivor dönemsel olarak yer değiştiriyor. Genelde cumartesi ve pazar akşamları Acun Ilıcalı’nın hazırlayıp sunduğu yarışmalar zirveye oturuyor. Ancak pazartesi Karadayı dişli rakip olarak karşısına çıkıyor. Survivor Ünlüler-Gönüllüler henüz yeni başladı. Normalde üç gün zirveye oturması bekleniyor. Cumartesi ve pazar günleri adada neler olduğu gösteriyor. Her iki günde de zirvede yer alıyor. Pazartesi akşamı eleme oluyor. Yani en çok pazartesi izlenmesi gerekiyor. Ama insanlar Karadayı izlemeyi tercih ediyor. Çünkü iki sezondur izledikleri dizide ne olduğunu merak ediyorlar. Daha sonra internetten kimin elendiğini öğrenirler. Bu üç dakikalarını alır. Ama internetten 120 dakika Karadayı izlemek zulüm olur. O nedenle Survivor yerine dizi tercih ediliyor. Karadayı bence “Diziler bitti” diyenlere de nasıl bitmeyeceğinin cevabını veriyor.Silsile’yi izleyinNehir Erdoğan, Tardu Flordun, İlker Kaleli ve Esra Bezen Bilgin’in başrollerini oynadığı, Ozan Açıktan imzalı Silsile filmini yeni izleyebildim. İlk gün izleyemediğim için de pişman oldum. Çünkü komedi filmlerinin gişe yaptığı bir dönemde bambaşka bir bakış açısı sunuyor yönetmen Ozan Açıktan Silsile’yle… Ozan Açıktan ismini Çok Film Hareketler Bunlar ve Sen Kimsin gibi vasat komedi filmlerinden biliyoruz. O nedenle Silsile konusunda önyargınız olabilir. İşte ben size o önyargınızı atın bir köşeye ve sinemaya gidin diyorum. Çünkü ortada iyi bir senaryo var. Ozan Açıktan bir gecede yaşanan ve meskeni Karaköy olan Silsile için iyi bir dünya kurmuş. Oyunculuklar başarılı. Özellikle Tardu Flordun’u izlemek için bile gidilir. Açıkçası film, üst tabaka ve varoş diye tanımlanan kesime bakış açısıyla da fark yaratıyor. Film, aşağıdakiler ve yukarıdakiler meselesini, nasıl eşitlendiğimizi çok iyi analiz ediyor. Silsile’yi muhakkak izleyin. Bu yılın en iyi Türk filmlerinden biri olduğunu söyleyebilirim.
Son sözü en başta söyleyeceğim. DOT’un yeni oyunu Dövüş Gecesi’ni izlemeden oy kullanmayın. Çünkü size kendinizi tanımak için müthiş bir şans sunuyor. Oyun, 80 dakikada “Siz kimsiniz, ne kadar dürüstsünüz, neye inanıyorsunuz?” sorularının cevaplarıyla sizi yüzleştiriyor. Nasıl mı? Anlatması çok zor. Yaşamanız ve tecrübe etmeniz gerekiyor ama dilim döndüğünce, işin sihrini bozmadan anlatmaya çalışacağım. DOT’un Maçka’daki sahnesine gidiyorsunuz. Oyun başlamadan önce size kimliğiniz karşılığında bir seçim butonu veriliyor ve salona geçiyorsunuz. Sonra karşınıza sunucu Mert Öner geliyor. Elinizdeki butonları nasıl kullanacağınızı anlattıktan sonra yaşınızı, cinsiyetinizi, ilişki ve gelir durumunuzu oylamanızı istiyor. Böylece salondaki seyircinin kim olduğunu kavrıyorsunuz. Ardından da Dövüş Gecesi’ni başlatıyor ve karşınıza ellerinde sadece sayılar yazan beş aday geliyor. Bu beş adayı sadece dış görünüşlerine bakarak oylamanızı istiyor. Sonuncu olan, ki bu içerideki seyirci durumuna göre her oyunda değişiyor, mağduru oynuyor.Sosyolojik bir deneyBeş adayın beşi de hem birbirinin aynısı hem de farklısı… Oyunda Tuğrul Tülek, Serkan Altunorak, Ece Dizdar, Gizem Erdem, İbrahim Selim oylarınıza talip oluyor. Gizem Erdem ve Pınar Töre dönüşümlü oynuyor. Dövüş Gecesi’nde sürprizler bitmiyor. Adaylar konuşmaya başladıkça ve siz sorulara cevap verdikçe fikriniz değişiyor. Başta oy verdiğiniz kişiyi 10 dakika sonra eleyip oyunun dışına atabiliyorsunuz. Her şey o akşam, o salondaki seyircinin seçimlerine bağlı… O nedenle oyunun onlarca kombinasyonu var. Her oyuncuya çok büyük yük düşüyor. Sırayla elenen adaylardan sonra kazanan aday, yine bir seçimle kendiniz gibi düşünmeyenler için bir karar vermenizi istiyor. Sonuç, hem şaşırtıcı hem de büyük bir tokat atıyor. Çünkü ona da siz karar veriyorsunuz. Oyunun sonunda kendi seçimlerinize kızabilirsiniz. Açıkçası ben dört kez adayımı değiştirdim. Oyun çıkışı kendimi fikri çabuk değişen seçmen ilan ettim. Ama bu oyunu bir kez izlemek yetmez. Her seferinde başka bir eğlence, başka bir yüzleşme, başka bir tecrübe… Oyun Belçikalı yazar Alexander Devriendt’e ait. Aslında Dövüş Gecesi bir oyun değil, sosyolojik bir deney, bir seçim simülasyonu. Ana fikri de, demokrasi sisteminin artık çökmeye yüz tuttuğu… Bence seyircinin aklına şu fikri düşüyor: Mazlumu zalime dönüştüren sistemde, demokrasi aslında çoğunluğun zorbalığı mı? Dövüş Gecesi’ni çarşamba, perşembe, cuma, cumartesi 21.00’de DOT’ta izleyebilirsiniz.BURÇİN VE MUSTAFA ÂŞIK OYNASA…Merhamet, çarşamba akşamı Narin ve Deniz’in ölmesiyle son buldu. Çok merhametsizce bir final oldu. Şaka bir yana, izlemekten çok keyif aldığım bir diziydi Merhamet. Özellikle Deniz ve Narin’in arkadaşlığı ilk bölümde içimize işlemişti. Beni dizide en çok etkileyen, dostluğun olmadığı bu dönemde ölümüne dost olan bu iki kadının serüvenlerini izlemekti. Finalde de ölüme birlikte gittiler. Merhamet’te hem güzel bir hikâye, hem de şahane oyunculuklar izledik. Ama ne yalan söyleyeyim, Deniz ve Sermet’in aşkını izlemeye doyamadık. Dizinin fanları da doyamamış olacak ki, Burçin Terzioğlu ve Mustafa Üstündağ ikilisini yeni bir dizide âşık olarak izlemek istiyorlar. Bence de yine derinliği olan bir hikâyede bu ikiliyi izlemek çok zevkli olur.