İşsiz sayısı resmi kayıtlara göre yeniden 3 milyonun üzerine çıktı. İşsizlik oranı yine resmi kayıtlara göre, bir türlü yüzde 11’in altına inmiyor. Israrla resmi kayıtlar diyorum çünkü TÜİK’in işsiz tanımını aslına bakarsanız pek gerçekçi bulmuyorum. Bu işin bir boyutu.Bir diğer boyutu ise Türkiye’de eğitimli gençlerin tamamen plansız programsız şekilde kendilerine yön vermiş olmaları. Geleceği olmayan mesleklere yöneliyorlar ve kendileri gibi aynı özellikleri taşıyan aynı eğitimi almış onbinlerce mezundan biri olarak sıradanlaşıyorlar. İş bulmaları da doğal olarak zorlaşıyor.Kuşkusuz 16-17 yaşındaki bir gencin gelecekteki mesleğini seçmesi çok kolay değil. Burada ailelerin devreye girmesi, trendleri, dünyanın nereye gittiğini iyi okumaları gerekiyor. Yenibiriş.com Genel Koordinatörü Burçak Pak Yılmaz ile buluşmamızda bu konulara değindik. Yılmaz’ın öncelikle ailelerle ilgili tespiti ilgimi çekti. Helikopter ailelerin sayısının tehlikeli biçimde arttığından ve bunun da çocukların geleceğini ipotek altına aldığından sözetti.Belki helikopter aile tanımını hiç duymamış olabilirsiniz. Tıpkı helikopter gibi çocuklarının başında dolaşıp duran, onların bir zarar görmesine engel olmaya çalışan, hatalarından bile ders çıkarmalarını önleyen, yaptıkları yanlışlarda ‘Çocuğumun değerini bilemediler’ diyerek aşırı korumacılık yapan aileleri tanımlayan, ilk ABD’de kullanılan bir tabir. “Helikopter ailelerin sayısı artıyor. Bu çocuklarda özgüven kaybı yaratıyor. ‘Boğaziçi mezunu çocuğumun kıymetini bilemediler. Acaba onu master’a mı yollasak?” diye diye 35 yaşına gelmiş ama hâlâ bir işe girememiş bir kitle yarattık.” diyor Yılmaz. Yılmaz ailelerin trendleri takip etmemesinden şikayetçi:Aileler çocuklarını mühendis yapmaya çalışacağına arz talep nerelerde gelişiyor, onlara bakmaları lazım. Bazı alanlarda işsizlik inanılmaz boyutta iken bazı alanlarda ise işsizlik olmadığı gibi çok ciddi eleman açığı var.Peki aileler bu arz talep dengesindeki değişimi nasıl bilebilecekler?Yenibiriş.com olarak sadece işveren ile işgücünü buluşturmuyoruz. Aylık 80-100 bin kişilik bir iş kapasitesini elinde tutan ve özel istihdam bürosu gibi çalışan bir site olarak arz ve talebin detaylarını inceliyoruz. Bu incelemelerimizi de 3’er aylık periyodlar halinde yayınlıyoruz. Ben ailelere ve gençlere bu raporlara göz atmalarını tavsiye ediyorum. Çünkü bu raporlar aslında geleceği olan meslekleri gözler önüne seriyor. Son hazırladığınız raporlara göre, talep hangi alanlarda daha fazla görünüyor?Özgeçmişleri incelediğimizde işgücüne katılmak isteyen adayların büyük bölümünün işletme, iktisat ve kamu yönetimi bölümlerinden geldiğini görüyoruz. Mühendisler de çok fazla. Ancak onlar için kendi alanlarında çalışmaları için fazla seçenek yok. Böyle olunca olay ‘ne iş olsa yaparım’a dönüyor. Bir çaycı pozisyonu için eleman arayan kurum bile şartlarına lise mezunu olmayı ekliyor. Bırakın lise mezununu üniversite mezunları dahi bu pozisyon için başvuruyor. Oysa bazı alanlarda da eleman yok. Mesela tıp teknisyenliği. Yoğun bakım hemşiresi açığı var. Hastaneler bulamıyor. Aynı şekilde radyoloji teknisyenliği gibi alanlarda işsizlik görünmüyor. Biz bu meslekleri özellikle düşük gelirli kesime tanıtmaya çalışıyoruz. Bu mesleklerin değerini anlatıyoruz.Yenibiris.com’un sitesine girerek o raporlara bakmakta fayda var. Mesela 2010’da en çok başvuru alan sektörleri sıralamışlar. Sağlık-tıp yüzde 11.26’lık oranla birinci sırada görünüyor. Perakende toptancılık onu izliyor. Oysa 2009 yılı sonunda hazırlanan raporda sağlık ve tıp yüzde 3.84’lük oranla 4’üncü sıradaymış.Y kuşağında kurumsal sadakat sıfıra yakınBurçak Pak Yılmaz 1980 sonrası doğumlu gençlere Y kuşağı adı verildiğini, 2000’den sonra doğanların ise Z kuşağı ya da kristal kuşak olarak tanımlandığını söyledi. Bu arada Y kuşağı ile ilgili tespitleri de oldukça ilginç:- Kurumsal sadakatları sıfır. Okuldan mezun olur olmaz çok iyi şartlarda iyi pozisyonlarda işe girmek istiyorlar. Teknolojiye hakimler ancak aşırı derecede sabırsızlar. 3 kuruş fazlaya başka bir kuruma gitmeye müsaitler. Huysuzlar depresyondalar...11.5 milyon özgeçmiş varBurçak Pak Yılmaz’ın genel koordinötürlüğünü yaptığı yenibiris.com büyük ölçekli ve çokuluslu şirketlerden orta ve küçük ölçekli şirketlere kadar her boyutta farklı 67 binin üzerinde firmaya internet bazlı seçme ve değerlendirme hizmeti sunuyor. Yenibiris.com’un özgeçmiş bankasında 11.5 milyondan fazla özgeçmiş bulunuyor. Yılmaz 2010 yılında ilan sayılarında bir artış olduğunu ancak şirketlerin ağırlıklı olarak 2011 yılını büyüme ve atılım yılı olarak gördüklerini söylüyor.Nurdan Tümbek Tekeoğlu deneyimlerini eğitim sektörüne aktaracakNURDAN Tümbek Tekeoğlu, İstanbul Aydın Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkan Danışmanı olarak göreve başladı. 25 yıllık birikimini eğitim sektöründe değerlendirmeye karar veren Tümbek Tekeoğlu, Kurumsal İletişim ve Pazarlamadan sorumlu olarak görev yapacak. Nurdan Tümbek Tekeoğlu, bu görevinin yanı sıra akademik görevine de devam edecek. Tümbek Tekeoğlu, imaj yönetimi, perakende yönetimi ve tüketici davranışı alanında ders veriyor.
2010 yılı içinde Lykia Lodge Kapadokya ve Club Magic Kemer Imperial otellerini portföyüne katan İş GYO, kasasında bulunan 60 milyon dolarla yeni fırsatlara bakıyor. İş GYO Genel Müdürü Turgay Tanes, “Ofislerden, AVM’lerden, hipermarketlerden ve otellerden oluşan ideal bir portföyümüz var. Turizmde yeni fırsatları değerlendirip portföyümüzdeki ağırlığını artırabiliriz. Temel anlayışımız hemen kira geliri oluşturacak yatırımlara odaklanmak” dedi.İş GYO için 2010 yılı oldukça hareketliydi. Silkar Grubu’ndan Lykia Lodge Kapadokya oteli 6 milyon euroya alındı. Yanındaki yeni bir otel geliştirmeye müsait arsası ile birlikte 7 milyon euro ödendi. Club Magic Kemer Imperial için ise 18.6 milyon euro ödendi. İş GYO’nun daha önce portföyüne kattığı Seven Seas ile birlikte otel yatırımı 3’e çıktı. Bu arada alınan otellerin kira gelirlerine bakınca satın alma bedellerinin oldukça cazip olduğu dikkati çekiyor. 6 milyon euro ödenen Lykia Kapadokya’dan 760 bin 534 dolar yıllık kira geliri elde ediliyor. Yani yaklaşık 11 yıllık kira gelirine satın alındı. Aynı şekilde Magic Kemer Imperial de 2.4 milyon dolar kira getirisi ile satın alma değerini 11 yılda çıkaracak gibi görünüyor. Konut, ofis, alışveriş merkezinden oluşan yeni projelere odaklanan İş GYO’nun yeni büyüme stratejileri içinde turizmin ayrı bir yeri olacağına dikkat çeken İş GYO Genel Müdürü Turgay Tanes, “Geçen yıl Türkiye’ye 27 milyondan fazla turist geldi. Bu sayı 35 milyonlara çıkacak. Yeni fırsatlar olursa değerlendiririz. Kapadokya önemli bir lokasyon. Ağırlıklı olarak Japonlar, Koreliler ve İspanyollar geliyor. Üstelik bunlar kültür turizmine gelen nitelikli turist. Ortalamanın üzerinde harcıyor. Satın aldığımız otelin yanında yeni bir otel geliştirebileceğimiz ilave inşaat hakkı var. Hızla kira getirisi olacak oteller radarımızda” diye konuştu.60 milyon $’lık kira getirisiİş GYO’nun mevcut portföy dağılımının çok sağlıklı olduğunu ve 60 milyon dolara yakın da düzenli yıllık kira getirisi olduğuna işaret eden Tanes turizmin yanı sıra bu yıl Taksim’de bir ofis projesine başladıklarını ayrıca İş Bankası için de Tuzla’da teknoloji merkezi kurduklarını söyledi. Tuzla’da 66 dönüm arazi aldıklarını bunun 43 dönümlük alanının üzerine teknoloji merkezi kurulacağını kaydeden Tanes yapacakları yatırımı yüzde 8’in üzerinde bir getiriyi set ederek otomatiğe bağlanmış bir kira sözleşmesi ile yaptıklarını vurguladı. Tanes arazinin kalan bölümünde ise food court ve ticari alanları içeren bir proje daha geliştirdiklerini belirtti. Tanes, “Sonuçta burada 5 bin bilgi işlemci çalışacak. Bunların nitelikli konut ihtiyaçları da olacak. Daha önce yine Tuzla’da 40 bin metrekarelik bir arsa almıştık. Bu arsa üzerine teknoloji merkezi kuracağımız arsaya da çok yakın. Konut hakkı var. 2-3 aydır mimarisine çalışıyoruz. Burada da 500 konut yapmayı planlıyoruz” diye konuştu. İş GYO’nun startını verdiği bir diğer proje ise Taksim’deki ofis binası. Cumhuriyet Caddesi ile Lamartin Caddesi’nin kesiştiği noktadaki binayı 8-9 katlı bir ofis bloğu olarak dizayn ettiklerini ifade eden Turgay Tanes, şunları söyledi: “Burasını çok prestijli bir ofis yapacağız. Yazın inşaatına başlar, 1 yılda bitiririz. 4 bin metrekare kiralanabilir alanı ile Taksim bölgesinin en şık ofis alanını yaratacağız. Etrafta tarihi binalar olduğu için de camdan şeffaf bir mimari tarzı benimsedik. Bu aslında tarihi dokuya da saygı olacak. Ben orada yokum diyecek. Etrafındaki binaların ön plana çıkmasını da sağlayacak.” Yap-satçı bir GYO değilizTurgay Tanes son 5 yıldır düzenli olarak nakit temettü ödemesi yapabilen halka açık kısmının büyük bölümü yabancı emeklilik fonlarının elinde bulunan bir şirket olduklarına dikkat çekiyor. Fitch’ten AA rating alan bir şirket olduklarını vurgulayan Tanes, Borsa değerinin de iskontolu olduğunu vurguluyor. ABD’deki mantıkla çalışan gerçek bir GYO şirketi olduklarını belirten Tanes, “Türkiye’deki GYO mantığı yapıp satma üzerine daha çok. Bunun bir portföyü olması gerekmiyor mu? Kanyon Ofis bloğundaki payımızı sattık biz de ama bunun yerine düzenli kira getirisi olan 3 hazır bina aldık” diyor. Tatilya’yı aldığımızda eleştirildik, rakamlar iyi ki almışız diyorBeylikdüzü’nde eski Tatilya alanını 40 milyon dolara satın aldıklarında bazı eleştirilerle karşılaştıklarını hatırlatan Turgay Tanes, şimdi buradan sağladıkları kira gelirinin muazzam olduğunu söyledi. Real Hipermarket’e kiraladıkları alandan 2.5 milyon dolara yakın kira geliri elde eden İş GYO, Alman ECE tarafından işletilecek Marmara Park AVM kısmından ise 4.7 milyon dolar yıllık kira geliri elde edecek. Yani Tatilya arazisinden elde edilecek yıllık toplam kira geliri artışlar hariç şu an itibarıyla 7 milyon doların üzerinde görünüyor. Arazinin 40 milyon dolara satın alındığı düşünülürse 5.7 yıllık kira gelirine denk gelen satın alma değeri hakikaten müthiş bir iş sayılabilir.Bu arada Turgay Tanes’ten yıllarımın geçtiği İkitelli’deki eski Sabah Binası’nın da portföylerinde olduğunu öğreniyorum. Şimdi İş Bankası’nın 4 İşlem merkezi olarak faaliyet gösteren binadan İş GYO yıllık 2.5 milyon dolara yakın kira geliri elde ediyor.
Turkcell’de ortaklar arasında bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi üzerinden yürüyen kavgada kritik dönemece giriliyor. 21 Nisan’da yapılacak olağanüstü genel kurulda Colin J. Williams’ın bağımsız üyeliği devam edecek mi etmeyecek mi bu belli olacak.Önce bir tespit yapmakta fayda var.Turkcell için bağımsız üyenin ne anlama geldiğini iyi analiz etmek gerekiyor.Turkcell Yönetim Kurulu 7 üyeden oluşuyor. Bu 7 üyenin 2’si Karamehmet Grubu’ndan. 2 üyeyi Sonera 2 üyeyi de Rus Altimo atıyor. Colin J. Williams da bağımsız üye. Yönetimden bir karar çıkabilmesi için 5 üyenin oyuna ihtiyaç var. Yani Altimo ve Sonera istedikleri kadar birlikte hareket etsinler, bağımsız üyeyi yanlarına çekemedikleri takdirde 5’e 2’lik üstünlüğü kuramıyorlar. Karamehmet Grubu 3’e karşı 4’lük denge ile karşı tarafın istediklerini gerçekleştirmesine engel oluyor, tüm kararları bloke edebiliyor.Turkcell’de kavagaya milli duygular da karışmış vaziyette. Karamehmet Grubu diğer iki ortağa karşı mücadele verirken “Turkcell gibi değerli bir şirket Türk kalmalı” tezini kullanıyor. Bu tez, ilk olağanüstü genel kurulda etkisini gösterdi ve 2010 yılı Ekim ayında yapılan kurula Sanayi Bakanlığı komiserleri trafikte kaldıkları gerekçesiyle gelemediler. Dolayısıyla genel kurul da yapılamadı. İşte o tarihten sonra taraflar arasındaki kavga daha da gün yüzüne çıktı. Son olarak hissedarlar arasındaki kavgaya, taraflara hep eşit mesafede durmaya özen gösteren CEO Süreyya Ciliv de karıştı ve “Turkcell Türk şirketi olarak kalmalı” diyerek tavrını ortaya koydu.Turkcell’deki gerilim, yüzde 34’ü halka açık bir şirket olarak haliyle küçük yatırımcıları da yakından ilgilendiriyor.21 Nisan’da yapılacak genel kurulda Colin J. Williams acaba istifa edecek mi?Elimde düğümü çözecek kişi olan Colin J. Williams’a ait iki tane mail çıktısı var. Bunlar iki farklı tarihte Turkcell’in iki ortağı Sonera ve Altimo’nun yöneticilerine gönderilmiş mail’ler.Mail’lerdeki ifadeler ve tespitler sonrası 21 Nisan’ı yorumlamak sanırım daha doğru olacaktır.Colin J. Williams, yönetimdeki bağımsız üyelik görevi Mayıs 2013’e kadar süreceği halde hemen ayrılabileceğini belirtiyor. Elimdeki ilk mail’e göre, Williams yönetimden ayrılırsa Mayıs 2013’e kadar alması gereken maaşın derdine düşmüş görünüyor.Bir hesap çıkarmış. Şayet ayrılırsa, alması gereken 666 bin 670 euronun akıbetini merak ediyor. Hatta hissedarlara bir de not düşmüş. Vergilendirmenin Belçika’da farklı Türkiye’de farklı olduğunu hatırlatıyor.Yönetim kurulu üyeliğinden ayrılsa bile şirkette ortakların belirleyeceği farklı bir pozisyonda 2013 Mayıs’a kadar çalışmaya devam etmek istiyor. Görevini bir geçiş sürecinden sonra mesela 2011 Mayıs ayında bırakmayı tercih edeceğini vurguluyor. Alacağının vergiler düştükten sonra net ücret üzerinden görev süresinin bitiminden önce ödenmesini şart koşuyor. İki isteği daha var. “1. Mesleki onurumu koruyacak şekilde ayrılığımı duyuran bir basın bildirisi yayınlanacak ve ben bunu yayınlanmadan önce göreceğim.2. Ben istifa dilekçesini imzalamadan önce bu anlaşma onaylanacak.”Bu ilk mail’den yaklaşık 3 hafta sonra yeni bir mail daha atıyor aynı hissedarlara. Görevinden neredeyse 3 yıl önce ayrılmasının istenmesine rağmen, kendisine ödeme ile ilgili bir cevap verilmediğine dikkat çekiyor. Görüşmek için uygun olduğunu kendisine mail yoluyla da cevap verebileceklerinin altını çiziyor.Bu arada ikinci mail’de dikkat çeken bir ifadesi var Williams’ın. “Şimdi elime ulaşan yasal dökümanlara göre Sir Julian’ın bağımsızlığı konusunda tatmin oldum. Eğer olağanüstü genel kurulda yönetim desteklerse yeni üyeyi ben de destekleyeceğim ve adaylığımı koymayacağım” diyor...Julian Horn Smith, Sonera ve Altimo’nun Williams’ın yerine atamak istedikleri yeni üye adayı. Karamehmet tarafı ise bu adaya karşı çıkıyor. 2006 yılına kadar Vodafone’da CEO’luk yapan Sir Julian’ın şimdi bir danışmanlık şirketi olduğunu ve hizmet verdiği şirketlerden birinin de Altimo olduğunu vurgulayan Karamehmet Grubu, “Altimo’dan maaş alan biri nasıl bağımsız olabilir?” diye soruyor.Turkcell’in ortaklık yapısı hep karışık oldu. Karışıklık halen de devam ediyor ve benim anladığım 21 Nisan’daki genel kurulda da bu karmaşıklık çözülmeyecek. Williams bağımsız üye olarak görevine devam edecek. Sonera ile Altimo istediklerini alamayacaklar. Zaten Julian Horn Smith de artık bağımsız üye olarak Turkcell’e katılmak istemiyor.Karamehmet Grubu’nun tam da istediği bu zaten...Altimo ile arasındaki ihtilaf nihayete erene kadar mevcut yapının korunmasını talep ediyor.Halka açık, asıl kavga sebebi olan Turkcell İletişim’in ortakları Altimo ile Karamehmet birbirleri ile mahkemelik. Turkcell İletişim’in yüzde 51’lik kısmını Turkcell Holding kontrol ediyor. Bu holdingin yüzde 47’si Sonera’ya yüzde 53’ü ise Çukurova Telecom Holding’e ait. Yüzde 53 payı olan Çukurova Telecom Holding’in ise yüzde 51’i Çukurova Holding’in yüzde 49’u Altimo’nun. Matruşka bebek gibi.Karamehmet öyle bıçak sırtı bir denge kurmuş ki, Telecom Holding üzerinden önce Turkcell Holding’i ve onun üzerinden de hedefteki asıl şirket Turkcell İletişim’i kontrol edebiliyor. Çukurova Grubu paraya sıkıştığı dönemde Altimo’dan 1 milyar 351 milyon dolar kredi kullanmış kendi elindeki yüzde 51’lik hisseyi teminat vermişti. Parayı ödemek istediği halde Altimo almadı ve bunun yerine ‘Temerrüde düştün’ diyerek hisselere el koymayı denedi. Şimdi bunun davası sürüyor British Virgin Islands’da. Karamehmet davada bir adım önde. Altimo temyizden sonuç çıkarmaya çalışıyor ama işi zor görünüyor.
JET Fadıl’ın Bayrampaşa’da Haziran 2010’da temelini attığı ve 7 yıldızlı otel ihtişamı vaadettiği Caprise Gold’da inşaatın bir türlü yükselmemesi buradan devre mülk alanları tedirgin etmeye başladı. 21 Mart‘ta Cübbeli Ahmet Hoca’nın da katıldığı bir törenle ikinci kez temel atılırken, aynı bölgede hemen hemen aynı tarihlerde start alan 558 konutluk Yorum İstanbul’un neredeyse bitmek üzere olması kafaları daha da karıştırdı.Malum tıpkı otomobil test eder gibi konut projelerini test etmeye başladım. Pek çok projeyi yatırımcılara hafta sonu yaptığım test drive köşesi ile artıları eksileri ile göstermeye çalışıyorum. Geçen hafta da Forum İstanbul’un yanındaki Yorum İstanbul projesini ele aldım. Yorum’un inşaat alanına giderken Jet Fadıl’ın yapmayı taahhüt ettiği Caprice Gold’un önünden geçtim. Tabelalarla süslü Caprice Gold’un inşaat alanında ‘hummalı’ bir çalışma gözüme çarpmadı. İmza markalı otomobil üretme vaadi ile ortaya çıkan ancak bu vaadi fos çıkan Jet Fadıl gözümde mimli olduğu için inşaatın gelemediği seviye beni ister istemez kuşkulandırdı. Caprice Gold için 15 Haziran 2010’da Jet Fadıl havalı bir temel atma töreni yapmış inşaata start vermişti. Artık konut projelerine gide gele biraz bu işte uzmanlaştım sayılabilir. Haziran 2010’da temeli atılan bir projenin aradan geçen 9 ayda hangi seviyeye yükselmesi gerektiğini az çok kavrayabiliyorum. Ağaoğlu’nun Ayazma’daki My Europa projesini gözümün önüne getirdim. Ali Ağaoğlu ile daha ortada hiçbirşey yokken dümdüz arazinin ortasında 2010 yılının Mart ayında konuşmuştum. İlk kazma henüz vurulmamıştı. Geçenlerde yolum oradan geçti, evler yükselmeye başlamış bile...Sonra Yorum İstanbul’la ilgili konuşurken, Yorum İstanbul projesinde temelin Caprice Gold’dan sadece 1 ay sonra atıldığını öğrendim. Şüphelerin daha da arttı. Caprice Gold’dan 30 gün gecikmeli Yorum İstanbul’un geldiği seviye fotoğraflardan da net olarak görünüyor. Burak Kara arkadaşımdan rica ettim aynı gün Caprice Gold’un inşaat alanını da fotoğrafladı. Arada dünyalar kadar fark var. Haziran 2010’da temeli atılan aradan 9 ay geçen bir projede gelinen seviye ortada. Bir kepçe var toprağı bir o taraftan alıyor diğer tarafa taşıyor sonra oradan alıp diğer tarafa... 9 ayda Caprice Gold’un ulaştığı inşaat seviyesi kesinlikle 2012 yılı Mayıs ayında bu projenin teslim edilemeyeceğini ortaya koyuyor. Gazetecilik şeytanın avukatlığını yapmaya benzer. ‘Acaba hiç mi bitmeyecek’ kuşkusunu dillendirmek bile istemiyorum ancak sözkonusu olan kişi Jet Fadıl olunca insanın aklına bu tür olumsuz sorular da ister istemez geliyor.Haftasonu Burak’ın çektiği fotoğrafları, Türkiye’nin tanınmış inşaatçılarına da mail attım. ‘Ben mi yanılıyorum yoksa bu inşaatta bir terslik mi var. 9 ayda bu seviyeye gelen inşaatın 2012 Mayıs ayına yetişmesi mümkün mü. Ben çok mu kötü niyetliyim?’ diye sordum.Gelen cevaplar gösteriyor ki 9 ayda Caprice Gold’un geldiği seviye çok iç açıcı değil. Bu projeden devre mülk alanlar ya da almaya hazırlananları tedirgin edecek seviyede. Jet Fadıl, bir türlü hayata geçmeyen vaadlerine bir yenisini eklemek üzere diye kuşkulanmaya başlayabiliriz...Cübbeli Ahmet Hoca temeli attı, proje dualarla yükselecekFadıl Akgündüz, Bayrampaşa ’da Caprice Gold otelinin temelini 15 Haziran 2010’da attı ve satışa da hemen hemen o tarihlerde başladı. 26 bin metrekarelik araziyi 49 yıllığına kiralayan Jet Fadıl burada devre mülk yöntemiyle satış yapmayı tercih etti. Jet Fadıl henüz daha ilk günlerde kazık bile çakılmadan 15 günlük devre mülkler halinde 1.553 daire sattığını ve 33 milyon TL’nin üzerinde gelir elde ettiğini açıkladı. Projenin 2 yıl sonunda biteceğine 29 Mayıs 2012’ye hazır olacağına da söz verdi. 20 Mart 2011’de Cübbeli Ahmet Hoca ve Tanju Çolak’ın da katıldığı bir törenle bir kez daha temel atıldı. Jet Fadıl bu törende temel kazı işlerinin 9 ayda tamamlanarak rekor kırıldığını dile getirirken projenin 1 yıl sonra tamamlanacağını tekrar belirtti. Cübbeli Ahmet Hoca’nın duaları ile temel atılırken Cübbeli Ahmet Hoca törende “Demek ki içki satılmadan, kumar oynanmadan da kâr edilebiliyor otel işletilebiliyormuş.” dedi. İnşaat alanına asılan tabelalarda da “Caprice Gold’da Cübbeli Ahmet Hoca’nın duaları ile yükselmeye başlıyoruz” ifadesi dikkati çekiyor.
Forum İstanbul’un hemen yanıbaşında yükselen 558 daireli Yorum İstanbul, 2012 yılı Eylül ayında teslim edilecekti. Proje sahibi Turkmall ve Yorum İnşaat işi sıkı tuttu, projenin yüklenicisi Ankaralı Çalışkanlar İnşaat da adı gibi çalışkan çıkınca teslimat 2011 yılı Kasım ayı sonuna çekildi. Projeye başta Bayrampaşalılar olmak üzere civar bölge büyük ilgi gösterdi. Bayrampaşa’da evler genellikle geniş olduğu için projede de 143 metrekarelik büyük evler hızla satılıp tükendi.Forum İstanbul, açıldığı günden itibaren İstanbullular’ın çekim merkezi olmayı başarmıştı. Turkuazoo’su, buz müzesi, Ikea’sı kolay ulaşımı ile hiç müşteri sıkıntısı yaşamadı. Bulunduğu bölgeye yakın Bayrampaşa, Edirnekapı, Gaziosmanpaşa gibi noktalarda neredeyse 3.5 milyon kişi yaşıyor. Ancak bu bölge ulaşım olarak bakınca kelimenin gerçek anlamı ile İstanbul’un kalbi olduğu halde nitelikli konuta aç bir bölge. (Daha önce de sözünü etmiştim. Güneşli’deki bir proje İstanbul’un kalbi diye lanse ediliyordu. Eğer Güneşli İstanbul’un kalbi ise Bayrampaşa nesi olur acaba?)Nitelikli konut açlığı büyük olunca İstanbul Yorum projesine özellikle civar semtlerden büyük ilgi oldu. Forum İstanbul’un hemen yanıbaşındaki Yorum İstanbul, çok fazla sesini yükseltmedi ancak satışa çıktığı Ekim ayından bu yana yüzde 56’sı satıldı. Proje Koordinatörü Cenk Biber, “Bu sayı tapu satışlarını gösteriyor. Buna rezervasyonlar dahil değil. Tabir yerindeyse kulaktan kulağa satış yöntemi gerçekleştirdik” dedi.Biber, ilk etapta Bayrampaşa’da konut işine girdiklerinde satış ekibinin biraz tedirgin olduğunu belirttikten sonra şöyle devam etti:“Burası bizim ilk konut projemizdi. Satış ekibini kurarken, projenin Bayrampaşa olduğunu duyanlar önce biraz homurdandı. Burayı satmak zor olur diyenler oldu. Oysa burası çok doğru bir lokasyondu. Ne kadar doğru bir noktada olduğumuzu da çok çabuk anladık. Henüz satış ofisimizi kurmamıştık, bir konteynerde ilk hazırlıklarımızı yaparken bile ev sattık.”Bayrampaşalı büyük severBu arada söze Yorum İstanbul Satış Müdürü Füsun Kapkı giriyor. Bayrampaşa civarında daha çok Balkan göçmenlerinin oturduğuna dikkat çekiyor ve “Onlar da genel olarak büyük, çok odalı evlerde oturmayı seviyorlar. Alışkanlıklarını değiştirmek istemedikleri için projede 3+1 dubleks daireleri civar bölgeden yoğun talep aldık. Dolayısıyla bu evlerimiz kısa sürede tükendi” diye konuştu.Bundan sonra Bayrampaşa civarında konut projesi yapacaklara ipucu olabilecek bir bilgi. 1+1’leri daha az tutan, 140 metrekarenin üzerindeki dairelere ağırlık veren satarken zorlanmaz.Yine Füsun Kıpkı’nın aktardığı bilgilerden öğreniyorum ki şu an Türk basketbolunu NBA’de başarıyla temsil eden Semih Erden’in Bayrampaya’da oturan ailesi de Yorum İstanbul’dan ev alanlar arasında.Bu bölgeye inanıyoruzCenk Biber, Turkmall ve Yorum olarak Bayrampaşa bölgesinde diğer fırsatlara baktıklarını bu bölgede arsa üretmek istediklerini de belirtti. Biber “burası gayrimenkul geliştirmek için çok ideal bir yer. Küçük sanayi tesisleri var. Rahatlıkla başka bölgelere gidebilirler ve bulundukları arsaları konut projelerine terkedebilirler. Ayrıca işadamı oldukları için onlarla anlaşmak el sıkışmak da kolay oluyor. Almasını da satmasını da biliyorlar. Bu nedenle bölgede başka işler de yapabiliriz” diye konuştu.Peşin ödemede yüzde 6 indirim varAvrupa’nın en büyük alışveriş merkezi Forum İstanbul’un hemen yanı başında hızla gelişen bölgede yer alan Yorum İstanbul, 30 Nisan 2011 tarihine kadar geçerli olacak satış kampanyasına başladı. Kampanya kapsamında, ev sahibi olmak isteyenlere “0” peşinat ve esnek ödeme seçenekleri sunuluyor. Bu arada vereceğiniz tüm peşinatta yüzde 6’lık indirim yapılıyor.Ayrıca kampanya döneminde 60 ay vadede 0.59 faizle kredi kullanmak mümkün.Toplam 558 daireden oluşan projede, 1+1’den 3+1’e, 62 m2’den 143 m2’ye, bahçe katından 3+1 dubleks ve teraslı dairenin yer aldığı seçenekler sunuluyor. Peyzaj alanlarıyla da dikkat çeken Yorum İstanbul’un 16 bin 500 metrekare yeşil alanı var. Dediğim gibi 143 metrekarelik dubleks 3+1’ler tükenmiş. Şu an satışta ağırlığı 1+1 ve 2+1 olan 250’ye yakın daire var. Satış listesini aşağıda verdim. 1+1’ler küçük metrekareli ancak örnek daireyi gezdim çok kullanışlı. Ayrıca 1+1 de olsa tüm evlere kapalı otoparkta yer verilmiş durumda. 1+1’lere tanınan bir başka avantaj da otoparkta verilen depo. Bu depolar 3 ile 6 metrekare arasında büyüklüğe sahip. 558 daire var ancak kapalı otopark 600 araç kapasiteli.Yorum İstanbul’un toplam oturma alanı 21 bin metrekare. 5 blokta yükselen Yorum İstanbul’da 6.9, 14 ve 18 katlı bloklar ve 20 değişik tipde daire seçeneği var. Projenin ortasındaki yüzme havuzu, süs havuzu ve botanik bahçesi gösterişli olacak gibi görünüyor. Tüm araçlar kapalı otoparka indiği için, proje içinde araç olmayacak. Bisiklet ve koşu parkurları bir de mini futbol sahası var. Her blokta kat bahçeleri olacak ve bu bahçeler ortak kullanıma açık. Bünyamin Derman tarafından çizilen projede küçük ama çıkılabilen balkonlar da var. 60-90 santim genişliğindeki balkonlar Fransız balkondan biraz daha geniş olacak.Resepsiyon hizmetinin de olacağı Yorum İstanbul’da daire sahipleri 1 yıl boyunca back-up hizmetinden ücretsiz yararlanacak. Cenk Biber, aidat konusunda da “Maliyetleri düşürecek bir proje olsun istedik. Mesela tek bir giriş kapımız var. Dolayısıyla güvenlik elemanında ciddi tasarruf olabilecek. Ekstra 1 kapı, 10 eleman demek. Çalışmalarımız aidatın metrekare başına 1.5 TL civarında olacağını gösteriyor” dedi.Sebze Hali’nin önündeki yol hayat kurtaracakİstanbul Forum hakikaten devasa bir alışveriş merkezi. Geçen hafta sonu gitmek istediğimizde arabamız otogar girişinin önünde trafikte sıkıştı. Yorum İstanbul’a test’e gittiğimde Cenk Biber’e, ‘Sanırım en büyük handikapınız, Forum İstanbul’un Cumartesi Pazar günleri yaşadığı yoğunluk olacak. Acaba insanlar bu kalabalığı görüp AVM’nin hemen yanıbaşında bir ev almasak der mi?’ diyorum.Cenk Biber şöyle yanıt veriyor: Haklısınız özellikle Pazar günleri burası ana baba günü oluyor. Tam da bizim şu an satış ofisimizin önünde yer alan göbekte trafik içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor. Ancak Yorum İstanbul sakinleri bu kalabalığa hiç girmeden evlerine rahatlıkla girip çıkabilecekler. Yorum İstanbul’a 6 ana giriş var. Pazar günleri en uygunu Sebze Hali’nin önünden geçen yol. Sebze Hali Pazar günleri kapalı olduğu için tenha oluyor.”Neden şehrin tam merkezi?Mevcut projeler içinde hem havaalanı hattına hem de Taksim hattına eşit mesafede olanını bulmak zor. Yorum İstanbul’un koordinatlarını verince neden şehrin gerçek kalbinde olduğu daha iyi anlaşılabilir:İki dakikalık yürüme mesafesinde bulunan metro istasyonu ile TEM ve E5 bağlantı yollarının sağladığı kolay ulaşım avantajlarının yanısıra, İstanbul’un en can alıcı noktaları olan, Atatürk Havalimanına 9 km., Yenikapı İskelesine 7 km., FSM Köprüsü, Maslak, İkitelli Olimpiyat Stadına 11 km., Taksim’e 8 km. ve Eminönü’ne 7 km. mesafede bulunuyor.Ankaralı Çalışkanlar İstanbul’da adını duyuracakYorum İstanbul’da ilk kazma vurulduğunda inşaatın Eylül 2012’de bitmesi ve o tarihte konut sahiplerine anahtar teslimi yapılması planlanmış satın alanlara da bu tarihe taahhütte bulunulmuştu. Ancak inşaatı yapan Ankaralı Çalışkanlar İnşaat oldukça hızlı çıkınca tüm planlar altüst olmuş vaziyette. Bloklar yükselmiş. Teslim tarihi de 2011 Kasım ayına çekilmiş vaziyette. Aralık 2011’de tüm anahtarların teslim edilmesi planlanıyor. Buradan ev alırken hesabını kitabını kılı kırk yaran bir şekilde yapanlar için büyük avantaj. Düşünsenize belki kiracısınız, bir an önce evinizin bitmesini istiyorsunuz. Hem taksit ödüyorsunuz hem de kira. Bir anda 10 aylık bir avantaj sağlıyorsunuz. 10 ay önce kira geliri elde etmeye başlıyorsunuz. Cenk Biber “Ankaralı bir yüklenici olan Çalışkanlar, bu proje ile İstanbul’a girdi. Çok başarılılar. Tahmin ediyorum bunu onlar da prestij projesi gördü ve İstanbul konut pazarında iyi bir referans elde etmek istedi” dedi.Daireler 217 bin TL’den başlıyorOda sayısı Daire tipi Metrekare Alt-üst fiyat1+1 Bahçe katı 62-65 217-322 bin TL1+1 Normal kat 65 255-264 bin TL2+1 Bahçe katı 86-119 362-493 bin TL2+1 Normal kat 108-119 411-419 bin TL3+1 Bahçe katı 128 548-575 bin TL3+1 Normal kat 128 514-529 bin TL3+1 Dubleks 148 Satış tamamlanmış
3 milyar sterlin büyüklüğe sahip İngiltere beyaz eşya pazarında Türk markası Beko adeta destan yazıyor. Beko, özellikle son 2 yıldaki müthiş atağı ile buzdolabı, fırın ve çamaşır makinasında pazar lideri konumuna yükseldi. Bulaşık makinasında 2 numaraya çıkan ve pazar liderini tehdit eden Beko, yeni giriş yaptığı kurutucu ve ankastre fırınlarda da rakiplerine gözdağı veriyor.İstanbul’da yapılan ve Beko’nun ana sponsoru olduğu Dünya Basketbol Şampiyonası’nda, bize ABD ile final oynama şansını veren Sırbistan maçını Koç Holding Dayanıklı Tüketim Grubu Başkanı ve Arçelik Genel Müdürü Levent Çakıroğlu ile birlikte izlemiştim. “İngiltere performansınızı çok merak ediyorum. Orada çok iyi iş çıkardığınızı duyuyorum” dediğimde, “İngiltere’ye gidelim ve neler yaptığımızı bizzat gözünüzle görün” diye çok iddialı bir davet almıştım.Önceki gün, Arçelik kurmayları ile birlikte Londra ve Farnborough’yu kapsayan bir günlük kısa turda Beko’nun orada çok iyi iş çıkarmak ne kelime, adeta beyaz eşya pazarının tozunu attığına şahit oldum.Bu yazı kimilerine ‘reklam kokan’ yazı gibi görünebilir. Umurumda değil. Bir Türk olarak çok gururlandım. Hatırlayın, 1996 yılında Gümrük Birliği’ne geçtiğimizde Avrupalı firmaların Türkiye pazarını istila edeceğinden korkmuştuk. Beyaz eşya, otomotiv gibi sektörler de en kırılgan sektörler olarak gösteriliyordu. Bırakın yabancı istilasını, biz Avrupa’yı fethetmişiz.Tabloda da vurgulamaya çalıştım. Buzdolabı, solo pişiriciler, çamaşır makinasında İngiltere ve İrlanda’yı kapsayan pazarda Beko, Hotpoint gibi yerel güçlü bir markayı, Bosch, Siemens gibi uluslararası devleri geçerek pazarın lideri konumuna yükselmiş. 2001 yılında girilen bulaşık makinası pazarında yüzde 17.1’lik payla ikinciliğe kadar gelinmiş. Yılda 1 milyon kurutucunun satıldığı kurutucu pazarında yüzde 11’lik pay, 5 yılda hiç fena değil. Son olarak ankastre ürünlerde de Beko varlığını hissettiriyor. Bu rakamlar 2011 yılı Şubat ayı sonu itibarıyla genel durumu özetliyor. 3 milyar sterlin büyüklüğü ile Almanya’dan sonra Avrupa’nın en büyük pazarından sözediyoruz.Bu arada Beko’nun en büyük dağıtım kanallarından biri olan Dixons’ın yöneticisi bundan 3 yıl önce İngiltere Başbakanı’nın oturduğu ve ülkeyi yönettiği meşhur Downing Street 10 numaradan Beko markalı bir buzdolabı siparişi geldiğini ve siparişin teslim edildiğini söyledi. İngiltere eski Dışişleri Bakanı Jack Straw da daha önce Beko markalı ürün kullandığını belirtmişti.Başarının sırrı ne?Malum İngiltere’de resesyon var. Geçen yıl pazar 2.7 milyar sterline çekilse de, yine devasa bir pazar. Beko ise özellikle son 2 yılda toplam pazar payını yüzde 8’lerden yüzde 16’ya çıkarmayı başardı. Levent Çakıroğlu bu başarının ardındaki sırrı şöyle açıkladı:“Pazarın daraldığı bir dönemde dağıtım kanalları ve perakendecilerle çok yakın çalıştık. Bu pazar büyük perakendecilerin çok güçlü olduğu bir pazar. Satın almacıları ikna etmek kolay değildi. Ancak iyi kaliteyi uygun fiyata sattık. Krizde bile yatırım yaptık. Söz verdiğimiz ürünü zamanında teslim ettik. Marka yatırımı yaptık. Herşeyden önemlisi güçlü Ar-Ge’mizle pazara uygun ürünler geliştirdik. Böylece rakiplerimizden hızla pazar payı aldık.”Beko’nun İngiltere Ülke Müdürü olan Ragıp Balcıoğlu’na, “Ürün bazında yüzde 16 pazar payına karşılık ciroda yüzde 13’lerde bir payınız var. Bu Beko’nun İngiltere’de ucuz ürün olarak algılandığı anlamına mı geliyor?” diye sordum. Balcıoğlu, “Elbette pazara ilk girerken rekabetçi fiyatlarımızdan yararlandık. Ancak asla ucuz ürün değiliz. İlk etapta yüzde 30-35’ler civarında olan fiyat farkı son endeks rakamlarına göre yüzde 11 seviyesinde. Ayrıca bizim Beko markalı ürünlerden çok daha ucuz private label ürünler var ancak Adalılar bizi tercih ediyor” diye yanıt verdi.Cironun yüzde 51’i Türkiye dışından, Hindistan radardaArçelik’in yabancılar tarafından telaffuzu ç’sinden dolayı zor olunca yurtdışı pazarlarda Beko markası öne çıkarıldı. Beko, İngiltere’nin dışında Fransa, Almanya, Rusya ve Polonya gibi ülkelerde de konumunu her geçen gün güçlendiriyor. 2010 yılını yaklaşık 7 milyar TL ciro ile kapatan Arçelik’de Türkiye dışı ülkelerde yapılan satışın katkısının yüzde 51’i bulması oldukça dikkat çekici. Yüzde 51’lik katkının yüzde 42’lik kısmı Avrupa’dan. Ancak Levent Çakıroğlu yeni büyüme stratejileri içinde Doğu’nun da önem kazanacağına dikkat çekerek şu bilgileri verdi:“Gelişme potansiyeli olan ülkeleri takip ediyoruz. Doğu Avrupa, Ortadoğu, Güney Doğu Asya ve Hindistan mevcut pazarlardaki hakimiyetimizi korurken güçlenmek istediğimiz diğer bölgeler. Avustralya’da da satış kanallarımızı genişletmek istiyoruz. Hindistan üzerinde durduğumuz bir ülke. Demografik yapısı, milli gelir artış potansiyeli, ürün penetrasyonu ile dikkatimizi çekiyor. Üretim de dahil tüm opsiyonları aydeğerlendiriyoruz.En doğru giriş stratejisini belirlemeye çalışıyoruz. Rusya’da Polonya’da büyüyoruz. Grundig hâlâ Alman-ya’da ve Kuzey Avrupa ülkelerinde sevilen bir marka. Deyim yerindeyse markanın tozunu alıyoruz.”Futbolun beşiğini futbolla fethedecekBeko iletişim çalışmalarına ve marka imajına destek olmak için İngiltere’de futbol stadyumlarında yer alıyor. Oyun sahasının kenarlarındaki reklam panolarını yayına Beko hazırlıyor. Liverpool FC TV’nin içerikleri Beko ekranlarından yayımlanıyor. Beko, İngiltere’deki ikinci projesi olan West Bromwich Albion ve üçüncü stadı Sheffield United’ın ardından İskoçya’da Celtic, Blackburn Rovers ve Queen’s Park Rangers ile yayın kurulumlarını da sürdürüyor. 2010 sonunda İngiltere’de 20 kulübün stadında kurulum tamamlanırken sayının bu yıl 35 stada çıkması hedeflendi. Beko bilindiği üzere İngiltere dışında ise basketbol yatırımları ile dikkati çekiyor. Türkiye ve Almanya basketbol liginin ana sponsoru olan Beko geçtiğimiz günlerde Rusya Basketbol liginin de 3 yıl boyunca ana sponsoru oldu ve bu lige de adını verdi.8.9 milyon ürün sattıLevent Çakıroğlu 900 bin adetle başladıklarını, bugün ise yılda 8.9 milyon adet Beko ürününü tüketicilerle buluşturduklarını söyledi. 19 bin çalışanı olan grup Türkiye, Romanya, Rusya ve Çin’de 11 üretim tesisine sahip. Eskişehir’deki buzdolabı fabrikası tek başına en büyük üretim tesisi. Yani Arçelik Beko grubu ölçek ekonomisinde de istediğini elde etmiş görünüyor. Beko 8 ana ürün grubunda dünyanın ilk 10 beyaz eşya markasından birisi durumunda.
Okuyucular uzun süredir haklı bir soru soruyordu: ‘Libananco davası yüzde 99.9 ihtimalle Ocak ayı içinde bitecek’ demiştiniz üzerinden kaç ay geçti, hâlâ bir sonuç çıkmadı mı?Ancak haber kaynaklarımdan yazıya dökecek, bu köşeye taşıyacak bir gelişme olmadığını bildiğimden çok uzun süredir Libananco davasına dair bir yazı yazmadım. Libananco davasında derin bir sessizlik var. Önceki gün AİHM kararı çıktı ve yine çok sayıda mail, telefon aldım. Bu kez sorular üçe çıktı. İlk soru yine aynı. “Libananco davası ne zaman sonuçlanacak? İkinci soru: AİHM kararı Libananco davasını etkileyecek mi?Üçüncü soru: AİHM’in kararından sonra küçük yatırımcılar için tüm umutlar suya düştü diyebilir miyiz? Şimdi elimdeki bilgileri paylaşmak istiyorum. Bunlar bu 3 sorunun cevabı olabilecek bilgiler...- AİHM kararı 29 Mart Salı gününün tarihini taşıyor. 35 sayfalık bir karar, Fransızca yazılmış ve genel hatları ile Çukurova Elektrik ile Kepez Elektrik’e el konulmasını gerektiren gerekçelerin haklı olduğuna, imtiyaz sözleşmesi şartlarına, şirketlerin kontrolünü ellerinde bulunduran Uzanlar’ın uymadığı tespitlerine yer veriyor. Uzanlar’a ait mallara siyasi rakip görüldüğü için haksız biçimde el konduğu tezi de inandırıcı bulunmamış. Uzanlar Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 1, 6 ve 13’üncü maddelerinin ihlal edildiğini iddia etmişlerdi.- Çukurova ve Kepez Elektrik’e 2003 yılının 12 Haziran günü el konmuştu. AİHM nezdindeki şikayet de bu el konmadan sonra yapıldı. Kararın bu kadar geç çıkması enteresan.- Libananco davası daha sonra açıldı. Bu davaya Uluslararası Tahkim Heyeti bakıyor.- Uzan tarafı pek belli etmiyor ancak psikolojik olarak AİHM kararının Tahkim’in kararını etkileyebileceği endişesini yaşıyorlar.- Sonuçta her iki cephede de savaşanlar aynı isimler. AİHM’deki davada şirketler adına şikayetçi Kemal Uzan’dı. Cem Uzan’ın şirketlerin yönetiminde olmadığı için dava ile doğrudan bir ilgisi yoktu ve nitekim Kasım ayındaki duruşmada kendisine söz hakkı tanınmadı. Türk tarafında Coşar Hukuk Bürosu ile Lucy Reed, Brian King gibi yabancı partnerleri gördük Strasbourg’da. Uzanlar’ı AİHM’de savunanlar da Stuart Newberger ve Christina Kruger’di. Yani Uluslararası Tahkim’deki savaşta da arenada olan isimler. - AİHM kararının direkt olarak Libananco davasına bir etkisi yok, fakat AİHM’de küçük yatırımcıların davalarına olumsuz etkisi olabilir. - İMKB’den Çukurova ve Kepez hissesi alan çok sayıda küçük yatırımcı, AİHM’den çıkacak kararı merakla bekliyordu. Zira Uzanlar lehine bir karar çıksaydı, kendileri açısından da zararlarının Türkiye Devleti tarafından karşılanması hakkı doğuracaktı. Ancak yine de küçük yatırımcılar açısından herşey bitmiş değil. Evet belki Çukurova ve Kepez Elektrik’in imtiyaz hakkını elinde bulunduran Uzanlar, Enerji Bakanlığı ile yapılan anlaşmaya uymamış olabilirler ancak bu yapıda küçük yatırımcıların hiçbir suçu yok. Onlar sadece Borsa’dan hisse senedi alan, şirket yönetiminde olmayan şirket hisselerinin piyasa değerindeki artışı ya da düşüşü takip eden temettüsü ile, sermaye artırımı ile ilgilenen kişiler. Dolayısıyla AİHM, küçük yatırımcıların bireysel başvurularınada farklı bir karar verebilir. Bu kapı halen açık. (Aslında bunca zamandır bu mağduriyeti devletin kabul etmesi ve küçük yatırımcının hakkını teslim etmesi gerekirdi ya neyse...)
Patent konusunda da tıpkı metroda olan olmuş. Önemini tüm uluslardan önce kavramışız ancak sonra dünyanın çok gerisinde kalmışız. Patent hakkını Almanya, ABD ve Japonya’dan sonra 1879 yılında kabul eden dördüncü toplum olduğumuzu duyunca önce çok şaşırdım. Ancak sonrasını dinleyince şaşkınlığım azaldı. Zira gerisi tam Türk gibi başla... sözünü doğrular nitelikte.Patent hakkını erken kavramışız ancak o tarihten bu yana sadece 150 bin patentle buluşculukta yani mucitlikte dünyanın çok gerisinde kalmışız. Bu tembelliğin bedeli olarak dışarıya milyarlarca dolar lisans hakkı ödemiş vaziyetteyiz, hala da pek çok alanda, sadece lisanslı üretim yapabiliyoruz ve dışarıya lisans bedeli ödüyoruz.Ne kadar geri kaldığımızı şu çarpıcı örnekler gözler önüne seriyor.Bizden birkaç yıl önce patent hakkını kabul eden ABD’de geçenlerde 10 milyonuncu patent alındı. 1950’lerden sonra dünya arenasında boy gösteren Güney Kore bile patent sayısında 8 milyonu devirdi.Dediğim gibi Türkiye’de patent sayısı sadece 150 bin.Ankesörlü telefonu jetonun buzdan kalıbını yaparak bedava kullanmanın yolunu bulan uyanıkların akıllara ziyan projeleri, bu sayıya dahil değil. Eminim uyanıklığa dayalı avantacı buluşlara da patent verilseydi Türkiye belki daha ön sıralarda kendine yer bulabilirdi.Ancak bahsettiğimiz buluşlar bunlar değil...Peki Türkiye ne zaman hazıra konan bir ülke değil de buluşcu bir ülke olacak?Türkiye’nin önde gelen patent şirketlerinden Adres Patent, 2011’de sosyal sorumluluk projesi olarak gördüğü bir proje ile 10 yılda 1 milyon patente ulaşmayı hedefleyen bir hareket başlattı.2021’de 1 milyon patente ulaşabilirsek kendimizi iyi hissedeceğiz. Oysa ABD 1 milyon patent sayısına ne zaman ulaşmış biliyor musunuz?Bundan tam 100 yıl önce yani 1911 yılında...Eğer 2021’de 1 milyon patente ulaşabilirsek ABD’yi 110 yıl geriden takip etmiş olacağız. Geç kalmışız ancak, bundan sonrası farklı olabilir.Türk sanayiisinin hak etmediği bu eksiği gidermek için Amerika’yı yeniden keşfetmek de gerekmiyor.Bundan önce patenti alınmış ürünlere bakarak, o patentleri inceleyerek üzerine birşey ilave ederek yeni bir şeyler bulmak mümkün. Zaten doğru olan da bu.Adres Patent Genel Müdür Yardımcısı Cumhur Akbulut ve İletişim Sorumlusu Sezen Mutlu, geçen hafta içinde gazeteye ziyaretime gelerek bu hareketten söz ettiler.Türkiye’nin önde gelen üniversiteleri, belediyeleri ve vakıflarını da arkalarına almışlar. Türkiye Patent Hareketi adıyla başlayan kampanyada hedef Türkiye’de patentli yerli ürün ve firma sayısını artırmak ve 10 yıl sonunda dünya standartlarına getirebilmek.Peki bu hareket hedef kitleye ne sağlayacak? Cumhur Akbulut, “Daha önce patenti alınmış tüm tescilli çalışmalar yani tüm dünyanın beyni aslında bir veri tabanında saklanıyor. Bu veri tabanını kullanarak yeni buluşlara yelken açmak mümkün. Şunu unutmamak lazım. Sekizi on yapmak sıfırı bir yapmaktan her zaman daha kolaydır. Dünyadaki pek çok buluş, daha önceki buluşların üzerine konarak ortaya çıkmıştır. Biz de bu veri tabanını buluşcu insanların hizmetine sunacağız” dedi.Adres Patent bunun dışında sürekli etkinliklerle toplumu patent konusunda bilinçlendirmeye ve girişimcilere ilham vermeye çalışacak.