Umut Oran: Bölgesel asgari ücrete geçilsin

25 Temmuz 2008

Umut Oran’ı bir süredir takip ediyorum. Deniz Baykal’a rakip olarak çıktığında, ‘CHP için Umut’ dediğinde, mevcut delege sisteminde başarılı olamayacağını herkes biliyordu ama Umut Oran aday olup sesini duyurdu. CHP’nin il, ilçe, belde teşkilatlarındaki ziyaretlerinde kavgasız gürültüsüz karşılandı. CHP’deki değişim için yaklaşımlarını paylaştığı hiç kimse ona, ‘Haksızsın’ demedi ama önü de açılmadı. Sonucunu bile bile cesaretli bir çıkış yaptı. Umut Oran siyaset sahnesine çok farklı bir biçimde önümüzdeki yıllarda tekrar çıkacak gibi görünüyor. Kendisiyle siyaset odaklı olmayan bir görüşme yaptım. Umut Oran Domina Tekstil’in başında. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin başkanlığını yapmıştı, şimdi de yönetiminde. Buluşma nedenimiz Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu (URAK) idi. Başkanlığını Koç Holding Yönetim Kurulu üyesi Ali Koç’un yaptığı URAK Türkiye’yi kümeleme çalışmalarıyla tanıştırdı. İki ay önce turizm üzerine hazırladıkları kitabı tanıttılar. Kümeleme çalışmalarıyla sektörel güçlenmenin ve rekabet gücünün nasıl arttığını ayrıntılı bir biçimde ortaya koyan bir kitap çıkardılar. URAK daha önce de tarım ve tekstil üzerine de kitap çıkarmıştı. Ali Koç ve URAK’ın Genel Koordinatörü Melih Bulu ile sohbet ederken, istihdamı artırma konusu açıldığında ‘Adıyaman örneği’ni anlatmışlardı. Evet, Adıyaman son 5 yıldır sıçradı. Nasıl mı? Bunu en yakın takip edenlerden biri Umut Oran. URAK’ın kümeleme çalışmasını da başından sonuna takip eden Oran, Türkiye’de tekstil sektörünü daha rekabetçi hale getirmek adına en somut girişimlerden birisinin Adıyaman projesi olduğunu anlatıyor. GAP Kalkınma İdaresi, Avrupa Komisyonu ve URAK tarafından altyapısı oluşturulan proje Adıyaman’da büyük başarı sağladı ve 3 yılda 5 bin kişi istihdam edildi. Umut Oran, kümeleme çalışmalarının her sektöre ve tüm Anadolu’ya yaygınlaştırılması gerektiğini savunuyor ve Çin haritasını önüme açarak anlatıyor: “1996 yılından beri Çin’i yakından izliyorum. Orada kümelenme modelini çok güzel uyguluyorlar. Çin’deki kümeleme modellerinin yüzde 70’i yabancı sermayeli. Amerikan sermayesiyle kurulmuş. 2006 yılı itibarıyla Çin’de 110 kümelenme havzası var. Her havzada 1.000-1.500 fabrika var. Bir yerde yalnızca takım elbise yapılıyor, bir yerde örme, bir yerde denim. Onlar bu işi çok iyi yapılandırmışlar. Çin’de binlerce kişi aynı bölgede bir işe odaklı çalışıyor.”Umut Oran, İstanbul’daki üretim tesislerinin Anadolu’ya kaydırılmasının bir devlet politikası olarak benimsenmesi gerektiğini söylüyor. Anadolu’daki yatırımları artırmak için de bölgesel asgari ücret uygulamasına geçilmesini öneriyor. Adıyaman’daki kıvılcım bölge illere sıçrasa, İstanbul finans, moda merkezi olsa, Anadolu’ya yatırım yapılsa diye listeyi uzatmak mümkün. Şu günlerde siyasette tablo karanlık, işsizlik rakamları ürkütücü, içimizde, ‘Biz nereye koşuyoruz?’ sorusu yükseliyor, bir iyi örnek umut olabilir mi?DipnotKümelenmenin tanımı: “Aynı bölgede, aynı iş kolunda, aynı değer zincirinde faaliyet gösteren, birbiriyle işbirliğinde bulunan ve aynı zamanda birbirine rakip olan, işletmelerin ve onları destekleyici kurumların (üniversiteler, kamu kuruluşları, mesleki dernekler vs.) bir araya geldikleri örgütlenme modelleri...

Devamını Oku

Selimiye Türkbükü olmasın!

23 Temmuz 2008

Güney sahillerinde ‘her şey dahil’ sistemi hiç size göre değilse, Rusların, İngilizlerin, Almanların arasında kendi ülkenizde kendinizi yabancı hissederek tatil yapmaktan keyif almıyorsanız, sabahları şezlong peşinde koşmaktan nefret ediyorsanız, çoktan seçmeli yemekler yemek keyfinizi tamamen kaçırıyorsa, koca bir hafta bir otele demir atmak istemiyorsanız, Bodrum’da insanlar üzerinize üzerinize geliyorsa, Türkbükü’nde denizin keyfini çıkaramayanlardansanız, Çeşme’de beach club’larda et ete durmaktan haz etmiyorsanız, Spa’larda vücudunuza sürülmek istenen dandik kremlerle en az bir kere tanışmışsanız, tatil demek sizin için ’gezelim görünelim’ demek değilse buyrun sizin için bir yazı yazdım. Selimiye’yi biliyor musunuz?Selimiye Marmaris’e bağlı şirin bir köy. Bozburun’un hemen yanında. Mavi yolculuk teknelerinin uğrak yeri. Denizden Bodrum’dan, Datça ve Marmaris’e uzananların vazgeçemediği Selimiye- Hisarönü- Orhaniye üçlüsünün vazgeçilmezi. Karadan ulaşmak da kolay, denizden ulaşmak da. Uzun yıllardır yatçılar bu doğal limanı değerlendiriyordu, artık Selimiye’de küçük bir marina da var. Arabanızla Marmaris Datça arasında Selimiye yönüne saptığınızda yarım saat içinde ulaşabiliyorsunuz bu koya. Özel otonuz yoksa Marmaris’ten dolmuş da çalışıyor Selimiye’ye. Selimiye’ye biz denizden ulaştık. Adım attığım ilk anda, ‘Burası 20 yıl öncesinin Türkbükü gibi’ diye geçirdim içimden. Ve korktum. Neden mi? Şu haliyle Selimiye kafasını dinlemek, tertemiz deniz suyuna girmek, balığın en tazesini, sebzenin, meyvenin dalından koparılmışını yemek isteyenler için harika bir adres. Badem ve zeytin ağaçları, dağlardan yükselen kekik kokusu, bu arada Selimiye’de kekik balı da var, sıcak kanlı insanlarıyla insanı içine çekiyor. Selimiye bundan birkaç yıl önce Sardunya Restoran ve Oteliyle ünlenmişti. Şimdilerde cafe ve restoran, butik otel sayısı artmış. Nane Limon diye bir yer var. İlk önce limonatasını içtim, sonra da yemeklerini denedim. Aşçısıyla tanıştım. Baba yemekleri yapıyor, kızlar servis ediyor. Hukuk fakültesinde okumak isteyen bir kız, diğer çalışanlar da üniversite öğrencisi... Sardunya’ya sıkı rakipler gelmiş. Üstelik fiyatları da çok uygun. Böyle bir yer de elden gidecek diye insan korkuyor. SİT alanı ama...Selimiye SİT alanı. İlk anda ‘ne güzel, burası kurtulur’ diye düşündüm ama ne yazık ki gerçekler öyle değil. Selimiye’de de köy evleri yavaş yavaş el değiştirmeye başlamış, köy evlerini büyütenler olmuş. Cezası yok mu? Var ama buna razı birçok işletme. Yatlara hizmet vermeye çalışan küçük bir marinası var. Muhtarlık işletiyor. Yatlara su ve elektrik veriliyor. Marina şirin, yepyeni ama işletme yok gibi. Denizcilikle ilgisi olmayan kişilere emanet edilmiş. Yabancı yatların başına gelenleri görünce, ‘Allahtan adamlar şu lacivert sulara atlayıp da rahatlıyor’ diye düşündüm. Marina yapılmış ama insan kaynağı hiç düşünülmemiş. Neden biz turizmde başarılı olamıyoruz diye kahroluyoruz. Bir ağaç gölgesinin bile olmadığı Yunan Adaları’nı neden tercih ediyorlar diye kafa yoruyoruz. Biz en el değmemiş güzellikleri korumayı bilmiyoruz, hengameden kaçan insanlara hizmeti beceremiyoruz. Dünya tatlısı kaptanımız Ali Dizdar, ‘Bu yıl mavi yolculuk da darbe yedi, Gökova’yı da kirlettik, rakipler çoğaldı, Hırvatistan mavi yolculuk turizmi yapmaya başladı, yabancılar orayı tercih etmeye başladı...’ diye anlattıkça, alternatif tatil diye yazmayı kafaya koyduğum Selimiye’nin de elden gideceğinden korktum. Bu yüzden de ‘aman’ derim, bol bol yüzmek, kafa dinlemek, her şeyin en doğalından istiyorsanız Selimiye’ye gidin. Selimiye’yi değiştirmeye değil.

Devamını Oku

Alarm zilleri çalıyor, taşrada kız öğrenci sayısı azalıyor

15 Temmuz 2008

Bundan 8 yıl önce Erkut Yücaoğlu’nun TÜSİAD başkanı olduğu dönemde TÜSİAD bir kadın-erkek eşitliği raporu açıklamıştı. Tablo karanlıktı. Eğitim, siyaset, istihdam konularında alınması gereken çok yol vardı, yasalarda da değişiklik gerekiyordu. Dün TÜSİAD, 2000 yılındaki rapordan bugüne nelerin değiştiğini ortaya koymak için bir rapor açıkladı. “Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: Sorunlar, Öncelikler ve Çözüm Önerileri” başlıklı bir rapor. Doğrusu tablo yine karanlık. AB’ye uyum kapsamında yasalar çıkardık ama iş eğitim düzeyine, kadın istihdamına, kadınların siyasetteki temsiline gelince hâlâ emekleme dönemindeyiz. Hatta istihdam konusunda geriye düşmüş durumdayız. Üstelik eğitimli kadınların istihdamında da düşüş var. TÜSİAD ve Türkiye Kadın Girişimciler Derneği (KAGİDER) tarafından hazırlanan raporun sunumuna TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, TÜSİAD Sosyal İşler Komisyon Başkanı Ethem Sancak, KAGİDER Başkanı Gülseren Onanç katıldı. Demokrasi meselesiOturum başkanlığını Feryal Menemenli’nin yaptığı toplantıda da işin uzmanları raporu açıkladı. Eğitim bölümünü Prof. Dr. Mine Tan, istihdam bölümünü Prof. Yıldız Ecevit, siyaset bölümünü Prof. Serpil Sancar, AB bölümünü Dr. Selma Acuner anlattı. Prof. Tan’ın taşra üniversitelerinde kız öğrenci sayısının düştüğü, bunun nedenini muhafazakârlaşma olabileceği açıklaması dikkat çekti. TÜSİAD Başkanı Arzuhan Doğan Yalçındağ, toplantıda yaptığı konuşmada bazı vurgulamalarda bulundu. Sıralamakta fayda var: * Olumlu hukuksal düzenlemelere rağmen hayatın içinde kadın-erkek eşitliğinden hâlâ çok uzaktayız. * Yetişkin kadınların beşte biri okuma yazma bilmiyor. * Toplumsal cinsiyet duyarlılığının ders kitaplarına yansıtılmasında eksikler var. * Kadın öğretmenimiz çok ama okul müdürü kadınımız az.* Kadın istihdamı konusunda da AB ortalamalarının çok uzağındayız.* Çocuk ve yaşlı bakımı kadının asli görevi olarak algılanıyor.* TÜSİAD olarak bir ulusal kadın istihdamı politikasına ihtiyaç duyulduğunu düşünüyoruz.* Siyaset alanında da kadınların temsili yetersiz. Güçlü siyasi idare şartYalçındağ, hem siyasilere hem de STK’lara çağrıda bulunduğu konuşmasını şöyle noktaladı: “Kadın meselesi, bir demokratik anlayış meselesidir. Eğitim, istihdam ve siyasette kadınların konumunun geliştirilmesi için güçlü bir siyasi iradeye ihtiyaç var. Raporumuz, kadın-erkek eşitliğinde alarm zillerinin çaldığını gösteriyor. Herkesi, kadın-erkek eşitliğini, öncelikli bir gündem maddesi haline getirmeye davet ediyorum.”*****Türk kadını eve kapanıyor * 1988’de kadınların işgücüne katılımı yüzde 34.3 iken, 2006’da bu oran yüzde 24.9’a düştü.1988’de yüzde 31 olan kadın istihdam oranı 2006’da yüzde 22’ye geriledi. * Eğitim alan kadınların işgücüne katılımı da son yıllarda düşüyor. 2006 yılı itibarıyla kentte eğitim düzeyi ilerledikçe kadınların işgücüne katılımı artmakta, yüzde 69.8’e ulaşmakta ancak 2000-2006 yılları arasında kentteki eğitimli kadınların işgücüne katılım oranları 1990’lı yıllara kıyasla düşüyor. * Kentteki kadınların işgücüne katılım oranları şöyle: 1989 yüzde 79.7, 1994 yüzde 79.3, 1999 yüzde 71.3, 2000 yüzde 69.9, 2003 yüzde 69.3, 2006 yüzde 69.8. 1989 yılı ile 2006 yılları arasında eğitimli kadınların işgücüne katılım oranları arasında yüzde 9.9’luk fark var. *****Kentte 100 kadından sadece 20’si çalışıyor Raporun sunumunda dikkat çekici noktaların başında eğitimli kadınların işgücüne katılım oranlarının zaman içinde düşmesi geliyordu. Sorular bölümünde bu konu gündeme geldi. ‘Bunun nedeni muhafazakarlaşma olabilir mi?’ sorusu soruldu. ‘Eğitimli kadın neden çalışmıyor?’ dendi. Prof. Yıldız Ecevit buna şöyle yanıt verdi: “Kentlerdeki her 100 kadından 20’si çalışıyor. Köyden kente göç sürüyor. Eğitimli kadınların işsizliği artıyor. Bunun nedenleri şöyle sıralanabilir. Çocuk bakımı maliyetli. Eğer aileden destek görmüyorsa, çocuk bakıcısı ve kreş alternatifleri var ama bunlar da maliyetli. Eğitimli kadın işinden yeterli parayı kazanmıyorsa çalışmıyor. Ekonomik büyüme var ama istihdama yansıyan bir büyüme yok ve eğitimli kadın eğitimine denk bir işi ve ücreti bulamıyor. İş piyasası daraldı.”AB Kadın Lobisi üyesi Dr. Selma Acuner kreş konusuna değindi. İş yerlerinde kreş açılmasıyla ilgili düzenlemenin yapılmamasını eleştirirken, ’Kadınlara evde otursanız daha iyi olur deniliyor’ dedi.

Devamını Oku

İstanbul’un en seksi oteli yatırımcılarını heveslendirdi

4 Temmuz 2008

İstanbul’da Akaretler’de W Otel ve çevresi uzun zamandır dikkatimi çekiyordu. Hep arabayla geçiyordum, geçen hafta zaman ayırdım ve Akaretler’deki lüks mağazaları gezdim. Doğrusu ‘işler nasıl gidiyor?’ diye merak ediyordum. Malum, ortalık toz duman. Konuştuğum kişiler “İşler kötü” demedi. Beklentilerinin yüksek olduğundan Eylül’de işlerin daha iyi olacağından söz etti. Öğle sıcağıydı, ‘in cin top oynuyordu’ desem haksızlık etmiş olabilirim. Uzun lafın kısası oraya kadar gitmişken W Otelleri’nin genç ve başarılı genel müdürü Göktuğ Özdemir’e de uğradım. Göktuğ Özdemir, Serdar Bilgili’nin sahibi olduğu Amerikan Starwood Grubu’nun lüks otel markası W Hotels’in Türkiye’deki ve Avrupa’daki ilk otelinin genel müdürü. Akaretler, Osmanlı’nın ilk toplu konut projesi, doğrusu rezidansların ve otelin yeni halini çok merak ediyordum. W, otelcilik sektöründe özel bir çizgiye sahip. Türkiye’ye gelmesi önemliydi. Amerika’da ve dünyanın her tarafında sayılı W var. W Otelleri’nin İstanbul tecrübesi markayı da heyecanlandırmış durumda, yakında W Otelleri’nin sayısı hızla artacak. Bu bilgileri Göktuğ Özdemir’den oteli gezerken aldım. Doluluk oranı yüzde 80’di. Otel nasıl mı? Evet lüks. Osmanlı mimarisiyle modernlik evlenmiş. Çok karanlık ve seksi. “Bir otel nasıl seksi olur?” diye sorarsanız, anlatmakta zorlanırım. Odaların olduğu koridora adım attığımda öyle hissettim. Gizemli yanı da var otelin. O kapkaranlık ortam arka bahçelere açılan kapılarla bir anda farklılaşıyor. Özdemir, “İstanbul son dönemin en popüler şehri. 134 odamız var. 220 kişilik özel eğitilmiş ekibimiz var. Otelde çalışanlara talent (yetenek) diyoruz’ diye anlatıyor. Neden? diye soruyorum. ‘Bu otele personel alırken iş tecrübelerinden çok yetenekleriyle ilgilendik ve sonra eğitim verdik’ yanıtını alıyorum. Göktuğ Özdemir, ABD’li Starwood Grubu’nun lüks segmentindeki diğer markaları The Luxury Collection ve St.Regis için de Türkiye’de yer aradığını anlattı. Hatta yalnızca İstanbul’da değil, Bodrum ve Antalya’da da yer bakıyorlarmış. W Otelleri, İstanbul’un ardından Avrupa’daki ilerlemesini sürdürecek. Milano, Barcelona, Atina, Paris, Londra’da da yeni oteller açılacak. Ayrıca Dubai ve Katar’da otel açılması düşünülüyor. Ve 2010’un sonuna kadar otel sayısı 60’a çıkaracak. En ucuz odalar 300 eurodan başlıyor. Kral dairesi 9 bin 500 euro. Bu örnekle de görünen o ki dünya bir yanda hızla fakirleşirken, bir yandan da zenginlere lüks hizmet farkı yaşatmak için yarış hızlanıyor.*****Üniformasız otel W Oteli’nde personel günlük kıyafetler giyiyor. Otelde üniforma yok, bunun yerine Michael Kors’un dizayn ettiği günlük kıyafetler, farklı alternatiflerle çalışanlara sunuluyor. *****Dipnot Akaretler Turizm’in projesinde W İstanbul’un yanı sıra, 70 rezidans, 34 mağaza ve ofisler yer alıyor. 60 bin metrekarelik proje için 70 milyon dolarlık yatırım yapıldı.

Devamını Oku

‘Erkeğin dövmeme hakkı olsun!’

2 Temmuz 2008

İnsan haklarından ne anlıyorsunuz, diye sordum yanımda oturan kadına. Önce şöyle bir süzdü beni. Ben devam ettim, ‘Buradan birazdan tren kalkacak. Türkiye’de farklı yerlerde duracak bu tren. Gittiği her yerde de çocuklara, kadınlara, herkese haklarını öğretmeyi hedefliyor. Eğitim hakkı, seyahat etme hakkı...’36 yaşında olduğunu öğrendiğim 4 çocuk annesi kadın, önce ’okula göndermediler beni ama benim çocuklar okuyor, hak hepimize lazım’dedi, sonra da ‘erkeğin dövmeme hakkı olsun’ deyip çocuğunu kucağına alıp Akbank Çocuk Tiyatrosu’nun hazırladığı Masal Masal İçinde adlı oyunu izlemeye gitti. Dün ben de Hürriyet ekibiyle Kars’taydım. Kars’taki sosyal sorumluluk projelerini izlemeye devam ediyorum. Son bir aydır ikinci kez gittim Kars’a. Bundan 20 gün önce de Güler Sabancı’yla Kadın Dostu Kent Kars projesi için Kars’a gitmiştik. Kars Valisi Mehmet Ufuk Erden ve Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu sosyal sorumluluk projelerini destekleyen yöneticiler. Çok uzun zamandır Kars’a gelen valiler eşlerini yanlarında getirmezlermiş, vali Ufuk Erden’in eşi Yeşim Hanım Kars’ta yaşıyor. Naif Alibeyoğlu’nun eşi Ayşe Hanım da valinin eşi Yeşim Hanım da sosyal projelerin destekçileri. Kars’ta Birleşmiş Milletler’in ve AB fonlarının desteklediği projeler yerel desteklerin de güçlü olmasıyla güzel yol alıyor. Önceki gün Kars Garı’nda 3 saat geçirdik. Hürriyet 60’ıncı yılını TCDD ile birlikte ‘Hürriyet Hakkımızdır Treni’yle kutluyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Beyannamesi’nin de 60’ıncı yılı bu yıl. Bu yüzden de Hürriyet kutlamalarını sosyal sorumluluk projesine dönüştürmüş.Kars’tan kalkan tren Edirne’ye kadar 43 durakta duracak. Trenin 11 vagonu var. Her bir vagonda ayrı bir etkinlik planlanmış. Trenin gittiği her yerde de sivil toplum örgütleriyle birlikte toplantılar, etkinlikler düzenleniyor. Kars Garı’nda bir şenlik havası vardı. Etrafta koşuşturan çocuklar, meraklı gözler. Oyun hakkı istiyorumHürriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Vuslat Doğan Sabancı, Kars Valisi Mehmet Ufuk Erden, Kars Belediye Başkanı Naif Alibeyoğlu ve TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman birer konuşma yaptılar.Uluslararası Af Örgütü de bu proje kapsamında trenle birlikte her durakta oyun atölyeleri kuruyor çocuklara yönelik. Çocuklar haklarının resimlerini çiziyor, duygularını ifade eden cümlelerini yazıyorlar. ‘Yemek içmek’, ‘tuvaletli ev’, ‘oyun oynamak’, ‘eğlence hakkı’, ‘anneme çamaşır makinesi’, ‘güzel ev’... bunların hepsi ‘istiyorum’la biten çocuk dilekleri. Trenin durduğu yerde kadınlara yönelik toplantılar da yapılıyor. Kadınlar yoksulluk diyorAile İçi Şiddet Kampanyası’nı yürüten Vuslat Doğan Sabancı, Aralık Derneği’nden Elif Dürüst, Uluslararası Af Örgütü Komitesi Başkanı Levent Korkut’la birlikte Karslı kadınları dinledik. Kadınlar bize ‘yoksulluk’ dedi. Şiddetin temelinde de ekonomik sıkıntıların olduğunun altını çizdiler. İnsanların birbirine dokunabildiği projeler damlaya damlaya büyür diye düşünüyorum. Kars’taki her projeyi izlemeye devam edeceğim.*****İlle de Mahsun Kars’a gelen davetliler arasında çok sayıda ünlü de vardı. Onların gördüğü ilgi de çok farklıydı. Kızların çığlık çığlığa Mahsun Mahsun diye bağırdığına tanık olduk. Her ne kadar alınanlar olacağından çekinsem de Kars’ta ne Gülşen ne Demet ille de Mahsun! diyeceğim. Nükhet Duru, Gökhan Özen, Okan Bayülgen, Yavuz Bingöl, Demet Akalın, Gülşen, Grup Manga, Grup Gripin, Yüksek Sadakat, Grup Red ve Mahsun Kırmızıgül vardı. Bu şarkıcılar da trenin durduğu yerlerde konserler verecekler.

Devamını Oku

Vali Nuri Okutan Trabzon’u da değiştiriyor

26 Haziran 2008

Trabzon Valisi Nuri Okutan idealist bir vali. Siirt ve Sakarya’da valilik yaptığı dönemde eğitim alanında yaptıklarıyla ödüle layık görülmüştü. Valiyi bundan 3 hafta önce Rahmi Koç Müzesi’nde düzenlenen Vehbi Koç Ödül Töreni’nde gördüm. Okutan’la sohbet ettik. Siirt ve Sakarya’daki eğitim patlamasından sonra Trabzon’da neler yaptığını merak ediyordum. Yazma fırsatını şimdi yeni bulabildim. Vali ile görüşmemizden hemen sonra Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı ile Kars’a gittik. Güler Sabancı bir süredir 6 ilde ‘Kadınların ve Kız Çocuklarının insan hakları’ projesinin yürütülmesine destek oluyor. Bu iller arasında Trabzon da var. Bu tip projelerin yürümesi için yerel ortakların bu projelere inanması ve destek olması gerekiyor. Vali ve belediye başkanının destek vermediği illerde bu tip projeler ne yazık ki yürümüyor. Trabzon bu dönemde şanslı, çünkü bu konularda deneyimli ve ödüllü bir valisi var. Okutan, Kadın ve Kız Çocukları’nın Korunması ve Geliştirilmesi Projesi’ni Trabzon’da yürütüyor. BM Nüfus Fonu (UNFPA) ile İçişleri Bakanlığı da bu projenin sahipleri arasında. Vali Okutan, Siirt’te görev yaptığı dönemde okul öncesi okullaşma oranını yüzde 4’ten 64’e çıkararak rekor kırmıştı. Sakarya’da yüzde 8 olan okulöncesi eğitim okullaşma oranını yüzde 60’a çıkararak ili Türkiye birincisi yapmayı başaran Okutan, bu illerde yaptığı çalışmalarla 2006 yılında Vehbi Koç Ödülü’nü almıştı. Valinin Trabzon’da eğitimle ilgili yaptıklarına gelince...2.5 milyon kitap* Okutan, anne ve baba eğitimi seferberliği başlattı. Ailelerde okuma kültürünün yaygınlaşması için ilk etapta çalışan anne ve babalardan başlayarak ailelere kitap dağıtılıyor. Okutan 2.5 milyon kitabın ailelere ulaşmasını hedefliyor. * 2007 yılı içinde istihdama yönelik olarak 27 bin 65 kişi Trabzon’da eğitimden geçirildi. Bunların 2 bin 391’i vasıflı hale getirildi ve 700’ü iş buldu. * 2007 yılı Eylül ayı başında okullarda da 20 dakikalık okuma saatleri uygulaması başlatıldı. Ekim 2007’de Trabzon’da okullarda bulunan kitap sayısı 374 bin 213 iken bu sayı 710 bine çıkarıldı. Okutan her öğrenciye en az 10 kitap düşecek şekilde okullara kitap temin edilmesi için 1.5 milyon kitap topladı. Bu kitaplar okullardaki kütüphanelere dağıtılıyor. * Trabzon’da okul öncesi eğitim için geçen yıl 5 anaokulu ve 140 yeni anasınıfı açıldı. Okul öncesi okullaşma oranı yüzde 36’dan, yüzde 71.25’e yükseldi. * Açılan Toplum Merkezleri’yle 20 bin aileye destek sağlandı. * Ayrıca Çimenli Köyü’nde 0-12 yaş çocuklar için bir Sevgi Evi ve yaşlılar için bir huzurevi yapılıyor. Valiler şehrin toplumsal dönüşümünü gerçekleştirebiliyor. Bunun örnekleri çok. Okutan gibi valilerimiz olsa Türkiye’de kitap okuma oranı yüzde 4.5’da kalır mıydı?Öğretmen Okulu’nda okuduEgitim sevdalısı Vali Okutan aslında eğitimci. Gönen Öğretmen Okulu mezunu. Öğretmen okulları liseye çevrilince öğretmenlik yapamamış. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi İşletme Bölümü’nü bitiren Vali, üniversitede eğitim alırken Vehbi Koç Öğrenci Yurdu’nda kalmış.

Devamını Oku

Ali Koç: Türkiye turizmde öne geçebilir

19 Haziran 2008

Rekabet etmek için, ister bir şirket olun isterseniz birey ya da ülke, yapmanız gereken şey aynı. Ne yapıyor olursanız olun en az bir şeyi rakiplerinizden daha iyi yapmalısınız. Uluslararası Rekabet Araştırmaları Kurumu URAK’ın çıkış noktası bu. URAK’ın kurucusu Koç Topluluğu Bilgi Grubu Yürütme Komitesi Başkanı Ali Y. Koç. Aslına bakarsanız hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Ali Y. Koç Harvard’da MBA yaparken, Prof. Michael Porter’dan “rekabet avantajı” konulu dersi aldığında kümeleme kuramını öğrenmiş. 1999 yılında da Türkiye’nin küresel arenada rekabet gücünü artırmak için, Competitive Advantages of Turkey’i (CAT) endüstriyel sivil toplum örgütünü kurmuş. 2003 yılında da CAT ad değiştirerek URAK oldu. URAK geçtiğimiz yıl tam 1.000 sayfalık organik tarımla ilgili bir kitap yayınlamıştı. Bu kitabın Türkiye’de bu işle uğraşanların bir numaralı danışma adreslerinden biri olduğunu söyleyebilirim. 48 sektörü tetikliyorURAK bu yıl Sürdürülebilir Rekabet Avantajı Elde Etmede Turizm Sektörü Sektörel Stratejiler ve Uygulamalar adlı bir kitap hazırladı. Ali Y. Koç bu kitabın basına tanıtımından önce bir grup gazeteciyi davet ederek hem URAK’ı hem de yeni çalışmalarını anlattı. URAK pek öne çıkan bir sivil toplum örgütü değil. Ali Koç ve URAK’ın koordinatörü Melih Bulu projeleri anlattıkça, ‘Aaa o sizin projeniz miydi?’ dedik. Örneklerden biri Sultanahmet Projesi. Biri Adıyaman Projesi. Bu örnekleri daha sonraki yazılarımda ayrıntılı anlatacağım. Ali Koç, çalışma prensiplerini anlatırken, ‘Kamu, özel sektör, sivil toplum örgütü ve akademisyenler biraradayız. Memleketimizin sıkıntısı kısa vadeli düşünmek, biz uzun vadeli düşünüyoruz. Hayat yarışla geçiyor. Şirketler, ülkeler yarışıyor. Türkiye’nin yarışta öne geçebileceği sektörler var. Tekstil, organik tarım ve turizm bunlardan bazıları. Biz bu konularda yol haritası çıkarmak istedik’ diyor. Turizmde deniz, kum, güneş satıyoruz. Türkiye’de turizm denilince ilk akla gelenler bu. Ve her şey dahil sistemi. Ortak akıl ‘her şey dahil’den vazgeçilmesini söylüyor ama nasıl yapılacağını kimse bilmiyor. Ali Koç, ‘Turizm çok önemli çünkü 48 sektörü tetikliyor’ diyor, turizmin Türkiye’ye otomotiv ve tekstilden sonra en çok dövizi getirdiğini hatırlatıyor ve bunun çok daha fazlasını Türkiye’nin yapabileceğine inandığını söylüyor. Yeter ki biz birinci sınıf turisti çekebilelim.Koç, ‘Ruslar Palandöken’e bayılıyor ama oraya giden Ruslar oradan başka yere gitmeye kalksa büyük problem’ diye ekliyor. Las Vegas’ı örnek veriyor. Geçmişte kumar, sonra aileler için eğlence merkezi, sonrasında da kongre turizminin merkezi olan Las Vegas’a yılda 34 milyon turist geliyor. Peki neden Türkiye’de odaklanılmıyor? Bir yer eğlence merkezi konseptinde, bir belde golf turizmi merkezi neden olmuyor? Ezcümle bunların hepsi planlama meselesi. Taşın altına herkesin elini koyması gerekiyor. URAK’ın turizm kitabı 986 sayfa. Turizmde kapsamlı bir yol haritası diyebiliriz. Turizmle uğraşanlar bu kitabı mutlaka okumalı.

Devamını Oku

Ödül töreni ve iki farklı dünya

3 Haziran 2008

Pazartesi akşamı Rahmi Koç Müzesi’nde Vehbi Koç Ödülü’nün yedincisi verildi. Vehbi Koç Vakfı her yıl topluma değer katan hizmetleri tanıtmak ve ödüllendirmek amacıyla eğitim, sağlık, kültür alanlarından öncü bir kişi veya kuruma 100 bin YTL’lik bir destek veriyor. Medeniyet yolculuğuRahmi Koç Müzesi’nde iş dünyasının önde gelen isimleri ve sanat dünyasından çok sayıda davetli vardı. Tarihi atmosferde medeniyete uzanan bir yolculuğa çıktık. Bu sene ödülü Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi’ne kabul edilen ikinci Türk bilim adamı olan Prof. Mehmet Özdoğan aldı. Geçen yıl da ödülü bu akademiye kabul edilen ilk Türk bilim adamı olan Prof. Dr. Aziz Sancar almıştı. Özdoğan, Türk arkeolojisini uluslararası platforma taşımış bir isim. 1980 yılından beri de Trakya-Marmara projesini sürdürüyor. Yaptığı çalışmaları hazırlanan kısa bir filmle izleme olanağına sahip olduk. Gurur duyduk. Ödül töreninde Sakarya Valililiği yaptığı dönemde bu ödülü alan şimdiki Trabzon Valisi Nuri Okutan da vardı. Bir yanda okul öncesi eğitime destek veren vali diğer yanda bu konunun iş dünyasındaki öncülerinden AÇEV’in kurucusu FİBA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin’in eşi Ayşen Özyeğin. Kara çarşaflı kadınlarDavete giderken Eyüp’ten geçtim. Belediye Eyüp’te çok güzel parklar, spor sahaları yaptı. Ne zaman geçsem, ‘buraları ne güzel temizlendi’ diye düşünüyorum. “Tarihi dokunun atmosferini bozan çarpık yapılaşma da kentsel dönüşüm projeleriyle değişse” diye geçiriyorum içimden.Müzeye doğru ilerlerken dikkatimi çekti. Spor alanlarında genç erkekler top koşturuyordu. Spor yapan, yürüyen genç kızları aradı gözüm. Yoktular. Parklarda ise kara çarşaflı kadınlar ve piknikçiler vardı. Kara çarşaflı kadınlar gruplar halinde çimlerde oturuyorlardı. O saatte, hafta içi ne pikniği demeyin? Çimlere oturulmasına karşı değilim, keneden korkmayanlar istedikleri gibi otursunlar ama bir başı açık kadın bile yoktu.Dipdibe işte size iki farklı Türkiye! *** İŞ VE SANAT DÜNYASI TÖRENDEYDİ Törende Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, İstanbul Valisi Muammer Güler, Koç Holding Şeref Başkanı Rahmi Koç, Koç Holding Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ömer Koç, Koç Holding Yönetim Kurulu Üyesi Ali Koç, Eczacıbaşı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Eczacıbaşı, Boyner Holding Grup Başkanı Osman Boyner, Yapı Kredi Genel Müdürü Tayfun Beyazıt, işadamı Selahattin Beyazıt, Faruk Süren, Hüsnü Özyeğin’in eşi Ayşen Özyeğin, piyanist Güher Pekinel, yazar Aydın Boysan, Tekin Akmansoy, Yıldız Kenter, Erol Evgin de vardı.

Devamını Oku