Mehmet Şimşek S&P’ye “Neden” diye soracak

11 Nisan 2008

Türkiye İş Kadınları Derneği (TİKAD), ‘Anlama ve Dinleme Toplantıları’nın ilkini Çarşamba günü gerçekleştirdi. İlk konuk Devlet Bakanı Mehmet Şimşek’ti. Bakan önce tek tek kadınlarla tanıştı. İş kadınları bakanla hangi sektörde olduklarını paylaştı. TİKAD Başkanı Nilüfer Bulut, Başkan Yardımcısı Demet Çetindoğan Sabancı, Genel Sekreteri Prof. Dr. Neşe Kavak ve TOBB Kadınlar Konseyi Başkanı Aynur Bektaş ve bir grup gazeteciyle aynı masada oturan Şimşek gündeme odaklanmaktan çok uzun vadeli planlarını anlattı. ‘İş ve aş’ vurgusuBakan, uzun yıllar yurtdışında yaşamış yöneticilerde sık sık rastladığım özellikleri taşıyordu. Samimi ama bir o kadar da basına konuşurken temkinliydi. Neler konuşulduğuna geçmeden önce Nilüfer Bulut’un yaptığı bir alıntıyı yazmak istiyorum. Amerikalı gazeteci Sydney J. Harris’in, “İdealist, kısa vadeyi; kötümser, uzun vadeyi önemsemez. Gerçekçi ise, kısa vadede yapılan ve yapılmayanın uzun vadeyi belirlediğine inanır” sözünü aktardı Bulut. Şimşek de toplantı süresince AKP’nin ‘iş ve aş’ derdinde olduğunu vurgulayıp, kapatılma davasıyla ilgili konulara odaklanmadan uzun vadeli planlarını anlattı. Global kriz ve iç siyasette yaşananları değerlendirirken 2 Nisan’da Türkiye’nin kredi notu görünümünü durağandan negatife çeviren Standard and Poor’s’u ziyaret etmek üzere Washington’a gideceğini (görüşme önümüzdeki hafta yapılacak) söylerken, “S&P’nin bu kararını anlamıyorum” dedi.Kırılganlıkta 12’nciyizBakan, S&P’nin 1 ay önceki raporunda Türkiye’yle ilgili “olumlu” ifadelerin olduğuna dikkat çekti. Çantasından raporları çıkaran Şimşek, S&P’nin gelişmekte olan pazarların kırılganlıklarını ölçmek için çıkardığı 3 Mart tarihli raporu özetledi. Rapora göre, Türkiye’den daha kırılgan 11 ülke var. 18 ülke arasında Türkiye 12’nci. En az kırılgan ülkeler listesinde Türkiye’den sonra Romanya, Macaristan, Hırvatistan, Kazakistan, İzlanda, Estonya, Litvanya geliyor. Bakan, “İşte bunu soracağım” diyerek konuyu noktaladı. Söz dönüp dolaşıp AKP’nin kapatılma davasına geldi. Neşe Kavak, ’Kapatılma davasıyla birlikte yaşanan bir süreç var. İktidar olmak var muktedir olmak var...’diye sorunca Bakan Şimşek, “Hükümetin reform gündemi devam ediyor. Başka siyasi misyon içine giremeyiz. İş ve aş yaratmaya edeceğiz” dedi. Bakan’ın sözlerini özetlersek:* İşgücü piyasasında idari yükler azalacak. Özürlü ve hükümlü çalışanın yükünü devlet üstleniyor. Kreş azalıyor. (Kreş konusu tartışma yarattı. Bakan ayrıntılı bilgi sahibi olmadığını, araştıracağını söyledi.) * Asgari ücretin büyük bölümü vergi dışı kalacak, mali yükler azalacak. * Amerika’da ve gelişmiş ülkelerde part time çalışan oranı çok yüksek. Biz de ise part time çalışan oranı çok düşük. Bunu artıracağız. * Cari açıktan korkmuyoruz. Cari açığı yaratan en büyük unsur, petrol ve doğalgaza olan bağımlılığımız. Türkiye yılda enerjiye 34 milyar dolar ödüyor. Hidroelektrik santrallarını özel sektöre devrettik. Rüzgar enerjisini destekliyoruz. Nükleer enerji ihalesi açıklandı. Elektriğin yüzde 50’si doğalgazla üretiliyor. Doğalgazda yurtdışına bağlıyız. ***Özel teşvik mönüsü hazırlanıyor Sohbet sırasında Aynur Bektaş, Bakan Şimşek’e, “Nevşehir’e yatırım projemi durdurmak zorunda kaldım. Teşvikler kalktı mı?” diye sordu. Şimşek, yeni çalışmalardan bahsetti. Teşviklerin bölgesel ve sektörel olarak verileceğini, yatırım projesine özel bir teşvik mönüsü hazırlandığını anlattı. Bektaş, Batman’daki yatırımının 45 günde kâra geçtiğini, Batman’da nitelikli eleman bulma konusunda da sıkıntı çekmediğini anlatarak, teşviklerden vazgeçilmemesini istedi.

Devamını Oku

ERG’nin raporuna göre son 10 yıldır her 3 çocuktan biri yoksul bir ailede büyüyor

9 Nisan 2008

Başbakan, Türkiye’de ailelerin en az 3 çocuk sahibi olması konusunda ısrarlı. Sözünden dönmüyor, sözünü tekrarlıyor. Anadolu Aslanları’nın toplantısında söylediklerini hatırlatmak gerekirse: ‘Türk ailesinin 3 yavruya sahip olması lazım, nüfusun 5 olması lazım, bunun üzerinden birçok spekülasyonlar yapılıyor. Ekonomistlere de sesleniyorum; hesaplarınızı iyi yapın, eğer Türkiye’yi seviyorsanız, bu milleti seviyorsanız. 3 tane çocuğu olursa bir ailenin, bu ülkenin nüfusunu diri tutarsınız, genç tutarsınız. Bunu yapmazsak şu anda Batı’nın ağladığı gibi ağlarız.’Başbakan Batı’nın yaşlı nüfus nedeniyle yaşadığı sorunlar konusunda haklı ama bu sözü söylemek için Batı’nın gerçeklerinden çok dönüp bize bakmak gerekiyor. İyi beslenemeyen, iyi eğitim almayan bir nüfus mu isteniyor?Yetersiz beslenmeDaha önce de yazmıştım. İş dünyasından bir grubun da içinde olduğu, 2003’te kurulan ve direktörlüğünü Prof. Dr. Üstün Ergüder’in yaptığı Eğitim Reformu Girişimi (ERG) her yıl eğitim ile ilgili rapor yayınlıyor. Bu kez ERG, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi koordinatörlüğünde yürütülen son 10 yılda eğitim politika ve uygulamalarında yaşanan gelişmeleri ‘Eğitim İzleme Raporu 2007’ başlığıyla yayınladı. Aslında en kısa yoldan şöyle yazabiliriz: Çocuklar ağlıyor bu ülkede.Rapordan kısa notlar aktaracağım: * İlköğretim çağındaki her 3 çocuktan biri yoksul bir ailede yaşıyor. * İlköğretim çağında olmasına rağmen okula devam etmeyen 5 çocuktan 3’ü kız.*0-6 yaş grubunda kentsel alanda yaşayan çocukların yaklaşık yüzde 20’si yoksulluk sınırının altında, bu oran kırsal kesimde yüzde 40.* İlköğretim çağındaki çocuklardan okula devam edemeyen her 5 çocuktan biri okula okul masraflarını karşılayamadığı için gidemiyor.* Yaşa göre boy endeksine bakıldığında, 4-5 yaş grubundaki çocukların Türkiye genelinde yüzde 15.4’ü, Orta Anadolu Bölgesi özelinde ise yüzde 26.6’sı yetersiz besleniyor.* İlköğretim çağındaki çocuklar arasında demir eksikliğinden kaynaklanan beslenme anemisi ise yüzde 25-30 oranlarında. ( Bu ne demek? Demir eksikliği olan çocukların öğrenme süreçleri yavaş işler, kısacası geri kalırlar)Kızlar okuyamıyorRaporda ortaya çıkan gerçeklerden biri de şu. 8 yıllık kesintisiz eğitim uygulamasına ve sivil toplum örgütleriyle elele yürütülen onca kampanyaya rağmen kız çocuklar okula gönderilmiyor. * Ağrı, Bitlis, Muş, Şanlıurfa, Şırnak ve Van’da ilköğretimden 2 erkek öğrenciye karşılık bir kız öğrenci mezun oluyor. *****Kız-erkek arasındaki uçurum derinleşiyor Raporda, OECD’ye üye diğer ülkelerden farklı olarak Türkiye’de örgün eğitime devam edenler arasında ortalama süre de cinsiyet farkı artıyor. Toplam eğitim süresi açısından bakıldığında Türkiye hariç tüm OECD ülkelerinde son 20 yılda kadınların lehine bir değişim var. Türkiye’de ise cinsiyet ve eğitime devam süresi arasındaki uçurum derinleşiyor, erkekler kadınlardan daha uzun süre eğitim alır hale geliyor. Rapordan devam edelim:* Türkiye’de 5-14 yaş grubunda 253 bin engelli çocuk yaşıyor ve yetişkin engelli yurttaşların yarısının ilköğretim diploması yok.* Tahminlere göre 78 bin çocuk tarım işçisi.

Devamını Oku

Anadolu’dan Hindistan borsasını izleyen, Yen’le çalışan müşterimiz var

4 Nisan 2008

Yapı Kredi Bankası’nın Özel Bankacılıktan sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Erhan Özçelik, Fenerbahçe tutkusuyla tanınıyor.Ekonomi fena durumda. Küresel krizin dalgası Türkiye’yi malum nedenlerle daha sert vurmaya başladı. Kredi kartına yüklenenler, tüketici kredileriyle ayakta duranlar da artık dayanamayacak duruma geldi. Geçenlerde giyim sektörünün duayenlerinden biriyle konuştum. Yeni açılan bir alışveriş merkezindeki mağazasına saat 16.00’ya kadar 34 kişinin giriş yaptığını söyledi. “Felaket geliyor demek istemiyorum” dedi. Durumun kötü olduğunu örneklerle sıralamaya kalksak gazete sayfaları yetmez. Krize karşı uyardıkYapı Kredi Bankası’nın Özel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Erhan Özçelik’le sohbet ettik. “Hali vakti iyi olanlar tedirgin mi, yatırımlarını nasıl yapıyorlar bu süreçte?” diye sordum. Gelir seviyesi yüksek kesime hitap eden işlerden sorumlu Özçelik, “2001 krizinden sonra herkes temkinli davranıyor. Müşterilerimizi gelen global krize karşı temkinli olmaları için 2007’de uyardık” cevabını verdi. Yapı Kredi Bankası Türkiye’de ilk özel bankacılığı başlatan banka. Şu anda 27 özel bankacılık şubesi, 77 corner’ı var. Uzakdoğu’yu takip ediyorÖzçelik’in açıklamalarıyla devam edelim: “Yıllarca dövize yatırım yapanların alışkanlıklarını değiştirmesi zor oldu. Türkiye’de farklı yatırım ürünleri son 5 yıldır var ve gelir düzeyi yüksek yatırımcı artık bu ürünleri kullanıyor. Bizim müşterilerimiz global krize karşı pozisyon aldı. Ama ne yazık ki global krizin etkisi Türkiye’de siyasi krizle birleşince daha çok hissediliyor. Bu durumun uzun sürmemesi lazım.”Özçelik özel bankacılık hizmetinden yararlanan müşterilerinin Amerika’dan yükselen krizin etkilerinden uzak durmak için farklı yollar izlediklerini de anlattı. Örneğin, Anadolu’dan müşterileri arasında her gün Japon Yeni’ni takip edenlerin, Hindistan Borsası’nda işlem yapanların olduğunu anlatan Özçelik, “Diyarbakır, Kayseri, Mersin ve Adana gibi illerde bu müşterilerimiz, Uzakdoğu’yu da çok iyi takip ediyorlar. Anadolu’daki cornerlarımıza gelip Japon ve Hindistan Borsası’nın verilerinin karşısında saatlerce oturan, Türkiye ve Amerikan Borsası’ndan daha iyi bunları takip edenler var” diye konuştu. ‘Olan fakire olur’Geçtiğimiz hafta röportaj yaptığım Eren Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Eren’in söylediği, ancak o röportaj sayfasında yer veremediğim ekonominin son durumuyla ilgili bir değerlendirmeyle yazıyı noktalayım:“Global kriz büyük. Türkiye’de siyasi gerginlik var ve tansiyon yüksek. İşsiz ordusu büyüyor. 2001 krizi gibi bir krizde olan aslında yine üç kuruşla geçinenlere olur. Zenginlerin paraları yurtdışında, kendilerine ördükleri bir dünyaları var. Her yıl ülke nüfusumuza eklenen 1.2 milyon için üretim ve iş olanağı sağlayacak politikalar üretmezsek bizi ülke olarak zor günler bekler.”*****Tablo yatırımcılığı Yapı Kredi’nin özel bankacılık hizmetinden yararlanırken tablo ve kolleksiyonculukla ilk kez tanışan “zenginler” de var. Yapı Kredi özel bankacılık hizmeti verdiği müşterilerini farklı bir boyuta da taşıyor, Tablo ve Tekne Kredisi veriyor. Yapı Kredi Kültür Sanat A.Ş., dünyaca ünlü müzayede evi Christie’s ve Unicredit Grubu işbirliğiyle özel bankacılık hizmeti verdiği müşterilerini kolleksiyonculuk konusunda destekliyor. Bir nevi özel müşterilere sanat danışmanlığı veriliyor. Yurtiçi ve yurtdışındaki özel sergi ve müzayedeler için müşterilere davetiye temin ediliyor. 48 ay vadeli kredi olanağı sağlanıyor. Yapı Kredi özel müşterilerinin koleksiyonculuğu yatırım aracı olarak değerlendirmelerini istiyor. Evine tablo alanlara da tablonun evde duracağı yerden tutun da aydınlatılmasına ve korunmasına kadar gerekli tüm danışmanlık hizmetleri de veriliyor.

Devamını Oku

Çeşme’de turizm nasıl baltalandı?

28 Mart 2008

Destinasyon İzmir’in Çeşme ve Kuşadası için yaptıklarından, bölgeye yabancı turist çekmek için girilen çabalardan söz etmiştim Perşembe günü. Bugün de Çeşme yazılarına devam ediyorum. Ve girişte yazdığımdan da anlayacağınız gibi Çeşme’de turizm baltalanıyor. Bir yanda Destinasyon İzmir’in çabaları var bir yanda da destek değil köstek olanlar. Bilen bilir bilmeyenler için yazalım. Çeşme’deki Ayayorgi Koyu bölgenin cazibesi en yüksek yerlerinden biridir. Bir kere koy mükemmel, deniz şahane, eğlencesi Türkiye’nin hiçbir yerine benzemez. Ayayorgi Koyu’nda uzun zamandır beach clublar vardı. Bunların her birinde en az 60-70 kişi çalışır. Yazın tıklım tıklımdır. Günde en az 6 bin, hafta sonları 10 bin kişi bu iskelelerden yararlanır. Geceleri mum ışığında romantik yemekler yenir.Ne mi oldu?Ayayorgi’deki bu iskeleler yaz öncesinde yıkıldı. Neden mi? Çünkü bunların ruhsatı yoktu. Suç kimde? Ruhsat almayan işletmecilerde mi? Yıllardır buralara göz yuman ama nedense bu yıl aniden yıkım kararını uygulayan belediyede mi? Çeşme dünya güzeli bir belde. Daha önce de yazdığım gibi ne yazık ki turist çekmiyor. İki hafta önce Çeşme’deydim. Çeşmeli bir tanıdık, ’Burada yıllardır buraya nasıl turist gelmez politikası izleniyor’dedi. Biraz abartıyor gibi geldi ama sanırım haklı. Ruhsatlar verilmediBu beach club’ların sahipleri ruhsat neden almadı diye araştırdım. İşletme sahipleri yıllardır talep ettikleri halde ruhsat alamamışlar. Destinasyon İzmir’in sözcüsü Bülent Tercan’la Ankara’daki yetkilileri ziyaret etmişler, sonuç alamamışlar. Bu yıkımlar İzmir Bayındırlık İl Müdürlüğü’nün kararıyla yapıldı. Bu aralar hiç iyi niyetli düşünemiyorum. Türkiye’nin en modern ili İzmir’in gözdesi Çeşme özellikle de son yıllarda İstanbulluların da Çeşme’yi keşfiyle cazibesini artıran Çeşme’ye kara bir el ’dur’ diyor.Yıkılan iskeleler: Sole Mare, Paparazzi, Shayna, balık restoranları Arif’in Yeri, Yorgi Bay ile Can Çelebioğlu’nun villası, Dalyan’daki Cesurlar Restoran, Mojito Beach Club ve Paşalimanı’ndaki Sunset Beach Club.Çeşme Sheraton suları nasıl yükseltti?Destinasyon İzmir’in sözcüsü Sisus Oteller’nin sahibi Bülent Tercan, ‘Sular yükselirse hepimizin gemisi yüzer’ demişti. Onun bu sözünü destekleyen bir başarı öyküsü Çeşme Sheraton’un. Daha önce Pazarın Patronu’nda da yer vermiştim Çeşme Sheraton’un sahibi İskender Dilek’e... İskender Dilek, Ilıca’nın eski Turban Oteli’ni aldı, Sheraton Çeşme yaptı ve yaz aylarında tıklım tıklım doldurdu. Bu yetmedi İzmir ve bölgenin en büyük kongre merkezini açtı. Bu kış, kongre turizminin gözdesi oldu Çeşme Sheraton. Kongre Merkezi’ni gezdim. Sütunu olmayan koskocaman salonlar. Bir değil, birden fazla devasal salonlar...Ayrıca atölye çalışmaları için 17 çalışma odası, 4 orta boy salon, yürüyen merdivenler... Yazmadan edemeyeceğim, fuaye alanındaki oval halı ve avizeler göz alıyor. Ayrıca örneğin bir otomobil firması üç otomobili bu salona sokmuş. Asansörler araba alacak büyüklükte. Kongre merkezi Çeşme’de suları yükseltti. Nasıl mı?Örnek, 2.500 kişilik kongre düzenledi. 850 yatak kapasiteli Çeşme Sheraton, kongre için gelen firmalar katılımcılarının bir bölümünü başka otellerde konuk etti. Kışın Çeşme kongre turizmi sayesinde ekmek yemeğe başladı. Çeşme Sheraton’un spası da yenilendi. Şimdi sıra sağlık turizminde... Çeşme’de turizmi baltalayanlara inat, bu olumlu gelişmeler umarım artar.

Devamını Oku

Destinasyon İzmir 2008’e hızlı girdi

26 Mart 2008

İzmir ve çevresi son 10 yıldır turist kaybediyor. 1996 yılında Türkiye’ye gelen turistlerin yüzde 9.6’sı İzmir ve çevresini tercih ederken bu oran 2006’da yüzde 3.5’te kalmıştı. Bir İzmirli olarak çocukluğum ve gençliğim Kuşadası, Çeşme’de geçti. Bir dönem Kuşadası turist bereketi yaşardı ama zaman içinde çarpık yapılaşmaya teslim oldu. Çeşme ise yıllardır yazlıkçıları kucakladı ama yabancı turisti çekmeyi bir türlü beceremedi. Son yıllarda İstanbullular’ın Çeşme ve Alaçatı’yı keşfetmesiyle Çeşme’de canlanma oldu. Bu yeter mi? Yetmez. Temmuz ve Ağustos ayları dışında ölü bir yer hâlâ Çeşme. İşte bu gerçeklerden hareketle 2006’nın 9 Eylül’ünde Destinasyon İzmir kuruldu. İzmir’in önde gelen işadamlarının ve turizmcilerinin içinde olduğu bu platform İzmir’i tanıtıp turist çekme gayreti içine girdi. 50 Alman gezeteci Geçen hafta Çeşme’deydim. 9-13 Nisan tarihleri arasında Çeşme ve Kuşadası başta olmak üzere İzmir ve çevresini gezmek için 50 Alman gazetecinin geleceğini öğrendim. Almanya’nın en önde gelen turizm grubu FVW (turizm dergileri) ile Destinasyon İzmir bir işbirliği yapmış. Gelen Alman gazeteciler Destinasyon İzmir tarafından misafir edilecek, ancak istedikleri gibi gezip görüp yazacaklar. Amaç ortada, İzmir ve çevresinin tanıtımı. Nerelerde hata yapıldı?Bu organizasyonu yapan Destinasyon İzmir’in başındaki isim ‘aşk oteli’ Sisus’un sahibi Bülent Tercan’la konuştuk. (Çeşme’deki Sisus Oteli butik otel, neden aşk oteli dediğimi merak edenler için not. Türkiye’den Dünya Romantik Oteller Kataloğu içine giren tek otel Sisus) Tercan, Destinasyon İzmir olarak tanıtım için kolları sıvadıklarını anlattı. Yurtdışındaki fuarları kaçımadıklarını söyledi. Neler yaptıklarına gelince...Sun Express havayollarının İzmir’i üs yapmasının 2007’deki turist sayısını artırmış. Destinasyon İzmir, yurtdışındaki fuarlarda İzmir ve çevresiyle ilgili anket dağıtıyor. Bu anketleri bugüne kadar 25 bin kişi doldurmuş. Aralarından 50 kişi ise İzmir ve çevresinde tatil kazanmış. ‘Antalya son yıllarda atağa geçti, İzmir ise geri düştü. Efes gibi bir yer turist çekmiyor. Nerelerde hata yapıldı?’ diye soruyorum. Amacım Antalya ile İzmir rekabeti yaratmak değil. Çok farklı özellikleri olan yerler Antalya ve İzmir. Tercan, ‘Antalya tanıtım atağı yaptı. İstanbul ve Antalya yıllardır fuarlarda tanıtılıyor. İzmir ise bunu yapmadı’ diyor. ‘Her şey dahil’e karşıyızMalum uzun zamandır İzmir’de otel sıkıntısı çekiliyor. Tercan, ‘Biz her şey dahil sisteme karşıyız. Bunu yapmadan bölgeye turist çekmemiz lazım. Antalya sayısal olarak rekorlar kırıyor ama Aspendos gezilmiyor, Kaleiçi kan ağlıyor. İzmir’in en önemli silahı Efes. Çeşme’de cazibe merkezleri var. Alaçatı, Dalyanköy, Termal suyumuz... Dünya bu gibi özellikleri çok iyi tanıtıyor. İtalya ve İspanya turizm şampiyonu ama tanıtımdan vazgeçmiyor, ipin ucunu bırakmıyor. İzmir-Efes’te doğdu turizm ama bunu kullanamadık’ diyor. *****Yeni rakiplerimiz var, görmüyoruz Biz yıllardır İspanya ve İtalya örneğinden yola çıkıyoruz. Ancak yeni rakipleri görmüyoruz. Hırvatistan ve Bulgaristan da turizm atağında. Türkiye’nin imaj eksiklikleri, tanıtım konusundaki eksikliklerle birleşince işler bir türlü iyi gitmiyor turizmde. Bülent Tercan, ‘Birbirimizle rekabeti bırakalım. Dışarıda çok büyük rakiplerimiz var. Biz Destinasyon İzmir olarak Kuşadalı, Çeşmeli turizmciler elele verdik, dayanışma gösteriyoruz. Biliyoruz, sular yükselirse hepimizin gemisi yükselir’ diyor. Cumartesi günü Çeşme’de suları yükselten bir örnekle turizme devam edeceğim.

Devamını Oku

Eğitim Reformu Girişimi ‘kaliteli eğitim’ yolunda iddialı yürüyor

21 Mart 2008

Açık Toplum Enstitüsü Türkiye Genel Müdürü Hakan Altınay’la aylar önce Türkiye’de eğitimi konuşmuş, OECD’nin PISA araştırmasını değerlendirmiştik. Bu araştırmaya göre Türkiye’de eğitim alan öğrencilerin yüzde 2’si dünyanın her yerinde iş bulabilecek seviyede. Türkiye’de 15 yaşındaki öğrencilerin en başarılı yüzde 2’si, Avrupa’nın en zengin ülkesi olmayı başaran İrlanda’nın yüzde 2’sinden ve Amerika’daki yüzde 2’den daha başarılı. Ancak aynı yaş grubundaki öğrencilerin yüzde 60’ının durumu Mısır, Fas ve Ürdün’ündeki öğrencilerin de altında. Türkiye’deki eğitim sorunlarının başında bu geliyor, kaliteli eğitim. Geçtiğimiz günlerde Eğitim Reformu Girişimi’nin yaptıkları çalışmaları dinleme fırsatı buldum. ERG eğitimdeki reform ihtiyacına karşılık verecek ihtiyaçların tespit edilmesi, geniş ufuklu bir alanda politikalar üretilmesi için kuruldu. Kuruluş tarihi 2003. Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi bünyesinde çalışmaya başladı. Hedefi; herkes için kaliteli eğitim. Girişimin katılımcıları arasında akademisyenler ve iş dünyasından isimler var. Güler Sabancı, Hüsnü Özyeğin, Hamdi Akın, Halis Komili, Ersin Özince, Arzu Sabancı Dinçer, Prof. Tosun Terzioğlu, Murat Sungar, Hakan Altınay, Ayla Göçer, Candan Fetvacı, Nuri Çolakoğlu, Celal Beysel, Ersin Arıoğlu, Enver Yücel. Aklıma ilk gelen isimler. 2003’ten 2007’ye yaptıkları çalışmalar bir kitaba sığmaz. Din eğitiminden mesleki eğitime, okul öncesi eğitimden öğretmenlerin eğitimine kadar eğitimin her boyutunda kapsamlı çalışmalar yapılmış. ERG Direktörü Üstün Ergüder, 4 yılda 4 bin katılımcıya ulaştıklarını söylüyor. Gelecek 3 yıl için hedeflerini de 3 noktada topluyor: Eleştirel Düşünce, Öğretmenler ve İtilaflı Konularda Diyalog. ERG eğitimde yıllardır Türkiye’nin çözemediği konulara farklı noktalardan yaklaşıyor. İdeolojik değil. Tamamen bilgi ve aklı ön plana alarak. Örneğin, ‘Eğitim İzleme Raporu 2007: Reformun Onuncu Yılında Türkiye’de Eğitim, 1997-2007’. Bu çalışma 8 yıllık kesintisiz eğitimi değerlendiriyor. ERG’yi yakından tanıma fırsatı bulduğum ortamda, FİBA Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hüsnü Özyeğin’in dikkat çekici değerlendirmeleri oldu. Hatırlatayım, Özyeğin’in eğitime yaptığı katkılar The New York Times’ta da haber olmuştu. Okul ve kız yurdu projelerinin yanısıra Özyeğin, okul öncesi eğitime odaklanan AÇEV’in de destekçisi. Özyeğin, PISA araştırmasına atıfta bulunarak, kaliteli eğitim için Türkiye’den Avrupa ve Amerika’ya giden öğrencileri anlattı. “Herhalde 2-3 milyar dolar yurtdışında eğitime gidiyordur, bu da her yıl Türkiye’de 10 üniversite kurmaya bedel bir rakam” dedi. Yurtdışındaki üniversitelerin küçük bir kısmının Türkiye’deki üniversitelerden iyi olduğunu aktarırken de, “Türkiye’de uçurum var. 2 derslikli 200 öğrencili okullar var. Urfa’da 12 yaşında ilkokula başlayan çocuklarımız var. Dersanelere de çok büyük para harcanıyor. Kaliteli eğitim için çok yapılacak var” dedi. Hamdi Akın da Özyeğin’in bu değerlendirmelerinin ardından bir öneri ortaya attı. “Hepimiz okullar yaptırıyoruz, sonra da devlete devrediyoruz. Madem bu kadar çalışma yapıyoruz. Okul yaptıralım ve devlete devretmeyelim, okulları kendimiz işletelim” dedi. Özyeğin de Akın’ın bu fikrini benimsedi. Önümüzdeki dönemde ERG katılımcıları eğitim alanında farklı çalışmalara imza atarken, bir yandan da kendi okullarını yaptırıp işletmeyi de tartışacak.DİP NOTERG’yi AÇEV; Sabancı Üniversitesi, TAV, Bahçeşehir Üniversitesi, Aydın Doğan Vakfı, Vehbi Koç Vakfı, Hedef Alliance Holding destekliyor.

Devamını Oku

Su içsek yarıyor!

19 Mart 2008

Kilo verme sıkıntısı çekenlerin sığındığı bir söylemdir bu: ‘Su içsem yarıyor.’ Gerçekler çok farklıdır oysa fazla yemezseniz kilo almazsınız. Ancak ‘Su içsem yarıyor’ sözü aslına bakarsanız çok doğru. Bunu Hayat Su Genel Müdür Yardımcısı Ender Buruk ve Beslenme Danışmanı Dr. Yasemin Bradley’le sohbetimizde düşündüm. Yetişkin bir insan vücudunun yüzde 50-60 kadarı su. Bebeklerde ise bu oran yüzde 70. Yeteri kadar su içmedikçe sağlıklı olmak mümkün değil. Kabızlıklık, baş ağrısı, yorgunluk ve konsantrasyon eksikliğinin nedeni vücudun susuz kalması olabiliyor. 22 Mart Dünya Su Günü nedeniyle Hayat Su ve Bradley bir işbirliği içine girdi. 22 Mart’tan itibaren Yasemin Bradley’in su konusunda halkı bilinçlendirme yazıları çıkmaya başlayacak. Buruk, “Bu satışlarımızı artırmaz ama halkı bilinçlendirir. İnsan vücudundaki suyun yüzde 60’ı haftada bir yenileniyor ve bu yeniliğin nasıl yapıldığı önemli” diyor. İçtiğimiz suyun ne kadarının su olduğu, içinde hangi minerallerin de olduğu önemli. Hayat Su’nun önemli bir özelliği içeriğindeki kalsiyum magnezyum oranının ve pH’nın yüksekliği. (pH önemli çünkü pH’ı düşük sular asidik ve aşındırıcı olabiliyor)Yasemin Bradley, sudaki kalsiyum magnezyum oranının önemini özetlerken, “Bir insan günde 1000-1500 mg kalsiyum magnezyum almalı. 2 litre Hayat Su’da bu oran 50 mg. Sudaki bu oran kasların gevşemesine yardımcı oluyor” diyor. Ayrıca Türkiye’de 4-5 kadından birinin bağırsak sorunu yaşadığını hatırlatan Bradley, yalnızca kalın bağırsağın günde 1.5 litre suya ihtiyacı olduğunu, günde en az 2- 2.5 litre su tüketilmesi gerektiğini vurguluyor. En çok merak edilen konulardan biridir. Aynı firmanın pet şişeler için kullandığı suyla, damacanalardaki sular aynı mı? Buruk, ‘aynı ama damacanalar yıkanıyor, pet şişeler bir kere kullanılıp atılıyor’diyor. En önemlisi de galiba artık su deyip geçmemek gerektiği... Aldığımız suyun içeriğini bilmemiz, marketten aldığımız suyun ambalajındaki bilgileri takip etmemiz gerekiyor. Hayat su gibi akıp giderken, Dünya Su Günü öncesinde suya dokunduk! Neden su içmeli?- Su vücudu temizliyor.- Kabızlığı önlüyor.- Kasların yüzde 70’i sudan oluşuyor. Su azalınca yoruluyoruz.- Beynin yüzde 70-75’i su. Hızlı düşünmek için su içmeli.- Cilt susuz kalınca kuruyor. Bradley’den faydalı bilgiler: - Çay içmek su yerine geçmez.- Bitki çayı su yerine içilebilir.- Susuzluk geç hissediliyor, susamadan su için.Pazar payı % 10 Hayat Su 1984 yılında Türkiye’de ilk ambalajlı suyu başlatan firma. Damacanalı dağıtıma ise 4 yıl önce girdiler. Perakende Pet şişe su satışında lider Hayat Su 2007 yılını yüzde 10’luk pazar payıyla lider olarak kapadı. Buruk, Adana, Sakarya ve Antalya’da su kaynakları olduğunu anlatıyor. Kaynakların küresel ısınmadan etkilenip etkilenmediği konusunda da ’Kaynaklarımızda bir kayıp söz konusu değil’ diyor. VIP’ten Öküz Carpaccio açıklaması geldi KAGİDER’in Brüksel ofisinin açılışı için bir grup gazeteciyle Brüksel’e gittiğimizi ve VIP Turizm’i kara deftere yazdığımızı yazmıştım. Organizasyonu VIP yapmıştı. Öğle yemeği mönümüz için ‘öküz carpaccio ve şiş kebap’ uygun görülmüştü. KAGİDER üyeleri, ’Öküz için çeviri hatasını kim yaptı, şiş kebap nereden çıktı?’şaşkınlığını bizlerle paylaşmıştı. VIP, topu KAGİDER’e attı. “Son anda rezervasyon değişikliği oldu, transfer sorunu yaşadık, kısıtlı bütçeyle bu kadar” dedi. Öküz carpaccio için ise restoran sorumlu bulundu. Daha önce de yazmıştım, girişimci kadınlara yük olmayı o geziye katılan kadın gazetecilerin hiçbiri istemezdi. Ne diyelim organizasyon deneyimsizliği.

Devamını Oku

Kadın girişimci sayısı artıyor, kadın istihdamı düşüyor mu?

15 Mart 2008

Dünyanın 22 ülkesinden 250 iş kadını, ‘1. Uluslararası İş Kadınları Forumu’na katılmak için Mersin’deydi. Girişimci İş Kadınları Derneği (GİŞKAD) ile birlikte Dış Ticaret Müsteşarlığı ve Akdeniz İhracatçı Birlikleri’nin de desteğiyle düzenlenen forumda önceki gün Bakan Kürşad Tüzmen de konuşma yaptı ve ‘Girişimci kadın sayısı artıyor’ dedi. Kısa bir süre önce KAGİDER’le Brüksel’deydik. Orada da sık sık konuşmalarda Türkiye’de kadınların iş yaşamına katılım konusu gündeme geldi. KAGİDER Başkanı Gülseren Onanç bu konuda konuşurken, ‘Türkiye’de kadın istihdamı çok düşük düzeyde. Yüzde 24’lük oranla dünya sıralamasında geride bir yerdeyiz. Kadın girişimcilerin sayısı da düşük’ demişti. Rakamları hatırlatalım, TÜİK verilerine göre; AKP iktidarı döneminde 2003-2007 arasında Türkiye’de kadın istihdam sayısı 250 bin azaldı. Aynı dönemde erkek istihdamı ise 1 milyon 250 bin kişi arttı. Merak ettim Kürşad Tüzmen’in elinde bir rakam var mı? Girişimci kadın sayısı artıyor mu?Bu arada TÜSİAD Brüksel temsilcisi Bahadır Kaleağası, Brüksel’de Kadın Hakları Komisyonu Türkiye raportörü Emine Bozkurt’un KAGİDER ve Nimet Çubukçu için Avrupa Parlamentosu’nda düzenlediği toplantının ardından, ‘Kadın bürokrat sayısında da gözle görülür bir düşüş var’ şeklinde bir yorum yaptı. Bakanlıklara bağlı kurumlara bir göz attım, kadın yönetici yok denecek kadar az. Avrupa Birliği 2000 ile 2005 yılları arasında kadın istihdamını yüzde 56.3’e çıkardı.Biz yerimizde saymak bir yana geriye düşüyoruz. Başbakan’ın ‘en az 3 çocuk doğurun’ mesajından sonra ulusal kadın istihdamı politikasından söz etmek hayli zor. Acaba Başbakan, bizden bunu bekleyen AB’ye bu konuyu zamanı geldiğinde nasıl anlatacak merak ediyorum. *****Uptown çocuk, Otim ise dekorasyon merkezi oluyorÇatısı altında hazır giyimden gıdaya her türlü ihtiyacı karşılayan alışveriş merkezlerinin sayısı her geçen gün artarken, bir yandan da konsept alışveriş merkezleri açılmaya başladı. Bunlardan biri kısa bir süre sonra İstanbul-Fulya’da hizmete girecek. Uzun zamandır mobilya ve dekorasyon merkezi olarak anılan Fulya’da 22 Mart’ta Elite Concept açılacak. Otim binasındaki Elite Home&Garden bir süredir yenileniyor. Hatta bir süre önce Abdullah Gül’ün damadı Mehmet Sarımermer’in Yönetim Kurulu üyesi olduğu Apek Mobilya’ya ait Medallion Mağazası’ndaki yüzde 80’lere varan dev indirimden sonra yüzde 70’lere varan indirimi Elite Home&Garden yaptı. Fulya’daki mobilya bereketi arttı. 22 Mart’ta açılacak Elite Concept’te 35 ünlü marka yer alacak. Ayrıca Elite Concept’in açılmasıyla İstanbul yeni bir sergi ve müzayede salonuna daha kavuşmuş olacak. Merkezde her ay sergi ve müzayede düzenlenecek. Çocuk için ayrı merkezİstanbul’un ilk çocuk alışveriş merkezi olacak Mohini Çocuk Aile Yaşam Merkezi de Maya-Uptown’da (Etiler’de) Eylül’de açılacak. Bu merkezde çocukların ihtiyacı olan ürünlerin satıldığı mağazaların dışında ailelerin çocuklarıyla kaliteli saatler geçirecekleri alanlar da olacak. Merkezin yüzde 24’ü mağazalara, yüzde 25’i eğitim, yüzde 23’ü eğlence, yüzde 16’sı market, yüzde 10’u da yeme içme yerlerine ayrıldı. ***Gül’ün damadı Etiler’e taşındıAbdullah Gül’ün damadı Mehmet Sarımermer’in ortakları arasında olduğu Apek Mobilya’nın yeni mağazası ise Etiler Nispetiye Caddesi’nde. Mağazanın yeni ismi Visionnaire.

Devamını Oku