Louis Vuitton firması için verdiği seksi pozu görünce bir kez daha ‘Helal olsun kadına’ dedim. Evet estetik ve botoks nedeniyle yüzünde yaprak kımıldamıyor, suratı ifadesizleşti, kabul ediyorum. Ama kim istemez 50 yaşında böyle bir vücuda sahip olmayı? Bunu oturduğu yerden yapamıyor tabii ki, fitness onda bir saplantı haline gelmiş.1.54 cm boyunda 50 kilo olan Madonna neler yapıyor, araştırdım. n Güne evinde Ashtanga yoga yaparak başlıyor. Kaslarını güçlendiriyor. Olimpiyat atleti standardına ulaşmış. n Yogadan sonra pilates yapıyor. Pilates stüdyosuna da bisikletiyle gidiyor.n Öğlen yemeğinden sonra tüm gün çalışıyor. Bu sırada yaptıkları değişiyor. Ağırlıkla çalışma, yüzme, dans, bisiklet...n Pazar günleri bacak kaslarını güçlendirmek içi at biniyor. Ayrıca ofisinde step makinesi var. n Haftada 3 saat kaslarını gevşetmek için shiatsu masajı yaptırıyor.Peki ne yiyor?Makrobiyotik besleniyor. KAHVALTISebze çorbası + taze sebze veya meyve / veya sularıÖĞLEN - AKŞAMBuharda sebzeTofu, tohumlar, baklagiller Makrobiyotik beslenme nedir?Japon geleneğinden esinlenilmiş bir beslenme biçimi.Tahılları baz alıyor. Bunları sebze ve baklagillerle destekliyor.İşlemden geçmiş, rafine yiyeceklerden kaçınılıyor. Şeker, alkol, baharat, yumurta, et ve peynirden uzak duruluyor. Organik yiyecekler seçiliyor. Taze sebze-meyve yeniliyor. Pişirme tekniklerine de el atıyor. Örneğin; mikrodalga kullanılmıyor. Yeme biçimine de özen gösteriliyor. Yiyecekler sakin bir ortamda yavaş yavaş çiğnenerek yeniliyor. Madonna hiç mi çikolata-kek-kurabiye yemez?Ayrıldığı kocası Guy Ritchie biraz kilo almasını istediği için eve habire çikolata, şekerleme getirirmiş. Ama Madonna hiç dokunmazmış. Evde pişen elmalı turtadan bir çatal yermiş. Ara sıra organik şarap içtiğinde ise bu şarabı yakmak için ekstra spor yapıyormuş.Okul yemeklerine alternatif sevgi paketiDanışanlarımın arasında ilköğretim çağındaki çocuklar da var. Şimdiye kadar ‘Okuldaki yemekleri severek yiyorum’ diyene rastlamadım. Haftalık mönülerini gördüğümde gözlerime inanamıyorum! Görünüşe göre bir diyetisyenin hazırladığı ama şişmanlatıcı, sağlıksız bulduğum listeler bunlar... Çocukların çoğu kantine yöneliyor. Orada buldukları da beyaz ekmeğe bol yağlı tostlar, şekerli meyve suları, gofret-şekerlemeler. Kepekli ekmek bile yok okul kantinlerinde... Bence velilerin toplanıp duruma el koyması gerekiyor. Çünkü ödediğiniz tonla para boşa gidiyor, çocuklarınız aç kalıyor, sağlıksız yiyeceklere alışıyorlar. Çocuklarınıza sevgi paketihazırlayın.Çoğu okul yönetimi içeriye yemek girişine izin vermiyor. İzin verenler için, annelere, çocuklarına bir sevgi paketi hazırlamalarını öneriyorum. İçinde şunlar olabiliyor:Light sandviç ekmeği içine3 köfte+domates+marul 80 gr. ton+1 haşlanmış patates+marul 1 dilim peynir+domates+marul 1 haşlanmış yumurta+1 dilim peynir+domates+marul Bazen de salata veya çocuğun sevdiği sebzeler üzerine bunlar yerleştiriliyor. Yanında da 1 kutu ayran, süt veya sade-meyveli probiyotik yoğurt.Tatlı veya ara öğün olarak da 1 muz / 1 elma veya küçük bir müsli bar. Fazla kilolu veya şişman olan çocukların çoğu öğlen sağlıklı beslenmeye döndüklerinde hemen kilo vermeye başlıyor.Dr. Bradley’nin light mutfağıBalık köftesiMalzemeler:n 500. gr taze balık n 2 adet haşlanmış patates n 3-4 sap yeşil soğann Yarım demet maydanoz n Baharat Hazırlanışı:Balığı haşlayın. Derisini ve kılçıklarını ayırıp, etini bir kaba alın. Soğan ve maydanozları ince kıyın. Tüm malzemeyi karıştırın, yoğurun. İri yassı köfteler haline getirin. Pişirme kağıdı sereceğiniz fırın terpsisine yerleştirin. Üzerine çörek otu serpin. 170 derece fırında 30 dakika kadar pişirinSepetteki SağlıkMaydanoz Vücuda vitamin sağlayan en önemli bitkilerden biri. Adeta bir multivitamin! Karaciğere destek. Kanı temizliyor. Sindirimi kolaylaştırıyor. Bol C vitamini, Beta -karoten (A vitaminin bitkisel şekli), klorofil, zorunlu yağlar içerdiğinden bağışıklık mekanizması için de çok önemli. Kadınlarda adet dönemi yakınmalarına da iyi geliyor
Geçen hafta sonu Paris’teydim. Ara sıra ruhumu zenginleştirmek, kendime dışarıdan bakmak, farklı bir hava solumak, gözlem yapmak için çıktığım yolculuklardan biriydi... Bundan 15 gün önce de Amerika’daydım. İki ulusu karşılaştırma fırsatım doğdu. Çok net gözlemlerim var...FRANSIZLARFransızlar doğru-dürüst yemek yiyor. Yemeklerde hep yan masaları da gözledim. Başlangıcı, ana yemeği, tatlısı, içkisi, hiçbir şeyi atlamıyorlar! Yavaş yiyorlar. Saatlerce sohbet ederek masada kalıyorlar. Yiyeceklerden korkmuyorlar. “Junk food” (kötü, sağlığa zararlı paket yiyecek) yok denecek kadar az. Fast food zincirleri çok yoğun değil. Hiç diyet dergisi veya light ürün görmedim. En azından ortalık yerde yok! Kendileriyle barışık görünüyorlar. Paris’te hiç aşırı şişman görmedim. Aslında şişman görmedim!Son olarak efsanevi modacı Coco Chanel’in gençlik dönemini anlatan bir filmde rol alıyor Audrey Tautou. Ülkemizde de çok sevilen bir yıldız. Bazı insanları sevememezlik edemiyorsunuz. O da böyle işte; Fransız sinemasının Julia Roberts’ı! Bu yaz İtalya’da aşırı zayıf şekilde fotoğraflanınca Fransızlar “Böyle çok güzelsin, sakın kilo verme” diye tutturmuşlar. Haklılar da!Diyet yapmıyorlar!“Fransız Kadınlar Şişmanlamaz” adlı kitap 2005’te yayımlandığında best-seller olmuştu. Türkçe olarak da yayımlandı. Yazarı Mireille Guiliano Amerika’daki öğrencilik yılarında aşırı şişmanlamış, sonra Fransa’ya dönünce fazla kilolarından kurtulmuş biri... Şu anda önemli bir şirketin yöneticisi olan yazarın yararlanabileceğimiz gözlemleri var. En ilginçlerini seçtim:Mevye sebze YERLER........ Günde 3 öğün yemek yerler. Habire atıştırmazlar. Hiçbir zaman kendilerini aç bırakmazlar. Yağı-şekeri azaltılmış veya tamamen kaldırılmış yiyecekleri tercih etmezler. Gerçek yiyecekleri kararında yerler. Bol sebze, meyve yerler. Midelerini tıka basa doldurmazlar. Herkesin farklı zayıf noktaları olduğunu ve bunları nasıl kompanse edeceklerini bilirler. Çok fazla televizyon izlemezler. Evde akşam yemeği yemeyi de en az dışarıda yemek kadar seksi bulurlar. Yürüyebilecekleri her yere yürürler. Bütün gün su içerler. Çok iyi bir saç kesimi, bir kadeh şampanya ve güzel bir parfümle bir kadının birçok şeyi başarabileceğini bilirler. Gülmeyi severler. Diyet yapmazlar. ....Ve Fransız kadınlar şişmanlamaz.AMERİKALILAR Geçiştirmece şeklinde yemek yiyorlar. Çok hızlı yiyorlar. Hep bir yerlere yetişme telaşı içinde gibiler. Yiyeceklerden korkuyorlar. Ortalık junk food kaynıyor. Hemen herkesin elinde ya bir gazoz, ya şekerleme-gofret görüyorsunuz. Her yerde diyet dergileri göze çarpıyor. Önemli bir endüstri haline gelmiş. Adım başı bir fast food restoranı var. Amerika’da aşırı şişman görmek sıradan bir olay. Çoğu kişi de şişman kategorisinde.NİSUAZ SALATAMalzemeler:n 80 gr light ton balığın 5-6 yaprak maruln 2 avuç taze ıspanakn 3 siyah zeytinn 1 haşlanmış yumurtan 1 avuç kiraz domates Hazırlanışı:Sos için n 1 çay kaşığı hardal n 1 tatlı kaşığı zeytinyağın 1 yemek kaşığı sun 1 yemek kaşığı sirke / limon suyu Ton balığının suyunu iyice süzün. Teflon bir tavada çevirerek pişirin. Büyük bir tabağa marul ve ıspanakları ellerinizle parçalayarak koyun. Domatesleri de ekleyip, sosu dökün ve iyice karıştırın. Orta kısma ton balığını yerleştirin. Yanlarını da halka halka doğrayacağınız yumurtayla süsleyin. İşte yaza hazırlanırken sık sık kullanabileceğiniz hem tok tutacak, hem zayıflatacak bir salata. Akşam yemekleri için ideal. Evde yemek olmadığı zamanlarda imdadınıza yetişebilir.Alfalfa Ülkemizde bilinmeyen, tanıtmaya çalıştığım bir tahıl. n Londra’da yaşarken tahılını pişirerek veya filizlenmiş halini salatalara koyarak kullanıyordum. Ağızda bezelyemsi bir tat bırakıyor. Süper yiyeceklerden biri. Ülkemizde bulunmasa da bilmenizi istedim. n Bezelye ve fasulye ailesinden mor çiçekli bir bitki.n Adı Arapça’dan geliyor: “Tüm yiyeceklerin babası” demek.n Kökleri çok derinlere ilerleyebiliyor. Hatta madencilerin kasklarına değdiği söyleniyor. Bu yüzden de topraktan vitamin ve mineralleri bünyesine daha rahat alabiliyor. n 40’dan fazla bioflavanoid içeriyor (antioksidan bileşik) n Yaşam için gerekli tüm vitamin ve mineralleri içeriyor. n Kökeni Doğu Akdeniz ve Batı Asya. n 1500’lü yıllarda İspanyollar Amerika’ya taşımış. n Avrupa ve Amerika’da bitkisel destek olarak çok yaygın kullanılıyor. n Narenciyeden 4 kat fazla C vitamini içeriyor.n Lif oranı çok yüksek; kabızlığı önlüyor n Tablet, toz, çay şeklinde de satılıyor.
Kalıcı başarı sağlamak istiyorsanız, diyet yapmayı değil, sağlıklı beslenmeyi bir yaşam biçimi haline getirin! Bu arada unutmayın; Hiçbir sağlıklı yaşam biçimi günde en az 8 bardak su içmeden sağlanamaz. Su çok önemli bir “kilo verme yardımcısı”dır. Neden mi? Suyun kalorisi yoktur. Mideyi doldurur. Böylece daha çabuk tokluk hissederiz. Tamamen zararsız bir iştah azaltıcıdır. Atıştırmanın önüne geçer. Diyet yapmakla oluşan toksinlerin vücuttan atılmasını sağlar. Metabolizma için gerekli mineraller sağlar. Yeterli su içip içmediğinizi nasıl kolayca anlayabilirsiniz?Basit bir yöntem var: Eğer idrarınız koyu renkli ve kokulu çıkıyorsa içtiğiniz su miktarı yetersiz demektir. Berrak ve açık renkli idrar yeterli su içtiğinizin göstergesidir. (Bazı ilaçlar idrarda renk veya koku değişikliğine yol açar.) Su içmeyi nasıl alışkanlık haline getirebilirsiniz?En çok zaman harcadığınız yerlerde su bardağı veya şişesi bulundurun. Ofiste, arabada, tv seyretmekten hoşlandığınız koltuğun yanıbaşında, egersiz yaparken... Böylece su içmeyi alışkanlık haline getirebilirsiniz.Diyetteyseniz:Eğer daha az yemeye başladıysanız, daha çok su için. Ne kadar su içerseniz için:0 kaloridir. Eğer kilo vermeye çalışıyorsanız günde en az 1,5 litre su içmelisiniz. Ve bu suyu güne yaymalısınız. Su etkili bir kilo verme yardımcısıdır. Açlık hissini azaltır, tokluk hissini artırır. Su içmek için susuzluk hissetmeyi beklemeyin, susuzluk hissetmeden su için. Kalorili içeceklerden kaçının. Unutmayın; en sağlıklı içecek sudur! Suyunuzun kaliteli olmasına özen gösterin! pH: Suyun sertlik derecesini gösterir. Potansiyel hidrojen demektir. Suyla karışmış hidrojen miktarını gösterir. Ph değeri 0-14 arası bir rakamla belirtilir. 7 nötrdür. Tüm asitlerin pH’ı 7’nin altındadır, tüm baziklerin ise 7’nin üzerindedir. Topraktaki suyun pH’ı 6-8,5 arasında değişir. Düşük pH’lı su asidik, aşındırıcı olabilir. Asidik su, borulardan bakır, demir, kurşun ve çinko gibi metalleri suya karıştırabilir. Vücut için yararlı olan bazik su içmektir. Hızlı yerseniz şişmanlarsınız!İngiliz Tıp Dergisi’nde yayımlanan bir araştırma sonucuna göre hızlı yiyenler, 3 kat daha fazla şişmanlıyor. Çünkü beyinin size “doydun- dur” komutu verebilmesi için 20 dakikaya ihtiyacı var. Eğer önünüzdeki yiyeceği hızlı silip, süpürürseniz beyine yeterli zaman tanımamış oluyorsunuz. O zaman da doygunluk hissedinceye kadar çok daha fazla kalori tüketirsiniz. Sonuç: Fazla kilolar!Birazcık yavaşlamak için bazı öneriler:Düşük kalorili, yüksek hacimli yiyeceklerle açılış yapın. Yağsız sebze çorbaları, salatalar gibi. Yemeklerden önce 1 -2 bardak su için. Çok aydınlık ortamda yemek yemeyin. Araştırmalara göre parlak ışık bizi daha fazla yemeye itebiliyor. Çatalınızı normalde kullandığınız elinizle değil, diğeriyle tutun. Yemeniz yavaşlayacaktır. Televizyon karşısında veya bilgisayar başında yemek yemeyin. Kendinizi çikolata kadar iyi hissettirecek meyveler neler?Elma, portakal ve üzüm. Ohio’daki Ashland Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre bu meyveler aynen çikolata gibi bize mutluluk veriyor. Özellikle üzümde bu etki daha çok ortaya çıkıyormuş. Brunch’ları tehlikeli buluyorum!Özellikle kilo vermeye çalışıyorsanız brunch’lardan uzak durun derim. Kahvaltı çok önemli, sindirim sistemine ‘başla’ komutu veriyorsunuz. Düzenli kahvaltı yapanların yapmayanlara göre kilolarını çok daha rahat korudukları kanıtlanmış durumda. Ancak araştırmalar kahvaltıda tüketilen kalori arttıkça, gün boyunca tüketilen toplam kalorinin de arttığını gösteriyor. Yani “Şöyle güzel bir kahvaltı yapayım, sonra fazla yemem” deseniz bile duramıyorsunuz. Daha çok yemeye başlıyorsunuz! Bu yüzden, yaza da şunun şurasında 3 ay gibi kısa süre kalmışken, gelin brunch’ları es geçelim. Arkadaşlarınızla yemek için buluşun. İnsanın açık büfede, bir sürü poğaça, börek, sucuk arasında gözü dönebiliyor. Ama bir lokantada yemek ısmarlarken daha kontrollü davranabiliyoruz.Penelope Cruz formunu nasıl koruyor?Oscar’ı bence haketmedi, ama Oscar töreninde harika görünüyordu. En iyi yardımcı kadın oyuncu ödülünü aldığı Vicky, Christina, Barcelona filmi boyunca tüm yıl olduğu gibi özel eğitmeniyle çalışmış. Eğitmeni Gunnar Peterson şöyle diyor: “Holly- wood kadınları her zaman en iyisini yapmaya çalışır. Penelope de öyledir!” Film boyunca kardiyo ve esneme harketleri yapmış, ağırlıklarla çalışmış. İngilizler derki: No pain, no gain! (Acı yoksa, kazanç da yok.) Yani oturduğumuz yerde fit olamıyoruz, kilo veremiyoruz. Biraz ter dökmek gerekiyor.
Bu Japon annelerinin bir deyişi imiş. “Yüzde 80 dolunca yemeyi bırak” anlamına geliyor. Elimdeki kitaptan sizin için seçtim. “Japon Kadınlar Yaşlanmaz veya Şişmanlamaz”. Yazarı: Naomi Moriyama. Yolculuklara kitap taşımıyorum. Gittiğim yerden ilginç kitaplar alıp dönüyorum. Yine öyle yaptım; San Francisco’dan işimle ilgili birçok kitap yüklenip döndüm. Kitabımın yazarı Naomi Moriyama. Tokyo doğumlu, ama genç kızlığından beri Amerika’da yaşıyor. “Batı diyetinde en çok şişmanlatan ne” diye sorulduğunda şöyle yanıtlamış: “Tabakların büyüklüğü! New York’un göbeğinde yaşıyorum. Apartmanımın etrafında herhalde tüm dünyadakinden daha fazla şeker, çikolata, kek-kurabiye-cookie, dondurma çeşidi satılıyor. Ama Japon tarzı beslendiğimde kendimi çok daha enerjik ve canlı hissediyorum.” 45 yaşındaki Moriyama’ya bir çok yerde hangi üniversiteye gittiği soruluyormuş. Yandaki fotosuna bakınca niye olduğunu anlamak zor değil! Kitapta annesinin Tokyo Mutfağı’ndan yedi sır vermiş. Bakalım sırları neymiş: Japon mutfağı balık, soya, pirinç, sebze ve meyveden oluşur. Brüksel lahanası, lahana, brokoli, su teresi, karnabahar gibi sebzeler Japon mutfağında çok kullanılır. Bu sebzelerin kanseri önlemeye yardımcı olduğu kanıtlanmış durumda. Japonlar çok daha küçük porsiyonlar kullanır ve yemeklerini güzel küçük tabaklarda sunarlar. Japon pişirme yöntemleri çok hafiftir. Japonlar her yemekte ekmek yerine pirinç yer. Japon kadınları çok güçlü kahvaltı hazırlamayı bilirler. Tipik bir Japon kahvaltısı şöyledir: Yeşil çay, bir kase buharda pişmiş pirinç, miso çorbası, deniz yosunu, bazen küçük bir omlet veya bir parça somon. KÜÇÜK PORSİYONLAR...Bu kahvaltıyı yurt dışındaki otellerde gördüğümde balık tencerelerinin kapaklarını midem bulanarak kapadığımı hatırlıyorum. Beslenme kültürü diye bir şey var. Bizim kültürümüze hiç uymayan bir kahvaltı stili bu. Ama çok sağlıklı olduğu kesin. Japon kadınlar tatlıya bayılır... Ama farklı bir biçimde. Ancak çok daha seyrek ve daha küçük porsiyonlarda yerler. Japon kadınların yiyeceklerle daha farklı bir ilişkisi vardır. Kendini yiyeceklerden mahrum etme, deprivasyon şeklinde değildir. Yiyeceklere çok daha sağlıklı bir biçimde yaklaşırlar. Amerikalı kadınlar gibi kendilerini sevdikleri yiyeceklerden mahrum etmezler. Amerika’daki bu kendini “Ağır biçimde yiyeceklerden mahrum etme” şeklinin obeziteye yol açtığı düşünülüyor.
İnanılacak gibi değil, ama başardım! Önceki gidişlerimde hep 1-1,5 kilo alır gelirdim. Bu kez çok dikkatli davrandım. Akşam yemeklerini erken ve hafif yedim, veya meyve-yoğurtla geçirdim. Amerikan porsiyonları inanılmaz büyük, sağlıklı yemek için cambazlık yapmanız gerekiyor. Amerikalıların kahvaltısı şekerli yoğurt, bagel, krem peyniri, fıstık ezmesi ve çeşitli kek ve kurabiyelerden oluşuyor.Uçakta tatlılara dokunmadım. Sadece ana yemekle, salata yedim, su ve çay içtim. Sonuç tam isediğim gibi oldu. San Francisco’daydım. Benim için ayrı bir önemi var; 3 yıl önce burada City Hall’da evlenmiştim. City Hall şehrin en güzel binasıdır. 1954’de Marilyn Monroe ile beyzbolcu kocası Joe di Maggio da burada evlenmişler. Hatta nikahı kıyan memur sonradan “O vesvese arasında gelini öpmeyi unuttum” diye çok üzülmüş. Üzülmekte yerden göğe kadar haklı, öpülmesi unutulacak gelin mi Marilyn? Bence dünyanın en güzel şehri San Francisco, zaten ‘herkesin şehri’ diye lakabı var. Bu kez dünyanın en önemli üniversite hastanelerinden birini (UCSF) görme ve işleyişini gözlemleme fırsatı buldum: Tek kelimeyle hayran kaldım. Ama aynı bizde olduğu gibi hastanelerin diyet mönülerine itirazım var! Yeni ameliyattan çıkmış, yüksek lifli beslenmesi gereken bir hastaya nasıl bir kahvaltı geldi dersiniz? Domuz kızartması-yumurta, kraker, kahve...Çok hoşuma gidenlerden bir-iki not aktarayım size...Ameliyat süresince hasta yakınlarını özel bir bekleme salonuna alıyorlar. Size telefonla sürekli bilgi geliyor. “Ameliyata aldık. Şimdi açılıyor, her şey yolunda, şimdi dikiş atıp kapatıyoruz” gibi... Bunu saat başı yapıyorlar. Hijyene inanılmaz dikkat ediyorlar. Hastayı görmeye gelen her doktor elini antibakteriyel sabunla yıkmadan içeriye girmiyor. Muayenesini de eldivenle yapıyor.Hastane girişindeki bekleme salonuna gönüllü bir sanatçı gelip arp çalıyor. Hastaları ve yakınlarını rahatlatmak için ne güzel bir yöntem... Küçük bir meditasyon odası var. Mescit değil! Her dinden kişiye açık, herhangi bir işaret taşımıyor. İçerisi çok sade döşenmiş. Büyük bir deftere inancınız ne olursa olsun dileklerinizi yazabiliyorsunuz.Açaİn Palmiye familyasından bir bitkinin meyvesi. n Siyah-mor bir meyve. n Son yıllarda özellikle Amerika’da meyve suyu çok gözde. n Çekirdekleri vücuda yararlı yağlar içeriyor. n Antioksidan gücü çok yüksek. n Bazı araştırmalarda açai suyu içtikten 2 saat sonra kanda antioksidan seviyesinin yükseldiği saptanmış. n A ve C vitaminleri, demir ve kalsiyum mineralleri içeriyor. n Liften zengin. n Tadı ve rengi böğürtlenle nar karışımını andırıyor.
Uyesi bulunduğum Şişmanlık Araştırma Birliği’nin (ASO) Londra’da katıldığım Obesite ve Kanser kongresinde bilim adamlarının kanserden korunma önerilerinde başı kırmızı etten uzak durmak çekiyordu. Tuzu azaltmak, tuzlanmış, rafine ürünlerden uzak durmak da yine önerilerden biriydi. Dünya Kanser Araştırma Vakfı’nın bu konudaki kesin verilerine bakalım: Haftada 500 gramdan fazla et (pişmiş haliyle) kalın bağırsak kanseri riskini artırıyor. Kırmızı et demir içeren, N-nitroso bileşiklerinin oluşmasına yol açan bir eleman içeriyor. N-nitroso bileşikleri hücre yapısını bozuyorlar. Ayrıca serbest radikal üretimi artıyor ve kalın bağırsak mukozası (bağırsağın içini kaplayan cilt) zarar görmeye başlıyor. Önerilen kırmızı eti tamamen kaldırmanız değil, tüketimini azaltmanız! Tuz ve tuzla korunan yiyecekler mide kanserinin olası nedenleri arasında gösteriliyor. Araştırmalar aşırı tuz tüketiminin mide mukozasına zarar verdiğini gösteriyor. Bu hücreler de kanserleşmeye başlayabiliyor. Aşırı tuz tansiyonumuzu yükseltip, kalp hastalıkları riskini de artırıyor. Günde 6 gramdan fazla (1 çay kaşığı) tuz tüketmemeliyiz. Günlük beslenmemizde tuzun çoğu işlenmiş yiyeceklerden, ekmekler, hazır yemekler, soslardan geliyor. Mümkün olduğunca taze, işlemden geçmemiş yiyecekler tercih etmelisiniz. Taylandlılar’da kanser niçin daha az görülüyor?Hafif, lezzetli, insanın sofradan ağır kalkmadığı, hep bir şeylere daha yer var duygusu yaratan bir mutfak Thai mutfağı.... İngiliz Kanser Vakfı’nın yaptığı bir araştırma dikkat çekici... Taylandlılar’da örneğin İngilizler’e göre kanser oranı daha düşük. Özellikle meme ve kalın bağırsak kanserlerinde... Araştırmacılar bunun diyet ve yaşam stiliyle ilgili olabileceğini düşünüyor. Ancak İngiltere’de çok nadir olan üst solunum yollarının bir kanseri Tayland’da fazla. Araştırmacılar suçun Taylandlılar’ın yediği bir tür tuzlanmış balığa ait olduğunu saptadı. Şimdi tuzlu balıktaki kanserojen nitrosamin bileşiklerinin kansere yol açış mekanizmasını inceliyorlar.MantarlI börekMalzemeler:2 avuç mantar2 adet taze kırmızı biber 1 soğan 1 yemek kaşığı zeytinyağı Mantarları ince kıyın. Soğanı ve biberleri halka halka doğrayın.Hazırlanışı:Bir tavada kızdırdığınız zeytinyağında önce biber ve soğanı çevirerek yumuşatın. Ardından tavaya mantarları da ekleyerek çevirerek pişirin. Bir yufkanın ortasına malzemeyi yayın. Dört yanını zarf gibi kapatın. Uçlarını suyla yapıştırın. 180-200 derece fırında pişirme kağıdı üzerinde yufka kızarıncaya kadar pişirmeye devam edin.
Ancak sağlıklı yiyecekleri de fazla yersek şişmanlıyoruz, unutmayın! Beslenme konusunda biri best -seller olmuş (Gelecek Yiyeceklerde ve Bradley Mutfağı-İnkilap Yayınları) iki kitabım var. Bu iki kitabı yazarken bilgisayar başında sadece sağlıklı beslenmiş ama hiç olmadığım kilolara çıkmıştım. Danışanlarım eğitim düzeyi toplum ortalamasının üzerinde, gelişmeleri yakından izleyen kişiler. Ne sağlıklı, ne sağlıksız, bana geldiklerinde genel bir fikirleri zaten var. Ancak hemen hepsinin sorunu porsiyonlarının büyük oluşu... Üstelik çok yediklerinin farkında değiller. Oysa sadece porsiyonlarınızı birazcık küçülterek bile kilo verebiliyorsunuz. Başlangıç için şunu deneyin lütfen: Akşam yemeklerinizi normalde yediğinizin üçte biri oranında azaltın. Porsiyon ölçüleri için birkaç örnek vereyim: Baklagiller: 3 yemek kaşığı n Pirinç-makarna-Kuskus: 3 yemek kaşığı n Patates: 1 orta boy Patates Ekmek: 40 gr. Fındık-fıstık: 2 yemek kaşığıKuru meyve: 2-3 adetFazla yemek karaciğer yağlanmasına neden oluyorSon zamanlarda bana gelen özellikle orta yaş grubu, stresli çalışan erkeklerde fazla kiloyla birlikte tabloya hep 1. veya 2. derece karaciğer yağlanması da eşlik ediyor. Bunun tıp dilindeki adı: Hepatosteatoz. Karaciğerin aşırı yağ biriktirmesi demek. Bu aslında karaciğerin yanlış beslenmeye bir tepkisi. Karaciğer kendini çok çabuk yenileyebilen bir organ. Bu yüzden beslenme şekline biraz dikkat edip, fazla kilolar verilince bu tablo hemen düzeliyor. Karaciğer yağlanması olan kişinin alkol, kırmızı et ve rafine ürünlerden uzak durması gerekiyor. Özellikle yenilmesi gereken gıdalar ise bol sebze-meyve, lifli gıdalar, beyaz et, su. Ayrıca hergün 1-2 enginar yemelisiniz. Enginar karaciğerin toksik maddelerden arınmasına yardımcı olur. Malzemeler: 4 enginar 1 havuç 1 limonun suyu Dere otuHazırlanışı:Enginarları tencereye dizin. Üzerine çok ince halkalar halinde kestiğiniz havucu paylaştırın. Üzerini geçmeyecek kadar su koyun. Limon suyunu da ekleyin. Kapağını kapatıp kısık ateşte pişirin. Pişmesine 5 dakika kala kıyılmış dereotu parçalarını her bir enginarın üzerine yerleştirin. Tabağınıza aldıktan sonra sızma zeytinyağı eklebilirsiniz.Sepetteki SağlıkPsyllIum (Karnıyarık otu) Suda çözünen doğal bir lif. Plantago adı verilen bitki grubundan elde ediliyor. Yemeklerden önce bol su ile alındığında tokluk hissi yaratmaya yardımcı oluyor. Bu özelliğiyle kilo vermeye yardımcı. Sıvıyla birleştiğinde ilk hacminin 50 katı kadar şişme özelliğine sahip. Kronik kabızlığa karşı kullanılıyor. Kolesterolü düşürmeye de yarıyor. Bağırsak tıkanıklığı olan kişiler kullanmamalı.
Ülkemizde 2 büyük firmanın da çok başarılı yüzde 70 kakaolu çikolataları var. Bunları hem severek yiyorum, hem de keklerimde kullanıyorum. Bir çikolatanın içindeki kakao taneleri arttıkça, yani çikolata ne kadar koyuysa: n Glisemik indeksi (kan şekerini yükseltme yeteneği) düşüyor: Böylece kilo korumaya yardımcı oluyor. Fazla yeme isteği uyandırmıyor. n Antioksidan değeri artıyor: Kansere karşı koruyucu etkisi yükseliyor. Bu yeni bir haber değil aslında... 2001 yılında Londra King’s College’dan bir araştırmacı grubu küçük bir tablet siyah çikolatanın 7 soğan, 6 elma, 4 bardak çay ve 2 kadeh şaraptakine eş değer antioksidan içerdiğini saptamışlardı. Glasgow Üniversitesi’nden Alan Croizer ve diğer araştırmacı arkadaşlarıysa çalışmayı daha da ileri taşıdılar. Aynı kakao çekirdeklerinden siyah ve beyaz çikolata yaptılar ve yağını ayırdılar. Antioksidan seviyelerini ölçtüler. Siyah çikolatanın beyaza göre 2 kat fazla antioksidan içerdiğini gördüler. Bir gruba 100 gram siyah çikolata ve 1 bardak tam yağlı süt verildi. Diğer gruba ise 200 gram sütlü çikolata verildi. 1 saat sonra kanlarındaki antioksidan seviyesi ölçüldü. Sadece siyah çikolata yiyenlerin kanında antioksidan seviyeleri önemli oranda yüksek bulundu. Ancak sütle birlikte siyah çikolata yiyen veya direkt sütlü çikolata yiyenlerin kanında düzey artmadı. Araştırmacılar sütün çikolatanın içine girdiğinde belki de antioksidan etkisini engellediğini düşünüyor. Kısacası; siyah çikolata belki de bir sağlık desteği olarak bile düşünülebilir. Ancak bu yazımı okuyup her gün paket paket siyah çikolata tüketmeyin lütfen! Her şeyde olduğu gibi azı karar, unutmayın. Küçük paket çikolataların bile kalorisi 500’lerden başlıyor!Seksi yiyeceklerBeslenme şeklimiz seksüel enerjimizi de artırıp, azaltabiliyor. İşte afrodizyak; seks isteğini artıran yiyeceklerden oluşan bir liste! Çikolata, muz, çilek, hurma, elma, nar, keten tohumu, susam, balkabağı çekirdekleri, ayçiçeği, maydanoz, enginar, kuşkonmaz, soğan, sarımsak, pırasa, bakla, badem, fındık, vanilya, tarçın, zencefil, yulaf, balkabağı, domates, yağlı balıklar (Somon, ton gibi...), arı poleni, quinoa.Sevgililer günü kekiMalzemeler:n 3 yumurta n 100 gr tereyağı n 50 gr toz şeker n 2 tatlı kaşığı Stevia tozu n 1 yemek kaşığı kepekli un n 2 paket bitter çikolataHazırlanışı:n Yumurta, şeker ve unu karıştırıcıyla çırpın.n Tereyağını eritip içine karıştırın.n En son çikolataları eritip ekleyin. İyice karıştırın. nTercihen kalp şeklinde küçük silikon bir kabı tereyağıyla yağlayın. İçine kek karışımınızı dökün. n 170 derece fırında 50 dakika kadar pişirin. n Soğuduktan sonra şık bir tabağa ters çevirin. Üzerine pudra şekeri serpip, süsleyin.Çilekn Portakal kadar çok C vitamini içeriyor! n Vücut direncini artırıyor. n Cilde destek veren kollagen dokunun güçlü olmasını sağlıyor. Cildi güzelleştiriyor. n Bol mineral içeriyor; iyot, demir, fosfor ve potasyum. n Romatizmaya iyi geldiği düşünülüyor. n Dikkat; alerjiye sık neden olan bir meyve! n 100 gramında 26 kalori var.’Şubat ayında çileğin sepette işi ne?’ diye düşünebilirsiniz. Haklısınız! Ama çilek, Sevgililer Günü’ne çok yakışan, seksi bir meyve bence! Yoksa kışın çilek yemiyorum. Sadece kek-puding süslemek için kullanıyorum.