Gerek kilo kontrolü gerek de şeker tüketimini azaltmak için B planımız tatlandırıcılar. Ancak yapay olmaları kansere yol açar mı, dozu aştığımızı nereden bileceğiz gibi soru işaretleri onlardan şüphe duymamıza neden oluyor. Toksikoloji uzmanı Dr. Magnuson'a merak ettiğimiz her şeyi sorduk... Tatlı dişi olan bir toplumuz. Tatlıya bayılıyoruz ve vazgeçmek de istemiyoruz. Artı; tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de şeker hastası sayısı hızla artıyor ve bu kişiler de tatlı tüketmek istiyor. Kilo kontrolü sağlanarak, diyabete yakalanma korkusu olmadan tatlılarımızı keyifle yemek için yollar arıyoruz. Yaşım ilerledikçe daha dikkatli olmam gerektiğini biliyorum; çünkü ailemde diyabetliler de var. Gönül rahatlığıyla tatlı yemem nasıl mümkün, araştırıyorum. Tatlandırıcılar iyi bir seçenek olarak öne çıkıyor. İnceledim; tatlandırıcılar dünyanın üzerinde en çok çalışılmış katkı maddeleri. Güvenliklerini doğrulayan yüzlerce araştırma var. Ama buna rağmen hepimizin kafasında hala sorular da uçuşuyor. Özellikle de çok yaygın bir biçimde kullanılan aspartam hakkında. Netleştirmek için dünyanın önde gelen toksikoloji uzmanı Toronto Üniversitesi Beslenme Bilimleri Bölümü öğretim görevlisi Doç . Dr. Bernardene Magnuson ile konuştum. Doç . Dr. Bernardene katkı maddelerinin güvenilirliği, düzenlemeler, gıda toksikolojisi üzerinde çalışıyor. Uzmanlık alanlarından biri de düşük kalorili tatlandırıcılar. Aspartamın bileşimi nedir? Aspartam iki aminoasitin bileşiminden oluşuyor; aspartik asit ve metil ester bağlanmış fenilalanin . Bunların hiçbiri tek başına tatlı değil, ama birbirine bağlanınca bizim aspartam dediğimiz son derece tatlı bileşik oluşuyor. Amino asitler proteinlerin yapı taşları , bunlarda sorun yok. Asıl tartışılan aspartam alındığında vücutta ortaya çıkan ve sinir sistemi üzerinde toksik etkili denilen methanol...Methanol yediğimiz pek çok yiyecek tarafından zaten doğal olarak vücutta üretiliyor. 1 muz 21 mg methanol üretiyor, 340 ml portakal suyu 23 mg methanol üretiyor.340 ml ‘lık aspartame kullanılmış bir içecek 18 mg methanol üretiyor. Peki kalori avantajı var mı?Evet. Aspartam şekere göre 200 kat daha tatlı. Örneğin; 250 miligram aspartam 50 gram şekere eş tatlılık veriyor. Ama bu miktarda aspartamla 1 kalori alırken, aynı tatlılık derecesini sağlamak için kullanacağınız şekerden 200 kalori alırsınız. Aspartamı çok az kullanmak yetiyor. Toksikoloji uzmanı Doç. Dr. Bernardene Magnuson ve Prof. Dr. Adam Drewnowski ile obezitenin nasıl önlenebileceğini konuştum. 'Kilo kontrolünde kullanılabilir'Kilo kontrolünde rahatlıkla kullanılabilir mi? Güvenilir mi? Evet. Aspartam yiyecek ve içeceklerde kullanılan tüm bileşenler gibi yoğun güvenilirlik testlerinden geçirildi. Toksikoloji testi, ne kadar süreyle maruz kalındığının testleri... Klinik çalışmaların tamamlanması yıllar sürüyor. Şuna bakıldı; acaba aspartam sağlık, gelişme, davranış, genetikte değişime yol açıyor mu? Doğumsal sorunlara yol açıyor mu? Sonuç?Hayvan deneyleri aspartamın güvenilirliğini başarıyla ortaya koyunca insanlar üzerinde araştırmalar da yapıldı. Tatlandırıcıları çok tüketenlerde ve diyabetlilerde kan kimyasına bakıldı ve güvenli bulundu. Ne kadar maruz kalındığı konusu nedir?Bu da bir ürünün yiyeceklere katıldığında ve pazara sunulduğunda ne kadar kullanılacağı üzerine fikir sahibi olmamızı sağlıyor. Aspartamın kullanımı onaylanmadan önce uluslararası gıda otoriteleri tarafından araştırmalar bağımsız olarak değerlendirildi. (Dünya Sağlık Örgütü, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi, Sağlık Kanada, Avrupa Gıda Güvenlik Birliği, Gıda Standardı Avustralya Yeni Zelanda gibi otoritereler) Günümüzde aspartamın kullanımı 130’dan fazla ülkede kullanımı onaylı ve binlerce üründe bulunuyor. Nelerde var? En son düzenli almam gereken kalsiyum tabletinin içinde gördüm. Masa üstü tatlandırıcılar, düşük kalorili içecekler, kuru karışımlar, sakızlar, tatlı miksleri, pudingler ve dolgular, donmuş tatlılar, bazı yoğurtlar, vitamin destekleri, öksürük şurupları.'Aspartam diyabetliler için uygun' Peki, aspartam çocuklarda güvenli mi ?Evet, 1 yaşın üzerindeki çocuklarda güvenli. Çocuklarda davranış bozukluğu üzerine etkisine de bakıldı, hiçbir etki yok. Kanserle ilişkisine de bakıldı; yok! İstisna var! Fenilketonüri...Tek istisna bu. Genetik bir hastalık. Bu kişilerin sadece aspartam değil, tüm protein içeriği olan yiyecekleri sınırlamaları gerekiyor. Çünkü fenilalanin adı aminoaisti metabolize edemiyorlar. Peki ya hamileler, emzirenler? Onlar kullanabilir mi?Evet, şunu vurgulamalıyım: Aspartamın yiyecek ve içeceklerde kullanılabilmesi için hayvan araştırmalarında, hamilelik ve bebek gelişiminde hiçbir yan etki görülmemiş olması gerekli. Araştırma sonuçlarına göre diyabeti olan ve kilolu olan kadınlar hamileliklerinde aspartamı güvenle kullanabilirler.Aspartam kan insülin ve glikoz düzeyini etkiliyor mu?Hayır. Diyabetliler için kullanımı uygun, düşük kalorili bir tatlandırıcı. Peki bu kadar araştırmaya rağmen niçin aspartam hala çok tartışmalı?İyi bir soru... Buna yanıt yok! Bazı insanlar özellikle sosyal medya, mail, internet aracılığıyla tabanı olmayan birtakım endişeleri yaymaya uğraşıyorlar. Amaçları nedir bilemiyorum. Ama birçok insan ne yazık ki bu nedenle bu güvenli ve yararlı ürünleri kullanmakta tereddüt ediyor.'Kanser riskini artırmıyor’Aspartam vücutta dokularda birikme yapabilir mi?Kan dolaşımına girmiyor. Uzmanlar ve gıda düzenleyicileri aspartamın kanser yapmadığı konusunda birleşiyor. Hayvan, hücreler ve bakteriler üzerindeki araştırmalar da mutasyona yol açmadığını gösterdi. Peki ne kadar aspartam kullanabiliriz bir günde?Gıdalara katılan bu tür maddelere bizim 'Kabul Edilebilir Günlük Alım Miktarı' dediğimiz bir miktar vardır. Uluslarası yiyecek otoritelerinin belirlediği bir düzeydir . Bu şu demek; hayatları boyunca bireylerin risk oluşturmadan bir günde kullanabilecekleri miktar. Aspartam için bu, günde vücut ağırlığı hesaplanarak kilogram başına 50 mg. Yani 70 kg'lık bir kişi 3 bin 500 mg aspartam rahatlıkla kullanabilir diyorsunuz. Kaç kutu içeceğe denk bu?Bir günde tatlandırılmış 19 adet kutu içecek içecek ki dozu aşsın.
Havaların ısınmasıyla birlikte her yıl olduğu gibi herkesi bir telaş aldı. Kilo verme telaşı! Kışın ağır paltoların, uzun ceketlerin, kazakların altına rahatlıkla tıkıştırdığımız fazlalıklarımızı ince yaz giysileriyle örtmek imkansız! Eee, o zaman ne yapacağız? İş başa düşüyor. Vereceğiz bu fazla kiloları, başka yolu yok! İyi de nasıl diyorsunuz, biliyorum. Gelin çok işe yarayan birkaç yöntem göstereyim, siz seçin istediğinizi... Haydi kolları sıvayalım ve hafifleyelim!Total kalori redüksiyonu yöntemiBir günde aldığınız toplam kaloriyi azaltmaya dayanıyor. Normalde erişkin bir kadının alması gereken kalori miktarı 2 bin, erkekte ise 2 bin 500 kalori civarı. Bu miktar yaşa, fiziksel aktiviteye ve diğer faktörlere bağlı olarak değişiyor. Bunu 300-500 kalori azalttığınız zaman genelde rahatlıkla kilo vermeye başlıyorsunuz. Spor yapmaya vaktiniz yoksa günlük kalori alımını 500 kalori kadar kısıtlamak daha iyi sonuç veriyor. Yok, eğer sporla her gün 200-300 kalori yakıyorsanız daha rahat yiyebilirsiniz. Açıkçası ‘Tatlımdan da vazgeçmek istemiyorum, alkolümden de, hayatın keyfi kaçıyor’ diyenler için en uygun yöntem bu. Oturun bir günde neler yediğinizi yazın bir kağıda. Sonra internete girerek kalorilerini de hesaplayabilirsiniz. Biraz zaman alıyor ama değecek. Sonra 500 kaloriyi nelerden eksiltebileceğinizi belirleyin ve o yiyecekleri çıkartın. Profesyonel yardım almak dengeli bir şekilde yiyecek çıkarmak veya koymayı kolaylaştırır ve en doğrusudur. Akşam metabolizma hızı düşüyorEn çok uyguladığım program, çok iyi sonuç veriyor. Akşam yemeğini öne çekme üzerine kurulu. Hava karardıktan sonra metabolizma hızımız düşüyor. Bu saatlerde yediğimiz her şey daha çok kilo yapıyor. Kahvaltı ve öğlen yemeğini güçlü yiyin.. Akşamı saat 17-18.00 arasına çekin. Bir tür oruca girmek gibi... Örnek program... Kahvaltı- 2 ince dilim ekmek- 1 haşlanmış yumurta- 1 dilim beyaz peynir- 1 tatlı kaşığı zeytinyağı- Domates-salatalıkÖğlen- Izgara et- Salata- Ara (15.00)- 1 iri top dondurma -Taze meyvelerveya-2 kare bitter çikolata-1 küçük avuç fındıkAkşam (17-18.00)-1 kase yoğurt3 yemek kaşığı yulaf ezmesi- çay kaşığı tarçın- elma rendesiGece acıkıncaYarım paket yulaflı bisküvi- Taze meyve (seçim sizin)Glisemik indekse göre beslenmeKanada Toronto Üniversitesi’nden Beslenme Bölümü Başkanı Prof Dr. David Jenkins 1981’de şöyle bir deney yapıyor. Topluyor bir grup şeker hastasını, ağızdan saf glukoz yani kanımızdaki şekeri veriyor. Bakıyor ki; bu kan şekerini bir anda zıplatıyor, tepe noktasına çıkartıyor. Glukozu referans noktası olarak alıp rakamsal olarak 100 diye değerlendiriyor. Sonra sırayla eşit miktarda karbonhidrat içeren yiyecekleri birer birer ağızdan verip kan şekerini yükseltme değerlerini ölçüyor. Ortaya çıkan tabloya da glisemik indeks tablosu adını veriyor. Glisemik indeks bir yiyeceğin kan şekerini yükseltme değerini gösteriyor. Görüyor ki; eğer hastalar glisemik indeksi 55 ve altındaki yiyeceklerle beslenirlerse kan şekerleri aşırı yükselmiyor, üstelik kilo vemeye başlıyorlar. Aynı deney sağlıklı bireylerde de tekrarlanıyor. Sonuç aynı; Glisemik indeksi düşük, kepekli-lifli yiyeceklerle beslenenler kilolarını korumakta daha başarılı oluyorlar, kilo verebiliyorlar. Bir yiyeceğin glisemik indeksi ne kadar yüksekse pankreastan o kadar fazla insülin salgısına neden oluyor. O kadar yoruyor. Ve şeker hastalığına zemin hazırlıyor.- 180 gr pirincin glisemik indeksi 87- 120 gr kuru fasulye 48- İkisinin ortalaması 67.5- 55 düşük glisemik indeksli- 55-70 orta glisemik indeksli- 70 üstü yüksek glisemik indeksliPratik bilgilerŞu ünlü BMI tablosuna bakalım. Şişmanlık yani obesite nasıl belirleniyor görelim. Bel ölçüsünün önemiErkek: >94 cm sağlık riski başlıyor. Sarı ışık>102 cm yüksek sağlık riski. Kırmızı ışıkKadın: >80 sağlık riski başlıyor.>88 yüksek sağlık riski.İnsanlar niye son hızla şişmanlıyor - Çünkü çok daha fazla yiyoruz.- Çok daha az hareket ediyoruz. - İnsan gücünün yerini beyin gücü ve makineler aldı.- Fast food tüketimi yaygın.- Bol kalorili, paket yiyecek çok, taze yiyecekten ucuz, ulaşmak kolay.Protein ağırlıklı beslenme yöntemiKesin bir şey var, protein ağırlıklı beslenme hızlı kilo verdiriyor ve tok tutuyor. Ancak dengeli beslenme için tek düze değil, tüm yiyecek gruplarıyla beslenme doğrudur. 4 yıl önce Tanzanya’da bir Masai Kabilesine konuk olmuş ve beslenme şekillerini incelemiştim. Sadece et, kan ve sütle beslenen bu insanlar son derece sağlıklılardı, günde ortalama 20 km. yürüyorlardı. Ömürleri de uzundu, çoğu 90’larına kadar yaşıyordu... Ancak et kendi yetiştirdikleri hayvanlardan elde ettikleri etti ve aşırı hareket halindeydiler. Temiz hava soluyorlardı. Bize gelince... Şehir hayatında sedanter yaşıyoruz çoğumuz; bilgisayar-televizyon başında veya rabaların içindeyiz. Dünya Kanser Araştırma Vakfı benim de katıldığım konferanslarında haftada 300 gram, en fazla 500 gram kırmızı et tüketilmesini önermişti. Nedeni kolon (kalın bağırsak) kanserinin hızla yayılması ve bunun aşırı kırmız et tüketimiyle de ilişkilendirilmesi... O yüzden kısa süreli uygulamada sorun olmayabilir, ama uzun süreli ete dayalı beslenmeyi doğru bulmuyorum. Kendim de uygulamıyorum. Bol bol etle beslenmek insanı birden zıpkın gibi yapıyor; kafa tıkır tıkır işemeye başlıyor, parslaşıyorsunuz, çabuk acıkmıyorsunuz. Sürekli otlayan inekleri düşünün, bir de etini yiyip yutup kararlı adımlarla giden kaplan-aslanları... Aynen öyle bir hal geliyor üstünüze. Tamam da işin ucunda kalın bağırsak kanseri riski var! Aslanlara bir şey olmuyor da biz insanlara olabiliyor! Özetle; kararında 1-2 haftalık bir uygulama olabilir ama hepten bu tip beslenmeye geçmek zararlı sonuçlara yol açabilir, uyarıyorum. Omega 3’den zengin beslenme yöntemiYağsızz yağ yakamıyoruz. Kilo verebilmek için Omega-3’e ihtiyacımız var! Vücut ikisi dışında birçok yağ asidini üretebiliyor: Omega 3 ve Omega 6! İşte vücudumuzda üretilmeyen, yiyeceklerle almamız gereken yağlara zorunlu yağ asitleri diyoruz. Bunlar beyin, sinir sistemi, bağışıklık istemi, kalp ve damarlar ve cilt için hayati değer taşıyorlar. Özellikle Omega 3 eksikliği çok yaygın. Yapılan araştırmalarda Omega 3’ün kilo vermeye yardımcı olduğu saptanmış durumda.En zengin Omega 3 kaynakları neler?Yağlı balıklar (somon, ton, uskumru, hamsi gibi)Keten tohumuBal kabağı çekirdeğiCevizSemizotuKoyu yeşil yapraklı sebzeler (maydanoz, roka, dereotu, marul gibi...)Omega 3 yağları metabolizma hızımızı artırıyor. Metabolik hız artınca da hücreler daha hızlı enerji üretmeye, yiyeceklerle alınan kaloriler daha hızlı yakılmaya başlıyor. Örnek program... Kahvaltı1 kase yoğurtÇilek 3 kaşık yulaf ezmesi1 yemek kaşığı balkabağı çekirdeği1 tatlı kaşığı keten tohumu tozuÖğlenFırın somonRoka salatasıAra1 avuç cevizAkşamSemizotu salatasıFırın patates 1 orta boyYoğurtGeceYarım paket diyet bisküvi1 armutHareket etmek zorundayızEgzersiz vücuda müthiş bir ivme kazandırıyor. Gözlemlerime dayanarak söylüyorum; 40’lı yaşlardan sonra vücut hareketsizliğe maksimum 15 gün dayanıyor. Ondan sonra hemen bel ve kalça bölgesinde fazlalıklar kendini göstermeye başlıyor. Egzersizden çok hoşlandığımı söyleyemeyeceğim. Ona harcadığım vakti kitaplarımla baş başa kalmaya her zaman tercih ederim. Gelin görün ki, hareket etmezsek ‘teyze’ diye çağıranlar çoğalacak! Açık, bol oksijenli ortamda spor büyük bir lüks İstanbul’da. Spor salonlarına hayatım boyunca hiç ısınamadım. Tercihimi evimdeki banttan yana kullanıyorum. Koyuyorum sevdiğim bir filmi, izlerken vaktin nasıl geçtiğini film güzelse hiç anlamıyorum. Film iyi değiilse vay halime, eziyet oluyor. ‘Hadi gayret bitiyor’ diyerek 40 dakikayı dolduruyorum. Bu kadar zahmete, eziyete hep değiyor!Spor yapmadan da kilo verilebilir mi?Tabii ki verilebilir. Kaloriyi azalttığınız zaman, aldığınızdan daha fazlasını yakarsanız kilo veriyorsunuz. Yalnız spor yaparken kilo verince hem daha mutlu hissediyor insan kendini, hem de daha diri kalıyorsunuz. Sporsuz zayıflama yumuşama, gevşemelere yol açıyor. Kas kaybı riski artıyor.Kaç kalori yakıyorsunuz?Hafif aktivite-saatte 150 kalori veya daha azBilardo 140 kalori.Uzanmak-uyumak 60 Ofiste çalışmak 140Oturmak 80Ayakta durmak 100Orta Aktivite- Saatte 150-350 kalori arasıAerobik 340Dans (hafif) 210Bisiklet 170 Bowling 160Kano 170Bahçeyle uğraşmak 270Golf (arabalı) 180Golf (arabasız) 320Market alışverişi 180Ata binmek 250Hafif ev işi 250Ping-pong 270Yüzme 290Tenis 310Eletrik süpürgesiyle temizlik 220Voleybol 250Yürümek (şiddete göre değişken) 200-300Güçlü aktivite satte 350 kalori veya fazlasıStep 440Badminton 540Basketbol 660Bisiklet 375Tırmanma 460 Buz pateni 384 Jogging 550 Koşmak 900Futbol 580Suda aerobik 400 Su kayağı 480 Ağırlıkla çalışma 760
TRT Haber’de yayımlanan ‘Reçetesiz Hayat’ adlı programım için ekibimle Anadolu’yu karış karış geziyorum. Uzun ve sağlıklı yaşayan insanlarla sohbet ediyor, onların sağlık sırlarını öğrenmeye çalışıyorum. Geçen haftasonu Antalya’daydım. 100 ve 102 yaşında bir dede ve nineyle tanıştım. Ortak özellikleri; yörük olmak, çocukluklarının dağlarda geçmesi, doğal beslenmeleri, bedenen çok çalışmaları... Hazır gitmişken uzun süredir merak ettiğim bir konuyu da inceleme fırsatım oldu. Ülkemizde Akdeniz Üniversitesi’nde bir ilki gerçekleştiren; yaşlanma bölümünü kuran Prof. Dr. İsmail Tufan’la konuştum. Akdeniz Üniversitesi Gerontoloji Bölüm Başkanı Tufan bakın neler söylüyor... Gerontoloji ne demek?Yaşlanma bilimi. “Gerontoloji, yaşlanma ve yaşlılığın bedensel, psişik, sosyal, tarihsel ve kültürel yönlerinin tarifi, açıklaması ve modifikasyonu ile ilgilenir. Gerontoloji, başarılı yaşlanma üzerine farklı teoriler geliştirmiş. Başarılı yaşlanma nasıl oluyor? Yaşlı bir insanın hayatının farklı evrelerini yeniden değerlendirmek için geriye dönüp baktığında "Çok şükür, hayatın üstesinden gelebildim, pes etmedim, yıkılmadım" diyebilmesi. Bu yüzden biz gerontologlar başarılı yaşlanma kavramından sadece sağlığı, ekonomik durumu veya psikolojik açıdan kendini hissedişi anlamayız. Türkiye’de yaşlanma dediğimiz süreçleri iyi yapılandıramadığımızı görmekteyiz. Bu yüzden yaşlılar arasında başarılı yaşlandığını düşünenlerin sayısı da az.Uzun yaşamalarındaki sır evden sokağa çıkmalarıSizin bir araştırmanız var. Ülkemizde en uzun yaşayanlar hangi ilde, en kısa yaşayanlar hangi ilde?İlk araştırmamız TÜBİTAK desteği ile yürüttüğümüz I. Türkiye Gerontoloji Atlas araştırması. Bu araştırma sonuçlarından Nazilli Yaşlılık Araştırması doğdu. Uzun ömürlülük konusunda Nazilli'deki yaşlıların diğer bölgelerdeki yaşlılara göre daha avantajlı bir konumda olduğunu gözlemledik. Hem uzun yaşıyor, hem de sağlığını daha uzun süre koruyabiliyorlar. Yozgat ise en kısa yaşayanların bulunduğu ilimiz. Hareket yetenekleri kısıtlanmış olan bir yaşlıyı sağlıklı olarak nitelendirmek zordur. Ama bu sadece sağlığı değil, yaşlılığın da ne olduğu sorusunu doğurur. Nazilli'deki yaşlıları değerlendirince, uzun ömürlü olmalarının ardında bir dizi özellikler tespit edebiliyoruz. Örneğin; zeytinyağlı yemeklere meraklılar, sokağa çıkabiliyor ve gezinti yapabiliyorlar, evden sokağa çıkınca sosyal ilişkilerini de koruyabiliyor. Peki Yozgatlılar neden az yaşıyor?Yozgat'ta Nazilli'nin tersi bir durum tespit ettik. Burada yaşlılık morbidite eksplozyonu (patlaması) denilen başka bir teze benzemekte. Yaşlılığın henüz erken dönemlerinde hastalıklara yakalanmaktadırlar, yaşlılık dönemi hastalıklarla geçen bir dönem olmaktadır ve yaşam süresi kısalmakta. Ağır yaşam koşulları ve beslenme koşullarındaki yetersizlikler bunda rol oynuyor. Ekonomik gücü zayıf, ikamet koşulları standartların altında ve hamur ağırlıklı beslenme, olarak özetlenebilecek bir durum, Yozgat'ı kısa ömürlüler şehri haline getiriyor.Uzun ve sağlıklı yaşamın anahtarı ne sizce?Denge! Dengelilik, her alanda sağlanmalı. Dengeli gelir dağılımı, dengeli beslenme, dengeli hareket. Türkiye'de bu dengeler sağlanamamış. Yaşlanma az sayıda insan açısından iyi, çoğunluk açısından kötü koşullar altında geçiyor. Yaşlanma sürecini iyileştirmeye çalışıyoruzGerontoloji bölümünün kurucusu sizsiniz. Ne motive etti sizi ? Gerontoloji ile Almanya'da tanıştım. Orada yaşlanmış "birinci kuşak" Türkler var. Almanya'ya göç eden ilk Türkler. Bu alana girişim Almanya'daki Türklere daha iyi yardımcı olabilmek içindi. Düşündüm: Almanlar Almanya'daki yaşlı Türklerle, Türklerin Türkiye'deki yaşlı Türklerle ilgilendiğinden daha çok ilgileniyor. Bu bir gerçek. Ülkemizdeki yaşlılara verdiğimiz değerin yüz mislini Almanlar bizim orada yaşayan yaşlı Türklere veriyor. Biz sadece "yaşlıya saygı" denilen tuhaf çelişki içerisinde sıkışıp kalmışız. Beni, bu çelişki motive etti. Saygı, lafta kaldığı sürece benim movasyonum tükenmez. Amacım, yaşlananların daha iyi koşullarda yaşlılığa erişmelerini sağlayacak olan koşulların hazırlanmasına katkıda bulunmak. Süperman olmadığıma göre yardımcılara ihtiyacım var. Mezun ettiğimiz her genç gerontolog, bu ülkede yaşlanma süreçlerinin iyileşmesine katkıda bulunacak.
Açıkçası astroloji ilgi alanıma girmiyor. İnsanın kendi kaderini belirlediğine inanırım. Vakit kaybettirecek, yanlış yönlendirebilecek, koşullayabilecek bilgilerden uzak dururum. Ancak geçenlerde bir toplantıda konuşan astrolog Hande Kazanova benim için önemli bir tarihi bile net bir şekilde söyleyince kendisini daha büyük bir ilgiyle dinledim. İlginizi çekeceğini düşündüğüm bir söyleşi de yaptım. Bir insanı görürünce hangi burçtan olduğunu hemen anlayabiliyor musunuz? Tabii ki hayır. Genelde "Bilin bakalım ben ne burcuyum?" diye sorarlar. Bu enerjidir, takındığımız maskedir. Ben o insanın tavırlarından ve hareketlerinden aslında onların yükselen burcunu söylemiş oluyorum. Genelde yükselen burç tahminlerim iyidir. Gerçek burcu için o insanla vakit geçirmem gerek. O zaman hayata yaklaşımından, tavırlarından ne burcu olduğu anlayabiliyorsunuz.Peki burçlarla kilo arasında bir ilişki var mı? Araştırmalarımdan olduğunu görüyorum. Her bir burcun farklı özellikleri var. Yaz burcu insanları daha çabuk kilo alıp verirken, kış insanları daha uzun vadede kilo alıp, veriyorlar. Bazı burçlar kalçadan kilo almaya meyilliyken, bazı burçların üst bölgelerinin kilo almaya yatkın olduğunu görüyoruz. Bazı burçların diğer burçlara göre daha az hareket ediyor olması, dirayetli olamaması kiloyu tetikleyen etkenlerden.En iştahlılar: Boğa ve YengeçlerHangi burç en iştahlı? Obezite riski en yüksek burç hangisi? Boğa burcu astrolojide boğaz bölgesini ve gırtlağı temsil eder. Boğa burcu insanları Venüs tarafından yönetilirler ve bu yüzden zengin ve tatlı gıdalar tüketmeye son derece yatkındırlar. Az ve yavaş hareket ettiklerinden, obezite riskleri yüksektir. Yine Yengeç burcu insanları, hem kendilerini, hen etraflarındaki insanları beslemeye bayılırlar. Doğuştan yuvarlak hatlıdırlar ve ileri ki yaşlarda kilo almaya yatkın olurlar. Su içsem yarıyor cümlesini yengeç insanlarından sıklıkla duyabiliriz. Jüpiter tarafından yönetilen Yay insanları da oldukça iştahlıdır. Bu burcun insanları ileriki yaşlarda karaciğer büyümesine ya da yağlanmasına yakalanabilirler. Keza Balık burcu tatlı tüketmeye bayılır, bir de çok disipline olamamaktan kaynaklı olarak kilo almaya meyillidir.Bakın bu da bingo! Balık burcuyum ve tatlı dişliyim! Bu yüzden kilo almayayım diye hafif tatlılar geliştiriyorum. Burçlara göre tercih ettiğimiz yiyecekler var mı? İlk aklıma gelenler ateş grupları. Genelde protein ağırlıklı beslenmeye bayılıyorlar. Aslanlar ve koç burçları et, sakatat ve türevlerine düşkün oluyor. Acı biberi seviyorlar. Kova burcu insanı kahve veya kafeinli içecekler tüketmeye meyilli. Genelde uyku sorunları ve düzensizlikleri oluyor. Unlu, mayalı yiyecekler, kızartmalar ve tatlılar boğaların ve yengeçlerin tercihleri. Peynir ve çeşitleri ikizler burcu tarafından çok tüketilir. Yine Akrep, Yengeç ve Balıklar sıvı alımına düşkün olduklarından, alkol tüketmeye meyilli olabilirler. Yay burçları sebzeleri çiğ olarak yemeyi seviyorlar. Oğlakların tercihi ise, çorbalar ve acı, ekşi tatlar. Teraziler tatlı ve deniz mahsüllerine düşkün olabilirler. 30’dan itibaren sonraki burçtan etkileniyoruzBurçlara göre kilolu olacağımız yaşlar var mı? En çok dikkat etmemiz gereken yıllar hangileri? Bir kere 30'lu yaşlardan sonra yükselen burcumuzun daha çok etkisine girdiğimiz gibi söylenti var ortalarda. Bu yanlış bir bilgi. Aslında haritamız doğduğumuz an itibarıyla yıl yıl ilerliyor. 30’lu yaşlardan sonra bir sonraki burcun etkilerini üzerimizde hissetmeye başlıyoruz. Örnek verecek olursak; hızlı düşünen ve hareket eden İkizler burcu insanı 30'lu yaşlardan sonra metabolizmasının yavaşladığından ve iştahının arttığından şikayetçi olabilir. Çünkü Yengeç burcundan etkiler almaya başlıyor. Aynı şekilde sportmen yapıya sahip Koçların da, yavaşladığına ve daha az hareket ettiğine şahit oluyoruz zira artık bir sonraki burç olan boğadan da etki alıyorlar. 40’lı yaşlar bir insanın gerçekten kariyeri ve hayatı için ne istediğini sorguladığı bir dönem oluyor. 40-42 yaşlara denk gelen Uranüs karşıtlığı daha önceden yapmadığımız ve davranmadığımız şekilde hareket etmemize neden olabiliyor. Hayatta herşeyin bir döngü olduğunu algılarsak, bu dönemlerden de keyif ve anlam çıkarmasını bilir ve daha az zorlanırız. Çikolata düşkünü Boğa ve TerazilerHangi burç çokokolik? Çikolatayı en çok seven burçlar, Venüs yönetimindeki Boğalar ve Teraziler. Yine Akrep, Yengeç ve Balıklar’ın çikolataya ayrı bir düşkünlüğü vardır.En sağlıklı beslenen hangi burç?En sağlıklı olmaya özen gösteren burç Başak. Bağırsak ve mide sistemleri hassas olduğundan erken yaşta sağlıklı beslenmeleri gerektiğine karar veriyorlar. Hijyen, diyet ve sağlık konuları onlar için çok önemli ve dirayetliler.
Gülümsediğinizi görür gibiyim. Bu politik değil, sağlıkla ilgili bir başlık. Bu haftaki konum ülkemizde en sık görülen sağlık sorunlarından biri olan anemi( kansızlık). Türkiye’de demir eksikliğine bağlı kansızlık özellikle kadınlar arasında çok görülüyor. Anemi ne demek?Anemi kansızlık demek. Oksijen vücutta kırmızı kan hücrelerince taşınıyor. İşte bu kırmızı kan hücrelerinde oksijeni taşıyan maddeye de hemoglobin diyoruz. Anemi kırmızı kan hücreleri ve/veya hemoglobinin azalması demek. Kansızlık çeken vücutta vücut dokuları oksijensiz kaldığı için fiziksel ve mental yorgunluk oluşuyor. Ayrıca anemisi olan kişilerin renkleri de soluktur. Demir ise birçok yiyecekte bulunan bir mineral. Kırmızı kan hücreleri için çok önemli; çünkü demir olmadan oksijen taşıyamıyorlar. Eksikliği kansızlığa yol açıyor. Neden kansızlık oluyor?- Yiyecekle yetersiz demir alımı, Â Demirin yetersiz emilimi, - Parazitler, - İhtiyacın fazla oluşu, - Sık doğum yapmak, - Düşükler, - Pika (toprak yemek)BELİRTİLERİ NELER?- Çarpıntı, - Baş dönmesi, - Yorgunluk, - Bayılmalar, - Dudak ve göz kapak içlerinde solukluk, - Nefes almada güçlük, - Yüz ve bacaklarda şişme, - Kişinin tam sağlıklı olma hissinin bozulması.Demirin görevi ne?Ana görevi kanda oksijeni taşımak. Vücudumuzdaki demirin üçte ikisi kırmızı kan hücrelerindeki hemoglobinin içindedir. Hemoglobin kırmızı kan hücreleri içindeki bir protein . Görevi hücrelere oksijen taşımak. Hücrelerimiz de kendilerine gelen bu oksijeni enerji üretimi için kullanıyor. Kırmızı kan hücrelerinin ömrü 4 ay kadar. Ondan sonra içlerindeki demir tekrar döngüye giriyor, bir kısmı depo ediliyor, bir kısmı yeni kan hücreleri üretiyor. İşte bu 'recyling’ (yeniden kullanma) işlemi sayesinde demir eksiliğinden korunuyoruz. GENÇ KALMAMIZI SAĞLIYOR- Demir vücutta bağışıklık sistemimizdeki bir enzimin çalışabilmesi için de gerekli.- Beta-karoten A vitaminin bitkisel şeklidir vücutta daha etkin bir form olan A vitaminine dönüştürülür. İşte demir burada da görevli; Beta-karotenin A vitaminine dönüşmesini sağlıyor.- Cildimizin destek dokusu olan kollagenin yapımına yardımcı olur. Yani genç kalmamızı da sağlıyor.Yeterli demir almadığımızda ne oluyor?Kırmızı kan hücreleri fazla oksijen taşıyamıyor! Hücrede enerji üretimi yetersiz kalıyor. O zaman da kendimizi yorgun, halsiz hissediyoruz, performansımız düşüyor. İşte buna anemi veya kansızlık diyoruz. Non-hem demir kaynaklarıBal kabağı çekirdeği (28gr) 4.2 mgSoya fasulyesi (1/2 kase) 3.4 mgPekmez (1 yemek kaşığı) 3.2 mgIspanak (haşlanmış, 1/2kase) 3.2 mgBuğday kepeği (1 /2 kase) 3 mg Barbunya (1/2 kase) 2.6 mgErik suyu (180 ml) 2.3 mgKuru erik (5 adet 1 mg1 dilim tam buğday ekmeği 0.9 mg1yumurta 0.9 mgKuru üzüm (çekirdeksiz 1/4 kase ) 0.8 mgYeşil fasulye (pişmiş, 1/2 kase) 0.6 mgFıstık ezmesi (2 yemek kaşığı) 0.6 mgKuru kayısı (3adet) 0.6 mg Üzüm (1/2 kase) 0.3 mgKabak (pişmiş 1/2 kase) 0.3 mgPirinç (pişmiş, kase) 0.2 mgYumurta beyazı (1) <0.1 mgAldığımız demirin çoğu vücutta emilmiyor. Vücudumuzun emilebilmesi birçok faktöre bağlı; Ne kadar demir alıyoruz ve hangi şeklini, bu önemli... Vücutta daha iyi kullanılan hem-demir. Çok daha iyi emiliyor.*Kaynak: ABD Tarım Bakanlığı Araştırma Bölümü Demir C vitaminine aşık!Şu demir var ya, nasıl insanlar aşık oldukları kişiyi görünce yüzleri aydınlanıyor bir anda, bir flaş çakıyor. İşte demir de C vitaminiyle ışıldıyor! Demir ve C vitamini arasında büyük aşk var!Ne kadar C vitaminine ihtiyacımız var?Normal bir erişkin 60 mg / gündeHamileyken 80- 85 mg / günde Süt verirken 115-120 mg / günde Demir ihtiyacı en çok ne zaman oluyor?Vücudumuz mükemmel bir yapıya sahip. İhtiyacımız fazla olduğunda yiyeceklerden daha fazla demir emiyor, olmadığında emmiyor. İhtiyacın en çok arttığı dönemler şunlar: - Çocukluk ve ergenlik (Hızlı büyüme dönemleri)- Hamilelik- Adet dönemi (Kanla kayıp artıyor)
Şaşırtıcı ama araştırmalarla ispatlanmış bir hipotez bu. Adı: Barker hipotezi. Artık hipotez değil aslında, dünyanın birçok yerindeki araştırmalar İngiliz Profesör David Barker’ın haklı olduğunu ortaya koyuyor. Annenin hamilelik dönemindeki sağlığı bebeğin oluşumunu etkileyebiliyor. Bebeğin bedenini belli bir şekilde çalışmaya programlayabiliyor. Buna fetal programlama veya Barker hipotezi deniyor. Yani gelecekteki sağlık daha anne karnındayken belirleniyor! Hamilelik sırasında beslenme şekliniz, yaşam biçiminizle bebeğinize şekli veriyorsunuz. Annenin sağlığı bebeğin sağlığı üzerinde kalıcı etkiler bırakabiliyor. Şimdiye kadar bilim; eğer bir insan şeker hastalığına yakalanırsa şöyle düşünüyordu:1- Genetik olarak bunu ailesinden miras aldı.2- Yanlış bir beslenme şekli var. Ancak son araştırmalar bir başka noktaya da dikkat çekiyor. Belki de anne karnında gelişirken kaynaklanan bir sorun nedeniyle hastalığa yatkın oluyoruz. Bilimadamları anne karnında olduğumuz süreden başlayarak, bebeklik ve çocukluk dönemlerinin sağlıklı bir metobolizma oluşumundaki rolünü çoktan belirlediler.İngiliz araştırmacı David Barker’ın öne sürdüklerinin özeti şöyle: * Hayatlarının ilk yıllarında küçük olup ileriki yıllarda aşırı kilolu olanlar en yüksek kalp hastalığı riski altında. * Hayatın ilk yıllarındaki kötü beslenme vücudu fazla beslemenin etkilerine karşı çok daha hassas kılıyor. * Yüksek tansiyon, obezite, diyabet gibi birçok sorunun doğum kilosuyla bağlantısı var.* Anne kötü beslenirse bebeğin metabolizmasında kalıcı değişiklikler olabiliyor . Bu ise çocuğun metabolizmasının erişkinlik döneminde nasıl çalışacağı üzerinde de etkili oluyor.Bebeğiniz için yapacağınız en iyi şey sağlıklı beslenmekAnnenin sağlığı ve beslenme şekli sadece annenin değil doğacak bebeğin de sağlığını doğrudan ilgilendiriyor. Anne-çocuk ikilisini ayrı düşünmek mümkün değil! Kendiniz ve bebeğiniz için yapabileceğiniz en önemli şey sağlıklı bir beslenme biçimine sahip olmak. 9 ay boyunca vücudunuz bebeğinizi korumak için inanılmaz bir değişimden geçiyor. Yiyip içtikleriniz sadece bebeğinizin büyümesine yardımcı olmuyor, aynı zamanda sizin vücudunuza da şekil veriyor, sağlıklı kalmanızı sağlıyor ve genelde hamilelerin karşılaştığı sorunlardan korunmanızı sağlayabiliyor. Kaç kilodan az alınırsa risk taşıyor?7 kilodan az alırsa hem anne hem bebeğin sağlığı riske giriyor. Hamile kadının kaç kaloriye ihtiyacı var?Gebelik öncesi ağırlığı normal ise İlk 3 ay enerji ihtiyacı günde 150 kalori daha fazla. 4-9 ay arası enerji ihtiyacı günde 300 kalori daha fazla.Hamile kalmadan önce şişmansa kaç kaloriye ihtiyacı var?Şişman kadına enerji eklemesi yapmaya gerek yok. İhtiyacı olan kadar verilmeli. Hamilelik öncesi çok şişman kadınlara ilk üç ay düşük kalorili diyetler uygulanabilir. 4’ncü aydan sonra kalori kısıtlaması yapılmamalı. Günlük kalori 1200-1500 kaloriden az olmamalı. Hamile kalmadan önce zayıfsa kaç kaloriye ihtiyacı var?İlk 3 ay 250 kalori daha fazla.Sonraki aylar 340 kalori daha fazla.İki gebelik arası sürenin az olması bebeğin sağlığını etkiliyor mu?Evet! Eğer annenin beslenmesi kötü ise kısa aralıklarla doğum, bebek ve annenin sağlığını etkiliyor. Hamile kalmadan önce başlamalısınız Aslında bir bebek sahibi olmaya karar verdiğiniz anda iyi beslenmeye başlamalısınız. Buna ‘nadas dönemi’ diyorum.* Folik asit tabletleri almalısınız.* Sigara kullanıyorsanız bırakmalısınız.* Alkolü en aza indirmelisniz. * Toksin içerebilecek yiyceklerden uzak durmalısınız. * Folik asitten zengin brokoli, hindiba, ıspanak, koyu yeşil yapraklı sebzeler yiyin. * Yorgunluğu önlemek için karbonhidrattan zengin beslenin. Bulgur, makarna,müsli gibi yiycekleri tüketin.* Yağlı balık yiyin. Yağlı balıklarda bebeğinizin beyninin gelişimi için gerekli Omega 3 yağ asitleri var. * Bol yogurt, süt, süt meyve karışımları yiyebilirsiniz. Bebeğin iskelet gelişimi için gerekli kalsiyum ve D vitaminini almanızı sağlar. * Bu dönemde ekstra demire ihtiyacınız var. Demirden zengin yiyecekleri bol tüketin. Bunları kırmızı et, tavuk, balık, kuru meyveler-özellikle kuru üzüm ve kuru erik- baklagiller...Bebek ana rahminde kıtlık çekerse ne olur?Peter Gluckman ve Mark Hanson adlı araştırmacıların da başka ilginç bir hipotezi var: Tutumluluk Hipotezi. Bu iki araştırmacıya göre de anne karnındaki bebek ortamını hissedebiliyor. Buna göre metabolizmasını dünyada karşısına çıkacağını tahmin ettiği koşullara göre ayarlıyor. Eğer ana rahminde ihtiyacı olan besinleri alamıyorsa bedenini, metabolizmasını yeniden ayarlıyor, sorunu gidermeye çalışıyor. Yani bebek kıtlık varsa önlem alıyor. Gelen enerjiyi, besini çok tutumlu kullanıyor. Doğduktan sonra kıtlık sona erdiğinde ise artık kendisini bekleyen çok daha rahat yaşam şekliyle başa çıkmak için hazır değil! İşte o zaman da bebeğin metabolizması şaşırıyor, bolluk içinde gelen kalorileri yakmak yerine yağ olarak depolamayı tercih ediyor.Hamilelikte kaç kilo almak sağlıklı?İki kişi için mi yemek gerekli?Kesinlikle hayır! Hamile olan bir kadının kalori ihtiyacı olmayana göre sadece 150-200 kalori daha fazla. Yani 2 dilim ekmek kadar. Kaç kilo almalı?* İlk 3 ay ayda 0,5-1 kg.* Sonraki aylar ayda 1,5-2 kg.* Toplam 11-16 kgKilo artışı ne kadar olmalı?* İkiz gebelik 15-20 kg* Zayıf 12 kg-18 kg * Normal kilolu 1 kg-16 kg * Fazla kilolu 6 kg-11.5 kg* Şişman 7 kg Kafein içermeyen menengiç iyi seçenekTRT Haber’de her pazar günü yayımlanan ‘Reçetesiz Hayat‘ adlı programım için Gaziantep’deydim. Antep’in tarihi kahvesi Tahmis’de her zamanki gibi menengiç kahvemi yudumladım. Kafein içermeyen menengiçin tadı bizim alıştığımız kahveyi aratmıyor. Hamilelerde günlük kafein alımı 200 miligramı geçmemeli. Oysa bir bardak kahve en az 100 mg kafein içeriyor. Düşündüm de kafein içermeyen menengiç hamileler için harika bir seçenek olabilir. Hemen bu konunun uzmanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada’yı aradım. ‘Menengiç bitkisinin, meyvesinin, kahvesinin hamilelere bir zararı olabilir mi?’ diye sorduğumda hamilelerin rahatlıkla içebileceğini söyledi
Bırakın benim gibi 40’larını sürenleri, 30’ lu yaşlarını süren birçok kadın bile çoktan botokslandı! Estetiğe karşı değilim; özgüveni artıran rötüşlar hayatta başarıyı da artırıyor çünkü... Ama yüzüme iğne sokturmamaya kararlıyım. İngilizler ‘I will age gracefully’ derler buna... İşte aynen öyle: Güzel bir şekilde büyüyeceğim! ‘Yaşlanacağım’ demeye dilim varmıyor. Cildimi doğru beslenerek korumaya çalışıyorum. Yeni favorim ise beyaz çay! Hakkındaki araştırmaları inceledikten sonra ilgim daha da arttı. ‘Bu da nerden çıktı’ dediğinizi duyar gibiyim. Yakında pek çok kişinin elinde göreceksiniz, hiç şaşırmayın! Nedenine gelince...Kafeini azaltma fırsatıÇay bitkisi kafein içeren bir bitki. İşlem sırasında özellikle ayrıştırılmadığı sürece siyah, yeşil veya beyaz çayda da kafein var. Ancak beyaz çay diğerlerine göre çok daha az kafein içeriyor. Hangisinde ne kadar kafein var?- 1 bardak hazır kahve: 100 mg - 1 bardak filtre kahve: 140 mg - 1 bardak siyah çay: 75 mg- 1 bardak yeşil çay : 25 mg - 1 bardak beyaz çay: 15 mg Yaprağına tırnak bile değmiyor - Çay endüstrisinde çay yaprağı kalitesine göre derecelendiriliyor. En iyi kalitedekine ‘orange pekoe’ deniyor. Bu cins parmak uçlarıyla toplanıyor. Yaprak zarar görmesin, çizilmesin diye tırnak bile değdirilmiyor.- Toplandıktan sonra hemen buhardan geçirilip kurutuluyor. Yani yeşil ve siyah çayda olduğu gibi soldurma, yuvarlama veya siyah çayda olduğu gibi fermentasyonla (mayalanma) hazırlanmıyor.- Siyah çay üretimi sırasında uygulanan ezme ve parçalama işlemleri sırasında içindeki antioksidan bitkisel besinler (polifenoller) zarar görebiliyor. Beyaz çayın polifenolleri ise değişikliğe uğramıyor. Bu yüzden antioksidan etkisi ve kansere karşı koruyucu özelliği daha yüksek. - Demlendiğinde ortaya çıkan renk beyaz değil, çok açık sarı.- ‘Beyaz’ olarak adlandırılmasının nedeni içinde gümüşi renkli tüylerle kaplı açılmamış yaprak tomurcuklarının olması.- Bitkisel besin olan polifenollerden çok zengin.- İçindeki kateşin oranı çok yüksek. Kateşinler damar tıkayıcı plak oluşumunu, felç riskini azaltıyor. Kolesterolü ve tansiyonu düşürüyor, kan damarlarını güçlendiriyor. Kalp damar hastalığı riskini azaltıyor.- Hayvan deneylerinde kanseri önleyici etkileri bulundu.- Ayrıca yiyecek zehirlenmesine yol açan bazı hastalık yapıcı bakterilere karşı da bizi koruyabileceği tespit edildi.Yağ hücresi oluşturan genleri engelliyor!Alman bilim insanlarının yaptığı bir araştırma da çok ilginç: Laboratuvarda insan yağ hücreleri oluşturup, beyaz çayın üzerlerindeki etkisine bakmışlar. Yeni yağ hücrelerinin büyümesini sağlayan genlerin çalışmasının engellendiği görülmüş. Beyaz çay varolan yağ hücrelerinin de parçalanmasına, küçülmesine yol açmış.Diş plaklarıyla da yaşlanmayla dasavaşıyor- Zatürre, mantar, diş plaklarının oluşmasını engelleyici özelliği var. - Cleeveland ve Case Western Üniversitesi araştırmacıları beyaz çayın cilde zarar veren ultraviyole ışınlarına karşı korucuyu olduğunu gösterdi.- Linus Pauling Enstitüsü beyaz ve yeşil çay içmenin kolon kanserine karşı koruyucu olduğunu açıkladı. - İngiltere’deki Kingston Üniversitesi yaşlanmaya, cilt sarkmalarına karşı koruyucu olduğunu açıkladı. Araştırmanın başındaki Prof. Dr. Declan Naughton “Beyaz çayda bulduklarımıza şaşırdık!” diyor ve ekliyor; “Beyaz çay yangıyı önlüyor, kanseri önlüyor, bununla birlikte romatoid artriti ve kırışıklıkları önlüyor.”Yaprağına tırnak bile değmiyor - Çay endüstrisinde çay yaprağı kalitesine göre derecelendiriliyor. En iyi kalitedekine ‘orange pekoe’ deniyor. Bu cins parmak uçlarıyla toplanıyor. Yaprak zarar görmesin, çizilmesin diye tırnak bile değdirilmiyor.- Toplandıktan sonra hemen buhardan geçirilip kurutuluyor. Yani yeşil ve siyah çayda olduğu gibi soldurma, yuvarlama veya siyah çayda olduğu gibi fermentasyonla (mayalanma) hazırlanmıyor.- Siyah çay üretimi sırasında uygulanan ezme ve parçalama işlemleri sırasında içindeki antioksidan bitkisel besinler (polifenoller) zarar görebiliyor. Beyaz çayın polifenolleri ise değişikliğe uğramıyor. Bu yüzden antioksidan etkisi ve kansere karşı koruyucu özelliği daha yüksek. - Demlendiğinde ortaya çıkan renk beyaz değil, çok açık sarı.- ‘Beyaz’ olarak adlandırılmasının nedeni içinde gümüşi renkli tüylerle kaplı açılmamış yaprak tomurcuklarının olması.- Bitkisel besin olan polifenollerden çok zengin.- İçindeki kateşin oranı çok yüksek. Kateşinler damar tıkayıcı plak oluşumunu, felç riskini azaltıyor. Kolesterolü ve tansiyonu düşürüyor, kan damarlarını güçlendiriyor. Kalp damar hastalığı riskini azaltıyor.- Hayvan deneylerinde kanseri önleyici etkileri bulundu.- Ayrıca yiyecek zehirlenmesine yol açan bazı hastalık yapıcı bakterilere karşı da bizi koruyabileceği tespit edildi.
Amerika’da her yıl ‘Yiyecek Günü’ düzenleniyor. Bu günde yiyecek sektöründen firmalar, organizasyonlar, bağımsız kuruluşlar, beslenme uzmanları, bilimadamları biraraya geliyor. Amaç insanlık için çok daha sağlıklı, ulaşılabilir, sürdürebilir yiyecek sağlanması... İşte bu yıl Washington’da düzenlenen toplantıya katılanlar, bundan 37 yıl sonra tabağımızda neler olacağı konusunda enteresan fikirler ortaya çıkarmış. İşte yeme içme kehanetleri!Sağlıklı paket yiyecekler Kazanç gütmeyen beslenme aktivistlerinden oluşan Beslenme Bilim Merkezi’nden Michael Jacobson: ‘Sodyumu yüksek yiyecekler artık sorun olmayacak. Çünkü tuzun yerini alabilecek tuz tadı veren katkı maddeleri geliştirilecek. Hazır çorbalara, paket yiyeceklere, soslara bunlar katılacak. Şeker yerine geçebilecek güvenli ürünler de çok yüksek şekerli diyetlerden kaynaklanan sorunlara son verecek.’Daha az etHayvansal ürünler yerini büyük çoğunlukla bitkisel kaynaklardan yapılan et benzeri yiyeceklere bırakacak. Nedeni enerji, su ve toprak sorunları nedenle et üretiminin şimdi de, gelecekte de çok pahalıya mal olması... 2050’de belki de dev bir deniz çiftliğinde yetişmiş yosunlardan yapılan hamburgerleri yiyeceğiz.Sağlık planlamacılarıYale Üniversitesi’nden Dr. David Katz: ‘Çoğumuz yuvamızı kurmada başarılıyız, ancak sağlığımız için yatırım yapmıyoruz. Kalp krizi geçirmeden çok önce ne yiyeceğimiz, nasıl yiyeceğimizi planlamalıyız’ diyor. Dr. Katz kişisel sağlık danışmanlarının günlük mönü planı yapacaklarını da öngörmüş.Bilgisayarlı tek araçŞu anda mutfakta meyve sıkacağımız bile ayrı... Bütün bu işleri tek başına yapan bilgisayarlı bir cihaz olacak. Bir TV program sunucusu olan Cat Cora ‘Evden içeriye gireceksiniz, cihaza sesli komut vereceksiniz, ne istiyorsanız yapacak’ diyor. Cora, bilgisayara bağlı alışveriş arabaları da öngörmüş. Araba gidip siz ne istiyorsanız marketteki raftan alıp getirecek. (‘İyi de biz nerede hareket edeceğiz ve nasıl kommunikasyon kuracağız? Robotlaşacak mıyız ’ dediğinizi duyar gibiyim!)Her eve bahçeAlternatif Gelecekler Enstitüsü’nün Başkan Yardımcısı Eric Meade: ‘Çok fazla toprak gerektirmeyen, bitkilerin havada yetiştirildiği aerofonik teknolojiler bize buzdolabı büyüklüğünde bahçelere sahip olma imkanı sağlayacak. Burada ihtiyacımız olan sebze ve baklagillerin beşte birini yetiştirebileceğiz. Ayrıca toplum bahçelerimiz de olacak.Besin değeri yüksek yiyeceklerÜrünler 1’den 100’e kadar rakamlarla en azdan en çok besleyici değere sahip olma sırasına göre etiketlendirilecek. Besin değerine göre fiyat belirlenecek. Besin değeri yüksek olanın fiyatı da biraz daha uygun olacak. Daha az yiyecek puluyla alınabilecekler. (ABD’de yiyecek pulu kullanılıyor.)Bu arada çoktan öngörüler gerçekleşmeye başladı bile... ABD’nin dev firmalarından Walmart sağlıklı yiyeceklerde indirime başladı.Sigarayı bırakmaya yardımcı bitkiler!Sigara ile mücadele konusunda Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen yoğun kampanyaların sonucunda sağlanan başarının, başta DSÖ olmak üzere dünya genelinde büyük övgü aldığı bildiriliyor. Yeditepe Üniversitesi’nden Prof. Dr. Erdem Yeşilada ise bitki çayı desteğine dikkat çekiyor. Yapılan bir klinik çalışmada karanfil çayının erkek sigara içicilerine bir ay süre ile uygulanması ile vücutta biriken nikotin maddesinin hızla atılmasının sağlandığı bildiriliyor. Karanfil çayı verilen gruptaki gönüllülerin yüzde 38’inde sigara yoksunluk belirtilerinin azaldığını belirten Dr. Yeşilada, içimini kolaylaştırmak için melisa yaprağı ilave edilerek günde 3-4 bardak içilebileceğini söylüyor. Şeker hastaları için çok faydalı!- Yapılan araşıtırmalarda pırasa yaprakları şeker hastası farelerde iki hafta kullanıldığında kan şekerini düşürdüğü, insülin hormonu salgısını artırdığı gözlenmiş. - Bir şeker hastası çok pırasa yerse kan şekerini kontrol etmeli, ilacını, insülinini ona göre kullanmalı. - Bir başka hayvan deneyinde yüksek kolesterolü düşürdüğü, damar sertliği riskini azalttığı belirlenmiş.- Kükürtlü bileşenleri bol. Bu bileşenler kanserden koruyor. Ancak ateş üzerinde kaynatmada bu bileşenler etkisini kaybedebiliyor. - Son bulgular nedeniyle prostat kanserinden korunmada da kullanılabileceği düşünülüyor.