Paritede olası bir yükseliş, dolar/TL tarafındaki ihtiyaç duyulan düzeltmeyi tetikleyebilir. Borsada boşluklar kapanmaya devam edebilir. Küresel piyasalar Trump’ın vergi planıyla gerileyen dolara dikkat kesilecekGeçtiğimiz hafta piyasalarımızdaki oynaklık yine arttı, paritede önemli bir değişiklik olmamasına karşın, dolar/TL kuru 3.9010, Sepet Kur da 3.5243’e yükseldi. Bu seviye 0.50 dolar/TL ve 0.50 euro/TL kurlarından oluşan Sepet Kur için yeni bir tarihi zirve oldu. Parite etkisinin de doğrudan hesaplamalara girmesi açısından; TL’nin değer kazanıp kaybettiğinin daha net anlaşılması için Sepet Kuru izlemekte fayda var. Sepet Kur yükseliyorsa TL değer kaybediyor, Sepet Kur düşüyorsa da TL değer kazanıyordur. Piyasalar geçtiğimiz hafta oynaklığın ve de kurun düşmesi, borsanın yükselmesi için Başbakan Binali Yıldırım’ın ABD Başkan Yardımcısı Pence ile yapacağı görüşmeye umutlarını bağladı. Görüşmenin ilk planlanan tarihinden ileriye alınması yeni gerginlikler yaratırken, nihayetinde yapılan görüşme piyasaların umduğu kadar net sonuçlar doğurmayınca, gerilim fiyatlamalara yansıdı.Trump doları vurduYapılan görüşmeden sonra yapılan açıklamaların daha çok temennilerden ibaret kalması, gözlerin 27 Kasım’da yapılacak Rıza Zarrab davasına çevrilmesine neden oldu.Diğer yandan Trump’ın Uzakdoğu ziyareti, bu ziyarete dair gelen haberler Trump açısından değilse de; başta Japonya olmak üzere; bazı ev sahibi ülkeler açısından umulduğu gibi gitmediği yönündeydi. Trump’ın ABD’de gündeme getirdiği vergi planı, ilgili belirsizlik de küresel piyasaları pek mutlu etmedi. Senato’dan sonra Temsilciler Meclisi’nin de yeni bir plan ile gelmesi piyasalardaki belirsizliğin daha da uzamasına neden olacak görünüyor. Zayıflama kalıcı mı?Dolar Endeksi (DXY) vergi planı konusunda yaşanan bu belirsizlikten nasibini aldı. Geçtiğimiz Salı günü 95.15’e kadar yükselen DXY, haftanın son gününde 94.25’e kadar geriledikten sonra haftayı 94.39’dan kapattı. Bu gerileme; doğal olarak euro ve pound başta olmak üzere DXY içindeki para birimlerinin, vergi planının yarattığı belirsizlikten olumsuz etkilenen dolar karşısında güçlenmesi nedeniyle yaşandı.Bu hafta içinde DXY için 94.20 ve ardından 93.95 seviyeleri önemli destek noktaları olacak. İlki değilse de ikinci seviyenin aşağı yönde sert olarak kırılacak olması durumunda dolar için bir süre daha zor günler devam edecek demektir. Dolardaki yaşanan “zayıflamanın” kalıcı olup olmayacağı bu hafta içinde anlaşılacak.Geçtiğimiz hafta yaşanan zayıflama gelişmiş ülke para birimlerine yarasa da gelişen ülke para birimlerine çok da fazla yansımadı. DXY’ın 94 seviyesinin altını test etmesi durumunda bu hafta içinde yaşanma ihtimali artacaktır. Ancak TL’nin bundan pozitif etkilenmesi için çok daha iyi haberlere ihtiyaç olacaktır.Dolarda kritik seviye ne?Euro/dolar için 1.1680 seviyesi önemliydi, geçtiğimiz Cuma günü Trump’ın vergi planındaki belirsizliklerin artmasıyla 1.1678 seviyesi test edildi. Bu haftanın ilk günlerinde bu seviye aşılırsa 1.1735-85 bölgelerinin test edilmesi ihtimali artacaktır. Böylesi bir hamle dolar/TL tarafında yeni yükseklerin görülmesini erteleyebilecektir. Paritedeki olası bir yükseliş dolar/TL tarafındaki “ihtiyaç duyulan” düzeltmeyi de tetikleyebilir. Bu durumda dolar/TL kurunda 3.8150-8200 bandının test edilmesi, bu seviye aşağı kırılacak olursa 3.78 seviyelerinin resmin içine girmesi mümkün olabilecek. Diğer yandan paritenin 1.17’lerin üzerine çık(a)mayıp 1.1415-50 bandına doğru hareketine başlaması durumunda dolar/TL kurunda geçtiğimiz hafta başında belirtmiş olduğum 3.9650-9750 seviyesinin test edilerek yeni bir zirve görülmesi ihtimali artacaktır. Bu durumda “Sepet Kura” bakmakta fayda var. Orada da yeni rekorlar kırılıyorsa işimiz zor demektir. Diğer yandan sepet kurda yeni rekorlar kırılmıyorsa kur cephesindeki hareketlilik parite kaynaklı denebilir.Tahvil faizleri neden çıkıyor?Sepet Kur yeni rekor kırarken, BIST 100 endeksi hafta içinde 115.093 ile tarihi “nominal” rekorunu kırsa da haftayı 108.949’dan kapattı. Bu bir önceki haftanın kapanışına göre 2.343 puanlık bir kayıp anlamına geliyor. BIST cephesinde bunlar olurken, asıl çarpıcı gelişmeler bono/tahvil cephesinde yaşanıyor. Gösterge tahvilin getirisi geçtiğimiz Cuma günü yüzde 13.71 bileşik ile 2 Nisan 2009’dan bu yana en yüksek seviyesini gördü, kapanış 13.55 seviyesinden gerçekleşti. 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 12.28 ile (8 Kasım’da gün içinde 12.41 ile yeni bir tarihi zirve görüldü) tarihi en yüksek haftalık kapanış görüldü.Tahvil faizlerindeki yükseliş geç geldi ancak Hazine’nin yüksek borçlanması ve önümüzdeki dönemde de bunun devam edebileceği varsayımı ve bozulmaya yüz tutan “Mali Disiplin” tahvil getirilerinin yükselmesindeki en önemli unsurların başında geliyor. 2 yıllık gösterge tahvil için yüzde 13.75-80 bölgesi çok önemli teknik destek noktası. Bu seviyenin yukarı yönde kırılması, yüzde 14.80 gibi çok önemli seviyelerin test edilmesinin önünü açabilecek bir seviye. Ha keza 10 yıllık tahvil getirileri için de geçtiğimiz haftanın kapanışı olan yüzde 12.28 seviyesi önemli. Bu seviyenin kırılmasından önce hem 10 yıllıklarda hem de gösterge tahvilde bir düzeltme olmasının daha “sağlıklı” olduğunu düşünüyorum.Bu süreçte piyasa katılımcıları ve özellikle de politika yapıcıları önümüzdeki dönem için planlama yapabilecekleri bir zamanı kazanabilecekler. Ancak bu seviye yukarı kırılır ve yükseliş devam edecek olursa yüzde 13.20’lik bir sonraki teknik seviyenin resmin içine girmesi işten bile değil. Borsada kâr satışı sürer mi?BIST 100 endeksi için daha zor haftalar bizleri bekliyor. Zarrab davası yaklaştıkça, geçtiğimiz hafta biraz da “sürpriz” bir şekilde rekor kıran endeksin düzeltmesine bir süre daha devam etmesi ihtimali yüksek. 110.108 seviyesindeki önemli bir trend desteğinin altında gerçekleşen haftalık kapanış sonrasında 107.150’lerden geçen 50 günlük Basit Hareketli Ortalama’nın (BHO) test edilmesi olasılığı artmış durumda. Bu seviyeye kadar devam edebilecek bir hareket; 27-30 Ekim tarihleri arasında oluşan ve 107.884 ile 108.294 arasında geride bıraktığımız “boşluğun” da kapanmasına neden olacaktır. Piyasalar açısından “sağlıklı” bir hareket olarak kabul edilebilir. Eğer bu seviyenin de altına inilirse 104.875 yeni hedef olacaktır.
Piyasalar dalgalanan dolar ve faize kilitlenirken, küresel gelişmeler de hız kesmiyor. Fed Başkanlığı için Powell’ın aday gösterilmesi, son olarak Suudi Arabistan’daki gelişmeler heyecanı artırıyorGeçtiğimiz haftanın son gününde 2 yıllık gösterge tahvil getirileri yüzde 13.45 ile 7 Nisan 2009’dan bu yana 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 12.28 ile 10 yıllık tahvillerin ihraç edilmesinden bu yana en yüksek seviyesini test etti. Faizlerin yüksek olmasına; TL’nin diğer gelişen ülke piyasalarına oranla daha yüksek faiz vermesine rağmen dolar/TL kuru; paritede önemli bir majör değişiklik olmamasına rağmen; 3.8902 ile bu yılın 27 Ocak tarihinden bu yana en yüksek seviyesini test etti. Hem kur hem de faizler yükselirken BIST 100 endeksi bunca hengame arasında hafta içinde 114.539 puanı gördükten sonra 111.297 seviyesinden haftayı kapattı. Haftalık bazda yüzde 2.28 değer kazanmayı başardı. Sürdürebilecek mi, ona daha sonra değineceğim. Bizim piyasalarımızı en fazla ilgilendiren konuların başında Amerikan Merkez Bankası Fed’in yeni başkan adayının Jerome Powell olduğunun Başkan Trump tarafından açıklanması oldu. Beyaz saçlı, akil kadın Janet Yellen’den sonra yine bir beyaz saçlı, akil olduğu varsayılan Powell’ın Senato’dan onay alması, bu süreçten sonra da Başkan olması bekleniyor. Piyasalar için çok büyük bir sürpriz olmadığı gibi adeta hiç fiyatlanmadı bile. Hemen herkes işler dün nasılsa, bugün de öyle devam edecek düşüncesindeydi. Euro/dolar, DXY endeksi, ABD tahvil getirileri ve borsaları bu atamaya “duyarsız” kaldı. Enflasyon sorunuEkim ayında tüketici fiyatları aylık yüzde 2.08 artış ile beklentilerin üzerinde artarken yıllık enflasyon yüzde 11.2’den yüzde 11.9’a yükseldi, son 9 yılın zirvesine ulaştı. Bizim piyasalarımız açısından geçtiğimiz Cuma günü açıklanan ve bir önceki günde Merkez Bankası Başkanı’nın yaptığı Enflasyon Raporu sunumu kısa vade açısından önemliydi.Her ne kadar TCMB Başkanı Çetinkaya “sıkı para politikasından ve gerektiğinde daha da sıkılaştırabileceğinden” dem vursa da enflasyonun; açıklandığı günün bir gün öncesinde hedefi yüzde 8.7’den 9.8’e yükselttikten sonra ertesi gün yüzde 11.9 olarak açıklanması Çetinkaya’nın “Para politikası, enflasyonu hedeflere ulaştıracak kadar sıkı olacak. 2018’de, sıkı duruşun korunması ne kadar gerekiyorsa o kadar sürecek” söylemini bir anlamda boşa çıkarıyor. TCMB “sıkı para politikası” uyguladığını söylemeye devam ediyor olsa da “gevşek maliye politikası” attığı adımların boşa çıkmasına neden oluyor. Ülke olarak hep birlikte yüksek faiz ortamında yaşamaya mahkum oluyoruz. Dolar/TL etkilenir mi?Yine ‘normal şartlar’ altında bize ne? Ancak normal şartlar altında yaşamıyoruz ve bu operasyonun kısa vadede değilse de orta-uzun vadede bize etkileri olacaktır. Her ne kadar son aylarda daha fazla ilintili olduğu düşünülen 10 Yıllık ABD tahvil getirileri düşüyor olsa da dolar/TL kurunun düşmüyor olması hemen herkesi tedirgin ediyor. Geçtiğimiz haftanın başında bir düzeltme olabileceğine (daha doğrusu olması gerektiğine) değinmiştim ancak bu olmadı. Eğer bir düzeltme olacak olursa ilk aşamada 3.8265 ve ardından da 3.7440 seviyesinin test edilmesi olasılığının yüksek olduğunu düşünüyorum. İster bir önceki zirveden dönecek olalım, isterse de teknik olarak önemli olan (ve yeni zirve olacak olan) 3.9650-9749 seviyesinden dönecek olalım, bir düzeltme “ihtiyacı” artıyor.Yüksek faizin sebepleri neler?Kısa vadeli ve uzun vadeli bir çok sebebi var. Kısa vadeli olanlara gelirsek; - Hazine’nin ihtiyacından çok daha fazla borçlanıyor olması, bir rezerv oluşturma çabası ve bunun ne için yapıldığının kestirilemiyor olması, - Mali disiplinin kısa vadeli politikalara feda ediliyor olmasının yarattığı endişe,- Reza Zarrab davasının yaklaşıyor olması,- Türk bankalarına verilebilecek ceza endişesi ve bu konuda yapılan açıklamaların yeterince ikna edici olmaması, - Uzun yıllardır tahvil/bono piyasasındaki “likidite kuruluğunun” ihmal edilmesi, gibi sebepleri sıralayabiliriz. Bunlar kısa vadede düzelebilir mi? Korkarım bu sorunun “kısa vadede” olumlu bir yanıtı yok. Hele ki TCMB yapılması gerekenlerle, yaptıkları arasındaki “operasyonel boşluğu” kapatmadıkça... Suudi Arabistan’la petrol yükselir mi?Cumartesi günü Suudi Arabistan’da Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun kurulmasından sadece saatler sonra; aldığı kararlar doğrultusunda; aralarında ülkenin en zengini olarak kabul edilen Prens El-Velid Bin Talal’ın da bulunduğu 11 prens, 4’ü görevdeki ve bazı eski bakanlar, işadamları ve askerler tutuklandı. Bu adımı ile Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın tahta ulaşmasının önündeki engellerin kaldırıldığı ve “yerel gücünü” mutlak ölçüde artıracağı yönünde yorumlar var. Bazı haberlerde de bir “darbeyi” önleme amacıyla bunu yaptığına yer veriliyor. Ülkede yaşananlar bölgeyi yakından ilgilendirirken, özellikle petrol fiyatları üzerinde yeni bir baskıya neden olabilir.2 Kasım’da 6.957 seviyesinden kapanan Suudi Arabistan Borsası 5 Kasım itibariyle 6.804’ü test ettikten sonra bu yazının yazıldığı sıralarda yeniden 6.955’e yükselmişti. Bir başka deyişle Suudi Borsası yaşanan gelişmeyi yok saydı. Normal şartlar altında operasyonun petrolde majör bir etkisinin olması beklenmezdi. Ancak petrol piyasasındaki vadeli kontratların tarihi yüksek “uzun pozisyonlara” ulaşmış olması, bu operasyonun fiyatlar üzerinde yükseltici bir etki için kullanılacağını düşündürüyor.
Euro cephesinde bir dalgalanma yaşanmazsa bu hafta dolar/TL’de bir gevşeme görebiliriz. Borsa İstanbul yaşanan gelişmelere rağmen kendi havasında gidiyor.Vahşi Batı’da kullanılan bir özdeyiş; “Önce vur, sonra sorarsın- Shoot first and then ask” deyimi, son haftalarda bizim piyasalarımız için de geçerliydi. Geçtiğimiz hafta içinde yaşanan oynaklık sırasında dolar/TL kuru 3.8433’e kadar yükselip, 30 Ocak 2017’den bu yana en yüksek seviyesine ulaşırken, “Sepet Kur” 4.1599 ile tarihi zirvesini gördü.Kurun bu hareketinde bir çok sebep öne sürülebilir. İç/dış politika ile ilgili olarak; ABD’nin başlattığı “vize gerilimi” ile başlayan yükseliş, 27 Kasım’da başlayacak Rıza Zerrab davasına bağlı olarak Türk bankalarına ABD tarafından ceza uygulanacağı dedikodusu, NATO Askeri Komitesi Başkanı Orgeneral Petr Pavel’in S400 füzelerinin alımı konusundaki, “Egemenlik ilkesi, savunma teçhizatının ediniminde açıkça görülüyor ancak ülkeler bu kararları vermede bağımsız oldukları gibi kararlarının sonuçlarıyla yüzleşmede de bağımsızlar” şeklindeki açıklaması, Alman kalkınma ve ticari bankalarının, Türkiye’ye sağladıkları finansman imkanlarını kısmaları konusundaki “yönlendirici” hareketleri, Macron’un “Türkiye ile ilişkileri durdurmama, kesin ve sert bir diyaloğun içinde olunması gerektiği konusunda anlaştık” şeklindeki açıklamaları önemliydi.Bir de buna- ABD’deki tahvil getirilerinin yükselmesi,- Trump’ın yeni vergi paketi konusunda istediğini tam olmasa da kısmen elde edeceği beklentisi,-Yüzde 3 olarak açıklanan ve yüzde 2.6 beklenen 3. çeyrek ABD büyüme rakamları sonrasında Aralık ayında Fed’in faiz artış ihtimalinin yükselmesi,- Katalonya’nın bağımsızlığını ilan etmesi, buna karşın merkezi hükümetin yeni bir seçim takvimi açıklaması eklenince, bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke para birimlerinin değer kaybetmesi neredeyse kaçınılmaz oldu. Hindistan dışında geçtiğimiz hafta politika faizlerinde indirime giden Rusya ve Brezilya, ‘gevşek bütçe’ nedeniyle küresel yatırımcıların “cezalandırdığı” Güney Afrika da bu rüzgardan paylarına düşeni aldılar. Ancak bizim iç/dış politik sebeplerden kaynaklanan ayrışmamız, diğerlerine oranla daha “negatif” oldu. Dolarda kritik seviye ne?GEÇTİĞİMİZ hafta içinde 3.8430’lara kadar yükselen dolar/TL paritesi, haftayı 3.7940’lı seviyelerden kapattı. Haftanın sonunda Bakan Zeybekci kurlarla ilgili yaptığı açıklamada; “Ancak kurla ilgili haberlerin yarısı da dünyadaki hareketle ilişkili. Aşırı değerli dolar ABD ekonomisi için iyi ve sürdürülebilir değil; kendimize ve ülkemize güveniyoruz, bununla ilgili endişemiz yok. Kurdaki durum aşılacak, görecekler; Pazartesi-Salı bunlar geçmiş olacak” demiş. Her ne kadar dayandığı temeller tam olarak doğru olmasa da euro cephesinde Mueller tarafından bir tutuklama dalgası yaşanmazsa dolar/TL kurunda bir gevşeme/düzeltme görülebilir. 11 Eylül günü 3.3888 seviyesinden başlayan ve sadece 34 işgününde yüzde 13.4’lük bir yükseliş ile 3.8433 seviyesine yükselen dolar/TL kurunun; böylesi bir düzeltme sırasında; ilk aşamada 3.7360 seviyelerini, ardından 3.6725-3.6842 arasındaki boşluğu kapatacak bir hareketi ortaya koyması ihtimali hayli yüksek. 10 yıllık tahvil getirileri de bunu destekliyor mu derseniz, evet destekliyor. Euronun kaderi savcıya bağlı!Bu haftanın sürprizlerinden biri olmaya aday. Trump’ın seçim döneminde Rusya ile ilişkilerini sorgulayan FBI’ın eski Başkanı, bağımsız savcı Robert Mueller’in soruşturmada belli bir aşamaya geldiği ve bazı tutuklamaların olabileceği konuşuluyor. Geçen hafta ECB’nin yapmış olduğu para politikası toplantısı sonrasında açıklamalarda bulunan Draghi’nin şahin mi, güvercin mi olduğuna piyasa buna tam olarak karar verebilmiş değil.ECB, Ocak 2018’den itibaren desteği 60 milyar euro seviyesinden 30 milyar euroya düşürecek, Eylül 2018’e kadar da böyle sürecek. Sonrasında bir faiz artışı gelecek mi sorusu için henüz erken ancak bu konudaki beklentinin henüz daha güçlü olmaması, euronun dolar karşısında değer kaybetmesine neden oldu. Teknik analiz açısından bakıldığında; 1.1660-80 bölgesi önemli bir “destek” seviyesi idi! Bu seviye aşağı kırıldı ve kapanışlar hem günlük, hem de haftalık bazda bu seviyenin oldukça altında, 1.1608 seviyesinden gerçekleşti. Böylesi bir kapanış, bu hafta içinde 1.1415-30 bandının test edilmesi olasılığını önemli ölçüde artırıyor. Ancak Mueller tarafından bazı tutuklamalar gelecek olursa bu hareket bir süreliğine (bence ila nihayet olacak) ertelenebilecek. ABD’den gelecek tutuklama haberleri doların hızla zayıflamasına (DXY-Dolar endeksinin düşmesine), euronun değer kazanmasına neden olabilecek. Eğer böylesi bir hareket olursa yeniden 1.1845’lere doğru bir hareketi görebiliriz. Bu seviye aşılmadığı sürece, doların yeniden değer kazanacağı günlere geri dönüş yapılabilir. BIST kendi havasındaDolar/TL kuru 34 iş gününde yüzde 13.4 değer kaybederken, aynı süre içinde 10 yıllık tahvil getirilerinin yüzde 10.55’lerden 12.25’lere (Yüzde 16.1’lik bir yükseliş) yükseldiği bir ortamda BIST 100 endeksi hemen hemen hiç değer kaybetmedi. (9 Ekim’deki dibinden çok hızlı bir geri dönüş sağlayarak) TL bazındaki “nominal” BIST 100 endeksine bakan birisi bu süre içinde Türkiye’de hiç bir olumsuzluk yaşanmadığını düşünebilir. Ancak aynı endekse dolar bazında bakıldığında yaklaşık yüzde 11’e yaklaşan bir değer kaybı olduğu görülecektir. “Nominal endeks” her ne kadar değişmiyor “görünse de” dolar bazında önemli bir geri çekilme yaşandı. Nominal endeks bazında dahi bakıldığında; 10 yıllık tahvil getirileri baz alınarak yapılacak bir hesaplama, şirket değerlerinde önemli oranda aşağı yönde revizyonların yapılmasını gerektirecektir. Şimdilik piyasa katılımcıları bu gerçeği göz ardı etmeyi, 10 yıllık tahvil getirilerindeki yükselişin göz ardı edilebileceğini düşünüyorlar. Ancak bu yükselişin kalıcı olduğunun “hissedilmesi” durumunda BIST 100 endeksinde daha önce yazmış olduğum ilk aşamada 106.600 ve ardında da 104 binli ve 101 binli seviyelerin test edilme olasılığı artacaktır.10 yıllık tahvil getirileri tarihi zirvede Hazine’nin ihtiyacının 2/3’ü kadar daha fazla borç “çevirdiği”, kasasında 30 milyar TL’ye yakın fazla verecek denli “hızlı ve fazla” borçlandığı bir ortamda kamu tahvil getirileri ister istemez hızlı yükseldi. Gösterge faiz niteliğindeki 2 yıllık tahvil getirileri Cuma günü yüzde 12.98 ile Haziran 2009 yılından bu yana en yüksek seviyesini test ederken, 10 yıllık devlet tahvili getirilerimiz; 10 yıllık tahvilleri ihraç etmeye başladığımız Temmuz 2012’den bu yana ilk kez yüzde 12.25 bileşik seviyesine yükseldi. Haftayı/günü yine tarihi kapanış zirvesi olan yüzde 11.95 seviyesinden gerçekleştirdi. Tahvil getirileri; PPK toplantısından kararlı/anlamlı bir politik adım gelmemesi ve yukarıda saymış olduğum sebeplerin de bir araya gelmesiyle çıktı. 10 yıllıklar için yüzde 12 bileşik seviyesi önemliydi. Bu seviyenin üzerine çıkılmasına rağmen kapanışın bunun altında kalması, önümüzdeki günler için bir parça “düzeltme” umudunu bünyesinde barındırıyor. ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin Cuma günü 2.42’deki kritik seviyesini aşıp 2.4796’ya yükselmesi, ardından da kapanışı 2.4130’dan yapması piyasalarımızda da düzeltme rüzgarı estirebilir. Ancak bu esintinin Bakan Zeybekci’nin zamanlaması ile örtüşebileceği, kimseyi yanıltmasın. Bu hareket herhangi bir şey yapmadığımız halde yaşanacak olmasının çok farklı anlamları olacağı unutulmamalı.
Piyasalar bu kez Fed’in faiz toplantısına değil başkanına kilitlendi. ABD Başkanı Trump 5 adaydan birini yeni Fed Başkanı olarak açıklayacak. ‘Şahin’ Taylor koltuğa oturursa oynaklığa hazır olun. Yellen veya güvercin bir isim seçilirse biz dahil piyasalar rahatlarGeçen hafta ABD Başkanı Donald Trump, Şubat 2018’de Janet Yellen’in yerine kimi atayacağına karar vermek için adaylarla görüştü. Yellen iddia sitelerinde şimdilik en iyi ikinci aday olarak öne çıkıyor. Jerome Powell da en güçlü aday olarak gündemdeki yerini koruyor. “Taylor Kuralı’nın” kuramcısı John Taylor bir diğer kuvvetli aday. Ancak onun kuralına göre Fed, faiz artırmak konusunda hayli geç kalmış durumda. Diğer yandan kriz sırasında da bu kurala göre Fed, bankacılık sitemine yüzde 2.5 civarında üste faiz vermeliydi. Bugünkü koşullar göz önüne alındığında “şahin” olarak algılanabilecek olan Taylor’ın yanı sıra Fed Yönetim Kurulu Üyesi Kevin Warsh ve Ulusal Ekonomik Konsey Direktörü Gary Cohn da diğer adaylar arasında. Cohn’un Beyaz Saray’a yakın olmaya devam etmesi beklenirken, Warsh adı ilk başlarda çok öne çıkmasına rağmen, yavaş yavaş popülaritesini kaybetmeye başladığı konuşuluyor. Cumhuriyetçi Trump’ın, Demokratlar zamanında atanmış olan Yellen’i atamayacağı beklentisiyle Powell’ın adı öne çıkıyor. Diğer yandan Yellen “denenmiş” ve piyasaların güvenini kazanmış bir isim olarak halen daha “güçlü aday” olma pozisyonunu koruyor. Diğer yandan New York Fed’in Başkanı olarak Powell’ın atanması, yanına da “dengeleyici unsur” olarak Fed Başkan Yardımcılığı diyebileceğimiz pozisyona da Taylor’ın atanması bir başka ihtimal olarak konuşuluyor. Bu durumda şahin ve güvercin kanatlar arasında denge sağlanabileceği Cumhuriyetçiler ile Demokratlar’ın gönlünün alınacağı dile getiriliyor. Bahisler tutacak mı? ‘ABD Merkez Bankası olarak kabul edilen Fed’in başına kimin geleceği bizi neden ilgilendiriyor?’ diyecek olursanız, buna ‘Küresel fon akımlarındaki maliyetin ne olacağı, Fed Başkanı’nın izleyeceği politikalara göre yanıt bulacak’ diye cevaplamak doğru olacaktır. 2018’de cari açığın 35-40 milyar dolar olacağı varsayımıyla; toplam 195-205 milyar dolar fonlama ihtiyacımız olacağını göz önünde bulundurursak, Fed Başkan’ının “şahin” mi, “güvercin” mi olacağının ne denli önemli olacağı ortadadır. Bahisler Powell dese de Yellen’in “kanıtlanmış bir aday” olarak şansının halen daha olduğunu düşünsem de muktedir olma mücadelesindeki Trump’ın Fed Başkanı’nı değiştirerek rüştünü ispat çalışmalarına yeni bir kanıt daha eklemek isteyeceğini düşünüyorum. Güvercin Powell’ın gelmesi bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke piyasaları için iyi bir haber. Ancak Taylor bu ekibe dahil olacak olursa, oynaklığın artacağı bir döneme hazırlıklı olmakta fayda var. Güvercinin ‘dükkanına’ bir şahinin girdiğini düşünsenize... BIST’te moral bozulur mu?Hafta sonunda İran ile ilişkili olarak bazı Türk bankaları için ABD’den cezai kararlar geleceğine dair haberler yayınlandı. Bu gelişmeler sonrasında BDDK ve SPK da bu konuda “Elimize ulaşan somut bir karar yok. Türk bankacılık sistemi sağlıklı şekilde yoluna devam ediyor” şeklinde açıklamalar yaptı. Cezaların gelebileceği endişesi bankacılık üzerinde baskı oluşturabilecek. Bu baskının savuşturulup, savuşturulamayacağı ABD ile yapılacak görüşmelere -vize konusundaki görüşmeler de buna dahil- bağlı olacaktır. Cezai yönde gelebilecek haberlerin olumsuz fiyatlamalara neden olabileceği aşikâr. Ola ki bu konuda bir ceza gelmeyeceği yönünde her iki taraftan da gelecek resmi açıklamalar olursa bunların da olumlu yansımaları olacaktır. Teknik olarak BIST’te 110 binli zirveleri hedefleyen bir hareket içindeyiz. Ancak gelebilecek haberle 106.500 puan ilk destek olacak. Geçen haftayı 108.488’den kapatan ve 101 bin-103 binli seviyelerde geride iki önemli boşluk bırakmış bir endeks için 106 bini destek olarak korumayı başarmak önemli olacak. Euroda dalgalanma sürer mi?İspanya hükümetinin Katalonya yerel yönetiminin yetkilerini elinden alması haberleri sonrasında İspanya’daki durumun yeni bir belirsizliğe evrilmesi ile euronun, dolar karşısında değer kaybettiği ancak bunun şimdilik endişe edildiği kadar olumsuz sonuçlara neden olmayacağı beklentisiyle mutad bantta hareket ediyor. Cuma günü için 1.1848 (50 günlük BHO) önemlli bir direnç seviyesi idi. Gün içinde 1.1858 test edilse de kapanış 1.1779 seviyesinden gerçekleşti. Bu hafta için halen daha 1.1840’lı seviyeler önemli direnç seviyeleri olacak. Ancak gerek Powell’ın Fed Başkanlığı için adaylığının güçlenmesi, gerekse de Katalonya’dan gelecek haberlere bağlı olarak hareketlenecek “parite cephesi” bu hafta için piyasaları yoracak indikatörlerden biri olacak. 1.1850’nin aşılamadığı durumda ilk aşamada 1.1680 ve ardından da 1.1640 seviyesi önemli olacak. Bu seviyelerin aşağı kırılması durumunda 1.14’lü seviyeleri konuşuyor olacağız. 1.1850’lerin üzerine çıkacak bir hareket olması durumunda; bunu düşük bir ihtimal olarak görmekle birlikte; 1.2140’ların önünü açacak bir hamle gelebilir.
ABD ile yaşanan kriz ve İdlib operasyonuna rağmen piyasada iyimserlik havası var. Vize sorunu çözülürse borsada 110 binler konuşulur. Dolar/TL’de 3.58 önemliBizim finansal piyasalarımız; ABD ile yaşanan “vize krizi” konusuna ‘nasılsa çözülür’ gözüyle bakıyor ve bunu fiyatlıyor. Aksi takdirde; her ne kadar dolar/TL kuru (pariteye rağmen) 3.6150’lere gerilememiş olsa da; Borsa İstanbul 100 endeksi, krizin patlak verdiği 6 Ekim ile kapanan haftanın üzerine nasıl çıkardı? Üstüne üstlük, İdlib konusunda yeni gelişmeler yaşanırken...Bizdeki hisse senedi piyasalarındaki olumlu hava bir yandan krizin bir şekilde çözüleceği yönündeki iyimserlikten, diğer yandan da özellikle ABD cephesinden beklenen vergi paketi nedeniyle oluşan ortamdan nasipleniyor. İkincisi aslında bize yarayacak bir adım değil. Hele ki bu paketin içine ABD dışındaki kârların; ABD’ye transfer edilmesi durumunda cüz’i bir vergi alınacağı yönünde eklenecek bir madde, bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülke piyasalarını ister istemez olumsuz etkileyecektir. Diğer yandan İdlib süreci, Türk ordusunun unsurlarının Suriye sınırları içine hareket etmesi ile yeni bir aşamaya geçmiş görünüyor. Önümüzdeki günlerde PYD veya diğer Kürt unsurlar ile yaşanabilecek bir sıcak çatışmanın ne gibi sonuçlar doğuracağına dair belirsizlik artmış durumda.Hepsinden öte, ABD ile yaşanan krizin bu hafta içinde gelecek ABD heyeti ile yapılacak görüşmelerden sonra çözüleceğine dair olan inancın temelleri çok da sağlam görünmüyor. ABD’ye yapılacak uçuşlarda dizüstü bilgisayar yasağı, Cumhurbaşkanlığı korumalarının ABD’ye girmeleri durumunda tutuklanacaklarına dair karar, PYD başta olmak üzere Kürt unsurlara silah/mühimmat verilmesi ve son olarak da “vize krizi” aslında “müttefikimiz” olan ABD ile yaşanan ve araları gittikçe sıklaşan krizlerin sadece ilk anda akla gelenleri. Kapalı kapılar ardında yaşananları bilemiyoruz. Yakın geçmişte yaşananları hatırlayınca, son krizin çözülse de yenilerinin olmayacağına dair bir tahminde bulunmak hayli zor.Bedava paranın etkisiCuma günü ABD’den gelen enflasyon verileri manşet ve çekirdekte beklentilerin bir “tık” altında gelse de (Manşet enflasyon yüzde 0.6 yerine 0.5 geldi) perakende satışlarının beklentinin yine bir “tık” üzerinde gelmesiyle ekonominin; kasırgalara rağmen; makul sayılabilecek bir patikada ilerlediğini göstermesi açısından pozitif algılandı. Parite üzerinde önemli bir etkisi olmazken, ABD 10 yıllık tahvil getirileri yeniden 2.30’un altına inerek, yüzde 2.2775 seviyesinden haftayı kapattı.ABD tahvil getirilerinin yeniden düşüyor olması bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke piyasalarını ve para birimlerini rahatlattı. “Bedava paranın” bir süre daha devam edeceği beklentisi, İdlib ve “vize atışmasının” yarattığı gerginliklerin dahi üzerinin bir süreliğine de olsa örtülmesine yardımcı oldu. Bizim piyasalarımızdaki iyimserliğin normalde bu hafta da sürmesi beklenebilirdi. Ancak bazı gelişmeleri gözardı etmemek lazım...Borsada ralli sürer mi?Önceki haftanın açılışı öncesinde patlak veren ABD ile “vize krizi” sonrasında 99.210’a kadar gerileyen BIST 100 endeksi, sonrasında “istisnai” bir toparlanmayla 106.598’e kadar yükseldi, haftayı 106.225 seviyesinden kapattı.ABD tahvillerinin düşmesi ve vize krizinin bu hafta gelecek ABD heyeti ile yapılacak görüşmelerden sonra çözülecek umudu borsayı ayakta tuttu. Bu beklenti haftanın başında canlı kalmaya devam edecektir. Ancak gerek kurumlar vergisindeki 200 baz puanlık artış, gerek İdlib’e “resmi” olarak girilmiş olması, iyimserliği baskılayabilecek. Diğer yandan gelinen seviyenin teknik analiz açısından bir kaç noktada kesişmesi yükselişi zorlayabilecek. Bu noktalar bir kısa vadeli trend (Bugünkü trend değeri 106.780), bir uzun vadeli trend (Bugünkü trend değeri 107.050) ve 50 günlük Basit Hareketli Ortalama (BHO 106.740). Buralara yakınlaşılması bu seviyelerin kısa vadede; çok olumlu bir haber gelmedikçe; yukarı kırılmasının zor olduğunu söylüyor. Diğer yandan geçen hafta yaşanan toparlanma sırasında geride iki tane önemli “boşluk” kaldı. 101.298 ve 102.198 ile 103.805 ve 104.586 arasındaki boşlukları kapatmadan yukarı gidilmesinin zor olduğunu ve yaşanacak olası bir yükselişin de sağlıklı olmayacağını düşündürecektir. Eğer ki bu seviyeler kırılacak olur ve vize krizi de üstü örtülerek de olsa çözülebilirse; yeniden 110 binli seviyeler konuşuluyor olacaktır. Dolarda kritik seviye ne?Yazının başında da belirttiğim üzere; BIST 100 endeksi “vize krizi” kayıplarını telafi etmekten de ileri giderek, 6 Ekim kapanışının dahi üzerine çıkarak “sıradışı” bir performans sergiledi. Dolar/TL kuru aynı performansı sergilemeye çabalasa da tam olarak başaramadı. 6-9 Ekim arasındaki boşluk önemli ölçüde kapansa da henüz daha dolar/TL kuru 6 Ekim kapanışı olan 3.6149’a kadar gerileyip “boşluğu” kapatamadı. Üstelik yeniden 1.18’lerin üzerine çıkan euro/dolar paritesinin desteğine rağmen. 9 Ekim Pazartesi açılışta 3.79’ların üzerine çıkan (Bazı platformlarda 3.85, bazılarında 3.92) dolar/TL kuru aynı günün içindeki işlemlerde 3.7475’leri test ettiğinden “kaydi zirve” olarak bu seviyeyi baz aldığımızda 3.6350’ler ile önemli düzeltmelerini tamamlamış gibi görünse de halen daha 3.6149-3.6258 arasındaki boşluğu kapatabilmiş değil. Bu haftanın başında veya ABD heyeti ile yapılacak görüşmelerden sonra yapılacak açıklamalara göre bu boşluk kapanabilir. Bu boşluk kapanıp, dolar/TL daha da aşağı gidecek olursa 3.5945 ve 3.5835 bandı önemli bir “destek” olmaya aday.Geçen haftanın başındaki hareketten de görüldüğü üzere; kur gelebilecek herhangi bir kötü habere karşın oldukça kırılgan. Kurların düşük/yataya dönemlerde rehavete kapılmadan, döviz risklerinin hedge edilmesi gereken döneme geliyoruz.Bankalar vergiden nasıl etkilenecek?Geçtiğimiz haftanın kapanışında 2018 yılı için yapılması beklenen vergi artışları ile ilgili düzenleme yine kısa süreliğine de olsa piyasalarda olumsuz bir etki yaratabilecek. Binek araçların vergisindeki artış oranının yüzde 40’dan 25’e çekilmesi yönündeki değişiklik, biz tüketicileri rahatlatan bir hamle olacak. Ancak buradan kaynaklanan vergi kaybının bir yerden telafi edilmesi gerekiyor(muş). Bunun içinde daha önceki taslakta sadece finans kurumları için getirilmesi planlanan kurumlar vergisi oranının 2018-2020 yıllarında yüzde 20’den 22’ye yükseltilmesi önerisi, tüm kurumları kapsayacak şekilde genişletilmesi yönünde değiştirildi. Bu da tüm şirketlerin “dağıtılabilir kârlarının” azalması anlamına geliyor ki, borsa performansları açısından az da olsa negatif etkilenmeleri anlamına gelecektir.
Küresel piyasalar Fed yöneticilerinin şahin tonlu açıklamalarıyla geriliyor. Aralık’ta faiz artışı garanti. İdlib operasyonu oynaklığı artırabilir. Dolar/TL’de bu hafta 3.6590-3.67 kritik seviyeler olacak Haftaya İdlib’e yönelik yapılan operasyon haberiyle başlayacak piyasalar. Geçtiğimiz Cuma gecesi “Astana Mutabakatı” çerçevesinde ÖSO’nun unsurlarının desteklendiği Suriye sınırları içine doğrudan girilmeksizin, Rusya’nın havadan destekleyeceği bir askeri harekat başladığı resmi olarak açıklandı. Türk askeri birliklerinin daha çok sınırın Türkiye tarafından, uzun menzilli toplarla destekleyeceği harekatın, İdlib bölgesindeki “çatışmasızlığı sağlamaya” yönelik olduğu ve bunun da IŞİD ile mücadele çerçevesinde yapıldığı belirtiliyor. Suriye içine zırhlı askeri birliklerin girdiğine dair haber var. Bu durum şimdilik kaydıyla piyasalarca kısa bir tedirginlik yaratacaktır. Sonrasında büyük ihtimalle “kanıksanacaktır”. Ancak birliklerin Suriye sınırında veya içinde; sıcak çatışma ya girmesi -umuyor ve diliyorum ki olmaz- can kayıplarının olması durumunda tepkiler farklılaşabilecek. Cumhurbaşkanı’nın geçtiğimiz hafta İran’a yaptığı ziyaret, öncesinde Rus lider Putin ile yapılan zirve sırasında da anlaşıldığı kadarıyla İdlib operasyonu görüşülmüş ve varılan mutabakat ile bu harekat başlamış görünüyor. Kuzey Irak’ta yapılan referandum sonrasında ortaya konan “yaptırım” ve benzeri sert tepkilerin henüz maddi karşılıkları görülmese de olası bir “koridor” hamlesine de cevap niteliği taşıyor. Kürt “koridorunun” oluşmasını engelleme çabasının bir parçası olarak düşünülebilecek bu hareketin ne yöne evirileceğini kestirmek için henüz erken. Ancak gönderilen zırhlı birlikler ve komando gücü göz önüne alındığında harekatın çok da kısa zamanda bitmesi beklenmiyor. Fed iyice ‘şahin’leştiBÖLGEMİZDEKİ hareketliliğe bir de Fed’in son dönemdeki söylemleri eklenince önümüzdeki günlerde piyasalarda oynaklığın artması kaçınılmaz gibi görünüyor. Fed, Aralık’ta faiz artırmakta kararlı görünüyor. Her ne kadar Tarım Dışı İstihdam (TDİ) beklentilerin çok uzağına düşse de bu verilerdeki kasırga etkisi, piyasalarca bekleniyordu. Uzun süredir 200 bin kişinin üzerinde artış olarak açıklanan TDİ verisinde, Eylül için 90 bin kişilik artış bekleniyordu. Gerçekleşme 33 bin kişilik azalış olarak açıklandı. Diğer yandan haftalık ücret artışlarının beklendiği gibi gelmesi, piyasaların Aralık’taki artış beklentisini değiştirmedi. Veri açıklandıktan sonra 1.1670’lere kadar gerileyen parite haftayı 1.1740’ın altında 1.1729 seviyesinden gerçekleşti. TDİ verisinin açıklandığı gün dahi paritenin 1.1739-1.1670 gibi çok dar bantta hareket etmiş olması, gelişmiş ülke piyasalarında bir bekleyişin hakim olduğu izlenimini veriyor. Bunda da özellikle ECB Başkanı Mario Draghi’nin ne yapacağı konusunda belirsizliği göz önüne aldığımızda haklılık payı var. Gerçi, Cuma günü hariç hemen her gün rekor kıran ABD borsaları pek oralı değil. Ancak ABD 10 yıllık tahvil getirilerinin yeniden yüzde 2.40 sınırına yaklaşıyor olması, hele ki 2.4250’deki kritik eşiği kırması durumunda Aralık 2016 ve bu yılın Mart ayında görülen 2.60’lı getirilerin önünü açacak olması piyasalarda önemli dalgalanmalara yol açabilecek. Dolar çıkışa geçer mİ?İçeride İdlib harekatı bu haftanın ilk günlerinde piyasalardaki oynaklığı artıracak. 2 Ekim’de yazdığım yazıda “... Eğer yine 3.5930’daki 200 günlük BHO kırılmaz veya hiç test edilmeden dahi aşağı yönde bir düzeltme başlarsa 3.5020-3.5160 bandına kadar devam edebilecek gibi görünüyor. 3.5930 seviyesi yukarı yönde kararlı olarak kırılırsa 3.6590-3.67 bandının önü açılacaktır ki bunun gerçekleşmesi ihtimali düşük” diye yazmıştım. Geçen haftanın ortasında 3.5933 test edildi, sonrasında 3.5610’lara kadar bir geri çekilme yaşandı. Ancak Cuma günü kurda yükselişler yaşandı. Geçen Pazartesi 3.5930’lardaki 200 günlük Basit Hareketli Ortalama Cuma günü 3.5945’e yükselmişti. Bu seviye aynı zamanda önemli bir düzeltmeye de denk geliyordu. Yukarı kırılmanın beraberinde zarar durdurma emirlerinin de devreye girmesi ile hareket hızlandı ve 3.6367’ye kadar bir yükseliş oldu. Günlük ve haftalık kapanışın 3.6140 ile 3.5945’in üzerinde gerçekleşmesi, bu hafta 3.6590-3.67 bandının test edilmesi olasılığını artırıyor. Diğer yandan 19 işgünü içinde 3.3888’den 3.6367’ye (yüzde 7.3’lük bir hareket) kadar yükselen hareketin de bir düzeltme yapması ihtimali artıyor. Ancak bu düzeltmenin 3.50-3.52 bandına kadar devam etmesi şimdilik zor. Düzeltme gelirse 3.5945 ilk, 3.5650-5750 bandı da ikinci önemli seviye. Altın toparlanacak mı? Gram/TL’den çok yurt dışındaki dolar/ons fiyatından bakıldığında; Kuzey Kore-ABD “atışmasının” artık bir gerginlik sebebi olmaktan çok magazin olarak algılanmaya başlaması altına yaramadı. Atışmaların hararetli dönemlerinde 1.357,59 dolar/ons seviyesine kadar yükselen altın, geçtiğimiz Cuma günü 1.260,71 seviyesine kadar geriledi. 20 iş günü içinde neredeyse 100 dolarlık bir düşüş (yüzde 7.1’lik) söz konusu. 1.263 seviyesi önemli bir düzeltme seviyesiydi, gün içinde altına inilmiş olsa da kapanışın 1.276’larda olması altın yatırımcılarını bir parça da olsa rahatlattı. (Yurt içindeki yatırımcılar kur artışından dolayı altındaki bu düşüşü sınırlı hissettiler. Aynı dönemde kur yaklaşık yüzde 7 yükselirken, altının onsu da benzer bir değer kaybı yaşadı.) Altın için yukarıda 1.295/99 seviyeleri önemli olacak 50 günlük BHO’ya denk gelen bu seviye kalıcı olarak aşılamazsa aşağıda 1.253 (200 günlük BHO) ve 1.240-44 bandı yeni hedefler olabilecek.
Kuzey Irak referandumu ve Fed Başkanı Janet Yellen’in devam eden ‘şahin’ tutumu, piyasaları geriyor. Dolar/TL’de 3.59 kritik seviye. Eğer kırılmazsa aşağı yönlü düzeltme başlar. Euroda kısa vadede Katalan krizinin etkileri görülecek Bölgesel gelişmeler bizim piyasalarımızı germeye devam ediyor. Kuzey Irak Kürt Yönetimi’nin geçtiğimiz hafta yaptığı ve “bağımsızlık” kararının çıktığı referandum sonrasında bölgeye uçuş yasağı geldi. ‘Vana kapatmak’ gibi bazı ekonomik yaptırımlar da gündemde. Bu yaptırımların Kürt bölgesini zorladığı kadar, aynı zamanda Gaziantep başta olmak üzere Güneydoğu Anadolu’yu da zorlayacak. “Güneyine ihracat yapmakta zorlanan” Türkiye için bir geçiş kapısı daha kapanacak. Korkarım ekonomi, politikayı zorlayacak. Daha önceden alınması gereken önlemler zamanında alınmadığı için, şimdi alınabilecek önlemler ya alınamayacak ya ertelenecek ya da kısa ömürlü kalacaklar.İran gezisi bekleniyorCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 4 Ekim’de İran’a yapacağı ziyaret; Putin’in geçtiğimiz hafta Ankara’ya gerçekleştirmiş olduğu gezi sonrası daha da önem kazanmış durumda. İran-Irak-Türkiye üçlüsünün Kuzey Irak’taki referanduma verecekleri ‘ortak tepki’ önemli olacak.Diğer yandan Suriye’de İdlib bölgesine sevkiyat başladı şeklindeki haberler Genelkurmay Başkanlığı’nca yalanlandı. Ancak Astana toplantısında ; Türkiye, Rusya ve İran İdlib’de çatışmasızlık bölgesinin sınırları ve sınırları kimlerin koruyacağı konusundaki anlaşması sonrasında bu bölgeye her üç ülkeden 500’er asker gönderilmesi söz konusu. Bu ve benzeri konular önümüzdeki günlerin gündemini oluştururken, bölgeden gelecek haberler piyasaların yakından izleyeceği ve “fiyatlayacağı” haberler olacak.Aralık’ta Fed korkusuGeçtiğimiz hafta Orta Vadeli Plan (OVP) açıklandı ortalama yüzde 5.5’lik büyüme ve 2020’ye kadar sırasıyla yüzde 7, 6 ve 5 enflasyon öngören program, daha çok “dilekler manzumesi” şeklinde hazırlanmış. Hedeflerin hesaplanmasındaki kur varsayımları bile program konusunda ilk anda soru işaretlerini akıllara getiriyor.OVP açıklandığı sırada Maliye Bakanı Sayın Ağbal’ın açıkladığı 2018’e dair vergi artış OVP’den daha fazla yankı buldu ve fiyatlandı. Finansal kurumların kurumlar vergisinin yüzde 20’den 22’ye çıkarılması borsadaki banka hisselerine satış getirirken, MTV’nin 2018’de binek araçlar için yüzde 40 artırılmasının planlanması kamuoyunda tepki ile karşılandı. Bu gelişmeler finansal piyasalarındaki fiyatlamaları ve gelişmeleri yakından ilgilendireceğe benziyor.Fed Başkanı Janet Yellen’in de Aralık’ta faiz artışının olma ihtimalinin çok yüksek olduğuna değinmesi küresel piyasaları endişeye sevk etti.‘Euro’da Katalan kriziDün İspanya’nın Katalan Bölgesi’nde bağımsızlık referandumu yapılacaktı. Ancak merkezi İspanyol hükümeti önce bu referandumu kanunsuz ilan etti, sonrasında da referandumun yapılacağı sandıkları ve oy pusulalarına el koymak amacıyla polisiye tedbirler aldı. Referandumun yapılacağı sandıklarda ve yollarda olaylar çıktı, polis plastik mermi kullanarak müdahale etti. İspanya ile kalalım diyenlerin sandığa gitmeyeceklerini açıkladıkları referandumun “sağlıklı” yapılamamasından da dolayı, çıktığı söylenecek herhangi bir sonuç; her ne olursa olsun; doğruyu yansıtmayacaktır. Yine de bu ve benzeri gerginliklerin devam edecek olması kısa vadede euro üzerinde gri bulutların bir süreliğine de olsa dolaşmasına neden olacaktır. Fed’in Aralık’taki kararlılığının devamı da buna eklenince ‘euro’da bir süredir tereddütle devam eden düzeltme hareketi biraz daha netlik kazanabilir. 1.1740 teknik olarak önemli bir seviye idi. 1.1717 test edilse de haftalık kapanış 1.1815’ten gerçekleşti. 1.1920’nin üzerine kalıcı bir şekilde yükseliş olmadığı takdirde 1.1660 seviyelerine doğru bir çekilme olasılığı hayli yüksek. Bu seviye kırılırsa benim bir süredir beklediğim 1.1410-25 bandına doğru majör bir düzeltmenin başlaması olasılığı artacaktır. Dolarda kritik seviye ne olur?Fed’in faiz artışının artık net olarak masada olması önümüzdeki günlerden itibaren daha net fiyatlanır olacaktır. Bu durum bizim piyasalarımızı yakından ilgilendiriyor. Geçen haftanın başında yazdığım yazıda 3.5200-50 ve sonrasında da 3.5525 seviyelerinin test edilebileceğine değinmiştim. O yazıyı yazdığım sıralarda dolar/TL kuru bir önceki haftayı 3.4983’ten kapatmıştı. Hafta içinde 3.5959 seviyesi test edildi, kapanış 3.5630’lardan gerçekleşti. Suriye’ye asker gönderilmesi haberleri bölgesel gerilimin artacağı endişelerini güçlendirecektir. 3.5930 seviyesi bu hafta içine hem düzeltme (3.94-3.38 hareketinin) hem 200 günlük BHO’ya denk gelmesi açısından önemli. Bu seviye ilk denemede kırıl(a)madı. İkinci denemede de kırılmasını beklemiyorum. Ancak paritede belirttiğim olası gelişmelere bağlı olarak yeniden bu seviyeler test edilebilir. Eğer yine kırılmaz veya hiç test edilmeden dahi aşağı yönde bir düzeltme başlarsa 3.5020-3.5160’a kadar devam edebilecek gibi görünüyor. 3.5930 yukarı yönde kararlı olarak kırılacak olursa 3.6590-3.67 bandının önü açılacaktır ki bunun gerçekleşmesi ihtimalinin düşük olduğunu düşünüyorum. Petrolde çıkış sürer mi?Kuzey Irak’ta yapılan referandum sonrasında petrol boru hattının vanasının kapatılması ihtimali küresel petrol arzında günlük 500-600 bin varillik azalmaya neden olabileceği endişesi, petrol fiyatları üzerinde de etkili oldu. OPEC’in kesintilerinin nihayet stoklar üzerinde etkisinin hissedilmeye başladığı bir dönemde, 2018’in ilk çeyreğinde nihayetlenecek “kesinti anlaşmasının” uzatılacağı beklentisi de petrol fiyatlarını yükselten, yukarıda tutan bir etkendi. Geçen haftanın başlarında 59.48 dolara yükselen Brent petrol, referandum sonrasında Türkiye’den gelebilecek bir askeri müdahale olasılığının azalmasıyla gerilemeye başladı ve haftanın en düşük seviyelerinden biri olan 56.70’ten kapattı. Kuzey Irak ile ilgili askeri müdahale endişelerinin ve hatta bana göre “vana kapatma” tehditlerinin de azalmasıyla petrol fiyatları üzerindeki Kuzey Irak etkisi bu hafta boyunca kademeli olarak azalacak. Bu durumda ilk aşamada 55.80 ardından da kademeli olarak 53.70-54.30 seviyelerine doğru bir düzeltme söz konusu olacak.
Bu kez küçük balık, büyük balığı yutacak, Yıldız Holding bünyesindeki Kerevitaş, büyük hissesi yine Yıldız Holding’e ait Besler Gıda’yı alacak. Bu amaçla, sermayesi 6.24 milyon TL olan ve halka açık olan Kerevitaş’ın sermayesi 23.9 milyon TL’ye yükseltilecek. Sermaye artışı tahsisli ve primli olarak Besler Gıda ortaklarına yapılacak. Sermaye artırımı sonrasında Kerevitaş 904.5 milyon TL ödeyerek Marsa’nın da bünyesinde bulunduğu Besler Gıda’yı satın alacak. KPMG ve Earnst&Young Denetim şirketleri tarafından yapılan değerlemelerin ortalaması bu tutarın yaklaşık yüzde 10 daha fazlasıymış.Murat Ülker ve Oğuz Aldemir’e göre; tahsisli sermaye artışı sonrasında şirketin kasasına girecek olan paranın 479 milyon TL’si şirket kasasında kalırken, Besler’in ortaklarına Kerevitaş hisseleri verilecek. Bu ortakların aldıkları Kerevitaş hisselerini 6 aylığına satmayacağı şekilde bir planlama yapılmış.Kerevitaş’ın son açıklanan 6 aylık bilançosuna göre şirketin 47 milyon liralık dönem zararı var. Özkaynakları da (eksi) 99 milyon TL’de. Uzun zamandan bu yana yüksek finansman giderleri nedeniyle zararda olan şirket, sermaye artırımı sonrasında kasasında kalan para ile ticari borçlarını ve kısa vadeli finansal borçlarını ödeyecek. Murat Ülker bu borçların bir yandan ehven şartlarla ödeneceğini, diğer yanda iyileşen maddi yapısı itibariyle şirketin daha iyi koşullarda borçlanabileceğini belirtiyor. 4.5 milyar ciro ve6.8 milyar TL piyasa değerine ulaşmış olan Ülker Bisküvi‘den sonra halka açık en büyük gıda şirketi olacağı ifade edilen Kerevitaş’ın sermaye artışından sonra kalacağı hesaplanan yüzde 8’e denk gelen halka açık kısmı için çağrı yapılacak. Çağrı fiyatı Borsa İstanbul’da son 30 günde gerçekleşmiş işlemlerin ağırlıklı ortalamalarının basit ortalaması üzerinden; SPK onayı sonrasında gerçekleştirilecekmiş.Daha önceki birçok örnekte olduğu gibi bu çağrıya da katılmayanlar olabilecek. Kerevitaş’ın bu denli büyük bir hamlesi sonrasında şirkette ortak olarak kalmak isteyenler olabilir. Bu kesim sermayenin yüzde 3’ünden fazla olması durumunda şirket borsa kotundan çıkarılamıyor. Bunu da öngören Yıldız Holding; şirketi değil borsa kotundan çıkarmak, sürecin tamamlanması sonrasında ‘ikincil halka arzı’ da göz önünde bulunduruyor.Özellikle çağrı sürecinde ortaya çıkabilecek spekülasyonların ve hisse senedinde normalin dışında, küçük yatırımcıların zarara uğramasına neden olabilecek bir oynaklığın da önüne geçmek amacıyla Yıldız Holding ve şirketlerine ait yüzde 4’lük Kerevitaş hissesi de piyasa yapıcılığı çerçevesine kullanıma hazır tutulacakmış.Türkiye ekonomisine güvenin bir yansıması olarak böylesi bir adım attıklarını belirten Murat Ülker, sektörlerinde lider olan iki şirket arasındaki bu satın alma ile dağıtım zincirinde, üretimin mükemmelleştirilmesinde iyileştirmeler yapılarak değer yaratılacağını belirtiyor.