ABD tarım dışı istihdam verileriyle Fed’in 3 hatta 4 faiz artışına gidebileceği piyasaları tedirgin ettti. Endişelerle gelişmiş ülke borsalarında düzeltmeler yaşanabilir. Küresel hareketlerin iç piyasaya yansıması kaçınılmaz olacaktır Geride bıraktığımız hafta BIST 100 endeksi önce rekor kırdı, ardından haftayı kayıpla kapattı. Daha da önemlisi ABD 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 2.64’teki direnç seviyesini yukarı kırarak 2.85’lere kadar yükseldi.Piyasalardaki asıl değişimi yaratan geçtiğimiz Cuma günü ABD’de açıklanan “Tarım Dışı İstihdam-TDİ” (Non-Farm Payrol-NFP) verisi oldu. Yaşanan kış koşullarına rağmen 180 bin kişilik bir artış beklenirken 200 bin kişilik tarım dışı istihdam yaratılmış. İstihdamdan daha da önemlisi yıllık ücret artışları yüzde 2.6 öngörülürken yüzde 2.9 olarak açıklandı. Aralık rakamı da yüzde 2.5’ten, yüzde 2.7’ye revize edilmiş durumda. Piyasaları 20 binlik fark değil daha çok bu veri ilgilendirdi.ABD tahvilleri yükseliyorEndişeye yol açan gelirlerin bu denli arttığı bir ortamda; enflasyon da yüzde 2 hedefinin üzerine çıkacak. Bu da Fed’in Mart’tan başlayarak faiz artışlarına başlamasına neden olacak beklentisini güçlendirdi. Piyasaların beklentisi bu yıl içinde 2, en fazla 3 faiz artışı yönündeydi. Ancak bu veri sonrasında 3 hatta 4 faiz artışı olabilir mi tartışması hızla gündeme geldi. (Yılın başında yazdığım üzere benim beklentim 3.5 faiz artışı yönünde sonuncusu Aralık’ta geleceğinden dolayı “buçuk”.)Bu endişelerin öncesinde ABD 10 yıllık tahvil getirileri yükselmeye başlamıştı zaten. Önceki haftayı yüzde 2.66 seviyesinden kapatan getiriler, geçtiğimiz haftanın başından itibaren yükselmeye başladı ve Ocak 2014’ten bu yana en yüksek seviye olan 2.8544 geçtiğimiz Cuma günü test edildi. Haftalık kapanış da buna çok yakın bir seviye olan 2.8390’dan gerçekleşti. Tahvil getirilerindeki bu yükseliş devam ederken gelen TDİ verisi de işin tuzu biberi oldu.Geçtiğimiz hafta Salı gününden itibaren alarm veren ABD borsa endeksleri, Cuma günü itibariyle sert düşüşlerle haftayı kapattı. Sadece Cuma günü Dow Jones endeksi günü yüzde 2.54 düşüşle kapatırken, S&P 500 endeksinin kaybı yüzde 2.12 olarak gerçekleşti. Her iki endeks de önceki hafta Cuma günü kapanış ve geçen hafta Pazartesi günü kendi tarihi rekorlarını kırmışlar, tahvil getirilerindeki yükselişe kayıtsız kalamamış ve bir düzeltme hareketine girmişlerdi. Salı günü bu hareket belirginleşmiş ancak geçtiğimiz Cuma günü itibarıyla da netleşmiş durumda.Gözler ABD borsalarındaBüyük olasılıkla gelişmiş ülke borsalarındaki düzeltme hareketi devam edeceğe benziyor. 25.520’den geçtiğimiz haftayı kapatan Dow Jones Industrial (DJI) için 25.000 (+/- 25 puan) seviyesi (yaklaşık olarak 50 günlük BHO’ya denk geliyor) ilk önemli seviye olacak. Sonrasında 24.555 seviyesi ikinci seviye olarak karşımıza çıkacak. S&P 500 endeksi için de 2.705-15 bandı ilk önemli “destek” seviyesi olmaya aday. Bu bant seviyesi S&P 500 için önemli zira hem iki trend hem de 50 günlük BHO bu banda denk geliyor. Bu seviyelere gelinmişken 2.685-90 bandının test edilmesi ile ilk önemli düzeltme tamamlanmış olabilir. Zira sadece son açıklanan TDİ verisi ile bütün fonların alım yapmaktan vaz geçeceklerini beklemek hayalcilik olur. Alım yapmak için böylesi ufak çaplı da olsa bir düzeltmeyi bekleyen çok sayıda fon olduğunu düşünüyorum. Bu da gelişmiş ülke piyasalarındaki düzeltmelerin şimdilik sınırlı kalacağını düşündürüyor.Çıkış sürecek mi?ABD borsalarındaki düzeltmenin sınırlı kalacağını düşündüren bir başka gelişme de Alman borsa endeksi DAX tarafında yaşananlar. DAX yeni rekorunu önceki hafta kırmış ve sonrasında düşmeye başlamıştı. Geçtiğimiz hafta önce 13.157’deki 50 günlük BHO’nı aşağı kırdıktan sonra geçtiğimiz Cuma günü de 12.782 ile 12.748’deki 200 günlük Basit Hareketli Ortalaması’na (BHO) yakın seviyeye kadar geriledi. Bu hafta bu seviyeler DAX için önemli. Eğer aşağı yönde kırılırsa 12.485-500 bandı kritik destek olacaktır. (Değerli euro, DAX’ı da dolaylı olarak olumsuz etkiliyor) Ancak euro tarafında; daha doğrusu dolar tarafında önemli bir düzeltme henüz yaşanmadı. Buna bu hafta Perşembe günü faiz kararını açıklayacak olan İngiltere Merkez Bankası’nın (BoE) doğrudan etkileyeceği pound da dahil... Bu hafta içinde eğer ABD ve Alman borsa endeksleri düzeltme sürecine devam ederlerse bu durum, dönüp dolaşıp euro/dolar ve pound/dolar paritelerini tetikleyebilecektir. Euro/dolar için 1.2305 ilk düzeltme seviyesi olacaktır. Ardından da 1.2170-1.2255 bandı önemli hale gelecek. BoE’nin; Brexit görüşmelerinin yapılacağı bir haftada; herhangi bir faiz artışına dair sinyal vermesini beklemiyorum. Bu durumda pound/dolar paritesinde ilk aşamada 1.4035 ve ardından 1.3855 seviyeleri önemli. Kâr satışları olur mu?Gelişmiş ülke borsalarında yaşanan düzeltme hareketlerinin bizim piyasalarımızı da etkilemesi kaçınılmaz. Bizim piyasalarımızı asıl ilgilendirecek hareket ABD tahvil getirilerinde yaşanan yükselişler olacaktır. Geçtiğimiz hafta bu etki az da olsa hissedildi. Ancak ABD borsalarında bizim piyasalarımız kapandıktan sonra yaşanan düşüş hareketinin sert olması, bu hafta için bizim piyasalarımız için de bir baskı sebebi olacaktır. BIST 100 endeksinde sırasıyla 117.320-116.800 ve 115.100-500 bandı önemli destekler olmaya aday seviyeler. Üçüncü seviye kırılırsa majör bir düzeltmenin başladığını söylemek hatalı olmaz. Bu hafta içinde yeni bir yükseliş rekoru kırılması ihtimalini de hayli düşük görüyorum. (Afrin harekâtının başladığı hafta gibi bir yanılma olur mu, bilemedim)Dolarda kritik seviye kaç?Dolar/TL tarafında; DXY endeksinde beklediğim düzeltmenin yaşanması durumunda; geçtiğimiz hafta görülen 3.7280’lerdeki düşüklerin yeniden test edilmesi ihtimalinin düştüğünü, tersine 3.8110-80 bandına doğru bir hareketin gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum. Bu seviyelerin ilk denemede aşılmasını beklemiyorum. Ancak euro/dolar paritesinin 1.2170’leri test etmesi ve bunun da hızlı olması durumunda 3.8425-75 bandının test edilmesi ihtimalinin artacağını tahmin ediyorum.
Piyasalar, ‘Zeytin Dalı’ harekatının ilk haftasını zaferle atlattı. TCMB’nin Döviz Kazandırıcı Reeskont Kredisi için tanıdığı 3.70‘den TL olarak ödeme süresinin dolması ve dolar endeksi kur için önemli. Borsada her ne kadar nominal rekorlar kırılsa da 122 bin 600 direnç olacak Geçtiğimiz hafta piyasaların adeta zafer haftasıydı. Sadece rekor kıran BIST 100 endeksinden ya da Dow Jones’tan veya eurodan bahsetmiyorum. Dolar cinsinden fiyatlanan emtia, gelişen ülke para birimleri de adeta bir zafer haftasını geride bıraktı. Bizim piyasalarımız için daha da önemliydi. Zira ‘Zeytin Dalı’ harekatının başladığı günlerden sonraki ilk iş haftasında piyasalar değil bundan olumsuz etkilenmek, tersine çok daha pozitif bir görünüm ortaya koydular.Haftanın başında yazdığım yazımda olası olumsuz yansımalara değinmiştim. Ancak hiçbiri gerçekleşmediği gibi, tam tersine BIST 100 endeksi 120.701 ile tarihi “nominal” zirvesinden haftayı kapatmayı başardı. Dolar/TL kuru hafta başında Afrin harekâtı haberleri sonrasında 3.8509’u gördükten sonra geride bıraktığımız Perşembe günü 3.7162’ye kadar geriledi, 3.7525’ten kapattı.Bu hareketlerin bizden kaynaklanan kısmının hayli sınırlı olduğunu hatırlatmakta fayda var. Zira, sınırlarında bir savaş yürüten bir ülke için piyasaların tepkisinin sadece iç dinamiklerle açıklanması pek mümkün görünmüyor. Küresel olarak “anti-dolar hareketinin” bizim piyasalarımıza bir yansımasını yaşıyoruz.Davos’taki “Dünya Ekonomik Forumu” toplantıları sırasında ABD Hazine Bakanı Mnuchin’in “Zayıf dolar ABD ekonomisinin yararınadır” yorumları ve arkasından Trump’ın “Daha güçlü bir dolar taraftarıyım, güçlü doları destekliyorum” şeklindeki söylemleriyle kendi Hazine Bakanını yalanlamış olması 1.2537 ile Kasım 2014’ten bu yana dolar karşısında en yüksek seviyesini test eden euronun bir nebze de olsa düzeltmesine yardımcı oldu. Trump sonrasında 1.2370’lere kadar gerileyen euro daha sonrasında yeniden toparlamayı başardı, haftayı 1.2415’lerde bitirdi.Asıl ralli yapan İngiliz sterlini oldu. 2017’yi 1.3500 seviyesinden kapatan sterlin, geçtiğimiz hafta Perşembe günü 1.4345’e kadar yükselmeyi başardı. Haftayı 1.4145 seviyesinden kapattı. Ha keza altın da 1.366 ile Ağustos 2016’dan bu yana en yükseğini test ettikten sonra haftayı 1.350 ile tamamlamayı başardı.Kurda kritik tarih 1 ŞubatBu hafta için 1 Şubat tarihi kritik bir tarih olacak. Neden derseniz geçtiğimiz yılın son aylarında Merkez Bankası’nın ‘Döviz Kazandırıcı Reeskont Kredileri’ için tanıdığı 3.70’den TL olarak ödeme seçeneğinin son günü. TCMB’nin koyduğu seviye ve tarihler; her ne kadar piyasa dinamikleri açısından çok önemli olmasa da yine de psikolojik olarak piyasa katılımcılarının kararlarını ama daha çok da beklentilerini etkiliyor. Temel olarak çok anlamlı olmasa da son günlere girilmişken vadesi gelen son krediler için halen daha piyasaya yüksek kurdan satıp, 3.70’den TL olarak ödeme seçeneğini kullanmamış ancak kullanmak isteyenler olabilecektir. Asıl mesele 1 Şubat’tan sonra ne olacağı... Dolar/TL kurunun ne yöne evrileceğini anlayabilmek için ilk olarak 10 yıllık ABD tahvil getirilerine (Geçtiğimiz hafta 2.64’ü geçerek 2.6640 seviyesinden bir kapanış oldu) ve devamında da DXY endeksine bakmakta fayda var. Eğer ki DXY’da 88.40 seviyesinin altına inilmez, tersine 90.00 seviyesine ve üzerine doğru bir hareket olacak olursa dolar/TL’de 3.70’lerin altını görmek değil, 3.79-3.82 bandına doğru bir hareket yaşanabilir. DXY endeksinin 88.40’lara yeniden yakınsadığı bir durumda da 2.6750-6850 bandını test etme çabası yeniden tezahür edebilir. Ancak bu seviyenin daha da altına inilmesini bu hafta beklemem. Güçlü mü zayıf mı?ABD Başkanı Trump bir yandan güçlü dolar isterken, diğer yandan da doların zayıflaması için kendisi adeta “başlı başına bir sebep” olarak piyasaların karşısında duruyor. Hakkındaki soruşturmalar akıllara iktidar-muktedir tartışmalarını getiriyor. Seçimler sırasındaki Rusya ile ilişkilerini sorgulayan özel savcı Mueller’e ifade verip, vermeyeceği; bu ifadenin “yeminli” olup olmayacağı önemli fon yöneticilerinin kafalarında soru işareti doğruyor. Yeminli ifade vermesi bir yana, yeminli ifade vermesi durumunda yeminine uymayacağı bir durumun hasıl olmasının yaratabileceği “yargıyı engellemeye yönelik eylem” algısının yarattığı yepyeni problemler, doların değer kaybının ardındaki en önemli sebepler olarak karşımıza çıkıyor. Ancak bu durum genel kanının aksine Trump’ın temel politikalarına hizmet eden sonuçlar da doğruyor. Kendisi her ne kadar ‘güçlü dolar’ tarafında olduğunu söylese de içinde bulunduğu durum, ‘muktedir olamadı’ algısı dolaylı yollardan da olsa doları zayıflatıyor. Aslına bakarsanız bu durum Trump’ın ekonomik politikaları ile uyumlu bir sonucu da beraberinde getiriyor. Her ne kadar dili ‘güçlü dolar’ dese de seçim kampanyası sırasında da söylediği gibi gönlü ‘zayıf dolardan‘ yana. Böylelikle ithalatı pahalı hale getirirken, ihracatı da dolaylı olarak destekleyen bir politika sonucunu da elde etmiş oluyor. Geçen hafta ithal edilen güneşpanellerine yüzde 30 vergi koyması bir yandan Çin özelinde dış ticaret açığına yönelik bir adım “Önce Amerika” sloganına da uygun bir politika olarak algılanabilir. Bir yandan gümrük vergileri bir yandan da değersiz dolar ile “eski ekonomi okulu” söylemlerine uygun adımlar atıyor. Ancak ABD’nin ekonomik sorunlarını ‘zayıf dolar’ ne kadar çözebilir, o da ayrı bir tartışma konusu. Rekora doydu mu?‘BIST 100 rekor kırdı’ dendiğinde bunun “nominal” bir rekor olduğunu, asıl kırılması gerekenin dolar bazındaki 5.1 cent seviyesinde daha önce üç kez test edilen seviyenin kırılmasının önemli olduğunu tekrarladım. Nominal olarak 122.600 seviyesi önemli bir direnç seviyesi. Dolar bazında bakıldığında geçtiğimiz Cuma gününü 3.21 cent seviyesinden kapatmış olan BIST 100 endeksi için 3.30-3.34 cent seviyesi ilk önemli direnç seviyesi. Bu seviye yukarı yönde geçilirse 3.53-3.58 cent seviyesi resmin içine girecektir.
Piyasalar Türkiye’nin Afrin’e yönelik Zeytin Dalı operasyonuyla hareketlenecektir. Haftanın açılışı volatil geçebilir. ABD’nin kepenk kapatması dolar endeksinin gerilemesine neden olacak. Euro ve pound değer kazanacak Geçen haftaki yazının başlığı “Merkez adım atar mı?” idi ve iki ayrı merkezden söz ediyordum. İlki Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) idi, ikincisi de Afrin özelinde Suriye konusunda adım atacak merkezi idareyi kast etmiştim. İlki adım atmadı ancak ikincisi adım attı ve Cuma gecesinden başlayarak Afrin’e yönelik bir operasyon başladı. Hava kuvvetlerinin destekle(ye)mediği bir harekatın başarılı olması zor olacak denilirken, ilk hamle hava kuvvetlerinden geldi. Devamında kara heraketı başladı. Harekatın nasıl bir yöne evrileceği, ne kadar süreceği, kara birliklerinin ne kadarının katılacağı; ABD, Suriye ve daha da önemlisi Rusya’nın bu konudaki tavrı önemli olacak. Bu denli bilinmezliğin olması doğal olarak belirsizliği artıracak. Finansal piyasalar açısından bakıldığında belirsizlik her zaman risk demektir. Risk de beraberinde “primi” getiriyor. Özellikle haftanın başında belirsizliğin getirdiği risk fiyatlanacaktır. Bunun da etkilerini dolar/TL kurunda, bono/tahvil piyasalarında ve borsada mutlaka göreceğiz. Hafta sonu böylesi bir harekâtın başlayabileceği beklentisi zaten geçtiğimiz Cuma günü bizim piyasalarımızı huzursuz etmişti. Dolar/TL kuru 3.7611’i gördükten sonra 3.8075 seviyesine (aynı zamanda kapanış); 10 yıllık tahvilin getirileri yüzde 12.21’e kadar yükseldi. BIST 100 endeksi de 117.064 gördükten sonra 114.926’ya kadar düştükten sonra; yüzde 1.46’lık düşüşle; haftayı 115.147 seviyesinden kapattı. ‘İlk merkez’ yani TCMB herhangi bir değişiklik yapmamıştı. Sadece enflasyonda kalıcı bir iyileşme olmadığı bir durumda geçici iyileşmelerle enflasyonda ortaya çıkabilecek düşüşleri göz ardı edebilirim minvalinde yapmış olduğu açıklama; piyasalarca sıkı duruşun uzun süre devam ettirileceği şeklinde algılandı. Pozitif bir bakış açısıyla; enflasyonla mücadelede, TCMB’nin kararlılık hanesine kaydettiler.Dolar kuru tarafındaki 3.75’li rakamlara inilmesinde bu bakış açısının payı büyüktü. Ancak “ikinci merkezin” ilkinden bağımsız olarak aksiyon alacağı beklentisi bu iyimserliği bozdu. Risk priminin artacağını düşünen piyasalar geçtiğimiz haftanın son gününde bunu fiyatlamaya başladılar. Dolarda kritik seviye ne?Teknik olarak bakıldığında dolar/TL kurunda 3.84-8425 seviyesi hem 50 günlük BHO hem de bir düzeltme seviyesi olarak önemli bir eşik. 3.8650 daha önceden ‘çoklu işlemlerin’ yapıldığı bir seviye, 3.8850 de bir trend seviyesi. TL’nin değer kaybının bu seviyelerden birine kadar devam etmesi, sonrasında bir sakinleşme ve ‘cepheden’ gelecek haberlerin beklenmesi şeklinde bir piyasa tezahürü olabilir. Hele ki ABD’nin “kepenk kapatması” hadisesi uzarsa, DXY’ın 90.00 seviyesine doğru gerilemesi durumunda Afrin’den gelen etkilere bir de doların küresel değer kaybı eklenirse işler zorlaşabilir. Bu durum her ne kadar kurdaki yükselişi sınırlıyor gibi görünse de “sepet kurun” yükselişine engel olamayacaktır. ABD tahvil getirilerinin yükseliyor olması bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülke piyasalarına giren fon miktarını azaltmasa da getiri talebini yükseltiyor. Beklenen getiriyi vaat eden ülkelere giriş olurken, bu vaadini tutmakta zorlanacak olan ülkelere giriş sınırlı veya az olabiliyor. Dolar/TL kurunun son bir yıldır ABD 10 yıllık tahvil getirileri ile ilginç bir “yol arkadaşlığı” olduğunu da belirtmekte fayda var. 10 yıllıkların getirisi yukarı, dolar/TL kuru yukarı ve de tersi de doğru. Bu yol arkadaşlığı halen daha devam ediyor gibi görünüyor.Açılış dalgalı olurAfrin’e yönelik yapılan “Zeytin Dalı” harekatının ne şekilde ve nereye kadar süreceği henüz bilinmiyor. Bu belirsizlik de ister istemez bizim piyasalarımızı; dünyadaki gelişmelerden bağımsız olarak olumsuz etkileyebilecek. Harekatın devamında; Rusya, Suriye rejim güçleri, Kürt güçleri ve belki de hepsinden önemlisi ABD güçleri ile çatışma yaşanıp yaşanmayacağı, yaşanması durumunda ortaya çıkabilecek olası sonuçları büyük bir belirsizlik. Böylesi bir ortamda TL’nin diğer dövizler karşısında değer kaybetmesi ve borsa endeksinin düşmesi büyük olasılık. Haftanın açılışında volatilite yüksek olacaktır. Sonrasında gelebilecek haberler ve borsadaki bazı “özel ilgiye mazhar olmuş” hisselere gelebilecek alımlarla bu oynaklığın dalga boyları kısalabilecektir. Kepenk kapatan ABD piyasayı nasıl etkiler?Geçtiğimiz hafta sonunda kepenk kapatma sürprizi ile karşılaştı ABD. Borç tavanı için belirlenen limite gelindiğinden, yeni borçlanma yapılamayacağından kamu harcamaları için federal bütçeye ödenek sağlanmadığından hükümet faaliyetlerinin geçici olarak durdurulduğu açıklandı. Obama döneminde 16 gün ‘kepenkler kapalı’ kalmıştı. Şimdi sıra Trump’ta. Yeni rekor gelir mi? Sanmıyorum, zira bu borç tavanı meselesi ABD’nin iç politikasında iki parti arasındaki rekabet ve siyasi mücadelenin “boks ringi” gibi. Borçlanma tavanına gelindiğinde maç başlıyor, taraflar normal şartlar altında birbirlerine kabul ettiremedikleri öneri ve görüşlerini bu maç sırasında birbirlerine bir şekilde kabul ettiriyorlar, mutabakat oluşuyor, o “raunt” bitiyor. Mücadelenin hafta boyunca sürmesi durumunda dolar olumsuz etkilenecektir. Geçen haftayı 90.70’ten kapatan Dolar Endeksi’nin (DXY) 90.00’a kadar gerilemesi ihtimali artacak. Bu da başta euro ve pound olmak üzere diğer majör para birimlerinin dolar karşısında değer kazanması; bizde de “sepet kurun” yukarı gitmesi anlamına gelecek.
Merkez Bankası’nın PPK toplantısı ve Afrin çıkışı bu hafta piyasaların yönünü belirleyecek. Harekat ilk aşamada tedirgin etmeyebilir. TCMB’den bir sürpriz beklenmezken, dolarda kan kaybı sürebilirBaşlıktaki bu soru iki farklı konu için de geçerli. İlki; Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun (PPK) 18 Ocak’ta bu yılın ilk toplantısı ile ilgili. İkincisi Suriye ve Afrin ile ilgili olarak adım atılıp atılmayacağı konusu. İlkinden başlarsak, Perşembe günü yapılacak olan PPK toplantısından ben de piyasalar da herhangi bir faiz kararı beklemiyor. Yine toplantının yapılacağı güne kadar gerek politikacılardan ve danışmanlardan, gerekse de hükümet cephesinden “faizler inmeli” tarzında bazı yorum, öneri ve eleştiriler gelebilir. Hazır kurlar da gerilemişken bu eleştiri ve temenniler daha yüksek tondan da seslendirilebilir. 2017 yıllık enflasyonu yüzde 11.92 olarak nihayetlendi. TCMB’nin yüzde 12.75 olan Geç Likidite Penceresi (GLP) faizine “dayadığı” günlük fonlama faizi (ağırlıklı fonlama faizi olarak da anılan) şimdilik kaydıyla enflasyonun üzerinde kalmayı başarıyor, hatta sınırlı da olsa pozitif bir reel faiz anlamına geliyor. Hafta içinde açıklanan TCMB beklenti anketinde 2018 yılı TÜFE beklentisi; bir önceki aydaki yüzde 9.30’a oranla yüzde 9.55’e yükselmiş. Anlaşılan GLP’de Aralık ayında yapılan50 baz puanlık artış beklentileri aşağı çekmeye yetmemiş. Normal şartlar altında PPK’nın bunu da göz önüne alarak faiz artırıyor olması çok da bizleri şaşırtmasa gerek. Ancak PPK “diğer tüm faktörleri” de göz önüne alarak bu toplantıda beklemeyi tercih edecektir. Herhangi bir faiz artışı beklemiyorum. Eğer gelecek olursa bu durumda dolar/TL kurlarında yeni düşükleri görmemiz kaçınılmaz olacak.Diğer yandan herhangi faiz indirimi gelirse bu durumda; yurt dışındaki gelişmeler ne olursa olsun; dolar/TL kurlarında yeni zirveler görmesek de bir yükseliş olacaktır. İndirim oranına göre dolar/TL kurları düşük 3.80’li veya yüksek 3.80’li seviyelere kadar çıkabilecektir.Operasyonun etkileriGelelim asıl piyasaları ilgilendirecek olan ikinci “Merkez adım atar mı?” sorusuna... Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye’de Afrin’deki gelişmelere değinerek, “Afrin’de teröristler teslim olmazsa orayı başlarını yıkacağız. 1 haftaya kalmaz ne yapacağımızı görecekler” diye konuştu. Afrin’de rejim güçlerinin harekatı sonrasında çatışmasızlık ortamı bozulmuş, Türk topçularının Afrin’e top atışları yaptıkları haberleri gelmişti.Cumhurbaşkanı’nın bu çıkışı Afrin’deki çatışmaların bu hafta içinde de devam etmesi durumunda; bir askeri harekât ihtimalini gündeme getiriyor. Fırat Kalkanı sonrasında ikinci bir harekâtın yapılması ilk aşamada piyasaları çok da fazla tedirgin etmeyebilir. Hele ki harekât sınırlı ve net hedefli olacak olursa. (Piyasalar ağırlıklı olarak yurt dışındaki gelişmelere ya da yurt dışındaki fon yöneticilerinin bizim piyasalarımıza nasıl baktığına göre hareket ediyor.) Eğer bir askeri harekât olur, bu da geniş katılımlı ve başta Rusya ile İran’ın mutabık kalmadığı şekilde gerçekleşirse piyasalar bunu olumsuz yorumlayacak. Umarım bu konuda merkez çok iyi analizler ve değerlendirmeler sonrasında bir karar verir ve yine umarım ki kimsenin burnu bile kanamaz.Dolar/TL’de düşüş devam eder mi?Hem euro hem de poundun daha da yukarı tırmanması ihtimali bu hafta için hiç de az değil. Buna bağlı olarak dolar gerilerken, gelişen ülke para birimleri de dolar karşısında değer kazanıyorlar, TL de bundan nasibini alıyor.İçerideki kur hareketine sadece dolar bazında bakmanın hatalı olduğunu “sepet kur bazında” bakıldığında parite hareketinin de genel kur seviyesine dahil edilebildiğine daha önceleri değinmiştik. Geçtiğimiz hafta tek başına dolar/TL kuruna bakarak yapılacak bir döviz kuru analizi hatalı olacaktır. Geçen hafta ortasında 3.8070’lere kadar yükselen dolar/TL kuru haftayı 3.7470’lerden kapatırken, hafta ortasında 3.1875’e kadar yükselen sepet kur haftayı 4.1560’lardan kapatmış durumda. Bu hafta yapılacak PPK toplantısından bağımsız olarak; geçtiğimiz Cuma günü gördüğü 90.90 seviyesi ile Ocak 2015’ten bu yana en düşük seviyesine gerileyen dolar endeksindeki inişin 90.00 seviyesine kadar devam etmesi durumunda dolar/TL kurunda da düşüşün devam etmesi ihtimali hayli yüksek. Geçtiğimiz hafta da yazmış olduğum gibi 3.7250 seviyelerinin test edilmesi ve aşağı kırılması durumunda 3.6850’lere kadar bu düşüşün devam etmesi ihtimali hayli yüksek. (Bu hareket sırasında geride bıraktığımız 3.6726 ile 3.6842 arasındaki boşluğun kapanması ihtimali de yok değil) Afrin’e yapılacak bir askeri harekâtın bu olasılıkları hızla düşürebileceğini akılda tutmakta fayda var.Euro tarihi zirveyi görür mü?Haftayı 1.2188 ile 31 Aralık 2014’ten sonra görülen en yüksek seviyesine ulaşıp, bu seviyeden kapatan euro haftanın kazananlarından biriydi. Anlaşılan Trump’ın vergi paketi istenen sonuçları doğurmayacak. Geçen hafta bu konuda birkaç yorum okumuştum ancak bu konuda bir karar vermek için erken olduğuna kani olmuştum. Anlaşılan piyasalar benden daha önce ikna oldu ki dolar küresel olarak değer kaybetti. Bu hafta için sırasıyla 1.2205-1.2250 ve 1.2370-75 seviyeleri önemli hedefler olacağa benziyor. Eğer bunların ilkinden değilse de ikincisinden dönecek olursa; 1.2090 ve 1.1980 önemli destek seviyeleri olacak gibi. Büyük Koalisyon yeni bir başlangıç mı?Geçen haftanın iki önemli gelişmesi; piyasalarda hem geçtiğimiz hafta önemli hareketlere neden oldu hem de bu haftaya önemli miraslar bıraktı. Bunlardan ilki Almanya’da yeniden “Büyük Koalisyon” kurulması konusunda anlaşmaya varılmasıydı. Merkel, seçimdeki en büyük rakibi olan SPD lideri Martin Schulz ile daha önceki dönemlerde olduğu gibi “Avrupa’da yeni bir başlangıca ihtiyacımız var” diyerek yeniden bir araya geliyor. Almanya’da Eylül 2017’de yapılan seçimlerden bu yana hükümet kurul(a)mamıştı. Hükümetin yine “Büyük Koalisyon” olarak kurulacak olması özellikle euroya ve pounda yaradı. Küresel piyasalar açısından diğer önemli gelişme ABD’de açıklanan Aralık ayı enflasyon verileriydi. TÜFE yüzde 0.1, çekirdek yüzde 0.2 artması beklenirken, gerçekleşme TÜFE’de 0.1 ve çekirdekte 0.3 oldu. Yıllık olarak bakıldığındaysa gerçekleşme sırasıyla 2.1 ve 1.8 oldu. Piyasaları endişeye ve Fed’i erkenden bir faiz artışına sevk edecek seviyeler olmadığından piyasalar kendi havalarında ‘çalıp, söylemeye’ devam ettiler. Veriler sonrasında hızlı bir şekilde dolar endeksinin (DXY) yani doları diğer majör para birimleri karşısında değer kaybettiğine şahit olduk.
Küresel ekonominin büyümeye devam edeceği beklentisi finansal piyasalardaki risk iştahını kabartıyor. Bu iyimserlik bize de yansıyor. Dolar 3.70 TL’nin altını test edecektir. Borsada risk hevesi dolu dizgin sürerse 122 bin 600 resmin içine girerYılın ilk haftasında hiç kimse ‘Nerede kalmıştık’ diye sormadı, aynen yola devam. 2017’yi zirvelerinde kapatan varlık piyasaları bu yılın ilk haftasında da fiyatların yükselişine destek verdi. Dow Jones Industrial endeksi25 binin üzerine çıkıp, rekor yenilerken, MSCI Gelişen Ülkeler endeksi 1.201 ile Nisan 2011’den sonraki en yüksek seviyesine yükseldi. Bu zirveyi de geçip, Kasım 2007’deki 1.345.18’deki zirvesini hedeflemesi çok yüksek bir ihtimal. Risk hevesi o kadar güçlü ki...Küresel ekonominin büyümeye devam edeceği beklentisi finansal piyasalardaki risk iştahını kabartıyor. Merkez bankalarının desteklerini henüz net olarak çektiğine dair kuvvetli bir inanç oluşmadığından dolayı “mal almayanı dövüyorlar” mantığı piyasalardaki coşkunun devamını sağlıyor.Küresel piyasalar; Fed’in bu yıl içinde 3 faiz artışı yapabileceğine inanmıyor, şu andaki fiyatlama 2 faiz artışı yapacağı yönünde. Geçen Cuma günü ABD’de açıklanan ve beklentilerin altında gelen Tarım Dışı İstihdam verisi de adeta bu fiyatlamayı destekler nitelikteydi.190 bin kişilik artış beklenirken veri 148 bin olarak açıklandı. İşsizlik beklentilere paralel yüzde 4.1 olurken saatlik ortalama kazançlar da yüzde 0.3 şeklinde açıklandı. Ancak bu kalemde Aralık ayı yüzde 0.2’den 0.1’e revize edilmiş. Fed’in dikkatle takip ettiği saatlik ortalama kazançların yükselmiyor olması; enflasyon “yaratma” konusunda başarılı olunamadığı, bunun da Fed faiz artışlarının 2’de bırakacağı beklentisini güçlendirdiği şeklinde yorumlanıyor. İyimserliğin sebeplerinin başında da bu geliyor. Küredeki iyimserlik; bize has şartlar ne olursa olsun; bize de doğrudan yansıyor. Bu aralar pozitif esen rüzgarlar ne ABD’deki Hakan Atilla davasında alınan kararı ne AB ve ABD ile olan ilişkilerimizdeki hassaslıkları fiyatlamıyor. Kürede esen bu iyimserlik rüzgarı bize kadar ulaşınca; 3.79’larda yıla başlayan dolar/TL kuru geçtiğimiz Cuma günü 3.7313’lere kadar geriledi, haftayı 3.7340’lı seviyelerden kapattı. Ha keza BIST 100 endeksi de 3 Ocak’ta ABD’deki dava kararının açıklanması öncesinde 118.395’e kadar yükseldi. TL’nin değerlenmesinde aslan payı küresel iyimserlikte. Küresel piyasalardaki coşku sürerken, ABD’deki dava gibi olumsuzluklar şimdilik ya göz ardı ediliyor ya da karara kadar daha çok zaman var, o zamana kadar ‘biz işimizi halletmiş oluruz’ düşüncesi ile hareket ediliyor.3.70’in altına inilir mi?6 Kasım 2017 tarihinde TCMB “1 Şubat 2018’e kadar vadesi dolacak olan ihracat ve döviz kazandırıcı hizmetler reeskont kredilerinin, kredinin vadesinde ödenmesi halinde dolar için 3.70, euro için 4.30, İngiliz Sterlini için 4.80 kuru kullanılarak TL olarak yapılabilmesine olanak tanınması” yönünde bir karar açıklamıştı. 17 Şubat 2017’de yine benzer şekilde bu kredilerin TL ile kapatılması durumunda TCMB’nin 2016 yılsonu kuru kullanılacak şeklindeki açıklamasındaki 31 Mayıs 2017’deki sürenin bitmesinden önce dolar/TL kuru 3.53’lerin de altına gelmişti. Benzer bir durum 1 Şubat’tan önce de olacak mı hep beraber göreceğiz. Teknik analiz çerçevesinden bakıldığında bu mümkün. Zira 11 Eylül 2017’deki 3.3888’deki dibinden, 22 Kasım 2017’deki 3.9830’a kadar devam eden hareketin önemli düzeltme seviyelerinden birisi geçtiğimiz hafta altına inilen 3.7561 idi. Haftalık kapanışın da bu seviyenin altında gerçekleşmesi bir sonraki teknik seviye olan 3.6860’ın resmin içine girmesi anlamına geliyor. Bu seviye görülmese de küresel risk hevesinin zirve yaptığı yeni yılın ilk haftasındaki hava ile birlikte 3.70’ler test edilecektir. Bunun altına inilirse 20-25 Ekim 2017 tarihlerinde geride bıraktığımız 3.6726 ile 3.6842 arasındaki boşluk da kapanabilir ki, yaşanan düzeltme teknik analiz açısından ideal bir hareket olarak adlandırılabilir.Borsa yeni rekor kırar mı?Yıla yeni rekor kırarak başladık, yenisi neden gelmesin? Ancak bu rekorların “nominal” olduğunu, dolar bazındaki 5.10 cent seviyelerindeki rekorlardan (Borsanın geçtiğimiz hafta kapanışı 3.12 cent’ti) oldukça uzak olduğumuz hatırlatmakta fayda var. Nominal olarak rekor kırılması ihtimali; ABD’deki davalara, Cumhurbaşkanı’nın Fransa ziyareti sonrasında yapılan basın toplantısında Macron’un üyelik konusunda söylediklerine rağmen halen daha var. Yeter ki küresel finansal piyasalardaki risk hevesi devam etsin. Dışarıdaki rekorlar bizdeki yükselişlerden (reel olarak) daha fazla olabilir ancak ‘Komşuda pişer, bize de düşer” misali bizim piyasalarımıza da olumlu yansıyabilecektir.Geçtiğimiz hafta görülen 118.395 rekoru 118.280 ve 118.695’teki “teknik hedef” seviyelerine oldukça yakındı. Bu seviyelerin bu hafta içinde aşılması ihtimali; küresel risk hevesinde radikal bir değişiklik olmadığı durumda var. Her ne kadar 101.490’dan başlayan son yükseliş hareketi geride birkaç “boşluk” bıraksa da herhangi bir düzeltme olmadan devam ediyor. Bunun böyle devam etmediği durumdaki düzeltmenin 111.940’a kadar devam etmesi ve bu yolculuk sırasında da 112.149 ile 112.514 arasındaki boşluğu kapatması ihtimali hayli yüksek. Ancak risk hevesi “dolu dizgin” devam ederse de bu durumda 122.600 ve 123.500 seviyelerinin test edilmesi ihtimali artacaktır. Altın parlamaya devam eder mi?ABD’de vadeli kontratlar üzerinden “ana akım finansta” yerini almayı başaran Bitcoin’in oynaklığı artmak bir yana daha da belirgin hale geldi. Altın ile Bitcoin arasında gidip gelen “hızlı tacirler” Bitcoin’deki düşüş sırasında altın tercihlerini artırınca; 12 Aralık 2017’de 1.236’lara kadar gerileyen ons/dolar fiyatı, geçtiğimiz hafta Perşembe günü 1.326’lara kadar yükselmeyi başardı. Bu seviyeyi kapanışlar bazında aşarsa sırasıyla 1.357 ve 1.375’lerdeki daha önceki zirvelerini test etmesi ihtimali artacaktır. Her ne kadar gümüş de 200 günlük BHO’sını yukarı geçerek destekliyor olsa da Bitcoin ve “saz arkadaşlarının” yeniden toparlanmasıyla altının yeni yükseklere gitmekte zorlanacağı bir haftaya girdiğimizi düşünüyorum. Ancak bu demek değil ki altının ons fiyatı yeniden düşük 1.200’lü seviyelere gerileyecek. En azından şimdilik böylesi bir düşüş resmin içinde değil. Ancak coşkulu yükselişini de geçtiğimiz bir aydaki kadar da hızlı ve tek yönlü devam ettiremeyecek diye düşünüyorum.
Geçen yıl döviz kuruna 15 kez müdahalede bulunan Merkez Bankası’na 2018’de de hayli iş düşecek. Piyasalarda ilk yarı oynak geçebilir. Yatırımcısının yüzünü güldüren BIST üzerindeki yükleri atarsa ilk etapta 136 bini test edebilir. Kurda dalgalanma yaşanabilirGeçtiğimiz yıla zorlu bir başlangıç yapmıştık; vergi ve istihdam teşvikleriyle, Kredi Garanti Fonu (KGF) sayesinde yaşanabilecek sıkıntılar çabuk aşıldı ve üçüncü çeyrekte yüzde 11.1’lik bir büyüme rakamına ulaştık. Yıllık büyüme olarak da yüzde 6’nın üzerinde bir rakamı ile karşılaşacağız gibi görünüyor. Büyümenin geniş toplum kesimlerince hissedilmemesi ya da işsizlik rakamlarında da anlamlı bir düşüşü sağlamamış olmasını bir yana koyarsak, sağlanan peformansın sürdürülebilirliği asıl tartışılan konu oldu. KGF’nin vadesi dolacak ve kullanılmayan kısmı da dahil edildiğinde 140 milyar TL’ye yakın bir desteğin bu yıl da sağlanacağı açıklandı.2018’de ek tedbirler gelmezse yüzde 4’e yakın bir seviyeyi yakalamamızın zor olacağı bir sene olacağını tahmin ediyorum. Enflasyonun, büyümenin 2017’deki gibi iç talep ile sağlanmaya çalışılması durumunda; yılın ilk çeyreğindeki baz etkisi avantajını bir yana koyarsak; düşük de olsa çift hanelerle yılı bitireceğini tahmin ediyorum. Toparlanan Avrupa ve dünya, ihracat tarafından büyümeye destek verecektir. Geçtiğimiz yıl KGF sonrasında artan bankacılık fonlama maliyetlerinin bu yıla da yansıyacağını ve bunun iç talep üzerinden büyümeyi finanse etmeyi maliyetli hale getireceğini varsayıyorum.Fonlama maliyetleri artıyorFed’den gelecek faiz artışları, Avrupa tarafından uygulanan ‘sessiz yaptırımların’ önümüzdeki yıl ihtiyaç duyulacak fonlamanın maliyetini artıracağını kestirmek çok da zor değil. Bu nedenle gerek yatırım, gerekse de geçmişten gelen ve büyümenin ihtiyaç duyacağı fonlamanın bu sene yine kamu üzerinden sağlanması ihtimalini artırıyor. Bu fonlama kamu bankaları ve/veya Hazine üzerinden olabilecek. Hazine geçtiğimiz yıl vadesi dolan borcunun yüzde 25’i kadar fazla borçlandı. Hazine; bu yıl vadesi dolacak borcunun yüzde 10 fazlasını borçlanacağını açıkladı. Ancak bu oranın da üzerine çıkılması ihtimali yüksek.ABD’de devam eden “Zarrab davası” olarak ünlenen davanın sonuçları da bu yılın fonlama maliyetlerinin daha fazla artıp, artmayacağı konusunda da önem arz edecek.Kurda kritik seviye3.7925 seviyelerinden 2017 yılını kapatan dolar/TL kurunda, yılın ikinci çeyreğinde yeni yüksekler görülecek diye tahmin ediyorum. 4.2500-4.2750 seviyeleri test edilebilir. Bu döneme kadar TCMB’nin politika faizleri; düşük baz etkisinden dolayı düşeceği tahmin edilen enflasyon nedeniyle; büyük oranda yatay/sabit kalacaktır. Kurlarda tahmin ettiğim oynaklık yaşanacak olursa bu durumda TCMB’nin yeniden faizleri artırması söz konusu olabilecek. Böylesi bir durumda dolar/TL kuru yılın ikinci yarısında yatay bir seyir izleyecektir. Ancak Merkez Bankası’nın gerek faiz gerekse diğer araçlarıyla doğru politikaları oluşturamadığı durumda hem yeni yükseklerin görülmesi, hem de karar almakta zorluk yaratacak olan oynaklık artışı kaçınılmaz olacaktır. Bu durumda 4.55 seviyelerinin dahi görülmesi ihtimali ortaya çıkacak.Yılın ilk yarısı oynak geçerYılın son günlerinde Trump’ın onaylaması sonrasında yürürlüğe giren ABD’deki vergi paketi; ABD’li şirketlerin ülke dışındaki kârlarını, ülkeye getirmelerini düşük vergi oranıyla teşvik ediyor. Yılın ilk çeyreğinde bu akımın hemen başlamayacağı varsayımıyla görece olarak 2017 yılının devamı olarak olumlu geçebilir. Ancak sonrasında ABD’ye yönelebilecek fonlar bir yandan döviz, diğer yandan da küresel dolar likiditesinde oynaklıkları artıracaktır. Yılın ikinci çeyreği bir yandan bu akımlar, diğer yandan da yukarıda bahsetmiş olduğu fonlama maliyetlerini artıran sebeplerle birlikte yüksek oynaklığa sahne olabilir. Yılın ikinci yarış başlamadan önce Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’na hayli iş düşecek diye tahmin ediyorum. Bu yılın; iç politika açısından en önemli “uç risklerinden” birisi Başkanlık ve genel seçimin erkene alınması olacaktır. Bir erken seçim tüm riskleri ve piyasa oynaklıklarını artıracaktır. Aşağıdaki tahminlerime bu riski tam olarak dahil etmiş değilim.Faizler yüksek kalırGeçtiğimiz yılın başında yüzde 12’ler kadar yükselen, sonrasında yılın önemli kısmını yüzde 10.30-11.00 arasında geçiren 10 yıllık tahvil getirileri, Kasım ayında yüzde 13.22’ye kadar yükseldi. Yılın son haftalarında gelen alımlar ve ABD vize haberiyle yılı 11.75 seviyesinden kapatan 10 yıllık tahvil getirilerinin yılın ortalarına doğru yüzde 13.50-14.00 seviyelerini test edeceğini tahmin ediyorum. Bu yükselişin bir kısmı küresel faiz artışlarından, bir kısmı da Hazine’nin yüksek borçlanmasından kaynaklanacağını varsayıyorum. TCMB’nin izleyeceği politikalar faizlerin ne kadar süre yüksek kalacağı konusunda belirleyici olacaktır. Başarılı politikalar yeniden 10 yıllık tahvil getirilerini yüzde 10.50-11.00 bandına geri getirebilecek. Bu yılın; para politikası açısından en önemli “uç risklerinden” birisi KGF fonlaması gibi sebeplerle Merkez Bankası kaynaklarına el atılması olacaktır. Borsa 150 bine gider mi?TL bazında yüzde 50’ye yaklaşan getirisi ile 115 bin 333’ten geçtiğimiz yılı kapatan BIST 100 endeksi bu yıl da oynak bir seyir izleyecek gibi görünüyor. BIST 100 endeksi her ne kadar kendi rekorunu kırmış olsa da diğer gelişen ülke piyasalarından negatif olarak ayrıştığı bir yılı geride bıraktı. Bu negatif ayrışmada hepimizin bildiği olaylar ve gelişmeler etkili oldu. ABD’deki davadan sonra bazı bankalara ceza gelmesi durumunda bu cezanın miktarı, ödenip ödenmeyeceği (Ödenmemesinin sonuçlarını tahmin dahi edemiyorum), bankacılık sektörüne ve dolayısıyla Borsa’ya etkisi olumsuz olacaktır. Sürecin nasıl ele alınacağı bu etkinin ne kadar süreceği konusunda da belirleyici olacaktır. Eğer bir ceza gelmez veya sembolik bir miktarda olursa Borsa İstanbul bundan çok olumlu etkilenecektir. Geçtiğimiz yılın yüklerinin bir çoğundan da kurtulması söz konusu olabilecektir. Bu durumda ilk aşamada 136 bin 500 sonrasında da 150 bin seviyeleri resmin içine girecektir. Olumsuz bir tablonun ortaya çıkması durumunda ilk aşamada 96.800 ardından da 88.600 seviyelerinin test edilmesi söz konusu olabilecek. Bu yılın; borsa açısından en önemli “uç risklerinden” birisi ABD’den bazı bankalara gelebilecek cezanın ödenmemesi halinde bankacılık sistemine gelebilecek yaptırımlar.
Yeni yılda Trump’ın zaferiyle sonuçlanan 1.5 trilyon dolarlık vergi reformu Türkiye dahil gelişen ülkeleri etkileyecek. 2017’ye damgasını vuran kripto paraları daha fazla tartışacağız. Enflasyondan korunmak için altının yıldızı yeniden parlayacak. Gözler yine Fed’de olacakDonald Trump’ın ABD Başkanı seçilmesi 2016’nın sürprizi idi. Bu yılın başında göreve başlayan Trump’ın başı Rusya ile ilişkilendirilen seçim süreci nedeniyle soruşturmalarla; dertten kurtulmadı. Bir ara Kuzey Kore lideri ile twitter üzerinden yürüttüğü “diplomasi” nedeniyle piyasaları ürküten Trump yılı bir önemli karar, bir de “zafer” ile kapattı. İsrail’in başkenti olarak Kudüs’ü tanıdığını açıklaması dünyanın hiç de ihtiyacı olmadığı bir gerilimi tırmandırdı. Bu yıl bu kararın yansımalarını daha fazla konuşuyor olacağız. Seçim kampanyasının en önemli vaatlerinden biri olan “vergi paketini” de yeni yıla girmeden imzalayarak, Amerikalılar’a güzel bir yılbaşı hediyesi vermeyi başardı.2027’ye kadar devam edecek bu vergi paketi; kısa vadede orta-düşük gelir düzeyindeki Amerikalılar’a fayda sağlarken, uzun vadede asıl faydayı yüksek gelirlilere sağlayacağına dair eleştiriler var. Bu konu daha çok Amerikalılar’ı ilgilendiriyor.Dolar güçlenecek mi?Bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülkeleri asıl ilgilendirecek olan; Amerikan şirketlerinin yurt dışındaki kârlarını ABD’ye getirmeleri durumunda bu ülkelerin finansal piyasalarında yaşanabilecek oynaklık. Doğal olarak bu şirketler kârlarının büyük kısmını yerel para birimlerinde tutmuyorlardır. Yine de bir miktar yerel para birimi satıp dolar almalarından; daha çoğu da o piyasalarda tuttukları dolar likiditesinin ABD’ye dönmesinin yaratabileceği sorunlar, gelişen ülke piyasalarını baskı altına alabilir. Bundan euro ve sterlin başta olmak üzere gelişmiş ülke para birimlerinin de etkilenme olasılığı yüksek.Trump’ın vergi paketinin etkileri büyük olasılıkla yılın ilk çeyreğinde hissedilecektir. Dolar likiditesinin ABD’ye kayması kısa vadeli faizlerde dalgalanmalara yol açabilecektir.2018’in en önemli risklerinden biri de Trump’ın “azli” olabilir. İhtimal düşük ancak sıfır değil. Böylesi bir durum doların değerini kısa sürede hızla düşürebilir, Fed faiz artışlarında yavaşlayabilir. Özel savcı Robert Mueller “yılın en çok konuşulan kişisi” olabilir.Euro 1.2650’yi test edebilirYılın ilk çeyreğinde 1.15-1.17 bandı; ikinci çeyreğinde 1.2450-1.2650 seviyelerinin test edilmesi söz konusu. Ancak yılın son çeyreğine doğru “1. Macron Boşluğu” diye adlandırdığım 1.0730-1.0840 arasındaki boşluğun kapanacağı bir hareket görülebilir. En zor parite dolar/sterlinBu yılın tahmini en zor paritesi olmaya aday. Zira Brexit görüşmeleri bu yıl büyük oranda şekillenecek. Ancak bu süreçte İngiltere’de bir erken seçim gündeme gelebilir. İngiliz Merkez Bankası; Bank of England (BoE); faiz artırmak ya da düşürmek gibi birbirinin zıttı politikalar izleyebilir. Dolar/sterlin paritesi için 1.26’lar da 1.40’lar da mümkün. Kripto para yılı olacak2017 yılını hatırlarken ilk aklımıza gelen Bitcoin olacak. Aslında Bitcoin’in tahtında kripto paraları hatırlayacağız. Bir yıl içinde 17-18 katına çıkan Bitcoin ‘Kripto para yılı’nın da isim hamisi durumunda. Geçtiğimiz yıl boyunca sıkça tartıştık. Kripto paralar birer para birimi mi, varlık mı yoksa birer meta mı diye... Bu yıl bu tartışma daha da şiddetlenerek sürecek. Benim “sanal değer” olarak diğerlerinden farklı olarak sınıfladığım bu “değerler” bu yıl daha da artacak mı yoksa dağılıp yerle yeksan mı olacaklar tartışmaları devam edecek. İster dolar karşısında yeni rekorlar kırsınlar, isterlerse de devletlerin müdahil olmalarından dolayı veya şu ya da bu sebepten tökezlemelerinden dolayı bu yıl kripto paraları çok daha fazla tartışıyor olacağız. Petrol gerilerBrent petrolde yılın ilk yarısında 71.50 dolar seviyelerinin test edilmesini, sonrasında yılın son çeyreğine doğru; ABD’deki kayaç petrolü üretimindeki artışlar ve OPEC ile Non-OPEC arasındaki üretim kısıntısı anlaşmasında çıkabilecek pürüzlerle birlikte 55-60 dolarlara gerileyeceğini tahmin ediyorum. Altın parlayabilirENFLASYONDAN korunmak için altın, kripto paradan daha öne çıkan bir alternatif olacaktır. Ne de olsa yüzyıllara dayanan bir ünü var bu konuda. Altın için 1.305 dolar/ons seviyesi önemli bir eşik idi. Yılın son gününde “vitrin makyajı” sırasında bu seviye test edildi, yıllık kapanış buna çok yakın bir şekilde 1.303’den gerçekleşti. Bu seviyenin aşılarak 1.375-80 bandının ilk aşamada test edilmesi olasılığı var. Sonrasında altın 1.480 doları hedefleyecek diye tahmin ediyorum. Altında yükseliş hareketi yılın başında yaşan(a)mazsa aşağıda 1.190-1.200 bandını test ettikten sonra yeniden yükselişi hedefleyebilir. Altın böylesi bir hareket yaparsa gümüş bu hareketten daha fazla faydalanabilir. Gümüşün yıllık getirisi, altını aşabilir. ABD borsalarında rekor sürer mi? 2015 yılının ikinci yarısındaki hariç; 2009’dan bu yana neredeyse hiç düzeltme yapmadan sürekli yükselen; geçtiğimiz yıl 70’den fazla kapanış rekoru kıran ABD borsa endekslerinde yükselişin bir süre daha devam etmesi ancak Fed’in faiz artışları ya da Trump ile ilgili endişelerden dolayı yılın 2’nci-3’üncü çeyreklerinden başlayan bir düzeltme yaşaması ihtimalinin artacağını tahmin ediyorum. 2017’yi 2.675 seviyesinden kapatan S&P 500 endeksinin 2.875’lere yükseldikten sonra geçtiğimiz yılın kapanışının altına da inerek 2.500-600 bandına doğru bir düzeltme yaşayacağını tahmin ediyorum.Fed 3.5 faiz artışı yaparBuçuklu faiz artışı mı olur diyeceksiniz, önce bir dinleyin. 2017 yılında kaç faiz artışı yaptı Fed? Üç faiz artışı geldi. Sonuncusu ne zaman geldi? Aralık’ta. Evet, piyasalar son faiz artışını önceden fiyatlamıştı da ne kadar önceden derseniz yılın son 2 ayında artık üçüncüye ikna olmuştu. Buna karşın bono getirileri yine de Fed’e paralel artmadı. 2017 için de 2.5 faiz artışı oldu diye düşünürsek, önümüzdeki yıl eğer dördüncü bir faiz artışı gelecekse bu da Aralık’ta olacak ve faiz artışlarının etkisi 3.5 faiz artışı gibi “hissedilecek” diyebiliriz. Diğer yandan ABD tahvil getirilerine bakılacak olursa piyasa yine 2.5 faiz artışını fiyatlıyor gibi. Ancak benim beklentim en az 3 “hissedilen” faiz artışı geleceği yönünde. Yeni Fed Başkanı Jerome Powell bu yıl sahne alacak. Piyasalar Powell’ın göreve gelmesinden sonra bir ara kendisini “test edecektir”. Bu testin ne zaman ve hangi koşullarda olacağını kestirmek zor ancak Powell’ın bu testte yalpalaması piyasalara ekstra bir oynaklık getirebilir.
ABD Başkanı Trump’ın zaferiyle sonuçlanan yeni vergi paketi, tüm piyasaları etkileyecek. Şirketler kârlarını ABD’ye getirirse dolar dünyada değer kazanacak. İçeride de ‘vitrin makyajı’ için kurun aşağıya inmesi için büyük çaba sarfediliyorABD’de kurumlar vergisi oranını yüzde 35’ten yüzde 21’e düşürülmesini öngören yeni vergi paketi, ABD Başkanı Trump‘ın Noel öncesinde imzalamasının ardından yasalaşmış oldu. Trump bir anlamda Amerikalılar’a Noel hediyesi verdi.Borç tavanı nedeniyle hükümet faaliyetlerinin durması ihtimali de 19 Ocak’a kadar ertelenirken; 1.4 trilyon dolarlık vergi kaybına neden olacağı hesaplanan vergi paketinin, diğer yandan ABD ekonomisinin önümüzdeki yıllardaki büyümesine katkısının yaklaşık yüzde 0.3-0.4 olacağı hesaplanıyor.Bizi asıl ilgilendirecek olan Amerikalı şirketlerin yurt dışındaki kârlarını ABD’ye götürmeleri halinde uygulanacak olan ve yüzde 15.50 olarak açıklanan vergi oranının ne kadar cazip geleceği olacak. Zira şirketler ABD dışındaki kârlarını kendi ülkelerine götürmeleri durumunda bir yandan; kısa dönemli de olsa; küresel olarak dolara olan talebi artırabilirler. Bunların hepsinin yerel para birimlerinde olmayıp, dolarda olduklarını varsaysak da bu sefer de dolar likiditesinin ABD’ye akmasına neden olabilecek. Bu durum da kurlarda dolar lehine bir etki yaratabilecek.Şirketler kârları ne yapacak?Küresel etkileri daha çok önümüzdeki yılın ilk çeyreği ile ikinci çeyreğinin ilk yarısı arasında daha fazla hissedilecek. ABD’li şirketlerin vergi indirimleri sonrasında kârlarının artması doğal olarak bekleniyor. Bazı şirketler vergi paketi ile artan kazançlarını çalışanları ile paylaşmayı (AT&T’nin 200 bin çalışanına 1.000 dolar ek ödeme yapması gibi) tercih ederlerken bazılarının da bu avantajlarını “yine” kendi hisselerini piyasadan ‘geri satın almak’ için kullanacakları konuşuluyor. Hal böyle olunca vergi paketinin yine ‘sokaktaki adama’ katkısı sınırlı olurken, hisse senedi tarafına ‘duble etki’ edebileceği tartışılıyor. Büyük ihtimalle böyle olacak. ABD hisse senedi fiyatlarına önümüzdeki iki çeyrekte bir düzeltme gelmeden yükseliş devam edecek olursa sebebini buna bağlayabiliriz.ABD’deki Rıza Sarraf davasındaki jürinin kararı 3 Ocak sonrasına kaldı. Piyasalar üzerindeki etkisi şimdilik azalmış görünen bu davadan çıkabilecek neticelerle ilgili bir çok yorum zaten yapıldı. Asıl konu; mahkemeden çıkacak karar ne olursa olsun; bankalara ceza gelip gelmeyeceği. Hakan Atilla’nın hakkında nasıl bir karar çıkarsa çıksın, ceza konusu bir süre daha gündemimizde kalacak.Oynaklık sürer mi?BItcoIn vadelilerinde ikinci borsadaki (CME) işlemlerde de bir hafta geride kalırken, işlemler 18 binli dolarlardan geçiyordu. 17 Aralık Pazar günü 20 bin doların üzerine çıkan Bitcoin geçtiğimiz Cuma günü 11 bin 800’lü seviyelere kadar geriledi. Bu sert düşüş sonrasında dün yani Pazar günü; yeniden 15 bin 500 doların üzerine çıkmayı başardı. İnanılmaz bir oynaklığın yaşanmaya devam ettiği bu piyasada henüz vadeli kontratların bir düzenleyici etkisi olmadığı görülüyor. 7/24 işlem görebilen Bitcoin’in spot piyasasına karşın mesai saatleri ile kısıtlı işlem gören vadeli kontratların dengeleyici/düzenleyici olmaları şimdilik zor görünüyor. Vadeli kontratlar “rakip” olmaktan çıkar çıkmaz, spot piyasanın aktörleri yeniden kendi pozisyonları doğrultusunda fiyatları kolaylıkla yönlendirebiliyorlar. Kripto paraların kendi dünyalarındaki oynaklığın yakın zamanda azalması zor görünüyor. Dolarda dip görüldü mü?Geçtiğimiz hafta bir yandan G. Afrika, diğer yandan yatay seyreden ve bugün itibariyle yılbaşı tatiline girmiş olan piyasaların da etkisiyle dolar/TL kuru geçtiğimiz Cuma günü 3.8086’ya kadar geriledi, haftayı 3.8150’den kapattı. Piyasalarda yıl sonu kapanışının olabildiğince aşağıda olması yönünde “adeta zımni bir mutabakat” var gibi. Sanki bankalar, şirketler hatta kamu tarafı da kurların aşağıda kapatmasını istiyor görünüyor. Bilançoların olabildiğince güzel görünmesi yani “vitrin makyajı” için düşük kur hemen tüm tarafların işine geliyor. Bu hafta da eğer çok önemli gelişmeler olmazsa yatay/düşük bir seyir izlenecek diye tahmin ediyorum. İhtimaldir ki dolar/TL kuru 3.40’ın altına indiğinde de, 3.98’lere yükseldiğinde de koruduğum tahminim olan 3.80-85 bandında yılı kapatacağız. Eğer “vitrin makjayı” çabaları biraz daha abartılırsa dolar/TL’de daha önceleri beklediğim 3.7560’lara kadar bir hamle daha görebiliriz. Ancak bu ihtimal düşük. Daha da önemlisi önümüzdeki yıl için hazırlık yapmayı düşünenlerden gelebilecek talepler nedeniyle kalıcı olabileceğini de düşünmüyorum. G. Afrika desteklediGeçen haftanın önemli olaylarından birisi de G.Afrika’da iktidardaki ANC Partisi’nin Başkanlığı’na Cyril Ramaphosa’nın seçilmesi oldu. Halihazırda partinin ve G.Afrika’nın Başkanı Jacob Zuma’nın desteklediği eski eşi Nkosazana Dlamini’nin Zuma karşısında kazandığı liderlik yarışı; G.Afrika piyasalarına doping etkisi yaptı. Liderlik seçimi öncesinden dolar karşısında 14.50’lere kadar değer kaybetmiş olan G. Afrika Rand’ı, Ramaphosa’nın zaferinden sonra 12.50’li seviyelere kadar değer kazandı. Bizim ile benzer zaman diliminde işlem gören ve gelişen ülkeler arasında birlikte anıldığımız G.Afrika’nın para birimi Rand’ın değer kazanımı, dolaylı olarak TL’nin de dolar karşısında değer kazanmasına katkı sağladı.