Yılın son günlerine girilirken ABD başta olmak üzere gelişmiş ülke borsalarında Noel Baba Rallisi yaşanıyor ve rekorlar kırılıyor. Bizim piyasada da aynı arzu var. Yılı BIST cephesinde yukarıda, kur tarafında aşağıda kapatma çabaları görülüyorYılın son 2 iş haftasına; son 10 iş gününe girdik. Birçok yatırım fonu yılı Kasım ayında çoktan kapattı, kapatmayanlar için de son günlere girdik. Başta ABD borsaları olmak gelişmiş ülke borsalarında yılın son günlerine girilirken ‘Noel Baba Rallisi’ yaşanıyor ve yeni rekorlar geliyor. Japonya, Almanya ve İngiltere endeksleri yeni rekor kırmıyor olsalar da zirvelerine yakın işlem görüyorlar. Üstelik geçtiğimiz hafta Fed’in 25 baz puan faiz artırdığı ve “nokta tahminlerine” göre 2018’de 3 faiz artışının daha konuşulduğu bir ortamda. Geçtiğimiz hafta merkez bankalarının haftasıydı. Fed 25 baz puan faiz artışına giderken, içeride de Para Politikası Kurulu diğer tüm faizleri sabit bırakırken, fiili politika faizi haline gelmiş olan, “işgören faiz” olan GLP faizini 50 baz puan yükseltti. Beklentiyi karşılamadıFed’in faiz artış kararı piyasalarca neredeyse yüzde 99 oranında fiyatlanmıştı, o yüzden neredeyse “vaka bile değil” olarak nitelendi. Yellen’in son toplantısından önemli sürprizler veya önümüzdeki döneme dair ipuçları çıkmadı. Yellen bu konuda haksız da sayılmaz. Yerini Jerome Powell’a bırakırken; yeni gelecek Fed Başkanı’nı bağlayıcı sözler söyleyemez, vaatlerde bulunamazdı. Yellen de bunu yapmadı zaten... Bizim Merkez Bankamız için durum farklıydı. Toplantıda nasıl bir karar çıkacağına dair çok değişik tahminler vardı. Bu tahminlerin bir çoğu (Benim de içinde bulunduğum en iyimser olanlar GLP’de 75 baz puanlık bir artış beklerken) yapılan 50 baz puanlık faiz artışının üzerindeydi. Son açıklanan yıllık TÜFE’nin yüzde 12.98’e dayandığı bir ortamda bu seviyenin altında bir faiz artışının “sıkı para politikası” olarak adlandırılmasının mümkün olmayacağını düşünenler daha yüksek bir faiz artışı bekliyordu. Karar sonrasında bir kesim ancak bu kadara kadar izin alınabilmiş derken, bir kesim de her şeye rağmen TCMB faiz artışına giderek kendi kredibilitesi için adım atabildi yorumlarını yaptı (Bu konudaki yorumum 15 Aralık’taki yazımda yer alıyor). Yorum her ne olursa olsun, piyasa bu artışı yeterli ve “anlamlı” bulmadığından dolayı; karar öncesinde düşük 3.81’li seviyelere kadar gerilemiş olan dolar/TL kuru, yeniden 3.8970’e kadar tırmandı, haftayı 3.8620’li seviyelerden kapattı. Geçtiğimiz hafta Erdoğan-Putin zirvelerinden birine daha ev sahipliği yaptık. ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıması kararı sonrası İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı’nın; Doğu Kudüs’ü “Filistin Devleti’nin işgal altındaki başkenti” olarak tanıması sonrasında gerçekleşen zirvenin sonuçları konusunda; net açıklamalar yapılmamış olsa da Putin’in bölgedeki adımları ile birlikte ağırlığını artırdığına tanık oluyoruz. Devamında ne gibi gelişmeler olacağını ilgiyle izliyor olacağız. Vadeli kontratlar fiyatı düşürür mü?Bugün CME’de de Bitcoin üzerine yazılı vadeli kontratlar hayata geçiyor. Geçtiğimiz hafta CBOE’de işlem görmeye başlayan vadeli kontratlar; Bitcoin’in ‘legalize’ olması adına hayli dikkat çekmişti. ABD’deki ikinci bir borsada da işlem görmeye başlıyor olması bu konudaki güveni daha da artıracağa benziyor. Neden derseniz hafta sonunda Bitcoin 19.800 dolar ile yeni bir rekor kırdı. Buna karşın CBOE’de işlem gören vadeli kontratları haftayı 17.680’den kapatmıştı. Vadeli kontratlar doğal olarak “resmi” borsaları kapalı olduğundan geride kalmış görünüyorlar. İlk haftanın sonunda böyle bir durum ortaya çıkmış durumda. CME’deki vadeli kontratlar CBOE’ye göre farklılıklar gösterecek. Referans fiyat en az 4 ayrı borsadan gelecek ve vadeleri daha sınırlı sayıda olacak. Bu borsadaki işlemleri de piyasalar yakından izleyecek. Zira hangisindeki kontratlar daha kullanışlıysa o borsa ayakta kalacak, ihtimaldir ki kullanışlı olmayan borsanın işlen hacmi ve fiyat konusundaki “belirleyiciliği”, gösterge olma özelliği azalacaktır. Bu nedenlerle CME’deki vadeli kontratlar da bu hafta boyunca yakından izleniyor olacaktır. BIST’te kritik seviye ne?BIST 100 endeksi tarafında da benzer bir ‘gözlem’ var. Geçtiğimiz hafta için 108.150-300 bandı önemliydi. Bu seviyenin altını kısa süreli test etmiş olsak da bu seviyenin üzerinde kapanış olması bu hafta içinde ilk aşamada 111.300’lü seviyelerin test edilmesinin ihtimalini artıracaktır. Destek olarak 107.350 (50 günlük BHO) seviyesi önemli olacak. Herhangi bir düşüşte ilk aşamada 106.447-106.625 arasındaki “boşluğu” kapatacak bir hareketin önünü açacaktır. Noel Baba, BIST’e uğrayacak olur ve 111.300 geçilirse de eski zirveleri test edecek bir hareketin önü açılabilir. Ancak aşılamazsa bu seferde teknik analiz açısından önemli formasyonlardan biri kabul edilen “omuz-baş-omuz” ile karşı karşıya kalınabilir ki bu da yeni düşüşlerin önünü açabilecek. Her şey bir yana Noel Baba’nın bizim gibi Ortadoğu’ya komşu bir ülkeye uğramakta tereddüt edeceğini de aklımızda bulundurmakta fayda var. Hem ezici çoğunluğumuz müslüman olan bir topluluğuz, hem de bizde OHAL var. Dolarda düzeltme olur mu?Gelişmiş ülke piyasalarını; özellikle de Amerikan borsalarını yeni zirvelere taşıyan sebeplerin başında ABD’deki vergi paketinin son halini alması ve önümüzdeki hafta içinde oylanması beklentisi geliyor. Bu hafta içinde vergi paketinin onaylanması ile yeni zirveler görülebilir, Noel Baba Rallisi özellikle ABD’de devam edebilir. Yeni yıla kalması durumunda bir kâr realizasyonu hareketi yaşanabilir, ancak bu ihtimali düşük buluyorum. Zira Noel sezonuna ve yeni yıla “zaferle” girmek isteyeceğini tahmin ettiğim Trump, vergi paketinin geçmesi için yoğun çaba harcayacaktır. Vergi paketi ABD piyasalarına olumlu bir ivme kazandırırken, gelişen ülke piyasalarını üzebilir mi? Pakete bağlı olarak bir hareket yaşanır mı, bu hafta göreceğiz. Ancak, bunun da dışında; bizim piyasalarımızda da bir “Noel Baba Rallisi” arzusu var. Yılı borsa cephesinde yukarıda, kur cephesinde de aşağıda kapatma çabaları gözleniyor. PPK’dan beklentilerin altında gelen faiz artışı sonrasında yeniden 3.9650-9850 bandına doğru bir hareket olabileceğine değinmiştim ancak yükseliş 3.8970 ile sınırlı kaldı. Dolar/TL’de 3.8225 bu hafta için önemli bir destek. Bu seviyenin altına inilmesi ilk denemede mümkün olmadı. Bir deneme daha gelmesi ihtimali var ancak bunun da başarılı olma ihtimali düşük. Geçen haftayı 1.1755 ile 1.1762’den geçen 50 günlük BHO’nın altında kapatan ve bu hafta içinde 1.1640-70 bandını test etmesi ihtimali artan euro/dolar paritesinin hafta içinde bu seviyelere gelmesi durumunda da bu ihtimal azalacaktır. Yukarıda 3.9420-50 önemli “direnç” seviyeleri. Kısa dönemli olarak bu seviyeler test edilse de; bence ihtimal düşük; aşılmasını beklemiyorum.
Dün yapılan Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısından “faiz artırıyormuş” gibi yapma kararı çıktı. Marjinal fonlama faizi, borç alma ve “politika faizi” olan haftalık repo faizi artırılmamış gibi sabit bırakılırken “işgören” faiz olan Geç Likidite Penceresi (GLP) 50 baz puan artırıldı. Piyasa beklentisi GLP’de 100 baz puan ve belki de bir “çıt” üzerinde bir artış idi. Benim beklentim 75 baz puanlık bir artış ile en azından GLP’nin son açıklanan yüzde 12.98’lik TÜFE’yi; geçmesinden geçtim; yakalanabilmesiydi.Piyasa beklentilerinin gerisinde kalan bu artış ile TCMB “faiz artırmış” gibi yapınca piyasa tepkisini dolar/TL kurlarını yükselterek verdi. Piyasa teknik olarak TCMB’nin faiz artışının enflasyonla mücadele konusunda net bir kararlılık ortaya koymadığını, büyüme tercihinin (ve belki de politikacıların baskısının) ağır bastığını düşünerek; TL’de kalmak yerine, doları tercih ederek gösterdi.Amerika ile yaşanan vize krizi ile başlayan dönemde TCMB’nin gerekli adımları atmadığını düşünen piyasalar, Merkez faizleri artırmayınca kendisi yükseltmek “zorunda” kaldı. Bu dönemde en önemli gösterge faiz olan 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 10.50’li seviyelerden yüzde 13.20’lere kadar yükseldi. 270 baz puanlık bir artış demekti bu. Sonrasında TCMB’nin kararlı adımlar atacağı beklentisi ile bu yükselişin yaklaşık 120 baz puanlık kısmı geri gelmiş, 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 12’ye, dolar/TL kurları da 3.81’li rakamlara gerilemişti. Yine de bu fiyatlamalara göre piyasa faizleri yaklaşık 100-150 baz puanlık bir artışı bekliyordu. Beklentilerin altında kalan bu artış sonrasında 10 yıllık tahvil getirisi 12.30’lara, dolar/kuru da 3.8900’a yükseldi.Karar sonrasında yapılan açıklamada “Son dönemde iktisadi faaliyet güçlü seyretmektedir” denilerek faiz artışına dayanak oluşturulmuş. Ancak Türkiye’nin ortalamalarının çok üzerinde gelen büyümenin “makul banda” indirilmesi için bu faiz artışının yeterli olup olmayacağını önümüzdeki dönemde göreceğiz.Eğer önümüzdeki aylarda ‘baz etkisinden’ dolayı enflasyonda bir gerileme görecek olur isek, bu faiz artışı yeterli olabilir. Ancak bu konuda kanıtlar yeterince hızlı görülmediği durumda TCMB, “olağanüstü faiz artışının” gerekebileceği hallerle karşı karşıya kalabilir. O zamanda dünkü toplantı gibi tarihi bir stratejik değişikliğin yapılabileceği bir fırsatı kaçırmış olduğuna fazlasıyla hayıflanabilir.
Piyasalarda gözler sadece Fed ile TCMB’nin faiz kararına çevrilmeyecek. Bitcoin üzerine yazılacak ilk vadeli kontratlar Cboe Global Markets’ta işlem görecek. Haftaya da CME Group devreye alacak. Bu sayede Bitcon’de oynaklık azalacak mı artacak mı göreceğiz Bu hafta tarihe geçecek bir hafta. Hem Fed ve bizde de PPK’nın faiz kararları nedeniyle ‘ana akım finans’ hem de yeni dünyanın finansı diyebileceğimiz ‘dijital finans’ açısından önemli bir hafta olacak. Faiz kararlarından önce kripto para dünyasına göz atalım, zira... Neden tarihe tanıklık edeceğiz derseniz, kripto para ilk kez ‘ana akım finansta’ kendine yer bulacak. ‘Dijital finansın’ en bilinen temsilcisi olan Bitcoin üzerine yazılacak ilk vadeli kontratlar Cboe Global Markets’ta (Cboe) işlem görmeye başlayacak. Daha doğrusu bu sabaha karşın bizim saatimizle 04:00’te (ABD CT itibariyle 17:00’de) işlem görmeye başladılar. Önceki haftayı 9 bin doların üzerine kapatan, geçtiğimiz hafta 18 bin 300 dolara çıkan Bitcoin; ana akım finans tarafından üvey evlat olarak algılanmaktan kurtulması için kritik olan vadeli kontratları 10 Aralık’ta (Pazar günü olmasına bakmayın, Bitcoin 7/24 işlem görüyor) işlem görmeye başladı. Bir anlamda legalize oldu. Komisyon alınmayacakCboe’nin Aralık ayı boyunca işlem komisyonun alınmayacağını açıkladığı kontratlar; takip eden dönemler itibariyle; 4 adet haftalık, 3 adet aylık ve 3 adet de çeyreklik vadeli kontratlar olarak işleme açılıyor. Yüzde 30 gibi yüksek bir teminat oranıyla 1 Bitcoin’e denk kontrat büyüklüğü ile başlayacak işlemlerin ‘uzlaşma fiyatı’ olarak Gemini Exchange’de saat 16:00’da oluşacak ‘ihale fiyatı’ baz alınacak. XTB koduyla işlem görecek kontratlarda 2 dakika içinde yüzde 10’luk, 5 dakikalık süre içinde de yüzde 20’lik fiyat hareketleri olduğunda “devre kesici” sistemler devreye girerek işlemlere ara verilecek. ABD’deki bir başka borsa grubu olan CME Group da 18 Aralık’ta benzeri Bitcoin vadeli kontratlarını devreye alacak.Teminat oranı yüzde 35 olarak belirlenmiş durumda. CME uzlaşma fiyatı konusunda aralarında BitStamp, GDAX, itBit ve Kraken’in de bulunduğu birçok Bitcoin borsasından gelecek fiyatlar itibariyle her gün saat 16:00 (ABD Central Time) itibarıyla oluşturacakları Bitcoin Referance Rate’yi (BRR) kullanacağını açıkladı. Teknik detayları bir yana Winklevoss ikizlerin önce Bitcoin’e dayalı Borsa Yatırım Fonu kurma çabalarında başarısız olmalarından sonraki adım olarak öne çıkan Bitcoin’e dayalı vadeli kontratların geleneksel borsalarda da işlem görmeye başlamasının sonuçları merakla bekleniyor. Geçtiğimiz hafta yaşanan yükselişin ardında; her ne kadar bu yazı yazıldığı Pazar günü 13 bin 300’lere gerilemiş olsa da; Bitcoin’in “legalize” olmasıyla yeni yatırımcıların da göstereceği talep ile fiyatların daha da artacağı beklentisi vardı. Diğer yandan vadeli kontratlar sayesinde; düşeceğine inanan ve Bitcoin’i “açığa” satmak isteyenlerin yapacağı satışlar ile Bitcoin/dolar “paritesinde” bir dengelenme olacağını savunanlar var. İki borsa da vadeli kontratlar ile Bitcoin fiyatlarındaki oynaklığın azalacağını beklediklerini açıkladılar. Olacak mı, hep beraber göreceğiz. Fed ve Merkez faizi artırır mı?Ana akım finans cephesi olarak adlandırabileceğim daha geleneksel olan günümüz dünyasında da bu hafta bizim piyasalarımız açısından önemli olacak iki merkez bankasından da faiz artışı bekleniyor. İlki tabii ki Fed. 12-13 Aralık’ta yapacakları toplantı sonrasında 25 baz puanlık bir faiz artışı geleceğine neredeyse kesin olarak bakılıyor. Yellen’in basın toplantısı yapacağının önceden açıklandığı bu toplantıda, gelecek döneme dair ipuçları verip vermeyeceğine bakılacak. Şubat 2018’de görev süresi dolacak olan Yellen’ın bu konuda yorumda bulunmasını beklemek hatalı olacaktır. Yeni Fed Başkanı Powell’ın görevi devralmasından sonrasında yapacakları ve söylemlerini görmeden bir karar vermek zor olsa da piyasaların beklentisi önümüzdeki yıl en az 2, en fazla 3 faiz artışının yapılması yönünde. İkinci ve bizim açımızdan daha da önemlisi 14 Aralık’ta yapılacak Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı olacak. TCMB’den bir faiz artışı beklentisi çoktan fiyatlanmış durumda. Aksi takdirde 22 Kasım’da 3.9830’u gören dolar/TL kuru nasıl olacak da geçtiğimiz Cuma günü 3.8275’e gelebilecekti? Her ne kadar ABD’de görülen Zarrab davası ile ilgili olarak korkulandan daha az zarar vereceği beklentisi de oluşmuş olsa da kurlardaki düşüşün ardındaki en önemli sebep PPK’dan gelecek faiz artışı beklentisi idi. Geçtiğimiz hafta başındaki yazımda bu beklentimi paylaşmış ve “...10 yıllık tahvilde yüzde 12 bileşik getiri seviyelerinde önümüzdeki haftanın toplantısını beklemesi olasılığı hayli yüksek. Ancak dolar/TL’de; Zarrab ve Flynn tarafında yeni ve daha kötü haberler gelmezse; düzeltmenin bir süre daha devam etmesi ve 3.8425-50 bandına kadar sürmesi olasılığı var. Bu seviyelere hızla gidilmesini beklemiyorum. Ancak enflasyonun beklenenden de yüksek gelmesi durumunda; TCMB’nin faiz arttırmaktan başka çaresi kalmayacağı düşüncesiyle bu süreç biraz daha hızlanabilir” diye yazmıştım. Nitekim Kasım tüketici enflasyonunda yüzde 1.49 artış, yıllık enflasyon oranı da yüzde 12.98 olarak açıklanınca ‘şaşırtıcı’ bir şekilde yükselmesi beklenen kurlar, aşağı yönde hareket etti. Bundaki en önemli faktör, bahsettiğim gibi PPK’nın faiz artırmak zorunda kalacağı beklentisiydi. Dolar geriler mi?Piyasa beklentisi 75 baz puandan daha az olmayacak bir faiz artışı yönünde. Neden derseniz yüzde 12.25 ile üst banda dayanan Geç Likidite Penceresi faizinin (Yeni “işgören” politika faizimiz) en azından enflasyon oranı ile aynı seviyeye yükselebilmesi için gereken oran. Bu seviyenin altındaki bir artış piyasaların kafasını karıştıracak, kurların hızlı bir şekilde yukarı gitmesine ve hatta “olağanüstü bir PPK toplantısının” dahi gündeme gelmesine neden olacaktır. 100 baz puanlık bir artış; bunun tamamının kullanılması gerekmiyor; piyasalar tarafından “makul” karşılanacaktır. Bu durumda dolar/TL kurunda 3.7955’teki 50 günlük BHO’ya kadar devam edebilecek bir hareket görülebilir. Neden derseniz, önümüzdeki aylarda düşmesi beklenen enflasyon nedeniyle artan faiz oranlarının önümüzdeki dönem için “yeterli” olabileceği piyasa tarafından yılın son haftalarına girerken “kabul görebilir.” 100 baz puanın üzerindeki artışlar (piyasadaki raporlara/söylemlere bakıldığında 150-250 baz puanlık artış bekleyenler de var) Merkez’in bir yandan politika değişikliğine gittiği ve enflasyonu yeniden hedefine koyduğu veya önümüzdeki dönemde kur artışlarının enflasyona geçişmesinin devam edeceği ve bundan korktuğu algılanabilir. Hatta son 2 haftada uluslararası yatırımcılara ‘yüksek faiz artışı vaat edildiği’ algısı da istemeden de olsa güçlenebilir. Yüksek faiz artışı beraberinde dolar/TL kurunda sert bir düşüşü getirecektir. Bu durumda ilk aşamada 3.7560, ardından da 3.67’li seviyeleri resmin içine girebilir. Ancak bunun olması ihtimali düşük görünüyor. Piyasaların “hoşuna gitmeyen” düşük oranlı veya “hiç” faiz artışı durumunda yine ve yeniden 3.9650-9850 bandını test etmemiz işten bile değil. İşin takas boyutuİşin bir de takas boyutu var ki, o da işin bir başka cephesi. Bitcoin kontratlarında işlemlerin hacmi yükselecek olur ve fiyatlarda geçtiğimiz hafta gibi yüksek oynaklıklar olursa bu kontratların takasını yapacak kurumlar zor duruma düşerler mi tartışması yaşanıyor. Açığa satmış olan birisi teminatlarını dahi tamamlamaya fırsat bulamadan Bitcoin fiyatları anormal yükselirse yükseliş ile teminat arasındaki fark nasıl ve kim tarafından karşılanacak. Benzer bir durum düşüş durumunda da almış olanlar için geçerli. Bu ve benzeri sebeplerle bu hafta ve belki de yıl sonuna kadar Bitcoin vadeli kontratlarında yaşanacak olanlar küresel finans piyasaları açısından çok önemli olacak ve hep birlikte bir “tarihi olaya” tanıklık edeceğiz.
Piyasalar yaşanan tüm gelişmelere rağmen ayakta kalmaya direniyor. Belirsizlikler olsa da iyimserlik satın alınıyor. Bugün açıklanacak enflasyon verisi Merkez Bankası’nın PPK kararı için önemli. Dolar da bu gelişmeye göre rotasını çizecekGeçtiğimiz hafta ABD’deki iki ayrı soruşturma bizim piyasalarımızı en yakından ilgilendiren “indikatörler” oldu. Bunlardan ilki kuşkusuz Rıza Sarraf’ın ifadeleriydi. İkincisi bizi doğrudan ilgilendirmiyor gibi görünse de yakından ilgilendirme ihtimali her geçen gün artacak olan Flynn’in verdiği ifade oldu. Rıza Sarraf verdiği ifade ile ABD’nin İran konusundaki yaptırımlarını Türkiye üzerinden nasıl “deldiğini” şemalarla ortaya koyarken; kendisini kurtarmaya çalışırken, Türkiye’yi okkanın altına atmışa benziyor. Bunların sonuçlarının neler olacağını önümüzdeki günlerde daha net göreceğiz. Yargılama sürecinde söylenenler bir yana; bunların kanıtlarının neler olduğu da önemli olacak. Eğer bu iddia/itiraflar gerçekse bunların bizdeki karşılıklarının neler olacağının da yakından izlenmesinde fayda var. Hakim Berman’ın ifadesine göre dava hızlı görülecek ve Noel öncesinde veya yeni yılın hemen başında bitirilecek. Bu hızlı yargılamada suçlanan tarafın savunma haklarına ne kadar itina gösterilecek, bu itina yargılamayı ne kadar değiştirecek/uzatacak hep birlikte izleyeceğiz. Ancak bu yargılamanın nasıl sonuçlanacağı Türk finansal sistemi açısından önemli. Zira, piyasalarda konuşulduğu üzere banka/bankalara ceza gelirse bunun ne kadar olacağı, indirim için müzakere sürecinin ne kadar devam edeceği, cezanın ödenip ödenmeyeceği önemli tartışma konuları olacak. Piyasa direniyorDiğer yandan Trump yönetiminin eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Michail Flynn FBI’a yalan söylemekle suçlanınca mahkemede suçunu itiraf etti. Flynn’in ABD’deki başkanlık seçimi öncesine Ruslarla görüşmesinin, ABD’deki seçimleri etkileyip etkilemediği konusunda özel yetkili savcı Mueller soruşturma yürütüyor. Bu çerçevedeki soruşturma sırasında Flynn’ın bu tavrı, yetkililerle anlaştığı şeklinde yorumlanıyor. Bizi neden ilgilendiriyor bu durum derseniz; Türk yetkililerle Flynn arasındaki görüşmelerde Gülen’in ABD’den çıkarılması konusunda bir işbirliği yapılmasının da yer aldığı konuşuluyor. Tüm bunlara rağmen piyasalarımız ayakta kalmak için direniyor. Sarraf davasının devamında nelerin gelebileceği netleşmemiş olsa da olası olumsuzluklar büyük oranda fiyatlanmışa benziyor. Her ne kadar ceza konusundaki belirsizlik devam etse de cezanın “öldürmez, süründürür” büyüklükte olacağı varsayımı ile piyasalarımız iyimserliği satın almayı tercih ediyor.Dolar gevşemeye devam eder mi?Haftanın ilk işlem gününde Kasım ayı enflasyon verileri açıklanacak. Beklenti aylık olarak yüzde 1.2’lik bir artış yönünde. Eğer veri böyle gelecek olursa geçtiğimiz Kasım ayındaki yüzde 0.52’lik verinin yerine yüzde 1.2’lik artışın girmesi durumunda yıllık TÜFE artışının yüzde 12.65 ile yeni bir yüksek görmesi ihtimali hayli artacak. Böylesi bir artışın bu hafta piyasada karşılık bulmasından çok, önümüzdeki hafta 14 Aralık Perşembe günü yapılacak PPK toplantısında bir karşılık bulup bulmayacağına bakılacaktır. 10 yıllık tahvilde yüzde 12 bileşik getiri seviyelerinde önümüzdeki haftanın toplantısını beklemesi olasılığı hayli yüksek. Ancak dolar/TL tarafında; Sarraf ve Flynn tarafında yeni ve daha kötü haberler gelmezse; düzeltmenin bir süre daha devam etmesi ve 3.8425-50 bandına kadar sürmesi olasılığı var. Bu seviyelere hızla gidilmesini beklemiyorum. Ancak enflasyonun beklenenden de yüksek gelmesi durumunda; TCMB’nin faiz artırmaktan başka çaresi kalmayacağı düşüncesiyle bu süreç biraz daha hızlanabilir. Faizde kritik seviye ne?Merkez Bankası’nın faiz artırma konusunda imtina edeceği ve geç kalacağını gören piyasalar kendi faizini kendi artırdı. 8 Eylül’de yüzde 10.55 seviyesinde olan 10 yıllık tahvil getirileri, 22 Kasım’da yüzde 13.22’ye kadar piyasa şartları içinde yükseldi. Bir anlamda piyasa 250 baz puanlık faiz artışını kendi başına yaptı. Dolar/TL kuru da 3.98’lerin üzerine çıkarak 3.9830 seviyesini test etti. Sarraf gerginliği ile birlikte gelen bu yükselişler, davanın başlaması ve ‘korkulandan daha da kötü olmayacağı’ varsayımı ile yerini gevşemeye bıraktı. 10 yıllık tahvil getirileri yaklaşık 100 baz puanlık bir gerileme ile yüzde 12.12’den geçtiğimiz haftayı kapatırken; faiz tarafındaki gevşeme dolar/TL kuruna da yansıdı ve kurda 3.9105’e kadar bir düşüş yaşandı. 10 yıllık tahvil getirisinde 12.60 seviyesi önemli bir eşik idi, Cuma günü bu seviye hızlı bir şekilde aşağı kırıldı. Şimdi sırada 12.05-11.95 bandı var. Bunun aşağı kırılması zor görünüyor. Yine de bu seviyelere yaklaşılmış veya test edilecek olması, dolar/TL kurundaki düzeltmeyi biraz daha devam ettirebilir. Petrol 70 dolar olur mu?OPEC ve başta Rusya olmak üzere Non-OPEC olarak anılan diğer önemli petrol üreticileri önümüzdeki yılın Mart ayında sona erecek olan üretim kısıntı anlaşmasını 2018 yılı sonuna kadar uzatma konusunda prensip anlaşmasına vardılar. Anlaşma; ABD’deki stok verilerindeki azalma ile de desteklenince geçtiğimiz Perşembe günü 62.14’e kadar gerileyen Brent petrol fiyatları geçtiğimiz haftayı 63.65 seviyesinden kapattı. Sırada 65.25 seviyesi var. Bu seviye teknik açıdan önemli. Aşılmasının zor olduğunu düşünüyorum. Zira OPEC ve Non-OPEC ülkeleri arasındaki anlaşmanın geçmiş performansı açısından halen daha soru işaretleri var, yenisinde de olacak. Bu nedenle 65 dolar seviyesi önemli bir direnç olacak. Aşılması durumunda 115.67’den 27.08’e kadar devam eden düşüş hareketinin yüzde 50’lik düzeltmesi olan 71.35 seviyesine kadar devam edebilecek bir hareketin önü açılabilecektir. Bunu bekliyor muyum? 65 dolara gelinecek olursa bu seviyedeki “muharebeyi” yakından izledikten sonra karar vereceğim.
Merkez Bankası’nın ‘teslimsiz forward’ hamlesine rağmen faiz tartışmaları yeniden alevlendi. TCMB, piyasaların gidişatına göre 14 Aralık’ta son kararını verecek. Kurlarda yeni yüksekler görür müyüz? ‘Görmeyiz’ demek zor. Hareketli günler bizi bekliyor ABD’de önümüzdeki haftaya ertelenen dava başta olmak üzere piyasalardaki gerilim ve bu gerilimin beraberinde getirdiği oynaklık hepimizin malumu. Dolar/TL kurunun 3.9830 ile yine bir rekor kırdığı haftayı geride bıraktık. Geçtiğimiz hafta; ha keza yüzde 14.34 getiri ile gösterge tahvil, 13.22 getiri ile 10 yıllık tahvil ve de 4.3401 ile sepet kur da yeni yüksek gördükleri bir hafta oldu.Sepet kur bazında baktığımızda 11 Eylül’deki 3.7309’dan başlayan yükseliş geçtiğimiz hafta sonuna kadar adeta hiç soluk almadan yükseldi. Merkez Bankası ‘yolda’ bazı önlemler açıkladı. Rezerv opsiyon katsayılarını değiştirdi, piyasadan TL çekerken piyasalara dolar likiditesi sağladı.Döviz kazandırıcı reeskont kredilerinde dolar için 3.70, euro için 4.38 ve pound için 4.80’e kuru sabitleyerek TL ile ödeme opsiyonu getirdi. TL uzlaşmalı “teslimsiz forward” işlemlerinin ihalelerini başlattı, 3.6 milyar dolarlık bir kur riskini üstlenmeyi kabul etti ve son olarak da bankalara sağladığı fonlamanın tamamını Geç Likidite Penceresi’nden (GLP) sağlayarak ağırlıklı fonlama faizini yüzde 12’den GLP seviyesi olan 12.25’e yükseltti. Zımni bir faiz artışı yaptı.Yine faiz tartışmasıAncak tüm bu önlemler teker teker geldiği ve ABD’den önemli bir “oyun değiştirebilecek bir karar” beklendiği için çok da etkili olmadı. Hal böyle olunca da piyasada politika faizinde bir artışa gidilip gidilmeyeceği tartışması başladı. Bunun anlamlı bir sonuç vermeyeceğine geçtiğimiz hafta yayınlanan “Faiz artışı, vize problemini çözer mi?” başlıklı yazımda değinmiştim.Bunlar TCMB tarafından alınan teknik önlemler idi, yeterli olmadılar. Ancak bu yetersizliğin içinde siyasilerin ve de danışmanlarının söylemleri de katkıları yok değildi.Yatay seyir olabilirCumhurbaşkanı Erdoğan’ın 17 Kasım’daki “Merkez Bankaları’nın bağımsızlığı var müdahale etmeyiniz. Eh tamam. Müdahale etmediğimiz için bu hale geliyor. Faizin sebep, enflasyonun netice olduğu kanaatindeyim. Bu konuda beni anlamayanlar er veya geç anlayacaklar” şeklindeki açıklamaları piyasalardaki gerilimi bir kez daha artırmıştı.Geçtiğimiz hafta sonlarına doğru Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından gelen yorumlar, bu söylemden farklı bir tondaydı. Baş danışmanlardan Cemil Ertem’in “Merkez Bankası kur hedeflemesi değil enflasyon hedeflemesi yapıyor. Merkez Bankası’nın araç bağımsızlığı sonsuzdur.... Merkez Bankası her adımı atmakta özgür, her an her şey olabilir... Merkez Bankası 14 Aralık’ta da gereğini yapacaktır” açıklamaları TCMB’den ‘ani bir faiz artışı gelebilir’ şeklinde yorumlandı ve açıklamanın yapıldığı geçtiğimiz Perşembe günü dolar/TL kuru 3.9009’a kadar geriledi. Ancak sonrasında gerek parite, gerekse de piyasada var olan gerilim nedeniyle yeniden yükseldi.Bugünlerde TCMB’nin işi zor. Her kafadan bir ses çıkıyor. (Bu yazı da bir anlamda öyle) Bunlarla uğraşmak yerine; enflasyonla mücadele ve para politikası konusuna odaklanılmış olsaydı ve zamanında gerekli adımlar atılsaydı, bugün bunlarla uğraşmak zorunda kalmayacaktık.Zerrab davası haftaya başlayacak. Bu davanın seyri netleşmeden piyasaların sakinleşmesini beklemek anlamlı değil. TCMB de benzer bir tavır sergileyerek faiz oranlarında adım atmayabilir.Kurlarda yeni yüksekler görür müyüz, görmeyiz demek hayli zor. Ancak benim 3 hafta önce yazmış olduğum bu turda 3.9650-9750 seviyeleri test edilebilir tahmini 3.9830 ile “tamamlanmış” olabilir. Mahkemeyi yatay/dalgalı bir seyirde bekliyor olabiliriz.Petrolün ateşi yükselir mi?Perşembe günü Viyana’da toplanacak olan OPEC ile Rusya ve İran başta olmak üzere OPEC dışındaki bazı büyük petrol üreticileri (Non-OPEC olarak anılıyorlar) Mart 2018’de biten üretim kısıntı anlaşmalarının, 2018 yılı sonuna kadar uzatılmasını tartışacaklar. Suudi Arabistan’da Muhammed Bin Salman’ın müstakbel iktidarını koruyabilmek için yüksek petrol fiyatlarına ihtiyacı olduğu kesin. Ha keza diğer petrol üreticilerinin de... Ancak tüm bu anlaşmaların temelinde yatan; OPEC ve Non-OPEC petrol üreticilerinin en ciddi rakibi olan ABD’deki “kayaç petrolü” üreticileri hem üretim miktarlarını (9.6 milyon varil/güne ulaştılar) hem de kuyu sayılarını artırıyorlar. Kayaç petrolü üreticilerinin rekabette geriye düşmeleri için petrol fiyatlarının hızla düşmesine “izin veren” Suudi Arabistan bu hamlenin kısa zamanda kendisini de vurduğunu görünce içine adeta can düşmanı olarak gördüğü İran’ın da dahil olduğu bir “üretim kesinti” anlaşmasına ikna olmuştu. Petrolün 45 dolarlardan 60 dolarların üzerine çıkması da bu anlaşma sayesinde gerçekleşmişti. Gelinen noktada; her ne kadar Suudi Arabistan’ın anlaşmaya uyum konusunda bazı üreticileri suçlamaları olsa da; üretim kısıntısı anlaşmasına uyum konusunda, OPEC daha önceki anlaşmalara oranla daha büyük bir başarı elde etti. Cari anlaşma Mart 2018 sonunda bitiyor. Rusya cephesi anlaşmanın bitiminde uzatmayı konuşalım diyor olsa da anlaşmanın uzatılması konusunda az çok bir mutabakat oluşmuş durumda. Eğer 30 Kasım’da 2018 sonuna kadar anlaşmanın uzatılması konusunda mutabakat sağlanırsa Brent petrolünde 7 Kasım’da görülen 64.62 varil/dolar fiyatının da üzerine çıkılması ve Mayıs 2015’te görülen 69.50 dolar seviyelerinin yeniden görülmesi ve hatta 115.67’den 27.08’e kadar devam eden düşüş hareketinin önemli düzeltme seviyelerinden biri olan 71.35-55 seviyelerinin test edilmesinin ihtimali artacak. Toplantıdan bir mutabakat çıkmaz ve Mart 2018’de yeniden görüşelim kararı çıkacak olur ise bu sefer de ilk aşamada 59.30 ardından 53.50 seviyelerine kadar devam edebilecek derin bir düzeltme süreci yaşanabilir. Parite ve dolar endeksi önemli Trump’ın vergi paketi konusundaki belirsizlikleri, Senato ve Temsilciler Meclisi’nden iki farklı paketin çıkması, Bej Kitaba göre Fed üyelerinin önümüzdeki dönemdeki faiz artışları konusunda halen daha çekimser duruşları, doların değerinin düşmesine neden oldu. Dolar endeksi (DXY) 93.60’daki 50 günlük BHO’nın altına indi, haftayı 92.78 seviyesinden kapattı. Euro da bu fırsattan yararlanarak 1.1944’e kadar çıktı ve haftayı 1.19302dan kapattı. Bu hafta DXY’daki değer kaybının durmasını, euro tarafında da bir düzeltme olmasını bekliyorum. Eğer bunlar olursa doların değer kazandığını, bunun da bizim kurlarımız üzerinde baskı yapmasını görebiliriz.
Dolar/TL kurunun 3.9830 ile yeni zirve görmesi, bono faizlerinde 2009 yılından bu yana en yüksek seviyesine yükselmesi sonrasında piyasalar yine aynı şeyi tartışmaya başladı: Merkez Bankası faiz artırsın.Merkez Bankası son PPK’da “Her şey yolunda, bir aksilik olursa duruma bakarız” mealinde bir açıklama yaptı ancak piyasalar TCMB ile uzun zamandan bu yana aynı fikirde değildi. Madem TCMB’nin adım atmadığını gören piyasalar “işgören faizleri” yükseltti. Her ne kadar TCMB de kendi “İşgören faizini” (Ağırlıklı Ortalama Fonlama Faizi) Geç Likidite Penceresi’ne (GLP) dayayarak yüzde 12.25’e yükseltti.Diğer yandan mevduat faizleri yüzde 14-15 bandına, kredi faizleri yüzde 16-19 bandına dayanmış durumda. “Gösterge (benchmark)” niteliğindeki tahvil faizleri de yükselmiş durumda.Her ne kadar son PPK toplantısında TCMB politika faizlerini değiştirmese de “işgören faizler” çoktan yükseldi. 10 yıllık devlet tahvil getirileri; ihraç edilmeye başladığından bu yana ilk kez yüzde 13.22 getiriye yükseldi. Gösterge tahvil getirileri Nisan 2009’dan bu yana en yüksek seviyesi olan yüzde 14.31’i test etti.Faiz artırarak tüm sorunlar çözülebilir mi? İşte burada duralım. Zira 27 Kasım’dan 4 Aralık’a ertelenen ABD’deki Reza Zarrab davasının tedirginliği bir yandan, ha bugün ha yarın çözülecek denilen “vize gerginliği” diğer yandan sürerken faiz artırarak neyi çözebiliriz?“Vize gerginliği” aslına bakarsanız başta ABD olmak üzere Batılı ‘müttefiklerimiz’ ile yaşadığımız gerginliğin ön yüzü.Çok fazla konuşulmasa da OHAL ortamında Batılı iş insanları Türkiye’ye gelme konusunda çekimser kamayı tercih ediyorlar. Ha keza turistler... Ancak fiyatlarımızı ucuzlatarak onları çekebiliyoruz.Başta Almanya olmak üzere Avrupalı finans kurumlarının Türkiye’ye olan limitlerinin azaltıldığı iddia edilip, AB fonlarının durdurulduğu haberleri gelirken, Türkiye’ye silah satışı konusunda zımni bir ambargo uygulanıyor. Tüm bu sorunları sadece faiz artırarak çözebilir miyiz? Hiç sanmıyorum. Bu ortamda bir faiz artışı; sıcak para için yeni bir fırsat yaratmaktan başka bir işe yaramaz.Ancak bu da hiç faiz artırmamamız anlamına gelmiyor. Temel politika değişikliklerinin beraberinde doğru zamanda gelecek; güçlü, derli toplu bir mali ve finansal paketin içindeki faiz artışı değişim ve dönüşüm konusunda önemli katkı sağlayan araçlardan biri olacaktır!
Piyasalar TCMB’nin bugün başlayacağı ‘Teslimsiz Forward’ ihalelerine odaklanacak. İhale miktarları düşük, kuru yatıştırır mı göreceğiz. Yeni silahı işe yararsa 3.82 test edilebilir. Ancak ihalelerin etkisi geçici olurMerkez Bankası önceki haftanın sonunda “Türk Lirası uzlaşmalı Vadeli Döviz Satımı” yapacağını açıkladı. Forward; önceden vadesi ve fiyatı anlaşılmış, vadesi geldiğinde anlaşılan finansal ürünün (Genellikle dövizin) alınıp/satıldığı, buna karşın yine anlaşılmış finansal ürünün “teslim” edildiği finansal “anlaşmalardır”. Türkçe’ye “Vadeli Anlaşma” olarak çevirdik ancak “future kontratlar” ile zaman zaman karışabiliyor. Forward işlemi vadesinde karşılıklı takası yapılırken, future kontratları (örn. BIST’teki vadeli kontratlar) her gün “uzlaşma fiyatı” üzerinden kâr/zarar el değiştiriyor, Vadesinde önceden anlaşılmak koşulu ile nakdi/fiziksel (endeks kontratları hariç) uzlaşmaya gidiliyor.Merkez Bankası’nın açıklamış olduğu bu 2 finansal ürünün bir tür “melezi”. Vadesinde anlaşılan fiyat ile piyasa (Merkez Bankası döviz alış kuru) arasındaki fark, TL olarak taraflar arasında el değiştirecek. Fiziki olarak dolar teslimatı yapılmayacak. Teknik olarak TCMB’nin döviz rezervleri “korunacak”, sadece kur riskinin yönetimi için kullanılacak. Her ne kadar rezervler kullanılmayacak dense de fiyat riski açısından piyasa bu işlemlere konu olacak tutarları “net rezerv” hesaplamasından düşecektir.Ne de olsa bu işlemlerin sonunda kur riski (teslimat riski geçmemiş olsa da) TCMB’ye geçmiş olacak.18 Kasım’da yapılan açıklama ile bu işlemlere bugünden itibaren başlanacağı ve beraberinde de ihale takvimi açıklandı. Buna göre yıl sonuna kadar toplam 3 milyar dolarlık “Türk Lirası uzlaşmalı vadeli döviz satımı” yapılacak. Her hafta Çarşamba ve Cuma günleri hariç günlük 150’şer milyon dolar olmak 3’er aylık, her Pazartesi günü 100’er milyon dolar olmak üzere 3 aylık ve20 Kasım, 4 Aralık, 18 Aralık tarihlerinde de 100’er milyon dolarlık 6 aylık vadeli satım ihalesi açılacak.TCMB zaman kazanıyorDaha önceden açıklanan yönteme göre bankalar kendi fiyatlarını verecek. TCMB gelen teklifleri yüksekten, düşüğe göre sıralayacak, ilgili ihale rakamına ulaşıldığı yerde ihaleyi kesecek. Aynı fiyattan gelen teklifler, gelen teklif büyüklüğüne göre “kıstelyevm (prorata)” olarak paylaştırılacak.TCMB, 11 Eylül’den bu yana yaşanan kurların hızlı yükselişi sonrasında Rezerv Opsiyon Katsayı Değişikliği, Döviz Kazandırıcı Reeskont Kredilerinin TL Ödenmesi ve Nakdi Uzlaşılı Vadeli Döviz Satışı gibi önlemlerle piyasalara ‘bugünlerin geçici olduğu’ mesajını vermeye, piyasaları rahatlatmaya çalışıyor. Merkez Bankası önümüzdeki hafta başında ABD’de başlayacak Zarrab davası nedeniyle diken üstündeki piyasaları; “yüklü bir faiz artışı” ile yatıştırmaya çalışmanın yaratacağı yeni sorunlarla uğraşmak yerine “geçici” önlemleri devreye almayı tercih etmiş durumda. TCMB zaman kazanmaya, ABD’den olumsuz haber gelmeyeceğine, gelse de etkilerinin geçici olacağına oynuyor.Faizleri belirleyecek‘Teslimsiz Forward’ diyebileceğimiz bu işlemler piyasaları yatıştırabilir mi, hayli şüpheliyim. Zira ihale miktarları düşük. Yine de ortaya konmuş bir niyet var ve piyasalar bu ihalelerde oluşacak fiyatları çok yakından takip edecek.Özellikle de ihalelerde çıkacak fiyatlardan yola çıkılarak “hesaplanacak TL faizi” yakından izlenecek. Zira forward işlemi; temelinde cari kurun, yine cari faizler ile vadeye “taşınma” işleminden başka bir şey değildir. Cari dolar ve TL faizlerinin yine cari kura “bindirildiği” basit bir “hesaplamadır”. Bu nedenle vade kurunu ve dolar faizini bilirseniz, TL faizini hesaplamak basit bir işlemdir.Çıkacak ihale sonuçları bir anlamda piyasalardaki 1, 3 ve6 aydaki “işgören” TL faizlerinin hangi seviyelerde olduğunu göstermesi açısından önemli. Artık bu faizlerin TCMB’nin ağırlıklı fonlama faizine ne kadar yakın/uzak oldukları da yakından takip edilecek önemli bir “finansal gösterge” olarak izlenecektir.Boşluk kapanır mı?Zarrab davasının ağırlığı Borsa İstanbul üzerine de çökmüş durumda. Her ne kadar bireysel bazı şirketleri ile günü kurtarmaya çalışsa da BIST 100 endeksi, haftayı düşüşle kapatmaktan kurtulamadı. 105,624’e kadar gerileyen BIST 100 endeksi 2 hafta önce yazdığım 106.600 seviyesinin altına inmekle kalmadı, haftayı da 106.239’dan kapattı. Bu kapanışın geçtiğimiz Cuma günü 107.018’den geçen 50 günlük Basit Hareketli Ortalama’nın (BHO) altında kalması, teknik analiz açısından düşüşün daha da devam edeceğinin bir işareti olması açısından daha da önemli. Şimdi sırada; teknik analiz olarak 104.875 var. Ancak bu seviyenin test edilmesi, 11-12 Ekim tarihlerinde geride bıraktığımız 104.586-103.816 arasındaki “boşluğun” kapanmasına yetmeyecek gibi görünüyor. Hazır bu seviyelere gelinmişken büyük ihtimalle bu boşluk da kapanacaktır diye düşünüyorum. En azından seans içinde... Sonrasında 9-10 Ekim tarihlerinde geride bıraktığımız 102.198-101.298 arasındaki boşluğun ne zaman kapanacağı sorusuna yanıt arayacağız. TCMB’nin ihaleleri dövizi bir nebze de olsa sakinleştirirse bunun borsa cephesine yansımaları mutlaka olacaktır. Ancak sınırlı kalacaktır. Piyasaları rahatlatır mı?14 Kasım’da dolar/TL kurunda 3.9106 ile Ocak ayından bu yana en yüksek seviyeyi test ettik, haftayı 3. 8745 seviyesinden kapattık. Üstelik paritenin 13 Kasım’daki 1.1638 seviyesinden 15 Kasım’da 1.1860 seviyesine yükseldiği bir haftada. Doğal olarak önemli hareket “sepet kurda” oldu. Dolar/TL ve euro/TL kurlarının toplamının yarısı olarak ifade edilen Sepet Kur geçen hafta 4.25 seviyesinin üzerine 3 kez çıkarak (4.2545 ile 17 Kasım’da yeni rekor kırdı) yeni zirvelerini gördü. Bugün başlayacak “Vadeli döviz Satım” ihaleleri piyasaların “gazını” alabilecek mi? Hep beraber göreceğiz. Miktarlar; piyasa ihtiyaçları göz önüne alındığında, ihtiyaçları tam olarak karşılamaktan uzak. Yine de “gösterge” olma özelliğine kavuşabilirlerse kurlarda “tezahür eden” endişeleri bir nebze de olsa azalacaktır. İşe yaramaları durumunda; benim son 2 haftadır kurlarda beklediğim düzeltmenin asal sebebi olabilir. Bu durumda spot piyasada ilk olarak 3.8250 seviyesinin test edilmesi, sonrasında da 3.7875 seviyelerinin test edilmesi ihtimali artacaktır. Bu seviyelerin görülmesi majör bir düzeltme olduğu izlenimi yaratmasın. Bu seviyelerin test edilmesi olsa olsa TCMB’nin son adımının sınırlı da olsa işe yaradığını gösterecektir. Ola ki Merkez’in yapacağı ihaleler sonrasında döviz kurlarında düşüş olmaz, tam tersine yükseliş ihtimalini artıracak (Forward hesaplamaların içine ‘beklentiler’ de dahil edilirse) fiyatlamalar ortaya çıkacak olursa bu durumda TCMB’nin miktarları artırdığına da şahit olabiliriz. Bunu da yakından izlemekte fayda var. Faizlerde yükseliş sürer mi? Finansal piyasalarda asıl olan faizdir. Faiz paranın “fiyatıdır”. Herhangi bir malın olduğu gibi paranın “fiyatını” belirleyen arz/talep koşullarıdır. Talebin yoğun, arzın kısıtlı olduğu bir durumda fiyatların artması kaçınılmazdır. Her ne zaman mali/siyasi otorite buna “narh” koymaya kalkarsa ya karaborsa oluşur ya da piyasada o malın kıtlığı yaşanır. Son günlerde yaşanan tam da budur. Nereden görüyoruz derseniz 2 yıllık tahvil faizleri yüzde 13.83 ile rekor kırarken, 10 yıllık tahvil getirilerimiz de 12.55 ile tarihi rekorlarını bir kez daha kırdı. Piyasalar için döviz kurundan çok faizler aslolandır. Ha keza borsadaki hisse senedi değerlemelerindeki en önemli parametre faizdir. Faizlerdeki yükseliş vadeli kurları yukarı iterken, borsadaki hisse senedi değerlemelerini de aşağı çekecektir. Araştırma bölümleri cari faiz seviyelerinin kalıcı olduğuna ikna olmaları durumunda cari faiz seviyelerinden yapacakları değerlemelerle hisse senetlerindeki hedef fiyatlarında önemli oranda aşağı yönlü revizyonlar yapabileceklerdir.
Merkez Bankası 11 Kasım’da yeni bir uygulamaya başlayacağını açıkladı: Non-Deliverable Forward-NDF (Nakit Teslim Edilmeyen Forward) Bundaki amacın, şirketlerin döviz risklerinin yönetilebilmesi için TCMB’nin bir imkan yaratacak olması olarak duyuruldu.Daha önceden açıklanan; Rezerv Opsiyon Mekanizması (ROM) oranlarında değişiklik ve TCMB kaynaklarından Eximbank aracılığıyla ihracatçı firmalara kullandırılan Döviz Kazandırıcı Reeskont Kredileri için ”sabit kurdan TL ödeme” önlemlerinden sonra gelen bu adım ile Merkez’in döviz talebini yatıştırma çabasında olduğu izlenimi oluştu.Ek sıkılaştırma olmaz!ROM mekanizmasındaki değişiklikle piyasaya 1.4 milyar dolarlık likidite sağlanırken (likidite ihtiyacından kaynaklanan döviz talebini aza ltılmaya çalışılıyor) 5.3 milyar TL çekiliyor. (Hali hazırda TCMB’nin 95-120 milyar arasında bankaları fonladığı bu ortamda5.3 milyar TL, ek bir sıkılaştırma anlamına gelmeyecektir.)Reeskont Kredilerin Şubat 2017’dekine benzer bir uygulamaya gidildi ve kredilerin TL ile kapatılması durumunda dolar/TL için 3.70, euro/TL için 4.38 ve ilk kez olarak pound/TL için 4.80 kur belirlendi. Kredilerin açılış kurları bu seviyelerin üzerindeyse bu imkandan faydalanılamıyor. Dolar/TL kurunun 3.90’lara dayandığı bugünlerde şirketler için ucuz yoldan döviz yükümlülüklerini kapatma veya dövizlerini yüksek kurdan piyasaya satıp, düşük kurdan TCMB’ye ödeyerek “arbitraj kârı” elde etme imkanı sunuldu.Hatta şirketler ileri vadeli (Forward) döviz satışı yaparak “kârlarını” daha da artırabilecekler.Meksika ve Brezilya denediDaha önceleri Brezilya, Meksika Merkez Bankaları’nın yaptığına benzer yeni NDF uygulamasının ana hatları şöyle anlatıldı:- Merkez Bankası miktar ve vade açıklayarak çoklu fiyat ihalesi yapacak.- Şirketler, bankalar üzerinden katılabilecektir. (Ha keza Londra piyasası)- Vade tarihinde; dolar teslim edilmeyecek. (Merkez Bankası’nın rezervlerinde azalışa neden olmayacak) Forward kuru ile vade günü TCMB döviz alış kuru arasındaki fark ya Merkez’e ödenecek. Ya da TCMB ödeyecek.- Merkez Bankası (Bir yerden kendisini hedge edemeyeceği için) NDF fiyatı üzerindeki kur riskini üstlenecek.Her ne kadar TCMB’nin fiziki rezervleri azalmayacak olsa da piyasalar “net rezerv” hesaplamalarında, TCMB’nin satmış olduğu NDF miktarını net rezervden düşecektir.Alınan bu önlemler; temel riskler henüz daha ortadan kalkmadığından piyasalara çok da önemli bir rahatlama getir(e)medi.Diğer yandan piyasalar; TCMB bu kadar adım atmaya başladıysa; acaba kurların daha da fazla yukarı gidebileceğine dair endişe mi taşıyor ya da bu tip “geçici” uygulamaları devreye sokularak, yine faiz artırmaktan imtina mı e diyor sorularını sormaya başladılar. Çok da haksız sayılmazlar.Ancak piyasalardaki gerilimin, sadece faiz artırarak çözülecek aşamayı geçtiğini düşünüyorum.NDF uygulamasının ilginç bir sonucu daha olacak. Merkez Bankası’nın “faizleri” ne olursa olsun; “işgören faizlerin” hangi seviyelerde olduğu, NDF fiyatı üzerinden hesaplanacak, bir anlamda TCMB nezdinde de kayda geçecektir.