Piyasalar dalgalanan dolar ve faize kilitlenirken, küresel gelişmeler de hız kesmiyor. Fed Başkanlığı için Powell’ın aday gösterilmesi, son olarak Suudi Arabistan’daki gelişmeler heyecanı artırıyor
Geçtiğimiz haftanın son gününde 2 yıllık gösterge tahvil getirileri yüzde 13.45 ile 7 Nisan 2009’dan bu yana 10 yıllık tahvil getirileri yüzde 12.28 ile 10 yıllık tahvillerin ihraç edilmesinden bu yana en yüksek seviyesini test etti. Faizlerin yüksek olmasına; TL’nin diğer gelişen ülke piyasalarına oranla daha yüksek faiz vermesine rağmen dolar/TL kuru; paritede önemli bir majör değişiklik olmamasına rağmen; 3.8902 ile bu yılın 27 Ocak tarihinden bu yana en yüksek seviyesini test etti. Hem kur hem de faizler yükselirken BIST 100 endeksi bunca hengame arasında hafta içinde 114.539 puanı gördükten sonra 111.297 seviyesinden haftayı kapattı. Haftalık bazda yüzde 2.28 değer kazanmayı başardı. Sürdürebilecek mi, ona daha sonra değineceğim.
Bizim piyasalarımızı en fazla ilgilendiren konuların başında Amerikan Merkez Bankası Fed’in yeni başkan adayının Jerome Powell olduğunun Başkan Trump tarafından açıklanması oldu. Beyaz saçlı, akil kadın Janet Yellen’den sonra yine bir beyaz saçlı, akil olduğu varsayılan Powell’ın Senato’dan onay alması, bu süreçten sonra da Başkan olması bekleniyor. Piyasalar için çok büyük bir sürpriz olmadığı gibi adeta hiç fiyatlanmadı bile. Hemen herkes işler dün nasılsa, bugün de öyle devam edecek düşüncesindeydi. Euro/dolar, DXY endeksi, ABD tahvil getirileri ve borsaları bu atamaya “duyarsız” kaldı.
Enflasyon sorunu
Ekim ayında tüketici fiyatları aylık yüzde 2.08 artış ile beklentilerin üzerinde artarken yıllık enflasyon yüzde 11.2’den yüzde 11.9’a yükseldi, son 9 yılın zirvesine ulaştı. Bizim piyasalarımız açısından geçtiğimiz Cuma günü açıklanan ve bir önceki günde Merkez Bankası Başkanı’nın yaptığı Enflasyon Raporu sunumu kısa vade açısından önemliydi.
Her ne kadar TCMB Başkanı Çetinkaya “sıkı para politikasından ve gerektiğinde daha da sıkılaştırabileceğinden” dem vursa da enflasyonun; açıklandığı günün bir gün öncesinde hedefi yüzde 8.7’den 9.8’e yükselttikten sonra ertesi gün yüzde 11.9 olarak açıklanması Çetinkaya’nın “Para politikası, enflasyonu hedeflere ulaştıracak kadar sıkı olacak. 2018’de, sıkı duruşun korunması ne kadar gerekiyorsa o kadar sürecek” söylemini bir anlamda boşa çıkarıyor. TCMB “sıkı para politikası” uyguladığını söylemeye devam ediyor olsa da “gevşek maliye politikası” attığı adımların boşa çıkmasına neden oluyor. Ülke olarak hep birlikte yüksek faiz ortamında yaşamaya mahkum oluyoruz.
Dolar/TL etkilenir mi?
Yine ‘normal şartlar’ altında bize ne? Ancak normal şartlar altında yaşamıyoruz ve bu operasyonun kısa vadede değilse de orta-uzun vadede bize etkileri olacaktır. Her ne kadar son aylarda daha fazla ilintili olduğu düşünülen 10 Yıllık ABD tahvil getirileri düşüyor olsa da dolar/TL kurunun düşmüyor olması hemen herkesi tedirgin ediyor.
Geçtiğimiz haftanın başında bir düzeltme olabileceğine (daha doğrusu olması gerektiğine) değinmiştim ancak bu olmadı. Eğer bir düzeltme olacak olursa ilk aşamada 3.8265 ve ardından da 3.7440 seviyesinin test edilmesi olasılığının yüksek olduğunu düşünüyorum. İster bir önceki zirveden dönecek olalım, isterse de teknik olarak önemli olan (ve yeni zirve olacak olan) 3.9650-9749 seviyesinden dönecek olalım, bir düzeltme “ihtiyacı” artıyor.
Yüksek faizin sebepleri neler?
Kısa vadeli ve uzun vadeli bir çok sebebi var. Kısa vadeli olanlara gelirsek;
- Hazine’nin ihtiyacından çok daha fazla borçlanıyor olması, bir rezerv oluşturma çabası ve bunun ne için yapıldığının kestirilemiyor olması,
- Mali disiplinin kısa vadeli politikalara feda ediliyor olmasının yarattığı endişe,
- Reza Zarrab davasının yaklaşıyor olması,
- Türk bankalarına verilebilecek ceza endişesi ve bu konuda yapılan açıklamaların yeterince ikna edici olmaması,
- Uzun yıllardır tahvil/bono piyasasındaki “likidite kuruluğunun” ihmal edilmesi, gibi sebepleri sıralayabiliriz.
Bunlar kısa vadede düzelebilir mi? Korkarım bu sorunun “kısa vadede” olumlu bir yanıtı yok. Hele ki TCMB yapılması gerekenlerle, yaptıkları arasındaki “operasyonel boşluğu” kapatmadıkça...
Suudi Arabistan’la petrol yükselir mi?
Cumartesi günü Suudi Arabistan’da Yolsuzlukla Mücadele Komisyonu’nun kurulmasından sadece saatler sonra; aldığı kararlar doğrultusunda; aralarında ülkenin en zengini olarak kabul edilen Prens El-Velid Bin Talal’ın da bulunduğu 11 prens, 4’ü görevdeki ve bazı eski bakanlar, işadamları ve askerler tutuklandı. Bu adımı ile Veliaht Prens Muhammed Bin Salman’ın tahta ulaşmasının önündeki engellerin kaldırıldığı ve “yerel gücünü” mutlak ölçüde artıracağı yönünde yorumlar var. Bazı haberlerde de bir “darbeyi” önleme amacıyla bunu yaptığına yer veriliyor. Ülkede yaşananlar bölgeyi yakından ilgilendirirken, özellikle petrol fiyatları üzerinde yeni bir baskıya neden olabilir.
2 Kasım’da 6.957 seviyesinden kapanan Suudi Arabistan Borsası 5 Kasım itibariyle 6.804’ü test ettikten sonra bu yazının yazıldığı sıralarda yeniden 6.955’e yükselmişti. Bir başka deyişle Suudi Borsası yaşanan gelişmeyi yok saydı. Normal şartlar altında operasyonun petrolde majör bir etkisinin olması beklenmezdi. Ancak petrol piyasasındaki vadeli kontratların tarihi yüksek “uzun pozisyonlara” ulaşmış olması, bu operasyonun fiyatlar üzerinde yükseltici bir etki için kullanılacağını düşündürüyor.