ABD ile yaşanan kriz ve İdlib operasyonuna rağmen piyasada iyimserlik havası var. Vize sorunu çözülürse borsada 110 binler konuşulur. Dolar/TL’de 3.58 önemli
Bizim finansal piyasalarımız; ABD ile yaşanan “vize krizi” konusuna ‘nasılsa çözülür’ gözüyle bakıyor ve bunu fiyatlıyor. Aksi takdirde; her ne kadar dolar/TL kuru (pariteye rağmen) 3.6150’lere gerilememiş olsa da; Borsa İstanbul 100 endeksi, krizin patlak verdiği 6 Ekim ile kapanan haftanın üzerine nasıl çıkardı? Üstüne üstlük, İdlib konusunda yeni gelişmeler yaşanırken...
Bizdeki hisse senedi piyasalarındaki olumlu hava bir yandan krizin bir şekilde çözüleceği yönündeki iyimserlikten, diğer yandan da özellikle ABD cephesinden beklenen vergi paketi nedeniyle oluşan ortamdan nasipleniyor. İkincisi aslında bize yarayacak bir adım değil. Hele ki bu paketin içine ABD dışındaki kârların; ABD’ye transfer edilmesi durumunda cüz’i bir vergi alınacağı yönünde eklenecek bir madde, bizim de içinde bulunduğumuz gelişen ülke piyasalarını ister istemez olumsuz etkileyecektir. Diğer yandan İdlib süreci, Türk ordusunun unsurlarının Suriye sınırları içine hareket etmesi ile yeni bir aşamaya geçmiş görünüyor. Önümüzdeki günlerde PYD veya diğer Kürt unsurlar ile yaşanabilecek bir sıcak çatışmanın ne gibi sonuçlar doğuracağına dair belirsizlik artmış durumda.
Hepsinden öte, ABD ile yaşanan krizin bu hafta içinde gelecek ABD heyeti ile yapılacak görüşmelerden sonra çözüleceğine dair olan inancın temelleri çok da sağlam görünmüyor. ABD’ye yapılacak uçuşlarda dizüstü bilgisayar yasağı, Cumhurbaşkanlığı korumalarının ABD’ye girmeleri durumunda tutuklanacaklarına dair karar, PYD başta olmak üzere Kürt unsurlara silah/mühimmat verilmesi ve son olarak da “vize krizi” aslında “müttefikimiz” olan ABD ile yaşanan ve araları gittikçe sıklaşan krizlerin sadece ilk anda akla gelenleri. Kapalı kapılar ardında yaşananları bilemiyoruz. Yakın geçmişte yaşananları hatırlayınca, son krizin çözülse de yenilerinin olmayacağına dair bir tahminde bulunmak hayli zor.
Bedava paranın etkisi
Cuma günü ABD’den gelen enflasyon verileri manşet ve çekirdekte beklentilerin bir “tık” altında gelse de (Manşet enflasyon yüzde 0.6 yerine 0.5 geldi) perakende satışlarının beklentinin yine bir “tık” üzerinde gelmesiyle ekonominin; kasırgalara rağmen; makul sayılabilecek bir patikada ilerlediğini göstermesi açısından pozitif algılandı. Parite üzerinde önemli bir etkisi olmazken, ABD 10 yıllık tahvil getirileri yeniden 2.30’un altına inerek, yüzde 2.2775 seviyesinden haftayı kapattı.
ABD tahvil getirilerinin yeniden düşüyor olması bizim de dahil olduğumuz gelişen ülke piyasalarını ve para birimlerini rahatlattı. “Bedava paranın” bir süre daha devam edeceği beklentisi, İdlib ve “vize atışmasının” yarattığı gerginliklerin dahi üzerinin bir süreliğine de olsa örtülmesine yardımcı oldu. Bizim piyasalarımızdaki iyimserliğin normalde bu hafta da sürmesi beklenebilirdi. Ancak bazı gelişmeleri gözardı etmemek lazım...
Borsada ralli sürer mi?
Önceki haftanın açılışı öncesinde patlak veren ABD ile “vize krizi” sonrasında 99.210’a kadar gerileyen BIST 100 endeksi, sonrasında “istisnai” bir toparlanmayla 106.598’e kadar yükseldi, haftayı 106.225 seviyesinden kapattı.
ABD tahvillerinin düşmesi ve vize krizinin bu hafta gelecek ABD heyeti ile yapılacak görüşmelerden sonra çözülecek umudu borsayı ayakta tuttu. Bu beklenti haftanın başında canlı kalmaya devam edecektir.
Ancak gerek kurumlar vergisindeki 200 baz puanlık artış, gerek İdlib’e “resmi” olarak girilmiş olması, iyimserliği baskılayabilecek. Diğer yandan gelinen seviyenin teknik analiz açısından bir kaç noktada kesişmesi yükselişi zorlayabilecek. Bu noktalar bir kısa vadeli trend (Bugünkü trend değeri 106.780), bir uzun vadeli trend (Bugünkü trend değeri 107.050) ve 50 günlük Basit Hareketli Ortalama (BHO 106.740). Buralara yakınlaşılması bu seviyelerin kısa vadede; çok olumlu bir haber gelmedikçe; yukarı kırılmasının zor olduğunu söylüyor.
Diğer yandan geçen hafta yaşanan toparlanma sırasında geride iki tane önemli “boşluk” kaldı. 101.298 ve 102.198 ile 103.805 ve 104.586 arasındaki boşlukları kapatmadan yukarı gidilmesinin zor olduğunu ve yaşanacak olası bir yükselişin de sağlıklı olmayacağını düşündürecektir. Eğer ki bu seviyeler kırılacak olur ve vize krizi de üstü örtülerek de olsa çözülebilirse; yeniden 110 binli seviyeler konuşuluyor olacaktır.
Dolarda kritik seviye ne?
Yazının başında da belirttiğim üzere; BIST 100 endeksi “vize krizi” kayıplarını telafi etmekten de ileri giderek, 6 Ekim kapanışının dahi üzerine çıkarak “sıradışı” bir performans sergiledi. Dolar/TL kuru aynı performansı sergilemeye çabalasa da tam olarak başaramadı. 6-9 Ekim arasındaki boşluk önemli ölçüde kapansa da henüz daha dolar/TL kuru 6 Ekim kapanışı olan 3.6149’a kadar gerileyip “boşluğu” kapatamadı. Üstelik yeniden 1.18’lerin üzerine çıkan euro/dolar paritesinin desteğine rağmen. 9 Ekim Pazartesi açılışta 3.79’ların üzerine çıkan (Bazı platformlarda 3.85, bazılarında 3.92) dolar/TL kuru aynı günün içindeki işlemlerde 3.7475’leri test ettiğinden “kaydi zirve” olarak bu seviyeyi baz aldığımızda 3.6350’ler ile önemli düzeltmelerini tamamlamış gibi görünse de halen daha 3.6149-3.6258 arasındaki boşluğu kapatabilmiş değil. Bu haftanın başında veya ABD heyeti ile yapılacak görüşmelerden sonra yapılacak açıklamalara göre bu boşluk kapanabilir. Bu boşluk kapanıp, dolar/TL daha da aşağı gidecek olursa 3.5945 ve 3.5835 bandı önemli bir “destek” olmaya aday.
Geçen haftanın başındaki hareketten de görüldüğü üzere; kur gelebilecek herhangi bir kötü habere karşın oldukça kırılgan. Kurların düşük/yataya dönemlerde rehavete kapılmadan, döviz risklerinin hedge edilmesi gereken döneme geliyoruz.
Bankalar vergiden nasıl etkilenecek?
Geçtiğimiz haftanın kapanışında 2018 yılı için yapılması beklenen vergi artışları ile ilgili düzenleme yine kısa süreliğine de olsa piyasalarda olumsuz bir etki yaratabilecek. Binek araçların vergisindeki artış oranının yüzde 40’dan 25’e çekilmesi yönündeki değişiklik, biz tüketicileri rahatlatan bir hamle olacak. Ancak buradan kaynaklanan vergi kaybının bir yerden telafi edilmesi gerekiyor(muş). Bunun içinde daha önceki taslakta sadece finans kurumları için getirilmesi planlanan kurumlar vergisi oranının 2018-2020 yıllarında yüzde 20’den 22’ye yükseltilmesi önerisi, tüm kurumları kapsayacak şekilde genişletilmesi yönünde değiştirildi. Bu da tüm şirketlerin “dağıtılabilir kârlarının” azalması anlamına geliyor ki, borsa performansları açısından az da olsa negatif etkilenmeleri anlamına gelecektir.