Şampiy10
Magazin
Gündem

Neyse ki soba borusu termosifon zamlanmadı

Vatandaşın enflasyonu yüzde 9.38 olan TÜFE’den daha yüksek. Patates 1 yılda yüzde 166, kuru fasulye yüzde 75, pirinç yüzde 43, mercimek yüzde 34 zamlanmış durumda.

Enflasyon rakamlarındaki tırmanış devam ediyor. Önceki gün tüketici fiyatları endeksinin Nisan ayında yüzde 1.34 artış gösterdiği açıklandı. Böylece yıllık TÜFE enflasyonu yüzde 8.39’dan yüzde 9.38’e yükseldi. Enflasyon rakamları her ne kadar en son Nisan 2012’de çift haneyi aşsa da vatandaşın enflasyonu çoktan çift haneli rakamlara ulaşmış durumda.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun enflasyon sepetinde yer alan 411 ürün arasında sadece 33 tanesinin fiyatı Nisan ayında bir önceki yılın aynı ayına göre düşüş gösterdi. 8 ürünün fiyatı değişmezken 119 ürünün fiyatındaki yükseliş yüzde 9.38 olan yıllık artışın altında kaldı. Sepetteki 178 ürünün fiyatı ise yıllık enflasyonu solladı.

Kuru-pilava ağır darbe

Fiyatı en fazla artan ürünler sıralamasına bakıldığında enflasyon ateşinin mutfağı sardığı görülüyor. TÜİK rakamlarına göre, patatesin kilogram fiyatı son 1 yılda tam yüzde 166.33 artarak 2.5 TL’yi geçti. Türkiye’de sofraların vazgeçilmezleri arasında yer alan kuru fasulye de tam anlamıyla el yakıyor. Kuru fasulyenin fiyatı 1 yılda yüzde 74.56 zamlanırken pirinç fiyatları aynı dönemde yüzde 42.89 arttı.

Son 1 yılda muzun fiyatı yüzde 40.61, mercimeğin fiyatı yüzde 34.46, çileğin fiyatı yüzde 37.50, bezelyenin fiyatı yüzde 28.12, patlıcanın fiyatı yüzde 24.87 yükseldi.

Tüm dünyada gıda fiyatlarını vuran kuraklığın Türkiye’de de fiyatları uçurduğunu söyleyen uzmanlar, önceki 3 yıl Nisan aylarında düşme eğiliminde olan gıda fiyatlarının bu yıl yüzde 1.5 ile hızlı bir artış gösterdiğine dikkat çekiyor.

Fiyatı düşenlerin sayısı az

Salatalık, oyuncak, baklava, internet ücreti, takım elbise (erkek), kaşar peyniri, ameliyat ücreti, sehpa, diş çekme ücreti, sucuk, beyaz peynir, okul çantası, televizyon, pasta, doğum ücreti, salam, hazır çorbalar, ekmek, dondurma, reçel, dana eti, yoğurt, okul defteri yine fiyatı yıllık TÜFE’nin üzerinde artan bazı ürünler olarak sıralanıyor.

Fiyatı en az artan ürünler arasında yüzde 0.34 ile soba aksesuarları, yüzde 0.47 ile kuru soğan, yüzde 0.58 ile yer fıstığı dikkat çekiyor.

1 yılda fiyatı düşen 33 ürün arasında en fazla gerileme yüzde 25.92 ile edebi kitaplarda oldu. Yine domatesin fiyatı 1 yılda yüzde 22.04, marulun yüzde 14.55, termosifonun yüzde 6.91, tuvalet ve güzellik sabununun yüzde 5.15 geriledi.

Mayıs’ta çift hane bekleniyor

Bankacılar Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’nın da belirttiği üzere enflasyonun önümüzdeki ay da yükseleceğini; yıllık enflasyonun Mayıs ayında çift haneyi test etme ihtimali olduğunu düşünüyor. Enflasyonun Haziran ayından itibaren ise yönünü aşağı çevireceği görüşü hakim. Ancak kuraklığın sürmesi nedeniyle gıda enflasyonu enflasyona yukarı yönlü riskleri artırıyor. Erdem Başçı, Nisan ayı sonunda Üsküp’te düzenlenen Değişen Küresel Koşullarda Toparlanma ve İstikrarlı Büyümeye Doğru Araştırma Konferansı’nda, “Baz etkisine de bağlı olarak enflasyonda tepe noktasının Mayıs ayında görülmesi bekleniyor” açıklamasını yapmıştı.

Yazının devamı...

Vatandaş mevduatta uzun vadeden uzadı!

Merkez Bankası'nın faiz artışı sonrasında vatandaş bankalardaki mevduatının vadesini kısaltmaya başladı. Toplam mevduat içinde 1 ve 3 aylık mevduatın payı tekrar artışta.

Merkez Bankası'nın 28 Ocak'taki sert faiz artırım kararı sonrasında sıcak para olarak bilinen kısa vadeli yabancı sermaye girişi hızlanırken içeride de vatandaşlar parasını kısa vadeye kaydırmaya başladı. Faiz artışıyla birlikte bankaların mevduat faizlerini yükseltmesi yeniden kısa vadeye olan ilgiyi artırdı. Merkez'in faiz kararının sonraki 2 haftada 6 ay ve 1 yıllık mevduatın toplam içerisindeki payı azalırken 1 ve 3 aylık mevduatın payı 1 puan arttı.



Stopaj avantajına rağmen

Yılbaşından bu yana geçen sürede ise 3 aylık mevduatın toplam içindeki payında 2.67'lik artış gerçekleşti. Oysa ekonomi yönetimi mevduatta uzun vadeyi özendirmek amacıyla 2013 yılı başında Maliye yaptığı düzenlemeyle bankalardaki mevduatta ve katılım hesaplarında, Türk Lirası (TL) ve döviz hesaplarda vadeye göre stopaj oranı farklılaştırdı. 1 yıl vadenin üzerindeki TL mevduatın vergisi 5 puan düşürülürken, 6 aya kadar olan döviz hesaplarının vergisi 3 puan artırıldı. Yani TL mevduata tüm vadelerde uygulanan yüzde 15 stopaj oranı 6-12 ay arası vadeli hesaplar için yüzde 12, 12 aydan uzun vadeli hesaplar için ise yüzde 10’a indirilmişti. Alınan bu önlemlerin ardından düşük oranda da olsa uzun vadeye bir yöneliş olmuştu. Fakat son dönemde hem gelişmekte olan ülke piyasalarında yaşanan dalgalanmalar hem de yurtiçinde artan siyasi tansiyon bu trendi tersine döndürmüşe benziyor.

Bankaların kısa vadeli mevduata resmi faiz oranlarının daha üzerinde faiz vermesi ve uzun vadeye ilişkin belirsizlik 1 ve 3 aya ilgiyi artırıyor. Faiz artışı sonrası gelen 4 milyar dolarlık sıcak paranın da büyük bölümünün gecelik repoda park ettiği söyleniyor.

DTH'larda dönüş hızlı

Rakamlara bakıldığında kısa vadeye yönelişin döviz hesaplarında daha keskin olduğu görülüyor. Bankalardaki 354.1 milyar TL'lik döviz tevdiat hesaplarının yüzde 49.52'si 3 ay vadeli hesaplarda tutuluyor. Bu oran yılbaşında yüzde 46.42 seviyesindeydi. Yani 6 ay ve 1 yıl vadeli döviz hesaplarından çıkan para 3 ay vadeliye döndü.

Türk Lirası cinsi mevduat hesaplarında da durum farklı değil. 2013 sonundan bu yana 1 aylık mevduatın payı 0.02 puan, 3 vadelinin ise 2.8 puan artarken 6 aylık mevduatın payı 0.29 puan, 1 yıl vadeli mevduatın payı ise 0.18 puan azaldı.

Mevduatta uzun vadeye geçişin bir türlü sağlanamamasının temelinde yaşanan ekonomik krizler etkili. Krizi unutamayan mudiler, paralarını kısa vadede tutuyor. Kriz riski artınca da tüm avantajlara rağmen kısa vade tercih ediliyor.

Faiz yükselince Hazine ihalesine talep patladı: 47.2 MİLYAR TL

Merkez Bankası'nın faiz artırımı ve siyasi endişelerin artmasına neden olan 17 Aralık'ta başlayan yolsuzluk operasyonu öncesi döneme göre 5 yıllık sabit kuponlu tahvilde borçlanma maliyetinin 150 baz puan yükselmesi ihalelere yerli ve yabancı ilgisini

artırdı. Siyasi endişeler öncesi 2 Aralık'ta aynı tahvil ile yüzde 9.17 bileşik faizle borçlanan Hazine'nin dünkü maliyeti yüzde 10.74'e yükseldi. Maliyet, 27 Ocak'ta gerçekleştirilen aynı ihaledeki yüzde 11.25'e göre yaklaşık 50 baz puan geriledi.

Hazine'nin 14 Kasım 2018 itfalı 6 ayda bir yüzde 4.40 kupon ödemeli sabit kuponlu tahvilin yeniden ihracında bileşik faiz yüzde 10.74 ile beklentilerin altında oluşurken, 11 Kasım 2020 itfalı 6 ayda bir kupon ödemeli FRN'in yeniden ihracını ise fiyat 100.054 TL oldu.

14 Kasım 2018 vadeli tahvile 6 milyar TL'si Rekabetçi Olmayan Teklifler'de (ROT), 4.9 milyar TL'si de ihalede olmak üzere toplam 10.9 milyar TL'lik teklif geldi. Hazine 2.5 milyar TL'lik tahvil sattı.

Hazine'nin 11 Kasım 2020 vadeli tahviline de 33.4 milyar TL'si ROT olmak üzere toplam 36.2 milyar TL'lik teklif gelirken toplam borçlanma 3.1 milyar TL oldu.

Yani Hazine'nin dün düzenlediği 2 ihaleye toplam 47.2 milyar TL'lik teklif gelirken toplam 5 milyar 670 milyon TL'lik borçlanma yapıldı.

Yazının devamı...

1 ayda el değiştiren döviz miktarı: 600 MİLYAR $

Kurların uçuşa geçtiği son 1 ayda döviz piyasasında yaklaşık 600 milyar dolarlık işlem yapıldı

İçeride artan siyasi tansiyon ve gelişmekte olan piyasalardan çıkış doları ana gündem maddesi yaptı. Kurlar 2.40 TL’ye dayanmasının ardından Merkez Bankası, geçen hafta ara Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı düzenleyerek sert faiz artırımına gitti. Yüzde 4.5’ten yüzde 10’a çıkarılan haftalık repo oranları yeniden politika faizi olarak belirlendi. Faiz koridorun alt bandı yüzde 3.5’tan yüzde 8’e, üst bandı da yüzde 7.75’ten yüzde 12’ye çıkarıldı. Kurların bu radikal kararlara ilk tepkisi sert oldu ve dolar 2.17 TL’nin altını gördü. Ancak ABD Merkez Bankası’nın (Fed) parasal genişlemede kısıntıya devam etmesi ve tahvil alım tutarının gelecek aylarda da düşürüleceği beklentisi, tüm gelişen ülkelerde olduğu gibi Türkiye’de de kurları yönünü yeniden yukarı döndürdü.

Dövize talep artıyor

Merkez Bankası’nın verilerine bakıldığında döviz piyasasında son dönemde yaşanan çalkantının boyutu ortaya çıkıyor. Yılbaşından bu yana döviz piyasasında 429.5 milyar dolarlık işlem hacmi oluştu. Son 1 aylık dönemde bakıldığında bu tutar 582 milyar dolar.
Bu tutarın 50 milyar dolarlık kısmı bankaların birbirleriyle gerçekleştirdikleri (interbank) işlemlerden kaynaklandı. Rakamlara çift taraflı yansıtıldığından interbank bank işlemlerde el değiştiren tutar 25 milyar dolar.

Spottaki artışa dikkat!

Döviz piyasasında son 1 ayda yapılan 582 milyar dolarlık işlemin 230 milyar dolarlık kısmı yurtiçi bankaların gerçekleştirdiği spot işlemlerden kaynaklandı. 1 ayda forward, futures, opsiyon ve diğer türev ürünleri de kapsayan 53.6 milyar dolarlık vadeli işlem yapıldı. Kurların 2.07 TL’den 2.39 TL’ye çıktığı 24 Aralık-23 Ocak aralığında 298.3 milyar dolarlık da swap işlemi gerçekleştirildi.

Ocak ayında spot işlemlerde günlük ortalama işlem hacmi 10 milyar dolara ulaşırken vadeli işlemlerde günlük 2.4 milyar dolarlık, swap işlemlerde 14.5 milyar dolarlık ortalama hacim oluştu. Döviz piyasasında vadeli ve swap işlemlerin artması olumlu olarak değerlendiriliyor. Çünkü vadeli işlemler genellikle kendini kur riskinden korumak isteyenlerin kullandığı bir ürün. Swap ise basit olarak bir takas sözleşmesidir. Yani taraflar belli bir vade için ellerindeki farklı paraları değiştiriyor. Dolayısıyla anapara miktarında bir değişiklik olmuyor.

Haziran'da da yükselmişti

Spot işlemler yatırımcıların “gerçek” alım-satımlarını ifade ediyor. Bu tür işlemlerin artması kurlar üzerinde baskı yaratıyor. Fed’in piyasaları vurmaya başladığı ve Gezi Parkı olaylarının yaşandığı 2013 yılının Haziran ayında spot piyasada 212.5 milyar dolarlık işlem yapıldı. 24-31 Ocak arasında spot işlemlerde günlük ortalama hacim değişmezse Ocak’ta işlem hacmi rekoru kırılacak. En fazla işlem hacmine Merkez’in doğrudan müdahale yaptığı 23 Ocak’ta ulaşıldı.

Yazının devamı...

Borsa %13 düşerken %26 kazandıran fon

Borsa İstanbul’un yüzde 13.3 gerilediği 2013 yılında AZ Global’in “Formula Kârpayı” fonu yüzde 26.5 getiri sağladı. AZ Global Genel Müdürü Hocaoğlu, “Başarı hisse seçimine yönelik formülde” dedi.



Dalgalı sularda gemiyi yürütmek bir kaptan için ne kadar zorsa, dalgalı piyasada para kazanmak da bir o kadar maharet ister. 2013 yılı çok sayıda hisse senedi yatırımcısının hatırlamak istemeyeceği bir yıl olarak tarihe geçti. Borsa İstanbul’un yüzde 13.3 gerilediği 2013 yılında yatırımcılar, ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alımlarıyla ilgili kararlarında, Gezi Parkı olaylarında, Suriye’deki iç savaşta ve 17 Aralık operasyonunda hop oturdu hop kalktı. Geçen yıl bir kez daha parasını profesyonellere emanet eden bireysel yatırımcıların ne kadar doğru bir karar verdiğini gösterdi.

Hisse senedi ağırlıklı olan A tipi yatırım fonlarının genel performansına bakıldığında ortalama kayıp yüzde 5.72 ile BIST 100’deki yüzde 13.3’lük kaybın altında gerçekleşti. Hatta bazı fonlar yatırımcısına oldukça yüksek getiriler sağlamayı başardı. İşte bu fonların en başında AZ Global’in yönettiği “Formula Karpayı” geliyor. Yüzde 60’ı İtalya Azimut’a yüzde 40’ı da Global Yatırım Holding’e ait olan AZ Global Portföy’ün yönettiği “Formula Kârpayı” fonu geçen yıl yatırımcısına yüzde 26.5 getiri sağladı. Fon bu performansı ile tüm A tipi fonlar arasında birinci oldu.

Mutlak getiri odaklı

Fonun bu başarıyı nasıl elde ettiğini öğrenmek için biraraya geldiğim AZ Global Genel Müdürü Barış Hocaoğlu, yabancı ortakla birlikte 2012 yılı başında fonların yeniden yapılandırıldığını, hedeflerini “düşük volatilite” ve “mutlak getiri” olarak belirlediklerini söyledi.

Peki Borsa’nın yüzde 13.3 düştüğü bir yılda yüzde 26.5’lik getiri nasıl yakalandı?

Likit ve kârlı şirketler

Hocaoğlu bu sorunun yanıtının hisse seçiminde gizli olduğuna dikkat çekti. “Formula Kârpayı” fonunu esnet yönetim stratejisiyle yönettiklerinin altını çizen Hocaoğlu şöyle devam etti: “Bu fonumuza dahil ettiğimiz hisselerin ortak özelliği yüksek temettü verimine ve günlük likiditeye sahip olmaları. Öte yandan oluşturduğumuz matematiksel formül de hisse seçiminde önemli. Hem bizim analistlerin hem de piyasadaki diğer analistlerin şirketlerin gelecek yıllara ilişkin tahminleri bu formül içinde yer alıyor. Temel analizin yanında teknik analiz de hesaba katılıyor. Fon yöneticisinin görüşleri skorlama da önemli. Yani temeli sağlam, güçlü kar getirme potansiyeli olan, para girişi-çıkışı olan hisseler seçiliyor.”

Hocaoğlu, şirketle ya da piyasanın geneliyle ilgili yaşanan ani gelişmelerde çok hızlı hareket ederek fon portföyünde değişikliğe gitmelerinin de yüksek getiride etkili olduğu görüşünde.

“Piyasalar artık saniyelerle yarışıyor” diyen Hocaoğlu bireysel yatırımcılara şu tavsiyede bulundu: “Anlık haberler ani strateji değişikliği yapmayı gerektiriyor. Haber akışının yanında ekonomik gelişmeleri doğru yorumlamak da çok kritik. Bu tür hareketleri bireysel yatırımcıların her gün takip etme şansı çok az. Dolayısıyla yatırımcılarını profesyonellere emanet etmeleri gerekiyor. Özellikle düşük faiz ortamında 1-2 puanlık getiriler artık çok önemli.”

Sukuk fonunda da iddialı

Barış Hocaoğlu, yeni kurdukları sukuk fonunda da iddialı olduklarını söyledi. Avrupa’nın ve Türkiye’nin ilk Global Sukuk Fonu’nu (Uluslararası Kira Sertifikası Fonu) İstanbul’dan yöneteceklerini belirten Hocaoğlu, “Bu fonla Türkiye’ye 3-5 yılda 1 milyar dolar yatırım çekmeyi planlıyoruz. SPK’dan çıkan onayın ardından sukuk fonumuza 150 milyon dolar yatırım yapıldı.

Seçimi yapılan sukuk ihraçlarına yatırım yapan Global Sukuk Fonu, yatırımcılarına yılda 4 kupon ödemesi yapacak.

Yazının devamı...

O kadar şoka rağmen sıcak sıcak 5.2 milyar $

Yaşanan onca olumsuz gelişmeye rağmen yabancılar geçen yıl hisse ve tahvilde 5.2 milyar dolarlık net alım yaptı. Bu alımların 4.3 milyar doları tahvil alımlarından oluştu.

Geçen yıl piyasalar açısından gündemi en yoğun yıllardan biri olarak tarihe geçti. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) parasal genişlemeye son gaz devam edeceği haberleriyle yıla iyi bir başlangıç yapan piyasalarda, yılın ikinci yarısı tam bir kabusa dönüştü. Mayıs ayı sonunda Fed’in para musluklarını kısabileceği beklentileri alevlendi. Fed korkularıyla yabancı çıkışı hızlanırken Gezi Parkı olayları tüm yurda yayıldı. Piyasalar tam bu iki şoku atlatmaya hazırlanırken Ağustos sonunda Suriye’de sıcak savaşın başlamasına ramak kaldı. Suriye krizine bir de Fed’in Eylül toplantısında aylık 85 milyar dolarlık tahvil alım programında kesintiye gireceği beklentileri eklendi. Bu iki olumsuz gelişme Türkiye’de piyasaları vurdu. Borsada yüzde 15 civarında kayıplar yaşanırken kur ve faiz yönünü yukarı çevirdi. Fed’in Eylül toplantısından korkulan karar çıkmayınca ve Suriye’nin uzlaşmacı tavrı piyasaları rahatlattı. Yılın son çeyreğini “huzur” içinde geçirmeyi planlayan piyasalar yeni şoklarla karşılaştı. Fed, Kasım toplantısında aylık tahvil alımlarında 10 milyar dolarlık kesintiye giderken Türkiye 17 Aralık’taki rüşvet ve yolsuzluk operasyonu ile sarsıldı. Operasyon sonrası dolar tarihi zirvelerine çıkarken borsa 17 ay geriye gitti.

Operasyon nasıl etkiledi?

İşte yaşanan bu kadar çalkantıya rağmen yabancı yatırımcıların Türkiye aşkı 2013 yılında da devam etti. Yabancı yatırımcılar 2013 yılında Türkiye’de 5 milyar 164 milyon dolarlık net alım gerçekleştirdi. Bu alımların 4 milyar 316 milyon dolarlık kısmı Devlet İç Borçlanma Senetleri’nde (DİBS), 848 milyon dolarlık kısmı da hisse senedinde yapıldı.

2013 yılının 8 ayında net alıcı konumunda olan yabancılar en yüklü girişi 3.5 milyar dolar ile Nisan ayında en yüklü çıkışı da 3.1 milyar dolar ile Temmuz ayında yaptı. Haftalık bazda DİBS’te en fazla yabancı satışı 1.8 milyar dolar ile 8-15 Kasım haftasında, hisse senedinde ise 487 milyon dolar ile 7-14 Haziran haftasında yaşandı.

Rüşvet ve yolsuzluk operasyonunun yaşandığı Aralık ayında yabancılar, 1.4 milyar dolarlık DİBS, 339 milyon dolarlık da hisse senedi satışına imza attı. Böylece son 2 ayda DİBS’te yaşanan yabancı çıkışı 3 milyar doları aştı.


Yabancıların 2013 zararı 20 milyar $

Piyasalarda yaşanan çalkantı yabancıların portföylerini fena vurdu. Yabancıların 2012 sonunda 70 milyar 889 milyon dolar olan hisse senedi portföylerinin değeri 2013 sonunda 15.8 milyar dolarlık erimeyle 55 milyar dolara indi. Tahvil-bono portföylerindeki kayıp ise 9.2 milyar dolar oldu. Başka bir ifadeyle yabancıların sahip oldukları hisse ve DİBS’lerin değeri 2013’te 25 milyar dolar azalarak 107.7 milyar dolara düştü. Yıl içerisinde yapılan 5.2 milyar dolarlık net alım düşüldüğünde 2013’ün yabancıya faturası 20 milyar doları buldu. Borsada yaşanan yüzde 13.3’lük kayıp, faizlerde yaşanan tırmanış ve dolar kurundaki yüzde 20’lik değeri artışı yabancı portföylerindeki düşüşün nedenleri olarak sıralandı.

9 yılda gelen sıcak para 74.2 milyar $

2013 yılında sıcak para olarak adlandırılan kısa vadeli yabancı sermaye girişi her ne kadar devam etse de hızında azalma var. Geçen yıl genelinde 5.2 milyar dolar olarak gerçekleşen sıcak para girişi 2012 yılında 23 milyar dolar, 2011 yılında 14 milyar dolar, 2010 yılında ise 14.5 milyar dolar civarında gerçekleşmişti. 2005 yılından bu yana sadece global krizin patlak verdiği 2008 yılında net yabancı çıkışı yaşandı. Diğer 8 yılda Türkiye’de net alıcı konumunda olan yabancı yatırımcılar, 78.2 milyar dolarlık hisse senedi ve DİBS alımı yaptı. 2008 yılında yaşanan net çıkış ise 4 milyar dolar oldu. 9 yıllık sürece bakıldığında yapılan 74.2 milyar dolarlık net alımın 48.2 milyar doları tahvil piyasasındaki alımlardan kaynaklandı.

Uçuşu süren dolar 2.20 TL’ye dayandı

Yeni yılın ilk günlerinde döviz piyasasında oldukça düşük olan hacimler dün nispeten toparlanmaya başlarken, siyasi endişelerin devam eden baskısıyla dolar 2.1950 TL’ye kadar yükselerek tarihi zirvesini yeniledi. Kurun rekor seviyelere yükselmesinde genel olarak Fed’in tahvil alımlarını azaltmayı hızlandırabileceği endişesi, Türkiye’nin dış finansman açığı, yükselen enflasyon ve Merkez Bankası’nın faiz artırımından kaçındığı algısının etkili olduğuna dikkat çekiliyor. Tahvil-bono piyasasında ise düşük hacimler sürüyor.

Tahvil-bono piyasasında Cuma günü spot kapanışta yüzde 10.18, valörlüde son işlemlerde yüzde 10.17 seviyesinde olan 7 Ekim 2015 itfalı gösterge tahvilin bileşik faizi yüzde 10.45’e kadar yükseldi. Öte yandan Cuma günü son işlemlerde yüzde 10.52 seviyesinde olan 27 Eylül 2023 itfalı 10 yıllık gösterge tahvilde ortalama bileşik faizi de yüzde 10.5’den işlem gördü.

Yazının devamı...

Sarraf ne iş yapar?

Külçe külçe altınlar, para aklama iddiaları ‘İşte parayı böyle aklamışlar’ türü şemalar ortada uçuşuyor da aslında işin özünü pek fazla bilen yok gibi.

- İRAN: Dünya petrolünün yüzde 5’ini üretiyor. Dünya petrol piyasasının yüzde 9.3’üne sahip. İhracatının yüzde 80’i petrolden. Yıllık petrol geliri 100 milyar dolar civarı. Ambargo döneminde Türkiye, Çin, Hindistan ve G. Kore İran’dan petrol ithalatını artıran ülkeler olarak başı çekti.

- ÇİN: Dünyanın en büyük enerji tüketimine sahip olan Çin, İran’ın en fazla petrol ihracatı yaptığı ülke. Çin’in İran ihracatındaki payı yüzde 25. Ambargo nedeniyle petrol parasını İran’a ödemekte zorluk çekiyordu. Hatta İran’ın Çin, Hindistan, Japonya ve G. Kore bankalarındaki 37 milyar doları ambargo nedeniyle bloke edilmişti.

- HİNDİSTAN: İran’ın Çin’den sonra en önemli petrol müşterilerinden. İran’dan yılda 15 milyar dolar civarında petrol ithal ediyor. Petrol ödemelerinde ambargo nedeniyle hiçbir banka yanaşmadı. Ödemelere Halkbank aracılık etti. Hindistan’ın İran’ın ihracatındaki payı yüzde 13.

- TÜRKİYE: Türkiye petrol ihtiyacının yüzde 30.6’sını İran’dan karşılıyor. Türkiye İran’a yılda 8 milyar doları petrol 4 milyar doları doğalgaz olmak üzere 12 milyar dolar ödüyor. Ödemelerini Halkbank aracılığı ile yapıyor.

- HALKBANK: Türkiye ve Hindistan, enerji ithalatının bedelini İran’ın Halkbank’taki hesabına yatırıyor. Rıza Sarraf ve Babek Zenjani’nin bu paraların altına dönüştürülüp İran’a götürülmesinde rol aldığı anlaşılıyor. İran’ın Çin’deki parasının da hayali ihracat yoluyla Halkbank ve diğer bankalar aracılığıyla Türkiye’ye getirildiği iddia ediliyor. Yine paraların altın şeklinde İran’a gittiği tahmin ediliyor.

Halkbank yetkilileri Hindistan haberiyle ilgili VATAN’a “ABD’nin yaptırımlarına uymak zorunluluğumuz yok. BM kararları önemli” demişti.

- 87 MİLYAR EURO: Yolsuzluk operasyonunda gözaltına alınan İran kökenli işadamı Rıza Sarraf, İstanbul’da kurdurduğu şirketler kanalıyla 2009-2012 yılları arasında 87 milyar euronun transferine aracılık yapmakla suçlanıyor. 87 milyar euro rakamı Çin-Hindistan-Türkiye’nin İran’a ödedeği 3 yıllık petrol faturasına tamı tamına denk.

- ONUR AİR: Onur Air’i alan Mehdi Shams’ın Babek Zenjani ile hareket ettiği ortaya çıktı. Onur Air, İran’da tek bir şehre (Urumiyeh) uçuşu vardı. İran’ın Tahran gibi büyük bir şehir yerine onuncu büyük şehri olan 600 bin nüfuslu Urumiyeh’e uçması “altınlar mı taşınıyordu” şüphesi yaratıyor. Urumiyeh’in İran Devrim Muhafızları’nın üssü olduğuna dikkati çekmek gerekiyor.

- DUBAİ: TÜİK verilerinde İran’a yönelik altın ihracatının kamuoyunda sıkça tartışılması üzerine yön Dubai’ye dönmüştü. Onur Air’in 7 uçağının verildiği Babek Zenjani’nin İran’daki havayolu şirketi Quesm Airways’in Dubai’ye uçması yine “Türkiye’den Dubai‘ye giden altınlar, Quesm Airways uçaklarıyla İran’a sokuluyor” yorumlarına neden oluyordu.

- MEHDİ SHAMS: Onur Air’i 250 milyon dolara satın alan İran asıllı Dubai’li işadamı Mehdi Shams, Ticaret Sicil kayıtlarına göre İngiliz vatandaşı. Baskılar nedeniyle Shams, Eylül ayında Onur Air’deki yönetim kurulu üyeliğinden ayrıldı. Yerine şirkette ortaklığı olmayan Ömer Bilgiseven getirildi. Zencani’nin adamı olduğu ileri sürülen Mehdi Shams aynı zamanda, yüzde 50’sini satın aldığı Ulusoy-Varan Grubu’yla da Tacikistan’da otobüs terminali işletmeciliğinde işbirliği yapıyor.

Mehdi Shams, bu yılın Haziran ayında Sunlight Holding adında 50 bin TL sermaye ile yeni bir şirket daha kurdu. Şirketin küçük hissedarları ise Halim Sadi Pencap, Fatih Bardakçı, John Geoffrey Dowdall. Fatih Bardakçı ve Halim Sadi Pencap aynı zamanda Onur Air yönetim kurulu üyesi. Bu iki kişinin yine kayıtlara göre çok sayıda taşımacılık şirketinde ortaklığı bulunuyor. Yine Shams, Pencap ve Mahmut Işık’ın ortak olduğu Simin ve Aspendos Gemi İşletmeciliği adından iki ayrı şirketi daha var. Gizemli işadamı Zencani, Türkiye’de 2007’de Kont Kozmetik adı altında bir kozmeti şirketi de kurdu. Ancak daha sonra bu ortaklıktanayrıldı.

- PROBLEM NEYDİ? İran ABD ambargosu nedeniyle uluslararası para transferlerinde rahat hareket edemiyordu. Sarraf gibi aracılar bu parayı legal hale getirip altına dönüştürerek İran’a götürdüler. Aradan da komisyonlarını aldılar. Sonra da kazandıkları ancak kaynağını açıklayamadıkları bu kazancı şirketler alarak yıkamaya çalıştılar. İddialara göre tüm aşamalarda da bazı bürokrat ve siyasilerden destek aldılar.

Yazının devamı...

Kartta ayak-yorgan uyarısı işe yaradı

Başbakan Erdoğan’ın kredi kartı kullanmayın çağrısı etkili oldu. Son 2 ayda kredi kartı kullanımında frene basan vatandaşlar, Ekim’de harcamadan daha çok borç kapattı.

Son dönemde en fazla tartışılan konularında başından kredi kartı geliyor. Temmuz ayı ortasında “Kredi kartı almayın” çağrısı yapan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde benzer bir açıklama yaptı. Erdoğan, “Vatandaşıma hep söylüyorum şu kredi kartlarını almada da hassas olun. Faiz lobisinin en büyük kaynağıdır. Ondan sonra bunlara malzeme olmayın. Evinizde ne var ne yok götürürler” dedi. Başbakan’ın Temmuz ayında başlayıp dönem dönem yaptığı kredi kartı kullanmayın uyarısı tüketiciler tarafından hayata geçirilmeye başlandı. Merkez Bankası’nın verilerine göre, vatandaşlar kredi kartı kullanımında son aylarda iyice frene bastı. Hatta tüketiciler Ekim ayında harcamadan çok kredi kartı borçlarını azaltmaya çalıştı.

Bankaların Eylül ayı sonunda kredi kartları aracılığıyla kullandırdığı kredilerin tutarı 89 milyar 684 milyon TL seviyesinde bulunuyordu. Bu rakam Ekim ayı sonunda 89 milyar 458 milyon TL’ye indi. Yani kredi kartı hacmi yüzde 0.25 ile bu yıl ilk defa küçüldü. Kredi kartı ile yapılan harcamalar, Kasım ayında da önceki aylara oranla oldukça sakin bir seyir izledi.

Taksitlide sert fren

Kredi kartı hacminde Kasım ayında yaşanan büyüme yüzde 1’in altında kaldı. Yine tüketicilerin kredi kartı talebininde de yavaşlama olduğu söyleniyor.

Artan hanehalkı borçluluk oranı ve cari açık sorunu nedeniyle Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), kredi kartında taksit sınırlaması getireceğini açıklamıştı.

Sınırlama başlamadan tüketiciler, kredi kartı ile daha az taksit yapmaya yönelmiş gözüküyor. Merkez Bankası verilerine göre, son 6 haftanın 4’ünde kredi kartında taksitli harcamalar yavaşladı. Başka bir ifadeyle vatandaşlar kredi kartlarında taksitli harcamalarından kaynaklanan borçlarını 1.1 milyar TL azalttı.

Kredi kartı borcu bu yıl 16 milyar TL arttı

Kredi kartı borçlarında yılbaşından bu yana yaşanan 16 milyar TL’lik büyümenin 14.1 milyar TL’lik kısmı taksitli harcamalardan kaynaklandı. Geçen yıl sonunda 74.2 milyar TL olan toplam kart borcunun 40 milyar TL’lik kısmı taksitli harcamalardan oluşuyordu. Kasım ayı sonuna gelindiğinde toplam kart borçları 90.3 milyar TL’ye, taksitli kart borcu da 52.1 milyar TL’ye tırmandı. Taksitli kredi kartı harcamaları bu yıl yüzde 30 artarken taksitsiz kart harcamaları yüzde 11.4 büyüdü.

Kredi kartlarında ortalama batık oranı yüzde 5.4 seviyesinde. Bu oran taksitsiz harcamalarda yüzde 12.6, taksitlilerde ise yüzde 0.12 seviyesinde.

Yazının devamı...

Bankalar mesajı aldı!

Başbakan Erdoğan’ın Temmuz’daki ‘faiz dışı gelir’ çıkışı etkili oldu. Bankaların ortalama yüzde 25 olan faiz dışı gelirdeki büyüme hızı Ağustos ve Eylül’de yüzde 10’lara indi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Temmuz ayı ortasında bankalara yaptığı “faiz dışı gelir” uyarısı adrese ulaşmış gözüküyor.

Bozuk paraları bütünleme ücreti alan, 2 TL eksi bakiyeli hesabı kapatmak için 20 TL talep eden, müşteriye gönderdiği tek bir SMS’ten 3 TL para kesen bankalar, faiz dışı gelirlerde Başbakan Erdoğan’ın sert çıkışının ardından frene bastı. Nisan ayında yüzde 30.48, Mayıs ayında yüzde 27.25, Haziran ayında yüzde 25.54 ve Temmuz’da yüzde 24.68 olan bankaların faiz dışı gelirlerindeki artış hızı, Ağustos ayında birden yüzde 10.99’a düştü. Bankaların faiz dışı gelirleri Eylül ayında da yüzde 12.13 ile yine Başbakan’ın çıkışından önceki aylara göre yarı yarıya yavaşladı.

Yıllık artış yüzde 26

Başbakan Erdoğan, 16 Temmuz’da yaptığı konuşmada, vatandaşlara kredi kartı almamaları çağrısında bulunarak şunları söylemişti: “Bir tanesiyle görüştüm. Açık söyledim. Ya Allah aşkına faizden elde ettiğin gelir tamam, fakat bu faiz dışı gelirden elde ettiğin parayı gömüleceğin mezarı doldurmaya kalksak almaz. Vatandaştan almayın bu parayı komisyonu almayın. Yok. Doymazlar. Diyorum ya onların gözünü ancak kara toprak doyuracaktır.”

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, bankaların 9 aylık faiz dışı gelirleri 25 milyar 235 milyon TL’ye ulaştı. Geçen yılın aynı döneminde bu rakam 20 milyar TL seviyesindeydi. Yani bankaların faiz dışı gelirlerindeki 1 yıllık artış yüzde 26.19 oldu. Aylar itibarıyla faiz dışı gelirlerde en hızlı artış Şubat ayında yaşandı. Ocak ayında 2 milyar 759 milyon TL olan bankaların faiz dışı gelirleri Şubat ayında yüzde 172’lik artışla 7.5 milyar TL’ye çıktı.

Eylül 2013 itibarıyla kredilerden alınan ücret ve komisyonların yüzde 56’sı nakdi kredilerden temin edildi. Bankaların özellikle kredi kartları ile agresif politikalarında geri adım attıkları söyleniyor. Eylül 2013’te kredi kartlarından alınan ücret ve komisyonlar 5.5 milyar TL seviyesinde gerçekleşirken, önceki yılın aynı dönemine göre artış yüzde 1.8 ile sınırlı kaldı.

Diğer taraftan bazı kredilerdeki dosya masrafı, SMS ücretleri, krediyle beraber satılan sigorta ürünlerinde, hesap işletim ücretlerinde de yine bazı bankaların “insafa” geldiği belirtiliyor.

ÜCRET VE KOMİSYON GELİRİNDE SERT FREN

Mali tabloları Kamuyu Aydınlatma Platformu’nda (KAP) yayımlanan 13 büyük bankanın net ücret ve komisyon gelirleri de yılın üçüncü çeyreğinde hızla geriledi. Nisan-Mayıs-Haziran aylarını kapsayan yılın ikinci çeyrekte toplam 3 milyar 593 milyon TL olan 13 bankanın net ücret ve komisyon geliri, üçüncü çeyrekte 3 milyar 460 milyon TL’ye indi. Yani bankaların net ücret ve komisyon gelirleri Başbakan’ın sert çıkışının ardından üçüncü çeyrekte yüzde 3.72 düştü. 13 bankadan 6’sının net ücret ve komisyon gelirleri üçüncü çeyrekte bir önceki çeyreğe göre düştü.



FAİZ DIŞI GELİRLER DAHA DA DÜŞECEK

Tüketicinin korunmasını düzenleyen tasarı Kasım ayı başında TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Kanunla, bankalara, üyelik aidatı olmayan kredi kartı imkanı da sunma zorunluluğu getirildi. Kanuna göre, belirli süreli kredi sözleşmesine ilişkin bir hesap açılması ve bu hesaptan sadece kredi ile ilgili işlemler yapılması durumunda, tüketiciden bu hesaba ilişkin herhangi bir isim altında ücret veya masraf talep edilemeyecek. Bu hesap, kredinin ödenmesi ile kapanacak. Tüketicinin açık talimatı olmaksızın, belirli süreli kredi sözleşmesi ile ilişkili bir kredili mevduat sözleşmesi yapılamayacak. Konut kredilerinde yeni kanunla erken kapama ücreti talep edilemeyecek, tüketicinin açık talebi olmaksızın kredi ile ilgili sigorta yapılmayacak.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.