Şampiy10
Magazin
Gündem

Kredi kartında 2 kabus!

Kredi kartında yeni limit kriterleri hem bankaların hem vatandaşın canını yakacak. Finansal mühendislik yapıp bir kartla diğerini ödeyen vatandaş yeni dönemde zorlanacak. Bankacı ise batık artışından endişeli.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) Cuma günü kredi kartlarına limit getirmeye yönelik attığı adımlar ve bir taslak hazırlığının ortaya çıkması hem sektör hem de tüketiciler nezdinde büyük tartışma yarattı.

Hazırlanan taslağa göre, geliri 1.000 TL ve altındakiler için kredi kartı limiti 1.000 TL ile sınırlandırılacak. Limiti 1.000 TL üzerinde olanların ise gelirini belgelendirmesi istenecek ve gelirin sürekliliği de kontrol edilecek.

Bankaların 11 Eylül’ü

1.000 TL ve altında geliri olanlar için belirlenen 1.000 TL’lik limit sadece tek bir kart için değil, tüm kartlar için toplam limit olacak. Bu kararın olası etkilerini konuştuğum bir bankacı, “Kart geliri yüksek bankaların 11 Eylül’ü” şeklinde yorumladı.

BDDK, kart limitlerinin yanında kredi kartlarındaki asgari ödeme oranlarını da yükseltmeye hazırlanıyor. Taslakta yer alan bilgilere göre, kredi kartlarında 15 bin TL’ye kadar olan limitlerde asgari ödeme tutarının yüzde 25’ten yüzde 30’a, 15 bin-20 bin TL arası limitlerde yüzde 30’dan yüzde 35’e yükseltilmesi öngörülüyor.

Mevcut kartları kapsayacak mı?

Kredi kartlarıyla ilgili getirilmesi planlanan düzenlemelerin mevcut kredi kartlarını kapsayıp kapsamayağı henüz net değil. Eğer açıklanan düzenlemelerin mevcut kredi kartlarını da kapsaması halinde hem bankalar hem de kullanıcılar için bambaşka dönem başlayacak.

Kredi kartı borçlarına ve borcunu ödeyemeyen kişi sayılarına ilişkin rakamlar, bu alanda bir düzenlemenin gerekliliğini gözler önüne seriyor. Ancak Cuma günü açıklanan düzenleme mevcut kartları da içine alırsa 2 önemli endişe öne çıkıyor. Bunlardan ilki kart limitlerini belirlemede kullanılacak gelirin “tam olarak” beyan edilememesi. İkincisi ise kredi kartında batıkların artması.

Çalışanların %35’i asgari ücretli

Şimdi bu iki endişeden ilkini biraz açalım... Türkiye’de çok sayıda kişi görünen gelirinden daha yüksek gelire sahip. Örneğin, çok sayıda işveren çalışanlarının maaşını asgari ücretten gösterip aslında daha fazla maaş veriyor.

Geçen hafta açıklanan Sosyal Güvenlik Kurumu’nun (SGK) prim gelirlerine göre, Türkiye’de çalışanlarının yaklaşık yüzde 35.1’i asgari ücretle istihdam ediliyor. Dolayısıyla bu kişilerin kullandığı kredi kartlarının toplam limitleri, bir anda 1.000 TL’ye inecek.

Birden fazla kredi kartı sahibi olan çok sayıda kişi “finansal mühendislik” başarısıyla kart borçlarını çevirebiliyor. Limitlerin bir anda 1.000 TL’ye inmesi halinde, borcu borçla çevirebilen tüketicilerin büyük bölümü zor durumda kalacak. İşte bu noktada sektör için de tehlike çanları daha yüksek sesle çalmaya başlıyor.

Kart ödemelerinde yaşanacak aksaklıklar bankacılık sektöründe batık kredi kartı tutarını yükseltebilir.

BANKA HİSSELERİ YÜZDE 3.48 DÜŞTÜ

Banka hisseleri düştü ABD 10 yıllık tahvil faizlerindeki yükselişin içerideki faizlere yansıması ve BDDK’nın taslak tebliğlerle tüketici kredilerine getirdiği düzenlemelerin olumsuz etkisi ile baskılanan banka hisseleri öncülüğünde borsa yüzde 2.55 düştü.

BIST-100 Endeksi yüzde 2.55 düşüşle 72.382 puandan kapanırken, bankacılık endeksi yüzde 3.48 geriledi. En çok düşen bankalar arasında yüzde 4.57 ile Akbank, yüzde 4.27 ile Garanti Bankası, yüzde 2.89 ile Yapı Kredi ve yüzde 2.34 ile İş Bankası yer aldı.


Kart borcu kredi borcuna dönüşebilir

Peki kredi kartı limitlerinin bir anda düşürülmesi ile yaşanabilecek kabustan nasıl kurtulunabilir? Eğer getirilmesi planlanan düzenleme mevcut kredi kartlarını kapsamayıp, yeni verilecek kartları içeriyorsa bir sorun yok. Düzenleme mevcut kartları da kapsayacaksa geçiş süreci için belli bir zaman verilebilir. Örneğin, “Limitlerin gelire göre belirlenmesi uygulamasına 2015 yılında başlanacak. Herkes önlemini bu tarihe kadar alsın” denilebilir. Bu süre zarfında tüketiciler de kart borçlarını azaltmak için bir dizi karar alabilir. Kart borcunu tüketici kredisi ile kapatmak ilk akla gelen tercih olarak öne çıkıyor. Bu arada sektörün teknik altyapısının da şu an yeni düzenlemelere hazır değil. Birden fazla kart için belirlenecek tek limitte tüketicinin hangi kartı ne şekilde seçeceği de yanıt bekleyen bir diğer soru.



Kartta batık tehlike sınırının altında

Türk bankacılık sektöründe takipteki alacaklar 2012 yılsonuna göre yüzde 11.7 artarak Haziran 2013 itibarıyla 26.1 milyar lira seviyesine yükseldi. Sektörün takibe dönüşüm oranı ikinci çeyrekte yüzde 2.8 olurken, bu oran en yüksek yüzde 3 ile KOBİ kredilerinde, yüzde 2.7 ile bireysel kredilerde gerçekleşti. Bireysel krediler içinde en yüksek takibe dönüşüm oranı ise yüzde 4.9 ile kredi kartlarında gerçekleşti.



1.000 TL üzeri limitler nasıl belirlenecek?

Cuma günü açıklanan taslakta sadece 1.000 TL ve altında geliri olanlar için kredi kartında üst limit belirlenmiş durumda. 1.000 TL üzerinde gelire sahip olan ve bunu düzenli olarak beyan edenlerin kredi kartı limitlerinin ne şekilde belirleneceği konusunda bir açıklama yapılmadı. Ancak bankacıların genel beklentisi, 1.000 TL üzerinde geliri olanların kart limitleri belirlenirken “çarpan” oranının kullanılabileceği yönünde. Yani maaş arttıkça kart limiti de artabilir. Örneğin 3.000 TL geliri olan 5.000 TL, 5.000 TL geliri olana 10.000 TL, 10.000 TL geliri olana 20.000 TL kart limiti verilebilir. Ayrıca mevduat, bono ve hisse senedi gibi tasarrufları olanların da kart limitleri yukarı çekilebilir.



Karar banka kârlarını olumsuz etkileyecek

Bankaların kârları içerisinde kredi kartlarının payı da oldukça yüksek. Dolayısıyla kredi kartlarına getirilecek limit uygulaması kart kullanımını dolayısıyla kârları aşağıya çekecek. Reuters’a dün bilgi veren üst düzey bir ekonomi yetkilisi, karşılıkların artmasının etkisiyle sektörün kârının yaklaşık 2 milyar lira düşeceğini belirterek, “Tabii bu zarar anlamında değil, kârın sermayenin altına gizlenmesi şeklinde olacak. Sektörün kârının yaklaşık yüzde 10’unun bünyede tutulmasına yönelik adım olacak” dedi. Kredi kartı gelirlerinin azalması halinde bankalar, bu kaybı başka ürünlerden elde ettikleri geliri artırmayla aşmaya çalışabilir. Bankaların düzenlemelerden gelecek söz konusu olumsuz etkileri dengelemek için kredi kartlarındaki, bonus, puan ve mil gibi uygulamaları azaltabileceği de tahmin ediliyor.

Yazının devamı...

Bankalar için üçüncü çeyrek zorlu geçecek

İlk yarı kârlarını yüzde 25 artıran bankalar, faiz artışı, kredi artış hızındaki yavaşlama ve temettü gelirlerindeki azalma nedeniyle üçüncü çeyrekte kârlılıkta frene basabilir.

Hisseleri borsada işlem gören 11 banka ve Ziraat Bankası bu yılın ilk 6 ayına ilişkin mali tablolarını açıkladı. Bu 12 banka sektörde oluşan rakamların neredeyse tamamını oluşturuyor. İlk yarıya ilişkin rakamlara bakıldığında 12 banka, kârlarını artırmaya devam etti.

Geçen yılın ilk yarısında toplam 9 milyar 784 milyon lira olan 12 bankanın toplam net kârı bu yılın aynı döneminde yüzde 25’lik artışla 12 milyar 210 milyon liraya çıktı.

Kâr artışında kredilerin yanında son dönemlerde en çok tartışılan konuların başında gelen ‘komisyon ve ücretlerden’ elde edilen gelirlerdeki artış da etkili oldu.

Bankaların kullandırdığı krediler ilk 6 ayda yüzde 24.3’lük büyüme ile 778 milyar 876 milyon liraya yükseldi. Yani bankalar son 1 yılda 152.2 milyar liralık kredi kullandırdı. Merkez Bankası, her ne kadar kredilerdeki büyümeden rahatsız olduğunu söylese de geçmiş yıllarda olduğu gibi bu konuda ‘sert’ önlemler şu aşamada beklenmiyor.

Gelelim ‘net komisyon ve ücretler’ kaleminin 6 aylık sonuçlarına...

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz günlerde ‘faiz dışı gelir’ olarak nitelendirdiği bu kalemden elde edilen gelirlerde yaşanan artış nedeniyle bankaları eleştirmişti. Yüksek faiz ortamının yerini tek haneli rakamlara bırakmasının ardından bankalar, daha önce göz yumdukları çok sayıda hizmet için ücret talep etmeye başladı. Kredi kartı aidatı, EFT ve havale ücretleri, dosya masrafları, hesap işletim ücreti, ekstre ücreti, ATM kullanım ücreti, ‘borcu yoktur’ yazısı bunlardan bazıları.

Zor dönem başlıyor

Bankalar yılın ilk 6 ayında ücret ve komisyonlardan net 6 milyar 872 milyon liralık gelir elde etmiş durumda. Bu rakam geçen yılın aynı döneminde 6 milyar 872 milyon lira olarak gerçekleşmişti. Yani bankaların net ücret ve komisyon gelirleri ilk yarıda yüzde 24.95 oranında büyüdü.

Rakamlara çeyreksel bazda bakarsak sektör genelinde ikinci çeyrekte karlılıkta bir yavaşlama olduğu görülüyor. Geçen hafta Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) sektörün 6 aylık sonuçları ile ilgili bir değerlendirme yaptı. BDDK verilerine göre bankacılık sektörünün karı ikinci çeyrekte bir önce çeyreğe göre yüzde 3.4 daralarak 6.8 milyar lira olarak gerçekleşti. 702 milyon liralık temettü geliri ve 1 milyar liralık sermaye piyasası işlem kârı gözardı edildiğinde toplam kardaki daralma yüzde 11’e çıkıyor.

Peki bankalar için yılın üçüncü çeyreği nasıl geçecek?

Yılın ilk iki çeyreğine göre bankaları daha zorlu bir 3 ay bekliyor. Konuştuğum bankacılık analistleri, bankaların kârlarında üçüncü çeyrekte sert bir daralma bekliyor. Hatta üçüncü çeyrek kârlılık anlamında yılın en zayıf çeyreği olabilir.

Nedenlerine gelince...

- TL fonlama maliyetlerindeki artış,

- Mevsimsellik etkisi nedeniyle kredi hızı büyümesindeki yavaşlama,

- Temettü gelirlerindeki azalma,

- Sermaye piyasası işlem karlarındaki normalleşme,

- Takipteki kredilerden yapılan tahsilatlardaki olası zayıflamalar.

Hatta Global Menkul Değerler bu nedenleri gerekçe göstererek yatırımcılara ikinci çeyrek sonuçlarının açıklanmasının ardından kâr realizasyonu öneriyor.

Tahvil-bono ihraçları patladı

Bankaların son yıllarda hız verdikleri bono-tahvil ihraçları yılın ilk 6 ayında da artarak devam etti. Mevduata oranla daha düşük maliyetli olan bono ve tahvil ihraçları aynı zamanda bankalara uzun vadeli borçlanma imkanı da sağlıyor. İlk yarıda bankaların ihraç ettiği bono ve tahvillerin tutarı bir önce yılın 6 ayına göre yüzde 66 artarak 43 milyar 680 milyon liraya tırmandı. Bankalar arasında en fazla bono ve tahvil eden banka 8.8 milyar lira ile Garanti Bankası oldu. İş Bankası 8 milyar liralık bono-tahvil ihracı ile ikinci sırada yer aldı.



Mevduat ve kredi artışında Denizbank

Bankaların ana finansman kaynağı olan mevduat, kredilerin altında büyümeyi sürdürüyor. İlk 6 ayda kredilerde yüzde 25 civarı bir büyüme olurken bu oran mevduatlarda yüzde 15 olarak gerçekleşti. Kredi hacmini en hızlı artıran banka yüzde 35.40 ile Denizbank oldu. Denizbank’ı kredilerini yüzde 30.44 büyüten Ziraat Bankası izledi. Ocak-Haziran döneminde Bankası kredilerini yüzde 28.05, Vakıfbank da yüzde 24.45 büyüttü. Denizbank mevduat artış hızında da ilk sırada yer aldı. Denizbank’ın mevduatları yüzde 28.23 artarak 36 milyar lirayı çıktı. Türk Ekonomi Bankası (TEB) da mevduatlarını yüzde 25.82 yükselterek dikkatleri üzerine çekti.



Sermaye yeterlilik oranı yüzde 16.3

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) ‘Türk Bankacılık Sektörü Genel Görünümü-Haziran 2013’ raporuna göre; sektörünün aktif toplamı 2013 yılının ilk yarısında geçen yıl sonuna göre yüzde 11.5, yıllık bazda ise yüzde 19.9 artışla 1.53 trilyon liraya ulaştı. Sektörün kredileri Haziran döneminde 921.2 milyar lira olurken, takipteki alacakları da aynı dönemde 26.1 milyar lira seviyesinde gerçekleşti. Bankacılık sektörünün özkaynakları Haziran itibarıyla 185 milyar lira, sermaye yeterlilik rasyosu (SYR) da yüzde 16.3 oldu. İlk yarı sonunda sektörün aktif kârlılığı yüzde 1.9, özkaynak kârlılığı ise yüzde 16.1 seviyesinden belirlendi.

Yazının devamı...

Vergide 7.2 milyar TL’lik kaybı kredi kartı önlüyor

1.000 TL’lik alışverişin nakit yerine kredi kartı ile yapılması vergi gelirlerini 20 TL artırıyor. Buna göre kredi kartının, vergi gelirlerine katkısı bu yıl 7.2 milyar lira olacak.

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın “almayın” çağrısı sonrasında başlayan kredi kartı tartışması sürüyor. Kimileri kredi kartının “zararlarından” bahsederken kimileri de kredi kartının ekonomiye katkısına dikkat çekiyor. Aslında söylenenlerin hepsinde gerçeklik payı var. Tüketicilerin büyük bölümü bankaların kredi kartına uyguladığı yüksek faizden ve alınan kart aidatından şikayetçi. Bu şikayetlerde haksız da değiller.

Bazı bankalar kart aidatı ve faiz konusunda gerçekten “acımasız” davranıyor. Fakat bu konularda önlemler de alınıyor. Tüm bankaların bundan sonra müşterilerine “aidat”ın alınmadığı kredi kartı seçeneği sunmalarına yönelik düzenleme üzerinde çalışmalar yapılıyor. Hatta geçtiğimiz günlerde Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, hazırlanan kanun tasarısına göre aidatsız kredi kartı sunmayan bankalara verilecek idari pazara cezasının 5 milyon liraya çıkarıldığını söyledi. Merkez Bankası da kredi kartında uygulanacak azami faiz oranlarını düşürme eğiliminde. Gelelim eleştirilerin odağına yerleşen kredi kartının ekonomiye sağladığı katkılara...

Enflasyonu düşürüyor

Prof.Dr. Şükrü Kızılot, Prof.Dr. Cem Kılıç ve Doç. Dr. İbrahim Tokatlıoğlu’nun Bankalararası Kart Merkezi (BKM) için hazırladıkları kapsamlı bir çalışma var.

‘Kartlı Ödeme Sistemleri Ekonomik Katkılar’ raporuna göre, kredi kartı kullanımı büyümeyi desteklerken, işsizliği ve enflasyonun aşağı çekiyor. Oluşturulan ekonometrik modeller sayesinde kredi kartının vergilere olan katkısı da hesaplanmış. Çıkan sonuca göre, 1.000 TL’lik nakit kullanımı yerine 1.000 TL’lik kredi kartı kullanımı vergi gelirlerini 20 TL artırıyor. BKM verilerine göre, ilk 5 ayda kartla 150 milyar liralık harcama yapıldı. Aynı trend devam ederse bu yıl 360 milyar liralık harcama kart ile gerçekleştirilecek. Yani kredi kartı, kayıtdışına kayış nedeniyle yaşanacak 7.2 milyar liralık vergi kaybını önleyecek.

Kredi kartı 2008 krizinin derinleşmesini engelledi

‘Kartlı Ödeme Sistemleri Ekonomik Katkılar’ raporunda, Türkiye’nin 2008 yılındaki global ekonomik krizi az hasarla atlatmasının nedenlerinden birinin de kredi kartları olduğuna dikkat çekiliyor. Raporda, “Hanehalklarının tüketim harcamalarını hızlı bir şekilde düşürmesini engelleyen en önemli unsur kriz döneminde etkin çalışan tek kredi kanalı olan kredi kartları olmuştur.


Kredi kartlarında yapılan promosyonlar (taksitlendirme, taksit öteleme, puan kazanma vb. gibi) tüketim harcamalarının ertelenmesini engelleyerek krizin daha da derinleşmesini engellemiştir” ifadeleri oldukça dikkat çekici. Kredi kartının üye işyerlerinin müşterileri sayısını artırdığı ve iş hacimlerini genişlettiği belirtilen raporda, kredi kartlarının ekonomik büyümeye katkısının rakamsal ifadesi ise şu şekilde: Kredi kartları ile 1.000 liralık harcama GSMH’yi 0.0142 lira artırıyor.

Borcunu ödeyemeyen kişi sayısı artıyor

Kredi kartının ekonomiye katkılarının yanında “doğru kullanımı” da bir o kadar önemli. Hanehalkı borçluluk oranlarının kontrolsüz biçimde yükselmesi ekonominin tamamı için de bir tehdit oluşturabilir. Bu nedenle bazı uzmanlara göre kredi kartı cüzdanlarda taşınan birer ‘el bombası’. Merkez Bankası verilerine göre, şu anda tüketiciler kredi kartları aracılığıyla toplam 84.7 milyar liralık kredi kullanmış durumda. 5 Temmuz itibarıyla kredi kartında takibe düşmüş alacakların oranı yüzde 4.86 yani 4 milyar 119 milyon lira. Bu oran global ekonomik krizin etkisiyle 2009’da yüzde 12’lere çıktı.

Kart borcunu ödemeyen kişi sayısına bakıldığında hızlı bir artışın olduğu görülüyor. 2012’de 453 bin 656 kişi kart borcunu ödeyemezken söz konusu rakam bu yılın ilk 5 ayında 325 bin 179 kişi olarak gerçekleşti. Yani ilk 5 ay da geçen yılki rakamın yüzde 70’ine ulaşıldı. 2011 yılında 238 bin 645 kişi, 2010 yılında 222 bin 360 kişi, 2009 yılında da 277 bin 333 kişi kredi kartı borcunu ödeyemedi.

Yazının devamı...

Mezarı derin kaz!

Ücret ve komisyon gelirinin net kâra oranı en yüksek banka Finansbank. Tutar olarak en yüksek geliri elde eden banka Garanti Bankası. Ancak kamu bankaları faiz dışı gelirlerini artırmada son 1 yılda müthiş bir atağa kalkmış vaziyette

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın önceki akşam bankaların aldığı ücret ve komisyonları eleştirmesi ve ‘kredi kartı kullanmayın’ çağrısı yapması üzerine gözler yeniden bankacılık sektörüne çevrildi.

Önceki akşam şehit yakınlarına düzenenlenen iftara katılan Başbakan Erdoğan, “Geçenlerde ben, ‘faiz lobisi’ derken boşuna demedim. Bir şeyler bildiğim için bunları söylüyorum, zira faiz dışı gelirlerle abad olan bir lobi var. Hani şu kredi kartları falan diyorsunuz ya, bunları almayın. Bunlardan ödediğiniz paralar, sadece bir bankayı vereceğim, isim vermiyorum, 600 trilyon bir yılda geliri, faizin dışında. Bunun yanında Ziraat, Halk, Vakıf üçünün bu yandan toplam gelir 600 trilyon. Oynanan oyunun ne kadar büyük olduğunu görüyor musunuz? Kim ödüyor bu parayı? Zengin değil, benim fakir, fukara kardeşim. Allah selamet versin, bayılıyor da ‘bir tane kredi kartı elime alayım’ diye, onunla sanki hava atıyor. Ay sonu gelmeden maaş bitiyor, faizi, şunu, bunu vesaire. Oynanan oyun büyük, bu oyunu hep beraber bozmamız lazım. Herkes ayağını yorganına göre uzatmayı bir öğrense, o zaman onlar bu parayı göremeyecekler” açıklamasını yaptı.

Bu açıklamanın üzerine sektördeki ilk çeyrek sonuçlarına baktık. Sektörün en büyük 11 bankasının toplam net komisyon ve ücret gelirleri bu yılın ilk çeyreğinde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 27.92 artarak 2 milyar 890 milyon liradan 3 milyar 697 milyon liraya yükselmiş durumda.

Garanti 600 milyonu aştı

İlk 3 ayda ücret ve komisyon gelirleri en yüksek 656.2 milyon lira ile Garanti Bankası’na ait. Bunu 544 milyon lira ile Akbank ve 466 milyon lira ile Yapı Kredi izliyor.

Kamu bankalarından Vakıfbank’ın 3 aylık ücret ve komisyon geliri 177.1 milyon lira, Halkbank’ın 217.5 milyon lira, Ziraat’in ise 205.5 milyon lira seviyesinde. Yani 3 kamu bankasının net ücret ve komisyon gelirlerinin toplamı Başbakan Erdoğan’ın söylediği gibi 600 milyon lira.

Başbakan bir banka patronuna ne demişti: ‘Faiz dışı gelirden elde ettiğin parayı gömüleceğin mezarı doldurmaya kalksan almaz’.

Kart büyümeyi artırıp kayıtdışını azaltıyor

Başbakan Erdoğan’ın ‘kredi kartı almayın’ çağrısı hem reel sektörde hem de bankacılık sektöründe tartışma yarattı.

3 kamu bankası da dahil 10 bankanın ortak olduğu Bankalararası Kart Merkezi’nin (BKM) hazırladığı çalışmaya göre, alışverişte kart kullanımının ekonomik büyümeden enflasyonu düşürmeye kadar çok sayıda katkısı bulunuyor. Kredi kartının bilinçli kullanılmasının önemine dikkat çeken BKM’nin yaptığı çalışmaya göre kredi kartının ekonomiye yaptığı katkılar şu şekilde sıralanıyor:

- Kredi kartları kayıtdışı ile mücadelede en büyük silah. Kredi kartı harcamalarındaki yüzde 1’lik artış vergi gelirlerinin yüzdde 0.05 artırıyor. benzer şekilde 1.000 TL’lik nakit kullanımı yerine 1.000 TL’lik kredi kartı kullanımı vergi gelirlerini 20 TL artırıyor.

- Kredi kartları yeni iş imkanı yaratıyor. Kredi kartı harcamalarında meydana gelecek bir artış sonucunda ilk 1 yıl içinde istihdamda meydana gelecek artışların yüzde 2’si kredi kartı harcamalarından kaynaklanırken bu oran ikinci yılda yüzde 10’a çıkıyor.

- Kredi kartları büyüme sağlıyor. Kredi kartları ile 1.000 TL’lik harcama GSMH’yi 0.0142 TL artırıyor.

- Kredi kartları enflasyonu düşürüyor. Para arzındaki artış aynı dönemde enflasyonu 0.17 oranında artırırken, kredi kartı harcamaları aynı dönem enflasyonu 0.017 oranında düşürüyor.

- Kredi kartı ile yapılan alışverişler sonucu, tüm para hareketleri ekonomik sisteme kayıt olmakta ve tasarruf yatırım akışı hızlanarak ticari faaliyetleri canlandırıyor.

- Kartların işlem maliyeti nakde göre üçte bir oranında daha az olduğundan genel ekonomi kağıt yükünden kurtulur genel GSYİH’e katkı sağlar.

- Üye iş yerlerinin müşterileri artar, iş hacmi genişler.

Rekor artış Vakıfbank’ta

bankaların ücret ve komisyon gelirlerindeki trende oransal olarak bakıldığında tablo değişiyor. Rakamlar ücret ve komisyon gelirlerini en hızlı artıran bankaların kamu bankaları oldukları görülüyor.

En büyük 11 banka arasında arasında Vakıfbank ilk 3 ayda ücret ve komisyon gelirini yüzde 98.10 ile en hızlı artıran banka durumda. 2012 yılının ilk çeyreğinde 89.4 milyon lira net ücret ve komisyon geliri elde eden Vakıfbank, bu yılın aynı döneminde bu tutarı 177.1 milyon liraya yükseltti. Net ücret ve komisyon gelirlerinde ikinci en yüksek artış yüzde 40 ile Akbank’a ait. Bir diğer kamu bankası Halkbank da yüzde 35.68’lik artışla ücret ve komisyon gelirini en hızlı büyüten üçüncü banka durumda.

Denizbank’ın net ücret ve komisyon gelirleri ilk 3 ayda yüzde 31.85, Garanti Bankası’nın yüzde 29.40, İş Bankası’nın yüzde 25.07, TEB’in yüzde 29,82, Yapı Kredi Bankası’nın ise yüzde 21 arttı.

Ziraat Bankası’nın ücret ve komisyon gelirlerindeki büyüme ise yüzde 18 oldu.

Yazının devamı...

İşler sarpa sarıyor!

Fed’in para musluklarını kısacağını açıklaması, en büyük ihracat pazarı AB’deki yavaş büyümeye Mısır da eklendi. 106 dolara çıkan petrol, cari açık endişelerini alevlendirdi.

Türkiye ekonomisi için yurtdışından peş peşe kötü haberler geliyor. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) Türkiye gibi gelişmekte olan ülke piyasalarına sermaye akışını sağlayan parasal genişleme politikasına son vereceğini açıklaması ve Avrupa’da yeniden alevlenmeye başlayan borç krizine şimdi de Mısır’daki askeri darbe eklendi. Mısır’da yaşananların Türkiye ekonomisine iki yönlü etkisi var. İlki doğrudan ihracat ile ilgili. Mısır, Türkiye’nin en çok ihracat yaptığı 13’üncü ülke. 2012 yılında Mısır’a toplam ihracat yüzde 33.4’lük artışla 3.7 milyar dolara ulaşmıştı. Bu yılın ilk 5 ayında da Mısır’a 1.4 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirildi. Askeri darbe sonrası Mısır’da yaşanacak kargaşa Türkiye’nin bu ülkeye yapacağı ihracatı olumsuz etkileyebilir.

Mısır’ın ikinci etkisi ise dolaylı. Türkiye ekonomisinin kronik sorunu olan cari açığın en önemli nedeni enerji ithalatı. Geçen yıl 60 milyar dolarlık enerji ithalatı olması cari işlemler dengesi milli gelirin yüzde 2’si kadar fazla verecekti. Mısır’daki olaylarla Brent petrol 106 dolara iyice yaklaşırken ABD hampetrolü 102 dolar ile 14 ayın zirvesine çıktı. Dolayısıyla petroldeki artışın devam etmesi enerji ithalatının faturasını kabartacak ve cari açık üzerinde baskıyı artıracak. Mısır kontrolündeki Süveyş Kanalı ve Kızıldeniz’den Akdeniz’e petrol taşıyan Sumed boru hattının geleceğiyle ilgili belirsizlik endişelerin ana kaynağını oluşturuyor.

Para girişi azalıyor

Süveyş Kanalı uluslararası ticaret için büyük önem taşırken, Körfez Bölgesi’nden Akdeniz’e petrol ulaştıran Sumed boru hattından günde toplam 2 milyon varil petrol akıyor.

Fed Başkanı Ben Bernanke’nin geçen ay açıkladığı parasal genişlemenin bu yılın son çeyreğinde azaltılacağı açıklaması bile Türkiye gibi gelişmekte olan piyasalardan yabancı çıkışını hızlandırmıştı. Açıklama sonrasında Rusya Borsası yüzde 15, Brezilya Borsası 18 gerilemişti. Dolayısıyla yabancı girişinin azalması cari açığını finansmanı konusunda soru işaretlerinin doğmasına neden oluyor.

1- Mısır’daki askeri darbeyle 106 doları gören Brent petrolünde 1 haftalık değer artışı yüzde 5’e ulaştı. Cari açığın büyük nedeni enerji ithalatı. Petroldeki 1 dolarlık artış Türkiye’nin cari açığını 400 milyon dolar büyütüyor.



2- Yüzde 40 ile Türkiye’nin en büyük ihracat pazarı olan Avrupa’da kriz bir türlü sona ermiyor.

2013 yılı ilk çeyrek büyüme rakamlarına göre, yıllık bazda Euro Bölgesi ekonomisi yüzde 1.1, AB ekonomisi ise yüzde 0.7 daraldı. Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı 13’üncü ülke olan Mısır’ın bulunduğu bölge ve etkileyebileceği alanlar da Türkiye’nin önemli ihracat pazarları.



3- Fed Başkanı Ben Bernanke’nin parasal genişmeleyi azaltacak olması yabancı çıkışını hızlandırdı.

31 Mayıs-28 Haziran aralığında yabancılar Türkiye’de 1 milyar dolarlık hisse, 1.4 milyar dolarlık bono-tahvil sattı.



İhracat pazarlarında sıkıntılar sürüyor

Türkiye ihracatının yüzde 40’ını Avrupa Birliği ülkelerine yapıyor. Aralarında Mısır’ın da bulunduğu Kuzey Afrika ülkelerinin ihracattaki payı yüzde 7.1 civarında. Mısır’da yaşananların Ortadoğu’ya etkisi de Türkiye açısından kritik öneme sahip. Zira Yakın ve Ortadoğu’ya yapılan ihracatın toplam içerisindeki payı yüzde 24. En büyük ihracat pazarı olan Avrupa’da borç krizi yeniden alevlenme eğiliminde.

Yaşanan mali krizle işsizliğin yüzde 17.6’ya çıktığı Portekiz’de bazı bakanların istifasıyla siyasi gerginlik de artmış durumda. Avrupa İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) revize ettiği 2013 yılı ilk çeyrek büyüme rakamlarına göre, yıllık bazda Euro Bölgesi ekonomisi yüzde 1.1, AB ekonomisi ise yüzde 0.7 daraldı. Hem Avrupa hem de Mısır’daki askeri darbenin etkileyebileceği bölgelere yapılan ihracatın toplamdaki payı yüzde 71.4 seviyesinde. İlk 6 aylık ihracat verileri de yıllık bazda sadece yüzde 0.6 artmış durumda. Dolayısıyla ihracat tarafında Türkiye’yi zorlu günler bekliyor.

Enflasyon korkusu geri geliyor

Yurtdışı kaynaklı olumsuzluklar nedeniyle dolar dün 1.9610 TL ile tarihi zirvesini yineledi. Her ne kadar Türk Lirası’ndaki değer kaybı ihracatı olumlu etkileyecek gibi gözükse de ihracata bağlı olarak artan hammadde ve yarı mamül ithalatı yaşanan olumlu etkiye sınırlıyor. Kur artışı enflasyon üzerinde baskı yaratıyor. Merkez Bankası dün TL’de yaşanan değer kaybının henüz temel mal ve hizmetlere belirgin olarak yansımadığına dikkat çekerek etkinin Temmuz’da görüleceğinin sinyalini verdi.

Euro/dolar paritesinin dolar lehine hareketi de yine Türkiye ekonomisi açısından olumsuz. Çünkü ihracatın (gelirin) büyük bölümü euro cinsinden ithalatın büyük bölümü ise dolar cinsinden yapılıyor. Dolayısıyla gelir kısmı görece olarak azalırken giderler artıyor. Euro/dolar paritesi dün 1.30’un altına inerek 5 haftanın en düşük seviyesini gördü.

Yazının devamı...

150 milyon liralık hisse senedi kese kağıdı oldu

Yatırımcıların ellerinde tuttuğu ve Merkezi Kayıt Kuruluşu’na kaydettirmedikleri toplam 150 milyon lira değerindeki hissenin sahibi artık Yatırımcı Tazmin Merkezi.

Yastık altında tutulan ve sisteme kaydettirilmeyip “çöp” olan hisse senetlerinin ayrıntıları ortaya çıktı. Tam 150 milyon lira değerindeki hisse senedi eski adıyla Yatırımcı Koruma Fonu olan Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne (YTM) devredildi. Yani ellerindeki hisseleri Merkezi Kayıt Kuruluşu’na kaydettirmeyen yatırımcılar için artık bu hisselerin hiçbir değeri yok. Hisse senetleri borsada işlem gören 285 şirket Kasım 2005’te kaydi sisteme geçti.

Kaydileştirme kısaca menkul kıymetlerin hak sahiplerinin adına açılan hesaplara aktarılması anlamına geliyor. Kasım 2005’ten itibaren yatırımcılara ellerindeki hisse senetlerini kaydileştirmeleri için 7 yıllık bir süre tanındı ve bu süre 31 Aralık’ta sora erdi. Bu süre zarfında kaydileştirilmeyen ve Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne geçen 285 farklı hisse, 3 ay içerisinde resmi müzayede yoluyla satılacak.

8.1 milyon adet İş C

Yatırımcı Tazmin Merkezi, Cuma günü devraldığı hisseleri satabilmek için Merkezi Kayıt Kuruluşu’na kaydettirmek için başvuruda bulundu. Yapılan başvuru, 150 milyon liralık üşengeçliğin ayrıntılarını da gözler önüne serdi. Yastık altında tutulup kaydettirilmeyen ve şu anda hiç bir değeri kalmayan hisseler arasında en büyük tutar İş Bankası C hisselerine ait. Yatırımcılar sahip oldukları toplam 8 milyon 111 bin adet İş Bankası C hisselerini MKK’ya kaydettirmedi ve bu hisseler üzerindeki tüm haklarını kaybetti. Cuma günkü kapanış fiyatına göre 8.1 milyon adet İş Bankası C hissesinin değeri 46.2 milyon lira seviyesinde. Anadolu Efes de “kese kağıdına dönüşen en pahalı” ikinci hisse oldu. Yatırımcıların sahip oldukları 29.2 milyon lira değerinde 1 milyon 43 adet Anadolu Efes hissesi Yatırımcı Tazmin Merkezi’nin oldu.



Resmi müzayede

Yatırımcıların bilerek ya da bilmeyerek değerini sıfıra indirdikleri hisselerden biri de Koç Holding. 6.3 milyon lira değerindeki 678 bin 440 adet Koç Holding hissesi artık Yatırımcı Tazmin Merkezi’nin. 4.3 milyon liralık Akbank, 4.1 milyon liralık Enka İnşaat 3.9 milyon liralık Akçansa, 3.8 milyon liralık Aselsan, 3.5 milyon liralık Erdemir hissesi artık yatırımcıları için birşey ifade etmiyor.

YTM’nin kayıt için başvurduğu hisseleri resmi müzayade yoluyla ne zaman satacağı konusunda henüz net bir tarih yok. Bu hisseler direkt olarak borsada satılmayacağı için, piyasa üzerinde bir satış baskısı oluşturması beklenmiyor. İhalelerde satılacak “büyük montanlı” hisselere şirketlerin ana ortakları ya da grup şirketlerinin katılabileceği söyleniyor.

Yatırımcı Koruma Fonu 400 milyon TL’ye çıkacak

Kaydileştirilmeyip Yatırımcı Tazmin Merkezi’ne geçen hisselerin satışından elde edilecek gelir eski adı Yatırımcı Koruma Fonu’na devredilecek. YTM, yatırımcıların sermaye piyasası faaliyetlerinden doğan tüm sermaye piyasası aracı ve nakit alacaklarının 100 bin liraya kadar olan kısmını güvence altına almış durumda. Yatırımcıları Koruma Fonu’nun 2012 yılı sonu itibarıyla toplam değeri 249 milyon 315 bin lira. Bu rakam hisselerin satışından elde edilecek tahmini 150 milyon liralık gelirle 400 milyon liraya ulaşacak. Peki bu fonun kaynakları neler? Aracı kuruluşların yatırdıkları yıllık ödentiler, Kurul, Aracı Kuruluşlar Birliği ve İMKB tarafından verilen idari para cezalarının yarısı ve tutarı Kurul tarafından belirlenen geçici ödentiler Fon’un ana gelir kalemlerini oluşturuyor.

Yazının devamı...

Beterin beteri var!

Son 1 ayda yüzde 25’e düşmesine rağmen Borsa İstanbul, yıl genelinde birçok borsadan daha dirençli çıktı. 9 ülkenin borsası bu yıl BIST’ten daha fazla geriledi.

Piyasalarda son haftalarda yaşanan hareketler sadece yatırımcıların değil herkesin başını döndürdü. Borsa İstanbul son 1 ayda yüzde 25 civarında gerilerken dolar önceki gün 1.9610 TL ile tarihi zirvesini gördü. Dolarda ay başından bu yana yaşanan artış yüzde 5’lere dayandı. Piyasalarda yaşanan bu sert hareketlerle ilgili çok sayıda yorum yapıldı. Kimi Gezi Parkı olaylarına bağladı kimi yurtdışı piyasalardaki gelişmelere.

Rakamlara bakıldığında aslında her iki değerlendirme de doğru. Mayıs ayının son haftasından itibaren Türkiye gibi çok sayıda gelişmekte olan ülke borsasından yabancı çıkışı başladı. ABD Merkez Bankası’nın (Fed) tahvil alım programında frene basacağı endişeleriyle Mayıs sonunda başlayan yabancı çıkışı geçen hafta Fed Başkanı Ben Bernanke’nin açıklamalarıyla hızlandı. Bu süreçte Borsa İstanbul ile benzer kategoride değerlendirilen Rusya Borsası yüzde 15, Brezilya Borsası ise yüzde 18 geriledi. Bu dönemde Gezi Parkı olaylarının patlak vermesi Türkiye’de piyasaların benzerlerine oranla daha kötü performans göstermesine neden oldu.

9 borsa BIST’ten daha kötü

Ancak yılbaşından bu yana tüm dünyadaki hareketlere bakıldığında aslında hem Borsa İstanbul’un hem de Türk Lirası’nın çok sayıda ülkeye oranla daha dirençli olduğu dikkat çekiyor. 2012 yılı sonundan bugüne kadar olan dönem gözönüne alındığında Borsa İstanbul’daki düşüş yüzde 8.94 civarında bulunuyor. Yani geçen yıl Venezuela Borsası’nın ardından dünyanın en fazla artan borsası ünvanını elde eden Borsa İstanbul, son haftalardaki düşüşü ile yıl içinde yaptığı rekor yükselişle elde ettiklerini geri vermiş durumda.

Peru ve Brezilya kayıpta zirvede

Dünyanın en büyük 41 borsası arasında bu yıl yatırımcılarını en fazla zarara uğratan borsa Peru Borsası oldu. 2012 yılını 20.629 puandan tamamlayan Peru Borsası yüzde 26.07 gerileyerek 15.250 puana indi. Gezi Parkı eylemlerinin bir benzerinin yaşandığı Brezilya’da da borsa yatırımcısı bu yıl büyük hayalkırıklığına uğradı.


Brezilya Borsası’nda Bovespa Endeksi bu yıl yüzde 25.51 düşerek en fazla kaybettiren ikinci borsa olarak listede yerini aldı. Bu yıl en fazla düşen borsalar sıralamasında Brezilya’yı yüzde 18 ile Rusya Borsası izledi. Listede 9’uncu sırada bulunan Borsa İstanbul’dan daha kötü performans gösteren borsalar arasında Mısır, Kolombiya, Meksika, Hong Kong, Güney Kore, Şili borsaları da yer alıyor. En büyük 41 borsanın 23’ü şu an 2012 kapanışının altında işlem görüyor.

Venezuela Borsası’nda uçuş bu yıl da sürüyor

Geçen yıl yüzde 300’e yakın yükselişi ile dünyanın en fazla artan borsası olmayı başaran Venezuela Borsası bu yıl da uçuşuna devam ediyor. Efsane devlet başkanı Hugo Chavez’in Mart ayında hayatını kaybetmesi de Venezuela Borsası’ndaki yükselişi durduramadı. Hacim olarak çok sayıda borsaya oranla “küçük” olarak değerlendirilebilecek olan Venezuela Borsası, yılbaşından bu yana yüzde 100’ün üzerinde arttı. Pakistan Borsası yüzde 25’lik yükselişi ile en fazla artan ikinci borsa oldu. Merkez bankasının para musluklarını açtığı Japonya’da Tokyo Borsası bu yıl yatırımcılarına ortalama yüzde 24.76 getiri sağladı.

10 ülkenin parası TL’den daha fazla değer kaybetti

Önceki gün 1.9610 TL ile tarihi zirvesine çıkan dolar dün uluslararası piyasalardaki olumsu seyrin etkisiyle 1.93 TL sınırına indi. Borsa İstanbul da yüzde 0.81 artarak 71.214 puandan kapandı. Türk Lirası’nın dolar karşısında yılbaşından bu yana izlediği seyre bakıldığında daha kötü performans gösteren para birimleri olduğu görülüyor. Güney Afrika Randı’ndaki bu yılki değer kaybı yüzde 18’e ulaşırken Türk Lirası bu yıl dolar karşısında yüzde 8 geriledi. Japon Yeni, Avustralya Doları, Kolombiya Pezosu, Norveç Kronu, Brezilya Reali, TL’den daha fazla değer kaybeden para birimleri oldu.

Yazının devamı...

Gezi’de dövizine dokunmayan 1 haftada 8 milyar lira kazandı

Gezi Parkı olaylarında dövizine dokunmayan yerli yatırımcının yüzü kurdaki artışla güldü. 5 haftadır bekle-gör moduna geçen yatırımcının geçen haftaki kazancı 8 milyar TL.



Gezi Parkı olaylarına bir de ABD Merkez Bankası’nın (Fed) para musluklarını kısacağı açıklaması eklenince piyasalar tam anlamıyla yangın yerine döndü. Döviz kurları tarihi zirvelerine çıkarken Borsa İstanbul’da satışlar hızlandı.

Döviz kurlarındaki hareket yerli yatırımcılar açısından farklı bir öneme sahip. Çünkü yerli yatırımcı için altın ve döviz en fazla tercih edilen yatırım araçlarının başında geliyor.

Döviz yatırımcısı son yıllarda her ne kadar hayalkırıklığı yaşasa da geçen hafta yaşanan rekor artışların nereye kadar süreceğini merakla bekliyor.

Gezi olayları etkilemedi

Peki döviz yatırımcısı Gezi Parkı olaylarının başladığı ve tüm Türkiye’ye yayıldığı Haziran’ın ilk 2 haftasında nasıl bir strateji izledi?

Döviz piyasasının en önemli oyuncularından olan yerli bireysel yatırımcılar yıllardır profesyonellere taş çıkartır kararlar alıyordu. Kurlar yükselirken satan, düşerken de alım yapan yerli yatırımcıların “ayarı” son aylarda bozulmuştu. Fakat yerli yatırımcılar Gezi Parkı olaylarıyla birlikte “bekle-gör” moduna geçmiş durumda.

Gezi Parkı eylemleri öncesindeki 1.5 aylık dönemde 4.3 milyar dolarlık döviz satışı yapan yerli yatırımcılar 5 haftadır neredeyse ne döviz alıyor ne de satıyor. Dolar kuru 1.79’dan 1.84’e çıktığı 12 Nisan-15 Mayıs döneminde yüklü satış yapan yatırımcılar şimdi yoğurdu üfleyerek yemeyi tercih ediyor.

Yaprak kıpırdamıyor

Gezi Parkı’na ilk müdahalenin yapıldığı 31 Mayıs tarihinde yerli yatırımcıların bankalardaki döviz tevdiat hesaplarında 102.8 milyar dolarlık döviz bulunurken söz konusu tutar 14 Haziran itibarıyla 102.7 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Eğer yerli yatırımcılar 5 haftadır uyguladığı bekle-gör stratejisini geçen hafta da uyguladıysa hesaplarındaki dövizin değeri 8 milyar TL arttı.

Yabancı en fazla hisse sattı

Gezi Parkı olaylarının yaşandığı Haziran’ın ilk 2 haftasında piyasalarda yaşanan yabancı satışlarının ayrıntıları da belli oldu. Merkez Bankası verilerine göre, yabancı yatırımcılar Haziran’ın ilk 2 haftasında bono ve hisse senedi piyasalarında toplam 1.4 milyar dolarlık net satış gerçekleştirdi. Bu satışların 848 milyon dolarlık kısmı hisse senedi, 557 milyon dolarlık kısmı da bono/tahvil piyasasında yapıldı.


Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.