Şampiy10
Magazin
Gündem

Özel sektör ihraçta Hazine’ye rakip oldu

Özel sektörün ilk 4 ayda yaptığı tahvil ve bono ihraçları geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50 artarak 15.8 milyar liraya çıktı. Bu tutar Hazine’nin bu yılki iç borçlanmasının üçte birine denk.

2010 yılında yapılan düzenlemelerle tırmanışa geçen özel sektör tahvil ve bono ihraçları hız kesmeden devam ediyor. Yılın ilk 4 ayında şirketler 11.7 milyar lirası bono, 3.8 milyar lirası da tahvil olmak üzere toplam 15.5 milyar liralık ihraç gerçekleştirdi. Bu ihraçların büyük bölümü bankaların yaptıkları satışlardan kaynaklandı. Son dönemde bankalar, mevduata kıyasla daha düşük maliyetli olan tahvil ve bono ihraçlarından kaynak yaratmayı tercih ediyor. Örneğin bugün 1 yıllık mevduata yüzde 7 civarı faiz veren bankalar, bono ihraç ederek yüzde 6 civarında bir maliyetle para toplayabiliyor. Hazine’nin özellikle kısa vadeli bono ihraç etmemesi özel sektör bonolarına olan talebi artırmış durumda.

Peki bu bonoların müşterileri kim?

Emeklilik ve yatırım fonlarının yanında bireysel yatırımcıların da özel sektör bono ve tahvillerine ilgi gösterdikleri görülüyor.

Yılın ilk 4 ayına ilişkin rakamlara bakıldığında, özel sektör tahvil ve bono ihraçlarının tutarı geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 50 artmış durumda. Geçen yılın ilk 4 ayında 11.1 milyar liralık tahvil, bono ve finansman bonosu ihraç eden özel sektör, söz konusu rakamı bu yıl 15.8 milyar liraya çıkardı. Aynı dönemde Hazine’nin tahvil ve bonolar aracılığıyla yaptığı iç borçlanma tutarı ise 48.9 milyar lira. Bu tutarın 29.7 milyar lirası TL cinsi sabit faizli kuponlu senetlerden, 7.9 milyar lirası TÜFE’ye endeksli tahvillerden oluştu. Dolayısıyla özel sektör yılın ilk 4 ayında Hazine’nin yaptığı borçlanmanın üçte biri kadar ihraç yaptı.

Banka dışı artıyor

Yılbaşından bu yana yaşanan ihraçlardaki artışı yılın geri kalanında artarak devam edeceğini söylemek çok da zor değil. Çünkü SPK’ya yapılan başvuruları ve kayda alınan ihraçlar neredeyse geçen yılın tamamında yapılan ihraçları yakalamış halde.

Eurobond ihraçları da hızlandı

Şirketler sadece yurtiçinde değil yurtdışında da dolar cinsi tahvil ihracı yapıyor. Son olarak Koç Holding, 7 yıl vadeli dolar cinsi eurobond ihracında 750 milyon dolarlık satış yaptı. Akbank, Anadolu Efes, Arçelik, Finansbank, TEB, Garanti, İş Bankası, Tüpraş da eurobond sattı.

Bonoda İş tahvilde Garanti

Yılbaşından bu yana yapılan ihraçlara bakıldığında İş Bankası bonoda, Garanti Bankası ise tahvilde lider durumda. İş Bankası bu yıl 3 milyar liranın üzerinde bono ihracı yaparken Ziraat Bankası ikinci sırada yer aldı. Ziraat Bankası’nın 2.1 milyar liralık bono ihracını 1.7 milyar lira ile Garanti Bankası izledi. Tahvil ihracında da oldukça aktif olan Garanti Bankası, 4 ayda toplam 765.1 milyon liralık tahvil ihraç etti. İş Bankası aynı dönemde 394.5 milyon liralık tahvil ihracıyla ikinci oldu.

Yazının devamı...

Sıcak paranın ateşi düşmüyor

Not artışı ve faiz indirimi beklentisiyle geçen hafta 2.4 milyar dolarlık sıcak para girişi yaşandı. Böylece yılbaşından bu yana yaşanan sıcak para girişi, 9 milyar dolar seviyesini de aştı.

Avrupa borsaları son 5 işlem gününün dördünde gerilerken Borsa İstanbul yine pozitif ayrışmayı başardı. Merkez Bankası’nın faiz indirimi ve yeni bir not artışı geleceği beklentileri Borsa İstanbul’ın yurtdışı borsalara oranla ayakta kalmasını sağlayan iki neden olarak görülüyor.

Geçen yılın Kasım ayında Fitch’in Türkiye’nin kredi notunu yatırım yapılabilir seviyeye çıkarmasının ardından geçen hafta bir diğer kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s, barış sürecinin Türkiye’nin notunu olumlu etkileyeceğini açıkladı. Bu açıklamanın ardından “ikinci yatırım yapılabilir not geliyor” beklentilerini iyice kuvvetlendirdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “yüzde 6’lı faizler yüksek” vurgusunun ardından alevlenen faiz indirimi beklentisi de yabancı sermaye girişini hızlandırdı. Bu iki gelişmenin yaşandığı 5-12 Nisan haftasında yabancılar özellikle bono piyasasında ciddi alım yaptığı ortaya çıktı. Merkez Bankası verilerine göre, yabancılar söz konusu haftada 1.8 milyar dolarlık devlet iç borçlanma senedi (DİBS) aldı. Yine repoya gelen yabancı sermaye 584 milyon dolar oldu. Aynı tarihlerde yabancılar Borsa İstanbul’da 340 milyon dolara yakın satış yaptı.

Yılbaşından bu yana bakıldığında ise 7.1 milyar doları DİBS, 1.8 milyar doları repo olmak üzere toplam 9 milyar 80 milyon dolarlık sıcak para girişi oldu.

Fitch’in not artışı yaptığı tarihten 2012 sonuna kadar 5.5 milyar dolarlık yabancı girişi yaşanmıştı. Bu akışın ne hızda devam edeceği not kararına, merkez bankalarının parasal genişleme konusunda atacağı adıma, barış sürecine ve büyüme cephesinde gelen haberlere bağlı olacak.

Kimonolu Kadın TL’den vazgeçmez

Merkez Bankası’nın hem faiz koridorunda hem de politika faizinde yaptığı 50 baz puanlık indirimin sıcak para girişini nasıl etkileyeceği merakla bekleniyor. Büyük ülke merkez bankalarının uyguladığı faiz oranlarına bakıldığında girişin devam edeceğini söylemek zor değil. Örneğin, faiz Japonya’da yüzde 0. Dolayısıyla yüzde 5 faiz hâlâ yabancılar için cazip. Japonya’da parasal genişlemenin hızlanması özellikle Türk Lirası cinsi tahvillere yatırım yapan Japon ev kadınlarının talebinin devam etmesini sağlayacak.

Yazının devamı...

Borsa yükseliyor patronlar satıyor

Borsadaki yükselişe paralel artan şirket değerleri patronların hisse satışı için tam bir fırsat oldu. Yılbaşından bu yana çok sayıda şirket patronu ya hisse sattı ya da satış için görüşüyor.

Geçen yılki performansıyla dünya getiri sıralamasında zirvede yer alan Borsa İstanbul, bu yıla da iyi bir başlangıç yaptı. Yıl içinde 86.787 puanla tarihi zirvesine çıkan BIST 100 Endeksi, yılbaşından bu yana yüzde 5 arttı. Borsa İstanbul’un bu performansı sadece yatırımcıları değil şirket patronlarının da yüzünü güldürüyor. Hisselerde yaşanan yükselişe paralel olarak şirketlerin değerinde gerçekleşen tırmanış, patronlara hisse satışı için fırsat yarattı. Öyle ki son zamanlarda şirket ortaklarından peşpeşe ya hisse satışı yapmak için harekete geçtikleri ya da hisse sattıkları yönünde açıklamalar geliyor.

Alan-satan memnun

Büyüme potansiyeli yüksek ülkelerdeki şirketlere ortak olmak isteyen yabancı fonların, artan ilgisi de bu süreci destekleyen bir diğer önemli etken. Özellikle gelecek vaadeden küçük ve orta ölçekli şirketler yabancı fonların gözdesi haline gelmiş durumda. Belli bir büyüklüğe gelmiş ve daha da büyüyebilmek için nakit girişine ihtiyaç duyan şirketler için yabancı ilgisi tam bir piyango. Fonlar şirketin geleceğine inanıp ortak oluyor, hisse satışıyla nakit sağlayan ortaklar şirkete yatırım yapıyor, yatırım sonrası şirket daha da büyüyor ve sonunda herkes kazanıyor. Win-win (kazan-kazan) modeli güzel bir örnek.

Gelelim son dönemde hisse satışı kararı alan şirketlere.

Geçen hafta 50 yıldır sektörün öncü şirketlerinden biri olan Feniş Alüminyum’un satış vitrinine çıktığı açıklandı. Feniş Alüminyum’un ana hissedarı Feniş Holding, hem kendi hem de Feniş Alüminyum hisselerinin blok alımı ile ilgilenen yabancı bir fon ile görüşmelere başlandığını duyurdu.

Yine geçen hafta araç üstü ekipman yapan Katmerciler’in patronu İsmail Katmerci, yurtdışında yerleşik yatırımcılara hisse satmak için görüşmeler yaptığını açıkladı. Ancak şirkette yüzde 58.11 paya sahip İsmail Katmerci, fonlara sahip olduğu ‘B’ grubu hisselerinin çoğunluğunu kaybetmeyecek, bir kısmının satışını yapacak.

Hangi şirket hisse sattı hangisi flört ediyor?

- Feniş Alüminyum: Şirket hisselerin blok alımı için bir fonla ön görüşmelere başladı.

- Katmerciler: Azınlık hisse satışı için yabancılarla görüşüyor.

- Duran Doğan: Yüzde 23.63’ü LGR International’a satıldı.

- Akdeniz Güvenlik: Stratejik ortaklık, hisse alımı için görüşmeler yapıyor.

- İndeks Bilgisayar: Yüzde 20’si Polonyalı MCI Management’a satıldı.

- Atlantis Yatırım Holding: Atlas Alpha Yield Fund ile hisse iştirak sözleşmesi imzaladı.

- Mutlu Akü: Ulusal ve uluslararası gruplarla stratejik işbirliği görüşmeleri yürütüyor.

- Logo Yazılım: Hisselerinin bir kısmının satışı için İngiliz Mediterra Capital Partners ile görüşüyor.

- Adese: Selva Gıda ve Seha İnşaat mülkiyetindeki bir kısım hissenin Beeches Finance Corporation’a satışı için opsiyon anlaşması imzalandı.

Ekiz Yağ, Duran Doğan, Mutlu Akü, Akdeniz...

Cayman Adaları’nda kurulu Atlas Alpha Yield Fund, son dönemde Türk şirketlerine ortak olarak dikkat çeken bir fon. Atlas Alpha son olarak Ekiz Yağ ile anlaştı. Ekiz Yağ, yapacağı tahsisli hisse ihracı ile Atlas Alpha’dan elde edeceği kaynağı yatırımlarda ve işletme sermayesi ihtiyacında kullanmayı planlıyor. Atlas Alpha, Şubat ayında Atlantis Yatırım Holding ile hisse iştirak sözleşmesi imzalamıştı.

Ülker’in sahibi Yıldız Holding bünyesindeki Duran Doğan’ın da yüzde 23.63’ü Şubat ayında 8 milyon euro bedelle Fransa ve Belçika karton ambalaj sanayi sektöründe faaliyet gösteren LGR International SA şirketine satıldı. Yabancılara hisse satışı veya stratejik işbirliği ile görüşmeler yapan bir diğer şirket Mutlu Akü. Şirketin yüzde 74.8’ine sahip olan Mutlu Holding, Şubat ayında ulusal ve uluslararası gruplarla görüşmelere devam ettiklerini belirtmişti. Akdeniz Güvenlik de stratejik büyüme planları çerçevesinde yurtiçi ve yurtdışında, savunma sanayi sektöründeki teknoloji ve bilgi yoğun çalışan şirketlerle stratejik ortaklık kurmak istiyor.



Erol Bilecik, en iyi borsacılara taş çıkardı

İndeks Bilgisayar’ın sahibi Erol Bilecik, şirket hisselerinde yaptığı alım satımlarla en tecrübeli borsacıyı bile kıskandırdı. Erol Bilecik, İndeks Bilgisayar’ın yüzde 20’sine denk gelen 11.2 milyon adet payı, 21 Mart’ta hisse başına 4.35 TL’den Polonyalı MCI Management’a sattı. Buna göre, toplam satış bedeli 48.7 milyon liraya denk geliyor. Oysa Erol Bilecek tam 10 ay önce İndeks Bilgisayar’ın yüzde 35.5 hissesini Yunan EFG Eurobank’tan 47.2 milyon TL’ye geri almıştı. Bu işlemde hisse başı fiyat 2.37 TL olarak belirlenmişti. Yani Erol Bilecek 10 ay önce aldığı hisselerin neredeyse yarısını aynı fiyata başka bir yatırımcıya satmayı başardı. Logo Yazılım da Aralık ayında İngiliz Mediterra Capital Partners ile hisselerinin bir kısmının satışı ile ilgili görüşmelere başladı.

Yazının devamı...

Stopaj düşüşü işe yaradı mevduatta vade uzuyor

Maliye’nin bu yıl başında uzun vadeli mevduatta yaptığı stopaj indirimi etkisini gösterdi. 2012 sonunda yüzde 11.10 olan 6 ay ve daha uzun vadeli mevduatın payı 2 ayda yüzde 13.63’e çıktı.

Bankacılık sektöründeki yapısal sorunlarının başında “vade uyuşmazlığı” geliyor. Kısa vadeli mevduat toplayabilen bankalar, kredileri daha uzun vadeli kullandırıyor. İşte sektördeki bu sorunun çözümü konusunda geçmiş dönemde de farklı öneriler konuşuldu. Bu yılın başında Maliye Bakanlığı da konuyla ilgili yeni önlemler almıştı. Yapılan düzenlemeyle bankalardaki mevduatta ve katılım hesaplarında, Türk Lirası (TL) ve döviz hesaplarda vadeye göre stopaj oranı farklılaştırıldı. 1 yıl vadenin üzerindeki TL mevduatın vergisi 5 puan düşürülürken, 6 aya kadar olan döviz hesaplarının vergisi 3 puan artırıldı. Yani TL mevduata tüm vadelerde uygulanan yüzde 15 stopaj oranı 6-12 ay arası vadeli hesaplar için yüzde 12, 12 aydan uzun vadeli hesaplar için ise yüzde 10’a indirilmişti.

Bu kararın vadeler üzerindeki etkilerine bir bakalım...

Merkez Bankası verilerine göre, 8 Mart itibarıyla bankalarda 499 milyar 539 milyon TL’si Türk Lirası olmak üzere toplam 738 milyar TL tutarında mevduat bulunuyor. Sektördeki toplam mevduatın vade yapılarına bakıldığında az da olsa olumlu bir değişimin olduğu dikkat çekiyor. 2012 yılı sonunda toplam mevduatın yüzde 88.90’ı 6 aydan daha kısa vadeli hesaplarda tutulurken bu oran yüzde 86.37’ya inmiş durumda. Yani yaklaşık 2 aylık bir sürede 6 aydan daha uzun vadeye kayış 2.53 puan.

Türk Lirası özelinde bakıldığında ise değişim biraz daha dikkat çekici. 1 yıl ve daha uzun vadeli mevduatın toplam içerisindeki payı yüzde 2.14’ten yüzde 4.51’e çıktı. Aynı sürede vadesiz mevduat hesaplarında 1.68 puanlık (yüzde 14.28), 3 ay vadelilerde ise 1.09’luk (yüzde 55.23) düşüş oldu. 1 ay vadeli hesaplarda ise 0.10 puanlık (yüzde 14.63) artış yaşandı.

Kriz görmüş nesil bitmeden kalıcı uzama zor

Rakamlar her ne kadar mevduatta vadenin uzadığına işaret etse de kısa ve uzun vade arasında oran bazında hâlâ önemli bir uçurum var. 6 aydan uzun vade toplam mevduatın sadece 13.6’sını oluşturuyor. Mevduatta uzun vadeye geçişin bir türlü sağlanamamasının temelinde yaşanan ekonomik krizler etkili. Krizi unutamayan mudiler, paralarını kısa vadede tutuyor. Dolayısıyla mevduatta vadenin 1 yıl ve üzerinde yoğunlaşması ancak kriz görmemiş mudi sayısının ağırlıkta olduğu bir demografik yapıda mümkün.



DTH’larda daha belirgin

Döviz hesaplarına daha evvel tüm vadelerde yüzde 15 olan stopaj, 6 aya kadar vadeli hesaplar için yüzde 18, 6-12 ay arası vadeli hesaplar için yüzde 15, 12 aydan uzun vadeli hesaplar için ise yüzde 13 olarak belirlenmişti. Vade uzaması döviz hesaplarında daha çarpıcı. Vadesiz, 1 ay ve 3 ay vadeli hesapların toplam içerisindeki payı azalmış, 6 ay, 1 yıl ve üzeri hesaplarda ise artışmış durumda. Başka bir ifadeyle 6 ay ve daha uzun vadeli döviz hesaplarının oranı 2.3 puan yükseldi.

Yazının devamı...

Ne ayı ne boğa borsada yeni trend Pollyanna!

Tüm dünyada borsalar son aylarda sadece olumlu haberleri satın almayı tercih ediyor. Korku Endeksi olarak bilinen VIX Endeksi krizin etkilerini tamamen sildi ve 11.30 ile tarihi dibine iyice yaklaştı.

Avrupa Birliği’nin Güney Kıbrıs’a yapacağı 10 milyar euroluk yardım için şart koştuğu “mevduat vergisi” bile piyasalardaki bahar havasını bitiremedi. Ölçek olarak küçük bir ekonomi olan Güney Kıbrıs’tan ziyade İspanya gibi sıkıntılı ülkelerde de benzer uygulamaların olabileceği endişelerinin piyasaları olumsuz etkileyebileceği konuşuluyordu hafta sonu. Haftanın ilk işlem günü bazı Avrupa borsalarında kayıpla yüzde 1-2 aralığında sınırlı kaldı.

İMKB hiç oralı bile olmadı. Yılbaşından bu yana yüzde 6 artan İMKB, “gergin” denilen bir ortamda dün yüzde 0.32 yükseldi.

Gelişmelere pozitif bakma eğilimi sadece İMKB’ye özgü değil. İMKB gibi hem gelişmekte olan hem de gelişen çok sayıda ülke borsası tarihi zirvelerine yakın seviyelerde bulunuyor.

Kaygı verici kaygısızlık

Tüm dünyada sanki yatırımcılar bardağın dolu kısmını görme konusunda biribirleriyle yarışıyor.

Geçen hafta Yatırım Finansman’ın üst düzey yöneticileriyle biraraya geldim. Piyasalarda son aylarda yaşanan bu “mutluluk sendronumu” konuştuk. Yatırım Finansman Strateji Müdürü Hakan Tezcan, ilginç bir tespitte bulundu. Tezcan’a göre, şu an piyasalarda kaygı verici boyutta bir kaygısızlık hakim.

Özellikle hisse senedi piyasalarında sürekli alım eğiliminin hakim olmasının temelinde büyük ülke merkez bankalarının uyguladığı parasal genişleme politikaları yatıyor.

Başta ABD Merkez Bankası (Fed) olmak üzere diğer merkez bankalarının yarattığı likidite Türkiye gibi gelişmekte olan ülke borsalarını geçen yıl resmen uçurdu. Çok sayıda borsada getiriler yüzde 30’ları aştı. Bu yıl da olumlu seyir sürüyor. Ama ibre bu yıl biraz daha gelişmiş ülke borsalarından yana gözüküyor. Sebebi ise geçen yıl gelişmekte olan ülke borsalarındaki hızlı yükseliş ve gelişmiş ekonomilerdeki toparlanma eğilimi...

Korku Endeksi’ne göre korku yok!

Piyasalardaki risk alma iştahı ile ilgili en iyi bilgiyi VIX Endeksi (Volatility Index) veriyor. 2008 yılında patlak veren global ekonomik krizle birlikte 80 puan seviyelerini aşan VIX Endeksi, 11.30 seviyelerinde bulunuyor. Yani VIX Endeksi krizin izlerini tamamen sildi ve tarihinin en düşük seviyelerine iyice yaklaştı.

Gelinen bu seviyeler piyasalarda yatırımcıların risk alma iştahlarının ne kadar yüksek olduğunu gösteriyor.



Borsalarda yükseliş ne zaman biter?

Borsalar sonsuza kadar yükselmeyeceğine göre bu trendin mutlaka bir sonu olacak. Peki ama bu trend ne zaman bitecek? Bu sorunun yanıtı yükselişin nedeninde gizli. Yani parasal genişlemeler borsalara zirvelere taşıyorsa, likidite musluklarının kısılması da trendi terse çevirebilir. Ama bu noktada şunu belirtmekte yarar var. ABD’deki, parasal genişmenin sona ermesi kısa vadede zor. Ekonomide olumlu veriler gelse de tahvil alımları bir süre daha devam edecektir. Fed, parasal genişlemeyi sonlandırmadan önce piyasaları yeni döneme alıştırmayı tercih edecektir. Önce tahvil alım programının durdurulması gündeme gelebilir. Bilanço küçültme operasyonu ise işin daha sonraki boyutu.

Yazının devamı...

10 saniye ayırın sıkıntı ‘ÇEK’meyin

Reel kesimin Çek Raporu’nu kullanmayıp karşılıksız çekten yakındığını söyleyen KKB Genel Müdürü Akdeniz, “SMS’le 10 saniyede çeki veren kişinin geçmişini öğrenebilirsiniz” dedi

İş hayatının en çok kullanılan ödeme araçlarından çekte son dönemde yaşanan ‘ödenmeme’ oranında yaşanan artış hapis cezasının kaldırılmasına bağlanmıştı. Oysa Kredi Kayıt Bürosu (KKB) Genel Müdürü Kasım Akdeniz, bunun kötü bir raslantı olduğu görüşünde. Akdeniz, “Çekte hapis cezasının kalkdığı tarih ile ekonomik büyümenin hız kestiği dönem biribirine çok yakın. Büyümenin düştüğü dönemlerde ödenmeyen çek oranlarında artış görülür. Hatta benzer trend protestolu senet sayıları ve takibe dönüşen kredi oranında da var. Hepsi aynı yönde hareket ediyor. Ancak çekteki sorun maalesef hapis cezasının kaldırılmasına bağlanıyor” dedi.

Dünyada örneği yok

Akdeniz, bankaların kredi verirken kendi risk analizlerini yaptıklarına dikkat çekerek reel kesimin de mal satarken risk analizi yapmaları gerektiğini belirtti. Vadeli mal satarken alıcının ödeme gücünü bilmenin tahsilatta yaşanacak sorunları en aza indireceğine dikkat çeken Akdeniz şunları söyledi: “Reel sektörün yasalara güvenmek yerine kendi risk yönetim anlayışını geliştirmeleri ve vadeli mal satacakları kişileri iyi seçmeleri gerek. Bu seçimi yaparken de ürettiğimiz raporlara bakıp, bilgiye dayalı kararlar vermeleri gerekiyor. Aksi halde alacaklarını tahsil edemezler. Hayata geçirdiğimiz ve bankaların da müşterilerinin hizmetine sundukları Çek Raporu, ticaret yapanlar için büyük kolaylık. Mal sattığınız kişinin geçmişte verdiği çekleri zamanında ödeyip ödemediğini hatta size verdiği çekin karşılığının olup olmadığını 10 saniyede SMS ile öğrenebilirsiniz. KKB olarak dünyada örneği olmayan bir hizmeti cep telefonlarına taşıdık. Bunu kullanmayıp tahsilat için aylarca uğraşanlar var.”

Yazının devamı...

Tai Chi motivasyonu ile finansal holding olacak

Hak Menkul’ü alan Singapurlu Phillip Capital, çalışanlarını Tai Chi ile motive ediyor. Faktoring ve leasing şirketi almak isteyen kurum, Türkiye’de finansal market olma hedefinde

Son dönemin en fazla ilgi çeken piyasalarının başında foreks piyasası geliyor. Sermaye Piyasası Kurulu’nun (SPK) denetimi altına girmesinin ardından foreks piyasası tam anlamıyla patlama yaşadı. Sadece 10-15 bin kişinin işlem yaptığı foreks piyasasında aylık işlem hacmi 250 milyar TL’ye ulaşmış durumda. 1 milyon yatırımcının hesabı bulunduğu İMKB’de aylık hacim ise ortalama 50 milyar TL. Yani kaldıraçın etkisiyle foreks piyasasında İMKB’nin tam 5 katı işlem yapılıyor. Böyle bir dinamik piyasa benim de ilgimi çekiyor ve fırsat buldukça sektör temsilcileri ile bir araya gelmeye çalışıyorum. Hak Menkul Değerleri alarak Türkiye’ye giriş yapan Singapur merkezli Phillip Capital’dan görüşme talebi gelince hemen kabul ettim.



Ne yalan söyleyeyim bende Phillip Capital’ın sadece foreks piyasasına odaklanacağı izlenimi vardı. Phillip Capital’ın Türkiye CEO’su Kerem Korur da bundan şikayetçi. Korur, “Sadece siz değil, birçok insan da böyle düşünüyor. Bunda herhalde anahissedarımız Phillip Capital’ın uzun yıllara dayanan foreks piyasasındaki deneyimi etkili” diyor.

Hak Menkul, el değiştirmeden önce sabit getirili enstrumanlar, hisse, repo gibi geniş bir yelpazede verdiği hizmetlere devam ediyor.

2014 yılında birleşme ve satın alma işlemlerine de aracılık etmeyi de planladıklarını söyleyen Korur’un anlattıklarına göre Phillip Capital, Türkiye’de tam bir finansal holding olmak istiyor. Şirket önümüzdeki aylarda bünyesine bir leasing ya da faktoring şirketi dahil etmek istiyor ve görüşmeler yürütüyor.

Verimlilik arttı

Galatasaray Lisesi mezunu olan ve koyu bir Galatasaray taraftarı olan Korur, Uzak Doğu’lu bir şirketin yeni patron olmasının ardından şirkette motivasyon yöntemlerinin de değiştiğini söyledi. “Nasıl yani?” soruma ise “Tai Chi” yanıtını verdi.

Tai Chi, Saholin Tapınağı’nda doğan, Çin’de uygulanan 300 tarz dövüş sanatı ve fiziksel egzersizlerin Hindistan’daki yoga ve meditasyon çalışmalarıyla bir karması olarak düşünülebilir.

Evet Phillip Capital çalışanları hafta bir Tai Chi yaparak motive oluyor. Korur, “Bu sayede verimlilik de arttı” diyor.

Yazının devamı...

Bankalar parayı buldu!

Geçen yıl kredilerini yüzde 14.5 büyüten bankaların mevduatları yüzde 10 arttı.

Aradaki farkın büyük bölümü yüzde 90 büyüyen bono ve tahvil ihraçlarından karşılandı

Vade uyuşmalığı bankacılık sektörünün yıllardır şikayet ettiği konuların başında geliyor. Bankaların topladığı mevduatın yüzde 90’ının vadesi 3 aydan fazla değil. Verilen kredilerin ise sadece yüzde 36’sı kısa vadeli. Durum böyle olunca da bankalar mevduatın dışında yeni finansman kaynağı arayışına girdi. Özel sektör tahvil ihraçları ile ilgili yasal sorunların aşılmasının ardından bankalar da 2010 yılından itibaren bu kapıyı aktif olarak kullanmaya başladı. Öyleki Kamuyu Aydınlatma Platformu’na (KAP) açıklanan 2012 yılı bilançolarında oldukça çarpıcı rakamlar var.

Sektörün en büyük 12 bankasının geçen yıl toplandığı mevduatlar yüzde 10.21 oranında artarak 625.9 milyar TL’den 689.9 milyar TL’ye yükseldi. Oysa kredilerdeki büyüme yüzde 14.5 olarak gerçekleşti. Başka bir ifadeyle 12 büyük banka geçen yıl 82 milyar TL’lik kredi verirken bunun karşılığında 64 milyar TL daha fazla mevduat topladı. Aradaki yaklaşık 18 milyar TL’lik açığı da özellikle ihraç ettikleri bono ve tahvillerden karşıladı.

30 milyar liralık arz

Bankaların 2012 yılında ihraç ettikleri menkul kıymet kalemi iki kat artmış. 2011 yılında 15.6 milyar TL’lik bono-tahvil arz eden bankalar 2012’de bu rakamı yüzde 90’lık artışla 30 milyar TL’ye taşıdı.

Mevduat tarafında ağırlıklı olarak 3 ayda yoğunlaşan vade yapısı uzaya kadar bankalar kredilerin finansmanını çeşitlendirmeye ve bono ve tahvil ihraçlarına ağırlık vermeye devam etmeleri kaçınılmaz gözüküyor. 2013 başından itibaren SPK’ya yapılan başvurulara bakılırsa bankaların tahvil ihraçları geçen yılki rakamları geride bırakabilir.

En fazla artış Halkbank’ta

12 banka arasında menkul kıymet ihracı kalemi en hızlı büyüyen banka Halkbank oldu. Halkank’ın 2011’de 495.6 milyon TL olan ihraç edilen menkul kıymet kalemi geçen yıl yüzde 311 büyüyerek 2 milyar TL’yi aştı. Büyüklük anlamında en fazla ihraç yapan bankalar 6.5 milyar TL ile Akbank ve 6.4 milyar TL ile İş Bankası.

Bankalar 2012’de uçtu

Geçen yıl net kârını en çok artıran banka, yüzde 141.1 ile Alternatifbank oldu. Alternatifbank’ın kârı 2012’de 28.2 milyon liradan 68.1 milyon liraya çıktı.

İş Bankası, 2012’de 3 milyar 310 milyon lira ile en çok kâr eden banka unvanını kazandı. İkinci sıraya ise 3 milyar 70 milyon lira ile Garanti Bankası oturdu.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.