Demokratikleşme demokratik mi?
Hani ülkede olup bitene bakınca yargıdan medyaya kadar ne ölçüde demokrat olduğumuz zaten ortada ama siyasetçilerin demokrasi anlayışı bir başka enteresan.. Mesela MHP Genel Başkanı Bahçeli “Paket gizli saklı hazırlandı” deyince fena halde kızıyorlar ama kendileri “bizim eş başkana ihtiyacımız yok, muhalefet partilerinin var” diye hakaret etme hakkı gördüklerinde ve hatta “eş başkan önerilerinde bulunduklarında” diğerleri ses çıkarmıyor.
Peki bu demokratikleşme paketinin “kendi milletvekillerinden bile gizli saklı hazırlandığı” yanlış bir söz mü? Haydi sorunun cevabını onlara ve okuyucuya bırakalım. Ama asıl soru; demokratikleşme paketinde yapılan emrivakinin “yeni anayasa” için de yapılıp yapılmayacağıdır.
Yapılacaksa TBMM’ye ne gerek var, kendimize özgü “yeni tarifli” demokrasimizde yuvarlanır gideriz!
Suriyeli sayısını katlayacak karar!
Gerçekten inanılmaz bir karar bu, “kendi eliyle kendine zarar vermek” olsa olsa bu kadar olur ve dünyanın başka bir köşesinde, hele medeni bir ülkede de asla görülemez.
Diğer ülkeler az sayıda, kontrol edebilecekleri kadar Suriyeli mülteci kabul ederken Türkiye’ye 500 binden fazla Suriyeli’nin girip her köşeye “bir daha da çıkmayacak şekilde” dağılmasına izin verildi. Cumhurbaşkanı Gül “top tüfekle sınırı beklesek bile terör örgütlerinin girmesine engel olamıyoruz” dedi ama zaten sınır kapısından isteyenin rahatça girdiği, bazılarının ise tamamen açık olduğu biliniyor.
Teröristi ayırmak imkansız!
Ortadoğu uzmanları arasında “İsrail gizli servisi Mossad bile Türkiye üzerinden Suriye’ye geçiyor, karmaşayı arttırmak için her türlü düzeni kuruyor” diyenler var. Türkiye’deki Suriyelilerin arasında ise El Kaide ve birlikte çalıştığı İslamcı, kanlı eylemlere karışmış terör örgütü üyesi var ki bunları diğerlerinden ayırmak mümkün değil.
Hem yanlış, hem haksızlık!
Ve şimdi YÖK bir genelge yayınlayarak “Suriye sınırında bulunan 7 üniversitenin Suriyeli mültecileri ‘özel öğrenci’ statüsünde kaydetmelerini” istemiş. Bu da yetmemiş “öğrenci olduğuna dair belge gösterenleri belgeyle, göstermeyenleri ‘sadece beyan’ yeterli olacak şekilde” kaydetmeleri belirtilmiş. Milyonlarca Türk öğrenci tüm lise yaşamlarını “üniversite sınavına hazırlanarak” geçirir, uykuları kaçarken “ben öğrenciyim” diyen Suriyeli üniversiteye girecek, peki bizim çocuklarımızın günahı neydi?.. Üstelik öğrenci olup olmadığı, üniversitede ne örgütleyeceği, ne yapacağı bile bilinmeden girecekler.. CHP Gaziantep Milletvekili Mehmet Şeker haklı olarak “Terörist mi, El Kaide mi, PKK mı nasıl anlayacaksınız, olmaz böyle şey” diye itiraz etmiş ama dinleyen kim.
Tabii böyle bir kolaylığı herkes isteyeceği için bundan sonra mülteci olmayanın bile gelmesi, Suriyeli sayısının kat kat artması da beklenmeli. Acaba Avrupa’da bir tek ülke çıkar mı böyle fahiş bir yanlış imza atacak?
Ülke adına büyük tehlike ve kendi vatandaşlarına haksızlık olacak böyle bir kararı YÖK tek başına veremez. Bu İçişleri Bakanlığı’nın bile müdahil olması gereken, Meclis’te tartışılarak alınması gereken, bir karardır. Muhalefet partileri bu konuyu mutlaka ele almalı ve kesinlikle önlenmelidir!
Ancak öleceksen sezaryen olabilirsin!
Bitmiyor ki, Türkiye’de mesele sadece bir konudaki yanlışla bitmiyor.. Bildiğiniz gibi Anayasa Mahkemesi de “kadınların nasıl doğum yapacağına” ilişkin siyasi kararı hayata geçirecek onayı verdi..
Kadınlar ancak “tıbbi zorunluluk durumunda sezaryen” yaptırabilecek, aksi takdirde normal doğuma zorlanacak.
Yani hastanede doktor “normal doğumda hayati tehlike var” derse sezaryen olabilecek kadınlar.. Diyelim ki birinci doğumunda hayati tehlike yaşamış ama ikincide henüz aynı şeyin olacağı belli değil, doktorun yasa korkusu yüzünden o kadına aynı tehlike bir daha yaşatılacak ve tabii Türkiye “her köşesinde kusursuz hastaneler ve en uzman doktorların bulunduğu bir Batı ülkesi olmadığı için” büyük ihtimalle anne ve bebek ölümleri artacak.
Kanunla olmaz!
Veya normal doğumda acı çekmekten korkan kadın eğer sezaryenle doğurabileceğine inanıyorsa ona bu hak tanınmayacak.
Hem “en az 3 çocuk” baskısı yapılacak, hem her seferinde acı çekme veya hayati tehlike korkusu mutlaka yaşatılacak. Kadın azap çekmek üzere yaratılmış ya, her zorluk sağlanmalı.
Dün bir arkadaşım telefonda “Bu ne saçma karar, devlet ‘normal doğumu tercih edin’ diye bilgilendirebilir ama kanunla yasaklayamaz.. İlk bebeğim 1.5 kiloydu, uzun süre kuvözde yaşadı. Buna rağmen doğumda ölüm tehlikesi atlattım. Eğer ikinciyi sezaryenle yapacak olmasam bugün kızım Ayşe olmayacaktı. Zaten 3 çocuk diyorlar, her çocukta kadın en az 3 yıl eve kapanıyor , 15 yıl. Bir de şimdi sezaryeni yasaklıyorlar, bizi rahat bıraksınlar artık” diye söyleniyordu, haksız mı?
Hükümetin bu yasa düzenlemesi ve Anayasa Mahkemesi kararı çok can yakacak, çok öfke yaratacak, böyle biline!