PKK devlete ‘aciz’ diyor!
Tamam, her ne kadar “başkanlık sistemi için BDP’nin desteği” karşılığında her talebin kabul edileceği gibi bir durum açıkça görülüyorsa da yıllardır süren terörün bitmesi için bir umut doğdu, çoğunluk da bu konuda zehir içip “kızılcık şerbeti içtim” deme havasına girdi ama bir taraf ağzına geleni söylerken geriye kalan herkesten “susma” beklenmesi de haksız bir beklentidir.
Başbakan Erdoğan “Bizim için Kandil’dekiler, Türkiye’deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda süreç fiilen başlamış demektir” dedi. Kandil’dekiler zaten “başka bir ülkede” değil mi? Onlar ve Türkiye’dekiler örneğin; istedikleri anda sınırı kolayca geçerek geri dönebilecekleri “Suriye Kürdistanı”na giderlerse süreç başlamış mı olacak?
İktidar-Muhalefet kavga ederken..
Böylesi kritik bir dönemde Başbakan Erdoğan’la Ana Muhalefet Lideri Kılıçdaroğlu arasında “Tunceli’de konuş”, “Sen Rize’de konuş” mealindeki sözlü düellolar aralıksız sürerken bir yandan da çok önemli ve dikkat gerektiren açıklamalar yapılıyor.
Geçen Cuma akşamı TV’de terör uzmanı Prof. Dr. Ümit Özdağ “Bir çözüm girişimi yapılacaksa terör örgütü zayıf durumdayken yapılmalıydı, şimdi yapılması PKK’yı devlet karşısında zafer kazanmış konuma getirdi, güçlendirdi” demişti. PKK’nın Kandil’deki üst düzey yöneticilerinden Duran Kalkan bu yorumun doğruluğunu gösteren bir konuşma yapmış. Özetle diyor ki;
“AKP 12 Haziran seçimi sonrasında PKK’yı silahla ezebileceği yanılgısına düştü. O saldırıları yürüttükçe gördü ki PKK daha da gelişiyor, kendini 2’ye katlıyor, AKP ise geriliyor, şimdi ortamı yumuşatarak oy oranlarını arttırmaya bakıyorlar.
Devam ediyor: “AKP’nin insancıllaştığı yok, çaresizdir. ‘Mart ayına kadar PKK bitecek’ diyorlardı, politikaları PKK tarafından başarısız kılındı. Şimdi Başbakan ‘zehir olsa içerim, bütün riskleri üstleneceğim’ diyor. Güven vermiyor ama çaresiz kalmıştır .
Gitmezlerse ne diyeceksiniz
‘Giderlerse onlara bir şey demeyeceğim’ diyor. Gitmezlerse de diyemiyorsun zaten.. ‘PKK gitsin, sorun çözülsün’ diyor. PKK sorun değil, soruna çözüm arıyor. Sen çözmezsen PKK’yı değiştiremezsin. ‘Kürt özgürlüğünü sağlamaya’ sonuna kadar kararlıdır, bunu herkes bilsin.”
İşte PKK’nın Kandil yöneticilerinin görüşü, ayrıca “Önder” dediği Öcalan’ın da bu görüşleri benimsediğini satır aralarında söylemiş.
Erdoğan devleti temsil eder
Şimdi.. Başbakan Erdoğan bütün o açıklamaları “AKP Genel Başkanı” olarak değil, “Türkiye’nin Başbakanı” olarak söylediğine, “devlet” i temsil ettiğine göre PKK da bu “acizler”, “çaresizler” sözlerini devlete söylemiş oluyor. “PKK’nın güçlendiğini, devletin çaresiz kalarak bu adımları attığını” anlatıyor. Bunlar “dünyanın da duyacağı, dünyaya karşı yapılan açıklamalar”dır aynı zamanda.. Ve sonunda “Kürt özgürlüğü sağlanmazsa PKK terörünün artarak sürdürüleceği” tehdidi vardır. Bu durumda “Kürt özgürlüğünü sağlayacak talep” yerine getirilmediği takdirde örgütün silah bırakması söz konusu değildir. Hükümet’in “Bizim öncelikli amacımız silah bırakmaları” sözleri de bir anlam ifade etmemektedir.
Peki nedir “Kürt özgürlüğünü sağlayacak” şart? İşte bunun üstü hep kapalı.. Devlete aciz, çaresiz derken o noktaya değinilmiyor. Bu mudur “sorun çözümü”? Böyle mi olmalıdır?
“Devlet”in “Hükümet” ayağı, millete acil bir açıklama borçlu değil mi acaba?
Keşke Türkan Saylan görseydi!
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ’ni kurarak binlerce yoksul çocuğa eğitim kazandıran, cüzzam hastalığıyla mücadele için özel hastane kuran bu çalışkan, akıllı, cesur kadın doktora hayatının son günlerinde milletçe şükranlarımızı sunmamız gerekirken bunu yapamadık..
Tam aksine, o en zor günlerde bile cesaretle, nezaketle gülümsemekten vazgeçmeyen Prof. Dr. Türkan Saylan ’ın evini ve ÇYDD şubelerini polisler bastı ve didik aradılar. Onun tertemiz, saygın, onurlu yaşamını lekeleme amacıyla en haksız, en acımasız iftiralarla kampanyalar sürdürenler oldu.
Bu “ülkesine, Cumhuriyet’e, Ata’sına gönülden bağlı” büyük insanı üzüntü içinde kaybettik ama onu sevenlerin ve eğitim kazandırdığı on binlerce gencin kalbinde sonsuza kadar yaşayacaktır.
Keşke rahmetli Türkan Saylan da görseydi, bu yıl ÇYDD 24’üncü yılını kutlayacak , bu nedenle Başkanı Prof. Dr. Aysel Çelikel bir basın toplantısı düzenleyerek “2009’da Derneğe yapılan baskınlar” sonrasında ülkenin eğitim konusunda en başarılı sivil toplum kuruluşunun 4 yılda kat ettiği yolu anlatmaya karar vermiş. Gönderdiği basın bülteninde gurur verecek çalışmalardan söz ediliyor.
Toplantı bu sabah 11’de Taksim Hill Otel’ de yapılacakmış.. Haberi olmayanlara da duyurmak istedim.