Şampiy10
Magazin
Gündem

Terör dosyaları düşecekmiş!

.

ABONE OL
Vatan Haber

TBMM’de 923 “dokunulmazlık dosyası” varmış, 738’i BDP’ye, 57’si bağımsız vekiller Ahmet Türk, Leyla Zana, Aysel Tuğluk ve Levent Tüzel’e aitmiş. Çoğu da “terör örgütünün propagandasını yapmak” nedeniyle.. Zaten BDP bu propagandayı her an tekrarlıyor ve açıkça yapıyor.

Burhan Kuzu ise 4’üncü Yargı Paketi’nde propaganda suçuna “cebir ve şiddet” şartı getirileceğini, bu durumda “şiddet içermeyen” örgüt propagandası suçlarıyla ilgili dosyaların düşeceğini söylemiş.

CEZAEVİNDEKİLER NİYE ORADA?

Tamam, düşürsünler, açıkça reklamını yapmak bile serbest göründüğüne göre zaten bu çelişki anlamsız. Ama öte yanda hiçbir açık eylemi, reklamı, niyeti görülmemiş asker-sivil yüzlerce insan neden “hangi terör örgütü olduğu bile belirsiz, ad konamayan bir nevi terörle ilişkilendirilerek” hapiste tutuluyor?

30 bin kişinin ölümünden sorumlu örgütle bağlantı, açık net reklamını yapmak, onun için çalışmak suç değilse, “şiddet-cebir” aranıyorsa, içerdekiler, o gazeteciler, milletvekilleri, rektörler, cerrahlar hangi “şiddet ve cebir”in failidir?

ORDUYU ETKİSİZ KILMAK MI?

O insanlar, bir darbeyle ya da terörle filan hiçbir ilgileri olmadığı halde sırf “bu dönemde sivilleşme yolunda önemli adımlar atıldı, bakın ordu siyasetin dışına çekildi” demek için mi yıllardır mahkumiyetten beter ceza çektiler, onurlarıyla oynandı?

Bu “özel yetki” verilmiş ama “hukuk dışı olduğu” için kaldırılmış mahkemelerin tutukladığı veya “sahte delillerle” hüküm giydirdiği insanlara “daha önce yapılmış darbeler”in cezası çektirilemez. “Bir daha olmasın” diye masum insanlar cezalandırılamaz, bunun sorumluluğu da unutturulamaz.

Cezaevindeki siyasi dava sanıklarının durumu normal mahkemeler ve Yargıtay ile artık uzatılmadan sonuçlandırılmalıdır.

*****


Var olan çocukları koruyun!

Tam bir kara mizah! Gazete manşetlerinde 21’inci yüzyıl Türkiye’sinin en büyük ve turistik şehirlerinden Antalya’da uyduruk, derme çatma, dere içinden geçen yol nedeniyle bebeğini kaybeden aile haberinin altında ya da üstünde “Çok çocuk yap, erken emekli ol” haberi yer alıyordu dün..

Çalışma Bakanlığı çalışan kadınları çocuk yapmaya teşvik için paket hazırlamış, “çocuk sayısına göre emeklilik yaşı düşecek”miş. Yani, bir tane de Türkiye için hayırlı bir habere rastlasam (derler ya) dişimi kıracağım..

HAYAL ALEMİ!

Sanki mevcut çocukların hepsi tok, hepsinin eğitimi mükemmel sağlanmış, ücra köşelerdeki köylerde sallarla nehir geçerek okula gitmek zorunda kalan çocuklar, giyecek ayakkabısı, yiyecek bir dilim ekmeği olmayanlar, çöpten çocuklarına ekmek toplayan anneler yok.. Sanki aile içinde ve dışında tacize, tecavüze uğrayan binlerce çocuk yok.. O çocukların örneğin kız olanlarına büyüdüklerinde şiddet olayları filan önlenmiş, herkes güvende ve refah içinde..

Kala kala “nüfusu daha da arttırmak” kaldı.. Çalışmayan kadınlar az doğuruyormuş, nüfus zaten hızla artmıyormuş, 80 milyona dayanmaya ramak kalmamış gibi çalışan kadınlar teşvik ediliyor.

Umarım çalışan kadınların hepsinin “kafaları da” çalışıyordur.. Şu anda en gerekli şey çünkü!

*****


‘Kızım Olmadan Asla’..

Sally Field’ın başrolünü oynadığı “Kızım Olmadan Asla” filmini daha önce iki kez izlemiştim. Cumartesi akşamı bir sinema kanalında rastlayınca yine takıldım ve ilk kez izliyor gibi merakla izledim. Bir İranlı doktorla evlenerek Humeyni devrimi sonrasında İran’a yerleşen bir Amerikalı kadının “diğer kadınların çektiklerini” çektikten sonra küçük kızıyla birlikte ülkeden kaçmaya çalışmasını konu alan filmde Türkiye de var..

ÖZGÜR ÜLKE

İran’daki baskıdan, zülumden kaçılan “özgür ülke” olarak.. Kadınların nasıl insan haklarının elinden alındığını, dinin baskı aracı haline getirilmesiyle nasıl bir erkek egemenliği kurulduğunu, sanki kadınlar dini kendileri anlayıp ibadetini uygulayamazmış gibi onlara nasıl hükmedildiğini, çarşaflara bürünen kadınların bile yalnız sokağa çıktığında gördüğü şiddeti ve cezaları çok güzel anlatıyor..

Bence Türkiye’de ulusal kanallarda sık sık gösterilmesi gereken bir film. Beğenmediğimiz ve şimdilerde alay etmeyi marifet saydığımız laikliğin bu ülkeyi ve demokrasiyi nasıl korumuş olduğunu anlamak ve takdir etmek için özellikle şart!

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Kadınlara yasaklar nereye varıyor!
  2. Dershane konusu pek garip!
  3. Diyanet, kadınlar ve hadisler!
  4. Yeni Bavul ve 28 Şubat!
  5. Devlet ‘mezhep’ soramaz!
  6. Buldan ve katiller!
  7. Kadına şiddette ‘medya’nın suçu!
  8. ‘Geri zekalılar bile anlar’ demiştim!
  9. Devlet Güneydoğu’ya girebiliyor mu?
  10. Haşim Kılıç parti sözcüsü gibi!

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.