Küçük kızların evlendirilmesi suçsa ceza verin!
.
Urfalı Esranur Ağıç daha henüz 16 yaşındaydı.. Uluslararası “çocukların korunması” yasalarına göre “çocuk” sayılıyor.. Bizim de imza attığımız, onayladığımız yasalar bunlar.. Zaten zavallı Esranur’a bu nedenle “medeni nikah”yapılamamış, zorla ve imam nikahıyla “amcasının oğlu” ile evlendirilmiş.
Çocuk gönlü, başkasına aşıkmış kızcağız.. Amcaoğlu’yla evlenmeyi istememiş ama dinleyen mi var, “evleneceksin” denmiş, imam gelmiş, oldu-bitti! Bu ülkenin yasalarına göre de yasak, ayrıca medeni nikah olmadan evlenmek de yasak ama suçun cezasını uygulayan yok.. O nedenle zavallı çocuklar, üstelik çoğu kez başlık parası karşılığında kadın sayılarak ve “dedeleri yaşında” adamlara satılarak hayatlarını bu işkenceye katlanıp esir gibi sürdürmeye zorlanıyorlar.
Şimdi bi ‘şiddet’ mi?
Esranur evlendirildikten sonra sevdiği gencin “bıçaklanarak öldürüldüğünü” duymuş ve 9’uncu kattan kendini atarak canına kıymış. O genç acaba “Esranur onu sevdiği için” mi öldürüldü, başka bir nedenle mi bu bilinmiyor.
Ama önemi de yok bu memlekette. Hukukla alakasız uygulamalar yapılan, suçu söylenemeyen, delil gösterilemeyen insanların zindanlara tıkıldığı, hatta “olmayan deliller var gibi gösterilerek” hükümler verildiği ülkede kadınların ölümüne sebep olanlara, tecavüzcülere, katillere her tür anlayış gösterilir, her tür ceza indirimini uygulamak için yarışılırken böyle suçların lafı mı olur?
‘Aile Bakanlığı’ değil!
“Esranur’un ölümüne kim sebep oldu”, “sevdiği genci kim öldürdü”, bu soruların cevabını yargı aramalı ve gerekeni yapmalıdır. Ama aynı şekilde “Kadın Bakanlığı”nın, Adalet Bakanlığı’nın, STK’ların bu olayların takipçisi olması gerekir. Bu ülkede ailenin değil, “kadın ve çocuk”ların büyük sorunları varsa o bakanlığın adı “Aile Bakanlığı” olamaz, “Kadın ve Çocuk Bakanlığı” olabilir ancak..
Aynen bu olaylara “kadına şiddet” olayı denemeyeceği gibi.. Sözcükleri değiştirip “tecavüz”ü “taciz”, “vahşet”i “şiddet” yapınca felaketin boyutu değişmiyor, sadece kendimizi aldatıyoruz, bunu öğrenelim artık! Yazıktır bu çocuklara!
Kozmik oda davası!
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a suikast iddiasından sonra aranan Genelkurmay’da “en gizli devlet sırlarının saklandığı” kozmik odalarla ilgili dava açılacakmış. Arınç ilk zamanlarda, 2009 yılında “bize suikast yapılabilir” derken son günlerde o bile “buna inanmıyorum” demeye başlamıştı.. Ve aradan geçen 3.5 yılda da kozmik oda aramalarıyla ilgili bir sonuç bildirilmemiş ve olay neredeyse unutulmuştu..
Başbakan Erdoğan’ın yargıya “uzun tutukluluklar”konusunda “elinizde delil varsa verin kararı, bitirin işi, yoksa böyle uzun tutukluluk olmaz” anlamına gelen açıklamasından sonra tam artık uzun süre “iddialarla”hapiste bekletilen insanların serbest kalacağı veya en azından “tutuksuz yargılanacağı” duygusu ortaya çıkarken Ergenekon davasıyla bağlantılı yepyeni bir “kozmik oda” davası başlayacağı görülüyor.
Proje ne oldu?
Zira Arınç’ın evinin önünde dolaştıkları için yakalanan iki subaydan birinin “kozmik odaya geçiş izni olduğu” ve bu odadan çıkan bilgilerde “siyasetçi, sivil toplum kuruluşu lideri” gibi isimler, Ümraniye’den çıkan silahlarla ilgili belgeler vs. bulunduğu söyleniyor.
Bu durumda doğal olarak yine sorular geliyor akla; Bu önemli belgelerin, isimlerin, suçlamaların ortaya çıkması 3.5 yıl mı aldı? Mesela Ergenekon olayını “müthiş ifşaatları” daha doğrusu sonradan kendisinin açıkladığı gibi “yalan ve iftiralarıyla” başlatan haham Tuncay Güney’in “Ergenekon bir projeydi, bitti. Devlet bana işkence altında yalan söyletti. Hapistekilerin bırakılması lazım” sözlerinin hemen arkasından ortaya çıkarılabilecekken neden bir süre daha bekletildi?
Adalete güven bitince..
Hele de başlatıldığında manşetlerden inmeyen kişinin son konuşmasının arkasından artık bu iddialar o kadar inandırıcılıktan uzak geliyor ki insan ne düşüneceğini bilemiyor. “Adaletin ve yargıya güvenin kaybolması” vatandaşı böyle ortada bırakıyor işte..
Bundan daha kötü ne olabilir ki?