Kendine ihanet ederken mutlu olamazsın...
Hayatın amacı;
Eksiksizliğin yuvasına... Bozulmamışlığın mekanına... Korkusuz...
Her şeyi bilen...
Ve sınırsız bir sevgiye...
Sahip olan gerçek benliğine yolculuk yapmaktır...
***
Gerçek benliklerinden ayrılıp;
Olmadığın insanlara dönüştüğün süreç;
Etrafındakilerin inançlarını, değerlerini ve davranışlarını aldığın çevre kültürünü benimsemen olarak bilinir...
Gerçek benliğinden ayrılıp, sosyal benliğine dönüştüğünde; içinde bir boşluk oluşmaya başlar...
Özgür doğanı terk eder, sahte kişiliklerin maskesini takarsın...
***
Gerçek kişiliğin ile, topluma gösterdiğin yüzün arasındaki boşluk büyüdükçe, hayatın daha az yolunda gitmeye başlar...
Yaşamdan daha az keyif alırsın...
Neden mi?..
Çünkü kendine ihanet ederken, mutlu olman imkansızdır...
*****
KİŞİSEL ANAYASANI OLUŞTURDUĞUNDA...
Karanlık; ışığın yokluğundan başka bir şey değildir...
Varlığının en karanlık bölgelerine, insan bilincinin ışığını ve anlayışı götürdüğünde, yeniden ışıkla dolarsın...
Daha önce korkunun olduğu yere sevgi yerleşir...
‘Aydınlanmış’ ne demektir hatırla...
Işıkla dolmuş kişi...
***
Korku sana hakim olmak istediğinde, sevgiye yönelik yaptığın tüm hareketlerde özgün doğanı hatırlar ve onu geri kazanırsın...
Daha büyük bir benliği dünyaya sunmak için yaptığın her küçük hareketin, doğuştan sahip olduğun esas gücünü geri kazanmana yardımcı olan bir karşı etkisi vardır...
***
Birçoğunuz tüm yaşamlarınız boyunca, gerçek benliğinizi gizleyen sosyal maskeler takarsınız...
İnsanlığınızın iç yüzünü göstermek yerine; dünyanın olmanızı istediği kişinin şekline bürünmek için çaba gösterirsiniz...
Diğer insanların söylemenizi istediği şeyleri söyler, diğerlerinin giyinmenizi istediği şeyleri giyer ve onların yapmanızı istediği şeyleri yaparsınız...
Sonunda bakarsınız ki; kaderinizdeki hayatı yaşamak yerine, başka insanların hayatlarını yaşamak zorunda kalmışsınız...
Bu ölümün yavaş olur...
***
Önümüzdeki haftalarda, en eğlenceli yanınla, yani içindeki çocukla yeniden bağlantı kurmak için kendine zaman ayır...
Çocukların olumlu taraflarını gözlemlemek için zaman ayırın ve onların çevresinde ne olursa olsun enerji dolu olma özelliklerini, anı yaşama becerilerini örnek alın...
***
Dünya üzerindeki tüm bilgelik gelenekleri, aynı sonuca varır...
Gerçekte olduğun kişiyle tekrar bağlantı kurabilmek ve içinde bekleyen ihtişamı keşfetmek için düzenli olarak sessiz kalacağın bir zaman dilimi bulmalısın...
Elbette meşgulsün...
Fakat Thoreau’nun dediği gibi;
-“Meşgul olmak gerekçesi yetmez...
Karıncalar da meşgul...
Asıl mesele şu...
Neyle meşgulsün?..”
***
Benliğine hakim olma yolunda daha üst seviyelere çıktığında, hayatın işleyişi ve senin onun içindeki yerin hakkında kendi felsefeni geliştirmeye başlarsın...
En derin parçandan yankı yapan gerçekleri seçersin...
O gerçeklerin sana doğru gelen bilgeliklerini içselleştirirsin...
Ve sana uygun gelmeyen, duygularına hitap etmeyen fikirleri bir kenara bırakırsın...
Böylelikle kendine ait yasanı ve muhteşem hayatının kişisel anayasasını oluşturursun...
İşte o zaman ışık saçmaya başlarsın...
*****
HAYATININ SON GÜNÜYMÜŞ GİBİ YAŞA...
Bilge insanlar kendilerine her günün son günleri olabileceğini hatırlatırlar...
Böylelikle günlerini korku yerine sevgiye teslim ederler...
Sürekli olarak; -çok zor olduğu anlarda bile- sıradan olmaktansa, mükemmel olmayı tercih ederler...
***
Kaderini ne kadar derinlikli tanırsan;
Liderlik etme yolculuğunun evine daha rahat...
Kalbinde hissettiğin ve olmak istediği yere daha doğru tercihlerle ulaşabilirsin...
Geçmişte;
Roma tapınaklarının girişinde şu sözler yazardı:
“Kendini tanırsan; evrenin ve tanrıların sırlarını da tanırsın...”
***
Büyüme bazen zor yollardan gerçekleşir... Ama büyüme her zaman iyidir...
Hayatını gökyüzünden izleyebilseydin, gerçekleşmekte olan her şeyin çok güzel ve paha biçilmez olduğunu görürdün...
***
Gerçek kişiliğinden kelimenin tam anlamıyla korkarsın...
Kendi ışığından korkarsın...
Parıltından korkarsın...
Becerebileceğin büyük işlerden korkarsın... Dik durup ışığının dünyayı aydınlatmasından korkarsın...
Büyük yetenekler büyük sorumluluklar getirir...
Birçok insan yeteneklerine yüz çevirir...
Onların getirdiği korkusuzca yaşamak ve dünyada değişimlere imza atmak gibi sorumlulukları üslenmek istemezler...
Bu nedenle içlerindeki büyüklüğü kaybederler...
***
Sohbetler; fikirleri derinleştirir...
Olmak istediğin şeyler hakkında konuştukça, kendini yapman gereken şeylere daha fazla adarsın...
Kelimelerde bu güç mevcuttur...
*****
KENDİNİ; KADERİNİ YAŞAMAYA ADA...
Kalbinin en kutsal yerlerinden gelen nazik fısıltıları dinlemek, içinde en derin yerden gelen çağrıyı işitmek -ardından ona yönelmek- demektir...
Bazen; olağanüstü bir sonbahar günü tek başına ağaçlar arasında bir yürüyüş yapmak için kendini tamamen doğaya kaptırdığında, bu fısıltıları işitirsin...
Bazen sessizlik içinde meditasyon yaparken ya da başka çeşit bir düşünüş halindeyken bunları duyarsın...
Bazen de hayatının en çok çaba gerektiren ya da umutsuz görünen anlarında, örneğin sevdiğin birini kaybettiğinde ve hayallerin yıkıldığında bu fısıltıları duyarsın...
Öğrenmen gereken ders;
Seni kaderinin yoluna çıkartacak olan iç sesin konusunda bilinçli olman ve söylediklerine dikkat etmendir...
Kendini kaderini yaşamaya ada...
Böylece geride anlamlı bir miras bırak...
(Sharma)