Şampiy10
Magazin
Gündem

Ankara’da kritik gün

Başkentin bugün çok önemli bir konuğu var.

Amerikan Merkezi Haber Alma Teşkilatı yani CIA (Central Intelligence Agency) Başkanı Mike Pompeo geliyor.

***

Pompeo’nun Ankara’ya geleceği dün öğle saatlerinde duyuruldu. Yani, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Başkanı Donald Trump ile yaptığı telefon görüşmesinin yaklaşık 12 saat sonrasında…

Bu zamanlama, CIA Başkanı’nın iki liderin görüşmesi üzerine Ankara’ya geleceği yorumlarını da beraberinde getirdi.

Ancak aldığım bilgiler, ziyaretin, Erdoğan Trump görüşmesinden önce planlandığı yönünde.

***

ABD Başkanı Trump’ın göreve başlamasından üç gün sonra CIA Başkanlığı koltuğuna oturan 53 yaşındaki Mike Pompeo, Ankara’da Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı Hakan Fidan tarafından ağırlanacak.

Pompeo, talep ettiği randevu üzerine gün içinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan tarafından da kabul edilecek. CIA Başkanı’nın, ilk durağı Türkiye olacak. Ankara’dan sonra bölgede hangi ülkelere gideceği ise güvenlik gerekçesiyle gizli tutuluyor.

Dünyadaki yeni eğilim ve ABD’nin yeni dönemi

Diplomasi ve istihbarat kulislerinde, Mike Pompeo’nun ilk yurt dışı ziyaretini Ankara’ya gerçekleştirecek olmasının başlı başına önemli olduğunun altını çiziliyor.

Aynı çevrelerde ziyaret ve gündemine dair yapılan değerlendirmeleri şu başlıklarda özetlemek mümkün:

- Dünyada, istihbarat teşkilatlarının aynı zamanda diplomatik ve siyasi ilişkilerde de daha fazla söz sahibi olmaları yönünde yeni bir eğilim var. ABD’nin yeni başkanı Trump da bu eğilime yatkın bir anlayışa sahip.

- ABD’nin yeni yönetimi, Ortadoğu’da önceki yönetimin yaptığı hataları tekrarlamak istemiyor. Bunun için de bölgedeki yeni Amerikan siyasetini kurarken paydaş ülkelerle bilgi ve fikir alışverişi yapmaya öncelik veriyor.

- CIA ile MİT arasında düzenli ve genelde de olumlu bir irtibat zaten her zaman vardı. Hatta CIA başkanları her yıl ortalama iki kez Türkiye’ye gelir ama bunların bazılarından kamuoyunun haberi dahi olmazdı.

- İki ülke ve iki teşkilat arasında ortak gündem imkânları ne şekilde geliştirilebilir, mevcut ilişkiler nasıl daha ileriye taşınabilir; ziyaretin genel çerçevesi bu.

Masadaki kritik dosyalar

Hem diplomatik hem de istihbarat kaynakları, CIA Başkanı Mike Pompeo’nun Ankara ziyaretinde yapacağı görüşmelerde masada olacak dosyalar konusunda da özetle şu bilgileri veriyor:

- Gündemi; Suriye’deki son gelişmeler, Rusya, İran, muhtemel Rakka harekâtı, devam eden Fırat Kalkanı Operasyonu ve Türkiye’nin FETÖ konusundaki beklentileri oluşturacak.

- CIA ile MİT’in, Suriye’deki kritik gelişmeler ile ilgili zaman zaman anlaşamadığı noktalar oluyordu. Mesela, bu ülkedeki hangi grupların hangi listelerde yer alacağı konusunda görüş ayrılıkları yaşanmıştı ama ilişkilerin bütününe bakıldığında iki teşkilatın ortalamanın üzerinde verimli bir işbirliği içinde olduğu unutulmamalı.

- ABD’de Pentagon ile CIA arasında adeta bir yarış, bir rekabet var ve dengeler konjonktürel olarak değişebiliyor. Bu da Washington’un bölge politikaları ve bölge ülkeleriyle ilişkilerine yansıyor. Şu anda da Suriye konusunda ABD’de yetki, ağırlıklı olarak Pentagon’da. CIA’in yetki ve etkinliği daha az. Pompeo’nun Ankara ziyareti, bu durumun Trump döneminde, yakın gelecekte de aynı şekilde devam edip etmeyeceğine dair izlenim edinilmesi açısından da önem taşıyor.

Yazının devamı...

Onay 10 Şubat, referandum 16 Nisan

Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden gelecek haber bekleniyor.

Beklenen; ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylandığı ve Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildiği açıklaması.

Kanunun onaylanacağına şüphe yok.

Merak konusu olan tarih. Yani onay ve Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onay tarihi, Anayasa referandumunun yapılacağı tarihi de belirleyecek.

Ankara kulislerinde, Erdoğan’ın kanunu bu Cuma, yani 10 Şubat tarihinde onaylayıp yayımlanmak üzere göndereceği tahmini öne çıkıyor.

Bu da referandumun 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılması anlamına geliyor.

18 maddelik, ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ geçen Perşembe (2 Şubat 2017) Cumhurbaşkanlığı’na gönderildi.

Cumhurbaşkanı’nın onay imzasını atmak için 15 günlük süresi var.

Erdoğan, kanunu hukukçularına inceletiyor. Devam eden, şekil bakımından yapılan bir inceleme. Yani teklifin TBMM’de kanunlaşması sürecinin mevzuata uygunluğu ve kanun metninin açık, anlaşılır olup olmadığı gibi noktaların incelenmesi.

Uzmanlar, nihai kararı halkın vereceği Anayasa değişikliği konusunda içeriğe dair bir tasarrufta bulunmanın; hukuken mümkün olsa da (kaldı ki bu noktada da tartışmalar var) meşruiyet bakımından tercih edilmeyeceğinin altını çiziyor.

Dolayısıyla, Cumhurbaşkanlığı makamının incelemesinin sadece biçime ilişkin olduğu, çalışmanın tamamlanmasının ardından kanunun onaylanacağı söyleniyor.

Depreşen deprem gündemi

Kuzey Ege’de art arda yaşanan sarsıntılar, ‘deprem gerçeği’ni yeniden gündeme taşıdı.

Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi ve çevresindeki zelzeleler, o bildik korku atmosferini nüks ettirdi.

Önce; bu kadarla geçmiş olsun…

Olsun ama 17 Ağustos 1999’daki o büyük Marmara depremi sonrası aylarca konuşup bir süre sonra unuttuklarımızı tekrar hatırlamamız gerekiyor.

Dersimize yeniden çalışmamız gerekiyor.

‘Deprem gerçeğiyle birlikte yaşamak’ başlıklı dersten söz ediyorum.

Bir yanda devletin, idarenin yapması gerekenler; diğer tarafta bizlerin, vatandaşın üzerine düşenler…

***

Başta Japonya olmak üzere, dünyada aktif fay hatlarının üzerindeki ülkelerin ‘deprem gerçeği’ ile nasıl yaşadıklarını konuşmuştuk hatırlıyor musunuz?

Alınan önlemleri, yapılanları ve kaçınılanları, insanların zelzeleler konusundaki bilinç ve bilgi seviyelerini…

Hepsini konuşmuştuk 99 depremi sonrası.

Sonra da gündemimizden düştü gitti. Unuttuk…

***

Hani evimizde, acil durum için bir ‘deprem çantamız’ olması gerekiyordu mesela, hatırlıyor musunuz?

Enkaz altında kalmamız halinde hayata tutunmamızı sağlayacak bir çanta…

Sizce bugün itibariyle kaç evde var acaba o çantadan?

Keza, binaların deprem güvenliği meselesi…

***

Biz böyleyiz malûm…

Yaşamadan öğrenmiyoruz.

Hatta yaşamak bile yetmiyor çoğunlukla. Yaşadıklarımızı da hızla unutup gidiyoruz. Acı tecrübelerin izleri silinip gidiyor. Unutuveriyoruz…

Çanakkale Ayvacık’daki sarsıntılar keşke biraz silkelese hepimizi.

Keşke vesile olsa hatırlamamıza.

Enkaz kaldırma ve yaraları sarmadaki başarılarımızla değil; aldığımız tedbirlerle ve doğal afeti kayıpsız atlatma performansımızla övünsek keşke.

Yazının devamı...

Sokağın gündemi

Yaklaşık iki haftadır izindeydim.

Ankara’da habercilik yapan bir gazeteci için ilginç bir durum ama bu süre içinde yıllık izni yarım bırakıp mesaiye dönmeyi gerektirecek seviyede bir gelişme yaşanmadı.

***

Ankara, İzmit, İstanbul ve Ayvalık’ta geçen izin döneminden izlenimlerim var sizlerle paylaşacağım.

Şehirler arası karayollarında geçirdiğim saatler ile başlayayım…

Yolların fiziki koşulları ile o yolları kullanan biz sürücülerin bilinç ve direksiyon başı performansı arasında dağlar kadar fark var.

Otobanlar, çevre yolları, bölünmüş yollar… Seyahat edenler açısından güvenli ve konforlu bir altyapı var.

Çok sayıda trafik kazasına rastladım yollarda.

Sürücülerin dikkatsizliği, saygısızlığı, hoyratlığı, hatta acımasızlığına bakınca şaşırmıyor insan maalesef. Neredeyse, “Bu kadarına şükretmek lâzım. Sürücüler bu hâldeyken bu kadar kaza az bile” desem yeridir.

***

İnsanların öncelikli gündem maddesi ekonomi.

Ve terör tehdidi tabii…

Ona geleceğim ama önce para pul mevzuları…

Herkes Dolar’ı takip ediyor. Sohbetlerde hep Dolar var… Düştü mü, çıktı mı, düşer mi, çıkar mı…

Parası olandan çok olmayan konuşuyor aslında.

Piyasada ciddi bir durgunluk var. Esnaf şikayetçi.

Parası olan ya bankaya yatırmış ya yastık altında tutmaya devam ediyor.

Gayrımenkul fiyatlarında ciddi oranda bir düşüş var.

Tatil beldelerinde, kentlerin kıymetli semtlerinde bile gözle görülür bir ucuzlama var gayrımenkulde. Özellikle konutta…

Konutta belli bölgelerde arz fazlası bile gözleniyor.

“Parası olan için tam alım zamanı” görüşünde herkes birleşiyor.

***

Ve terör…

Türkiye’nin Suriye topraklarında askeri operasyon yapmasını doğru bulanlar çoğunluğu oluşturuyor.

Şehirlerde patlayan bombaların yarattığı tedirginlik üst seviyede. İnsanların büyük kısmı kendini güvende hissetmiyor.

Yollarda polis ve jandarmanın sıkı denetimi var. Özellikle kent girişlerinde beton blokların ardına kurulmuş kontrol noktaları dikkat çekici.

Gece gündüz, 24 saat sürüyor güvenlik önlemleri.

Sadece trafik değil… Asayiş ekipleri de nöbette. Sivil polisler görev yapıyor birçok kontrol noktasında.

***

Gördüğüm kadarıyla, vatandaşın gündeminde, referandum tartışmaları, siyasi çekişmeler, iktidar ile muhalefet arasındaki gergin tartışmalar; ekonomi ve terör başlıklarının çok gerisinde yer alıyor.

Anayasa değişikliği için yapılacak halk oylaması konusunda tansiyon şimdilik düşük.

Sonuç ne çıkar tahminleri elbette yapılıyor ama çoğunluğun bu noktadaki önceliği asıl ne biliyor musunuz?

Evetçiler hayırcılar şeklinde bir kamplaşma, bir ayrışma olmasın istiyor insanlar.

Bağırış çağırış, kavga gürültü olmasın…

Sakince, olgunluk içinde, kırıp dökmeden yaşansın referandum süreci. Ve sonrası tabii… Sonuç ne çıkarsa çıksın.

Yazının devamı...

Sadece bir terörist yakalanmadı

Gündemin en sıcak başlığı ve öne çıkan ismi malum…

İstanbul’da yılbaşı gecesini kana bulayan, Ortaköy saldırısını yapan terörist yakalandı.

***

39 kişiyi öldüren teröristin kimliği olayın ertesi günü istihbarat ve güvenlik birimleri tarafından netleştirilmişti.

Ebu Muhammed El Horasani kod adlı terörist in Özbekistan doğumlu Abdülkadir Masharipov olduğu bilgisi, bir süre kamuoyu ile paylaşılmamış, o günler boyunca da hem olaya hem de saldırganın kimliğine dair birçok spekülasyon yapılmıştı.

Dün itibariyle kesinleşti ki, ilk günlerde konuşulanların, yazılanların büyük bölümü gerçeği yansıtmıyordu.

DAEŞ ağı ortaya çıkartıldı

Benzer olaylarda yaşanan süreç, Ortaköy katliamı soruşturmasında tersine gelişti.

Şöyle ki…

Genelde bağlantıları, ilişkide olduğu kişi ya da odaklar, fail yakalandıktan sonra, yani sorgulandığında tespit edilir.

Bu olayda ise içinde yer aldığı örgütsel ağ, ilişkileri, bağlantıları, temas noktaları; teröristin yakalanmasına kadar geçen zaman içinde belirlendi.

Van’dan İstanbul’a, Konya’dan Kayseri’ye kadar birçok ili kapsayan DAEŞ networkü (ağı) ortaya çıkartıldı ve failin çevresindeki çember böylece daraltıldı.

Tabiri caiz ise dokunduğu her nokta, temas ettiği her kişi; 1 Ocak itibariyle başlatılan soruşturma kapsamında, teröristin yakalanması için yapılan operasyonlarda ele geçirildi.

Bu süreçte, 200’den fazla kişiden oluşan bir ağ deşifre oldu. Söz konusu örgüt ağının içinde örgüt üyelerinin yanı sıra yardım / yataklık yapan destek unsurları da var.

Bu durum, DAEŞ’in Türkiye’deki kurulu düzeninin çökertilmesi anlamına geliyor ve en az katliam failinin yakalanması kadar önemli bir gelişme. Hatta belki ondan bile önemli…

Yakalanan katil bundan sonra ekstra hiçbir bilgi vermese bile, bağlantıları konusunda birçok gerçeğin zaten ortaya çıkarılmış olduğunu söylemek mümkün.

İki defa son anda kaçmıştı

Abdülkadir Masharipov, ele geçirildiği ana kadar geçen 17 gün içinde iki defa polisin elinden son anda kurtulmuştu.

İlki, malum, olayın ardından Ortaköy’den firarı…

İkincisi ise katliamın 48 saat sonrasında… Bakırköy’de rutin yol kontrolü sırasında durdurulan bir otomobilin arka koltuğundayken, trafik polislerinden biri tarafından tanınıp kimlik sorulması üzerine araçtaki iki kişiyle birlikte kaçması. Takip eden ekip otosuna araçtan ateş açılmış ve katliamı yapan kişi nihayetinde kaçmayı başarmıştı.

Ev, örgütün transit üssü

İstanbul Valisi Vasip Şahin, Esenyurt’taki apartman dairesinde, Ortaköy katliamının failiyle birlikte yakalanan yabancı uyruklu kişiler hakkında da bilgi verdi, biliyorsunuz.

Evde hem bu kişilerin de yakalanması hem de 197 bin Amerikan Doları nakit para bulunması, bu dairenin örgütün İstanbul’daki buluşma ve dağılma noktalarından olduğunun kanıtı olarak değerlendiriliyor.

Evin, dünyanın farklı ülkelerinden gelip Suriye’ye gidecek olan örgüt üyelerinin İstanbul’daki geçiş üssü, transfer merkezi olduğu yorumu yapılıyor.

Yazının devamı...

Tarihi oturumları yöneten isim anlatıyor

“O oturumlar, Parlamento’nun tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biriydi. Türkiye bir makas değişikliğine gidiyor. Bu zorlu süreci yönetmek kolay değildi ama aynı zamanda bir onurdur.”

Bu sözler Ahmet Aydın’a ait.

Anayasa değişikliği teklifinin ilk tur görüşmelerinde oturumları yöneten Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanvekili Ahmet Aydın’a…

***

Ak Partili Ahmet Aydın’a, 18 maddelik Anayasa teklifinin görüşülmesi sırasında yaşadıklarını sordum dün.

Aydın’ın unutamadığı an, kürsüden gelen bir bakış olmuş…

- Bir milletvekili, konuşma süresi bitince, döndü bana öyle bir bakış attı ki; “Bu bakışa bir dakika daha süre verilir” dedim ben de. Necati Yılmaz’dı sanırım, CHP Ankara Milletvekili. Böyle geriye dönüp, öyle sevimli, sempatik bir bakış fırlattı ki… O bakışa bir değil, beş dakika bile süre verilirdi.

***

Süreç için yapılan ‘yangından mal kaçırır gibi’ eleştirilerine şu cevabı veriyor Aydın:

- O eleştirilere katılmıyorum. İç tüzüğün el verdiği şekilde davrandık. Hatta, ben mesela normal şartlarda süre uzatımı hiç uygulamıyorum ama bu Anayasa değişikliği önemli… Konuşmalarını tamamlayamayanlara süre uzatımları yaptım. Daha geniş davrandık. Sataşmalar, usul tartışmaları gibi noktalarda da ısrarcı olduklarında bunlar için de söz verdik. Müzakereler bence son derece iyi yürütüldü. Herkes söyleyeceğini söyledi.

***

Ak Parti milletvekillerinin oylarını göstererek kullanmasından doğan açık oy tartışmasını da sordum Meclis Başkanvekili’ne. Aydın geçmişten bir örnekle cevap verdi:

- Geçmiş dönemlerde yapılan bir Anayasa değişikliğinde, Başkanvekili Kamer Genç… Yine bu tür itirazlar olmuş. Tutanaklara baktım, Kamer Genç, “Bu kişinin bileceği bir şey, ben ne yapabilirim ki” diyor. Ben de şöyle düşünüyorum… Bu gizlilik bir haktır milletvekili için. Özgür iradesini kullanması için… Milletvekili kendi isteğiyle bu hakkından vazgeçiyorsa ve bunu bir baskı sonucu yapmıyorsa kim ne diyebilir ki?

- Baskı iddiaları var ama…

- Yok, yok… Şu zamana kadarki en usule uygun oylamalar oldu bunlar. Çok düzenli ve usulüne uygun oldu.

***

Ve tansiyonun tavan yaptığı anlar… Genel Kurul Salonu’ndaki kavgalar…

- Kürsü işgaliyle başladı. Orada milletvekilleri kürsüye gelirken ben “Burası bir tiyatro sahnesi değil, Meclis’in kürsüsü milletin kürsüsüdür ve bu kürsünün işgal edilmemesi lâzım” dedim. “Sizin de demokrasi anlayışınızın bu olmaması gerekir” dedim.

Bu, aradan önceydi ve o dakikalarda kavga yoktu. Belki gelip bir iki dakika kalıp gitselerdi, bu güzel bir pasif direniş sayılabilirdi mesela. Ama uzatınca kürsü işgalini, arada birbirlerine girdiler. Kavganın nedeni de, fitili ateşleyen de kürsünün işgal edilmesi oldu. Ve planlıydı bu, belliydi… Bir davet üzerine bütün CHP’liler ayağa kalkarak alkışlarla geldiler, kürsüyü çevrelediler. Hiç hoş olmadı tabii… Bu ısırmalar, saksılar, vurmalar, kırmalar… Bunlar seviyesiz hareketler. Meclis’e de yakışmıyor. Daha sonraki oturumlarda gündeme getirilmesi de bence çok doğru değil. Artık bir yerde bunları geride bırakıp bu milletin hak ettiği şekilde davranmamız gerekiyor.

***

Ülkenin terör ve ekonomi başlıklarındaki sıkıntılı gündemi ve OHAL koşullarında Anayasa yapılmasının yanlış olduğu eleştirilerine de şu cevabı verdi Ahmet Aydın:

--- Bu tartışmalar, Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca yaşanmış ama son zamanlarda artık herkesin konuştuğu konular bunlar. Yani yeni çıkmış, alelacele gündeme getirilmiş bir konu değil. Ve bu tartışmalar olgunlaşmış aslında. Bu konuyla ilgili Türkiye’de herkes safını netleştirmiş durumda. Kimisi sloganik bir karşı duruş gösteriyor, içeriğine bakmadan. Mesela Parlamento yok sayılıyor diyenler var. Aslında benim kanaatim şudur: Şu anki sistemde Cumhurbaşkanı daha güçlü. Çünkü mevcut sistemde hem yürütme tekelinde, bakın istediği zaman Bakanlar Kurulu’nu topluyor Cumhurbaşkanı, hem de yasama tekelinde şu anda. Getirdiğimiz sistemde yasama, Meclis çok daha güçlü bir hâle gelecek.

***

Son bir not…

Henüz netleşmiş değil ama yarın (Çarşamba) başlayacak olan ikinci tur oylamada, oturumu ya yine Ahmet Aydın yönetecek ya da Ayşenur Bahçekapılı.

Yazının devamı...

Bilmem, anlatabilecek miyim?

Tarih 22 Haziran 2016...

Yer İstanbul.

Türkiye’nin büyük holdinglerinden biri, ihtiyacı olan bilgisayar ana sunucusu (server) için piyasa araştırması yapıyor, üretici firmalardan fiyat teklifleri topluyor.

Alınacak donanımın fiyatı yaklaşık 100 bin ABD Doları.

Holding, ödemeyi TL cinsinden ve 180 gün vadeyle yapacak. Yani 6 ay sonra...

***

Bilişim teknolojisinde dünyanın önde gelen markalarından biri, yazılı teklifini iletiyor.

Gelen teklif mektubunda, 100 bin Dolar lık ürünün fiyatı Türk Lirası cinsinden 350 bin TL olarak yazıyor.

Şirketin alımı yapacak olan ve teklifleri toplayan biriminin yetkilisi rakamı görünce şaşırıyor ve bir hata olduğunu düşünerek muhatabını arıyor.

O gün, 1 ABD Doları 2,90 TL civarında...

Şirket yetkilisi, teklif aldıkları firmanın sorumlusuna Dolar kurunu hatırlatıp, hesaplamada bir yanlışlık olduğunu söylüyor.

100 bin Dolar lık sunucunun TL karşılığı olarak neden 290 bin TL değil de, 350 bin TL yazıldığını soruyor.

***

Yabancı bilişim firmasının Türkiye mümessilinin verdiği yanıt şu oluyor:

“Doğru, kur bugün 2,90 ama siz alımı 180 gün vadeyle yapıyorsunuz. Yani sözleşmeyi bugün imzalasak, ödeme tarihi 22 Aralık 2016. Merkezden bize, o tarih için Doları 3 buçuk Lira’dan hesaplamamız söylendi. Bu yüzden de TL cinsinden teklifimizi 350 bin olarak verdik.”

***

Holding bu koşullarda alımdan vazgeçiyor ama mevzu bu değil.

Mevzu, Haziran 2016’da; 1 ABD Doları 2,90 TL seviyesindeyken, altı ay sonrası için öngörülen Dolar kuru. Aralık sonu için hesaplamanın 3,50’den yapılması.

Merkez Bankası’nın internet sitesinden baktım, 22 Aralık 2016 tarihinde Dolar kuru ne biliyor musunuz?

Evet...

Tam 3,50 !

***

Olayın yaşandığı tarih tekrar ediyorum Haziran sonu...

Yani bu ülkede daha 15 Temmuz darbe girişimi yaşanmamış, henüz Suriye topraklarında askeri operasyon başlamamış, Rusya ile ilişkiler bugünkü durumuna gelmemiş, ABD seçimleri yapılmamış vs, vs...

Ama durum bu.

Tam 6 ay sonrası için yapılan Dolar TL kuru tahmini tam olarak tutuyor.

***

Bu arada unutmadan...

Muhtemelen tahmin etmişsinizdir ama...

Sözünü ettiğim, bilişim sektörünün dünyaca ünlü o markası, bir Amerikan şirketi !

***

Tabii şimdi soru şu:

O şirketten bir Haziran 2017, bir de Aralık 2017 için iki teklif daha alınsa...

Acaba 6 ay ve bir yıl sonrası için hesaplamayı hangi rakamlardan yapacaklar?

Yazının devamı...

Meclis’te gergin Anayasa mesaisi

18 maddelik Anayasa değişik teklifi Meclis Genel Kurulu’na geldi.

Böylece, teklifin görüşüldüğü komisyon salonundaki gerginlik de genel kurula taşınmış oldu.

Kapalı oy tartışması

Ana muhalefet CHP, Anayasa değişiklik teklifi üzerindeki yapılacak görüşmelerin tümünün Meclis TV’den canlı yayınlanmasını istiyor.

Aynı CHP, teklif üzerindeki oylamanın kapalı yapılması konusunda ısrarlı. Aslında partilerin grup kararı da alamadığı o oylama zaten kapalı yapılır ama iktidar kulislerindeki havaya bakılırsa, Ak Partili milletvekilleri oy kullanma kabinine girmeden yani oylarını göstererek kullanacaklar.

Ak Partililer, oylama kapalı ama isteyen, tercih eden oy pusulasını, kabine girmeden, gözler önünde de zarfa koyabilir diyorlar.

CHP de işte bu noktaya tepki gösteriyor ve oylamanın kapalı yapılması için çalışıyor.

Teklif Anayasa’ya aykırı iddiası

Ancak CHP, bütün bunların ötesinde asıl, Anayasa değişiklik teklifinin genel kurulda oylanmaması ve komisyona iade edilmesi gerektiğini savunuyor.

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Anayasa’nın ilk dört maddesini hatırlatıyor ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek maddeler itibariyle, genel kurul gündemine gelen teklifin zaten peşinen Anayasa’ya aykırı olduğunu söylüyor.

Hedef 2 haftada bitirmek

MHP’nin desteğini de alan Ak Parti ise Anayasa değişiklik teklifi üzerindeki görüşmelerin azami 2 haftada tamamlamayı hedefliyor. Yani teklifin, Ocak ayının son haftasında genel kurulda milletvekillerinin oyuna sunulmasını.

Tabii asıl hedef, bu oylamada 330’un üzerinde ‘evet’ oyuna ulaşmak.

OHAL şartlarında Anayasa değişir mi?

Ak Parti ile MHP’nin üzerinde anlaşarak Meclis’e getirdiği Anayasa değişiklik teklifine karşı çıkanların temel itiraz noktalarının başında OHAL geliyor.

“Olağanüstü Hal koşullarında Anayasa değişikliği yapılması, OHAL devam ederken referanduma gidilmesi demokrasi ile bağdaşmaz” görüşüne yanıt, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Cevdet Yılmaz’dan geldi.

Yılmaz, “Geçmişteki OHAL uygulamaları olsa bu görüşe katılabiliriz ama bugün süren OHAL, geçmiş OHAL’lerden çok farklı” diyor.

Cevdet Yılmaz, 15 Temmuz sonrası ilan edilen OHAL’in insanların günlük yaşamında herhangi bir kısıtlamaya yol açmadığını, uygulamanın vatandaşı değil devleti hedef aldığını söylüyor.

Yılmaz, “Geçmiş örnekler gibi halkın hayatını etkileyen bir OHAL uygulaması olsa haklısınız ama mevcut durumun, Anayasa değişikliği ve bu konuda bir referandumun yapılmasına herhangi olumsuz bir etkisi olacağını sanmıyorum” diyor.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.