Onay 10 Şubat, referandum 16 Nisan
.
Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nden gelecek haber bekleniyor.
Beklenen; ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından onaylandığı ve Resmi Gazete’de yayımlanmak üzere Başbakanlığa gönderildiği açıklaması.
Kanunun onaylanacağına şüphe yok.
Merak konusu olan tarih. Yani onay ve Resmi Gazete’de yayımlanma tarihi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onay tarihi, Anayasa referandumunun yapılacağı tarihi de belirleyecek.
Ankara kulislerinde, Erdoğan’ın kanunu bu Cuma, yani 10 Şubat tarihinde onaylayıp yayımlanmak üzere göndereceği tahmini öne çıkıyor.
Bu da referandumun 16 Nisan 2017 Pazar günü yapılması anlamına geliyor.
18 maddelik, ‘Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’ geçen Perşembe (2 Şubat 2017) Cumhurbaşkanlığı’na gönderildi.
Cumhurbaşkanı’nın onay imzasını atmak için 15 günlük süresi var.
Erdoğan, kanunu hukukçularına inceletiyor. Devam eden, şekil bakımından yapılan bir inceleme. Yani teklifin TBMM’de kanunlaşması sürecinin mevzuata uygunluğu ve kanun metninin açık, anlaşılır olup olmadığı gibi noktaların incelenmesi.
Uzmanlar, nihai kararı halkın vereceği Anayasa değişikliği konusunda içeriğe dair bir tasarrufta bulunmanın; hukuken mümkün olsa da (kaldı ki bu noktada da tartışmalar var) meşruiyet bakımından tercih edilmeyeceğinin altını çiziyor.
Dolayısıyla, Cumhurbaşkanlığı makamının incelemesinin sadece biçime ilişkin olduğu, çalışmanın tamamlanmasının ardından kanunun onaylanacağı söyleniyor.
Depreşen deprem gündemi
Kuzey Ege’de art arda yaşanan sarsıntılar, ‘deprem gerçeği’ni yeniden gündeme taşıdı.
Çanakkale’nin Ayvacık ilçesi ve çevresindeki zelzeleler, o bildik korku atmosferini nüks ettirdi.
Önce; bu kadarla geçmiş olsun…
Olsun ama 17 Ağustos 1999’daki o büyük Marmara depremi sonrası aylarca konuşup bir süre sonra unuttuklarımızı tekrar hatırlamamız gerekiyor.
Dersimize yeniden çalışmamız gerekiyor.
‘Deprem gerçeğiyle birlikte yaşamak’ başlıklı dersten söz ediyorum.
Bir yanda devletin, idarenin yapması gerekenler; diğer tarafta bizlerin, vatandaşın üzerine düşenler…
***
Başta Japonya olmak üzere, dünyada aktif fay hatlarının üzerindeki ülkelerin ‘deprem gerçeği’ ile nasıl yaşadıklarını konuşmuştuk hatırlıyor musunuz?
Alınan önlemleri, yapılanları ve kaçınılanları, insanların zelzeleler konusundaki bilinç ve bilgi seviyelerini…
Hepsini konuşmuştuk 99 depremi sonrası.
Sonra da gündemimizden düştü gitti. Unuttuk…
***
Hani evimizde, acil durum için bir ‘deprem çantamız’ olması gerekiyordu mesela, hatırlıyor musunuz?
Enkaz altında kalmamız halinde hayata tutunmamızı sağlayacak bir çanta…
Sizce bugün itibariyle kaç evde var acaba o çantadan?
Keza, binaların deprem güvenliği meselesi…
***
Biz böyleyiz malûm…
Yaşamadan öğrenmiyoruz.
Hatta yaşamak bile yetmiyor çoğunlukla. Yaşadıklarımızı da hızla unutup gidiyoruz. Acı tecrübelerin izleri silinip gidiyor. Unutuveriyoruz…
Çanakkale Ayvacık’daki sarsıntılar keşke biraz silkelese hepimizi.
Keşke vesile olsa hatırlamamıza.
Enkaz kaldırma ve yaraları sarmadaki başarılarımızla değil; aldığımız tedbirlerle ve doğal afeti kayıpsız atlatma performansımızla övünsek keşke.