Tercih
.
Brunson gitti, kavga bitti mi?
Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Türkiye ilişkilerinde güncel soru bu?
Bu sorunun yanıtı, kocaman bir “Tabii ki hayır.”
Çünkü…
İki ülke arasındaki sorunların bir rahibin serbest kalmasından ibaret olmadığını hepimiz biliyoruz.
Ama daha önemli bir nokta var…
İki ülke arasındaki ilişkiler de, Ankara Washington DC hattından ibaret değil.
***
Bugünü okuyabilmek için en azından - 14 sene öncesine dönmek gerekiyor.
2004 yılında, ABD’de bir kitap yayımlandı: The Choice. Yani “Tercih”.
Net ve kritik soru, kitabın kapağında yer alıyordu: Global Domination or Global Leadership? Yani “Küresel hakimiyet mi, küresel liderlik mi?”
Zbigniew Brzezinski, Tercih (The Choice, 2004) adlı kitabında ABD’nin önündeki iki seçeneği bu netlikte adlandırmıştı.
( 70’li yıllarda dönemin ABD Başkanı Jimmy Carter’ın ulusal güvenlik danışmanlığını da yapan ünlü stratejist Brzezinski geçen yıl Mayıs ayında, 89 yaşındayken öldü. )
***
Car ter’ın, eski danışmanının kitabı hakkındaki kısa yorumu bile çok şey ifade ediyor:
“ Hiç kimse gücün ve ilkelerin karşılıklı bağ ımlılığını Zbigniew Brzezinski’ den daha iyi anlayamaz. ‘ Tercih ’ , şu andaki jeopolitik durumu gösteren tartışmasız bir yol haritası ve Amerika’ nın gelecekte barışı ve istikrarı sağlamak maksadıyla nasıl davranması gerektiğine dair bir rehber. “
Jimmy Carter’ın sözünü ettiği, “ABD’nin barışı ve istikrarı sağlamak maksadıyla” attığı adımların özellikle Ortadoğu’da doğurduğu sonuçlar on yıllardır ortada.
***
Dönelim ‘Tercih’e…
ABD yukarıdaki iki seçenekten birini ‘ tercih ’ edecekti; ikincisini seçti. Yani küresel liderliği…
Bu ‘tercih’in ilk sebebi, küresel hakimiyet hedefinin yüksek maliyeti ve sürdürülebilir olmamasıydı.
Küresel hakimiyetin tesisi, dünyanın kendisine çok uzak olan - farklı bölgelerinde ‘bizzat’ bulunmak ve uzun süre kalmakla mümkündü. ABD, bu yöntemin faturasının (her manada) ne kadar ağır olduğunu yaşayarak öğrendi.
Küresel liderliğin küresel hakimiyetten çok önemli, temel bir farkı vardı. O fark, u zak coğrafyalarda ‘taşeron kullanmak ’ formülü ydü…
Washington DC yönetimleri için bu yöntem, diğerine göre daha az riskli ve daha akılcıydı.
Ve tabii satranç tahtasında daha fazla ve daha çeşitli hamle ler yapma imkanı demek…
***
Dedik ya… ABD ile Türkiye arasındaki ilişkileri, Washington DC’nin küresel ve Türkiye’nin içinde yer aldığı bölgeye dair ana planından bağımsız düşünmek mümkün değil.
Türkiye ile ilişkileri; ABD’nin İran dosyası da şekillendirir, Irak projeksiyonu da… Çin politikası da belirler, Suriye’ye dair planlamaları da…
Nitekim öyle de oluyor. (Şu dönemde özellikle de Suriye satrancına kafa yormak, dikkat kesilmek gerek.)
O yüzdendir ki; Türkiye de ABD ile ilişkilerine sadece ‘ikili’ boyutta bakamaz, bakmamalıdır.
Resmi açıklamalarda ilişkilerden bahsedilirken sıklıkla karşımıza çıkan, ‘çok taraflı, bölgesel ve ikili’ sözcükleri, öyle sıradan lâflar değildir. Olmamalıdır.