Şampiy10
Magazin
Gündem

Adı sosyal medya ama...

Vatan Şaşmaz cinayeti bir kez daha gösterdi ki, ‘sosyal medya’ adıyla dönen dünyadaki yoz dehlizler tahmin edilenden daha uzun, daha derin.

***

İletişim çağında, çağın iletişim aracı sosyal medya.

Bir taraftan;

Ülkelerini, dünyayı yöneten liderlerin kullandığı,

Bırakın yazılı basını, televizyon haberciliğinin bile pabucunu dama atacak boyutta ‘canlı’ bir mecra...

Yani iyi, faydalı bir icat.

Fakat diğer yandan;

Manipülasyonun, dezenformasyonun, algı operasyonlarının, haysiyet cellatlığının en etkin alanı.

Sosyal medya global yozlaşmanın, küresel çürümenin en somut gözlenebildiği ortam.

Sahte isimlerle açılan hesaplar üzerinden yürütülen linç kampanyaları, hedef göstermeler, hakaret, küfür, tehdit, taciz, sapkınlıklar...

İnsan denen varlığın ne denli pervasız, ne kadar acımasız, ne derece hoyrat, ne ölçüde tehlikeli olabileceğini en net, en çarpıcı şekilde görebiliyorsunuz sosyal medyada.

Tabii aynı insanın ne kadar kaypak, korkak; çifte standartlı davranan bir canlı olduğunu da.

***

Dünyadaki hemen hemen bütün istihbarat teşkilatlarının en önemli bilgi kaynağı sosyal medya.

Açık istihbarat...

Herkes gönüllü veriyor bilgilerini.

Yaşam alanlarımız, yediğimiz içtiğimiz, aile, eş - dost...

Gittiğimiz yerlerin koordinatlarını yayınlıyoruz. Güzergâh veriyoruz.

Kimlerle görüştüğümüzü, sevdiklerimizi, haz etmediklerimizi ilan ediyoruz.

Saniyesi saniyesine canlı yayınlıyoruz hayatımızı. Hepsi, her şey kalıyor internetin sonsuz arşivinde. İnternet unutmuyor. Bilgiler, kayıtlar silinmiyor. İstihbaratçılar da bu sayede, herhangi bir insanın ilişkiler ağını, dostunu düşmanını zahmetsizce tespit ve takip edebiliyor.

***

Sosyal medya, insanın iki güdüsüne doğrudan temas ediyor.

Bir, teşhircilik.

İki, röntgencilik.

Takip etme edilme sistemi üzerine kurulu yapı, insan egosunu şişirdikçe şişiriyor.

Misal şu ‘selfie’ işi. Özçekim yani...

Temelinde narsizm var.

Herkes kendine aşık.

Ve herkes mükemmel.

Herkes kendini mükemmel görüyor ama sadece kendini...

O ‘mükemmel’, kendi dışındaki insanların birkaç istisna dışında - tümünü beş para etmez buluyor. Toplumu eleştiriyor, yargılıyor, mahkum ediyor, aşağılıyor.

O toplumun kendisi gibi ‘ben merkezci’ bireylerden müteşekkil olduğu gerçeğini aklının ucundan dahi geçirmeden...

***

Günlük yaşamda ‘asosyal’ olarak nitelenebilecek insanlar, ‘sosyal’ medyada yaşıyorlar. Orada var oluyorlar. Daha doğrusu orada var, orada mühim hissediyorlar kendilerini.

Ve nihayet her şeyi hak görüyor bazıları kendine.

Yaşamın doğal akışı içinde karşılaşma, tanışma, konuşma imkanı bulamayacağı kişilerle doğrudan temas kurma şansı veriyor sosyal medya insanlara.

‘Özçekim’den, ‘özgüven’e bu yoldan geliniyor işte.

Özgüven patlamasına... Cehaletin patlattığı özgüvene.

Yazının devamı...

Okuyun ve rahatsız olun

Bugün itibariyle tatile çıkanlardansanız eğer, okuyun şimdi...

10 gün dinleneceksiniz...

Bayram tatilinde huzur hayal ediyorsunuz...

Aile üyelerinizle, sevdiklerinizle bir arada mutlu olmak bütün istediğiniz.

Olamayabilirsiniz!

***

Kurban Bayramı bayram olmaktan çıkabilir biliyorsunuz değil mi?

Siz bir kurbana dönüşebilirsiniz karayollarında.

***

Ölebilirsiniz yollarda!

Siz ya da eşiniz, göçüp gidebilirsiniz bu dünyadan.

Ya da evladınızı kaybedebilirsiniz bir trafik kazasında.

Veya annesiz, babasız kalabilirsiniz.

***

Altınızdaki otomobil çok kaliteli, son model olabilir.

Dünyanın en güvenli araçlarından biriyle seyahat ediyor olabilirsiniz.

Bu sayede ölümden kurtulabilirsiniz belki.

Şanslıysanız hayatta kalabilirsiniz ama kim bilir; belki de ağır yaralanıp ömrünüzün geri kalan kısmını yatağa ya da tekerlekli sandalyeye mahkum şekilde geçirebilirsiniz.

***

Direksiyondakiler...

Ayaklarınızın altında hayatınız; biliyorsunuz değil mi?

Bir pedala biraz fazla yüklenmeye bakıyor her şey.

Karayolu, kara haber demek biraz da bu ülkede.

Özellikle böyle günlerde. Bayramlarda...

***

İlgili kurumlar, yetkililer özel önlemler alıyor.

Polis her yerde olacak. Radar ile hız kontrolleri vs...

Siz benden daha iyi biliyorsunuz ki; kim ne önlem alırsa alsın iş sizde bitiyor.

Alkollü ya da uykusuzsanız o direksiyonun başında mesela...

Ölürsünüz!

Ya da öldürürsünüz!

Katil olmanız birkaç saniye sürer biliyor musunuz?

Ya da bir cesede dönüşmeniz.

Göz açıp kapayıncaya kadar.

***

Haberlerde izlediğiniz sahneler var ya hani...

Hurdaya dönmüş araçların içinde sıkışıp kalmış insanlar...

Onlardan biri olup çaresizce yardım bekleyenin siz olmanız an meselesi.

Vücutları parçalanmış kazazedeler var ya ekranlarda izlediğiniz...

Bu defa sizin bir uzvunuz kopabilir bir trafik kazası sonucu.

***

Dikkat etmezseniz ölürsünüz!

Bunu aklınızdan çıkarmayın.

Ö-lür-sü-nüz.

Ya da öldürürsünüz.

***

Ne kadar iyi şoför olursanız olun; sadece birkaç saniye içinde hayatınız kararabilir.

Unutmayın.

***

Bayram tatilinde böyle yazı mı olur demeyin.

Bayram olabilmesi, tatil olabilmesi için asıl böyle olur yazı.

Rahatsız olun istiyorum okuduklarınızdan.

İrkilin, huzursuz olun istiyorum.

***

Rahatsız olun ki, ölmeyin, öldürmeyin...

Yol boyu tedirgin olun ki, sonunda mutlu olun, mutlu edin...

Haydi iyi bayramlar...

Yazının devamı...

‘Bedeli ne olursa olsun PYD’ye müdahale ederiz’

PYD’nin Afrin üzerinden Akdeniz’e açılmak istediğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Biz bu konuda tavrımızın ne olduğunu her zaman açıkça söyledik. Türkiye olarak, Suriye’nin kuzeyinde Akdeniz’e açılacak bir terör koridoruna müsaade etmeyiz. Bedeli ne olursa olsun, gereken müdahaleyi yaparız. Oralarda terörün baskın çıkma ihtimali olursa, gözümüzü karartırız” dedi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Ürdün ziyaretinden dönerken uçakta gazetecilerin sorularını yanıtladı. Erdoğan, İran’la PKK’ya karşı ortak harekat ve Afrin’e yönelik olası operasyonla ilgili çarpıcı mesajlar verdi.

- Amman’a hareketinizden önce basın toplantısında, terörle mücadele konusunda Türkiye’nin İran’la olası işbirliğine işaret ettiniz. Bunun çerçevesi ve derinliği ne olabilir. Rusya’dan destek, yardım alınması söz konusu mu? Ayrıca, Türkiye’nin tüm itirazlarına rağmen örgütlere silah veren müttefikleri karşı hamle yaparlarsa bunun sonuçları ne olur?

Terörle ortak mücadele, İran Genelkurmay Başkanı Bakıri’nin ziyareti esnasında konuşuldu. Suriye’deki çatışmasızlık bölgelerini, ayrıca oralarda İran’ın pozisyonunun ne olacağını konuşma imkanımız oldu. Bizim için Suriye’de halihazırda bir Afrin konusu var. Afrin, aslında PYD’nin şu anda Akdeniz’e açılma projesidir. Biz bu konuda tavrımızın ne olduğunu her zaman açıkça söyledik: Türkiye olarak, Suriye’nin kuzeyinde Akdeniz’e açılacak bir terör koridoruna müsaade etmeyiz. Bedeli ne olursa olsun, gereken müdahaleyi yaparız. Hatırlayın, Fırat Kalkanı Harekatı bunun için yapılmıştır. Cerablus, Rai, o bölgede Bab’a indiğimiz zaman, 2 bin kilometre karelik bir alan. Aslında orayı tamamen buradan ayırma projesidir. Fırat Kalkanı harekatıyla bu başarılmıştır. Bu bitti mi, bitmedi. Şimdi Afrin konusu. Afrin konusunda da kararlılığımız aynıdır. Şu anda planladığımız gibi yürüyor. Bitti mi o da bitmedi. Ne var şimdi? İdlib var. İdlib konusunda da görüşmelerimiz, müzakerelerimiz devam ediyor. Kararlılığımız da planlarımız da belirlendiği şekilde yürüyor. Detayına girmeyeceğim. Bu olumlu gelişmelerle, olumsuz bazı hesaplar peşinde olanların oyunu da şu anda inşallah bozulmuş durumda.

‘Bizimle hareket eden Kürtler var’

- Afrin’de planladığımız şey nedir?

Bizim için önemli olan şey, oralarda teröre müsaade etmemektir. Afrin’de Türkiye’ye müzahir olan Kürtler var, PYD ile beraber olan Kürtler de var. Aslında Kürt ifadesini kullanırken üzülüyorum. Niye? Zira bizim Kürt kardeşlerimizle herhangi bir meselemiz yok. Nitekim ülkemde benim, bizimle beraber, bizlerle hemhal olan Kürt kardeşlerim var. Kürtleri tamamen PKK safında gibi görmeyi nasıl doğru bulmuyorsak, aynı şey Afrin’deki durum için de geçerli. Orada terörle arasına mesafe koyan, bizimle beraber hareket eden Kürt kardeşlerimiz de var. Bizlerle beraber hareket edebilecek aşiretler var. Oralarda terörün baskın çıkma ihtimali olursa, gözümüzü karartırız. Bunun böyle bilinmesi lazım. Afrin o bakımdan çok önemli bir bölge. Bir taraftan Hatay Türkiye sınırları öbür taraftan İdlib’e geçiş. Bu bakımdan çok çok önemli. Bizim buralarda en ufak bir esnememiz söz konusu olamaz. Bunları birinci derecede Rusya ile görüştüğümüz gibi, İran’la da etraflıca görüştük. İran Genelkurmay Başkanının ziyaretinde, şahsımın yanı sıra, MİT ve Genelkurmay da görüştü. Önümüzdeki süreçte de, Dışişleri bakanımız, hakeza istihbarat vb. kanallar aracılığıyla, karşılıklı gidiş gelişlerle bu konlar üzerinde hassasiyetle durmaya devam edeceğiz.

‘Onların yanlışları bizi iş sahibi yaptı’

- PYD’ye 70 uçaksavar verildiğinden, hatta namluların Türkiye’ye çevrildiğinden söz ediliyor. Önümüzdeki günlerde ABD Savunma Bakanı gelecek... Türkiye bu gelişmeler karşısında ne yapacak? Kandil ve Sincar’da İran’la ortak operasyon mu söz konusu?

ABD’nin Irak sınırından geçerek kuzey Suriye’ye silah sevkiyatı yaptığı biliniyor. Yapılan sevkiyat belki 1000 TIR’ı geçti. Bunların içinde tam olarak neler var? Zırhlı araç, bol miktarda mühimmat vesaire var, ama detay bilmiyoruz. ABD’liler bize, ‘Bütün bu zırhlı araçların hepsinin seri numaraları bizde mevcut. Biz Rakka operasyonunu bittikten sonra bunları tekrar geri alacağız’ diyorlar. Ama ben G20’de Trump’a , o generallere, hepsine şunu söyledim: Bakın, sizin bu söylediğinizi bize Kuzey Irak için de söylemişlerdi. Kuzey Irak’ta da yine aynı şekilde vermiştiniz. Verdiğiniz zaman, ‘Bunların seri numaraları var, harekat bittikten sonra biz bunları geri alacağız’ demiştiniz. Ama bakın, şu anda kuzey Irak’taki PKK’dan şuradan buradan bizim elimize geçen silahlarda biz ABD’yi görüyoruz, Rusya’yı görüyoruz. Yarın burada da aynı şey olacak. Bize bunları anlatmayın. ‘Siz bu tür şeyleri bizlere parasıyla vermiyorsunuz, ama bunlara bedava veriyorsunuz’ dedim. Maalesef şu anda tablo bu, bize düşen tabii ki bunları anlatmaya devam etmektir. Ama onların yaptıkları yanlışlıklar, bizim de artık belli yerlerde işimizi öğrenmeye başlamamıza vesile oldu. Neticede hakikaten bizi iş sahibi, bilgi sahibi yaptılar. Ürün noktasında da üretme kabiliyetine kavuşmamızı sağladılar.

- Bir de operasyon ihtimali var mı diye sormuştuk; Kandil ve Sincar’da PKK’ya karşı İran’la ortak operasyon söz konusu olabilir mi?

Şu anda PJAK olayı İran’ı rahatsız ediyor. Her ne kadar İran’la uyum noktasında bazı sıkıntılar olsa da, şu anda onlar da bir dayanışma içerisinde, ‘Teröre karşı mücadeleyi beraber verelim’ diyorlar. Bu Kandil’de de olur, Sincar’da da olur. Sincar’da derken Haşdi Şabi’yi ima ediyorlar. Görüşmeler sürüyor. Dışişleri, istihbarat, yetkililerimiz görüşürler; gelişmeler doğrultusunda gerekli değerlendirmeleri yaparız.

‘O referandum avara kasnak gibi’

- Kuzey Irak’ta bağımsızlık referandumu yaklaşıyor, Barzani geri adım işareti vermiyor. Türkiye ne yapacak? Herhangi bir temas var mı?

Görüşmeler var. Ben MİT Müsteşarımı gönderdim. Hem Bağdat’a, hem Erbil’e gitti, görüşmeler yaptı. Mevlüt bey Çarşamba günü gidiyor. Öyle bir referandum, Irak’ı bölmek demektir. Kaldı ki orada zaten tanınmış olan bir yerel yönetim var. Referandum yerine, yerel yönetim olarak o bölgeyi başarılı şekilde yönetmeye odaklanmaları daha isabetli olur. Nitekim o tür bir referandumu, dünyada bir çok gelişmiş ülke doğru bulmuyor. Türkiye olarak biz doğru bulmuyoruz, İslam ülkeleri doğru bulmuyor. Dolayısıyla o tür bir adım atılması, yalnızlığa adım atmak demektir. Kaldı ki onların aldığı referandum kararının, Irak merkezi yönetimi tarafından da onaylanması lazım. Merkezi yönetimin, federal parlamentonun onaylamadığı o tür bir referandum, avara kasnak gibidir, başka bir şey değil.

‘Almanya seçime kadar böyle gider’

- Başta Almanya olmak üzere Batı’da Türkiye’ye yönelik son derece ağır saldırılar var. Hedef de aslında sizsiniz. Ne oluyor, neden Batı bu şekilde Türkiye’ye yükleniyor?

Demek ki biz sırat-ı müstakim üzereyiz. Bu fakire bu kadar saldırıyorlarsa, demek ki iyi şeyler yapıyoruz. Bizler iyi şeyler yaparak inşallah iyi neticeler alacağız. Almanya’da seçime kadar bu şekilde giderler. Seçimden sonra ya Türkiye ile yine güzel işler yapmanın yolunu ararlar ya da 2019’u beklemeye koyulurlar...

- Almanya Gümrük Birliği konusunda AB’yi baskı altına aldı. Türkiye bundan sonra mevcut haliyle Gümrük Birliği’ne devam mı edecek? Yoksa farklı arayışlara girecek mi? İkincisi, bu tartışmalar bağlamında geri kabul anlaşmasını yeniden gözden geçirecek misiniz?

Bunlar farklı şeyler. Gümrük Birliği noktasında, şu anda Almanya diğer Avrupa ülkeleri olsun yeniden bu sürecin devamı için adım atmadıkları takdirde, bizim kaybedeceğimiz bir şey yok. Biz yolumuza aynı şekilde devam ederiz. Geri kabul konusunda biz üzerimize düşeni yaptık, ama AB taahhütlerini yerine getirmedi. Dolayısıyla şu anda onların adım atması lazım. Ne yazık ki AB üyesi ülkelerin bazıları Türkiye konusunda düzgün davranmıyor. Ama önemli değil. Önemli olan, Türkiye’nin dimdik ayakta sağlam durmayı başarmasıdır. Biz iyi yoldayız, iyi gidiyoruz, her geçen gün daha iyi olacağız. Bunun için sağlam durmak lazım. Kılıçdaroğlu gibi durmamak lazım; onlar zaten Türkiye’nin aleyhine çalışıyor, onların kimlerle ortak hareket ettiği belli.

70 bin kişiye tek tip kıyafet

- FETÖ davalarıyla tek tip kıyafet konusunda son durum nedir?

Tek tip kıyafet konusunda, arkadaşlar çalışmaları hızlandırıyor. 70 bin civarında bir kıyafet hazırlanacak. Cezaevleri falan da yapılıyor. Ağırlaştırılmış müebbet hapiste hücre farklı, orada yanılmıyorsam, 5-6 metrekare hücre içinde kalıyorlar. Yeni cezaevlerinin yapımı da sürüyor.

- Hazırlanan kıyafetler yargılama sürecinde mi giyilecek?

Evet, yargılama sürecinde.

‘Erken seçim israf olur’

- Cumhurbaşkanlığındaki mesainizin yanı sıra Genel Başkan şapkanızla da yoğun mesai içindesiniz. Partideki çalışma nasıl gidiyor. Yenilenme hareketi nasıl?

Şu anda bütün belde kongrelerini bitirdik. Atamalarımızı yaptık. İlçelerde bazı yenilemeler, alıp vermeler bunların üzerinde çalışıyoruz

- Çalışmaların gidişatı nasıl? Sizi tatmin edecek düzeyde gidiyor mu her şey?

2019 seçimlerinde göreceğiz. Şu anda ne söylenirse boş. An itibarıyla peşrev çekiyoruz. Hazırlık safhasındayız. Arkadaşlarıma hep söylüyorum: Yalan yanlışa, suistimallere, yolsuzluklara, şunlara bunlara karışmış kişiler asla olmayacak. Bunları bulup ayıklayacaksınız. Parti içinde heyecan var. Denizli’ye gittim bu heyecanı gördüm. Antalya’da, gittiğim yerlerde bu heyecanı gördüm.

- Acaba bir erken seçim mi olacak? AK Parti erken seçim için start mı verdi diye konuşanlar da var. Ne dersiniz?

İşimize bakalım. Erken seçim yaparsak, bu israf olur. Erken seçim israf olur. İşimize bakmamız lazım.

Atatürk’ün koltuğuyla ne alakası var?

- Atatürk’ün partisi CHP’nin başında, Atatürk’ün koltuğunda oturuyor...

Doğru bir tanımlama değil. Kılıçdaroğlu, Deniz Baykal’dan aldığı koltukta oturuyor. Onun Atatürk’ün koltuğu ile ne alakası var? O Atatürk’ün oturduğu koltukları görmemiştir bile. Ama ben gördüm. Çankaya’da gördüm.

Yazının devamı...

Külliyespor sezonu açtı

Başkent Ankara’da önceki akşam (18 Ağustos 2017 Cuma) bir halı saha futbol turnuvası başladı.

Söğütözü Semti’nde, AK Parti Genel Merkezi ile komşu olan Orman Genel Müdürlüğü kampüsündeki halı sahada başlayan organizasyonun adı ‘Külliye Futbol Turnuvası’.

Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği tarafından düzenlenen turnuvaya, Beştepe Külliyesi’ndeki birimler katılıyor.

Cumhurbaşkanlığı bünyesinde düzenlenen ilk spor turnuvası niteliğindeki organizasyonun açılışında bir konuşma yapan Genel Sekreter Yardımcısı Nadir Alparslan, bu turnuvanın diğer kurumlara da örnek teşkil etmesini umduklarını söyledi.

Açılışta, Külliye Turnuvası’na katılan takımların temsil ettiği birimlerin yöneticileri arasında penaltı yarışması da yapıldı.

TRT’nin tecrübeli spor spikeri Erdoğan Arıkan’ın sunumuyla yapılan penaltı yarışmasına biri kadın toplam 16 yönetici katıldı.

Halı sahanın tellerine asılı pankartta, kendisi de eski bir futbolcu olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Futbolun özünde rekabetle birlikte fedakarlık vardır, centilmenlik vardır, dostluk ve dayanışma vardır” sözü yer alıyordu.

Formalar tanıdık

Külliye Futbol Turnuvasına 16 takım katılıyor…

Takımlar, oyuncularının görev yaptığı birimlerin adlarını taşıyor. Sosyal Hizmetler, Koruma, İnsan Kaynakları, Bilgi Teknolojileri başkanlıkları, CİMER (Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi) gibi…

Turnuvaya katılan takımların büyük kısmı, sahaya dünya futbolunun önde gelen kulüp ya da ulusal takım formalarının bire birleriyle çıkıyor.

Bayern Münih, Barcelona, Real Madrid gibi dünyaca ünlü kulüp takımlarının yanı sıra Hırvatistan, Brezilya gibi ulusal takım formaları da var sahada.

Formalar dünya markalarınınkiyle aynı ama hepsinin sol göğsünde Türk bayrağı yer alıyor. Göğüs reklamı kısmında da Spor Toto markası var. Sırtında da oyuncunun adı, numarası ve takımının kısaltması… İ.K.B, S.H.B, CİMER vb…

Finale Cüneyt Çakır

Külliye Futbol Turnuvası’na katılan takımlar 8’er kişiyle sahaya çıkıyor. 30’ar dakikalık iki devre şeklinde oynanan karşılaşmaları Türkiye Futbol Federasyonu’nun (TFF) Ankara Bölgesi hakemleri yönetiyor.

4’er takımlı 4 grupta tek devreli lig usulüne göre hafta sonları oynanacak maçların ardından gruplarında ilk iki sırayı alacak takımlar çeyrek finale yükselecek. Kazananlar yarı finalde mücadele edecek ve nihayet iki takım finale kalacak.

Yedi haftalık mücadelenin sonunda, turnuvanın 30 Eylül Cumartesi akşamı oynanacak final maçını, takviminin müsait olması durumunda, FIFA kokartlı hakem Cüneyt Çakır idare edecek.

Kupayı Erdoğan verecek, şampiyonluk primi tribünde milli maç

O günkü programının uygun olması halinde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da turnuvanın final maçını izlemek üzere Orman Genel Müdürlüğü Spor Tesislerinin tribünlerinde olacak. Şampiyon olan takım kupasını Erdoğan’ın elinden alacak. Şampiyonluk primine gelince…

Külliye Turnuvası’nda kupayı kazanacak olan ekibin oyuncuları, ödül olarak A Milli Takım’ın 2018 Dünya Kupası Eleme Grubu’nda İzlanda ile oynayacağı maçı tribünden izleyecek. Külliyenin şampiyonları, 6 Ekim’deki Türkiye İzlanda maçında statta misafir edilecek.

Yazının devamı...

İsrail, Kuzey Irak; dün, bugün...

Gerçi Mesud Barzani öne sürdüğü bir dizi şartın kabul edilmesi halinde erteleyebileceğini açıkladı ve böylece geri adım atabileceğinin ilk işaretini vermiş oldu ama Bağımsız Kürdistan için referandum meselesi hâlâ sıcaklığını koruyor.

İsrail faktörü

Belki dikkatinizden kaçmıştır. O yüzden tekrar etmekte fayda var.

Birkaç gün önce İsrail’den gelen haber aynen şöyleydi:

“İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu’nun, Irak’ta bağımsız bir Kürdistan devletinin kurulmasını desteklediklerini söylediği öne sürüldü.

Netanyahu’nun, bir grup Amerikalı siyasetçiyle sohbetinde, İsrail’in Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin düzenlemeyi planladığı referanduma dair pozisyonunu anlattığı belirtiliyor.

Jerusalem Post gazetesinin haberine göre, İsrail Başbakanı söz konusu açıklamayı geçen hafta ülkeyi ziyaret eden 33 kişilik bir Cumhuriyetçi Kongre üyesi heyetiyle bölgesel meselelerin ele alındığı bir görüşmede yaptı.

Jerusalem Post’a konuşan bir kaynak, Netanyahu’nun görüşmede Irak’ta bir Kürt devleti konusunda ‘olumlu yaklaşımını’ dile getirdiğini söyledi. Buna göre Netanyahu, Kürtler için “Bizim değerlerimizi paylaşan cesur, batı yanlısı bir halk” ifadelerini kullandı.

Jerusalem Post, Netanyahu’nun en son 2014’de Tel Aviv’deki bir konuşmasında ‘İsrail’in Kürtlerin bağımsızlık arzusunu desteklemesi gerektiğini’ söylediğini ve bu konu hakkında o günden bu yana ilk kez yorum yaptığını yazdı.

20 yıl önceki MİT raporu

İsrail’in Irak’ın kuzeyinde bağımsız bir Kürdistan kurulmasına destek vermesi kimileri için sürpriz olabilir ama Ankara için hiç de şaşırtıcı değil bu durum.

Nedenini anlatayım.

Yaklaşık 20 yıl önceydi... 96-97’ler…

Sönmez Köksal Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Müsteşarı’ydı.

MİT o dönem, Milli Güvenlik Kurulu’na (MGK) bir rapor sunmuştu. Kısa ama önemli o raporun başlığı “İsrail’den Kuzey Irak’a göç”tü.

İstihbarat Teşkilatı, devletin zirvesine, “İsrail’den Kuzey Irak’a sistemli, düzenli bir göç hareketi var” bilgisini sunuyordu.

Geçmiş gün; detayları hatırlamıyorum ama İsrail’in Irak’ın kuzeyine gönderdiği insanların sıradan, kol gücüyle çalışan işçiler olmadığını tahmin etmek güç değil.

İsrail Devleti’nin o senelerde Kuzey Irak topraklarına attığı tohumların, 20 yıl sonra bugün kök salmış ağaçlara dönüşmüş olduğunu da öyle…

Dolayısıyla Benyamin Netenyahu’nun Bağımsız Irak Kürdistanı projesine destek vermesinde, Iraklı Kürtlere övgüler sıralamasında şaşılacak hiçbir şey yok.

Bilek güreşini kim kazanacak?

Referandum gündemi, Ankara ile Barzani arasındaki sıcak ilişkileri tehdit ediyor.

ABD Yönetimi de Bağımsız Irak Kürdistanı’na sıcak bakmıyor, destek vermiyor. En azından açıktan…

Rusya’nın ise Irak Bölgesel Kürt Yönetimi ile yakın ilişkileri Molla Mustafa Barzani dönemine dayanıyor.

Moskova konuyla ilgili dikkatli bir dil kullanıyor ve Iraklı Kürtlerin komşularının hassasiyetlerini gözetmesi noktasına vurgu yapıyor.

İran referanduma, dolayısıyla bağımsızlık projesine karşı olduğunu gizlemiyor.

Bu tabloya bakıldığında İsrail’in desteği en azından yakın vadede çok da belirleyici olacakmış gibi durmuyor.

Yazının devamı...

'Bizi tasfiye etmeye çalışıyorlar'

Ankara’da basın mensuplarıyla bir araya gelen CHP lideri Kılıçdaroğlu, Berberoğlu üzerinden başlayan tartışmalarla ilgili Erdoğan’ın ithamıyla aslında yargı üzerindeki baskıyı itiraf ettiğini kaydedip partisine karşı bir kumpas planlandığını söyledi ve “Bizi tasfiye etmeye çalışıyorlar” dedi

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara'da basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da dile getirilen tutuklu milletvekili Enis Berberoğlu ile ilgili iddiaları da yanıtladı.

- Cumhurbaşkanı, sanki size soruşturmanın uzayabileceği yönünde bir demeci oldu. Bir endişe taşıyor musunuz? Tutuklanma olayı olursa tavrınız ne olur? Darbe komisyonu raporunuzla bir bağlantısı var mı?

Erdoğan yaptığı açıklamayla aslında büyük bir itirafta bulunmuştur. ‘Ben savcılara talimat veriyorum, hakimlere talimat veriyorum, benden aldıkları talimat üzerine onlar gereğini yapıyorlar. Bir ek öneri gerekiyorsa tekrar bana danışıyorlar, söylediklerimi yargıçlara ve savcılara dikte ettiriyorum.’ Enis Bey üzerinden, Erdoğan’ın yaptığı bu suçlama öteden beri bizim dile getirdiğimiz Türkiye’de yargı bağımsız değildir, siyasi otorite yargıyı toplumu ya da kurumları biçimlendirmek için siyasi sopa olarak kullanıyor. Bunun itirafıdır. Talimatı savcıya veren doğrudan Erdoğan. Herhangi bir ek talep olup olmadığını savcının sorduğu kişi de Erdoğan. Bu, birinci tespit üzerinde durduğumuz. İkincisi; Enis Bey casuslukla suçlanıyor. Türk adalarına Yunan bayrağını Enis Bey çekmedi, Kozmik Oda’ya FETÖ’nün adamlarını Enis Bey sokmadı. Devletin milyonlarca gizli belgesini FETÖ’ye Enis Bey teslim etmedi. Eğer, casus olarak birilerini nitelendirmek gerekiyorsa devletin bütün sırlarını, kozmik odayı FETÖ’ye açan ve elleriyle teslim edenler gerçek casuslardır. Dönüp bakıyoruz ‘Enis Bey neyle suçlanıyor?’ diye. Cumhuriyet gazetesinde çıkan bir haberden yola çıkarak suçlanıyor. Şimdi,Can Dündar yazdığı kitapta diyor ki, “flash diski solcu milletvekilinden aldım”. HTS kayıtlarına bakılıyor o gün birden fazla milletvekili ve Enis Bey ile telefon görüşmeleri var. O kişilerden milletvekili olmayan sadece Enis Bey. Diğerleri milletvekili ama suçlanan Enis Bey. Mahkeme dosyasında da Enis Bey’i suçlayacak tek bir belge dahi yoktur. Ağrıma giden şu: Enis Bey’in eşinin ve kızının yani ailesinin Enis Bey üzerinden saldırıya uğruyor. Ne ahlak, ne din, ne vicdan bunu kabul edemez.”

‘Sahte delille tutukladılar’

Anayasa Mahkemesi kararı gayet açık ve net diyor ki, “Bu MİT TIR’larıyla ilgili olarak bir devlet sırrı değildir.” Doğru, devlet sırrı değil, herkesin bildiği şey devlet sırrı mı olur Allah aşkına. Cumhuriyet’te yayınlanmadan önce bu olayların yayınlandığı defalarca dile getirildiği, hemen hemen her salı toplantısında ben şahsen Suriye’ye silah göndermenin ne kadar yanlış olduğunu, defalarca söyledim. Bunun üzerinden giderek Enis Bey’i suçluyorsunuz. Bu, aslında Balyoz ve Ergenekon davalarına benzeyen bir kumpas davasıdır. Balyoz ve Ergenekon’da ne vardı? Sahte deliller veya kendilerinin ürettiği deliller üzerinden ordu tasfiye edildi bir anlamda perişan edildi. İnsanları aldılar, mahkum ettiler, tutukladılar, gözaltına aldılar, bir kısmı yaşamını yitirdi, pek çok şey oldu. Dönüp dediler ki, burada bir kumpas var. Aynı benzer bir kumpası oradaki deneyimden yola çıkarak CHP üzerinden yapmak istiyorlar. Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytansa, şeytanlara teslim olmayacağız.”

‘Kumpas alışkanlığı’

“Bunların kumpas kurma alışkanlıkları var. Kimi beğenmiyorlarsa önce bir açıklama, sonra savcının harekete geçmesi, sonra iddianame, arkasından mahkeme kararı, sonra tutuklama. Hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğiz. Zalimin karşısında diz çökmek gibi alışkanlığımız, örfümüz, adetimiz, inancımız da yoktur. Burada, özellikle Erdoğan’ın son dönemde beni hedef alıp ‘Ey Kılıçdaroğlu’ diye başlaması, tipik bir Kılıçdaroğlu hastalığının nüksetmesi, referandumda olmuştu yeniden nüksetti. İşin özü Ayhan Ogan dediğimiz kişinin söylediklerini unutturmak. Ülkenin bu kadar sorunu var, fındık üreticisi perişan, taban fiyat ne zaman açıklanacak diye bekliyor. Tarıma bakın, 2017’de 750 bin ton buğday ithal etmişiz, 700 bin ton arpa, 700 bin ton mısır, 100 bin ton pirinç ithalatına gümrüksüz izin veriliyor. TOBB’un Genel Kurulu’nda ne demişti Erdoğan, ‘Her biriniz bir işsiz alırsanız, memlekette işsizlik sorunu çözülür’. Niye artıyor? Tutar tarafı yok. CHP üzerinden bir operasyon başlatarak kendi tabanını tahkim etmek istiyor.”

‘Başımız dik duracağız’

- Size dönük bir soruşturmaya muhatap olma gibi bir şeyle karşı karşıya kalacağınızı düşünüyor musunuz?

Kalırım ya da kalmam bilmiyorum ama hiçbir koşulda boyun eğmeyiz. Onların savcıları, hakimleri, polisi olabilir. Hiçbir koşulda hiçbir baskıya boyun eğmeyeceğiz. Başımız dik, onurlu duracağız. Biz yurtseveriz, vatanını satanlar, ülkesini satanlar, ülkenin bütün sırlarını terör örgütlerine verenler asıl hesap vermesi gerekenlerdir.

- MİT TIR’ları belgelerinin sizin talimatınızla Enis Bey’in verdiği yazıldı. Böyle bir şey yaptınız mı?

Hayır, kim söylüyor bunu. Niye belgesini koymuyorlar ortaya? Ekrem Dumanlı ile görüşmem normal, seçimler sırasında medyayı ziyaret ediyorduk, onları da ziyaret ettik. Benden fazla AKP’liler ziyaret etti.

- Ne zamandı o görüşme?

Hatırlamıyorum belki çıkarırız. (Konuralp: 7 Haziran seçimleri öncesi olsa gerek)

- İspat edemeyecekleri şeyi niye yaptılar?

Niçin yapmasın? Delile gerek yok ki. 20 Temmuz’da sivil darbe yapıldı diye boşuna mı diyoruz biz. Balyoz ve Ergenekon döneminde sahte delil üreterek yapıyorlardı, şimdi sahte delile gerek yok ki. Dosyanın içi boş, tutuklanan onlarca insan var, böyle bildiğimiz insanlar var. Hapishaneler dolu.

‘Kimin aracılığıyla aldı?’

- Bugüne kadar duymadığımız şeyler duyuyoruz. Cumhurbaşkanına içeriden nasıl haberler gelebilir?

Emin olun değerlendirmekte zorlanıyorum. Türkiye bir istihbarat devleti midir? Yoksa hukukun üstünlüğüne inanan bir devlet midir? İçeriden bilgiyi nasıl alıyorsun? Kimin aracılığıyla alıyorsun. Enis Bey, ‘50’ye yakın CHP milletvekiliyle görüştüm, hiç böyle bir şey söylemedim’ diyor. ‘Suç yok ki ortada itirafçı olayım’ diyor. Ortada suç yok. Nedir bu? Az önce söyledim. Balyoz ve Ergenekon kumpasında olduğu gibi CHP’ye yönelik kumpasın Erdoğan tarafından yönetilmesidir.

- Sizi tasfiye mi etmeye çalışıyorlar?

Öyle hedeflendiği anlaşılıyor.

- Sizin var mı ikinci planınız?

Plan ne olacak yani. Hukuka, hukukun üstünlüğüne inanacağız. Üst mahkemeye dava gidiyor, istinafa. İstinafın başkanı değiştiriliyor. Niçin? Başkan görevden alınıyor, başka bir başkan atanıyor.

- Akaydın ile ilgili bir soruşturma başlatıldı...

Akaydın, halkın 15 Temmuz’unu ve sarayın 15 Temmuz’unu ayrıştırarak bu soruyu soruyor. Mahkemede anlatacaktır.

‘Partili olmaz bağımsız aday olacak’

- Bu ortamda yeni bir sistem için seçim yapılacak. CHP’nin eski sisteme dönüşle yola çıkacağı ifade ediliyor. ‘Benim adaylığıma ihtiyaç var’ diyor musunuz?

‘Doğmamış çocuğa don biçilmez’ diye güzel bir sözümüz var. Öteden beri savunduğum düşünce şudur: Demokratik parlamenter sistemi savunuyoruz. Cumhurbaşkanının tarafsız olmasını savunuyoruz, o düşünceye inanan kişinin kazanması en büyük arzumuz.

- ‘Genel başkan cumhurbaşkanlığına aday olmamalı’ beyanınızı revize edecek durum var mı?

İlke olarak cumhurbaşkanı adaylarının tarafsız olması lazım. Cumhurbaşkanı adaylarının yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığını sağlaması lazım, ettiği yeminin arkasında durması lazım. Partili cumhurbaşkanı olmaz. Partili cumhurbaşkanı olmaz, doğru bulmuyoruz.

- Açık kapı da bırakıyor musunuz? Öyle şartlar olur ki, adaylığınız mecbur kılınabilir.

Bugünden geleceğe yönelik kesin şey söylemek mümkün değil. Aday, kuvvetler ayrılığına inanacak, tarafsız olacak. Demokratik, özgürlükçü parlamenter sistemi savunacak. Budur yani, bu çerçevede elbette bakacağız, toplum kimi arzu ediyor... ‘Böyle olacak’ diye kolaycılığa kaçamam.

‘Bugün olsa kaybeder’

- Profil ortaya koydunuz ama adaylığınız konusunda renk vermiyorsunuz. Sahada Ak Parti + MHP ittifakı var. Tek aday çıkaracaklar. HDP ile ve belki yeni kurulacak Akşener’in partisiyle ittifak yapar mısınız? Sizin dışınızda öne çıkan bir aday yok.

Bir, olay bir sağ sol meselesi değil, Türkiye meselesi. Toplumun geleceği, çocuklarımızın geleceği meselesidir. Olaya sağ sol penceresinden bakarsanız hata yapmış olursunuz. Çağdaş uygarlığı yakalamak için ne gerekiyorsa, demokratik parlamenter sistem, yargı bağımsızlığı, düşünceyi ifade özgürlüğü, kadın erkek eşitliği, din, vicdan özgürlüğü. AKP, bunu alıp sağ sol ekseni üzerinden götürmek istiyor, muhafazakar ve diğerleri üzerinden götürmek istiyor. Nitekim referandumda kimse bu tuzağa düşmedi. Kimse de özel olarak sağ sol ayrımı yapmadı. Demokrasi bileşenleri bir tarafta oldu, totaliter yapı isteyenler de bir tarafta oldu. ‘Evet’ oyu verenlerin içinde demokrasi tutkunları da vardı ama sonucun böyle olduğunu bilmiyorlardı. Bugün referandum olsa ‘hayır’ oyları çok daha fazla çıkacaktır. Yüzde 60 çıkar, ki bugün Erdoğan’ın önündeki sonuçlarda da AKP’nin oyu yüzde 45 gözüküyor. Kan kaybettiklerini biliyorlar. Halka doğruları söylemediklerini biliyorlar.

Yazının devamı...

CHP’den cevap var

“(…) CHP bir erken seçim baskısı oluşturmak, ülkeyi böyle bir atmosfere sokmayı hedefliyor. Bizim erken seçime gitmek gibi bir niyetimiz, bir düşüncemiz yok çünkü bizim şu süreçte çok önemli başka işlerimiz var. Biz şu anda hükümeti elden geçiriyoruz, partiyi elden geçiriyoruz, teşkilatları elden geçiriyoruz, gerekli tahkimatları yapıyoruz, hazırlıkları yapıyoruz. Bizim bu gündemimizi baltalamak, bizim bu alanlardaki konsantrasyonumuzu bozmak, enerjimizi bölmek için bir erken seçim gündemi pompalıyorlar. ”

Bu satırlar geçen Cumartesi (12 Ağustos 2017) bu köşede, “Nereden çıktı bu erken seçim gündemi” başlığıyla yer alan yazıdan.

( http://www.gazetevatan.com/murat-celik-1092795-yazar-yazisi-nereden-cikti-bu-erken-secim-gundemi-/ )

Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) önemli isimlerinden biri, erken seçim gündemini Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) sıcak tuttuğu yönündeki görüşlerini yukarıdaki cümlelerle ifade etmişti.

Erdoğdu’nun sözleri

CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu, AK Parti yöneticilerinin görüşüne karşı çıktı.

Ana Muhalefet Partisi’nin erken seçim konusunu gündemde tutarak iktidarı baskı altına almak türünden bir düşüncesi ya da taktiği olmadığını söyleyen Erdoğdu’nun konuyla ilgili telefonda yaptığı açıklamalar şöyle:

- Biz her an bir seçim olma ihtimalini hiç göz ardı etmiyoruz. Türkiye’nin ekonomik, siyasal ve sosyal yapısına baktığımızda bunu görüyoruz. Ancak bunu seslendiren biz değiliz, hükümete yakın yazarlar.

- Hükümete yakın bazı isimlerin yazılarına baktığımız zaman asıl işareti onlardan görüyoruz ama biz de CHP olarak Türkiye’nin içinde bulunduğu koşullarda, her an bir erken seçim ihtimali olduğunu değerlendiriyoruz ve buna yönelik de kendimizi hazır tutuyoruz.

- Ancak bunu kamuoyunun gündemine getiren biz değiliz. “Havada erken seçim kokusu var” türünden yazılar yazıldı kendi gazetelerinde. Sonuçta biz de şöyle değerlendiriyoruz; bunlar içeriden bilgi alıp yazıyorlar bunları.

- İktidar sözcüleri “Erken seçim gündemimizde yok” diyorlar ama sürekli “Yok öyle bir şey” deyip yaptıkları çok şey de oldu geçmişte. Sonuçta bu siyasal koşullar meselesi. Koşulların olgunlaştığını da görüyoruz biz. Bir de içeriden, hükümete yakın kaynaklardan bu bilgilerden gelince biz de çalışmalarımızı hızlandırıyoruz tabii ki.

Yazının devamı...

Erdoğan’dan il kongreleri kararı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin 15 20 il kongresine bizzat katılacak.

İlk anda; Erdoğan aynı zamanda Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) genel başkanı, dolayısıyla ne var bunda diyebilirsiniz ama öyle değil.

Tayyip Erdoğan genel başkan sıfatıyla il kongrelerine elbette katılabilir ama iktidar partisinin içinden geçtiği süreç düşünüldüğünde, Cumhurbaşkanı’nın bu kararı çok şey ifade ediyor. Özellikle de parti teşkilatı açısından.

Kasım’dan Şubat’a yoğun mesai

Ak Parti’de belde kongreleri yapıldı, şu anda ilçe kongreleri devam ediyor.

Belirlenen takvime göre, 970 ilçe kongresinin 12 Kasım’a katar tamamlanması öngörülüyor.

Bu tarihten sonra da sıra il kongrelerine gelecek. Yani Kasım ortasından itibaren 81 il kongresini yapacak iktidar partisi. Şubat 2018 sonunda da il kongrelerinin bitirilmesi hedefleniyor.

İl teşkilatları, bu kongrelerden 15-20’sine Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat katılacağını henüz bilmiyor. Daha doğrusu, şu ana kadar bilmiyordu.

Tayyip Erdoğan’ın hangi illere gidip kongrelere katılacağı henüz netleşmiş değil. Cumhurbaşkanı, diğer programlarına göre belirleyecek hangi il kongrelerine iştirak edeceğini. Ancak şu an için kesin olan, Erdoğan’ın en az 15 kongreye katılacağı.

Makro değil mikro çalışma

Partisinin başına döndüğü 21 Mayıs’tan bu yana yaptığı konuşmalarda defalarca Ak Parti teşkilatının ciddi bir revizyona ihtiyacı olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı, bu süreci de bizzat yönetiyor. Üstelik bir parti yetkilisinin ifadesiyle makro değil, mikro seviyede çalışarak.

Tayyip Erdoğan, kurucusu olduğu partinin özellikle son yıllarda yıprandığını önce “metal yorgunluğu” ifadesiyle dile getirmişti.

Ardından “defolu kişiler”den söz ederek seslendirdi bu konudaki rahatsızlığını.

Ve son olarak, “Gerilemenin sebebi yaptığımız yanlışlar” şeklindeki özeleştiri geldi Erdoğan’dan.

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti Genel Başkanı işte bu tespitinin gereğini yapmak için teşkilatlar konusunda isim isim çalışıyor. Hem hizmetlerine teşekkür edip yollarını ayıracağı isimleri tek tek belirliyor hem de yeni dönemde yol arkadaşlığı yapacak olduklarını.

İl kongrelerine katılma kararı da işte bu titiz çalışmanın bir parçası.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve son Anayasa değişikliği referandumunda beklediği performansı gösteremeyen iller başta olmak üzere, sorunlu il teşkilatlarına şahsen ağırlığını koyacak. Teşkilatlar konusundaki düşüncesini, “Metal yorgunluğu ve profesyonel deformasyon diye bir hastalık var. Uzun süre görevde kalanlar bu hastalığa yakalanabiliyor. Yorulan varsa kenara çekilsin” sözleriyle açıkça ifade eden Tayyip Erdoğan şimdi bu durumun ‘gereğini yapmak’ için kolları sıvamış vaziyette. Önümüzdeki kış Ak Parti açısından çok sıcak geçecek.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.