Görev ve itaat
“Görevlerini yapıyorlar. Ya da görev sandıkları şeyi.”
Siegfried Lenz’in doğrudan savaş ya da şiddetle değil, görev kavramıyla, görev kavramının yarattığı şiddetle okuru yüzleştirdiği bir kitaptır “Almanca Dersi”. Nazi Almanyası’nı, kitabın kahramanı Siggi Jepsen’in gözünden, farklı bir bakış açısıyla anlatır. Çağdaş Alman edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olan Lenz’in 1968’de çıkan ve yazar arkadaşımız Ayşe Sarısayın’ın duru Türkçesiyle (2012-Everest) dilimize yeni kazandırdığı bu kitap bugün Gezi olayları esnasında yaşadığımız polis şiddetine (aslında devlet şiddetine) de ışık tutabilecek ipuçlarıyla dolu. Biliyoruz ki ülkemizde ve dünyada ‘totaliter’ ya da totaliter olmaya meyleden iktidar mekanizmalarının bireyi biçimlendiriş halinde bir milim değişme gerçekleşmemiştir. İnsani tüm değerlerin kapı dışarı bırakıldığı, varsa yoksa giyilen ‘üniformanın’ ön planda tutulduğu yaşamlar ve bu yaşamların oluşturduğu yasaklar ve şiddet vardır karşımızda.
Ancak işin daha da vahim bir boyutu vardır.
‘Görev’in sınırları
Lenz ‘yalnızca itaat etmeyi bilenler emir verebilir’ der. Bunu derken aslında saadet zincirinin de hangi algı üzerinden yeniden üretildiğine dikkat çeker. Emir vermenin temelinde zamanında itaat etmeyi bilmek yatmaktadır! Kısacası bugün ‘görev’ algısıyla kendisine dayatılmış olan şiddeti üretmeyi meşru kılanların yarın aldıkları terfilerle varabilecekleri nokta da bellidir. Bu yüzden ‘şiddet’ adına düğmeye basmış olanları bu gerçekle yeniden düşünmemiz gerekiyor galiba.
Sırası gelmişken hem polis teşkilatımıza hem de onlara bu ölçüsüz şiddeti ‘emir vermiş’ olanlara görevin sınırlarının ne olduğunu sormak elzem. Kimsenin ettiği yanına kalmaz demekle geçiştirilemeyecek kadar önemli ve hayati. Görevin tutkuya dönüştüğü, hırs ve öfke bulutundan beslenmeye başladığı noktayı da atlamamak gerekiyor. Bir TOMA’nın içinden insanlara delicesine su fışkırtan ve onları yerlerde savuran polise sormak isterim bunu; silahlarını havaya zafer kazanmış gibi sallayanlara, insanlara plastik mermi atanlara: Bu zafer neyin zaferidir sahi? Kendi insanınıza yönelttiğiniz bu şiddet, insani değerleri erteleyerek, bizim vergilerimizle satın alınmış olan bu mermilerle sağladığınızı düşündüğünüz bu ‘güvenlik’ neyin nesidir?
‘İtaat’le yüzleşmek
Kitabın çevirmeni Ayşe Sarısayın, önsözde Lenz’in sözlerini şöyle değiştirmiş: ‘Emir vermek istemeyenler koşulsuz itaat beklemezler’. Başka bir deyişle şöyle de okuyabiliriz bunu: Emir-itaat üzerinden yürüyen bir sistemin çatlayabilmesinin önkoşulu itaatle, itaatin ne olduğuyla yüzleşmektir... Malum, makamlar, iktidarlar geçer ama iktidar budalalığının mayası değişmediği müddetçe aynı sularda yüzmeye devam etme riski(miz) her zaman mevcuttur. Bunun için ülkemizdeki güvenlik güçlerinin yıllardır değişmeyen şiddet ve bu şiddetle pekişen görev algısına bakmak yeterli olacaktır.