Gergin bekleyiş!
Türk halkı tedirgin ve mutsuz bir süreç içine girdi ve bu tedirginlik giderek artıyor. Güneydoğu’dan her gün gelen PKK terörü ve genç şehitlerin haberleri, bu konuda olumlu bir gelişmenin görülmemesi üzüntünün birinci nedeni.
Daha önceki Suruç, Diyarbakır, Ankara ve diğer terör saldırılarının etkisi atlatılmamışken yaşanan son Ankara saldırısı da can güvenliği endişelerini had safhaya çıkardı.
Erdoğan’ın “Gerekli gördüğümüz her yere operasyon hakkımız var” demesi ve Esad’ın buna karşılık “Türkiye’nin Suriye topraklarına girmesi durumunda savaşırız” cevabı toplumun savaş gerginliğini de sürdürüyor.
Sığınmacı akını
Birkaç gün önce Hakkari’de sokak ve caddelere dilenci akını olduğu ve bu dilencilerin çoğunun parasız Suriyeli sığınmacılar olduğu haberi vardı.
Suriye’de savaştan kaçanlara yardım etmemiz, açık kapı politikası uyguluyoruz dememiz “insani” görünüyor ama bu akın sadece Doğu ve Güneydoğu’da değil, hemen tüm illerde görülür hale gelmiştir.
Başta İstanbul olmak üzere her şehirde Suriyeli yoksul ailelerin zor yaşam şartları üzücüdür, bugün İstanbul’un Beyoğlu semtine çıktığınızda Türk’ten çok Suriyeli görmek ve onların “küçük çocuklarını kullanarak” para topladığını izlemek mümkün.
Genel kanı bu çocukların ve ailelerin kısa bir süre sonra “yardıma karşı minnet duygusu”ndan çok “bu şartlara isyan ve öfke duygusu” taşıyacak olmalarıdır.
Havyar bile olsa…
Diğer tarafta Suriyelilere harcanan paranın Türkiye bütçesini zorlayacak kadar yükselmesi konusu var.
Başbakan Davutoğlu “yaklaşık 700 bin Suriyeli çocuğun Türkiye’de eğitim gördüğünü ve sağlık hizmetlerinin tüm Suriyeliler için ücretsiz olduğunu” açıkladı.
Türkiye’de bu imkanlara sahip olmayan aileler var. Türkiye sadece kamplardaki sığınmacılara “10 milyon euro”ya yakın para harcadı ve bu mültecilerin çoğunun kalıcı olduğu biliniyor.
Bu durumda acaba AB’den hala gelmeyen 3 milyar euro neyi çözebilir?
Cizre’de PKK ile mücadele eden bir askeri taburun “kumanya ile ilgili sorun” yaşadığı bildirilince Cumhurbaşkanı Erdoğan “Ne istiyorlarsa verin. Havyar bile istiyorlarsa gönderilmeli” demiş.
Çok doğrudur, bu ülke için canını feda eden askerlerimizden daha çok havyarı hak eden kimse olamaz ama sonuçta; sadece Cizre’de değil, kim bilir başka nerelerde, karların içinde operasyon yapan askerlerimiz kumanya sıkıntısı çekiyor ve sesleri bile çıkmıyor.
AB’nin çözümü
Avrupa’da birçok ülke “kaçak gelen göçmenleri Türkiye’ye gönderelim” görüşünde… İsveç, Danimarka gibi ülkeler, Almanya’nın Bavyera, Baden gibi eyaletleri, yanında yüklüce para getirebilen göçmenlerden “350-750 euro” üzerindeki nakit para ve değerli eşyaları alarak bunları daha yoksul göçmenlerin harcamaları için kullanıyor.
Buna neden olarak da “kendi işsizleriyle aynı şartlarda olmaları gerektiğini” gösteriyor. Ankara’da 28 kişinin hayatını kaybettiği saldırıyı yapan teröristin “Mardin’e mülteci olarak geldiğini”, bu riski de unutmamak lazım.
Önce “kendi geleceğimizi” düşünerek karar almak gerekiyor.