Neden hep Türkiye?
Yılbaşı gecesi DEAŞ’ın Reina’da yaptığı ve 39 kişinin hayatını kaybettiği silahlı saldırıdan sonra Perşembe günü İzmir Adliyesi’ne PKK (bir DEAŞ yöntemi olan) bombalı araçla saldırı yaptı, biri polis 2 şehit verildi.
Bombalı aracı fark ederek parktan girmesine izin vermeyen kahraman polis Fethi Sekin’in sayesinde teröristlerin aracı Adliye girişinde patlatıp büyük bir katliam yapması önlendi, nur içinde yatsın.
Güvenlik görevlileri ve tabii istihbarat terör saldırılarını ve katliamları önlemede büyük rol oynar.
Bu saldırıda Fethi Sekin’in kişisel olarak gösterdiği dikkat açık ve net. Oysa daha önce birçok terör olayında “istihbarat ve emniyet zafiyeti” olduğu Hükümet tarafından da dile getirilmişti.
Olaylar arttı, bu nedenle “eğer bir saldırı ihbarı alınmışsa” kaos çıkmasın veya panik olmasın gibi nedenlerle bunu halktan gizlememek gerekiyor artık. ABD’nin yaptığı gibi vatandaşlar kesin bir dille uyarılmalıdır.
Her ne kadar saldırılardan sonra “Terörün milleti korkutma, toplumu kutuplaştırma girişimleri bizi yıldıramaz” dense de toplumun endişesi hızla artmaktadır.
En büyük düşman
Türkiye, dışardan bakıldığında çatışmalar, savaşlar içindeki Ortadoğu görüntülerine benzemeye başladı. Terör örgütlerinin ve onları yönetenlerin amacı da bu.
Reina saldırısından sonra Batı medyası günlerce sayfalarını Reina saldırısına ayırdı.
Daily Telegraph 3 gün önce, saldırıyı DEAŞ’ın üstlenmesi konusunda “Türk tankları Suriye’ye girince DEAŞ ve Türkiye arasında açıktan bir çatışma başlamış oldu” görüşüne yer vermişti.
Bunun arkasından “Cumhurbaşkanı Erdoğan Suriye’de ilerlemeye devam edeceğini söylüyor ancak ciddi bir direnişle karşı karşıya. Suriye’de kesin zaferle çıkamayacağı bir savaşın içine sürükleniyor” yorumu geliyordu.
Independent gazetesine konuşan eski bir DEAŞ militanı “Türkiye örgüt tarafından, hem Müslüman hem de ABD ve Rusya ile işbirliği yapan ülke olarak ‘olabilecek en büyük düşman’ olarak görülüyor. DEAŞ Türkiye’ye savaş açtı” demiş.
Irak’la kıyaslama
Aynı gazetede DEAŞ’ın “Türkiye’deki yapılanmasının güçlü olduğu” belirtildikten sonra şu cümleler var:
“Türkiye’deki terör saldırılarını farklı kılan şey hayatını kaybeden insan sayısı değil. Bağdat’ta her ay çok daha fazla insan ölüyor. Türkiye’ye özgü olay; terör saldırılarını ‘çok sayıda örgüt’ün düzenliyor olması.”
Bunları okuyunca artık Batı’nın Türkiye’yi Bağdat gibi “Ortadoğu savaşlarının içinde” gördüğünü ve onunla karşılaştırdığını…
ABD ve Koalisyon tarafından yalnız bırakılmamıza rağmen TSK’nın “DEAŞ’la Suriye’de tek başına savaşmasının” ülke içinde yarattığı tehlikeyi…
Türkiye’deki saldırıların “Irak’a kıyasla bile ‘çok sayıda örgüt olması’ açısından dikkat çektiğini” düşünüyor insan.
Türk askerinin içinde bulunduğu tehlikeler yetmezmiş gibi Salı günü “NATO’nun 2014’te Afganistan’da operasyonu bitmesine rağmen” orada bıraktığı güçler içinde yer alan TSK birliklerinin Afganistan’da kalma süresi “2 yıl daha” uzatıldı.
Bunun nedeni açıklanabilir mi acaba?