Yılbaşı terörü!
.
Kötü bir yıl geçirmiş, asker, polis, sivil yüzlerce insanını terörle, bombalı saldırılarla kaybetmiş, endişe-güvensizlik ve mutsuzluk içinde bir toplum yeni bir yıla yine de umutla girmeye çalışıyordu.
2017 yılına girdikten kısa süre sonra, saat 1.15’te İstanbul’un en gözde eğlence yerlerinden Reina’ya kalaşnikoflu saldırı düzenlendiği haberi verildi ve bu saldırıda aralarında yabancıların da bulunduğu 39 kişi hayatını kaybetti.
Şu ana kadar verilen bilgilere göre 4’ü ağır olmak üzere 65 yaralı var.
Görgü tanıkları birden fazla saldırganın olduğunu ve “Arapça” bağırdıklarını bildirdiğine göre yine Ortadoğu bağlantılı bir terör eylemi olduğu akla geliyor.
Bilmediğimiz bir durumu Reina’nın sahibi Mehmet Koçaslan’ın açıklamasından öğrendik. “ABD istihbaratı” günler önceden Reina civarında bir saldırı ihtimali olduğunu bildirmiş. Bir hafta-on gün süreyle deniz dahil olmak üzere çevrede güvenlik önlemi alınmış.
Türk istihbaratı yok mu?
Diğer terör saldırılarında sorular cevaplanamadı ama bu feci olayda da birçok soru işareti var.
Nasıl oluyor da yine ABD istihbaratı bu bilgiyi yine Türk istihbaratından önce alıyor?
Bu bilgi verilmesine, o güne kadar güvenlik önlemleri alınmasına rağmen neden asıl önemli olan yılbaşı gecesinde Reina’nın kapısında sadece 1 polis memuru bulunuyor?
Bu durumda MİT’ten başlayarak Emniyet, Valilik, İçişleri Bakanlığı zincirleme sorumluluk taşıdığına göre neden onlardan bu yönde net bir açıklama yok?
Bir sonra beklenen soru doğal olarak; neden bir istifa yok?
Ülke çapında vatandaşların can güvenliği sıfırlanmış durumda. Diğer ülkelerden bakıldığında neredeyse ülkemiz Suriye, Irak gibi terör-savaş ortamında bir ülke haline geldi.
Onlar devamlı başsağlığı diliyor, biz devamlı “terörü kınıyoruz”, nereye kadar?
Önce can güvenliği
Türk halkı 2016 yılı içinde büyük acılar, dayanılmaz şoklar yaşadı.
Bugüne kadar tarihinde görülmemiş olaylar bu ülkede görüldü. Yine de dayanmaya ve “terörle mücadele edeceğiz” demeye devam ettiler.
Siyasi yönetimler iktidara öncelikle toplumun can ve mal güvenliğini korumak için gelirler.
Bugün Batı ülkelerinin “mülteci almamak için”, hatta oralara kaçmış yabancıları da Türkiye’ye göndermek için, sınırlarını kesin kurallarla korumak için verdiği mücadelenin nedeni budur.
O ülkelerde yönetimler “önce kendi toplumum, sonra başkasına yardım” demektedir.
Yılbaşı düşmanlığı
Bu yılbaşı öncesinde farklı bir durum daha açıkça göze çarpıyordu. Yeni bir yıla ümitle ve biraz eğlenerek girmek ile Noel kutlamalarını kasıtlı olarak karıştırıp yılbaşı düşmanlığı yapıldı.
Bazı gazete ve TV’lerde, sosyal medyada günlerce “şiddet içeren bir yılbaşı düşmanlığı” görüldü.
Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in yılbaşı açıklaması da bunlardan farksızdır. Daha önce de aralıklarla yaptığı gibi yanlış mesaj verdi; yılbaşı kutlamalarını “Noel’in bir parçası” olarak gösterdi.
Bu ciddi yanlışlar maalesef güzelim ülkemizi Ortadoğu kaosunun içine çekmek isteyenlere beklediği fırsatı veriyor.