Din, terör ve referandum!
Referandum sürecinde bazı medya organlarında ve sosyal medyada öyle yazılar, konuşmalar, mesajlar yer alıyor, öyle haberler duyuluyor ki insanın “demokratik bir hukuk devletinde” yaşadığına inanması çok zor.
Sosyal medyada yazdıkları nedeniyle soruşturma açılan çok sayıda vatandaş var ama nedense bazılarına ne yazarlarsa yazsınlar, ne yaparlarsa yapsınlar “dokunulmuyor”.
Söylenecek ilk olay elbette Düzce’den ellerinde silahla referandumda “Hayır” oyu verecek olan vatandaşları tehdit eden 2 kişi.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra demokrasi nöbeti tutulan Anıtpark Meydanı’nı fon kullanarak ellerindeki silahla fotoğraf çekip altına “Başkanlık sistemine Hayır diyenleri tıpkı 15 Temmuz gibi sokaklarda bekliyor olacağız” yazdılar.
Başsavcılık 3 yıla kadar hapis cezası öngören “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan soruşturma açtı, gözaltına alındılar.
Suçlular serbest!
Sonra ne oldu; tam tahmin edilebileceği gibi serbest bırakıldılar.
Bunu yapmakla “silahlı ve eylem planlayan bir teröristi serbest bırakmak” arasında fark yoktur.
Her ikisi de “aynı tehdidi eyleme dökme ve vatandaşlar için güvenlik tehlikesi yaratma” potansiyeline sahip suçlulardır.
Bir Batı demokrasisinde benzer bir olay asla “suçlunun serbest bırakılması” ile sonuçlanamaz.
Burada da “serbest bırakma” kararını veren Düzce mahkemesi bu kararından sorumludur ve “hangi gerekçe ile” bu kararı verdiğini tehlikenin muhatabı olan topluma açıklamak zorundadır.
Benzer şekilde sosyal medyada “Hayır” diyecek kitleleri “Siyonist olmakla, dinsiz olmakla, hain olmakla” suçlayan videolar yer alıyor.
Bir kullanıcı şöyle diyordu: “Anayasa referandumu bizler için yapılıyor. Hem de ‘hayır’ diyene yine o klişe ‘millete karşı, hain vs’ deniyorsa referandum niye yapılıyor anlamadım”.
Ülkede durum şu an itibariyle aynen böyle ve eğer demokrasiden söz edeceksek bu “sözel ve eylemsel şiddetle, hakaretle, suçlamayla, köşe yazarlarını linç kampanyalarıyla sindirme” ortamı derhal düzeltilmelidir.
Kurtulmuş ve Çiçek!
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un “Evet çıkarsa bu halkın terörle mücadeleye, milletimizin Hükümet’in aldığı kararlara destek olduğu anlamına gelecek” sözü de aynı derecede yanlıştır.
Türk halkı onlarca yıldır süren ve 7 Haziran seçiminden sonra toplu katliamlara dönüşen PKK terörüne de, Suriye iç savaşı sonrası Türkiye’ye bulaşan DEAŞ ve benzeri din istismarcısı terör örgütleriyle mücadeleye de her zaman ve “topluca” destek vermiştir.
Bu desteğin “rejimi değiştirecek bir anayasa değişikliğini” onaylamak veya onaylamamak ile hiçbir ilgisi yoktur. Meclis eski Başkanı, Ak Parti Ankara Milletvekili deneyimli siyasetçi Cemil Çiçek şöyle diyor;
“Referandum sürecinde taraflar dikkatli olmalı, ayrıştırıcı dil kullanmamalıdır. Ahlaktan yoksun bir dindarlık ve hukuktan yoksun bir demokratlık bu ülkeye fayda getirmedi. Bundan sonra da getirmez.”
Ülkenin selameti için ona kulak verilmelidir, aksi takdirde referandum sonrası için daha büyük endişeler doğuyor.