Yaşa takılan için defter kapanmadı
5 milyon kişinin mağduriyetine, Maliye Bakanı’na rağmen çözüm aranıyor.
Emekliliğe yaş sınırı geldi, mağdurlar ortaya çıktı. Prim ödemesini tamamlayan 5 milyona yakın kişi yaşla ilgili sınırı da tutturmak için bekliyor. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, kesin bir dille bu kişiler için sosyal güvenlik sisteminin dengesini bozacak bir düzenleme yapılmayacağını söyledi ama...
1999 yılında yapılan bir düzenleme, emeklilik hayali kuran pek çok kişi için haksızlığın da başlangıcı oldu.
Bu haksızlığı şöyle bir örnekle açmak istiyorum. 8 Eylül 1976 tarihinden önce sigortalı olan bir erkek çalışan 44 yaşına geldiğinde emekli olabildi. Ancak bu kişiden sadece 24 saat sonra, yani 9 Eylül 1976 tarihinde sigortalılığı başlayan bir başka erkek çalışan farklı bir uygulamaya tabi oldu. Emekli olabilmek için 48 yaşını beklemek zorunda kaldı. Yaş sınırı kademeli olarak artırıldı. Örneğin 24 Kasım 1986 tarihinden sonra sigortalılığı başlayanlar için artık emekli olabilmek için prim gün sayısını tamamlasa bile 50’sine gelmesi gerekecekti.
Çarpıcı bir örnek
1999 tarihinden sonra sigortalılığı başlayanlar için ise artık erkekler için 60 yaş, kadınlar için ise 58 yaş sınırı gelmişti. Üstelik düzenleme, her 18 aylık dilimler halinde emekli olabilme yaşını 1 yıl daha artırmayı öngördü. Yani 2000 sonunda sigortalılığı başlayan biri için emekli olabilme yaşı 61’e çıkıyordu.
Sadece erkekler için değil kadınlar için de dramatik değişiklikler oldu. Örneğin 1974 doğumlu ve 1992’de çalışmaya başlayan bir kadın çalışan, düzenleme olmasaydı 2012 yılında yani 38 yaşında emekliliğin keyfini sürmeye başlayacaktı. Şimdi 50 yaşını yani 2023’ü beklemek zorunda.
Bu düzenlemeye gidilirken elbette bir mantığı vardı. Süleyman Demirel döneminde öylesine popülist bir emeklilik uygulaması yapılmıştı ki,sosyal güvenlik sistemi çökme noktasına gelmişti.
Kara deliğe dönüştü
DSP-ANAP-MHP koalisyon hükümeti 1999’da krizle boğuşurken bu düzenlemeye mecbur kaldı.
İleriye dönük yıl projeksiyonları, altından kalkılamayacak bir yükün habercisiydi. Aktüeryel denge bozulmuştu. Sistemin sağlıklı çalışabilmesi için her 4 çalışan, yani prim ödemesi yapan kişiye karşılık 1 emeklinin olması gerekirken, prim ödeyen kişi sayısı ile yaşlılık aylığı alan emekli sayısı neredeyse eşitlenmişti. Sağlık harcamaları da kontrolden çıkınca, sosyal güvenlik ödemeleri bütçenin kara deliği olmuştu. Kayıtdışılığı azaltma ve herkesi sigortalı yapma çalışmalarına rağmen de hâlâ kara deliktir.
SGK’nın prim üretimi ile emekli maaşlarını ödemek, sağlık harcamalarını karşılamak mümkün değildir. Yani SGK bir özel sektör kuruluşu olsaydı çoktan batıp gitmişti. Allahtan açık Hazine tarafından karşılanıyor. Şu an Türkiye’de 10 milyonun biraz üzerinde yaşlılık aylığı alan kişi var.
Mavi boncuk zamanı
Yukarıda bahsettiğim yaşa takılanların sayısı ise 5 milyona yakın tahmin ediliyor.
Bu yaşa takılanlar zaman zaman seslerini duyurmaya, meğduriyetlerinin giderilmesi için siyasilere ulaşmaya çalışıyor. Seçimler yaklaşırken yine örgütlü biçimde harekete geçtiler. Hatta yanılmıyorsam bugün Bakırköy’de bir eylem daha yapacaklar.
Konu tekrar ısıtıldı. Isıtılınca da Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, böyle bir uygulamaya izin vermeyeceklerini, prim ödeme gün sayısını tamamlasa da yaşa takılanları erken emekli yapmayacaklarını söyledi.
Söyledi söylemesine de, benim edindiğim bilgiye göre, seçimler öncesi yaşa takılanlara aktüeryel dengeyi bozmayacak bir formülle mavi boncuk dağıtılacak. Dün konuştuğum bir bürokrat bu konuda çeşitli olasılıklar üzerinde ciddi bir çalışma olduğunu, çok farklı versiyonlarıyla düzenlemeden mağdur olanların gönlünü kazanacak bir formül geliştirilmeye çalışıldığını söyledi. Aynı bürokrat “İntibak yasasının da çıkmayacağına dair spekülasyonlar vardı, ancak çıktı. Olay tamamen hesap kitap meselesi. Altından kalkılabilir bir yük olacaksa neden olmasın” dedi.
Bu çalışma boşa kürek çekme şeklinde olmak, muhtemelen Başbakan Erdoğan’ın onayı vardır” diye sorduğumda ise bürokrat şunu söyledi:
“Başbakan ‘Bir bakalım bir görelim, artısını eksisini anlayalım. Mağduriyet varsa giderelim.”
Yüzde 25 indirimle bile gönülleri kazanmak mümkün
Yaşa takılanlar için oluşturulabilecek formüllerle ilgili bazı şeyler yazılıyor çiziliyor. Üzerinde en çok kafa yorulan ve yaşa takılanlara da mantıklı gelen formül, düşük emekli maaşına razı olma planı. Diyelim ki Ahmet Bey’in normalde emekli olabilme yaşı 60. Prim gün sayısında sorunu olmayan Ahmet Bey daha 56 yaşında. Yani maaş bağlanması için 4 yıl daha beklemesi lazım.
Ahmet Bey, aradaki 4 yılın her biri için yaşlılık aylığında yüzde 5’lik kesintiyi kabul ederse, onu bugünden emekli edin deniyor. Yani bugünkü hesaplama yöntemiyle 60 yaşında 1.000 TL emekli maaşı alacaksa, Ahmet Bey bugünden ayda 800 TL almaya razı olacak.
Bu bir yöntem. Ancak artısını eksisini iyi hesaplamak gerekir.
Konuştuğum bürokrat bu ve bunun gibi pek çok olasılığın masada olduğunu ve üzerinde harıl harıl çalışıldığını belirttikten sonra devam etti:
“Diyelim ki henüz yaş sınırına ulaşmak için bir sigortalının 4 yılı var. Maaşla hiç oynamayıp bekleme süresi yarı yarıya indirilse bile mağdur mutlu olmaz mı? ‘Mağduriyeti kabul ediyoruz ancak imkanlar belli’ dense, 4 yıl yaşı bekleyecek kişiye yüzde 50 de değil yüzde 25’lik bir jest yapılabilse bile bundan mutlu olacak insanlar çıkmaz mı?. Alternatif çok, bir orta yol mutlaka bulunabilir. Bu orta yolla Maliye Bakanı da ikna edilebilir. Hiçbirşey bitmiş değil, gelişmeler olabilir.”