Başarı şart değil yeter ki zıtlaşma
.
Bir bürokrat düşünün.
3 yıl önce getirildiği genel müdürlük koltuğunda çok başarılı işler yapıyor.
Yeniden yapılanma sürecini başlatıp kurumda ilk defa uzun vadeli stratejiler oluşturuyor. Temsil ettiği kurumu tarihinin en yüksek kar rakamları ile tanıştırıyor.
Çok radikal bir karar alıyor ve “Rekabetten uzak kalmamalıyız. Finansın merkezinde olmalıyız” diyerek kurumunun merkezini Ankara’dan İstanbul’a taşıyor.
Orta ölçekli bir banka kadar tam 199 yeni şube açıyor. 7.3 milyar TL ile devraldığı özkaynakları 3 yılda 12 milyar TL’ye çıkarıyor.
Aktif büyüklükte 100 milyar TL barajını geçiyor. Bir kamu bankasından beklenmeyen refleksler gösteriyor. Mesela kamuda ilk tahvil ihracını gerçekleştiriyor. Özel müşterilere hizmet veren özel bankacılık şubeleri kuruyor.
2012 yılının hem kredi kartı cirosunda hem de işlem adedinde en çok büyüyen bankayı ortaya çıkarıyor.
Sektöründeki net istihdam artışının yüzde 26.4’ünü tek başına gerçekleştiriyor.
Finansal başarılar yetmiyor, voleybola müthiş bir destek vererek takımın 3 yıl içinde 2 kez Avrupa Şampiyonlar Ligi Şampiyonu olması için gerekli imkanları hazırlıyor.
Bankanın tarihindeki yabancı dil konuşabilen ilk genel müdür de oluyor.
Bu tarif ettiğim kişi benim çok yakından tanıyıp iyi elektrik aldığım ve yaptığı işlere saygı duyduğum Vakıfbank Genel Müdürü Süleyman Kalkan. Daha doğrusu düne kadar Vakıfbank Genel Müdürü’ydü.
Dün ani bir karar ile genel müdürlük koltuğuna 70 yaşına yaklaşmış Halil Aydoğan getirildi.
Bundan sonra Vakıfbank’da takip edeceğin ve mercek altına alacağım 3 konu olacak.
1-Vakıflar’ın yüzde 58 hissesi hangi şartlarda ve hangi ödeme planı ile Hazine’ye devredilecek ve sonra da hangi fiyattan halka arz edilecek.
2-Seçim dönemi yaklaşırken Vakıfbank’ın kredi portföyünde ve takibe düşmüş kredilerinde bir bozulma olacak mı?
3-Vakıfbank Kadın Voleybol takımına kurumun verdiği destek sürecek mi yoksa kulüp sıradanlaşacak mı?