Chuck Palahniuk okurları nakavta hazır!
Her zamanki gibi o sabah da saatin alarmı, aynı saat ve dakikada çalmıştır. Ve yine her sabah olduğu gibi bedeniniz tıpkı o saat gibi kurulu olarak harekete geçmiş, yataktan kalkmış, dişlerini fırçalamış ve bir başka düzeneğe geçebilmek için otomatik olarak duşa girmiştir. Böylece duş sonrasında kurulu düzen için iyi bir performans sergileyebileceksinizdir.
Ama bir gün bir şey olur. Mesela, gece rüzgar çıkmıştır veya evin kedisi bir haylazlık yapmış ve banyo kapısının kapanmasına neden olmuştur. Ve siz kurulu bir saat gibi hareket ederken kapıyı görmemiş ve toslamışsınızdır. İşte o zaman sanki gözünüzden bir gözlük düşer. Saat durur, alarm susar, tüm nesneler farklı bir renge bürünür. Büyük ihtimalle bu gözlük numaralıdır da. Bu yüzden perspektifiniz bile değişir. Örneğin duvarınızda asılı duran gençlik tutkunuz gitarınız, yıllardır sandığınız gibi evin odak noktasında değildir.
İşte o zaman, kuşandığınız tüm o güzel değerler, ilişkiler, alışkanlıklar hatta içinizi ısıtan tatlı gülümseyişler mide bulandırıcı olur. İkiyüzlü bir sırıtma vardır artık her şeyin yüzünde... Böylesi bir çarpışmayı bence herkes hayatının bir döneminde ve/veya dönemlerinde yaşar. Kendine karşı dürüst olmayı başaranlar bundan ders çıkarır ve hayatını sorgular. Başaramayanlarsa kurulu saatin ritmi ile yaşar gider. Arada toslar, kırılır, tamirciye gider gelir...
İşte Chuck Palahniuk romanları böyle bir çarpışma etkisi yaratır. Yazar “Dövüş Kulübü“nde öyle sert vurmuştu ki biz fani okurlarına, suratımızdaki yara-bere izleri hâlâ geçmedi. Gerçi okurlarının bu morlukların geçmesini istediğini de hiç sanmam...
Bu yüzden yeni romanı “Çarpışma Partisi“ de biz okurları için bir boks maçı gibi karşılandı. Yazarla birlikte ringe çıktığımız... Ve tabii her zamanki gibi en büyük dileğimiz Palahniuk tarafından bir güzel dövülüp sonra da nakavt edilmek. Malum bir önceki romanı “Tekinsiz”le sıkıcı bir maç geçirmiştik. Tamam dayak yemiştik yemesine ama biz de az vurmamıştık Palahniuk’e... Ama bu kez yeni kahramanı Yedi Bela Öğğk Casey’ün iğrençlikleri üzerinden kendi aynamıza, aynamızdaki makyajsız yüzümüze bakmak bizi epey rahatsız edecek. Hatta deliksiz uykuları askıya alacak kadar...
Gülümseyen böbrek!
Türk Nefroloji Derneği ve Karikatür Vakfı’nın düzenlediği organ bağışı konulu karikatür yarışmasının büyük ödülünü alan Radikal gazetesi çizerlerinden karikatürist Hicabi Demirci’ye çok teşekkürler. Öyle güzel iki karikatür resmetmiş ki, her ikisi için de sayfalarca yazı yazabilirim. Ama hiç gerek yok... Çünkü bu iki küçük çocuk bize organ bağışı ve nakli ile ilgili olarak her şeyi anlatıyor. Bu yüzden lütfen organlarınızı bağışlayın... Çünkü bir gün sizin ama daha da önemlisi çocuğunuzun bir organa ihtiyacı olabilir... Ve onlar o kadar küçük ki, seslerini duymazdan gelmek sadece zalimlik olur!
Leonardo’nun Defterleri
İnsan zekasının ve yaratıcılığının sınırlarını zorlayan ve bu nedenle de adı her anıldığında heyecanlanmamıza neden olan Leonardo de Vinci, eserleri kadar değerli sayısız defter de doldurdu.
Orijinalleri Avrupa’daki koleksiyonlarda bulunan 7 bin sayfalık yazı ve çizimlerden oluşan bu külliyat ne yazık ki asla bir araya gelemedi. Bu kitap ise bu külliyatın orijinalliği, doğruluğu herkes tarafından kabul görmüş çizim ve notlardan oluşuyor. Leonardo’nun mekanik icatlarından mimari ve insan anatomisine kadar sayısız tasarısını içeren kitap bu nedenle onun dünyasına adım atmak isteyenler için ideal. Arkadaş Yayınları’na bu değerli kitabı, özenli bir baskı bizlere kazandırdıkları için çok teşekkürler...