Aile terbiyesi için...
.
“Balkona pijamayla çıkılır mı? Telefonda ilk kim konuşur? Piknikte siyah ayakkabı giyilir mi?” Karikatürist Alper Uygur’un “Yemeğe Kurt Gibi Saldırılır mı? Çocuklar İçin Görgü Kuralları” genel görgü kurallarının yanı sıra bu tür ilginç kuralları da ele alıyor. Türkiye’da çocuklar için ilk kez yazılan kitap, doğru selamlaşmaktan telefonda düzgün konuşmaya, sofra düzeninden, misafirliğe kadar pek çok görgü kuralını içeriyor. Alper Uygur’un 9 yaşındaki oğlu Aziz’e terbiye kurallarını aşılarken yapmış olduğu araştırmaların sonucunda kaleme alınan kitap ebeveynlerin de çok işine yarayacak...
Çocuklar için görgü kuralları üzerine bir kitap yazma fikri nasıl doğdu?
Oğlum Aziz 9 yaşında. Ona oturup kalkmayı, yemeyi içmeyi anlatır, kafasını şişirirken, “Bu konuların aslı neymiş?” diye okumaya, araştırmaya başladım. Bu süreçte, görgünün hiç de şekilsel bir konu olmadığı, bir insanlık eğitimi olduğunu fark ettim. Üstelik görgü doğuştan edinilmiyor: Adı üstünde, görgü. Görerek, özenerek, benimsenerek öğreniliyor. Bu konuda güncel bir kitaba rastlamadığım için iyisi mi ben hazırlayayım dedim.
Bir ebeveynin çocuğuna görgü kurallarını öğretebilmesi için bunu kendisinin de bilmesi gerek. Bu noktada kitabınız aynı zamanda büyükleri de mi eğitiyor?
Haklısınız... Aslında görgünün en iyisi yakın çevrede yaşayarak, moda deyimle “deneyimleyerek” öğrenilenir. Hani “aile terbiyesi almış” sözü var ya, boşuna değil. Bununla birlikte herkes, hepimiz eksiğimizi giderebilir, değişebilir, daha kaliteli, daha insanca bir hayat için adım atabiliriz. Kitabım bu anlamda küçük de olsa bir yardım kaynağı, hayata güzellik katma aracı olarak ebeveynlerin de işine yarayacaktır.
Türkiye’de en sık yapılan görgü hataları neler?
Herhalde bütün gazeteyi benim doldurmamı istiyorsunuz! Şaka bir yana, “En sık yapılan görgü hataları” yok; bütün kapsamıyla, bütün boyutlarıyla görgüsüzlük var desem... Trafikten konuşmaya, oturup kalkmaktan tartışmaya, yemek yemekten piknik yapmaya... Belki de Türkiye’nin temel meselesi görgü. Yani insan ve diğer insanlar arasındaki mesafe, dikkat, karşılıklı hürmet, kurallar üzerinde anlaşma yoksunluğu...
Kitabınız eğlenceli bir dille yazılmış... Bu çocukları sıkmamak içindi sanırım.
Kitabım eğlenceli dille yazıldı çünkü başkalarını sıkmak da görgüsüzlük! “Ben sizin iyiliğinizi istiyorum” diyerek insanlara ıstırap çektirmek, hayatı zehir etmek ülkemizde yabancısı olmadığımız bir tutum... Ben kitap hoş olsun, öykülü olsun, nedenler, niçinler, tarihi kökler olsun istedim. Eski deyimle “hisseli ve kıssalı” olmasına çalıştım.
Kitaptan...
* Özenli sofralarda tabağın solunda katlanmış olarak kumaş peçete yer alır. Peçete 8 yaşına kadar çocuklar hariç boyna bağlanmaz. Dizlerin üzerine serilir. Peçeteyle tabak, çatal, bıçak silinmez.
* Birini aradın. Açan yok. En fazla dört-beş kez çaldırıp kapatmalı, sonra tekrar aramalısın.
* Bir topluluk içine girdiğinde herkesle tek tek selamlaşman gerekmez. Herkese yönelik bir selamın ardından tanıdığın insanlarla tokalaşman yeterli.