ABD’nin açmazları
Mali krizi 2008 sonbaharında Lehman Biraderlerin batması tetikledi. “Tüm krizlerin ağababası” dedik. ABD ve dolayısı ile dünya mali sistemi bir süre uçurumun kenarında asılı kaldı. ‘Düştü düşecek’ falları açıldı.
O noktada Bush yönetimi fevkalade saldırgan iktisat politikalarına başvurdu. Ortalığa para saçıldı. Fed’in bilançosu iki buçuk katına tırmandı. Bütçe açığı milli gelirin yüzde 12’sine ulaştı. Yangın denetim altına alındı. Büyük bir ekonomik felaket önlendi.
ABD kökenli kriz dalga dalga dünyayı etkiledi. Bankacılık zafiyetleri olan ülkeler benzer mali çalkantılar yaşadı (İngiltere). Diğerlerini dünya ticaretindeki daralma, sermaye çıkışları, güvensizlik, vs. vurdu. Dünya ekonomisi küçüldü.
Sonra ekonomiler yavaş yavaş toparlanmaya başladı. Resesyon yerini büyümeye bıraktı. Mali piyasalar canlandı. Fakat bu kez gündeme aşırı gevşek para ve maliye politikalarının nereye kadar sürdürülebileceği sorusu oturdu.
Keynesci politikalar
Krizin esas nedeninin küresel üretim ve talebin dağılımında biriken dengesizlikler olduğunu baştan beri söylüyoruz. Bazı ülkeler (Çin) üretimine kıyasla az tüketiyor. Diğerleri (ABD) fazla tüketiyor. İlk grup dış fazla, ikincisi dış açık veriyor.
Küresel ekonomide makul ve dengeli bir büyüme için bu dengesizliğin düzelmesi gerekiyor. Ne demek? Dış fazla ülkesinde tüketimin milli gelire oranı yükselecek, dış açık ülkesinde düşecek. Yani birinde milli tasarruf oranı azalırken diğerinde artacak.
Tasarruf açığını ikiye ayırabiliriz: özel ve kamu . Bazı ülkelerde özel kesimin, diğerlerinde devletin tasarruf açığı var. Akla hemen ABD ve Yunanistan örnekleri geliyor. Türkiye ilk kategoride yer alıyor.
Ayırım maliye politikası açısından çok önemlidir. Sorun özel kesimin yüksek tasarrufundan kaynaklanıyorsa, gevşek maliye politikası düzeltmeyi kolaylaştırır. Düşen özel kesim talebi bütçe açığı ile telafi edilir. Resesyon-deflasyon kısır döngüsü engellenir.
ABD’de keynesci iktisatçılar olayın bu yönünü vurguluyor. Düzeltmeyi zamana yaymak için bütçe açıklarından yararlanmayı savunuyor. Tüketim oranının düşürülmesini uzun döneme atmayı öneriyor.
1929’la karşılaştırma
Düzeltme sürecinde Çin’in rolününe geçmeden 1929’la bugün arasındaki zıtlığı hatırlatalım. “Büyük Buhran” özel tüketimin üretimden yavaş büyümesinden kaynaklanmıştı. Üretim-talep dengesizliği ABD içinde idi. Tüketim oranının yükselmesi gerekiyordu.
Bu durum bütçe açıklarını düzeltmenin aracı haline getirdi. Artan kamu tüketimi özel harcamaları da sürükledi. Maalesef vahim para politikası hataları resesyonu derinleştirdi. Önce savaş sonra refah devleti uygulamaları düzeltme sürecini tamamladı.
Bu kez üretim-talep dengesizliği küreseldir . ABD’nin büyüyerek tüketim oranını düşürebilmesi için Çin’in tüketim oranını yükseltmesi gerekiyor. Tek başına ABD’nin gevşek maliye politikası sadece düzeltmeyi geciktiriyor. Çözmeden yarına taşıyor.
Böylece kritik sorulara geldik. ABD’de keynesci politika Çin’i nasıl etkiler? Hangi politikalar Çin’i düzeltme sürecine katılmaya zorlar? ABD’nin açmazları nelerdir? Maalesef yerim bitti. Bu önemli konuya devam edeceğim.