IMF raporu üstüne
Küresel mali piyasalar tedirginliği aşamıyor. Euronun üstünde dolaşan belirsizlik bulutları Avrupa borsalarını düşürdü. Ama New York da haftaya kötü başladı. Dow Jones Salı günü 10.000 sınırına kadar geriledi. Dün biraz toparlandı.
Euro/dolar paritesinde oynaklık sürüyor. Bir ara euro 1.21 doları gördü. 2006 kışından bu yana en düşük değeridir. 15 yıllık ortalamanın 1.20’nin altını işaret ettiğini tekrar hatırlatalım. Euro Bölgesi için iyi, Türkiye için kötü haberdir.
CNBC-e tüketim endeksleri Mayıs sonuçları çıktı. Nisan’a kıyasla Tüketici Güven ve Beklenti endeksleri düştü. Tüketim Eğilimi endeksi ise yükseldi. Tüketici gelecek hakkında daha karamsar ama harcamaya devam ediyor.
Para Politikası Kurulu Nisan toplantı raporu yayınlandı. Merkez Bankası Mayıs’ta tek haneli yıllık enflasyon bekliyor. TÜİK bu sabah verileri açıklıyor. Benim TÜFE tahminim yüzde 0.2 (yıllık yüzde 9.7).
IMF bazen yararlıdır
IMF heyetinin Madde 4 görüşmeleri kapsamında yazdığı raporu Pazar günü iki cümle ile eleştirdim. “IMF’in ezberi değişmez; hariçten gazeldir, boşverin” dedim. Orada bırakmak istiyordum. Dayanamayıp ayrıntıya giriyorum.
İkiz açık (bütçe-dış denge) krizlerinde ve kronik enflasyonla mücadelede IMF önemli katkı yapabilmektedir. 1994 ilkine, 2000 sonrası ikincisine örnektir. IMF kaynaklarının düzeltmeyi kolaylaştırdığı, ekonomik ve toplumsal hasarı azalttığı açıktır.
Bunlar özel konjonktür anlarıdır. En fazla bir-iki yıl sürer. Ekonomi normalleştikçe IMF’i iktisat politikası tasarım ve uygulamasından çekmek gerekir. Aksi halde zarar vermesi ihtimali yüksektir.
Bir: IMF’de Keynes-öncesi (monetarist) iktisat politikası tarzı hâkimdir. Her koşulda sıkı para ve maliye politikaları önerilir. İki: Bürokratik karar mekanizması risk sevmez. Aşırı tutucu politikaları teşvik eder. Ayrıca kadroları da bu iş için yetersizdir.
Dolayısı ile 2000 ve 2001’de IMF anlaşmasını destekledim. Ama 2004’te ve 2008’de biten anlaşmalarının uzatılmasına karşı çıktım. Ekonomide yaşananların beni haklı çıkardığı konusunda hiç tereddütüm yoktur.
Bu filmi görmüştük
Raporun önerdiği iktisat politikası çerçevesi yukarıdaki tanıma uyuyor. Kıdem tazminatı ve asgari ücrette indirim talebini ve diğer yapısal önerilerini bir kenara bırakıyorum. Konjonktür politikalarına bakıyorum.
Raporu dikkatle okuyunca makro politikanın üç eksenden oluştuğu görülüyor. Bir: Maliye politikasını daha da sıkın. İki: Gösterge faizi hemen yükseltin. Üç: TL’nin değer kazanmasına karşı döviz alımlarını artırın.
Biz bu filmi daha önce gördük. 2003 sonrasında aynen bu politikalar uygulandı. Rekor faiz-dışı fazla verildi. Faiz yüksek tutuldu. Bol döviz alındı. “Sanayisiz, ihracatsız, istihdamsız ama enflasyonist” büyüme modeli bu yanlış politikanın sonucudur.
Türkiye’nin ne kadar büyük bir tehlike atlattığı açıktır. IMF’in (ve lobisinin) aradan çekilmesi ekonominin ihtiyaçlarına duyarlı politikaların önünü açtı. Özellikle para politikasını rahatlattı. “Verilmiş sadakamız varmış” diyelim.