Şampiy10
Magazin
Gündem

Pastırma yazında sıcaklar Yellen’le daha da artabilir

Piyasalardaki kara bulutlar Fed’in tahvil alımında kesintiye gitmeyeceğini açıklamasıyla dağıldı. Yellen’in Fed Başkanı olması durumunda piyasalara yeni bir ‘iyimser’ hava gelecektir.

ABD Merkez Bankası (Fed) geçtiğimiz haftanın “yıldızıydı”! Parasal genişlemenin “daraltılması” kararının ertelenmesi piyasaları kurtardı, piyasalara zaman kazandırdı. Gelişmekte olan piyasalardan çıkamayanlara çıkma fırsatı verirken, çok düşmüş piyasalarda “kısa günün kârını” yapmak isteyenlere yeni fırsatlar yarattı.

BIST 100 Endeksi 79.505 ile 80 bin sınırına dayanırken, dolar/TL kurları 1.9340’a kadar geriledi. Herkes “Başçı haklı çıkacak mı?” diye sormaya başladı. (17 Eylül’de aynı başlıkla bir yazı yayınlamıştım.) Bu arada Fed’in kararını doğrusunu isterseniz beklemiyordum. Evet, Aralık ayında başlar demiştim ama bir azaltma-daraltma bekliyordum. Bu arada Fed’i ne kadar da doğru tahmin eden çıktı karar sonrasında. Karar öncesinde nerelerdeydiler?

Şimdi asıl mesele kazanılan bu zamanda ekonomi yönetiminin neler yapacağı!

Para politikasında, dış politikada yapılan hataları telafi edecek adımlar atılacak mı? Yoksa “Fed’in rehavetine” mi kapılacağız? Böyle bir hata yapacak olursak; yıl başına kadar değil belki; ama yeni yıl ile birlikte rehavetin bedelini ödemek zorunda kalabiliriz. Tıpkı karınca-ağustos böceği hikayesinde olduğu gibi...

Alman seçimleri...

Orta vadeyi şimdilik bir kenara bırakıp, bu haftaya gelecek olursak, ilk önemli parametre Almanya seçimleri olacak. Bu yazıyı yazdığımda henüz sonuçlar açıklanmamıştı. Merkel’in ortaklarından FDP’nin (FreeDemocraticParty) barajı aşması durumda dahi yeni dönemde Merkel zorlanacak. Euroya ve kurtarmalara karşı olan “Almanya için Alternatif” hareketinin (Alternativefor Germany - AfG) güç kazanması önümüzdeki dönemde AB içindeki dengeleri mutlaka etkileyecek görünüyor. FDP’nin baraj altı kalması durumunda SPD (Sosyal demokratlar) ile bir “büyük koalisyon” alternatifi gündeme gelecek olur ise bundan hem euro, hem de AB kısa vadede olumsuz etkilenebilir.

Fed’den sonra haftanın ikinci tartışması ABD “borç tavanı” olacak. Ekim 1 gibi ABD’nin borçlanma limitinin tavanına ulaşacağı hesaplanıyor. Ekim ortasında limitin arttırılması için oylama yapılacağı tahmin ediliyor. Cumhuriyetçiler; borç tavanı konusundaki muhalif tavırlarını sürdürmeleri durumunda, ABD Hükümeti‘nin “kepenk kapatmasının” 2014 ara seçimlerinde aleyhlerine döneceğinin bilincinde olsalar gerek. Piyasalar da bunun bilincinde olsa ki meseleyi “kuru sıkı bir tehdit” olarak algılayıp yollarına devam ediyorlar. Yoksa “Mali Uçurum” olarak geçtiğimiz Aralık ayında literatüre giren olaydan sonra S&P yüzde 22 yükselir miydi?

Bu defa da “son dakikada” bir çözüm bulunacağına inanılıyor. “Korku endeksi” olarak anılan VIX endeksi 13.12’ye gerilemesi de bunun bir kanıtı! Ancak “Obamacare” olarak anılan ABD’deki sağlık reformu ile “Mali Uçurum” arasındaki politik çekişmenin çok da “kansız” geçmeyeceği aşikâr. Piyasaları yılsonuna doğru germeye aday bir sorun olarak piyasaların önünde duruyor!

Daraltma 29-30 Ekim toplantısına mı kaldı?

ST. LOUIS Fed Başkanı James Bullard, “ekonomiye dair açıklanacak verilere göre, Ekim ayında tahvil alımlarının azaltılmasının mümkün olduğunu” söyledi. Fed’in geçtiğimiz hafta aldığı “piyasa dostu” kararının ardında ya büyük fonların gelişmekte olan ülke zararlarını azaltma ya da Obama ile Kongre arasındaki “kavganın” akıbetinin net olmaması yatıyordu! Bullard’ın açıklamalarından sonra; Fed’in 29-30 Ekim’deki bir sonraki toplantısına kadar borç tavanı krizi çözüme ulaşırsa, büyük olasılıkla parasal genişlemede “daraltma” yoluna girilmesi ihtimal artacak.

Tabii ki işsizlik verileri başta olmak üzere ABD ekonomisine dair verilerde “hayal kırıklığı” yaratacak veriler gelmezse. Benim beklentim halen daha Ekim’de karar alınsa bile daraltmanın, Aralık’ta veya yeni yıl ile başlayacağı yönünde.

Janet Yellen Başkan, Piyasalar şampiyo...

Yellen 1 Ekim’de New York Ekonomi Kulübü’nde yapacağı konuşmayı ertelemiş. Piyasanın yorumu Yellen’in Fed başkanlığına atanması ihtimalinin arttığı ve o tarihlerden önce atanması durumunda (Bu hafta içinde açıklama bekleniyor!) yapması gerekenler yüzünden meşgul olacağından dolayı bu ertelemenin geldiği yönünde.

Yellen’in Fed Başkanı olması durumunda piyasalara yeni bir “iyimser” hava gelecektir. Doların bu hafta 1.92’yi görme ihtimali az. BIST 100’de “düzeltme” ile 75.165 ile 77.582 arasındaki boşluk kapanabilir. Yellen açıklanırsa 82.218 ile 84.867 arasındaki boşluğu kapatmayı hedefleyebiliriz.

Yazının devamı...

Bernanke’den geri adım!

Fed’in parasal genişlemeyi “daraltmıyorum” kararı piyasalar için “müthiş” bir sürpriz oldu. Bernanke parasal genişlemenin daraltılmasına “şimdilik gerek yok” dedi. 22 Mayıs’taki toplantı sonrasında “hazırlanın” mesajı veren Fed, adeta “U dönüşü” yaptı.

Bu kararın ardında “ekonomik verilerin daraltmayı henüz gerektirmediği açıklaması yatsa da Mayıs’tan bu yana ABD’nin verileri bir toparlanmayı işaret ediyordu. O günden bu yana gelen belki de en olumsuz veri Temmuz ayında açıklanan tarım dışı istihdamın Ağustos ayında 64 bin kişilik aşağı yönde revize edilmesi oldu. Sadece bu veri Bernanke’yi vazgeçirmiş olamaz!

Dünkü toplantı öncesinde “Fed daraltma yapmaz” alternatifine yüzde 10 olasılık vermişken, “15 milyar dolarlık “daraltma” gelir, ancak “Aralık ayında veya yeni yıl da başlar” alternatifine yüzde 40 olasılık vermiştim. Fed beni de yanılttı! Hatta “Bernanke Bedava Para paketlerini başlatmış birisi olarak, veda ederken sonlandırmayı da başlatarak görevi bırakmak isteyecektir” diye de bir tahminde bulunmuştum.

Bernanke gider ayak hem beni hem de piyasaları “ters köşeye” yatırdı! Anlaşılan bu ay sonunda ABD’de gündeme gelecek olan “borç tavanı” tartışmaları Bernanke’yi korkutmuş! Ya da daha önceki toplantılarında sıkça şikâyetettiği piyasa-kongre gerginliğinde topu yeniden kongreye atmış oldu.

Fed’in kararının ardında Bernanke yönetiminin tercihleri olduğu kadar Eylül başından bu yana (kurlar yükseldikten, varlık fiyatları “yeterince” düştükten sonra) gelişmekte olan ülke piyasalarına yaşanan girişin de etkisi olsa gerek. Bu piyasalara yaşanan girişle, adeta Fed’e; “vazgeç daraltmadan” mesajı vererek, “biz bir tur daha gelişmekte olan ülkeleri turlayacağız, sen ondan sonra daraltırsın” mesajı vermiş oldular. Bernanke de; en azından; 29-30 Ekim’de bir sonraki Fed toplantısına kadar onlara müsaade etti! Görünen o ki en azından bu tarihe kadar piyasalar rahat edebilir.

İşin bir başka boyutu daha var. Eğer Bernanke’nın “U dönüşü” gelişmekte olan ülkelere giren fonların “şantajı” değilse, ABD’de işler söylendiği kadar da yolunda olmayabilir! Bu da aslında parasal genişlemenin daraltılması haberinden daha kötü bir haber. En azından uzun vadede...

Fed’in kararını en coşkulu karşılayan yüzde 6.44’lük artışla BIST oldu. Daraltma korkusu ile en fazla değer kaybeden banka hisse senetlerine gelen alım hızlı toparlanmanın lokomotifi oldu! 79.257’den geçen 200 günlük HO’nın üzerinde bir kapanış olması da önemliydi. BİST 100 Endeksi bugünü de bu seviyenin üzerinde kapatabilir ise yıl sonuna kadar 31 Mayıs-3 Haziran tarihlerinde oluşan 85.990 ile 82.218 arasında geride bıraktığımız boşluğun kapanmasına yönelik hareketleri görebiliriz.

Bu arada dün geride 74.660 ile 78.214 arasında önemli bir boşluk bıraktığımızı da hatırda bulunduralım!

Yazının devamı...

Başçı haklı çıkacak mı?

Merkez Bankası Başkanı Başçı; 3 hafta önce Anadolu Ajansı’ndaki toplantıda verdiği “dolar/TL kuru yıl sonunda 1.92’nin altına bile inebilir” mesajı için önce “kur taahhütümüz yok” dedi, ardından da “arkasındayız” diyerek teyit etti. Kafa karıştırıcı bir durum. Bir MB Başkanı’nın kur “vaadinde” bulunması günümüz dünyasında hatalı. Dışsal çok faktör var.

Peki, Başkan haklı çıkar mı?

Benim şöyle bir iddiam var:

- Bana TC Merkez Bankası’nı verin.

- Kurun kaç olmasını istediğiniz söyleyin. Dolar/TL kurunun 0.50 ya da 4.00 olmasını isteyin farketmez.

- Bana 6 ay zaman verin, ben kuru istediğiniz yere getiririm!

Yalnız sonrası için de iki şartım var:

- Bu kuru en fazla 6 ay tutabilirim.

- Yeni bir yüz, uluslararası geçerli yeni bir kimlik ve de yargı muafiyeti istiyorum! (Bu kısmı çok önemli, görevi kabul etmemin olmazsa olmazı!)

Merkez bankalarının elinde kısa vadeli kur hareketlerini yönetmek için değişik enstrümanlar mevcut. Ancak bunların uzun ömürlü olmaları ancak “kazanılan zamanda” (onun için 6 ay tutabilirim diyorum) asıl sorunu çözmeye yönelik adımlar atılmasıyla mümkün. Bu yapılmazsa ben de yeni bir “kimlik” edinmek zorunda kalırım!

Gelelim yukarıdaki asıl soruya. Evet, Başkan haklı çıkabilir. Hatta haklı çıkmak için piyasanın “bu kadar da olur mu?” diyebileceği yöntem ve enstrümanları kullanabilir. Evet, uzun süre tutamayabilir ama en azından 31 Aralık kurunda haklı çıkabilir.

Peki, piyasa şartlarına bırakılsa 1.92 seviyesi mümkün mü?

“Şahin” olarak anılan “Summers’ın Fed’in başkanlık adaylığından çekilmesi, “güvercin” kabul edilen Yellen’in şansını arttırırken piyasalardaki “daralma korkusunu” bir nebze de olsa azaltıyor. En azından kısa vadede. Her ne kadar Fed kararını yarın açıklayacak olsa da artık “daraltma” eskisi kadar korkutmuyor. Diğer yandan Suriye meselesinin yumuşaması da özellikle bizim piyasalarımız üzerindeki baskıyı azaltmış durumda.

Suriye gerilimi azaldıkça, MB pek bir şey yapmasa da bu olacaktı. Zira diğer “atak altındaki” para birimleri de yavaş yavaş zirvelerinden aşağı indi, Summers sonrasında dün de önemli kazanımlar elde ettiler.

Şimdilik dolar/TL’de2.0650 seviyesi (2.0830 görülse de kapanış bazında) “tutmuş” görünüyor! Teknik analiz diyor ki (kısa vadeli zirvenin görüldüğü varsayımıyla) dolar/TL kurları piyasa koşulları altında 1.9580-1.9620 bandına kadar inebilir! Trend, Fibonacci ve 50 günlük hareketli ortalama bu seviyenin altına inilmesinin zor olduğunu söylüyor.

Ancak 1.92 yine de zor. En azından Mayıs ayında Fed’in söylem değiştirmesiyle kurda başlayan trend her geçen gün yükseliyor. Bu trend uzun süre korunur ise, MB’nin trendin aşağı yönde kırılması için “müdahil” olması gerekebilir. Ancak bu müdahale geçtiğimiz haftalardaki gibi eften püften değil, “harbiden” olması gerekiyor.

MB sırf Başkan’ın “lâfı yerde kalmasın diye” bile bunu yapabilir mi? Piyasa kötü gitse bile 31 Aralık öğleden sonrasını dikkatle izleyin derim.

Bugünden...

Yazının devamı...

Yok böyle bir hafta!

Bu hafta piyasalar açısından yılın en kritik ve en yoğun haftası: Fed’in parasal genişlemeyle ilgili kararı, Para Politikası Kurulu toplantısı, Fed’deki başkanlık yarışı, Almanya’da seçimler, Suriye meselesi, Avrupa Komisyonu İlerleme Raporu...

Dokuz ayın çarşambası bir araya gelmiş!

Finansal piyasalar açısından haftanın en önemli olayı tartışmasız ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 17-18 Eylül’deki toplantısı. Karar 18 Eylül’de bizim piyasalarımız kapandıktan sonra açıklanacağından; piyasalar Çarşamba gününe kadar “tatil havasında” olacaktır. Yarın bizi ilgilendiren Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısı var. Önemli bir karar alınmasını beklemiyorum. Onlar da Fed’i bekleyeceklerdir. (Önümüzdeki sene için Merkez Bankası’na bir öneri: Fed’in toplantı tarihleri belli olduktan sonra PPK toplantı tarihleri saptansın. Nasılsa onları beklemek gerekiyor, hiç değilse bir aylık gecikmeler olmaz!)

Fed’in; diplomasi ile çözüm yoluna giren Suriye meselesinden sonra parasal genişlemenin “daraltılması” kararını uygulamaya koyacağını düşünüyorum. Belki miktar 15’ten 10 milyar dolara inebilir, uygulama Aralık ayında veya yeni yıla sarkabilir. Ancak “daraltma” kararı alındıktan sonra miktar ya da zamanlama çok da önemli olmayacaktır. Gerçi Fed’in Mayıs ayındaki açıklamalarından sonra piyasalar kendilerini yeni döneme hazırladılar. Hatta bence biraz da abarttılar. 10 milyar veya ileri tarihli bir uygulama gelir ise küresel piyasalarda kısa süreli bir “rahatlama” bile olabilir. Ancak buna çok güvenmemek ve uzun süreceğini düşünmemek lâzım! Zira böylesi bir karar sonrasında 2009’dan bu yana bahar havası yaşayan finansal piyasalarda, yepyeni bir dönem başlayacak!

Suriye ve İlerleme Raporu...

HAFTA sonu Rusya ve ABD “Suriye üzerinde” anlaştı. Suriye meselesinin sıcak savaşa dönüşmemiş olması hem Türkiye hem de piyasalar açısından önemli bir şans oldu. İçerde ise; 23 Ekim’de açıklanacak “Avrupa Komisyonu İlerleme Raporu” öncesinde “Demokratikleşme Paketi’ne” bu hafta son şeklinin verilmesi bekleniyor. Hafta sonu Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Obama görüşmesi bölgenin kaderi açısından önemli olabilir. Geçen haftanın son iş saatlerinde gelen Koç ve Doğan Grubu hakkındaki suç duyurusu da yakından izlenecek.

Yellen mi Summers mı?

Fed’in toplantısı sonrasında piyasalar açısından önemli bir diğer haber de Fed’in yeni başkanının kim olacağı. Fed’in toplantısı sonrasında Obama’nın yeni başkan adayını açıklaması bekleniyor. Piyasaların pek de istemediği “sıkı para politikası yanlısı” Lawrence Summers’ın adaylık ihtimalinin arttığı konuşuluyor. “Güvercin” olarak bilinen Janet Yellen yerine; “şahin” Summers’ın açıklanması, doların hızlı değer kazanmasına neden olabilir. Senato’da Summers’ın onaylanması süreci piyasalar için sıkıntılı geçeceğe benziyor.

ALMANYA’DAKİ SEÇİMLERE DİKKAT!

AB’Yİ ve dolayısıyla bizi de yakından ilgilendiren Almanya genel seçimleri, önümüzdeki Pazar günü yapılacak! Hafta içinde AB’de bankaları denetleyecek ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) bünyesinde faaliyetlerini yürütecek bir Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun kurulmasını başaran Merkel’in üçüncü kez sandıktan önde çıkması bekleniyor. Ancak eski koalisyon ortağının yeterli oy alamaması durumunda Almanya’da bir “büyük koalisyonun” kurulabileceği konuşuluyor. Fed başkanı netleşmeden Merkel ağırlıklı bir sonuç çıkarsa euro ilk aşamada 1.3420’lere çıkabilir.

Yazının devamı...

Borsa nedir ne değildir?

29 Ağustos’ta gazetemizin ekonomi müdürü Ercan İnan “Borsa’nın ibişleri hisse senetlerini nasıl fiyatlıyor?” başlıklı bir yazı yazdı. Yazısında Suriye’deki olası bir harekâtın lojistik işlerini aldığı varsayılan bir şirketin hissesinin borsa performansından yola çıkarak borsadaki fiyatlamaların “afaki” yapıldığına değinmiş. Yazısını da, “Borsa’da da ortada bir oyun var ve ibişleri de bir hayli fazla. Borsa’ya kumarhane denince kızılıyor. Bence kumarhane sözü hafif kalır...” diye bitirmiş! Sayın İnan’ın sözlerine bazı itirazlarım olacak.

Tanım itibarıyla borsalar “düzenli” piyasalardır. Yani kuralları, kaideleri vardır. Devletler borsalardaki işlemleri düzenler ve denetler. Bu kontrolün varlığı, borsalara olan güveni artırır. İMKB (yeni BIST) Karaköy’de iken “ayaklı borsayı” hatırlayanlar vardır. Çalıntı ve sahte hisselerin kol gezdiği piyasa, kayıt düzenine geçilmesi, merkezi takas ve merkezi kayıt kuruluşlarının oluşturulmasıyla “ayaklı borsa” tarihe karıştı.

Güvenin olması likiditeyi artırır. Güvenin olmadığı yerde likidite “kurur”. Nitekim son aylarda yaşanan bono piyasasındaki likiditenin kuruması bunu iyi bir örneğidir. Hisse senetleri piyasasına güvenin olması konusunda bu daha da önemlidir. Zira elinizdeki menkul kıymet devlet güvencesinde değil, özel şirketlerin sahiplik haklarıdır. Şirketler gerek yanlış stratejileri, gerek piyasa koşulları nedeniyle zarara uğrayabilir, batabilirler. Ancak bunun sebebi borsanın “kumarhane” olmasından kaynaklanmıyor.

Borsalardaki fiyat oluşumları çok değişik şartlara bağlıdır. Şirketlerin değerleri; sektörleri, geleceğe yönelik stratejileri, sermaye/borç yapıları gibi temel faktörlere olduğu gibi bireysel ya da “toplu psikolojiye de bağlı. Son günlerdeki Fed rüzgârı bir çok şirketin fiyatlarını “makul değerinin” bile altına indirmiş olabilir. Ya da “piyasa dedikoduları” hisse senedi fiyatını olumlu ya da olumsuz olarak etkileyebilir. Borsalarda işlem yapıyorken bunları bilmek gerek.

Bir şeyi daha kabul etmek gerekir. O da piyasa katılımcılarının hepsinin ‘sütten çıkma ak kaşık’ olmadığı. İyi niyetliler olduğu gibi kötü niyetli katılımcıların da olduğunu bilmek ve buna uygun davranmak gerekir. Doymaz bir açgözlülükle “voli” peşinde koşmanız; Sayın İnan’ın deyişiyle “ibişlerin fiyatlama garabetinin” olduğu hisselerde işlem yapmanız, günlük rüzgârın ya da “tüyonun”, dedikodunun peşine takılmanız gerekmiyor.

Borsada son derece akılcı yatırımlar da yapılabilir. Eğer yeterli bilgi ve teknik donanıma sahip değilseniz; profesyonel fon yöneticilerinin yönettiği yatırım fonlarına, Borsada İşlem Gören Fonlara (BigF ya da ETF) yatırım yapabileceğiniz gibi, kendi başınıza istikrarlı temettü ödeyen, derinliği fazla olan hisselerden oluşan bir portföye de yatırım yapabilirsiniz.

Borsalarda itidalli, sağduyulu yatırım yaparsanız “ibişlerin” kurbanı da olmazsınız. Borsa için asla unutulmaması gereken bir özdeyiş: “Açgözlülük öldürür!”

Yazının devamı...

Obama ve Fed’i beklerken doların ateşi zor düşer!

ABD Kongresi’nin Obama’ya gereken Suriye izni ve Fed’in parasal genişlemeyle ilgili kararı piyasalar için kritik. Bu iki konu netleşmeden doların düşmesi zor.

Geçtiğimiz hafta sadece olimpiyat adaylığı açısından değil; G-20 zirvesi ile Japon (BoJ), Avrupa (ECB) ve İngiltere (BoE) merkez bankalarının toplantıları ve özellikle de ABD’den gelen tarım dışı istihdam verisi nedeniyle de oldukça heyecanlı ve hareketliydi! Merkez bankaları “ağır abi” Fed’i “yerlerinden kıpırdamadan”beklemeyi tercih ettiler ve her üç merkez bankası da faizlerini değiştirmedi. G-20 zirvesinden artık “klâsik” hale gelen temennilerden öte bir adım atılmazken, Suriye konusunda Obama arzu ettiği desteği bulamamış görünüyor.

Genel kanı hafta sonu yapılan AB Dışişleri Bakanları toplantısındakine benzer şekilde “Birleşmiş Milletler’in Gözlemci Raporları’nı bekleyelim” havasındaydı. Putin’in özellikle “Suriye’ye bir saldırı olursa, Suriye yardıma devam edeceklerini” açıklaması, Rusya’nın yeni savaş ve istihbarat gemilerini Doğu Akdeniz’e yollaması, ABD’nin vatandaşları için Ürdün ve Türkiye’ye seyahat “kısıtı” getirmesi Suriye meselesinin daha da “ısınmasına” neden oluyor. Bölgemizdeki gerginliğin artması bizi de germeye devam edecek!

Bu haftanın en önemli “göstergesi” ABD Kongresi’ndeki oylama olacağa benziyor. Obama bugün akşam üç ayrı TV kanalından neden Suriye’ye müdahale edilmesi gerektiğini anlatacak ve Amerikan halkını bu müdahaleye ikna etmeye çalışacak.

ABD için kritik oylama

Reuters’ın haberine göre son yapılan kamuoyu yoklamalarına göre ABD halkının yüzde 56’sı müdahaleye karşıymış. Müdahaleyi destekleyenlerin oranı sadece yüzde 19 civarındaymış. Bu arada Obama’nın Avrupa’daki en önemli müttefiki olan Fransa’da da yüzde 64 müdahaleye karşıymış ve Hollande da yavaş yavaş BM kararını bekleme stratejisine dönmeye başlamış görünüyor. Haftanın son iki gününde yapılması beklenen oylamada Obama’nın gereken desteği bulup bulmayacağı önümüzdeki dönem için çok önemli hale geldi. Kongre, Obama’ya gereken “onayı” verecek olur ise bölgemizdeki istikrarsızlığın tırmanması ve uzun sürmesi kaçınılmaz olacak!

BU HAFTA BEKLE-GÖR HAVASI HAKİM OLUR

Bu haftanın büyük çoğunluğu “bekle-gör” havasında geçecek görünüyor. Zira dış politikanın yanı sıra finansal piyasaları yakından ilgilendiren Fed toplantısı haftaya yapılacak! Cuma günü 169 bin artış olarak açıklanan ve 180 binlik artış beklentisinin altında kalan ABD’deki tarım dışı istihdam verisi piyasalarda Fed’in “genişlemenin daraltılması” kararını erteleyebileceği beklentisini arttırdı. Asıl etkili olan Temmuz ayı verisinin 162 binden 104 bine revize edilmesi oldu. Ancak işsizlik oranının yüzde 7.4’ten 7.3’e gerilemiş olması “erteleme” beklentilerinin üzerine gölge düşürdü!

Suriye’nin Fed kararına etkisi...

Obama’nın müdahale “izni” alması Fed’in kararını erteletir mi? Rusya’nın “denklemde ben de varım” söylemini sıkça vurgulaması ve en az ABD kadar savaş gemisini bölgeye yollaması Fed’in kararını erteletebilecek önemde gibi görünüyor. Ancak Fed piyasaları bu kadar hazırlamışken bundan vazgeçmeyebilir. Hele ki işsizlik oranı gerilemeye devam ederken. Belki “daraltma” miktarını beklendiği gibi 15 milyar dolar değil de 10 milyarda tutabilir, ya da kararın uygulamaya geçmesini Aralık ayına ya da yeni yılın başına erteleyebilir. Böylelikle piyasalara biraz daha zaman vermiş olur! Ancak piyasaların beklediği “tam erteleme” ihtimali düşük!

Dolar 2 TL’nin altına iner mi?

Gerek Suriye meselesinin tırmanışı, gerekse Fed belirsizliği içerideki politika yapıcılarının işlerini zorlaştırıyor. “Olimpiyat katalizörü” de masadan kalkınca işlerin karışma olasılığı yüksek. Perşembe günü TL’in 2.0830 ile “zirve” görmesi de bunun fiyatlanmasındandı. MB’nin ROM ve zorunlu karşılıkları kullanabileceğini söylemesi ateşi biraz düşürse de “şapkadan yeni bir tavşan” çıkmayacağı izlenimini güçlendirdi.

Her ne kadar zirve görülse de piyasalarda bir düzeltme isteği de yok değil. Dolar/TL’nin kritik olan 2.0650’nin altında haftayı kapatması önemliydi!

Bu haftanın sonunda da bu seviyenin altında kalırsak hem bonoda hem de döviz tarafında gerilim biraz daha azalacaktır! Hele ki Obama “yetki” alamaz ve “siyasi çözüm” öne çıkarsa bu olasılık daha da azalacak ancak o zaman dolar/TL 2.00’ın altına iner mi diye sorabileceğiz?

Yazının devamı...

Obama’nın Suriye kararı piyasaları nasıl etkiler?

ABD Başkanı Obama, Suriye’ye askeri müdahale kararı aldı ancak Kongre’nin onayına başvuracak. İngiltere’de reddedilen oylama da piyasalara en azından 1 hafta kazandırmış gözüküyor.

İngiltere Avam Kamarası’nın Suriye’ye askeri müdahale için Başbakan Cameron’a yetki vermemesi sonrasında ABD Başkanı Obama da Suriye’ye askeri müdahale kararı aldığını ancak Kongre’nin onayına başvuracağını açıkladı. ABD Kongresi’nin normal takvimine göre ilk toplantı tarihi 9 Eylül. Obama’nın bu kararı ile hem diplomasi, hem de finansal piyasalar en azından 1 hafta zaman kazanacak. Bu süre içinde barış tesis edilebilir mi, hayli zor görünüyor, ancak iyimser taraftan bakıldığında da imkânsız değil.

G-20 Zirvesi önemli

Obama’nın kararında açıklaması öncesinde gelen “Muhalifler, Suriye’deki kimyasal saldırıyı kabullenip gazı Suudi Arabistan’dan aldıklarını itiraf etti” haberinin mi yoksa “İsrail’in, Esad’ın yerine koyacağı kimse yok. Dağılmış bir Suriye, İsrail için daha tehlikeli” yorumunun mu etkili olduğunu söylemek için henüz erken. Obama’nın kararı; Türkiye açısından en azından bir savaşa dahil olma riskini azaltması anlamında olumlu.


Bu hafta 5-6 Eylül’de G-20 hükümet başkanları zirvesi toplanıyor. Erdoğan ve Obama da bu zirveye katılacak! Her iki lider arasında bir görüşme yapılacağı söyleniyor. Ancak Obama-Putin arasında bir görüşme henüz planlamış değil! Eğer böylesi bir görüşme olursa, Suriye için diploması ile sağlanabilecek yeni bir barış şansı doğabilir.

G. Kıbrıs’a Rus desteği

Bu arada geçtiğimiz hafta satır arasında kalan bir gelişme G-20’deki görüşmelerde önemli olabilir. Rusya; Güney Kıbrıs’ın 2.5 milyar euroluk borcunu 2016’ya kadar yeniden yapılandırdı! Yüzde 2.5 faizle, 6 ayda bir faiz ödemeli olarak yeniden yapılandırılan kredi sonrasında Güney Kıbrıs Dışişleri Bakanı, “Güney Kıbrıs’taki üslerin Suriye karşı yapılacak bir askeri müdahalede kullanılmayacağını” açıkladı. Rusya’nın bölgedeki etkisin arttırması açısından önemli bir detay.

MERKEZ BANKASI’NIN ŞAPKASINDAKİ TAVŞANLAR

Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı geçtiğimiz hafta Anadolu Ajansı’ndaki söyleşisinde bugüne dair “bekleyin, önemli hamlelerimiz olacak” demişti. ABD piyasalarının “LabourDay (İşçi Günü)” sebebiyle tatil olduğu bugünde MB’nin ne gibi sürprizler yapabileceği son günlerde piyasalarda sıkça tartışıldı.

- MB’nin Vadeli ve Opsiyon piyasaları aracılığıyla müdahale etmesi: VİOP’un daha aktif kullanılması söz konusu olabilir. Ancak kurlar 2.03’lerdeyken “Hedef fiyat” 1.92 mi olacak? Bu konu tartışmalı...

- Fed ile bir Swap imkânı: Düşük bir olasılıktı, “Suriye’nin askıya alınmasından” sonra bu ihtimal daha da azaldı!

- Döviz ve altın zorunlu karşılıkların oranlarının azaltılması: Hem rezervlerin azalması, hem de piyasalara likidite verilmesi anlamında MB’nin temel politikalarına ters.

- Dövize daha sert müdahale edilmesi: Şartlar tam oluşmadığından önceki müdahaleler işe yaramadığı gibi, yenilerinin işe yarayacağı da şüpheli. “Gereksiz” rezerv kaybı hızlanır!

- IMF ile varılacak bir mutabakat sonrasında Fed benzeri bir operasyonla “Devlet İç Borçlanma senetlerinin (DIBS)” satın alınması: Yine mi IMF? Madem TL cinsi DİBS’ler alınacak IMF’nin icazetine gerek var mı? Bu arada likiditesi kurumuş bono piyasası için iyi bir seçenek ama hangi bonolar ve hangi fiyatlardan soruları sıkça sorulacaktır!

HİNDİSTAN’DAN $’A KARŞI ORTAK SAVAŞ ÖNERİSİ

Hindistan Maliye Bakanlığı Baş Danışmanı DipakDasgupta; doların değerlenmesi karşısında finansal piyasalarında artan çalkantı ile zor günler geçiren ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 12 gelişmekte olan ülkenin uluslararası döviz piyasalarına ortak müdahale etmesini önermiş. Hatta BRIC grubundaki Brezilya ve Hindistan’ın bu işe ilk başlayanlar olabileceğini söylemiş. Ülke dışındaki (Offshore) döviz piyasalarında 60-70 milyar dolara ulaşan Rupi bazlı döviz işlemlerinin ülke içindeki piyasaları doğrudan etkilediğini söyleyen Dasgupta, bu “ittifaka” Çin’in de dahil olmasıyla 6 trilyon dolara ulaşan bir döviz rezervinin gelişmekte olan ülkelerin döviz piyasalarına istikrar getirebileceğini söylüyor. Bu ittifakın kurulabilmesinin ve başarılı olabilmesinin tek temel şartı: Çin’in bunu kabul etmesi. Kendi parası tam konvertibl olmayan Çin neden bunu yapsın? Yuanın değerini istediği gibi belirliyor ve son gelişmelerden diğerleri kadar etkilenmiyor. Obama’nın “Kongre’nin onayını alacağım” kararı başta petrol ve altın olmak üzere Suriye’ye yapılacak bir müdahale ile yükselen bazı varlık fiyatlarının geriletecektir. Barışın kazandığı bir hafta olsun!

Yazının devamı...

“Bana İnanın ve Kazanın!”

Başlık Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı’ya ait. Açık bir taahhüt! Dün Anadolu Ajansı Finans Masası’ndaki söyleşinde Başçı; yılsonu dolar/TL kurunun 1.92’lere, hatta daha altına ineceği tahmininde bulundu. Tahminden de öte giderek; dövizde yaşanan yükselişin “arızi” bir durum olduğunu; ‘yıl sonunda 1.92’nin üzerinde olursa bana hesap sorarsınız’ iddiasında da bulundu.

Bir Merkez Bankası başkanının bu tarz bir iddiada bulunması ne kadar doğru? Peki ya düşmez ve Başçı’nın taahhüttü ile karar alan; finansal piyasa yatırımcılarını geçtim; reel soktör katılımcıları zarara uğrarsa bu zararlarını kim tazmin edecek?

Bu soruların cevabını bir yana bırakıp, 1.92 olabilir mi sorarsanız, ben de neden olmasın derim. 2011 yılı Aralık ayının son iş günlerinde kurlar 1.93’lere kadar tırmanmış, öğleden sonra saat 3 sıralarında başlayan MB müdahalesi ile kurlar 1.85’li rakamlara kadar indikten sonra yılı 1.8980 sabitlemesiyle kapatmıştı. O gün bugündür hiç kimsenin sorgulamadığı müdahalede 3.5 milyar dolar harcanmıştı. Sırf sebep de yılsonu kurunu düşük “bağlayarak” şirket bilançolarındaki “hasarı” azaltabilmek, biraz da kamu istatistiklerini olanaklar elverdiğince iyi gösterebilmekti. Benzer bir durum bu sene de 31 Aralık’ta yaşanabilir mi, neden olmasın?

Dünkü toplantının ana teması “fonlama faiz oranının sabitlenmesiydi”! MB olağan günlerde 6.75’in altında fonlama yapmazken, istisnai günlerde (Ek Parasal Sıkıştırma) 7.75’e yükseltecek. Başkan, “Biz faiz tarafını rahatlattıktan sonra döviz nereye giderse gitsin. Bir süre sonra rahatlar ve düşer” diyerek bir yandan “politika faizinde bir artış yapmayacaklarını” söylerken, diğer yandan “biz size uzun süre bu faizden para vereceğiz, siz de gidin bono alın!” mesajını verdi. Bunları açıklarken de “TL’nin değerini aslanlar gibi koruyacağız, döviz müdahalesi ile sizi perişan ederim” demeyi de ihmal etmiyor.

Ellerindeki değişik enstrümanlar olduğunu bu enstrümanların kendilerine esneklik sağladığını belirten Başçı, sonrasında “esneklik belirsizlik getiriyor, stratejimizi açıklayınca belirsizlik ortadan kalkıyor.” dese de piyasa buna ikna olmadı. En azından döviz tarafı... Dolar/TL kurları “öğleden sonra düşüş bekleyen başkana karşın 2.0398 ile tarihi yüksek seviyesini gördü ve bu seviyeye oldukça yakın bir yerden de günü kapattı! TL’nin kaybı dün de sürdü ve 2.07 görüldü. Şimdi sırada 2.12 var gibi!

Bono tarafı bir parça inandırıcı bulmuş olsa gerek, gösterge bono bileşik faizleri yüzde 10.24 ile yeni yüksek gördükten sonra günü 9.82’den kapattı. Ancak tüm işlem hacmi 179 milyon (bugünkü + yarınki valörlü toplamı) kadardı. Bir zamanlar tek gün valörde 1.8 milyar işlemin geçtiği piyasadaki derinlik, Başkanı’nın ilk elde yeterince ikna edici olmadığını söylüyor!

Fed’in “çıkış planı” netleşene kadar faiz politikasında bir değişiklik yapmayacağı görülen MB Başkanı söyleşisinde “son günlerde gelişmekte olan ülkelerdeki panik satışta her türlü varlık fiyatları arasındaki korelasyon artar. Faiz yükselirken, kur artar. Faiz artırım sinyali verince kuru artıyorsunuz. Bu da kısır döngüye yol açıyor! Cari açık sorunu olan ülkeleri bu vuruyor” dedi. Kriz ve piyasa tecrübesi eksikliği bu olsa gerek. Piyasayı, kitaplarda eskide kalmış bazı varsayımlara uydurmaya çalışmak ne kadar akılcı. Hele ki piyasa ne istediğini bu denli net ifade etmişken...

Faiz konusundaki “takıntının” maliyetini daha çok ödeyeceğe benziyoruz. Hele ki bir de buna Suriye-Mısır meselesini Başçı’nın önemli faktöreler arasında saymadığı bir ortamda...

Belki de bir tek BIST yüzde 4.73’lük düşüşün ardından gelen dünkü yüzde 0.10’luk düşüşle bu konudaki fikrini açıkça ifade etti.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.