Şampiy10
Magazin
Gündem

Piyasalarda ‘bayram’ bitmedi, yeni başlıyor

ABD’de bütçe ve borç tavanı krizlerinin çözülmesiyle haftaya coşkulu bir başlangıç yapabiliriz. Çünkü gelişen piyasalar biz tatildeyken ABD’den gelen haberleri fiyatladı.

ABD’de Obama ile Cumhuriyetçiler nihayet anlaştılar. Gerçi bu “geçici” bir anlaşma ama olsun, piyasaları rahatlattı. Obama’nın Senato’dan sonra Temsilciler Meclisi’nden de geçen anlaşmayı derhal imzalayıp yürürlüğe koymasıyla ABD devleti “kepenkleri açabildi”. Ancak bu iş bitmedi, tartışma Şubat’a kaldı. Varılan anlaşmaya göre ABD Hazinesi, 7 Şubat’a kadar olağan şekilde borçlanmasına devam edecek ancak kamuyu 15 Ocak’a kadar finanse edebilecek. Hükümet çalışanları görevlerine geri dönecek ve maaş ödemeleri yapılacak. Aralık ayı ortasına kadar bütçe konusunda anlaşmaya varılması için gerekli müzakerelere derhal başlanacak.

“Obamacare” olarak da bilinen sağlık reformunda önemli değişiklikler yapılmadı. Ancak cumhuriyetçilerin yapılmasını istedikleri küçük bir değişiklik var. Cumhuriyetçiler, sağlık sigortası masrafları için devlet yardımı alan bazı kişilerin gelirlerinin teyit edilmesini talep ediyorlar. Yeni bütçede sağlanacak kısıntılar için bir komisyon kurulacak ve bu komisyon kararlarını Aralık ortasına kadar Kongre’ye sunacak. Harcama kesintilerinin Ocak ayı ortasında başlayacak olmasının “tarafların” hızlı davranmasını sağlaması bekleniyor!

Anlaşmanın detaylarından çok “bir anlaşmanın son anda dahi sağlanmış olması” piyasaları ilgilendiriyor. Korkulan olmayınca, nitekim bu rahatlama (kısa süreli de olsa) Dow Jones hariç; ABD’deki diğer endekslerde; NASDAQ, S&P 500 ve Russell 100’de; yeni “tarihi” rekorlar (nominal de olsa) getirdi.

Bizim bayramda olduğumuz dönemde gelen bu haberle piyasalar yılsonuna kadar rahatlayacaktır. Her ne kadar varılan anlaşma sonrasında dolar değer kaybetse de hisse ve bonoda kısa süreli ralliler yaşandı, sınırlı kalacak olsalar da; daha da yaşanacaktır. Bu beklentinin ardında sadece bütçe ve borç limiti anlaşması yok. Asıl piyasaları rahatlatan, ABD’de 3 haftada yaşananların Fed’in parasal genişlemeyi “daraltma” kararının yeni yıla bırıktıracağı beklentisi oldu. Bu tabii ki bizim gibi gelişmekte olan ülkeler için de iyi haber. En azından Aralık’ın ilk yarısına kadar. O günler geldiğinde de yok “Noel Baba Rallisi”, yok “yılı böyle kapatıp, bonusları garantileyelim” diyerek yeni yılı buluruz gibi...

Dolarda kritik seviye 1.9540 TL

ABD’deki borçlanma limitinin arttırılması ve Fed’in “daraltma” kararının yeni yıla, belki de Mart ayına; kalmasıyla dolar; euro başta olmak üzere neredeyse tüm para birimlerine karşı değer kaybediyor. Arife günü 1.9825’ten kapanan dolar/TL biz bayramdayken yurt dışındaki işlemlerde 1.9660’a indi. Bu seviye teknik olarak önemli! Aşağı kırılması bana göre halen daha zor. Ola ki kırılacak olur ise önce 1.9540 ve ardından da 1.9130’a kadar bir gerileme yaşanabilir. (Yoksa MB Başkanı Başçı haklı mı çıkacak?) 1.9540’ın kırılması da küresel piyasalara bağlı. Yılsonuna kadar “Fed eliyle sağlanan olumlu/ılımlı hava” devam ettiği sürece bu olasılık artacaktır.

Ekim ve Kasım ayını rahat geçiririz

Bayram tatili sayesinde, geçen hafta yurt dışında yaşanan “volatiliteye” gereksiz yere maruz kalmaktan kurtulduk. Haftaya coşkulu bir başlangıç yapmamız şaşırtıcı olmaz! Diğer gelişmekte olan piyasaların birçoğu biz tatildeyken, ABD’den gelen haberleri fiyatlamalarına yansıttılar. Biz de bunu bugün ağırlıklı olarak yaparız!

Dış politikada önemli hatalar yapmazsak; Ekim ve Kasım aylarını biz de rahat geçiririz. ABD’de Şubat ayına ertelenen “çekişmenin” ne zaman başlayacağı, ne kadar uzayacağı, son krizde yenilgiye uğradığı düşünülen Cumhuriyetçilerin ve “Çay Partisi’nin” ne gibi sürprizleri olacağı kaygıları, kazançları bir kaç ay sonra sınırlamaya başlar. O zamana kadar daha zaman var, Allah kerim denecektir.

Rallilerin önündeki en önemli engel ABD’nin notundaki bir indirim olabilir. Anlaşmaya varılmasından hemen önce ABD’nin notunun değilse bile görünümünün indirileceği dedikoduları gelmeye başlamıştı. Tam da bu sıralarda Çin’in Dagong şirketi ABD’nin notunu “A”dan “A-“ye indirdi! Dagong batıda çok kabul görmese de Çinli yatırımcılar ve Çin Hükümeti açısından önemli. Kısa vadede etkisi sınırlı kalsa da orta-uzun vadede bunun yansımaları olacaktır.

Piyasaları bir süreliğine rahatlatacak bir başka gelişme de İran ile P5+1 (BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri olan ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa’ya ilave olarak Almanya) arasındaki görüşmelerden, 7-8 Kasım’da yeniden bir araya gelme kararının çıkması olacak. Bu hem bizi ve bölgemizi, hem de dünya barışını yakından ilgilendiriyor.

Borsada hızlı başlangıça hazırlıklı olun!

Borsa İstanbul’da haftaya “abartılı” bir iyimserlikle başlamamız durumunda “boşluklu” bir açılış ile karşı karşıya kalacağız. Arife gün 76.234’ten kapatan BIST 100 için 77.050 ilk eşik olacak. Bu seviye aşılırsa 77.900-78.350 bölgesi ilk direnç seviye olacak! Bu seviye bu hafta içinde aşılır mı? Zor olsa da, neden olmasın? Sonrasında 79.150 var ki bu seviye hem düzeltme, hem de 200 günlük Basit Hareketli Ortalama (HO) olması açısından önemli. İyisi mi “nihai” seviye için siz bayram öncesinde 3.85 dolar seviyesinde kapanan BIST’in dolar bazındaki 4.25 dolar seviyesini izleyin! Bu seviye aşılmadan yeni ve büyük bir rallinin başlaması hayli zor.

Unutmadan, hafta başında oluşacak “boşluk(lar)” ileride kapanacaktır. Kısa vadede keyfini çıkarın, ancak orta-uzun vade için bunu unutmayın...

Yazının devamı...

Hayal kırıklığından dostluğa...

2001 yılıydı... Kriz Türkiye’yi vurmuş, çalışmakta olduğum bankaya el konmuş, 6 bankayla birleştirilmiş. Birleşik banka yeni sahibine devredilmek üzereyken çalıştığım bankaya el koyan TMSF; el konulan bankalara verilen Hazine bonolarının idaresi konusunda iş teklif ediyor. Ortada iş yok. Var olanlarda ben çalışmak istemiyorum. Biraz çaresizlikten, biraz kamuya da hizmet etme hevesiyle kabul ediyorum. Bunda etkisi olan bir kişi daha var, ileride onu da belki yazarım! Neyse...

‘Ankara’ya gel’ diyorlar. Yeni evlenmişim “İstanbul’da kalmak isterim” diyorum. ‘O zaman İstanbul’da bir yer bul kendine’ diyorlar, kabul ediyorum. El konulan bankalara verilen Devlet Tahvili/Hazine bonolarının konsolidasyonu, takibi işiyle iştigal edeceğim. İşim gereği TMSF adına; TMSF, BDDK, Merkez Bankası, Hazine, SPK ile koordinasyonda da yer alıyorum. Bu sırada çok değerli insanlarla tanıştım. Bir ‘İstanbul’lu bankacı’ olarak, ‘Ankara’nın olaylara nasıl baktığını öğrendim. O sıralarda tanıştım Ali İhsan Gelberi ile. Hazine’nin Kamu Finansman Müdür yardımcısıydı. Çok öne çıkmayı sevmezdi. Taa ki 2012’deki not artışı öncesinde; yatırım yapılabilir notumuzun ne zaman geleceğini tahmin ettiği Twitter mesajına kadar! “Başbakan’ın Obama ile görüştüğü gün notumuz yatırım yapılabilir seviyeye çıkarılacak” öngörüsüyle tarih yazmış, ‘Türk kâhini’ unvanını kazanmıştı!

Yüce Divan uyarısı

Benim kendisini asıl tanımam ‘mevduat devirleri’ sırasında olmuştu. Hatırlayanınız var mı bilmem ama 2002 yılının ilk yarısıydı sanırım. El koyulan bankalardaki mevduatlar, ihale ile hayatiyetlerini sürdüren bankalara devredilmişti. TMSF nezdindeki bankalarda mevduatlar var ve bunları ‘devlet tahvilleri’ karşılığında çalışır bankalara devretme kararı alınmıştı. Böylelikle TMSF bankacılık faaliyetlerinden çıkacaktı. Bu devir işinin ‘banka ayağı’ da benim sorumluluğumdaydı. Ben elimde çanta ‘mevduat pazarlıyordum’. Krizden ama az, ama çok yara almış bankalar; bu işin nasıl olacağını anlamadığından, kimse bu işe yanaşmıyordu! Bir büyük bankayı bu işe ikna etmeyi başarmıştık. TMSF yönetim kurulu yapılan anlaşmayı onaylayacağı sırada toplantıya Hazine’yi de davet etti. Hazine adına Ali İhsan Gelberi katılıyordu. Ben nasılsa her şey önceden konuşuldu diye rahat, dünyada bir ilki gerçekleştireceğimiz için de mutluydum. Toplantı öncesinde ikili muhabbetimiz sırasında Gelberi, ‘Bu işi, bu haliyle onaylarsa TMSF yönetimi yüce divana gider’ dedi. Önce anlamadım, anlattı. Devlet geleneği ve işleme biçimi gereği ‘açık ihale’ yapılmalıydı! Ben ‘zaten tüm bankaları dolaştım, bir tek bu banka kabul etti’ desem de fark etmedi.

Büyük resmi anlamaya çalıştı

Gelberi’nin uyarıları ve önerisi doğrultusunda benim tüm çabalarım çöpe gitti. Benim için büyük bir hayal kırıklığı ve kızgınlık söz konusuydu. Kızmıştım kendisine. Madem devlette böyle bir durum vardı, ben ne diye haftalar boyunca boşa kürek çekmiştim. Sonrasında mevduatların ‘ihale yöntemi’ ile devri konusunda bir altyapı hazırlandı ve yanılmıyorsam 40’a yakın ihale ile TMSF bünyesindeki tüm mevduat devredildi. Üstelik ilk birkaç başarılı ihale sonrasında; benim ilk başta ‘başarı’ olarak andığım primlerin çok çok daha altında gerçekleşti bu ihaleler. Gelberi’nin o günkü uyarısı ve inadı sayesinde hem TMSF ve Hazine çok daha az maliyetle bu devir işini halletti, hem de o gün bugündür bu konuda hiçbir şikayet olmadı, kamu ya da özel dava açılmadı!

Sonrasında çok iyi dost olduk! Aykırı düşünen, görünenin ardında ne var diye hep sorgulayan, ‘büyük resmi anlamaya çalışan, analiz eden’ bir kişi oldu. Hafta sonlarında tavla oynarken kendisinden çok şey öğrendim. Mütevazi kişiliğiyle; ben de dahil; kim kendisine bir şey sorarsa büyük bir sabırla anlatan kişi oldu.

Benim için büyük bir kayıp. Eminim dostları için de öyle...

Yazının devamı...

İyi ki bize Bayram…

Kepenk indiren ABD, borçlanma tavanı yükselmezse temerrüde düşecek. Bu kargaşa içinde iyi ki bizde bayram tatili var. Tatil dönüşünde sonuca göre fiyatlama yapacağız.

Bizim piyasalarımız bugün yarım gün hariç tüm hafta boyunca tatil. İyi ki de tatil... Zira tüm dünyanın gözü kulağı Amerika’da. 1 Ekim'de “kepenk kapatmış” olan ABD, ayın 17’sinde de “borçlanma tavanına” ulaşacak. Gerçi borç tavanına ulaşılması “yeni borçlanma yapılamayacağı” anlamına geliyor. Eski borçların anaparalarını yeniden borçlanabilirler. Hükümetin ödeme yap(a)madığı bu dönemde borç tavanına ulaşılmasının yarattığı sorun ödenecek olan faizlerde.

Fon ihtiyacı yok

Devlet “çalış(a)madığından” ekstra bir fon ihtiyacı yok. Vadesi gelen anaparaları da eski borç limiti içinde kalınacağından dolayı ABD Hazine’si borçlanabilir. Ancak faizlerin ödenebilmesi için yeni borçlanma gerekiyor ki, dananın kuyruğu da burada kopuyor.

Sırf bu sorun yüzünden ABD’de kısa vadeli (1-2) aylık bonoların getirileri “temerrüt” korkusu nedeniyle yüzde 0.05’lerden yüzde 0.30’lara yükselmiş durumda. Keza Bloomberg’in haberine göre, yüzde 0.35’lerde olan iki yıllık ABD CDS oranları (CreditDefault Swap-ABD’nin iflâsına karşı alınan sigortaların primleri) yüzde 0.80’lere kadar yükselmiş durumda. IMF Başkanı Lagarde başta olmak üzere; finans sektörü gerek fiyatlamaları, gerekse de söylemleriyle Amerikalı politikacıları “uyarmaya” devam ediyor. Buna karşın Obama ve Demokratlar, Cumhuriyetçiler ile uzlaşmaya varamadı. Piyasalar da fol kapıya dayanmadan sorunun “tavanın arttırılarak” çözülmesini istiyor, bekliyor. Cumhuriyetçilerin sözcüsü Boehner’in geçtiğimiz haftanın sonlarına doğru 'Görüşebiliriz' ya da '6 haftalığına geçici bir limit artışı sağlanır' sözleri sonrası, ABD hisse senetleri yüzde 2’nin üzerinde bir “ralli” yaptı.

Hafta sonu yapılan oylamada Senato’da halen daha bir sonuca ulaşılamadı. ABD kamuoyu harcamalarda kısıntı talebiyle limit artışını bloke eden Cumhuriyetçilerden desteğini çekmiş görünüyor. ABD halkı; nasılsa dünya bize borç vermeye devam ediyor, biz de borçlanıp kepenkleri açalım, hazır “Obamacare” de başlayacakken işimize bakalım diyorlar.

Obama için zorlu hafta

Obama için zorlu bir hafta başlıyor. ABD’deki tartışmaların “mutlu sonla” bitme ihtimali hiç de az değil! Neden derseniz “ABD’nin temerrüdünün” açıklanması tüm küresel finans sistemini felç eder. Kredi riskleri üzerine “yazılmış” olan milyarlarca türev ürünün tetiklendiğini kimse düşünmek bile istemiyor. Lehman ve AIG sorunları halen daha tam olarak çözül(e)memişken…

Tüm bu kargaşa, finansal piyasalardaki oynaklığı arttırıyor. 17 Ekim’e yaklaşırken “çözüm” bulunamazsa bu oynaklık daha da artacaktır. Bu kargaşa içinde iyi ki bizde “Kurban Bayramı tatili” var! Tatilden dönene kadar bu sorun ya çözülmüş ya da tamamen kilitlenmiş olacağından, en azından biz “sonuca” göre fiyatlama yapacağız.

Piyasalar her ne kadar kısa vadeli ABD tahvillerinde bir “türbülans” fiyatlaması yapıyor olsa da yine de büyük bir “iflası” henüz fiyatlamıyor. Hatta bu sorun önümüzdeki hafta içinde çözülecek olur ise önümüzdeki günlerde; yılsonuna varmadan bile; ABD borsalarında yeni rekorlara bile şahit olabiliriz! Bu ihtimal “temerrüt/iflâs” ihtimalinden çok daha yüksek görünüyor!

ABD’deki sorun çözülür ve borsaları yeni rekorları denerse bundan bizim piyasalarımız da olumlu etkilenecektir. BIST’te yeni rekorlar olmasa bile önümüzdeki hafta bir toparlanma yaşanırken, kurlar için en azından yıl sonuna kadar daha yatay bir dönem başlayabilir.

Altına dikkat!

Geçtiğimiz haftanın son gününde “borç tavanı” tartışmalarından neredeyse bağımsız bir şekilde altın fiyatlarında ciddi bir düşüş yaşandı. Cuma günü 5 dakika gibi çok kısa bir zaman içinde altının ons fiyatı 1.286’dan 1.262’lere kadar geriledi. ABD’deki bankaların fiziksel altın stoklarında geçtiğimiz haftalarda “garip hareketler olduğu söyleniyor. Fiyatlardaki düşüşte bunun ne kadar önemli olduğunu kestirmek zor olsa da altın fiyatlarının 28 Ağustos’taki 1.433 dolardan bu yana geriliyor olması altında hep o beklenen “zıplamanın” bir başka bahara kalabileceğini göstermesi açısından önemli. Önümüzdeki günlerde 28 Haziran’da görülen 1.180 seviyesinin yeniden test edilmesi ihtimali artıyor! Bu seviye kritik. Bu seviye kırılır ise 1.087 dolar yeni hedef olabilir ki bu bir çok altın yatırımcısı açısından ciddi kayıp anlamına geliyor. Altının yeninden “ışıldaması” yeni yılın ikinci yarısını bulabilir.

Yazının devamı...

Piyasalar borç tavanı krizine ‘kurban’ gider mi?

ABD’de bütçe sorunu çözülemedi. Ancak asıl mesele 17 Ekim’e kadar artırılması gereken borç tavanı. Yoksa ABD temerrüde düşecek. Bu ihtimali de piyasalar henüz fiyatlamadı.

ABD’de devletin “kepenk kapatması” çok da beklenen bir şey değildi. 1 hafta tamamlandı ve halen daha ABD’den “kepenklerin” açılacağına dair olumlu bir haber gelmiş değil. Obama’nın Uzakdoğu gezisinden sonra, AB ile yürütülen ve 7-11 Ekim’de yapılacak serbest ticaret ve yatırım görüşmelerini de askıya alacağı haberleri, meselenin ciddi olduğunu ortaya koyuyor.

Bu arada iki “iyimser” gelişme var. Bunlardan ilki Pentagon’un sivil çalışanlarını geri çağırması ve ABD ordusunun operasyonlarına devam ediyor olması. Diğeri de“kepenklerin açılmasıyla” birlikte kamu çalışanlarının işe döndüklerinde geçmiş maaşlarının ödenmesine dair teklifin Temsilciler Meclisi’nde 407-0 olarak kabul edilmesi. İlk izlenim Obama’nın muhalifi konumundaki Cumhuriyetçi Parti ve “Çay Partisi-TeaParty” kamuoyundaki olumsuz imajlarını tamir etmeye çalışıyor şeklinde...

Asıl mesele 17 Ekim’de düğümleniyor. Bu tarihte ABD Hazinesi’nin borçlanma tavanına ulaşacağı hesaplanıyor. Bizim Kurban Bayramı tatilinde olacağımız bir tarih bu. ABD’de borç tavanı artırılmayacak olursa birçok sorun çıkacak. ABD Hükümeti’nin ödemelerini yapamaması bir yana, ABD Hazinesi’nin borçların anapara ve/veya faizlerini öde(ye)miyor olması finansal piyasalarda bir “temerrüt” durumunu ortaya çıkarabilecek.

Kredi notu düşebilir

Bu durum ABD’nin notunun düşmesinden tutun, finansal piyasalardaki başta CDS (Borç Ödememe Sigortası diyebiliriz!) işlemleri olmak üzere bir dizi finansal işlemin allak bullak olması anlamına gelecek. ABD’nin kredi notunun bir kez daha düşürülmesinin ne anlama geleceğini tahayyül edebiliyor musunuz?

17 Ekim’den önce değişik yöntemler denenecek ve ilk aşamada “kepenklerin açılması” sağlanacak, ardından da borç tavanının artırılması kotarılacak beklentisi hayli yaygın. En azından ABD hisse senedi piyasaları bugüne kadar bunu “satın almış” durumda! Gerçekten içinde bulunduğumuz hafta içinde bu mesele çözüme kavuşursa, ne âlâ... Piyasalar zaten yılsonu (nam-ı diğer, Noel Baba) rallisine hazırlanıyorlar. Çözüm bu rallinin hızlı başlamasını sağlar. Bunun bizim de dahil olduğumuz gelişmekte olan ülke piyasalarına yansıması pozitif olur!

Ancak, bu mesele 17 Ekim’e kadar çözülmez, kepenk kapamadan sonra bir de “temerrüt durumu” ortaya çıkacak olursa ki bu durum bir ülke için; ABD bile olsa fark etmez; bir “utanç” durumudur ve piyasalar bunun cezasını mutlaka keserler. Eğer bu süreç bizim Kurban Bayramı dönemine sarkacak olur ise bayram öncesinde bizim piyasalarımızı olumsuz etkilemeye devam edecektir.

Fed’in Ekim toplantısı kritik

Dileyelim ki ABD’den makul bir çözüm gelsin. Bu arada Fed’in bir sonraki toplantısı 29-30 Ekim’de. “Borç tavanı” çözülse de çözülmese de Fed’in “daraltmaya” Aralık’tan hatta yeni yıldan önce başlaması zorlaşıyor. Zira “kepenklerin” uzun süre kapalı kalması ABD ekonomisini hem büyüme hem de istihdam açısından vuruyor! Piyasalar bu kadar puslu havada bir tek Fed’in “gecikeceğini” satın alıyor.

Ola ki ABD’den pragmatik bir çözüm gelir, bu da Fed’in “gecikeceği” beklentisiyle birleşirse bu durum piyasalar için iyi bir haber olacak. Bizim piyasalarımıza da girişler olur, kur ve faiz geriler, borsa yükselir. Ancak bu risk alınır mı derseniz? Bayram öncesinde bir “çözüm” gelmezse iki kere düşünmekte fayda var! Zira Obama’nın da dediği “Bu sefer işler farklı, Wall Street bir kez daha düşünsün” söylemi “Bayram riskini” alacakları telef edebilir! “Bayram riskini” almak istemeyenler için Çarşamba günü önemli bir karar günü olacak.

Bu haftaki hazine ihaleleri kritik

Olumsuz havanın ilk yansımalarını haftanın ilk iki gününde yapılacak toplam 5 Hazine bono/tahvili ihalelerinde görebiliriz. Merkez Bankası’nın yüzde 6.75’in altına düşmeyecek dediği (politika faizi düşmedi ama) ancak buna karşın bankacılık sistemine sağladığı fonlamanın ağırlıklı ortalamasının yüzde 6.20’lere kadar gerilediği bir ortamda, bankalar ABD’nin riskini alacaklar mı? İkincil piyasada gösterge bono işlem hacimlerinin 60-70 milyon gibi “acınası” seviyelere geldiği, gösterge bono bileşiklerinin yüzde 8.40’larda olduğu bir ortamda Hazine ihalelerinin performansı bayram öncesinde belirleyici olacak.

Şimdilik “birincil piyasada” bir sorun yok gibi görünse de bu haftanın dinamikleri önceden ciddi bir tahmin yapmayı zorlaştırıyor. Sabit getirili menkul kıymetlere yatırım yapanların ihaleler öncesi “ketum” davranmaları normal. Böylelikle Hazine’den daha yüksek faiz talep edebiliyorlar. Asıl önemli olan ihaleler sonrasında ikincil piyasadaki işlemler ve faiz seviyeleri. İhalelerden alanlar “zarar” edecek olur ise hele ki bu da ABD’deki “borç tavanı” tartışmalarının yoğunlaştığı bir döneme denk gelirse bayram öncesi bono ve hisse piyasalarımız hayli karışabilir.

Yazının devamı...

Demokratikleşme Paketi yeni bir ‘Hikâye’ yaratır mı?

Aylardır beklenen “Demokratikleşme Paketi” nihayet açıklandı. Seçim sisteminin tartışmaya açılması, siyasi partilere yapılan Hazine yardımı için gerekli oy barajının yüzde 7’den yüzde 3’e indirilmesi ve kamuda kıyafet serbestisi benim gözüme çarpan en pozitif adımlar. Diğerler adımlar ya uzun zamandan beri hayata geçmiş olan, pratikte yaşananların; eş başkanlık, kendi dilinde propaganda, harfler v.b. önündeki kanuni engellerin kaldırılmasıydı.

Süryanilere iade yapılırken Hıristiyan Ortodokslara farklı davranılması, Alevilerin taleplerinin göz ardı edilmesi, Kürtlerin kendi dilinde eğitim hakkının “özel okullarla” sınırlanması aslında paketin “ruhunun bir bütün” olmadığı imajını yaratıyor.

Bu başlangıçtı, devamı gelecek denebilir. Aleviler için yeni bir paketten söz ediliyor. “Yeni” bir paket beklenecek... Aslında hepsi aylardır beklenen, paket öncesinde bilinen talepler. Taleplerin daha geniş yer bulduğu, çok daha “güçlü” bir paket açıklanabilirdi?

Bu arada seçim sisteminin tartışmaya açılması olumlu. Ancak bu tartışmaların 2014 Haziran ayından önce sonuçlanmış olması gerekiyor. Zira var olan; “seçimlerden bir yıl önce yapılan seçim kanunundaki değişikliklerin, gelen seçimde uygulanmaz” kuralından dolayı tartışmaların uzaması durumunda 2015’teki seçimlere de yine eski sistem ile girebiliriz. Bunun için bir zamanlama verilmesi daha doğru olacaktı. Hatta bir sonraki genel seçimlerin varılacak “mutabakat” sonunda oluşacak yeni sistemle yapılacağının kararlılığı gösterilmesi de isabetli olabilirdi.

Kabul etmek gerekir ki; açılan paketin herkesi memnun etmesini beklemek hata olurdu. Toplumun çoğunluğunu memnun etmesi yeterliydi. Paket üzerinde tartışmalar daha sürecek. Ancak ilk açıklamalar memnuniyetten çok “yetersizlik” yönündeydi!

Benim asıl bakmak istediğim bu paketin Türkiye için yeni bir “hikâye” yaratıp yaratmadığı. “AB üyeliği” ve “Ortadoğu’nun örnek ülkesi” hikâyelerimiz mazide kalmış görünüyor. Türkiye’yi dünyada öne çıkaracak yeni bir “hikâyeye”, yeni bir “temaya” ihtiyacımız var.

Her ne kadar ABD’nin “kepenk kapatmasından” sonra Fed’in yakın zamanda bir “daraltma” kararı alması zor olsa da bizim de içinde olduğumuz gelişmekte olan ülkeler için bu “tehdit” devam ediyor. Yılsonuna kadar sallan-yuvarlan gideriz. Ancak yeni yıl ile birlikte yeniden Fed’in “parasal genişlemeyi daraltması” daha yüksek sesle konuşulacak. Bu da bizim piyasalarımıza giren para miktarını olumsuz etkileyebilir. Bir de bunun üzerine; yerel seçimler, Çin füzeleri, Suriye, İran-ABD yakınlaşması gibi stratejik önemimizi doğrudan etkileyen faktörler devreye girdiğinde “yeni hikâye” ihtiyacımız daha da artacak.

Demokrasi paketi bu konuda bir şanstı. Paketin ruhu seçim kaygılarından arınıp; toplumu daha çok birleştirici;basın, düşünce ve gösteri hürriyeti ve özellikle de iş dünyasını yakından ilgilendiren yargı reformunu da içeriyor olsaydı kendi başına “yeni bir hikaye” olarak ekonomiye çok daha olumlu etkileri olacaktı.

Yazının devamı...

Piyasalar borç tavanı krizini ‘paketleyecek’ mi?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bugün açıklayacağı Demokratikleşme Paketi’nin içeriğinin ‘güçlü’ olması ABD’deki borç tavanı krizinin piyasa üzerindeki etkisini en aza indirebilir.

Bugün iç politika ve iç barışımız için önemli bir gün. Başbakan “Demokratikleşme Paketini” açıklayacak. Bölgemizdeki gelişmeleri göz önüne aldığımızda bu paketten çıkacaklar önümüzdeki dönem için belirleyici olacak. Her ne kadar gelen bazı haberlerde; basın toplantısına “barışılmak” istenen kesimlerin temsilcisi olan yayın organlarının kabul edilmediği yer alsa da, “paketin” ortak bir çalışmanın eseri olmadığı söylense de bugünkü açılamalar önemli. Hepimizin geleceği açısından umarım paketten çıkacaklar herkesi olmasa da geniş kesimleri tatmin eder.

34 yıl sonra bir ilk

İç barışın teminine yönelik atılacak bu adımlar; Ortadoğu’daki son gelişmelerden sonra daha da önem kazandı. Geçtiğimiz haftanın bana göre en önemli iki haberi füze savunma sistemindeki ortağımızın Çin olması ve bu kararın açıklanmasının hemen devamında ABD Başkanı Obama ile İran Başkanı Ruhani’nin 1979’dan bu yana ilk kez bu düzeyde yapılan “telefon görüşmesi” idi!

ABD’nin “sakıncalı şirketler listesinde bulunun Çin’li CPMIEC’in diğerlerine göre daha fazla geliştirilmeye ihtiyacı olduğu sistemin; Rusya, AB ve ABD’yi dışlayarak tercih edilmesi önemli bir “siyasi” karar. ABD’nin NATO sistem ile uyumunda sorun olacağı endişelerini dile getirdiği sistemin tercih edilmesinde “ortak üretim” ve teknoloji transferi etkili olmuş görünüyor.

Tabii ki Ruhani’nin başkan seçilmesinden sonraki açılımları ve bu konuda “hızlı” hareket ediyor olması da bölgemizdeki dengelerin yeniden kuruluyor olmasını göstermesi açısından dikkatle izlenmeye değer. Piyasaları kısa vadede ilgilendirmiyor gibi görünse de orta-uzun vadede Türkiye’nin bölgedeki liderlik ve “denge” konumu açısından ilgilendirecektir.


Avrupa’da siyasi çalkantı

Geçtiğimiz hafta ve hafta sonu oldukça hareketli geçti. İtalya’da Berlusconi’nin hükümetteki 5 bakanı istifa etti ve İtalya’da Letta başkanlığındaki hükümet bu hafta güvenoyuna gidecek. Alamazsa bu hafta İtalya’yı çok konuşuyor olacağız. Yunanistan’da “Altın Şafak” partisinin liderinin ve milletvekillerinin tutuklamanın yeni bir iç politika krizini tetikleyebileceği konuşuluyor. AB’nin lideri konumundaki Almanya’da Merkel’e karşı seçimi kaybeden SPD Başkanı Steinbrück’ün tüm siyasi görevlerinden istifa etmesi AB bloğunu bu hafta hareketlendirecek.

EURO/DOLAR PARİTESİNE DİKKAT!

Bu hafta euronun üzerinde politik çalkantıların yarattığı baskı hakim olacağa benziyor! Teknik olarak geçtiğimiz haftayı 1.3535’in üzerinde kapatamayan euro için aşağıda 1.3325 seviyesi önemli! Bu denli yoğun politik gündem içinde euro 1.3550’nin üzerine çıkabilir mi? Hayli zor! Çıkamadığı takdirde 1.3325 seviyesinin test edilmesi olasılığı artacaktır!



Dolarda yükseliş sürecek mi?

Haftanın başında ABD’deki “krizin” öne çıkması, “paketin” bunu dengeleyememesi durumunda; Fed’in “daraltma yok” kararıyla kazandıklarının hemen hepsini geri veren BIST 100’ün 72.750’ye kadar geri çekilme ihtimali yüksek. ABD’de kriz aşılır, “paket” de yeterince destek bulursa BIST yeniden 77.760’a kadar zoraki de olsa toparlanabilir. ABD stresinin esas vuracağı yer dolar/TL olacak. 2.0265 TL’nin

Başçı’nın ‘yeterli sermaye girişi olursa 2014’te 1.80’leri bile görebiliriz’ açıklamasına rağmen; geçtiğimiz hafta aşılmış olması yeniden 2.0650 ihtimalini resmin içine sokuyor. Umarım bu hafta içinde bu seviye test edilmez ve daha da önemlisi aşılmaz. Yoksa önümüzdeki dönemde işimiz zor!



BORÇ TAVANI İÇİN KRİTİK SAATLER

Gelelim piyasaları çok daha fazla ilgilendiren ABD’dek borç tavanı meselesine. 30 Eylül gece yarısına kadar bir çözüm bulunamazsa ABD Hükümeti “dükkânı kapatacak”, çalışanlara maaş ödeyemeyeceği için “kepenkleri indirecek”. Her na kadar piyasa katılımcılarının genel kanısı halen daha bir “son dakika çözümü” bulunacağı yönünde olsa da hafta sonu Temsilciler Meclisi’nin (TM) “Obamacare” olarak anılan Obama’nın sağlık planı 1 yıl ertelenmesi koşuluyla kabul ettiği borç tavanı artışı tasarısının Senato tarafından reddedileceğine kesin gözüyle bakılıyor.

Bu yazı yazıldığı sırada Senato ile TM’nin mutabakata varabileceğine dair bir izlenim oluşmuş değildi. Ola ki bugün akşam bir “çözüm” çıkmaz ise yarından başlayarak ABD piyasalarında kargaşa hakim olacağa benziyor. Çözüm çıkması ABD varlık fiyatlarını “uçurmayacak” olsa da Senato tatile girmeden çözüme ulaşılamazsa başta ABD hisse senetleri olmak üzere tüm varlıklara genele yayılan bir satış gelme ihtimali yüksek!

ABD’nin “borç tavanı” tartışmaları korkarım bizim piyasalarımızı “Demokratikleşme Paketinden” daha fazla etkileyecek bir gelişme olacak. TÜBİTAK’ın bilimsel araştırmaları bir kenara bırakıp “Yerli Biber Gazı” üretmeyi gündemine alması “paket” konusunda bazı ipuçlarını şimdiden vermiyor değil! Paketin piyasalar üzerinde pozitif etkisinin olabilmesi için öncelikle “ruhunun” demokratik olması gerekiyor ki hafta sonu yapılan açıklamalar bir parça umut kırıcıydı.

Umarım paketin içeriği başta seçim barajı olmak üzere; ABD’deki borç tavanını krizinin ve AB’deki politik çalkantıların bize olan yansımalarını bertaraf edecek denli “güçlü” olur!

Yazının devamı...

‘Soğuk füzyonu’ bulursak...

Bilim dünyasının yıllardır üzerinde uğraştığı bir konu “soğuk füzyon”! 1989 yılında; günümüz nükleer teknolojisine alternatif, kolay ve sonsuz enerji üretimi anlamına gelen soğuk füzyonu bulduğunu iddia eden iki bilim adamı olmuştu. Ancak deneylerinin tekrarlanamıyor olması bunun “bilimsel” olmadığı anlamına geldiğinden, gerek bilim dünyasında gerekse de ekonomide yarattıkları umut bir anda sönüvermişti. Soğuk füzyonun bulunması insanlık için tam bir devrim olacaktır. Sorunsuz ve sonsuz enerji anlamına gelecek bu devrimi yapacak kişi-kurum-ülke dünyanın hakimi olmasa da gelecek 100 yılını garanti altına alacaktır. Hele ki biz bulursak; günümüz mühendislik eğitimimiz, daha doğrusu her yıl değişen eğitim sistemimizle nasıl olacak bilemedim ama; değmeyin keyfimize.

Kur tartışması son bulur!

Ne cari açık sorunu kalır, ne küresel rekabette her an önümüze çıkan kur sorunu. Dolar TL 1.80’mi olur, 2.20 mi olur tartışmaları bir anda son bulur; değerlenen TL’nin başımıza açacağı sorunları (Hollanda sendromu) dert bile etmeyiz. Ama durum hiç de öyle değil. Biz halen daha soğuk füzyon ile değil, “sıcak para” ile uğraşıyor, onunla “ısınıyoruz”! Gelmedi mi, başımız belada. Bu aralar sıcak para gelmediğinden, aylık cari açığımızı bile Merkez Bankası rezervlerden karşılıyoruz. Hal böyleyken Merkez Bankası Başkanı’nın ‘Önümüzdeki sene sermaye girişleri artarsa dolar/TL kuru 1.80 olur’ demesi adeta “soğuk füzyonu” bulursak temennisiyle hemen hemen aynı. Ya da ‘Fener-GS derbisini ya FB kazanır ya GS kazanır ya da maç berabere biter’ demek gibi bir şey! Hepimiz biliyoruz bunun böyle olduğunu ve MB’larının “sözel müdahalelerle” yön gösterici politikalarının ne işe yaradığını. Ancak bu söylemler kısa vadede işe yarasa da orta-uzun vadede hem işe yaramadıkları, hem de MB’larının kredibilitesini azalttığını unutmamak gerek! Bir de anlamadığım nokta bu tarz sözel müdahalelerde “ya olmazsa” seçeneğine yer verilmiyor olması. Bunu anlayabilirim ama asıl anlamadığım “umulan girişler” olmazsa biz buna nasıl önlem alacağız, nasıl tedbirlerle bu sorunun yaratabileceği sarsıntıları yumuşatacağız “çözümleri” hiç konuşulmuyor. MB Başkanı bunları söylemediğinden olsa gerek Anadolu Ajansı’na açıklama yaptığı sırada yükselen dolar kuru, dün 1.80 olabilir derken dolar/TL’nin yeniden 2.00’nin üzerine çıkması hep bundan. Başkan piyasaya mesaj vermeye çalışırken, asıl piyasa Merkez Bankası Başkanı’na mesaj vermeye çalışıyor! Umarım bu mesaj anlaşılır. Anlaşılmazsa bu yılı böyle çıkarırız belki. Sermaye akımları MB’nın beklediği gibi gerçekleşmez ise yeni yılla birlikte başka bir dünyaya uyanırız! (Not: Bu yazımın oldukça benzeri dün www.finansonline.com’da yayınlanmıştı. Gelen geri dönüşlerden sonra burada da paylaşmak istedim.)

Yazının devamı...

VİOP ‘karanlık havuz’ mu oldu?

İzmir’deki Vadeli ve Opsiyon Borsası (VOB) Ağustos ayı başında BIST ile birleşti ve “Vadeli İşlem ve Opsiyon Piyasası (VİOP)” adını aldı. Vadeli kontratlar (futures) ve opsiyon işlemlerinin aynı çatı altında bulunması, tüm finansal piyasaların Borsa İstanbul (BIST) altında birleştirilmesi “finans merkezi” olma iddiasındaki İstanbul açısından olumlu bir adım.

VİOP açıldığından bu yana, VOB’dayken işlem gören özellikle BIST 30 Endeksi’ne dayalı vadeli kontratlar işlem hacminin en büyük kısmını oluştururken, opsiyon piyasası ve tek hisse senedine dayalı vadeli kontratlarda halen daha doğru dürüst işlem hacmi yakalanabilmiş değil! Yeterli bilgi ve tecrübenin olmadığı bu piyasanın tanınması zaman alacak. Gerek aracı kurumlar, gerekse de BIST’in kendisi tanıtım ve eğitim çalışmalarına devam ediyorlar. Bilgi arttıkça katılımcı sayısı da mutlaka artacaktır.

Diğer yandan 10 yıla yaklaşan VOB deneyimine sahip bireysel katılımcıların bazıları VİOP’taki bazı düzenlemelerden şikâyetçi. “Yerli katılımcı” olmalarından dolayı şikayetlerine kulak vermekte fayda var. En fazla şikayet edilen konu; günlük işlemlere dair aracı kurum ve takas bilgilerinin yayımının yasaklanması olmuş. Hisse senetleri için de geçerli olan bu “karartmanın” anlık karar vermeyi, piyasadaki işlemlerin ne yönde geliştiğinin, aracı kurumlarının pozisyonlarının gün sonunda dahi olsa açıklanmıyor olmasının karar vermeyi zorlaştırdığını düşünüyorlar. Hatta bir yatırımcı bu durumu “otobanda gözlerimiz bağlı olarak hangi şeritte durmamız gerektiğini bulmaya çalışıyoruz” şeklinde açıklıyor.

VİOP’un bu haliyle gittikçe; büyük aracı kurumların kendi aralarında işlem yaptıkları, bilgilerin kamuya açıklanmadığı “karanlık havuzların” yapısına bürünüyor iddiası yaygın. Haksız da sayılmazlar. En azından aracı kurum takas bilgileri hisse senetlerinde olduğu gibi; hatta her seans sonu olmak üzere; paylaşılabilir. Şeffaflıktan zarar gelmez! Ben de benzer düşünüyorum.

Ancak farklı görüşler de var. Kimin alıp sattığının biliniyor olması; bazı büyük işlem hacmine sahip katılımcılar tarafından, piyasaları yönlendirici olarak kullanıldığı söyleniyor. Geçmişte örneklerini gördük! Yine de işlem bilgilerinin açıklanması bir ölçüde VİOP’u “karanlık havuz” olarak anılmaktan kurtaracaktır. Buna karşın piyasa katılımcılarının da bu “yönlendirici” işlemleri rehber edinmekten kurtulması, birilerinin “peşine takılmaktansa” temel analize ve ekonominin geleceğine göre karar vermeyi öğrenmesinde fayda var.

VİOP konusunda bir başka eleştiri de “piyasa tatilleri”. Küresel piyasaların işgünlerinde 24 saat çalıştığı bir dünyada gece tatil olmayı geçtik, bir de öğlen tatili var! Uluslararası piyasalara aşina olan katılımcıların önemli kısmı; öğlen tatilinin kaldırılmasını, VİOP’taki akşam kapanışının da ileri saate alınmasını öneriyor. Aracı kurum çalışanlarını zorlayacak olsa da yanlış bir öneri değil!

Geçen hafta Fed’in açıklamasında olduğu gibi pozisyonunu kapatmak isteyenler “çalışır” bir piyasa bulamadıklarından pozisyonlarını kapatamadılar. Bu durumda piyasalarda gereksiz veya “önlenebilir” fiyat boşlukları oluşuyor! Bunlar “küresel finans merkezi” olmak isteyen BIST için çözülemez sorunlar değil. Yerli yatırımcılarla barışmak için de iyi bir fırsat diye düşünüyorum.

Yazının devamı...

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.